• 100 sene önce bu gece, 5000 süvarisi ile ahır dağının sarp dağ geçitlerinden geçip sincanlı ovasına, düşman kuvvetlerinin arasına inerek, yunan kuvvetlerinin birbiriyle irtibatını kesip, büyük taarruzun başarıya ulaşmasını sağlayan, süvari kolordusu komutanı

    şu an bir vatanımız varsa, bu kahramanlar gibi nicelerinin sayesindedir. nur içinde yatsınlar
  • bugun vefatinin 47. yili olan buyuk turk komutani.

    kurtulus savasimiz sirasinda belki de taktik acidan dusmana en cok bozgunu veren , lojistik ve ikmal yollarini surekli olarak kesen , hayalet gibi anadolu bozkirinda dolasip umulmadik yerden yunan ordularinin karsisina cikan suvari kolordusunun komutanidir. hatta sakarya savasinda bir aralik alinan istihbaratla saldirdigi , ancak icerde kimin oldugunu bilmedigi yunan baskomutanlik karargahini dusurmek ve yunan baskomutan general papulas i esir almak uzereyken cepheden gelen baska bir yere yetismesi emriyle elinden son anda kacirmistir.

    buyuk taarruz sirasinda ise yunan ordusunun gecilmesini imkansiz olarak gorup bos biraktigi ufacik bir keci patikasindan , binlerce suvariyi gecirip yunan ordusunun gerisine sarkarak kusatmanin en kritik safhasini gerceklestirmistir. aslina bakilirsa almanlarin ww2 de ortaya cikardigi ve heinz guderian in teorize ettigi blitzkrieg ( yildirim savasi ) in suvari uygulayacisidir. herhalde bu hareketleri ww2 de tanklarla yapsa rommel , guderian , patton kadar unlu bir tank generali olurdu. ayrica bugun henuz prototip asamasinda olan ve seri uretime gecmeyi bekleyen altay muharebe tanki da ismini fahrettin pasadan almistir.

    savastan sonra ise askerlikte devam ettigi yillarda iran ve afganistan arasindaki bir sinir anlasmazliginin cozumu icin hakem tayin edilir ve tahran a gider. bu sirada mecliste soyadi kanunu kabul edilir ve mustafa kemal pasaya ataturk soyadi verilir. fahrettin pasada bunun icin bir tebrik mesaji yollar. mustafa kemal pasa nin kendisine yolladigi cevap ise şoyledir ;

    "sayın fahrettin altay paşa, ben de seni tebrik eder altay gibi şanlı şerefli günler dilerim."

    yani soyadini bugun hala yasayan izmir in ulu cinari buyuk altay dan almaktadir. sonralari ise bu hikayeyi kendi agzindan şoyle anlatir ;

    --- spoiler ---

    ulu önder gazi mustafa kemal paşa ile mütareke yıllarında izmir’i ziyaretimizde altay bir ingiliz donanma karması ile alsancak’ta oynuyordu. maçı beraber izledik. altay çok güzel bir oyundan sonra ingilizleri yenince ulu önder çok duygulandı, gururlandı ve altay için takdirlerini belirtti. aradan epey zaman geçti. gazi mustafa kemal paşa, iran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve tebriz’e gittim. tebriz’de bulunduğum sırada; meclis'te soyadı kanunu müzakere edilmiş ve ittifakla gazi mustafa kemal paşa’ya atatürk soyadı verilmişti. bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu. ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. atatürk’ten ertesi gün gelen cevab-ı telgraf şöyle idi:

    "sayın fahrettin altay paşa, ben de seni tebrik eder altay gibi şanlı şerefli günler dilerim."

    telgrafı aldığım zaman gözlerim dolu idi. atatürk çok mutehassıs olduğu ve beraberce izlediğimiz altay maçının hatırasına izafeten bana altay soyadını layık görmüştü.
    --- spoiler ---

    1945 te askerlikten emekli olup 46 secimlerinde bir donem milletvekilligi de yapar ve tamamen emekliligi ayrilir. bundan sonra cesitli davetlerde kurtulus savasi ve ataturk le ilgili anilarini anlatir.

    1974 te 94 yasinda istanbuldaki evinde uykusunda huzur icinde ölür . kabri bugun ankara devlet mezarligindadir.

    bu buyuk kahramani olum yil donumunde saygiyla aniyorum , huzur icinde uyusun.
  • kurtuluş savaşı'nın ve türkiye cumhuriyeti devleti'nin gördüğü en sağlam komutanlardan biri. kurtuluş savaşı'nda süvari kolordusu komutanı olarak gösterdiği başarının yanı sıra mustafa kemal atatürk'e olan bağlılığıyla gönüllerde taht kurdu. on yıl savaş ve sonrası (1912-1922) adlı eseriyle kendisine ve önemli olaylara ışık tutmakta. dolayısıyla bu değerli kitapta önemli gördüğüm ilginç notları paylaşmak istedim.

    1. 12 ocak 1880 doğumlu olan fahrettin altay, istanbul harbiyesi'ni 421 öğrenci arasından birincilikle piyade teğmeni olur ve kurmay sınıfına ayrılır. sicil kaydı 1315-ı.

    2. erzurum askeri lisesi'nde meydan dayağına tanıklık eder. müdür binbaşı'nın huzuru bozan bir askeri öğrenciyi, herkesin huzurunda falakaya yatırdığını belirtir. bu olayın kendisini çokça etkilediğini belirtir. ayrıca arap komutanların orduda sorun yarattığını pek çok yerde anlatır ki bu arap komutanlardan biri kendisini iki haftalığına hapse attırır.

    3. 1902'de sınıf arkadaşlarından bazıları: hafız hakkı paşa, enver paşa. bu sınıftan hafız hakkı birinci, enver ikinci ve kendisi altıncı olarak mezun olur. mustafa kemal atatürk onlardan iki sınıf, ismet inönü ise dört sınıf sonradır.

    4. diyarbakır'a atandığında oraya yakın ermeniler'in köylülerden ve eşkıyalardan güherçile temin ettiklerini haber veren bir padişah emri alır. haritası bile olmayan güneydoğu şehirlerini, köylerini karış karış gezer. aşiretleri ve yezidiler'i yakından tanır. aşiret reislerinin, oğullarına tecrübe kazandırmak için yakın köylere baskın yaptıklarını belirtir ki anadolu'nun ne durumda olduğunu anlayabilirsiniz.

