• bir zamanlar ilber ortaylı'nın okunmasını tavsiye ettiği, ancak tercümesi yapılmadığı için o dönem mümkün olmayan theodor mommsen'in 3 ciltlik eseri.

    mommsen bu eseri ile nobel edebiyat ödülü almıştır, ortaylı da bunu gerekçe gösterek , bir tarih kitabına göre dilinin edebi bir vasfı olduğuna işaret ediyor. okunmasının daha kolay olduğunu belirtiyor..

    niye gelip buraya yazdım? çünkü bu tip kitaplar için "neyse sonra alırım" dediğimde ve o "sonra" geldiğinde genellikle kitabı piyasada bulamıyorum. eğer çok istiyorsam da nadir kitaptan fahiş bir fiyata almak durumunda kalıyorum. veya pdf okurum diyorsanız onu bulmaya çalışıyorsunuz.

    çevirildiğini ve yayınlandığını biraz önce fark ettim hemen sipariş verip buraya yazmak istedim.

    kitapların isimleri;
    roma tarihi 1. cilt - krallık dönemi
    roma tarihi cilt 2-krallığın yıkılışından italya birliğine kadar
    roma tarihi cilt 3 - italya birliğinden kartaca ve yunan devletlerinin boyunduruk altına alınmasına

    - roma tarihini öğrenmek için en ideal kitap bu mu?
    muhtemelen değil. roma tarihinde en öne çıkan detaylı okuma yapmayı gerektiren eser edward gibbon'ın roma imparatorluğu'nun gerileyiş ve çöküş tarihi - 8 cilt basılan eseri. ancak mommsen'i okumak daha kolay..

    peki mommsen' den de daha kolay veya daha kısa bir okuma yapmak istiyorum derseniz ki bence kesinlikle haklısınız. çünkü bizim önce detaylarda boğulmak yerine ana ekseni anlamaya ihtiyacımız var ; spqr - antik roma tarihi -mary beard tavsiye ederim. roma tarihin hakkında ana iskeleti anladıktan sonra önemli imparatorları, cumhuriyet dönemi önemli olayları biliyordum ve rahat bir okuma olmuştu.. açıkcası gibbon'ı okuduğum kısımlar da rahat okumalar oldu.. çünkü dediğim gibi roma tarhininin ana iskeletini bilmek en iyi başlangıç noktası..

    peki bu iskeleti en iyi nasıl öğreniriz;

    şu iki belgesel serisi oldukça başarılı ama nereden bulunur nereden izlenir bilmiyorum.. ben ingilizce altyazı ile hatta bazen altyazısız torrent'ten kötü bir görüntü kalitesi ile not ala ala izledim.. ve çok faydasını gördüm.

    https://www.imdb.com/title/tt0864944/
    https://www.imdb.com/…le/tt1221224/?ref_=ttep_ep_tt
  • öncelikle (bkz: sözlükteki faydalı başlıklar ve terimler havuzu) başlığı ile sözlüğü güzelleştiren kolombre'ye ve düzenlemede ona büyük katkıları olan uzumun sapi 'na teşekkürler. sözlüğün bu yozlaşmış zamanlarında, kutsal bilgi kaynağı olmaktan iyice uzaklaşan haline, olumlu yönde katkıları olan nice faydalı ve önemli başlıkları bir araya getirip sözlüğe işlevini hatırlatan bu havuz ile kendi çarmıhını sırtında taşıyan isa gibi önemli bir görev üstlenmiş ve birçok iyi yazarın yazıları ile bu hali almıştır. ve bu faydalı başlıkların tarih kanadında büyük katkıları olan, sorg, bizans, usualsuspect2, superjesus, khuzdul of krsanthi, jimi the kewl ve anmayı unuttuğumuz nice yazara ve yazılarına da sonsuz teşekkürler. genel roma tarihi aşağıdaki gibidir ve ek başlıklar ile çoğalacaktır;

    (bkz: 1185 selanik'in yağmalanması)
    (bkz: actium)
    (bkz: aedilis)
    (bkz: aeneas)
    (bkz: aerarium)
    (bkz: afrikalı scipio)
    (bkz: akroinon savaşı)
    (bkz: aktium savaşı)
    (bkz: alalia deniz savaşı)
    (bkz: albigeois haçlı seferi)
    (bkz: alea iacta est)
    (bkz: alesia muharebesi)
    (bkz: allia muharebesi)
    (bkz: ambiorix)
    (bkz: ancus marcius)
    (bkz: angelos hanedanı)
    (bkz: apollonius molon)
    (bkz: arap-bizans savaşları)
    (bkz: arellius fuscus)
    (bkz: arrar nehri muharebesi)
    (bkz: augustus)
    (bkz: aulus vitellius)
    (bkz: avaricum muharebesi)
    (bkz: axona muharebesi)
    (bkz: baltık haçlı seferleri)
    (bkz: bar kokhba isyanı)
    (bkz: barbarians rising)
    (bkz: beş iyi imparator çağı)
    (bkz: bibracte muharebesi)
    (bkz: birinci yahudi isyanı)
    (bkz: birinci yahudi roma savaşı)
    (bkz: bizans tarihi)
    (bkz: boadicea)
    (bkz: bonifacius viii)
    (bkz: britanya'da roma hakimiyetinin sonu)
    (bkz: bursa kalesi)
    (bkz: büyük teoderik)
    (bkz: caligula)
    (bkz: calpurnia pisonis)
    (bkz: cannae muharebesi)
    (bkz: carrhae muharebesi)
    (bkz: cassius dio)
    (bkz: castra praetoria)
    (bkz: catalaunum muharebesi)
    (bkz: collegium pontificum)
    (bkz: comitatus)
    (bkz: comitia centuriata)
    (bkz: comitia tributa)
    (bkz: commentarii de bello gallico)
    (bkz: condottiere)
    (bkz: cornelia cinna minor)
    (bkz: cornelius tacitus)
    (bkz: dathin muharebesi)
    (bkz: demirköprü savaşı)
    (bkz: digital atlas of the roman empire)
    (bkz: dio chrysostom)
    (bkz: domestikos ton scholon)
    (bkz: dukas hanedanı)
    (bkz: dupondius)
    (bkz: dyrrhachium muharebesi)
    (bkz: ecnadin savaşı)
    (bkz: ekşi sözlük romalılar platformu)
    (bkz: equestrian)
    (bkz: eski roma/@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim)
    (bkz: evlatlık imparatorlar)
    (bkz: filippi muharebesi)
    (bkz: flamen dialis)
    (bkz: forum gallorum muharebesi)
    (bkz: forum romanum)
    (bkz: gaius cassius longinus)
    (bkz: geiserich)
    (bkz: genç agrippina)
    (bkz: gergovia muharebesi)
    (bkz: giovanni dalle bande nere)
    (bkz: grejuva)
    (bkz: guelfo ve ghibellino)
    (bkz: güney italya'nın normanlar tarafından fethi)
    (bkz: hadrianus)
    (bkz: hadrianus duvarı)
    (bkz: halep kuşatması)
    (bkz: hannibal)
    (bkz: hanno)
    (bkz: hasdrubal barca)
    (bkz: heinrich vi)
    (bkz: honorius/@ beren and luithen)
    (bkz: horatius)
    (bkz: i. maximilian)
    (ara: imparator yılı)
    (bkz: isaurya hanedanı)
    (bkz: istanbul latin imparatorluğu)
    (bkz: iznik imparatorluğu)
    (bkz: janus)
    (bkz: julia caesaris)
    (bkz: katepano)
    (bkz: kiştuş savaşı)
    (bkz: konstantin xi paleologos)
    (bkz: konstantinopolis kuşatması 674-678)
    (bkz: konstantinopolis kuşatması 717-718)
    (bkz: lejyon v alaudae)
    (bkz: legion xiii gemina)
    (bkz: lucanus)
    (bkz: lucius cornelius balbus)
    (bkz: lucius cornelius cinna)
    (bkz: lucius cornelius sulla)
    (bkz: magistra)
    (bkz: mago barca)
    (bkz: makedon hanedanı)
    (bkz: maniple)
    (bkz: marcus antonius pallas)
    (bkz: marcus calpurnius bibulus)
    (bkz: marcus vipsanius agrippa)
    (bkz: marian reformları)
    (bkz: marthus oesenchus)
    (bkz: megadük)
    (bkz: megas domestikos)
    (bkz: mestrius plutarchus)
    (bkz: mihail viii paleologos)
    (bkz: mons lactarius savaşı)
    (bkz: munda muharebesi)
    (bkz: mute muharebesi)
    (bkz: naulochus deniz muharebesi)
    (bkz: nika ayaklanması)
    (bkz: oktodurus muharebesi)
    (bkz: optimates)
    (bkz: pax romana)
    (bkz: parmak arası terlik giyen erkekler/@sorg)
    (bkz: paterfamilias)
    (bkz: pisonia tertibi)
    (bkz: plebler)
    (bkz: pleblerin tribünü)
    (bkz: pompeia)
    (bkz: pompeius crassus ve catilina komplosu)
    (bkz: populares)
    (ara: pön savaşı)
    (bkz: praefectus urbanus)
    (bkz: praetorian muhafızları)
    (bkz: publius servilius casca longus)
    (bkz: publius servilius vatia isauricus)
    (bkz: pyrrhus zaferi)
    (bkz: qarteen muharebesi)
    (bkz: quadrans)
    (bkz: quaestura exercitus)
    (bkz: quinarius)
    (bkz: quinquennial neronia)
    (bkz: ramla antlaşması)
    (bkz: regillus gölü muharebesi)
    (bkz: res gestae divi augusti)
    (bkz: roma imparatorluğu eyaletleri)
    (bkz: roma lejyonları)
    (bkz: roma tarihi)
    (bkz: roma'nın yedi tepesi)
    (bkz: roman pantheon)
    (bkz: sabis muharebesi)
    (bkz: samnit savaşları)
    (bkz: servilia caepionis)
    (bkz: servius tullius)
    (bkz: sextilis)
    (bkz: sextus pompeius)
    (bkz: sosyal savaş)
    (bkz: suetonius)
    (bkz: tabula peutingeriana)
    (bkz: taginae muharebesi)
    (bkz: tagma)
    (bkz: tarquinius priscus)
    (bkz: tarquinius superbus)
    (bkz: tebük seferi)
    (bkz: testere muharebesi)
    (bkz: teutoburg ormanı faciası)
    (bkz: thapsus savaşı)
    (bkz: thema)
    (bkz: theodosius)
    (bkz: tiberius gracchus)
    (bkz: titus labienus)
    (bkz: trajanus)
    (bkz: tunus kuşatması)
    (bkz: utika muharebesi)
    (bkz: valeria messalina)
    (bkz: vareg muhafızları)
    (bkz: vercallae savaşı)
    (bkz: vercingetorix)
    (bkz: vosges muharebesi)
    (bkz: wagram muharebesi)
    (bkz: yarmuk muharebesi)
    (bkz: yaşlı julia)
    (bkz: yirmi yıllık anarşi)
    (bkz: zela muharebesi)
  • elim değdikçe blog'umda roma tarihini yazacağım, şuradan okuyabilirsiniz:
    http://jimithekewl.com/romatarihi/
  • roma tarihi 'nin krallık döneminin en önemli tarafları:

