• bünyesindeki imparatorlar ve yönetim kadrosu tarih önünde sırasıyla şöyledir efendim;

    augustus
    tiberius
    caligula
    claudius
    nero
    galba
    otho
    vitellius
    vespasianus

    titus
    domitianus
    nerva
    trajanus
    hadrianus
    antoninus pius
    marcus aurelius ve kardeşi lucius verus
    marcus aurelius tek başına
    marcus aurelius ve oğlu commodus
    commodus tek başına
    pertinax
    didius julianus
    septimius severus
    septimius severus ve oğlu geta
    septimius severus oğulları geta ve caracalla
    geta tek başına
    caracalla tek başına
    macrinus
    macrinus ve oğlu diadumenianus
    elagabalus (ya da heliogabalus)
    severus alexander
    maximinius thracianus
    gordianus i ve oğlu gordiaus ii
    balbinus ve pupienus maximus
    gordianus iii
    philippus arabianus
    philippus arabianus ve oğlu philipus ii
    decius
    decius ve oğlu herennius etruscus
    hostilianus ve trebonianus gallus
    trebonianus gallus ve oğlu velusianus
    aemilianus
    valerianus ve oğlu gallienus

    gallienus ve oğlu saloninus
    gallienus tek başına
    claudius ii
    quintillus
    aurelianus
    tacitus
    florianus
    probus
    carus
    numerianus ve kardeşi carinus
    carinus ve diocletianus
    diocletianus tek başına
    diocletianus ve maximianus

    galerius ve constantius chlorus
    galerius ve severus
    galerius and maxentius ve constantine the great
    galerius, maxentius, constantine the great ve licinius
    galerius, maxentius, constantine the great, licinius ve maximinus ii
    maxentius , constantine the great , licinius ve maximinus ii
    constantine the great , licinius ve maximinus ii
    constantine the great ve licinius
    constantine the great , licinius ve valerius valens
    constantine the great ve licinius
    constantine the great ve martinianus
    constantine the great tek başına (nihayet)
    constantine ii , constans , constantius ii , kardeşler
    constans ve constantius ii
    constantius ii ve magnentius
    constantius ii tek başına (iş başına)
    constantius ii ve julianus the apostate
    julianus the apostate tek başına
    jovianus
    valentinianus i ve kardeşi valens
    valentinianus i , valens ve gratianus
    valens , gratianus ve valentinianus ii
    gratianus ve valentinianus ii
    gratianus , valentinianus ii ve theodosius the great
    valentinianus ii , theodosius the great , maximus ve arcadius
    valentinianus ii , theodosius the great , maximus , arcadius ve victor
    valentinianus ii , theodosius the great ve arcadius
    theodosius the great , arcadius ve eugenius
    theodosius the great , arcadius , eugenius ve honorius
    theodosius the great , arcadius ve honorius

    not: el emeği, göz nurudur.
  • (bkz: kanka gel imparatorluk siki yarıştırıyoruz)

    edit: bukadar fav alan tanımsız entry olmamalı.

    tanım: modern hukukun temellerini atan medeniyet. en büyük imparatorluk olmasına gerek yok.
  • tarihin en çılgın liderlerini bünyesinde barındırmış imparatorluk. kimisi dehasıyla kimisi çılgın yaşantısıyla ayrılmıştır bu dünyadan. mö 1. yüzyıl ile ms 4. yüzyılın ortasına kadar önemli gördüğüm 46 şahsiyeti pek bilinmeyen özellikleri ile sıraladım.

    1. romulus (mö 753 – mö 716): efsaneye göre kardeşi remus ile roma'da büyüdükleri mekan konusunda anlaşamazlar ve romulus kardeşini öldürür. roma şehrinin kuruluşunda rekabet yatar.

    2. scipio africanus (mö 236 - mö 183): hannibal barca gibi bir tehdidi stratejik dehasıyla mahveden kişi. öldüğü zaman kendi evinde sürgündeydi. devletine lanet ederek öldüğü söylenir.

