• ian standish monteith hamilton. (1853-1947)

    birinci dunya savasi sirasinda gelibolu'ya cikartma yapmaya calisan fakat basarili olamayan ingiliz general
  • çanakkale savaşı'nda ingiliz ve anzak birliklerinden sorumlu akdeniz harekatı genel kumandanı. verdiği yanlış kararlarla ingiliz, türk, anzak demeden yüz binlerce askerin ölümüne sebebiyet vermiştir. savaşı dürbünüyle güvenli bir noktadan izlerken duygusallığı da elden bırakmamış, yaptığının ne kadar şerefsizce bir iş olduğunu anlatan notlar almıştır. yüz binlerin ölümüne neden olan bu kişi ingiltere'de son derece lüks bir hayat sürdükten sonra doksan beş yaşında ölmüştür.
  • yazdığı gelibolu günlüğü'nü kitapçılarda bulabileceğiniz komutan. alın okuyun savaşın başından kaybedilmeye mahkum olduğunu göreceksiniz. olan bizim mehmetler ile düşman askerlerine olmuştur.
  • canakkale savasi sirasindaki ingiliz ve tum muttefik birliklerinin komutani. o zamanlarda kendi hakkinda times gazetesinde cikan elestiri, donemin osmanli istihbarat subesi tarafindan su sekilde rapor edilmis:

    osmanlı ordu-yı hümâyûnu
    başkumandanlığı vekâleti
    şube: 2
    numara: 16597

    matbûât müdüriyet-i umumiyesi'ne

    zîrdeki makalenin harb matbûât karargâhı lisanından olarak cerâ’id-i mahalliye ile neşretdirilmesi mercûdur.

    11 kânûn-ı sânî sene [1]916 tarihli times gazetesinin başmakalesi:

    sir ian hamilton'un raporu hakkında bir mütâlaa

    çanakkale harekât-ı harbiyesi hakkında hamilton'un son raporu da bugün neşrolundu. raporun muhtevî olduğu malumâtdan kısm-ı a‘zamının enzâr-ı millete üç ay evvel konması elzem idi. maahâzâ düşmüş olduğumuz girîve-i fecî‘anın bir vesikası olan sâlifü'z-zikr rapor bütün imparatorluk dahilinde büyük bir ehemmiyet ve âlâm ve ekdâr ile müterâfık bir gururla okunacakdır. rapor, haziran nihayetinden hamilton'un geri çağırıldığı 16 teşrîn-i evvel tarihine kadar cereyan eden vukuâtı hâkîdir. kezâlik ağustos ibtidâlarında anzak mıntıkasından sarıbayır'a karşı yapılan hücumdan ve aynı zamanda suvla körfezi'ne yapılan yeni ihrac ameliyesinin mahkûm-ı akâmet oluşundan da bahseder. raporun, zemin ve zamanın müsaadesi derecesinde bir lisan-ı muhâlesatla yazılmış olduğu veyahud milletin intizâr etdiği bir derecede silk-i tahrire çekilmiş bulunduğu anlaşılmakdadır ve fi'l-hakika da pek vâzıh ve parlak ve dûr-endişâne bir tarzda yazılmışdır. rapor bir müdafaanâmeden ziyade cereyan-ı vukuât-ı hâkî olup bazı noktalarda hamilton'un, kezâ ittihâz eylemiş olduğu tavır ve hareketi izah etmiş olması burada deverân eylemiş bulunan işâ‘ât-ı kâzibeyi kökünden kal‘ ve kam‘ eylemişdir.