    magistra (rex)

    ilk zamanlarda roma da, etrafındaki diğer devletler gibi, krallıkla idare edilmekte idi (regnum). rex (çoğulu; reges), yani kral tabirini bugünkü manasında anlamamak lazımdır. kral, roma'nın üç devrinde mevcut olduğunu söylediğimiz diğer organlarla birlikte (senatus, populus), magistralık fonksiyonunu ifa eden kimse idi. esasen res (regere kökünden), reis, idare eden, rehber demektir.

    rex (veya magister populi = halkın reisi, rehberi), o zamanki devletin tek magistrasıdır.

    -magistraların, cumhuriyet devrinde olduğu gibi, daha önceleri de çift olmuş olduğunu düşündürecek bazı emreler yok değildir; romulus ve remus; romulus ve tatius (roma'nın kuruluşundan dokuz sene sonra ve bir müddet için romulus'la müştereken krallık etmişti); ancus'un iki oğlu tarquinius ve aruns, gibi.-

    kralın vazifesi hayatı boyunca devam ederdi. ölümü halinde yerine kimin geçeceği meselesine gelince; bugün düşünülebilecek iki yol, irsiyet veya seçim olduğu halde, roma'da krallık babadan evlada intikal etmediği gibi, yeni kral seçimle de taayyün etmezdi; kral olacak kimseyi evvelki kral tayin ederdi (creat). eğer bir kral, yerine geçecek olanı tayin etmeden evvel ölecek olursa, yine seçim yoluna gidilmez, iktidar patres'e, yani roma şehrini teşkil eden gens gruplarının reislerinde müteşekkil senatus'a avdet eder, azaların her birisi, beşer gün sürmek üzere, interrex ismi altında hükümdarlık ederler ve yeni kralı interrex tayin ederdi.

    roma halkı (populus)

    roma şehri içinde yaşayan teşkilatlanmış kavme roma populus'u denir. roma halkının en evvel üç tribus'dan -aşiret- teşekkül etmiş olduğu ve iltihak eden yeni gens'lerin, bu tribus'lara kaydolduğu kabul edilmektedir.

    civitas'ın en eski askeri ve mali teşkilatı bu aşiretlere göre tanzim edilmişti. her tribus 1000 piyade -pediles- ve 100 süvari -celeres, sonraları equites- asker verirdi. romanın o devirdi aldığı tek vergi ise, istisnai mahiyette toplanırdı ve buna tributa denirdi. ihtimal, roma kavmi evvela üç aşiretin federasyon olarak bir araya gelmesinden terekküp etmiş bilahare bunların her birisi ikiye bölünerek, altı tribus teşekkül etmişti.

    luceres, tities, ramnes aşiretleri. bunlar, etrüskler, sabinler ve latinler olmak üzere, üç kavmin iştirakini gösterirler.

    tribus'ların her birisi kendi içinde 10 curia'ya ayrılmakta idi. dini ve idari işlerde curia'ların büyük bir ehemmiyeti vardı. halk meclisleri curia'lara göre teşekkül eder, reyler ve dini merasimler curia'lara göre verilir ve yapılırdı. -comitia curiata-

    nüfus terkibi bakımından roma populus'u üç unsurdan ibaretti; gens, clientes ve plebs.

    nüfusu herşeyden önce, gens'lere dahil olan kimseler teşkil etmekte idi. henüz civitas teşekkül etmeden evvel, aynı soydan gelen ailelerin siyasi bir topluluk halinde birleşmelerinden doğmuş olmaları ihtimalinin kuvvetli olduğunu bildiğimiz bu toplulukları teşkil eden fertlere, gentiles veyahut patres-patricii ismi verilirdi. her gens'in bir reisi, kendisine mahsus ibadet şekilleri ve bir arazisi vardı. civitas içine dahil olduktan sonra muhtariyetlerinden ve müstakil arazilerinden bir iz kalmamıştı. bazu gens'ler zamanla ortadan kalkmış oldukları gibi, muhtelif sebeplerle yeni yeni gens'lerin roma'ya iltihak etmiş oldukları da görülmektedir.

    clientes, gentiles veya patricii 'nin bir nevi tabiiyetinde bulunup onların işlerini görerek himayelerinden faydalanan bir grup insandı; krallığın sonlarına doğru pleb'ler sınıfına karıştığına söylemiştik.