    5. alaydan yetişme komutanların hemen hemen her yerde çuvalladığını hatta yolları kesilmiş olan çeteleri mahvetmek için gerekli olan silahı, alaylı komutanın unuttuğunu bu yüzden zor durumda kaldığını anlatır. ordunun mevcut durumu da görüldüğü üzere sıkıntılıdır (balkan savaşları'nda bundan bahsetmese de bu alaydan yetişme komutanların basiretsizliği, bizleri, yeni kurulan balkan devletleri karşısında oldukça zor duruma sokmuştur).

    6. ispirtoda kahve pişirip ikram etmek istediği bir kurmay yüzbaşının, kahveyi ispirto ile pişirdiği için buna haram dediğini anlatır. şaşırdım kaldım, der.

    7. 1907 yılında yemen'den dönmek üzere olan redif birlikleri'nin, sultan ikinci abdülhamit'in -asker korkusundan dolayı- istanbul'a değil iskenderun'a indirilmesini emrettiğini belirtir. bu zavallı askerlerin çoğu memleketlerine dönmeye çalışırken sağda solda ölecektir.

    8. 1908'e kadar -ikinci meşrutiyet'in ilanı- padişah ikinci abdülhamit'in emriyle, asker olan babası ile birlikte muhalefetten dolayı bitlis'e sürgüne yollanır. padişahın bu genç subayların konuşmalarını dinlettiği bilinmekte.

    9. 1908'den sonra kaynamaya başlayan dönemin dersim'ine birtakım isyanları bastırmak için gönderilir. oraya vardığında dersim'in ağır toplarından biri devletin, 60 sene sonra ilk kez bu kadar yetkili bir kişiyi gönderdiğini söyler.

    10. hamidiye alayları’nın askere gitmesi gerekenleri topladığını ve bunların devletin sözünü dinlemediğini anlatır. bu alaylar, bir bakıma kendi içlerinde beylik gibi hareket etmektedirler.

    11. 1911 kışında istanbul’da genelkurmay seferberlik şubesi’nde binbaşı olarak görev alır. şubedeki birçok kurmaya rağmen genel olarak bu seferberlik işi yarbay halil bey’e verilir. oldukça çalışkan olan bu kişi, tüm sorumluluğu alır, önemli kişilerin görüşlerini pek dinlemez hatta pek çok kurmayın -fevzi çakmak gibi- fikrini bile sormaz (fahrettin altay yaklaşık 9 yıllık bir doğu görevinden geldiği için istanbul’dayken fikirlerine zerre ilgi gösterilmediğini anlatır durur). balkan savaşları’nın bozgunu pek çok yerde fahrettin altay tarafından bu sisteme bağlanır. kurmay olarak aralarında savaş çıkmasın diye dua ettiklerini söyler.

    12. 1911-12 yılı olduğu halde genelkurmay’da hala sağlam bir haritanın bile olmadığını tüm stratejilerin heinrich kieppert’in yapmış olduğu çalışmalara bakılarak yapıldığını anlatır. korkunç gerçekten. balkan savaşları’ndaki bozgun daha iyi anlaşılabilir.

    13. kurmayların trablusgarp savaşı’nda derne’de müthiş işler çıkaran mustafa kemal’den haberdar olduklarını, pek çoğunun onu enver’den daha üstün gördüğünü söyler. mustafa kemal orada bir göz rahatsızlığı yaşayınca istanbul’daki kurmayların, onun ölebileceğini düşündüğünü anlatır.

    14. birinci balkan savaşı’nda edirne kaybedilince, enver’in sadrazam mahmut şevket paşa’ya bir gece vakti edirne’yi geri alma planlarıyla geldiğini sadrazamın da biraz düşünüp taşınarak edirne’nin geri alınması planına onay verdiğini söylüyor. enver bu planı en yakın silah arkadaşlarından bile gizlemiştir.

    15. birinci balkan savaşı’ndan sonra bolayır’da bulunan mustafa kemal ile enver’in aralarının resmen açıldığını sadrazam mahmut şevket paşa’nın çabalarına rağmen aralarının eskisi gibi olmadığını anlatır.

    16. kırkkilise/kırklareli, bulgarlar tarafından boşaltıldığında şehre giren aşiret askerleri türkçe bilmediğinden türk köylüsünü bulgar zanneder. maalesef birçok türk’ü yani kendi vatandaşını soyar.

    17. padişah ikinci abdülhamit’i, harekat ordusu ile tahttan indiren ve de çok sevilen sadrazam mahmut şevket paşa’nın öldürülmesi, bizim kurmayları derinden etkiler. o sıralar istanbul’u yöneten cemal paşa anılarında, sadrazamı uyardığını fakat sadrazamın bu konuda çok fazla kasmadığını belirtir.

    18. edirne’nin kurtarılmasından sonra çok yakından tanıdığı enver paşa’nın değiştiğini, çevresindekilere allah’ın emriyle bu göreve gönderildiğini anlattığını anlatır. ayrıca orduyla ilgili bir karar alınacağı zaman kafasına göre hareket ettiğini, etrafından tecrübeli kurmaylara kulaklarını kapadığını belirtir. 1913-18 yılları arasında enver paşa ile birlikte ön plana çıkan cemal paşa bile birçok şeyi sonradan öğrenir. mesela birinci dünya savaşı başladığında (sivastopol bombalanırken bahriye nazırı idi) yavuz ve midilli’nin ne yaptığından haberi yoktur. yani enver paşa kafasına göre hareket ediyordu. enver paşa’nın, rumeli’den başka bir coğrafyada ciddi bir tecrübesi olmadığını hatta anadolu'yu ve arap yarımadası'nı zerre bilmediğini anlatır.

    19. alman imparatoru kayzer ikinci wilhelm, osmanlı’ya ayrı bir önem verince başta enver paşa önderliğindeki ekip, orduyu alman usulü eğitmek için kayzer’den yetkili alman komutanlar ister. gönderilenlerden biri liman von sanders’tır. liman von sanders’ın burnundan kıl aldırmadığını, türk ordusu için pek iyi şeyler söylemediğini çanakkale savaşı başladığında çıkarmanın bolayır’a yapılacağını düşündüğünü belirtir. bu yanlış çıkarımın bir ara cepheyi zor duruma düşürdüğünü anlatır. liman von sanders ile yollar, suriye-filistin cephesi’nde tekrar kesişecektir.