    3. lucius cornelius sulla (mö 138 – mö 78): ordusuyla roma şehrine yürüyen ilk konsül. kaynağı belirsiz bir askeri belgeye göre tek taşağı vardır. yoksulluktan geldiği için diktatör olunca her gece alem yapar. sağlam içicidir.

    4. gnaeus pompeius magnus (mö 106 - mö 48): diktatör sulla'nın kurmaylarından biri olduğu için sulla zamanla kendisine "genç cellat" lakabını takar. kellesi julius caesar'ın önüne konulduğunda caesar'ın ağladığı söylenir.

    5. genç cato (mö 95 - mö 46) : roma tarihinde bu adam kadar dürüst çok az insan bulunur. dürüst olduğu kadar onurludur da. julius caesar'a karşı cumhuriyet'i(!) savunan gnaeus pompeius magnus'u destekler. pompeius'un kaybettiği netleşince kılıçla karnını yarar. gelgelelim, köleleri kendisi kurtarır gibi olur. bunu onuruna yediremez. dikişli yerleri açar ve bağırsaklarını dışarıya çıkarır. haliyle de ölür.

    6. julius caesar (mö 100 - mö 44): triumvirlik dönemi sırasında bir bakıma ortakları olan gnaeus pompeius magnus'un ve de dünyanın en zengin adamlarından olan marcus licinius crassus'un eşlerini, kendisine metres yaptığı bilinir. iyi niyetli bir ortak.

    7. aziz pavlus (5 - 64/67): roma imparatorluğu'na hristiyanlığı tanıtan ilk roma vatandaşıdır. ayrıca kendisi tarsus doğumlu olduğu için bundan gurur duyarmış. tarsus'taki gizemli kazı ile mutlaka bir ilgisi vardır diye düşünüyorum.

    8. augustus (mö 27 – ms 14) : roma devletinin ilk imparatoru. julius caesar tarafından evlat edinildiği için önce onun intikamının peşine düşer ve bu sıralarda roma cumhuriyeti'nin düşmanı olarak adlandırılmıştır. marcus antonius ve kleopatra'yı mahvettiği zaman ise artık cumhuriyet'in babasıydı. * ayrıca "devlet başkanına işlenen suç"un günümüze kadar gelmesinde baş rolü oynayan kişi olabilir.

    9. lucius annaeus seneca (mö 4 - ms 65): evet, seneca'nın burada ne işi var değil mi? kendisi askeri bir lider olmasa da filozof olarak büyük bir öncüdür. kendisi agrippa'nın katilleri olan bir baba ve oğlu için kalemini satmıştır. bu yetmediği gibi senatoya mektup yazarak yüzü kızarmadan bu katilleri savunmuştur. daha da ilginci bu ünlü filozofun "para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır." diye bir sözü vardır. evet, tecrübe konuşuyor işte. *

    10. tiberius (14 – 37) : isa -muhtemelen- 30 tarihinde çarmıha gerilirken imparatorluğun başında olan kişidir.

    11. caligula (37 – 41): kız kardeşine tecavüz eder, ölünce de onu tanrıça mertebesine çıkarır.

    12. claudius (41 – 54): osmanlı imparatorluğu'ndan da tanıdığımız culüs bahşişini resmi olarak başlatan imparatordur. yetenekli imparatorların yanında kuzu gibi olan ordu artık sırf bu parayı bile alabilmek için imparator öldürür hale gelmiştir.

    13. neron (54 – 68): senato tarafından ölüme mahkum edilmiş bir imparatordur. siklediği söylenemez. tiber nehri'nde yaptığı kayıklı gezilerde yanında mutlaka roma'nın en meşhur ve en güzel fahişelerini de bulundururdu. hristiyanlığa dair ilk büyük kovuşturmalar bu dönemde yapılır. petrus'un çarmıha gerildiği pavlus'un ise kafasının kesilerek öldürüldüğü söylenir.

    14. julia agrippina (15-59): hain evlat neron'nun annesidir. kendisi senato toplantısına katılan ilk romalı kadın olarak biliniyor. gücünü tahmin edebiliriz.