    roma nüfusunun üçüncü unsuru olan pleb'ler, clientes'den farklı olarak, gentiles'e tabi olmayan müstakil kimselerden müteşekkildi. umumiyetle çiftçi ve küçük zanaat erbabı olan bu kalabalık kütlenin (pleo, plenus = kalabalık) menşei hakkındaki malumat, haklarındaki rivayetlerin çok çeşitli ve çelişmeli olmaları itibari ile, münakaşalıdır. her halde roma şehrinin civar ve dış mahallelerine yerleşmişler ve yavaş yavaş roma hususi hukuk çevresine kabul edilmişlerdi. rivayetlere bakılacak olursa, çok eskiden beri, patricius'larla aralarındaki fark, siyasi hakların bazılarından mahrum olmalarından ibaretti; krallık zamanından beri asker olabilirler, rey verebilirler, buna mukabil patricii'ye has olan senatus azalığı, magistratlık, rahiplik gibi yüksek makamlara gelemezler, patricii sınıfına mensup kimselerle aralarında connubium, yani evlenme hukuku bulunmazdı. bu rivayetlere göre aynı nüfusun, patricius'lar asil kısmını, pleb'ler ise avam kısmını teşkil etmekte idiler. halbuki niebuhr ve mommsen'in araştırmalarından beri, krallık devrinde, hakikatin bu merkezde olmadığı ortaya konmuştur. aslında, krallık devrinde pleb'ler ile patricius'lar arasındaki fark, alelade bir sınıf farkı değil, hakiki bir mahiyet farkı idi. hatta bu devirde pleb'lerin, romanın hususi hukukundan istifade etmeye hakkı olan bir "yabancılar grubu" sayılmalıdır; yabancı olmaları itibariyle de, siyasi haklardan tabiatı ile, istifade edemezlerdi.

    şu halde bu devirde populus, yani alelitlak nüfus değil, teşkilatlı kavim dendiği vakit sadece patricius'lar kasdedilir ve yalnız bunlara, roma vatandaşı manasına gelen quirites veya cives ismi verilirdi. krallık devrinden sornadır ki, pleb'ler asker olmak ve rey vermek haklarını kazanarak, vatandaşlar arasına girmişlerdi.

    nüfus teşekkülünü söylediğimiz krallık romasında, halkın devlet idaresine iştiraki comita'lar vasıtası ile olurdu. roma halkı, bazı muameleler yapmak veya arzu ve iradelerini beyan etmek istediği zaman, muayyen sistem dahilinde toplanırdı ki, bu nevi toplantıyı teşkil eden gruplara comitia ismi verilirdi. halkın, muayyen bir nizam dahilinde değil de, karışık bir şekilde bir yerde toplanmasına comitia değil, contio veya conventio denir ve bu nevi toplantılarda karar verilmez, sadece magistranın kendilerine yaptığı bir beyan dinlenir veya herhangi bir mesele meşvere edilirdi. conventio'lar da comitia'lar gibi, magistranın, yani bu devirde kralın daveti üzerine ve onun riyasetinde toplanırdı.

    krallık devrinin comitia'sı, suria'lara göre, yani üç veya altı grup halinde otuz veya altmış curia'dan teşekkül eder (comitia curiata) ve tabiatıyla yalnız patricii rey verirdi. her curia'nın bir reyi olur, bu rey, curia'ya dahil gentiles adedinin ekseriyetine göre belirirdi.

    comitia'nın bu ilk devirdeki salahiyetleri hakkında malumat azdır. rivayetlerin hilafına, bu salahiyetlerin fazla geniş olmadığı da anlaşılıyor. seçimlerin en mühimi olan kral seçiminde rolleri olmadığını gördük; sadece interrex'in seçtiği krala itaat edeceklerini beyan eden bir lex curiata de imperio çıkarmakta idiler. harp, sulh ve antlaşmalar gibi, daha ziyade siyasi olan hususlarda rızalarının alınmasına lüzum görülmezdi. runa karşılık, gens'lere müteallik her türlü değişiklik, yeni bir gens'in roma şehrine ithali, bir gentilis'in kendisine halef olacak mirasçıyı tayini, bir paterfamilias'ın başka bir paterfamilias'ı evlat edinmesi -adrogatio- gibi muameleler için comitia'nın muvafakatı lazımdı, çünkü bunlar sosyal bünye ile alakalı muamelelerdi.

    teşrii sahada, yani bir hukuk kaidesi yaratma faaliyetleri hakkında, elimizde bir misal bulunmamakla beraber, herhalde, kanunları kabul veya reddetme salahiyeti vardı. binaenaleyh kanun teşebbüsü ondan gelmez, kral kendisini davet eder ve sorardı; velitis, iubeatis quirites; rogo vos quirites = roma vatandaşları, istiyor musunuz , emrediyor musunuz; roma vatandaşları, size soruyorum (rogatio = sual sorma). bu sebeple bu nevi kanunlara lex rogata denirdi. comitia, teklif projesi üzerinde değişiklik yapamaz, olduğu gibi kabul (uti rogas) veya reddedebilirdi (antiquo, antiquo probo). iubere kelimesinin ilk manası da mutabık olmak, iltihak etmek'tir. bütün bu usul, comitia'nın magistra'ya, yani krala tabi vaziyette olduğunu gösterir.

    diğer taraftan comitia'nın aldığı kararların, senatus'ça tasdiki lazımdı. mommsen'in teşbihine göre comitia adeta, iradesine vasinin yardımının (auctoritas) ilavesi gereken bir -küçük- vaziyetinde idi. (auctoritas patrum)

    her romalinin ya da hic degilse her soylu romalinin uc adi vardi. nomen, proenomen ve cognomen. proenomen kisisel addi. nomen o kisinin gens'ini ya da klanini belirtiyordu. cognomen ise familia sini ya da ailesini belirtiyordu. ornegin gaius julius caesar, iulia, gens 'inin caesar ailesindendi.

    familia, gens'in bir altbölümüydü. paterfamilias'i (erkek aile reisi), onun karisini, ogullarini, kizlarini, kolelerini ve oteki mal mulku kapsiyordu. gens, ortak bir ataya bagli erkek soyundan gelen bir familiae'ler kumesiydi. familia sozcugu baslangicta mulk edinilmis koleler (famuli), yani gens'in ortak mulkiyetinden ayri olarak edinilmis mallar anlamina gelmekteydi.

    vasiyetname birakmadan gocup giden birinin mali mulku ilk agizda karisina ve cocuklarina kalirdi. cocuklari yoksa, erkek tarafindan gelen dolayli torunlarina, daha sonra baba soyundan gelen akrabalarina, yani erkek kardeslerine ve evlenmemis kiz kardeslerine, babasinin erkek kardeslerine ve evlenmemis kiz kardeslerine ve son olarak da bunlarin hicbiri yoksa gens'ine kalirdi. bu oncelik kurallarini tersine cevirirsek, onlari, gens'in ortak mulkiyetinin ardisik cignenislerini gosteren tarihsel siralari icinde goruruz. evlenmemis kiz kardeslerin ve kiz cocuklarin dislanmasinin nedeni, kadinin evlendigi zaman kocasinin gens'inin bir uyesi durumuna gelmesiydi.