    20. on dokuzuncu yüzyılda ordunun napoleon bonaparte’nin meydana getirdiği askeri sistemi oluşturmak istendiği fakat 1870’te fransızlar’ı yenen almanlar’ın askeri sisteminin tercih edildiğini söyler. ünlü mareşal helmut von moltke’yi saygıyla anar.

    21. kayzer ikinci wilhelm’in, osmanlı imparatorluğu’na büyük önem verdiğini sırf bu yüzden iki kez istanbul’u ziyaret ettiğini belirtir. almanlar’dan başka neredeyse hiçbir ülkenin osmanlı’ya sıcak bakmadığını açıklar.

    22. mustafa kemal’i ilk kez çanakkale savaşı’nda gördüğünü ve ondan etkilendiğini açıklar. en sevdiği özelliklerinden biri açık sözlü olmasıdır.

    23. çanakkale boğazı’nı savunma görevinin alman kurmaylarına bırakılmasını doğru bulmasa da (dikkafalı liman von sanders’tan dolayı) guido von usedom’un deniz komutanlığı görevinde başarılı olduğu biliniyor. von usedom özellikle tabyaların güçlendirilmesinde net bir başarı sağlamıştı.

    24. kazım inanç paşa, liman von sanders’ın çanakkale savaşı boyunca kurmayıydı. fahrettin altay, kazım paşa’nın birtakım hataları düzelttiğini daha fazla türk kanının dökülmesini engellediğini söyler.

    25. liman von sanders, çanakkale’de bütün kır atların geri gönderilmesini ya da cepheden uzaklaştırılmasını istediğinde bizimkiler onları siyaha boyamışlar.

    26. 27. alay komutanı şefik aker bey’in arıburnu’ndaki anzak çıkarmasına müdahale eden ilk komutan olduğunu söyler. liman von sanders bu sıralarda yere uzanmış dürbünle bolayır’a çıkarma beklemektedir.

    27. 72. arap alayı’nın düşman saldırıcı sonucunda geriye kaçtığını bazı araplar’ın nargile içmeye başladığını anlatır. mustafa kemal’in de pek çok kez kendisine, arap askerlerden yakındığını hatta onları istemediğini anlatır.

    28. “kemalyeri” isminin kendisinden çıktığını mustafa kemal’in bunu beğendiğini bu yerin de mustafa kemal’i daha da meşhur yaptığını belirtir.

    29. yaralılarımızın ve de şehitlerimizin toplandığı kısa bir ateşkeste anzaklarla muhabbet ettiklerini, yetkili bir anzak komutana “çanakkale’de ne işiniz var?” diye sorduğunda “ingilizler bizim kardeşimizdir. dilimiz, kültürümüz birdir.” yanıtını almış. anzaklar’ı sevdiğini söyler yine de.

    30. ingilizler’in yukarıdaki ateşkesi türk insanına acıdığı için değil şehitlerimizin bedenleri sıcak havada kötü koku yayıp kendilerini rahatsız ettiği için kabul ettiğini anlatır. bunu sonradan fark ettik, der.

    31. fahrettin altay’ın dönemin ünlü simalarının anılarını okuyup eleştirdiğini görürüz. mesela ingiliz başkomutan ian hamilton’un çanakkale’de olan bitenlerle ilgili birtakım yanlış bilgiler verdiğini söyler, bu yanlışları düzeltir.

    32. mustafa kemal’in yıllarca kurmay olarak yanında izzettin çalışlar’ı tuttuğunu ikisinin çok iyi anlaştığını anlatır.

    33. mustafa kemal’in 10 ağustos'ta conkbayır’a gelip düşman askerini süpürmesiyle koca bir imparatorluğu kurtardığını ifade eder.

    34. tüm bu başarılardan sonra çanakkale’ye gelen enver paşa’nın, mustafa kemal’i ziyaret etmediğini, mustafa kemal’in de buna gücenip istifasını verdiği öğreniyoruz. çokça eleştirdiği liman von sanders bu esnada devreye girmiş ve enver paşa’ya, mustafa kemal’in çok önemli bir asker olduğunu ve kıymetinin bilinmesi gerektiğini yazmış/söylemiş. mustafa kemal kısa bir süre sonra 16. kolordu komutanı olacaktır.

    35. fahrettin altay bu atamadan sonra mustafa kemal paşa ile enver paşa’yı kıyaslar. enver paşa’nın, mustafa kemal paşa’nın şanından çekindiğini belirtir. dolayısıyla rütbe konusunda mustafa kemal paşa’ya cimri davrandığını söyler.

    36. çanakkale zaferi'nden sonra sultan mehmet reşat’a gazilik ünvanı verildiğini onun da bu değerli onuru tuğralarında kullanmaya başladığını söyler. zafer için istanbul’da yapılan merasimlerde padişah ve enver paşa’nın tüm zaferi kendilerine bağladıklarını, bunun da pek çok komutanın gözünden kaçmadığını anlatır. zaferin başlıca etmeni olan mustafa kemal paşa’nın adı resmen anılmıyordu, der.

    37. birinci dünya savaşı’nda almanlar’ın balkan cephesindeki mareşali olan august von mackensen’in istanbul’a geldiğini, kurmaylarla yavuz zırhlısına gidildiğini, mareşalin kendisine imzalı bir fotoğrafını verdiğini yazar.

    38. filistin’e gittiğinde karargahının bulunduğu yer bir yahudi köyüdür. yahudi köylerinin ve kasabalarının nasıl geliştirildiğini detaylıca anlatır. araplar ise o sıralarda kahvehanelerde pineklemekteymiş.

    39. 1882 yılından sonra ingilizler’in de ricasıyla padişah ikinci abdülhamit’in, rusya’dan kaçan yahudiler’i filistin’e yönlendirdiğini ve onlara boş arazi satarak yerleşmelerine yardımcı olduğunu belirtir. ilerleyen yıllarda ekonomik sorunlar yaşamaya başlayan yahudiler’in yardımına bu sefer edmond de rothschild’in yetiştiğini, yahudiler’e düşük faizden bolca para verdiğini söyler. bu alınan paralarla kurulan şarap fabrikalarının zamanla fransa’daki şaraplara kafa tuttuğunu söyler.