    şöyle ki; 6 ağustos'da muhtelif büyük hücumların icrâ olunduğu bir zamanda niçin imroz adası'nda bulunduğunu izah ediyor ve kezâlik 8 ağustos ba‘de'z-zevâlinde doğrudan doğruya suvla'ya giderek diğer harekât-ı harbiye sahalarından niçin bî-haber bulunmuş olduğunu da tamamıyla bildiriyor. binâenaleyh kendisi hakkında yapılmış olan tenkidâta güzel bir cevab vermiş oluyor. harekât-ı harbiye ile doğrudan doğruya alâkadâr olmayan iki meseleye dair de pek vâzıh beyânât raporda göze çarpmakda olup bunlardan birincisi hey’et-i seferiyenin en ruhlu bir muharebesi olan ve mayıs'ın 6, 7 ve 8'inci günleri devam eden kirte'nin ikinci muharebesidir. bu muharebeye dair hamilton kendi kumandasındaki kuvve-i askeriyenin narrows'a ulaşmak üzere lüzumu derecesinde kuvvetli bulunmadığını beyân ediyor. müşârunileyh, 10 mayıs'da kuvâ-yı imdadiye taleb etdi ve bunu 17 mayıs'da te’kid eyledi ve bu metâlibini de karadeniz tarafından rusların hiçbir imdadda bulunmadıklarına ibtinâ etdirdi. bu zamanda ingiltere'deki vaziyet-i siyasiye-i dahiliye itibarıyla hamilton'un metâlibi hiç kimsenin nazar-ı dikkatini celb etmiyor ve imdad hakkındaki istirhamına kulak verecek müstakil bir erkân-ı harbiye hey’eti bulunmuyordu. en nihayet haziran içerisinde icab eden kuvve-i imdadiyenin gönderileceği hakkında hamilton'a vaadde bulunuldu ve azdan aza pek kıymetdâr olan bir aylık vakit heba olup gitdi ve çanakkale darü'l-harbinde işlerin fenalanmasına sebebiyet verildi. ikincisi dahi 16 ağustos muharebesi'nden bâhis olup bunda general birdwood, sarıbayır tepesi'ni zabt eylemekden ümidini kestiği bir halde suvla koyu'ndan yapılacak olan ileri harekâtı da pek göze çarpacak suretde fena idare edilmişdi. sir ian hamilton zayiât-ı vahimeye uğradı ve zîr-i idaresinde bulunan ingiliz kuvveti ancak elli dört bin mikdarında idi. sufûf-ı harbiyede açılan boşlukların behemehal doldurulması ve bunun için de 50 bin askere ihtiyac bulunduğuna dair telgraf keşîde etdi. yani hamilton, narrows'u ancak zabt eyleyebilmek üzere acilen 100 bin asker taleb etdi. hamilton, kanaatinde ister yanlış ve ister doğru olsun o an için mevzû‘-ı bahis olamaz. ancak malum olan bir şey var idiyse, o da hamilton tarafından taleb edilen kuvve-i imdadiyenin reddolunması ve bu andan itibaren ingiltere'de hükûmet tarafından çanakkale hey’et-i seferiyesi hakkında daimi bir tezelzül-i efkârın başlamasıdır. bu kararsızlık devam edip durdu ve ancak iki ay sonra tahliye keyfiyeti ilk önce hamilton'a bildirildi. şibh-i cezîreyi bilfi‘l tahliye etmek meselesi, hamilton'un kuvve-i imdadiye taleb etdiği ve fakat cevabsız bırakıldığı 16 ağustos tarihinden itibaren dört mâh sonra icrâ edildi. bu uzun müddet zarfında ise hükûmet kararsızlık içinde pûyân olup gitdi. 2 teşrîn-i sânî tarihinde parlamentoda beyânâtda bulunmuş olan sir edward carson, henüz bu mesele hakkında bir fikir verilememiş olduğunu söylemekle parmağını yaraya dokundurmuş oldu. binâenaleyh çanakkale hey’et-i seferiyesi'nin tâli‘ ve mukadderâtı, 16 ağustos'da reddedilen kuvve-i imdadiye üzerine ebedî bir suretde mahkûm-ı mevt ve fena oldu. bu zamanda varşova, on gün evvel sükût etmiş ve avusturya-alman kuvvetleri de tuna nehri'ni daha geçmemiş bulunuyordu. kuvve-i mezkûre tuna nehri'nden iki mâh sonra mürûr etmişdir. hükûmet, çanakkale'ye asker göndermemeye karar vermiş ve maceraperestâne harekâtı terk eylemeye azmetmiş bulunsa idi tam vaktinde sırbistan'a muâvenet edebilecek bir mevkide bulunabilirdi.