    romalilarda evliligin tarihinin baslangic donemi belirsizdir ve ancak el yordamiyla aciklanabilir. cumhuriyetin ilk donemlerinde, uc evlilik bicimi vardi; usus, confarreatio ve coemptio. birincisi; birlikte yasamadan ote birsey degildi. hicbir toren gerektirmiyor, istenildigi anda bozulabiliyor ve mal mulkun aktarilmasina iliskin hicbir kosul getirmiyordu. ilk etrusklerin gevsek anaerkil birliklerini andiriyordu ve buyuk bir olasilikla, plebs'in evlenmelerinin ve mulkiyet haklarinin patrici tarafindan taninmadigi doneme uygun dusuyordu. patrici 'nin evlenme bicimi, confarreatio idi; bu, gelini kocasinin yetkesi altina sokan bir aktarma olayiydi. coemptio da plebs e uygun dusen bicimdi; bu, kocaya, karisinin sahibi oldugu konusunda sozlesmeye dayali bir hak taniyan bir satin almaydi. sonradan, patrici ile plebs arasindaki ayirim ortadan kalktiginda, bu evlilik bicimlerinin yerini, eski usus kadar gevsek bir birlesme aldi, ama bu kez ozel mulkiyet cikarlari vasiyetname duzenleme hakkiyla guvence altina aliniyordu.

    bu ataerkil patrici birlesmelerinin ardinda yatan amac oldukca aciktir:

    eger, der cato, karini seni aldatirken yakalarsan, onu yargilamadan öldürebilirsin ve en kucuk bir ceza yemezsin; ama eger sen karini aldatirsan, karin senin kilina bile dokunamaz.

    confarreatio, kalitimin babadan ogula gecmesini saglama almak amaciyla kadinin ozgurlugunu sinirliyor; coemptio da, ayni ilkeyi daha alt katmanlara yayginlastiriyordu. bunlar, eski kabile haklarinin tuzel bir kisitlamasi olarak mulkiyetin gelismesi sonucunda resmi evliligin nasil ortaya ciktigini gostermektedir:

    tarihte ortaya cikan ilk sinif ayriligi, tekesli evlilikte erkek ile kadin arasindaki karsitligin gelismesiyle, ilk sinif baskisi da erkegin kadin uzerindeki baskisiyla ayni zamana rastlar.

    familia, gens'in bir altbölümü oldugundan, aile adina cognomen, -soyadi- ya da ek ad deniliyordu. nomen, kesin olarak gens'i belirtiyordu. gene, edinilmis mulkiyeti belirten familia'nin daha gec ortaya cikmis bir sozcuk olmasina karsilik, gens ve nomen, yani -akraba- ve -ad-, daha once de gordugumuz gibi, erkek akrabanin kendi klan adi ya da klan belirtkesiyle tanindigi ilkel klandan gelmektedir.ve bu nomina'lara baktigimizda, kokenleri apacik gorulur. aquilia gensi kartal klani, asinia gensi esek klani, aurelia gensi altin klani, caecilia gensi kertenkele klani, caninia gensi kopek klani v.b. romulus ile remus'u bir agackakanin beslemesi ve bir kurdun emzirmesi, masallara ozgu dusgucunden cok ote bir olaydir. cunku kabile ve bolge adlari bu hayvanlarin kutsal oldugunu gostermektedir.

    totem kalintilarina yer yer daha somut bir bicimde rastliyoruz. sozgelimi, quintia gensinde altin takilar takmak tabuydu, acilia gensinin serrani ailesi kadinlarinin keten giysi giymelerini yasaklamisti. manlia gensinden torquati ailesi ozel bir gerdanlik takar, quintilia gensinden cincinnati ailesiyse kendine ozgu bir baslik takardi. bunlara benzer gelenekler ilkel halklar arasinda o denli coktur ki, bunlarin totemci bir kokenden geldikleri son derece aciktir.

    her gens'in kendi sefi (princeps), kendi sunagi (sacellum), kendi gomutlugu ve ilk zamanlarda kendi topraklari vardi. claudia gensi, sabin ulkesinden roma'ya goc ettiginde, kendilerine roma'daki jupiter tapinagi'nin yaninda bir gomutluk ve anio irmagi kiyisinda bir toprak parcasi verildi. gens'in tapimi, adini ata ruhu demek olan genius'dan ya da gens'in adiyla belirlenen halk tanrilarindan birinden aliyordu: naevii'lerin silvanus naevianus'u, calpurnii'lerin diana'si, julii'lerin veiovis'i gibi. ata ruhunun gens adini tasiyan tanriya donusmesi, totemin tanriya donusmesidir.

    gerci salt belli bir gens'le ilintili bir kisi adina rastlanmamaktadir, ama marcus manlius'un oykusu gens'in kendi uyelerine ad verilmesinde söz hakkı bulundugunu gostermektedir: marcus manlius, manlii'ler icin oyle bir yuzkarasi olmustu ki, manlii'ler marcus adinin herhangi bir gens uyesine verilmesini yasaklamislardi.(titus livius 6. 20. 14; c. daremberg ve e. saglio, dictionnaire des antiquites grecques et romaines [eski yunan ve roma soylenceleri sozlugu], [paris, 1877-1919], 2.2. s. 1510.) evlat edinme konusunda da gens'in onayinin alinmasi gerekiyordu; evlat edinilen ogul, kendisini evlat edinen babanin nomen'ini ve cognomen'ini aliyordu. evlate dinme toreni, cocugun dunyaya gelisinin bir benzetmesi olarak anlatilmaktadir. (corp. gloss. lat. 4. 304. 44; c. plinius caecilius secundus, panegyricus, 3. 1.) bu anlayisa hemen her yerde rastlanir. evlat edinme, ozel bir erginleme toreninden baska bir sey degildir.(hristiyanliktaki vaftiz toreni hem bir yeniden bedenlesme, hem de bir evlat edinmedir; "bu bebegi yeniden dunyaya getirmek ve evlat eidnerek kendi cocugun kilmak seni mutlu etti." ayrica bkz. r. eisler, opheus the fisher, [londra, 1921], s. 63-5; j. g. frazer, folklore in the old testament [eski ahitte toresel yasam], [londra, 1919], 2. s. 27-38.) burada, evlat edinilen yabanci, bir yabanci olarak ölür ve bir klan uyesi olarak yeniden dogar.

    gens'deki dayanisma, uc yuz kisi kadar olan fabii'lerin veii'lere karsi kendi baslarina nasil savastiklarini anlatan oykude butun acikligiyla gorulur. (titus livius, 2. 48-50) appius claudius hapse atildiginda, onun kisisisel dusmaniyla birlikte butun claudii'ler yas tutmuslardi. (titus livius 6. 20. 2-3.) gens ayni zamanda yoksulluk ya da sikinti ceken bir uyesine yardimci olmakla yukumluydu. (titus livius, 2. 32. 8-9; d. h. ar. 2. 10. 2.) gentilis ile generosus, yani -akrabalik- ile -iyilik- (ingilizcede -kindship- ile -kindness-) arasindaki baginti bircok dilde ortaktir ve butun klan baglari arasinda en surekli olanidir. tipki hardy'nin tess' inin -akrabalari oldugunu ileri surmek- uzere d'urbenville' lere gidisi gibi, yurt disinda parasiz kalan bazi irlandalilarin ortak bir soyadi yasimalarina guvenerek tumden yabanci kisilere basvurup para istediklerini duymustum.

    gerci gens'in distan evlenmeye dayali oldugu hicbir yerde acikca belirtilmis degildir, ama gene de romalilarin yakin akrabalar arasinda evlenmeyi dogru bulmadiklarini biliyoruz. (plutarkhos, m. 265d, 289d.) goreneksel bir yasa olarak hicbir zaman yazili belgelere gecirilmemis olmasinin nedeni, bu kuralin cok eski zamanlardan bu yana uygulaniyor olmasidir belki de.