    40. almanlar’ın özellikle ırak’ta yeni yeni keşfedilen fakat gizli tutulan petrole çok ilgilerinin olduğunu sırf bu yüzden ordumuzu bağdat’ın alınması için gazladığını belirtir.

    41. yıldırım orduları grubu komutanlığına atanan eski almanya genelkurmay başkanı erich von falkenhayn’ın ihtişamının göründüğü kadar olmadığını filistin’in kaybedilmesinden anlaşılabileceğini söyler (gerçekten de bu değerli komutan bu cephede görev alan tüm komutanlarımız tarafından eleştirilmiştir. başta cemal paşa ve mustafa kemal paşa tarafından. hatta cemal paşa anılarında, filistin/kudüs’ün kaybedilmesinin sorumluluğunu tamamen von falkenhayn’a atar).

    42. avrupa cephelerinde başarı kazanmış olan ingiliz general edmund allenby’nin suriye-filistin cephesi’nde boy göstermesi, bizimkileri endişelendirmiş olsa da bizimkileri asıl endişelendiren ordunun zavallılığı ve de araplar’ın oynaklığıdır.

    43. suriye filistin cephesi’nde görev almış bazı değerli komutanlarımıza bakalım: cemal paşa, ali fuat cebesoy paşa, ismet inönü, fevzi çakmak paşa, mustafa kemal paşa, refet bele

    44. ikinci gazze muharebesi’nde tahrip edilmiş iki tankı gören fahrettin altay şöyle der: “… bilmediğimiz bu yeni silahı, bütün kumandanlar geceleri gidip hayretle seyrediyorduk.”

    45. von falkenhayn’ın kurmaylarından biri olan franz von papen’in (adolf hitler’in 1933’te şansölye olmasında büyük rolü var) anılarında filistin cephesindeki yenilgilerde sorumlu tuttuğu kişinin albay refet bele olduğunu fakat bunun gerçeği yansıtmadığını belirtir. yani almanlar, yenilgilerin suçunu türk komutanlara atıyordu.

    46. ingiliz general allenby’nin suriye’yi ele geçirmesinde büyük rol oynayan süvarilerin başarılarından büyük dersler aldığını anlatır. 5 yıl sonra afyon’da general allenby’nin taktiğini kullanarak yunan ordusu’nu çevrelediğini belirtir.

    47. kudüs’te nebi ismail türbesi’ni savunurken ingilizler’in top atışlarıyla burada ciddi hasarlar bıraktığını üstüne bir de propaganda yoluyla bu hasarın türkler tarafından yapıldığı yazılır. kudüs savunulurken aralık ayında hala yazlık kıyafetleri giymek zorunda kalan ordusu için ibadethanelerdeki kilimleri ve halıları istemiş. yetkililerimiz bunu uygun görmemiş.

    * general edmund allenby, kudüs'e giriyor. görsel

    48. mustafa kemal paşa, ali fuat paşa ve albay ismet’in elde kalan birliklerle halep’te ingilizler’e direndiklerini mareşal liman von sanders'ın ise kaçar gibi adana’ya geldiğini söyler.

    kurtuluş savaşı (1918-1922)

    49. mondros mütarekesi imzalandıktan sonra bizlerle beraber savaşan almanlar’ın elde kalan uçakları yakmak istediklerini fakat on bir uçağın ellerinden zorla alınarak konya’ya gönderildiğini anlatır.

    50. konya’da bulunan bir amerikan hastanesi’nin açık açık ermeniler’i koruyup gazladığını ingilizlerin frew adındaki rahibiyle bu hastanenin müdiresi olan kouchmann’ın gizli gizli siyasi çalışmalar yaptığını söyler.

    51. mondros’tan sonra vatanı kurtarmak isteyen generallerin ve subayların mersinli cemal paşa’yı lider olarak görmek istediklerini fakat bu değerli komutanda ihtilalci bir anlayışı görmenin pek mümkün olmadığını söyler (eleştiri yapmıyor aksine övdü). ali fuat paşa’nın, mustafa kemal paşa’yı liderlik konusunda ikna edici görüşmeler yaptığını söyler.

    52. izmir’in işgali’nin ardından dokuzuncu ordu müfettişi olarak samsun’a çıkan mustafa kemal paşa’nın işgale yönelik tepkisini içeren telgrafın kurtuluş savaşı’nda kritik bir eşik olduğunu belirtir. bu arada izmir’in valisi olan ali nadir paşa, yunan birliklerine resmen şehri teslim eder. silah ve cephane isteyen halkı kovar. savaştan sonra yüzellilikler arasında sürgüne gönderildi.

    53. konya’da ve çevre illerde hissedilen bozkır ayaklanması (1919 sonları) zeynelabidin hoca denilen bir zat tarafından çıkarılmıştır. bu zatın, cübbesinin altında taşıdığı bir fenerle bozkır dağları’nda dolaşırken önünü aydınlattığını arkasındaki cahil köylülerin de bu zatta büyük bir keramet olduğuna inandığını söyler. dolayısıyla bu zat, ayaklanma için çok kolay adam toplamıştır. anadolu’nun mevcut durumunu anlayabiliriz.

    54. sivas kongresi’nden sonra heyet-i temsiliye’de de görev yapmış olan eski van valisi haydar vaner bey’in, fahrettin altay’ın yakınlarından birine “mustafa kemal’in diktatörlüğe doğru gittiğini” söylemesi üzerine bu yakını da durumu mustafa kemal’e anlatmış. mustafa kemal’in yazdığı mektupta bu diktatör ifadesinden çekindiği ve de birliğin bozulma korkusundan çekindiği anlaşılıyor.

    55. konya’da görevliyken fahrettin altay birkaç şeyi itiraf eder: ilk zamanlarda kendisini mustafa kemal gibi ihtilalci olarak görmediğinden orduyu, siyasete karışmak istemiyor. sade bir asker olarak milli mücadele’ye el altından yardım ediyor. orduyu, padişahtan ayrı göstermemeye çalışıp olası isyanlarını önlemek istediğini söylüyor.