    15. vitellius (69): roma tarihi duayeni edward gibbon kendisi için "kaba ve yontulmamış" der. bu yetmediği gibi tacitus da "domuz yavrusu" der. gerçekten de imparatorlukta saray harcamaları çığırından çıkar. sadece yemek gideri olarak yaklaşık 7 ayda en az 6 milyon denarius harcar. bu konuda öncü olacaktır.

    16. vespasianus (69 – 79): kendisi ile özdeşlemiş bir hikaye vardır: imparator bir gün yemek yemektedir. sofrasına birden ağzında insan eli taşıyan bir köpek gelir. gerçek olaydan çok roma şehrinin mevcut durumunu ya da bir kehaneti anlatır gibidir. yine de ölmeye yakın yanındakilere "sanırım tanrı oluyorum." dediği rivayet edilir. bence gerçek bir filozof.

    17. domitianus (81 – 96): tiberius ile birlikte roma'dan öteye gitmeyen imparatordur. ismini her duyduğumda/okuduğumda yan yatarak üzüm yiyen roma imparatoru başlığı aklıma geliyor. *

    18. trajanus (98 – 117): eyaletleri gezmeyi seven imparator, 115 yılında gerçekleşen 7.5 şiddetindeki antakya depreminde oradaydı. enkazdan zar zor çıkarılmıştır ki bu depremde ölü sayısının 250 bin kadar olduğu söyleniyor. ayrıca dacia zaferini kutlamak için 123 gün süren şenlikler yaptırır. bu şenliklerde en az 10 bin gladyatörün yine bir o kadar sayıdaki vahşi hayvanı seyircilerin önünde öldürdüğü söylenir. oğlancı olduğu iddia ediliyor.

    19. hadrianus (117 – 138): sakal bırakan ilk imparatordur. ayrıca çevresindekilerin, imparatorun her şeyi bildiğine inandığı söylenir. öleceği günün saatine kadar hatta önemli olayları önceden bilme gibi. öldüğünde ise senato, kendisini tanrıların katına mı yoksa zalimlerin katına mı çıkaracağı konusunda kararsız kalır. (bunu öngörememiş olsa gerek.) bir gün atı, bir ayının saldırısına uğrar ve imparatorumuz atı için anıt yaptırır.

    20. antoninus pius (138 – 161): barbarlar diyarı olarak adlandırılan galya'da doğar. 23 yıllık iktidarında evlat edindiği marcus aurelius sadece iki gece saraydan ayrılabilmiştir.

    21. marcus aurelius (161 - 180): henüz 12 yaşındayken stoacı olur. kendime düşünceler'de, kendisine iyi bir eş ver(il)diği için tanrılar'a şükrettiği görülür. halbuki eşi faustina tam anlamıyla ortalık orospusuydu. daha da ilginci, çevresindeki herkesin yaşanılanları bilirken marcus aurelius'un bundan haberi yokmuş gibi davranmasıdır. biliyorsa da genişliğine mi vermek lazım bilemiyorum.

    22. commodus (180 – 192): marcus aurelius'un hayırsız evladı. gladiator filminden az çok tanıdığımız commodus hemen hemen her şeyden nefret eden ve sıkılan bir tiptir. sevdiği iki şey vardır. birincisi sarayında, imparatorluğun her köşesinden toplanan kız/kadın ve genç oğlanlarla alem yapmak. ikincisi ise arenada gladyatörlük yapmaktır. düşünsenize commodus'un karşısına çıkıyorsunuz ve gladyatörsünüz. ölmek zorunda olduğunuzu bilmek tam olarak budur. ölümü ise muhafızları tarafından gerçekleşir. metresi murcia kendisini zehirler ve odaya giren muhafızı, imparatorunu boğar.