    ilk baslarda esit bir bicimde otuz curiae'ye bolunmus 300 gentes bulundugunu ogreniyoruz. (titus livius, 1. 13. 6; plutarkhos, rom. 20.) yunan yazarlarinin her zaman phratria diye soz ettikleri curia, (d. h. ar. 2. 7. 3. 6. 89. 1; plutarkhos, rom. 20, publ. 7; d. c. 5. 8-9) ya bir akraba gentes'ler kumesidir ya da fratri. her curia'nin curio adi verilen bir rahip tarafindan yonetilen bir tapinagi vardi. otuz curiones, comitia curiata tarafindan secilen curio maximus'a bagli kutsal kurulu olusturuyordu. (titus livius, 27. 8. 1.) bu, eli silah tutan butun erkeklerden meydana gelen bir meclisti, gercek bir -klanlar kurultayi- idi. comitia curiata denilmesinin nedeni, oylamanin curiae'ler tarafindan yapilmasiydi. her curia'nin, kendi gentes'lerinin cogunlugunca belirlenen bir oyu vardi. (d. h. ar. 2. 14. 3, 4. 20. 2.) yabancilarin yurttasliga alinmasina ve yurttaslarin evlat edinme yoluyla bir aileden oburune aktarilmasina iliskin butun sorunlari bu kurul karara bagliyordu. (gaius, 1. 99; historical introduction to the study of roman law, s. 86, 119, 125.)

    nasil on gentes bir curia olusturuyorsa, on curiae de bir tribus olusturuyordu. uc kabile vardi; daha cok latin soyundan gelen ramn'lar; daha cok sabin'lerden gelen tati'ler; etrusk ogesini de iceren lucer'ler. (titus livius, 1. 13. 8.) bunlarin her birinin kendi kabile sefi vardi ve hep birlikte populus romanus die bilinen kabile birligini olusturuyorlardi. (d. h. ar. 2. 47.)

    birligin en yuksek organi, senatus ya da yaslilar konseyiydi. senatorlerin sayisi daha ilk baslarda artirilmisti. niebuhr, bunlarin baslangicta klan sefleri -principes gentium- olduklarini ileri surmektedir. (b. g. niebuhr, history of rome, [londra, 1885]. 1. s. 338-9.) yurutme erki, senato ve comitia curiata tarafindan ortaklasa atanan bir rex ya da kralin elindeydi. (titus livius, 1. 17, 32. 1, 35. 6; cicero, de re publica, 2. 12. 3.) rex hem baskomutani hem basrahip, hem de basyargicti. kralligin yikilmasindan sonra rex'in siyasal gorevleri yeni olusturulan konsullere aktarildi, ama krallik rahipligi rex sacrorum gorevinde varligini korudu. (titus livius, 2. 2. 1, 6. 41. 9.)

    nedendir bilinmez, cagdas tarihciler, butun bu bilgilere karsi kuskucu bir tutum takiniyorlar. sozgelimi, jolowitz'e bakilirsa, comitia curiata'nin kral tarafindan getirilen onerileri yururluge koyup koymadigi -son derece kuskuludur-; ayrica -cagdas tarihciler, roma tarihcilerinin kralin comitia tarafindan secildigini dusunmekte hakli olduklarini sanmaktadirlar-, cunku -bildigimiz kadariyla temsil dusuncesi daha yakin donemlerdeki senatonun bilesimine o denli yabancidir ki, bu dusuncenin en eski donemlerde bile uygulandigina inanmamiz olanaksizdir.- (historical introduction to the study of roman law, s. 16-7) roma tarihcileri bu celismenin hic degilse ayni olcude farkindaydilar saniriz, ama gene de anlasilan o siralar yadsinamayacak kadar guclu oldugu icin gelenegi kabul etmislerdi. rex sozcugu kelt dillerinde benzer bir bicimde vardir ve ayni anlama gelmektedir, ustelik keltlerde krallar secimle basa gelmekteydi. (h. hubert, greatness and decline of the celts -keltlerin buyuklugu ve dususu- , [londra, 1934], s. 220.) dolayisiyla, romalilarin kendi senatolarina benzettikleri galyalilarin meclislerinde de buyuk olasilikla durum ayniydi; ote yandan, meclisten baska bir de askeri sefi bulunan bazi galya kabileleri irokualara benzerlik gostermektedir. (ayni yerde, s. 221-2.) sozunu ettigimiz tarihcilerin isin icinden cikamamalarinin nedeni, roma'nin ilk donemindeki kabile kurumlarini, kabile toplumun ne oldugu sorusunu ortaya getirmeden aciklamaya calismalaridir.

    roma'da kralligin ana soyundan gecmesi

    populus romanus'un ilk krali, roma kentinin kurucusu romulus'du. o siralar sabin'lerin buyuk cogunlugu kendi krallari titus tatius'un yonetiminde bagimsiz yasiyordu. romulus'un yerini, bir sabin aldi; titus tatius'un damadi numa pompilius. daha sonraki kral, latin soyundan gelen tullus hostilius'du. onun yerine de baska bir sabin, numa'nin kizinin ogullarindan biri olan ancus martius gecti. ardindan etrusklerin fethi bas gosterdi. bir sonraki kral, tarquinius priscus bir etrusktu. onun ardiliysa, ne etrusklerdendi, ne de latin soyundan; tarquinius priscus'un kiziyla evlenen servius tullius bir koleydi. kralligin servius tullius'un damadina, priscus'un ogullarindan birine gecmesiyle birlikte tekerki de son erdi.

    bu gelenekte krallik duzenli olarak kadin soyundan gecer. ancus martius, oncelinin kizi pompilia'nin ogludur ve bu da ana yanindan basa gectigini gostermektedir. pompilia'nin babasi numa da oncelinin kiziyla evlenmisti. servius tullius, priscus'un kiziyla; lucius da servius tullius'un kiziyla evlenmislerdi. daha sonraki bir cagin romalilari, onyargilarina cok ters dusen bir gelenek yaratmisa benzememektedirler.

    kralligin kaynatadan damada gecmesi, cok bilinen bir anyanli kalitim bicimidir. taht erkeklerdedir, ama kadinlardan gecmektedir. irokualarda gorulen annenin erkek kardesinden kiz kardesin ogluna bicimindeki kural da ayni ilkeye dayanmaktadir; aradaki tek ayrim, romalialrdaki kuralin evlenmenin daha ileri bir gelisme asamasini gerektirmesidir. bu durumda, eger krallik kaynatadan damada gecerse, kralicelik de anadan kiza gecer. acaba bu, kralin bir anlamda karisi adina yonettigini mi gosterir?

    etruskler anaerkil olarak bilinirler. etrusklerin bazi gomut yazitlarinda, ölenin adindan sonra babasinin adi yazilidir. bu, babayanli bir tutumdur. bazilarinda da hem annenin, hem babanin adi yazilidir. burada durum belirsizdir. kimi gömüt yazitlarindaysa, ölenin adinin ardina yalnizca annesinin adinin eklenmis oldugu gorulur. genus huic materna superbum nobilitas dabat, incertum de patre ferebat. bu sinyazitlar, analik hukukunda bir gerileme oldugunu gostermektedir.

    kaynak: eski yunan toplumu ustune incelemeler, tarihoncesi ege (i), george thomson
    ; roma hukuku, ziya umur
  • 2- roma tarihini genelde tarihçiler dörde ayırarak inceliyorlar:

    a/ krallık öncesi dönem (i.ö. 753 öncesi)
    b/ krallık dönemi (i.ö. 753-509 arası)
    c/ cumhuriyet dönemi (i.ö. 509-27 arası)
    d/ imparatorluk dönemi (i.ö. 27 - i.s. 476)

    a/ krallık öncesi dönem (i.ö. 753 öncesi)

    geleneğe göre italia adı güneyde hüküm süren italus adındaki mitolojiik bir kraldan geliyordu. zamanımızın tarihçilerine göre ise bu ad grek koloni kurucuları tarafından, calabria'nın güneyine yerleşen latin-siciliali bir boya verilmiş ad olan vitelioi 'dan kaynaklanıyordu. buna göre. italya adı "genç boğa halkı" diye adlandırılan bir güney italik kabilesinden gelmektedir, diyebiliriz. bunun nedeni sığır sürülerinin çokluğu ya da sığıra tapınmaları olabilir diye düşünülmektedir. "sığır" anlamına gelen latince "vitulus" kelimesinden "itali" kelimesi çıkmıştır. "vitelioi" sözcüğünün başında yer alan, italia greklerinin dialektiğinde yer alan digamma harfinin düşmesiyle oluşan latince italici adı nedeniyle ülkeye italia adı verilmişti. güney italya bölgesini, ilk karşılaştıkları bu insanlardan yola çıkarak hellenler adlandırmışlardır; yarımada' da oturan diğer kavimler de italia adını hellenlerden alarak kullanmışlardır.