    56. milli mücadele’nin ilk zamanlarında halkı korkutmamak veya küstürmemek için padişaha/halifeye bağlılığın devam ettiğini göstermek zorunda kaldıklarını itiraf eder. mustafa kemal paşa dahi bunu uzun bir süre kullandı.

    57. demirci mehmet efe’nin zeybek töresi gereğince çok dikkafalı olduğunu, kafasına göre hareket ettiğini, onun emri altında olmasına rağmen mustafa kemal paşa hariç kimsenin sözünü dinlemediğini anlatır. yine de düzenli orduya kadar bu çetelerin, birçok isyanı bastırmakta yardımcı olduğunu söyler (hakkını verir ama pek çok kez eleştirir).

    58. milli mücadele başlarken liderlerin bekar olmasının bir nevi avantaj olduğunu belirtir. kazım karabekir paşa, ali fuat cebesoy paşa, refet bele...

    59. 1919’da harbiye nazırı olan fakat milli mücadeleyi destekleyen cemal mersinli paşa, büyük ihtimalle konya’daki hareketsizliğinden ya da pasif kalmasından dolayı fahrettin altay’ın yerine sakallı nureddin paşa’yı önerir. bu tercih, fahrettin altay’ın canını sıkar. kısa bir süre sonra heyet-i temsiliye adına mustafa kemal paşa’dan bir telgraf alır. mustafa kemal paşa telgrafta ne olursa olsun istanbul’a gitmemesini, heyetin arkasında olduğunu söyler. fahrettin altay görevine devam eder.

    60. italyanlar’ın ortakları olan fransızlar ve ingilizler’den daha farklı olduğunu ve aralarının bozuk olduğunu her zaman italyanlar’dan öğrendiklerini anlatır. tam bu sıralarda milli mücadele’yi desteklediği resmiyete kavuşan harbiye nazırı mersinli cemal paşa, ingilizler’in ültimatomuyla görevden alınır.

    61. yine konya’dayken bir isyan hazırlığı haberi yayılır. fahrettin altay, bu haberi alınca şehrin ileri gelenlerinin evine gider. evine gittiği tayfa, istanbul hükümeti yanlısıdır. fahrettin altay, bunlara “ben mustafa kemal’den ayrı değilim ancak orduyu siyasete karıştırmak istemiyorum.” der. ankara’dan, konya’da neler olup bittiğine dair telgraflar gelir. altay, yine telgrafla ankara’ya her şeyin kontrolü altında olduğunu söyler (yalnız bu değerli komutanımız, sayfa 210’da görüleceği üzere bu konuşmaları ankara’ya zamanında haber vermemiş.) ankara da, bu tarz isyanları bastırma konusunda başarılı olan refet bele’yi gönderir (milli mücadele yıllarında bu tarz hareketlerin soru yaratacağı bir gerçek. fevzi çakmak paşa, istanbul hükümetinde görev alınca –belki de bundan dolayı olsa gerek- fahrettin altay’ın istanbul ile haberleşmesi yasaklanır).

    62. değerli komutanımız askerlikte ne kadar iyiyse siyasette refet bele kadar iyi değildir. refet bele, konya’ya gelip sağa sola çekidüzen verince ve de konya’nın önemli temsilcilerini bir trene toplayıp ankara’ya götürünce bu fahrettin altay’ın zoruna gider, dönüşte de istifasını verir.

    a. padişahın ihtişamından etkilenen konyalılar’ın, ankara’da mustafa kemal paşa’nın sade ve gösterişsiz huzuruna çıkınca ondan etkilenmediklerini anlatır. enteresandır gerçekten. bu değerli komutanımız, bu durumu otoritesini mahveden bir şey olarak görür ve istifasında bu da etkili olur.

    63. istifa haberi gelince mustafa kemal paşa, kendisini över, pohpohlar ve gereken ilgiyi gösterir. konya’ya tekrar döner ve fahrettin altay artık tamamen kendini mustafa kemal paşa’nın emrine adar (demek ki bundan önce birtakım endişeleri vardı).

    64. 1960 darbesi’nden sonra bir ara idamla yargılanan refik koraltan, 1920 seçimlerinde fahrettin altay’ın da görev yaptığı ve anlaşılan çok da güvendiği kişilerden biriydi. refik koraltan, konya’dan vekil olarak kurucu meclise girecektir.

    65. istanbul hükümeti’nin yayımladığı fetvaların ve de idam kararlarının cahil halk üzerinde çok etkili olduğunu ilk hükümetin bunlarla uğraşmaktan işini yapamadığını söyler.

    66. ittihat ve terakki cemiyeti'nin aleyhtarı olan dr. rıza nur’dan milli mücadele’de pek çok hizmetleri görülen bir politikacı olarak bahseder.

    67. ilk hükümetin milli eğitim bakanı olan hamdullah suphi, bir keresinde kendisine enver paşa’nın memlekete dönmesini nasıl karşılayacağı ile ilgili bir soru sormuş. ikilik olacağı için enver paşa’nın başarılı olamayacağını belirtmiş.

    68. temmuz 1920’de 23. tümen komutanı albay aşir atlı ile görüşür. albay, fahrettin altay’a, çerkes ethem’in büyük bir sorun olduğunu söyler. bu değerli albay, çerkes ethem’e “askersen senden büyük rütbeliyim, çerkesliğini öne sürmek istiyorsan ben daha köklü bir ailedenim.” demiş. çerkes ethem bunun üzerine alınarak yunanlar’a yapılan taarruzda yan çizmiş.

    69. demirci mehmet efe’nin aydın’da bulunan rumlar’ı ısparta’ya tehcir ettiğini ve yakın adamlarından birini öldüren denizliler'den intikam almak için denizli’ye geleceği öğrenilince halkın korkudan sağa sola kaçtığını anlatır ki ordumuzun, çete liderlerine söz geçiremediğinin kanıtlarından biridir.

    a. ayrıca hem çerkes ethem hem de demirci efe, halktan zorla para, haraç alıyorlar. köylüyü bir noktadan sonra gerçekten de yıpratıyorlar ve milli mücadele ruhu yara alıyor.