    23. pertinax (192 – 193): bir dülgerin oğludur. yirmili yaşlarının büyük kısmını öğretmen olarak geçirir. senatörlerin ve halkın, commodus'un cesedini çengele takıp arenada sürüklenmesini son anda iptal etmiştir. muhafız askerleri, commodus'u -yani öldürdükleri imparatoru- özlediklerini söyleyerek isyan ederler ve sarayı basarlar. bu yiğit imparator, bu çetenin karşısına çıkar ve muhafızlardan biri pertinax'a vurur ve imparator ağır yaralanır. anında imparatorun kafası kesilir, kellesi bir mızrağın ucuna takılır, şehirde gezdirilir ve en sonunda da muhafızların kışlasına getirilir. işte bu pretoryen denen orospu çocukları, tarihin bize gösterdiği üzere imparatorluğun yıkılmasında baş aktörlerden birisi olacaklardır. bunlara gerçekten ayrı bir entry girmek lazım.

    24. didius julianus (193): satışa çıkarılan imparatorluk makamını daha fazla para vererek ele geçiren senatör. evet, muhafızlar tarafından koskoca roma imparatorluğu açık artırmaya çıkarılmıştır ve bunu roma'daki tepelere çıkarak tüm şehre duyurmuşlardır. didius julianus, parayı basıp bir nevi imparator olunca muhafızların kışlasına gider ve yemeğe oturtulur. hemen yanında ise kısa süre önce öldürülmüş ve de roma halkı tarafından çok sevilen pertinax'ın cesedi bulunmaktadır.

    25. septimius severus (193 – 211): kuzey afrika doğumludur. siyah tenli olduğu söylense de bunu doğrulayacak herhangi bir delil yoktur. imparator ilan edildiğinde parayı basıp imparator olan didius julianus hala saraydadır. julianus'un kafasını uçurtturduktan sonra pretoryen/muhafızlara kendisini şehir dışındaki bir ovada beklemelerini söyler. bunlar gelince de kendi ordusuyla bunların etrafını sarar. yüksek bir tepeye çıkar ve mealen "hepiniz orospu çocuğunuz. sizler namussuzsunuz eğer sizi bir daha roma şehrinin yakınlarında görürsem, öldürürüm." der. bu ibneleri saldıktan sonra da çok sevdiği pertinax'a görkemli bir cenaze töreni yaptırır. pek çok tarihçi severus'u eleştirir ama ben kendisine gönülden bağlıyım. objektif kalamıyorum maalesef. *

    26. julia domna (170 - 217): septimius severus'un eşidir. severus, astrolojiye takıntılı bir imparatordur. belirli bir burcu taşıyan bir kadınla evlenmek istediğini söyler. yanındaki uzmanlar kendisine suriye'nin humus kentinde bulunan ve de yıldız burcunda doğmuş bu kadını önerirler. severus, bu kadını arayıp buldurdu ve anında da evlendi. tarihçilerin pek sevdiği bu imparatoriçe, severus'a, caracalla ve geta adında iki imparator verdi. gelgelelim, bu imparatoriçe küçük oğlunun ağabeyi tarafından öldürülüşüne tanık olacaktır.

    27. geta (211): ağabeyi caracalla tarafından öldürülen imparator. caracalla, kardeşini öldürdükten sonra tipik bir katil gibi kardeşine dair hiçbir iz bırakmaz istemez. resmi kayıtlardan ismini sildirir.

    28. caracalla (211 – 217): gerçek adı annesinin babasının ismi de olan bassianus'tur. caracalla, roma halkının taktığı bir lakaptır, anlamı da uzun bir galya giysisidir. baba severus'un üstüne titrediği ama bunda başarılı olamadığı görülür. bir nevi aurelius-commodus gibi düşünebilir. caracalla öyle hain bir evlat/imparatordur ki, babası gut hastalığından dolayı ölüme beklerken onu bile öldürmek istemiştir. severus, imparatorluğu sadece caracalla'ya değil caracalla'nın küçük kardeşi geta'ya da bırakmıştır. yani ikisi de eşittir. babasını öldürmeyi planlayan bir kişi, kardeşine ne yapmaz ki? saraylarını da ayıran iki kardeş, en sonunda annelerinin huzurunda toplanırlar. caracalla muhabbetin ortasında gizlediği muhafızlarını (gördüğünüz gibi her yerden çıkıyorlar) çağırır ve kardeşi geta'yı öldürtür. annesinin kendinden geçtiği ve küçük oğlunu kurtarmaya çalışırken yaralandığı söyleniyor. neticede artık tek imparator olur fakat geceleri uyuyamamaya başlar. tarihçiler rüyalarında sürekli öldürdüğü kardeşini gördüğünü söyler. bu sıkıntıyı çözmek için geta'yı en ufak destek vermiş herkesi öldürmeye başlar (çözüme bak). söylentilere göre bu öldürülenlerin sayısının 20 bin kadar olduğu söyleniyor. "büyük iskender'im ben" diye yollara düşüyor, iskenderiye halkı kendisine saygı göstermeyince hepsini öldürtmek istiyor, zor vazgeçiriyorlar. tuvaletini yaparken hançerlenip öldürülmeden önce edessa'ya yani urfa'ya hacı olmaya gittiği söyleniyor. evet, bizim şanlıurfa.