    devletlerin kuruluşunda ve kültürlerin ortaya çıkıp gelişmelerinde coğrafi etkenlerin payı çok büyüktür. bu sebeple ilkin bir kent devleti olarak, ortaya çıkan, sonra bütün italya' ya ardından akdeniz dünyasına egemen olan ve tüm antik dünyada etkili olmuş büyük bir imparatorluk halini alan roma'nın tarihini iyi kavramak için, öncelikle coğrafi koşullarına değinmek gerekir.

    doğuda balkan yarımadası, batıda iberia yarımadası, kuzeyde kıta avrupası ve güneyde afrika arasında, akdeniz'in merkezinde ver alan italya akdeniz'de güneye doğru uzanan üç büyük yarımadadan (ispanya, italya, balkan yarımadaları) ortada bulunanıdır. diğer iki yarımadaya oranla, italya akdeniz'in batısını ve doğusunu rahatlıkla denetleyebilme olanağına sahiptir. boyle bir_olanağa sahip olması sebebiyle de akdeniz'i çevreleyen çeşitli kavim ve devletlerin topraklarını bir birlik altında toplamayı zaman içinde başarmıştır. bu sebeple romalılar akdeniz'e "mare nostrum" (bizim denizimiz) derlerdi. konumu sebebiyle italya en elverişli geçiş noktasını oluşturur; bu sebeple de sadece akdeniz'e kıyısı olan halklar arasında maddi ve kültürel değiş tokuşa açık olmakla kalmaz aynı zamanda gerek kara yoluyla (alp dağlarının geçit sunduğu yerlerde), gerekse deniz yoluyla olan göçler ve kolonileşmeler için de uygundu. italya kuzeyde ariminium (bugünkü kimini) ve pisae (bugünkü pisa) kentlerinden geçen bir hatla sınırlı idi: avrupa kıtasına karşı bir dağ kalesi durumunda olan alp dağları ile kapanmıştı. batıda tyrrhen (etrüsk / mare inferum, tusculum) denizi, doğuda adriyatik denizi (mare superum, hadriaticum) ile çevrilmiştir. güneyde akdeniz'in hemen italya'ya bitişik olan kısmına ion ya da sicilya denizi (mare ionium, siculum) adı verilir. italya yarımadası üç bölgeye ayrılır: 1. kuzey (yukarı) italya (italia superior): alplerle apenninler arasında kalan po bölgesi, liguria, venetia, bunların arasında kalan gallia cisalpina ve istria : liguria günümüzdeki liguria dışında po (padus) ırmağının güneyinde kalan tüm piemonte'yi içeriyordu, önemli kentleri: genim (genova), nicaea (nis), alba pompeia (alba). gallia cisalpina günümüzdeki po ırmağının kuzeyinde kalan piemonte'nin tamamını, lombardia ve emilia'nın büyük bir bölümünü içeriyordu, önemli kentleri: augusta taurinorum (torino), mediolanum (milano), cremona, comum (como), placentia (piacenza), bononia (bologna), ravenna v.s. venetia aşağı yukarı günümüzdeki veneto'yu kapsamaktaydı. önemli kentleri verona, vicetia (vicenza), patavium (padova).

    istria, trieste körfezi ile (sinus tergestinus) quarnaro körfezi (sinus flanatium) arasında uzanan yarımadanın büyük bir bölümünü içeriyordu. önemli kentleri: tergeste (trieste) ve pola. idi.

    2.orta italya bölgesi (italia media) sekiz bölgeden oluşuyordu: etruria, latium ve campania, umbria, picenum, sabina, sabelli kavimleri toprakları, samnium bölgelerinden oluşmaktaydı. etruria: tuscia ya da thyrrenia da denir. günümüzdeki toscana'yı, tüm umbria'yı ve tiber ırmağının batısındaki latium'u kapsıyordu. önemli bazı kentleri: arretium (arezzo), cortona, perusia (perugia), volaterrae (volaterra), florentia (firenze), pisae (pisa) idi. latium: tiber ırmağının güneyindeki aynı isimdeki bölgenin tümünü kapsıyordu. bazı eski yazarlara göre latium adı "latere": saklı durmak'tan geliyordu.çünkü orada oğlu zeus tarafından gökten kovulan saturnus saklanıyordu. daha çok kabul gördüğü üzere, latium "latus (düz)" sıfatından gelmektedir ve "düzlük ülke" anlamındâ kullanılmaktadır. latium, latium vetus ve latium novum (ya da adiectum)'dan oluşuyordu. latium vetus, prisci latini'nin (eski latinler), yani i.ö. 493 'te roma ile antlaşma yapan latinlerin oturduğu bölgeydi; latium novum, aequi, hernici, volsci, ausonia ya da aurunci ülkelerini kapsıyordu. latium vetus'ta önemli kentler: tiber üzerindeki roma, anio nehri üzerindeki tibur (tivoli), praeneste (palestrina), tiber'in ağzındaki ostia v.b. latium novum'da: antium (anzio), formiae (formia), sinuessa (suessa), arpinum (arpino). campania sadece kısa bir kıyı şeridini kapsıyordu. campania çok verimli bir bölgeydi ve hoşa giden bir iklimi vardı. bu sebeple romalı zenginler bu bölgede villa yaptırıyorlardı. önemli kentleri cuma, baiae (baia), neapolis (napoli), pompeii (pompei), salernum (salerao), volturnum (capua) v.b. umbria tiber'in doğusundaki bölgeydi. batıda tiber ırmağı, kuzeyde rubicum (gailia cisalpina), doğuda adriatik denizi ve picenum, güneyde adriatik'e dökülen aesis ve tiber'e karışan nar ırmağı ile sınırlıydı. önemli kentleri ariminum (rimini), sarsina, spoletium (spoleto) v.s. picenum, batıda alpes poeninae, kuzeyde aesis, doğuda adriatik denizi, güneyde vomano ırmağı ile sınırlı bir bölgeydi. sabina, batıda latium ve tiber, kuzeyde nar ırmağı, güneyde sabelli boylarıyla sınırlıydı. sabelli boyları ülkesi, günümüzdeki apenin dağlarının en çok yükseldiği ve geniş bir yayla oluşturduğu merkez abruzzo'yu kapsıyordu. samnium batıda campania, kuzeyde sabelli boyları ülkesi, doğuda adriyatik, güneyde apulia ve lucania ile sınır oluşturuyordu.