    70. demirci mehmet efe’nin denizli baskınından sonra hükümet tarafından üstü çiziliyor. komutanlar gözü karartmışken geçmişte yaptığı hizmetlerden dolayı hükümet tarafından affediliyor ve köyünde yaşamasına izin veriliyor.

    71. 26 temmuz 1920’de uşak’a denetlemeye otomobille gittiğini ve uşaklılar’ın otomobili ilk kez bu sayede gördüğünü anlatır.

    72. batı cephesi’ni gezen mustafa kemal paşa ve kurmaylarının yanında ali fuat paşa’yı göremeyince üstünün çizildiğini anlar. ali fuat paşa kısa bir süre sonra moskova elçisi yapılarak cepheden alınacaktır.

    73. 2 ekim 1920’de konya’da delibaş mehmet denen zerzevat ayaklanır. birçok insanı öldürür. konya gerçekten de istanbul hükümeti’nin fetvalarıyla en çabuk gaza gelen şehrimizdir. bu delibaş mehmet denilen it, 1921’de kendi adamları tarafından öldürülecektir.

    74. albay osman bey’in isyancıları asmakta uzman olduğunu hatta lakabının kasap olduğunu söyler. yanında taşıdığı cellat grubuyla asileri yıldırırmış.

    75. yeşil ordu laflarının birinci inönü savaşı’nın başlamasından sonra kapandığını söyler. çete sorunu artık kalmamıştır.

    76. fahrettin altay’ı unutulmaz yapan süvari kolordusu komutanı olmasıdır. fahrettin altay bu göreve, kütahya-eskişehir muharebesi’ndeki yenilgiden sonra getirilmiştir. ilk görevi, orduyu koruyarak ordunun sakarya nehri’nin arkasına geçmesini sağlamaktır.

    77. eskişehir-kütahya-afyon’un düşmesinden sonra yunanlar’ın daha fazla ilerle(ye)memesi ordumuzun toparlanmasını sağlar. altay bu konuda resmen yunanlar’a teşekkür eder.

    78. kendisi her ne kadar süvari kolordusu komutanı olsa da yeterlilik konusunda birtakım kuşkuları varmış. piyade çıkışlı olması sebebiyle daralacağını düşünmüş fakat en çok sevdiği şey olan inisiyatif alma sorumluluğunun kendisine verilmesi acayip hoşuna gitmiş. ayrıca top ve makineli tüfek sayısı bakımından başlarda yetersiz olunması destekleyici kuvvet bakımından kendisini ve süvarisini pek çok kez zor durumda bıraktığını anlatır.

    79. sakarya nehri’ne çekilmek ordunun ve özellikle elde kalan süvarinin psikolojisini bozduğu için bunu düzeltmeye ayrı bir önem vermeye başlar. çifteler bölgesinde bulduğu bir açıklıktan yunanlar’a saldırı yapmayı gerekli görür. maksat süvariyi canlandırmak ve moral aşılamak.

    80. sakarya meydan muharebesi öncesinde keşfe çok büyük önem verdiğini pek çok kez kullandığı güvenilir istihbarata rağmen araziyi ve düşmanı kendi gözleriyle de gördüğünü söyler. yani keşfe pek çok defa kendisi de katılmış.

    81. baskın zamanlarında aniden sıtmaya yakalandığını ve buna bir türlü anlam veremediğini söyler. bu baskınlarından birinde 1919-22 yılları arasında yunan küçük asya ordusu’nun başkomutanlığını yapan anastasios papulas’ın karargahına denk gelir. papulas’ın orada olduğunu bilmez, bunu daha sonra öğrenir ve elinden kaçırdığı için hayıflanır.

    82. savaştan sonra yunan komutanların anılarını da bol bol okur. yunanlar’ın eskişehir-kütahya zaferinden sonra bile aslında kusursuz olmadığını (birtakım sorunlar) öğrenir. özellikle ne kadar iç kesime çekilirlerse yunanlar’ın o kadar mahvolduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. ele geçirilen yunan esirlerden kıymetli bilgiler edindiklerini anlatır.

    83. hem yunan saldırılarında hem de yunan geri çekilişinde pek çok köyün mahvolduğunu hatta içinde insan dahi kalmadığını belirtir.

    84. haritadaki yetersizliklerden dolayı konum belirlemede sorunlar yaşandığını hatta bir keresinde tek başına fazlaca açılmak zorunda kaldığını aniden karşısına saklanan bir yunan askerinin çıktığını anlatır. bu yunan asker esir alınır.

    85. “bizim motorların benzini arpadır.” der. bu yüzden süvari kolordusunda ikmal işlerinin çok önemli olduğunu belirtir. sakarya meydan muharebesi’ndeki muazzam katkılarıyla günümüz rütbesiyle tuğgeneralliğe yükselir artık bir paşadır. kendi deyimiyle ordudaki sekiz on paşadan biridir artık.

    86. ali ihsan sabis paşa dolayısıyla bir ara istifanın eşiğine geldiğini söyler ki ali ihsan paşa başta batı cephesi komutanı ismet inönü paşa’yı hor görüyordu. mustafa kemal paşa, deneyimlerinden yararlanmak istediği ali ihsan paşa’nın orduya verdiği zararı görünce onu hemen istifaya zorlar. daha sonra ali ihsan paşa divanı harpte sorgulanacak emekliye ayrılacaktır.

    87. 1 nisan 1922’de süvari kolordusu ılgın’da eğitimdeyken mustafa kemal paşa teftişe gelir. yanında sovyet büyükelçisi semyon aralov ve azerbaycan elçisi ibrahim abilof vardır. mustafa kemal paşa, süvarilerle onları etkilemek ister çünkü bu zamanlarda, sovyetler’in yardım etmek istedikleri söylenmektedir. hani biz kendi işimizi hallederiz, der gibi. fahrettin altay’a ne kadar güvendiğinin bir başka kanıtıdır.

    * fahrettin altay at üstünde mustafa kemal paşa'yı selamlar. görsel

    88. o sıralar fahrettin altay’ın yaverlerinden biri olan üsteğmen fevzi uçaner daha sonra hava orgeneral ve ulaştırma bakanı olacaktır.

    89. büyük taarruz hazırlıkları için uzun zaman harcandığını söyler. yunan ordusu ile birtakım sayısal karşılaştırmalar yapar. süvari sayısında yunanlar’dan üstün olsak da ulaştırma araçları ve uçak sayısında yunanlar’dan zayıf olduğumuzu belirtir.