    29. macrinus (217 – 218): bugünkü cezayir'e tekabül eden numidia'da doğan bu zat-ı muhteremin pis bir geçmişi olduğu söylenir. kendisinin gladyatör olduğu ve de bir sahibi olduğu söylenir. neticede muhafızlar tarafından imparator yapılır.

    30. elagabalus (218 – 222): pek çok tarihçi için başa gelmiş en yeteneksiz imparator. asya'da doğmuş ilk imparator özelliğini de taşıyor. doğduğu suriye'nin humus kentinde güneş'e elagabalus ismiyle tapılırdır, ismi oradan gelmektedir. bu imparator, romalılar'ın en kutsal tapınağı olan jüpiter tapınağına suriye'den getirdiği kutsal bir taş koyar. (görüyorsunuz değil mi hiç değişmiyorlar, gittikleri yerleri nasıl bozuyorlar). üstüne romalılar için çok kutsal olan bir vesta rahibesiyle evlenir. bir dansçıyı, roma kentinin valisi yapar. en sonunda muhafızları tarafından yakalandığında bir sepet/kutunun içinde saklanmaktadır. kısa sürede öldürülür, roma'nın bütün yollarında sürüklenir ve cesedi çılgın halk tarafından paramparça edilir. halk, kalanları da tiber nehri'ne atar.

    31. lucius cassius dio (165 - 235): meşhur romalı tarihçi. imparator severus alexander tarafından 229 yılında konsüllük yapması için seçilir. bir bakıma imparatorun danışmanı olacaktır. yazdığı esere çok şey borçluyuz.

    32. üçüncü gordianus (238 – 244): sasani lideri şapur karşısında ağır yenilgi alan imparator. sasaniler, imparatoru öldürdüğünü iddia ederken tam olarak nasıl öldüğü bilinmemektedir.

    33. arap philip (244 – 249): suriye'nin bilinmeyen bir bölgesinde doğar. roma şehrinin 1000. kuruluş yıl dönümünde iktidardaydı. ayrıca hristiyanlara sempati duyduğu kesindir hatta kendisinin hristiyan olduğunu söyleyen kaynaklar da bulunuyor.

    34. decius (249 – 251): imparator olduktan sonra çıkardığı ilk kararnamede, imparatorluk topraklarında yaşayan herkesten imparator adına (kendisi) kurban kesmesini ister. bu kesimler de yerel yetkililerin gözü önünde yapılacaktı. fişleme gibi bir şey. kurban kesmeye karşı olan hristiyanlar'ın homurtularını duyar. ölümü ise barbarlar üzerine yaptığı seferden dönüşte pusuya düşürülmesi ile gerçekleşir. atı çamura saplanır ve atılan oklarla da öldürülür. kendisi düşman tarafından öldürülen ilk roma imparatorudur. cesedinin bulunamaması daha da vahim. barbarların başında ise meşhur got cniva vardı.

    35. valerianus (253 – 260): sasani imparatoru şapur'a esir düşen roma imparatorudur. tarihte esir alınan ilk roma imparatorudur. şapur'un, bu devrik imparatoru atına binerken bir basamak olarak kullandığı söyleniyor. vay be koca roma!