    3. güney italya (italia inferior ya da magna graecia) ise adriyatik denizine bakan apulia, calabria bölgeleri ve tiberis nehrine bakan lucania ve bruttium bölgelerinden oluşmaktadır. coğrafi bir kavram olarak italya, cumhuriyet dönemi (i.ö. 500-27) romalıları tarafından yalnızca apenninler yarımadası
    olarak anlaşılıyordu. çünkü yarımadayı kuzeyden güneye doğru apennin dağları kuşatıyordu. bu dağlar sicilya adasında da devam etmektedir. kuzey italya'da tek bir sıra halinde uzanan apenninler orta italya'da bir çok kollara ayrılmaktadır. bazı yerlerde birbirlerine paralel uzanan bu sıradağlar yarımadanın batısı ile doğusu arasındaki bağlantıyı güçleştirmekteydi. dağlar denize dik ve yakın uzandıklarından yarımadanın doğu kıyıları limanlardan
    yoksundu - özellikle ancona ve brundisium arasındaki bölge. ayrıca doğuda, batıda olduğu gibi verimli ovalar ve denizle bağlantıyı sağlayacak nehirler yoktur. bu sebeple doğu kıyılarında denizcilik gelişmemişti. buna karşılık batıda kıyı çok girintili - çıkıntılıdır. çok sayıda liman bulunmasının yanı sıra, sönmüş volkanların oluşturdukları yüksek ovalar vardır. toscana bölgesinin güneyinde, roma'nın da içinde yer aldığı latium bölgesi ekip biçmeye elverişli ovalara sahiptir. daha güneyde yer alan campania bölgesi ise her bakımdan yerleşmeye uygun bir bölgedir. etruria bölgesinde arnus, latium bölgesinde tiberis, campania bölgesinde volturnus nehirleri tyrrhen denizi ile bağlantıyı sağlayan üç önemli ırmaktır. doğal üstünlükleri sebebiyle italya'nın batısı erken çağlardan başlayarak kültür gelişmelerine her zaman için daha açık ve elverişli bir yer olmuştur.
    yukarı italya ovası ancak imparatorluk döneminde (i.ö. 27-î.s. 476) italya kapsamına alınmıştır. kuzeyinde alp dağları, güneyinde apenninler ile çevrili olan kuzey italya kapalı bir ülkedir ve kara iklimi hüküm sürmektedir. ovanın verimli olması sebebiyle ziraat açısından kendi kendine yeterli olan bir bölgeydi burası, alplerin ve apenninlerin kolay geçit vermemesi sebebiyle bu bölgeyi roma ancak cumhuriyet döneminin sonlarına doğru kendi topraklarına katabilmiştir. bu bölgeye caesar dönemine kadar gallia cisalpina (alplerin beri yakasındaki gallia) denmiştir ve gallia'nın bir parçası olarak sayılmıştır. coğrafi açıdan italya'ya ait olan sicilia, sardinia ve corsica adaları roma devrinde italya'ya hiç dahil edilmemişti; her zaman fethedilen eyaletler olarak düşünülmüşlerdi. roma latium bölgesinde, büyük bir ovanın kenarında, doğal olarak iyi korunmuş bir tepenin üzerinde bulunuyordu. tiberis ırmağının ağzında ve denizden 25 km uzaklıktadır.

    italya'da erken demir çağının başladığı i.ö. 1200'lü yıllardan başlayarak italya "ege göçleri" denilen büyük kavimler göçlerinin etkisi altında kalmıştır. aslında bu göç hareketleri ismi ile uyum göstererek sadece ege denizinde kalmamış, ege denizi dışına, küçük asya'ya ve mısır'a da yayılmıştır. anadolu'da hitit devletinin bu göçlerin etkileri sebebiyle yıkıldığı tahmin edilmektedir. firavun iii. ramses zamanını yaşayan mısır ise istilacıların akınlarına karşı kendisini savunmayı ve koruyabilmeyi başarmıştır. i.ö. 1200'den i.ö. 800'e kadar uzanan zaman diliminde, italya'ya giren kavimler birbirleriyle kaynaşır ve karışırlar. buraya i.ö. 1200 civarında italikler gelir. italiklerin italya'ya göçmelerinde etkili olan olay, kuzey doğudan gelen illyialı kavimlerin baskılarıdır. bu baskılarla aynı zamanda, dorlar da yunanistan'a inmişlerdi. italikler italya'ya iki ayrı göç dalgası halinde gelmişlerdir. ilk kez yukarı italya'da görünen italikler bir süre terramara insanlarıyla birlikte yaşamışlar, sonra onlarla birlikte güneye doğru göç ederek latium ve roma'ya kadar gelmişlerdir. ilk italikler ölülerini yakarak gömdükleri için bunlara yakan italikler denmiştir. bunlar kuzeyden güneye doğru yürümeye başladıkları zaman, ilkin alba dağı eteklerine yerleşmişler, bir süre sonra da roma'yı ele geçirmişlerdir. bunların yerli halkla karışmalarından latinler denen halk ortaya çıkar. ikinci italik dalgası italya'ya yine kuzeyden, i.ö. 10. yüzyılın sonlarında olmuştur. ilk zamanlarda ölülerini yakan bu grup italikler sonradan ölülerini gömmeye başladıkları için, gömen italikler adını almışlardır. bunların
    kuzeyinde bulunan buluntu yerinin isminden dolayı villanova kü1türü adı verilmiştir. bu kültürün insanları da sonradan güneye göç etmişler ve orta italya'nın dağlık bölgelerine yerleşmişler hatta roma'ya da gitmişlerdi. hint-avrupalı bir kavim olan italiklerin apenninus yarımadasına hangi yoldan ulaştıkları kesin olarak bilinmemekle birlikte, kuzeyden gelmiş olabilecekleri sanılmaktadır. italikler aralarında, birbirlerinden farklı iki dil konuşuyorlardı. kökenleri aynı olmakla birlikte, italiklerin daha italya'ya göç etmeden önce birbirlerinden ayrılmış olabilecekleri ve dillerinin de farklı bir gelişme göstermiş olabileceği tahmin edilmektedir. bu italik gruplarından birisi latino-falisk grubu (=ölülerini yakan italikler), diğeri ise oskr-sabel-umbr grubudur. (=ölülerini gömen italikler).
    italiklerin gelişinden sonra bunları italya'nın kuzeydoğusunda veneti _ kavmi ve güneyde illyrialılar izlemiştir. söylenceye göre, veneti kavmi italya'ya troia'dan göç eden antenor'un klavuzluğunda gelmiş, patavium'u (padua) kurmuşlardı. italya'ya i.ö. 1200 civarında gelen bu kavimlere i.ö. 1000 yıllarında hint-avrupa kökenli olmayan tyrrhen'ler eklenir ve bunlar toscana bölgesine yerleşirler. yarımadaya kent kültürünü ve demirin kullanılmasını getiren bu kavmin, oradaki yerli halklarla karışarak etrüskleri oluşturduğu sanılmakladır. artık entirimin bu bölümünde etrüskleri incelemeye başlayabilirim.

    b/ krallık dönemi (i.ö. 753-509 arası)

    etrüskler

    bu halkın buranın yerlisi mi yoksa dışarıdan mı gelmiş olduğu hususunda tartışmalar günümüzde hala sürmektedir. üç farklı görüş onları roma'yla ilişkilendirir:

    1- italya'da kuzeyden alpler üzerinden, raetia bölgesinden italya'ya gelmişlerdir.
    2- halikarnassoslu dionysios 'un da yazdığı gibi; italya'da etrüsk kültürünü oluşturanlar i.ö. 3000 yıldan beri burada olan yerlilerdir.
    3- tarihçi herodotos'un da yazdığı gibi (i, 94); etrüskler, asia minor'de lydia kıyılarından yola çıkarak deniz yolu ile italya'ya gelmişler ve daha sonra onlara göre isimlendirilen etruria'ya yerleşmişlerdir.