    işbu raporda tafsilen bildirilen muharebeler, ilk defa olmak üzere bir noktayı tavzîh eylemişdir. ağustos ibtidâlarında yapılan bu hûn-în mücadelelerden maksad ve gaye, anzak mıntıkasından hücumla sarıbayır tepelerine hâkim olmakdı. suvla'ya asker ihracı derece-i tâliyede kalan bir hareketdi veyahud sir ian hamilton'un kendi tarifi vechile bu, sarıbayır hareketini setr edici mütemmimî bir hareketdi. esasen gözetilen nokta anzak mıntıkası haricinde gerilmiş olan çemberi kırmak, sarıbayır tepesi'ni zabt etmek, maydos kasabası'na yürüyüp burayı teshîr eylemek ve alçıtepe etrafına tahaşşüd etmiş olan türk ordusu'nun hatt-ı ric‘at ve muvâsalasını bu vechile kat‘ etmekden ibaretdi. anzak mıntıkasından yapılan hücum avustralya, new zelland, hind ve yeni ordunun cüz’-i tâmları tarafından icrâ edildi. bu hücum, raporda da pek canlı ve güzel bir suretde tasvîr olunduğu üzere, hommervârî bir sürü müsâra‘alara münkalib oldu. fakat çok geçmeden tahakkuk etdiği anzak mıntıkasından indirilecek olan büyük darbe tedrîcen mahkûm-ı fena oluyordu ve çünkü suvla ihracâtı pek fena bir suretde başlamışdı. akâmetin esbâb-ı asliyesi hiç şüphesizdir ki mevziî ve bi-nefsihî vâki‘ olup gece karanlığında yanlış bir yol üzerinde yürümek de buna dahildi. anzak'dan ilerleyen askerler bir müddet için conk bayırı'nın münhat sırtlarında kendilerini yerleştirdiler. altıncı gurkhas taburu ile altıncı south lancashire taburu sırtın tepesine kadar çıkıp oradan narrows geçidi'ni, maydos kasabası'nı ve boğaz'ın anadolu sahilini vâlihâne temaşa etdiler. pek muhık ve doğru bir keyfiyetdir ki general sir william birdwood suvla körfezi'nden gelmesine intizâr etdiği kuvve-i imdadiyeye nâ-şekîbâne bakdı ve durdu, fakat gelmedi ve şu da hatırda tutulmalıdır ki müşârunileyhin maiyyetindeki cesur efrâd kısmen bozulmuşdu. bunlar, sarıbayır tepesi'ni asla elde edememişlerdi. suvla'dan anafarta vadisi'ni takiben yapılacak olan seri bir yürüyüş hareketi belki vaziyet-i vahîmeyi değişdirebilirdi. fakat biz her halde bunun sebebini şimdilik bilemiyoruz ve mesele de öylece ya açık kalacak veyahud da mütehassıslar beyninde efkâr ve mütalaât-ı mütezâdde menba‘ı olacakdır.

    suvla körfezi ihracâtı, birçok noktalarda vehametle doludur. yeni ve hiç tecrübe edilmemiş askerlere niçin istinâd etmiş olduğunu ve bunları niçin helles'de harb ve darb görmüş asker ile değişdirmediğini sir ian hamilton pek güzel bir suretde tarif ve izah ediyor. kezâlik asker susuzlukdan müşkilâtda kalmış olduğu muâhezâtına da cevab-ı kâfi veriyor ve diyor ki su tevziâtı için icab eden her bir vesâit ve tedârik-i lâzıme evvelce ihzâr edilmiş ise de karaya hîn-i ihracda hatalı bir suretde tatbik edilmişdir.

    suvla körfezi'nde dûçâr olduğumuz akâmet-i muhakkakanın esbâb-ı asliyesi, ne askerin acemiliğindendir ve ne de su fikdânındandır ve ancak fırka kumandanlarıyla bazı kolordu kumandanlarının iktidar ve liyakatsizlikleridir. bunlar işe pek fena başladılar ve ellerinde bulunanı derhal kaybetdiler ve müşkilât ziyadeleşince hâl-i atâletde kaldılar. mühlik hatalardan birinin atâlet olduğunu hamilton bildirmekle beraber "kuvvetli ve pek kestirme bir idarenin de acilen mevki‘-i tatbike konamadığını" ilân ediyor. bu ithamâtın başlıcası her ne kadar general stopford'a teveccüh ederse de diğerleri hakkında yapmış olduğu pek haşin ve keskin muâhezelerin bir kısmından da hamilton'un yakayı pek sıyıramayacağı âşikârdır. cereyan eden vukuâtın hamilton tarafından meydana konulması derece-i kâfiyede vâzıhdır.