    36. gallienus (253 – 268): gotlar ile yaptığı antlaşmada onlara kolaylık göstermekle suçlanan imparatordur. buna sebep olan şey ise metres olarak aldığı bir got prensesi'dir. (bizdeki türk hükümdar, çinli prenses olayını andırmadı değil.) verilen yanlış bir alarm(planlı demek istiyorum) ile imparator, düşman saldırısı varmış gibi çadırından fırlar ve kendi subayları tarafından bıçaklanarak öldürülür.

    37.zenobia (240 - 270+): işid'in geçen yıllarda tarumar ettiği palmira'nın kraliçesidir. kökenini, büyük iskender'in komutanlarının kurduğu ptolemaios ve seleukos hanedanlarına dayandırır. kleopatra gibi bir rol oynamak ister. bir süre suriye, mısır, küçük asya ve arabistan'ın bir kısmını kontrol etmiştir. aurelianus kendisini yenecek ve zafer alayında esir olarak tüm roma'ya sergileyecektir.

    38. ikinci claudius (268 - 270): 270 yılının başlarında bir salgın hastalığa kurban gider. daha da ilginci septimius severus'tan sonra doğal yollarla ölen ilk imparator olmasıdır. roma gerçekten de don değiştirir gibi imparator değiştirmektedir 3. yüzyılda. bu dönem üçüncü yıl krizi olarak adlandırılacaktır. takibi çok zor.

    39. aurelianus (270 – 275): küçük asya'ya gelince kendisine kapıları kapatan şehirler için "tek bir köpeği bile canlı bırakmayacağına" yemin eder. şehirler korkup kapıları açınca yine de tüm köpeklerini öldürtür. biraz felsefi olarak incelenmesi lazım. kendisine ayaklanan ve rakip çıkaran palmira şehrini, 273 yılından itibaren bir bakıma harabeye çevirir. palmira'nın bir daha kendine gelemediği söyleniyor.

    40. carus (282 – 283): sasaniler'e saldırırken yaz aylarının sonunda ölen imparator için kaynaklar şimşek çarpmasıyla öldüğünü söyler. bir diğer alternatifler hastalık ya da muhafızları. durduk yere şimşekten bahsedilmez sanırım.

    41. numerianus (283 – 284): sasaniler'e karşı istediğini alamayıp dönüş yolunda göz enfeksiyonu ile hasta düşer. muhafız alayı komutanı tarafından öldürülür. bu alay komutanı, işlediği suçtan sonra korkmaya başlar ve imparatordan ses soluk gelmeyince kurmayları meraklanır. yattığı yerden koku gelmeye başlar ve muhafız alayı komutanının bir boklar karıştırdığı anlaşılır. o da öldürülecektir.

    42. diocletianus (284 – 305): septimius severus'tan sonra (yaklaşık 1 asır sonra) iktidara gelen en başarılı imparatordur. dörtlü yönetim denilen tetrarklar bu imparatorun ürünüdür. roma şehrinin gözden düşüşü yine bu dönemdedir. imparatorların huzuruna çıkmak artık eskisi gibi kolay değildir (akıllı adam, öldürülme tehlikesini bir bakıma önlemeye çalışır). yaklaşık 20 yıl kadar imparatorluk görevinde kalır ve kendi kararı ile makamından istifa eder.

    43. maxentius (306 – 312): muhafız alayının ilan ettiği son imparatordur.

    44. galerius (293 – 311): diocletianus'un sağ kolu olan bu imparator, onun emekliliğinden sonra sivrilir. penis kanseriydi ve ölümünün çok acılı olduğu söylenir.