    90. yunan komutan kimon digenis’in karargahı, cephe yarıldıktan sonra geri çekilmekte geç kalınca fahrettin altay’ın süvarileri tarafından kurşunlanır. kendisi ağustos 1922’de esir düşecektir. digenis esir olduktan sonra kendisiyle bir süre görüşmüş.

    91. büyük taarruz’dan sonra yunan ordusu’nun geri çekilmesine liderlik eden athanasios frangos’un hatıralarında yunan askerlerinin, türk süvarisinden çok korktuğunu okuduğunu söyler. bu tarz şeyler okumayı sever fahrettin altay. *

    92. çılgınlar gibi akan süvarilerinin 1 eylül’de gediz kasabasına girdiğini, 4 eylül akşamı kula’da olduklarını belirtir. düşmanın çoktan bozulduğunu memleketi olan izmir’e girmek için adeta çıldırdığını anlıyoruz.

    93. izmir’e girdiğinde rütbesi ferikliğe (kendi deyimiyle bir senede iki general rütbesi alır) yükseltilir. batı cephesi komutanı ismet paşa telgrafında “sevgili kardeşim fahrettin paşa, süvarilerimize borcumuzu ödeyeceğiz.” diyerek hem kendisini hem de süvarilerimizi över.

    94. mustafa kemal paşa’nın gösterdiği akdeniz hedefinin tüm savaş boyunca en çok beklediği an olduğunu bizlere anlatır. neticede kendisi balkan savaşları’ndan bu yana girdiği her savaşı (çanakkale ve kurtuluş savaşı ayrı) kaybeden bir askerdi.

    95. 7 eylül gecesi manisa’nın yandığını uzaktan dahi görebildiklerini 8 eylül’de şehre girdiklerinde manisa halkının yangından dolayı dağlara kaçmış olduklarını söyler. halk, askerlerimizi görünce çılgınca dağdan aşağıya inmeyi başlar ve ortalık şenlenir. 8 eylül gecesi süratle, öteki gün izmir’de olunması emrini verdiğini söyler.

    96. sabuncubeli üzerinden bornova’ya girildiğinde tepelerde hala yunan bayrakları olduğunu görünce sinirlendiğini belirtir. izmir’e ilk giren süvari alaylarından olan 4. alay’ın komutan yardımcısı yüzbaşı şerafettin izmir bey, izmir hükümet konağı’nda göndere bayrağımızı çeker. yüzbaşı şerafettin’e “izmir” soyadı bizzat mustafa kemal atatürk tarafından verilecektir.

    97. karşıyaka’da yalılar boyunda küçük bir evde oturan ihtiyar annesini ve teyzesini ziyarete gider (yunan baskısından dolayı babası ve tüccar kardeşi rodos’a kaçmışlar zamanında). annesinin “vay fahrim…” diyerek bayıldığını anlatır. neticede kendisi izmir’e ilk giren süvarilerin komutanıdır. 9 eylül’ün hayatındaki en mutlu an olduğunu söyler.

    98. 10 eylül 1922 günü mustafa kemal paşa’nın ve kurmaylarının geleceğini öğrenince kışla avlusunda esir olarak tutulan yunan askerlerine “zito mustafa kemal paşa, zito nureddin paşa!” diye bağırmalarını emretmiş. *

    99. rum metropoliti hrisostomos’un bir süre sonra mustafa kemal paşa’yı görmeye geldiğini söyler. yunanlar’ın izmir’i işgalinde oldukça kötü şeylerin yaşanmasına sebebiyet veren bu metropolit kuşkuyla karşılanır. fahrettin paşa’nın bu metropolit için mustafa kemal paşa’yı uyardığını, mustafa kemal paşa’nın ise bu adamı sakallı nureddin paşa’ya emanet ettiğini söyler. izmir halkı daha sonra bu adamın yolda hiçbir şey olmamış gibi yürüdüğünü görünce linç edecektir.

    100. 1880 yılında doğan fahrettin altay, 1974 yılında ölür. oldukça uzun bir ömrü olan bu değerli komutanımızın, on yıl savaş ve sonrası (1912-1922) adlı hatıratı mutlaka okunmalıdır.

    bu uzun entry'e mükemmel çekilmiş bir fotoğrafla veda edelim: görsel
  • istiklal savaşı'nda komuta ettiği ve yunan mevzilerinin arkasında hayalet gibi dolaşıp baskın üzerine baskın veren amansız süvari grubu, filmlerde özenilen ve insanları tribe sokan rohan süvarilerinden daha büyük işler, daha büyük fedakarlıklar yapmış, buna rağmen ülkemizde bu gibi değerleirn ön plana çıkmaması sebebiyle tam manasıyla yüceltilememiş; daha doğrusu kitlelere yayılamamıştır.

    tabii ki suç, süvari birliğimiz yerine rohanlı gibi davranmaya uğraşan gençlerimizde değil, yeryüzünün en büyük kahramanlık destanlarından biri olan istiklal savaşımızın mucizesini anlatamamış ya da gittikçe içini boşaltmış devlet büyüklerinin ve medyanındır.
  • altay soyadı kendisine mustafa kemal atatürk tarafından verilmiştir.
    fahrettin altay ve mustafa kemal, altay'ın ingiliz donanması karmasıyla yaptığı ve galip geldiği maçı alsancak'ta beraber seyrederler. maçtan yıllar sonra soyadı kanununun çıkması ve mustafa kemal'e atatürk soyadının layık görülmesini tebriz'de öğrenen fahrettin paşa, kendisine bir tebrik telgrafı gönderir. ertesi gün mustafa kemal'den gelen telgrafta şunlar yazmaktadır : '' sayın fahrettin altay paşa, ben de seni tebrik eder altay gibi şanlı şerefli günler dilerim. ” mustafa kemal kendisine beraber izledikleri büyük altay maçının hatırasına altay soyadını vermiştir.
  • iskodra 1880 doğumludur. 1899'da harp okulu'nu, 1902'de harp akademisi'ni bitirmiş ve birinci dünya savaşı'nda, çanakkale, romanya ve filistin cepheleri'nde görev almıştır. bu görevleri başarı ile ifa ettikten sonra milli mücadelede beşinci süvari kolordusu komutan olmuştur.