    tabi bu üç farklı görüşten sadece biri çok yaygın olarak kabul edilmiştir. o da üçüncü görüştür. zira etrüskleri asia minor yani anadolu'ya ve doğuya bağlayan pek çok bağ vardır. örneğin; etrüsklerin ölü gömme adetleri, mezar biçimleri, yarış arabaları, maden işleme teknikleri, kuşların uçuşuna ve parlayan şimşeklere veya hayvan ciğer ve bağırsaklarına bakarak gelecekten haber verme yöntemleri, dilleri ve daha birçok özellikleri etrüsklerin yurtlarının asia minor yani anadolu olduğuna işaret eder. (bak: elif tül tulunay - etrüsk sanatı : http://urun.gittigidiyor.com/…lunay_w0qqidzz1001458)

    eski yunanların tyrrhenoi, romalıların ise tusci veya etrusci adını verdiği etrüskler tiber irmağı'nın kuzeyine yerleşmiş olup bu bölge onların adından dolayı etruria olarak anılıyordu. bu halkın kökeni ve nereden geldikleri tartışmalıdır. urartulara özgü grifon başlı kazanların etruria'da bulunmasından dolayı doğu anadolu'dan, van gölü ve çevresinden geldikleri bile önerilmişti. halikarnassoslu tarihçi dionysios, etrüsklerin italya'nın yerli halkı olduğunu söylerken, tarihin babası olarak ün yapan tarihçi herodotos onların kökenini batı anadolu'daki lydia krallığı'na bağlamaktadır. bir kısım lydialının kıtlık nedeniyle ülkelerini terk ederek önce smyrna'ya (eski izmir) geldiklerini ve buradan gemilerle yukarı italya'daki umbria bölgesine göç ettiklerini ve o bölgede kentler kurduklarını anlatmaktadır. lydialıların bundan böyle adlarını değiştirdiklerini ve italya'ya gelirken kendilerine liderlik eden lydia kralının oğlu tyrsenos'tan dolayı tyrsenler adını aldıklarını söylemektedir. herodotos'un arılattıklarında gerçek payı bulunmaktadır. çünkü, etrüsklerin kehanette bulunurken gök gürültüsünü ve şimşeği, kuşların uçuşunu, kurban edilen hayvanların bağırsak ve ciğerlerini yorumlamaları (disciplina etrusca), bu tür uygulamaların bilindiği anadolu ile bir ilişkileri olduğunu işaret etmektedir.
    etrüskler italya'da köy-kasaba niteliğindeki yerleşmelerin yerine kent niteliğinde yerleşmeler kurmuşlardır, öyle ki etrüsk kentleri zamanla kanalizasyon sistemi, su kemerleri, yollar, kent kapıları ve tapınaklar ile gelişmiş birer yerleşim birimi olmuştur. adlarını verdikleri etruria dışında kuzeyde po ovası'nda ve güneyde campania bölgesinde de kentler kurmuşlardır. önemli etrüsk kentleri arasında arretium, caere, clusium, perusia, veii, tarçınini, vulci, parma, modena ve capua sayılabilir. ancak gerek siyasal gerekse askerî alanda güçlü olmalarına karşın etrüskler hiçbir zaman tek bir devlet çatısı altında toplanamamışlardır. etrüskler tıpkı yunanlıların batı anadolu kıyılarına yaptıkları göçlerde olduğu gibi, 12 kentten meydana gelen bir birlik kurmuşlardır. italya 'ya kent kültürünü sokan etrüsklerdir. o sırada henüz bir köy yaşantısı süren italikleri kolayca hakimiyetleri altına almaları bu yüzden olmuştur. italik köylerini kısa bir zaman içinde, kanalizasyonlar, yollar, kent yapıları, su kemerleri, tapınaklarla döşemişlerdir. kartaca, fenike ve ege ile ticari ilişkiler kurmuşlardır. ancak italya'nın genelinde, -grekler gibi- merkezi bir devlet kuramadıkları için siyasi yapıları pek güçlüydü , denilemez. etrüsklerin siyasi yapılanması, her biri kendi başına bağımsız, aynı zamanda en yüksek kumandan, en yüksek hakim ve din görevlisi olan, asillerin seçtiği, "lucumon" denilen yıllık yüksek görevli tarafından yönetiliyordu. savaş sırasında bir tür kral ya da dictator olan tek bir komutan seçiliyordu. lars adı verilen bu kişi tüm birleşmiş güçlerin en üst komutanlığını sürdürüyordu, daha sonra m.ö. 5. yüzyılda etrüskler kralların yerine yıllık seçilen magistrat'ları (zilath, lat. praelores) getirmişlerdir, aslında etrüskler patrici elenen feodal karakterli soylu sınıfa mensup "aristokrat" bir topluluktu ve italya'nın yerli halklarını egemenlikleri altına almışlardı. ayni tarihlerde, yani mö 6. yüzyıl sonu veya 5. yüzyıl başlarında roma'da da benzer bir siyasal değişiklik olmuş, monarşik idareden (krallık) cumhuriyet idaresine geçilmiştir.

    etrüskler denizci bir kavimdiler. etrüskler’in memleketlerinin (http://ccat.sas.upenn.edu/~ehf/project/etruria.gif) önünde yer alan denize egemendiler. öyle ki denizin adının "tyrrhen" olmasında da bizzat rolleri vardı. (http://www.reference.com/browse/wiki/etruria) etrüsklerin phokaia'dan gelen greklerin korsika'ya yerleşmelerini önlemek için, kartacalılarla anlaşma yaptıklarını ve i.ö. 540 yılında alaia deniz savaşını kazandıklarını biliyoruz.

    m.ö. 6. yüzyıl sonlarından itibaren etrüskler güçlerini kaybetmişler ve yayıldıkları alanlardan eski çekirdek bölgelerine, etruria'ya çekilmek zorunda kalmışlardır. 5. yüzyıl sonlarında kuzeyden galler'in, güneyden roma'nın baskısı sonucu zayıflamışlar ve nihayette o sıralar güçlenen roma, etrüsk kenterini ele geçirerek egemenliklerine son vermiştir.

    ayrıca:
    (bkz: etrüskler/@jimi the kewl)
    http://www.latince.net/kazimmirsan.html
  • domus ecclesiae, roma imparatorları ve ölüm sebepleri, roma ordusu'nda disiplin ve cezalandırma ve daha geriye dönüp bulamadığım konularla naçizane katkılar sağlama teşebbüsünde bulunduğum, desteklenmesi gereken külliyat.
    fırsat buldukça, elden geldiğince omuz atacağım.
  • edward gibbon ve theodor mommsen hoştur, güzel, iyidir ama size gitmez sanal arkadaşlarım. bir de türkçelerinin kötü çevirilerini okuyacağınıza 6.ciltlik gibbon'un ingilizcesi, mommsen'in ise 3 ciltlik almancasını veya 5 ciltlik ingilizcesini alın.

    kişisel kaynaklarım:
    1
    2
    3
    4

    hak ilmine sahip olmaya yaklaşmış bir kişi olarak ise size yukarıdan;

    halil demircioğlu -roma tarihi (cumhuriyet'in eleştirel tarihi içerir)

    neil faulkner- roma kartalların imparatorluğu (sol cenahtan güzel bir yorumlama öyle lib-left'te değil)

    simon baker- eski roma (bbc yanılmıyorsam belgesel-dizisi yaptı)

    adrian goldsworthy- caesar

    öneriyorum.
  • roma karayolu ağını incelemeden anlaşılması güç bir tarihtir. roma'nın yüzyıllarca ayakta kalabilmesinin bir sırrı da muhakkak ki barbarlarda olmayan mimarlık/mühendislik becerileri ve ulaşım altyapısıdır.

    iki bin yıl önce roma yol ağı
  • ibretlik olaylar silsilesidir. hep tekerrür eder durur işte! ama "new version reloaded" olarak...

    ilgilileri için şöyle bir çalışmaya göndermede bulunabilirim: roma

    ya da daha iyisi türk tarih kurumunca yayımlanmış halil demircioğlu'nun "roma tarihi" masal tadında okunabilir.
  • isaac asimov, hakkinda kapsamli bir ansiklopedi yazmak istemis; fakat cok detayli ve uzun surecek bir ugras olacagindan bu istekten vazgecmistir. akabinde ise hakkinda "tarih" olusturabilecegi bir "galaktik imparatorluk" kurgulamaya baslayan asimov, bunun cokusunu* vakif serisinde ele almistir.
hesabın var mı? giriş yap