    hamilton, 8 ağustos zevâlinden sonra suvla körfezi'ne gitdi ve orada hiçbir şeyin yapılmamış olduğunu re’sü'l-ayn gördü. ertesi günü sabahı için diğer bir hücum daha tertib edilmişdi. hamilton, der-akab hücum edilmesini emretdi ve fakat bir takım a‘zâr-ı vâhiye karşısında kaldı. hamilton kabul ve itiraf ediyor ki eğer 11. fırka o gece saat 10'da veyahud hiç olmazsa nısfü'l- leylden dört saat sonra hücum etmiş olsaydı matlûb olan tepeler zabt edilebilir ve harekât-ı harbiyenin safhası tebeddül eylemiş bulunurdu. hamilton, kolordu ve fırka kumandanlarının neler yapması icab etdiğini gayr-ı kâbil-i itiraz bir suretde meydana koyuyor da bunların vücud-pezîr olması için müntic-i muvaffakıyet hiçbir teşebbüsâtda bulunmuyor. birçok mütalaât serd etdiğini ve efrâdın istirahat etmiş, et‘imesini yemiş ve hatta sulanmış olduğunu hamilton meydana koyuyor ve fakat bütün bunlar kuvvede kalıp saha-i fi‘liyâta semere-bahş hiçbir şey çıkmıyor. tarih, fırsatı bu derece kaçıran bir kumandanın bir mislini daha bize göstermiyor. suvla'daki bozgunluğa sebebiyet veren hataları düşünüp müsebbiblerini tahtı’e edenlerin hepsi dönüp dolaşıp şu sual üzerinde tevakkuf edeceklerdir: suvla'da bulunan ve takib olunacak en doğru yolu bilen hamilton, böyle bir mühlik anda niçin mutava‘ât-ı teslimiyetkârânede bulundu kaldı?

    sir ian hamilton, 8 ağustos akşamı suvla köfezi'nde bulunuyor ve ne yapılmak icab edeceğini biliyordu ve fakat yapılacak şeyi yapmadı!

    fî 26 rebiülevvel sene [1]334 - fî 19 kânûn-ı sânî sene [1]331 / [1 şubat 1916]

    karargâh-ı umumî
    istihbarât şubesi müdürü
    seyfi

    http://www.devletarsivleri.gov.tr/…nakkale_2/69.htm
  • general ego; tarihin kara lekesi, askerlerini göz göre göre ölüme yollamış hemde karşısında durun artık allah aşkına çıkmayın diyen bir düşman askerine karşı intihar ettirmiş, 50 bin askerini şehit eden, bi o kadar kahraman askerimizin şehit olmasına sebebiyet veren kibirli herifin teki. yıllar sonra kendi milleti bile türk komutanlarına bile daha fazla saygı ve empati duymuştur, kendi film ve belgesellerinde bile yerden yere vurulan adam, o kadar sene nasıl yastığa başını koymuş hayret
  • gelibolu'da bulunduğu süre zarfında küçümsediği türk'e hatıratında şöyle bir tarifle yer vermiştir:

    --- spoiler ---

    merakımı mucip olmuştur; karşımızda hıristiyanlara düşman bir müslüman eri olsa, hatta o er kısmen aç olsa, kendisine 10 şiling verilse ve iyi bir akşam yemeği ile karnı doyurulsa, ne yapardı acaba? mamafih, dünyada osmanlı türkünden başka, din uğruna canını fedaya münakaşasız hazır bir millet ve asker yoktur. teslim olması için her asker başına 10 şiling yerine 50 ingiliz lirası teklif etsek, yine de türk askeri onu suratımıza çarpar, dünyaya rezil oluruz.

    --- spoiler ---
  • dünya savaş tarihine geçen türk askerinin çanakkale destanını dürbünle izlerken "gebe dağlar türk doğuruyor" diyen komutan.
  • “tüm gelibolu’yu 2,5 cm metal ile kaplayacak kadar bomba kullandık yine de kazanamadık. inanılır gibi değildi. türkler, artık burada karınca bile yaşayamaz dediğimiz yerlerden çıkarak bize mermi yağdırıyordu.”

    demiştir.
  • çanakkale savaşı'nın en başarısız generallerinden biridir. diğer pek çokları gibi.
hesabın var mı? giriş yap