    başkumandanlık meydan savaşı'ndan sonra dağılan yunan ordusunu izmir'e doğru kovalayan fahrettin altay ve komutasındaki süvariler 9 eylül'de izmir'e girmiş ve düşmanı denize dökme aktivitesini kelimenin tam anlamıyla yaşamıştır.orgeneral rütbesini alıp yüksek askeri şura üyeliğinde de bulunan fahrettin altay ekim 1974'te ölmüştür ancak adı izmir ilimizde halen yaşamaktadır.(kaynak : biyografi.net )
  • kurtuluş savaşı kahramanlarından olan fahrettin altay 1880 yılında anavutluk- işkodra'da doğdu. harp okulu'nu 1900, harp akademisi'ni de 1902 yılında bitirdi. kurmay yüzbaşılığı sırasında, ilk görev yeri olan vi. ordu'da dersim ve çevresindeki aşiret süvari alaylarının sayıca azaltılmasıyla görevlendirildi. bu bölgede sekiz yıl kalan fahrettin altay, 1910'da erkanı harbiye i. şube müdürlüğüne atandığı zaman binbaşıydı. büyükçekmece'deki donanma komutanlığı'nda bir süre refakat subaylığı yaptı (1912).

    1913'te çatalca'da kendisini önemli bir görev bekliyordu. balkan savaşı'nı kazanan bulgar ordusu edirne'ye kadar gelmiş, bölgeyi egemenliği altına almıştı. çatalca aşiret süvari tugayı'nın başında bulgar birliklerini geri püskürttü. 1914 yılı da fahrettin altay için oldukça hareketli geçti. o yıl yarbaylığa yükselmişti. önce iv. kolordu kurmayı oldu. arkasından ikinci defa erkanı harbiye şube müdürlüğü yaptı.

    birinci dünya savaşı'nın yaklaşması yüzünden asker taşıma işleri arttığı için anadolu demiryollarını düzenlemekle görevlendirildi. yıl sona ermeden harbiye nezareti emrinde çalışmak üzere istanbul'a döndü. 1915'te albay oldu ve harbiye nezareti müsteşar yardımcılığından başka askeri protokol memurluğu yaptı. v.ordu'nun emrinde çalıştı. 1917'de vehip paşa ile birlikte almanya'ya giden heyette yer aldı. 1917'de 26. tümen komutanlığı, 1918'de 15. kolordu komutan vekilliğine ve gene aynı yıl 12. ordu komutanlığına atandı.

    birinci dünya savaşı'nın bittiği sıralarda altay, 3. kolordu kumandanıydı (nisan 1919). kurtuluş savaşı'nın başlarında 12. kolordu kumandanlığına atandı. bu görevi 1921, ortalarına kadar sürdü. birliğinin başında, konya'da patlak veren delibaş ayaklanmasının bastırılmasından (1920), birinci ve ikinci inönü ve sakarya savaşlarına kadar hep ateş hattında bulundu.

    kurtuluş savaşı'nın belirli bir aşamaya ulaştığı 1921'de altay, tümgeneralliğe yükseltildi. sorumluluğu da genişletilerek kolordu komutanı yetkisiyle süvari grup komutanlığına getirildi. 1920'den beri milletvekili olarak meclis'te adı okunuyor, fakat kendisi sürekli olarak cephede bulunuyordu. kurtuluş savaşı'nın son yılındaki çarpışmalarda afyon, alaşehir, uşak, altıntaş çevresindeki çarpışmalarda altay'ın süvarileri büyük hizmet gördü. kaçış halinde yunan ordusunu kovalayarak izmir'e giren ilk süvari birlikleri de altay'ın komutasındaydı. bu başarılarının sonucu olarak altay o yıl korgeneralliğe yükseltildi. süvari kolordu komutanlığının yanı sıra bir ara i. ordu komutan vekilliği de yaptı.

    1923 seçimlerinde milletvekili olarak meclis'teki yerini korudu. bu arada askerlik görevini de sürdürüyordu. 1924'te, on yıl boyunca kalacağı ii. ordu müfettişliğine atandı. hem komutan, hem milletvekili olduğu sırada atatürk'ün dileğine uyarak orduda kaldı. 1944'te i. ordu komutanlığına getirildi. aynı yıl iran ile afganistan arasındaki sınır anlaşmazlığında hakemlik yaptı.

    hazırladığı rapor anlaşmazlığın çözümlenmesinde yararlı oldu. 1945'te, yüksek askeri şüra üyeliği sırasında yaş haddinden emekliye ayrıldı. 1946-50 yılları arasındaki milletvekilliğinden sonra siyasi hayattan da çekilerek istanbul'a yerleşti.
  • büyük taarruz’un zaferini kutlayıp da fahrettin altay ve süvarilerini anmamak olmaz.

    birinci dünya savaşı’nda ordumuzun en büyük eksiklerinden süvariydi, kurtuluş savaşı’nda ise ordunun en büyük güçlerinden biri süvariler oldu.

    sakarya’da ve büyük taarruz’da yunan birliklerinin ikmal noktalarına düzenli saldırılar düzenleyerek yunan birliklerine, napolyon’un ordusunun rusya’da yaşadıklarının aynını yaşatan paşadır fahrettin altay.

    her savaş yeni kahramanlar yaratır denir. hiç şüphesiz ki büyük taarruz’un en önemli kahramanlarından biri de fahrettin altay’dır.
    ruhu şad olsun.
  • kurtuluş savasında büyük hizmetlerde bulunup 1921 de tümgeneral olmuş fakat sonradan yetkileri genişletilerek kolordu komutanı sıfatıyla süvari grup komutanlığına yükseltilmiş. yunan ordusunu kovalayarak izmir'e ilk giren süvari birliklerine komuta etmiştir.
  • kurtuluşta mehmet egenin canlandırdığı, yunan birliklerine müthiş cephe arkasına sızma taktikleri ile darbe üstüne darbe vuran, yunan ordusu sakaryada cepheyi yarmak üzereyken* yunan karargahını şans eseri o meşhur 'asla arıza yapmayan telsiz'lerinden dolayı teslim alamayan başarılı komutan, vatanperver.
hesabın var mı? giriş yap