    45. constantinus (306 – 337): hristiyanlığı, imparatorluğun resmi dini yapan imparator. hristiyan olmasında gördüğü rüyaların önemli olduğu söylenir. tanrı'nın kendisiyle iletişime geçtiğini belirtir ki kalkanlara haç işareti çizme gibi vakalar ilk olarak kendisinin döneminde görülür. en büyük projesi, byzantion şehrini constantinopolis'e çevirmesidir. büyük bir metropole dönüşecek olan bu şehir için roma'yı gözden çıkardığını söylemek yanlış olmaz. çünkü yobaz bir adam olmamasına rağmen pagan tapınaklarının bolca bulunduğu roma yerine kendi kurduğu şehri bir hristiyan şehrine çevirmek istemesini anlayışla karşılamak lazımdır. özellikle zinayı ve cinsel suçları cezalandırma konusunda serttir. ikinci eşinden doğma fausta ve öz oğlu arasında bir dedikodu duyunca fausta'yı hamamda boğdururken oğlunu da idam ettirir. 325 yılında nicaea'da yani iznik'te gerçekleşen büyük konsilde oradaydı fakat toplantıya katılmamıştır. vaftiz edildiğinde 60 yaşına yakındı.

    46. helena(246/50 – 330): constantinus'un meşhur annesi, imparatoriçedir. kiliseyi desteklemesiyle bilinir. 326 yılında kudüs'e gider ve isa'nın boş kabrinin bulunduğuna inanılan yerde kutsal kabir kilisesi'nin inşasına yardım eder. rivayetlere göre birçok kutsal emaneti bulan kişidir. mesela isa'nın çarmıha gerildiği haç parçaları...

    augustus'tan itibaren parantez içinde verilen tarihler imparatorların görevde kaldığı aralığı belirtir. imparatorluk öncesi liderlerde ve de meşhur imparatoriçelerde ise bu doğum/ölüm olarak belirtilmiştir.
  • türkiye'de osmanlı'nın geri döndürülme çabalarına rağmen avrupalı'ların geri getirilme çabası içine girmedikleri imparatorluk.

    hiç bir avrupalı roma imparatorluğuyla övünüp geri getirmeye çalışmıyor fakat biz türkler osmanlıyı geri getirmek adına cumhuriyetten vazgeçmeye hazırız, en azından büyük bir kesim.

    bir ingiliz atasözü aklıma geldi;

    if you are still talking about what you done yesterday, then you have not done much today.

    çevirisi: eğer hala geçmişte neler yaptığını anlatıyorsan, o zaman bugün pek bir şey yapmıyorsun.

    demektir.
  • yikilis tarihi, elmalarla armutlarin toplandigi bazi hesaplara gore 1453 olarak gorunse de, ayni mantikla bakildiginda, bu tarihi aslen 1453'ten 1923'e tasimak daha mantikli olur. sonucta fatih sultan mehmet, bizans'i fethetmekle kalmamis, roma'nin bu dogu subesinin tum kraliyet geleneklerini de benimseyerek kendini roma imparatoru ilan etmistir. fatih'in bastirdigi paralardaki 3 tac sembolu, fethettigi 3 imperyal kenti, istanbul'u, trabzon'u ve konya'yi (byzantium, trebizond / pontus, iconium) gosterir. fatih zamanindan itibaren osmanli sultanlari roma imparatoru olarak da gorulur ve tum satafatiyla roma imperyal davranis tarzini benimser ve uygularlar. fatih'in, turk-islam dunyasinda asla onculu olmayan bir sekilde yuzunu gorebilecek kisilerin sayisini (21 kisi/makam sahibidir), torenlerde kimin elini, kimin yuzugunu, kimin kaftaninin etegini, kimin ayagini opebilecegini duzenleyen kanunnameler cikartmasi, heykelini islam'da put karsitligi oldugu icin yaptiramadigindan bellini'ye portresini cizdirtmesi, hep roma imparatorlugu kavramini da osmanli'nin istanbul'la beraber ele gecirmesi yuzundendir. torununun oglunun "ben ki oranin buranin padisahi, otenin ve berinin krali, tanri'nin yeryuzundeki golgesiyim, sen ki frence krali francesko'sun" diye mektuplar gondermesinde de yine roma imperyal geleneginin devami vardir. ama, osmanli hicbir zaman roma kadar basarili bir burokratik ve merkeziyetci organizasyon olusturamamistir, o da ayri bir hikaye konusudur.
  • ilk imparatoru augustus'a kadar roma kültürüne dair pek çok şeyi basit bir kitapçık şeklinde aktarmaya çalıştığım yüce imparatorluk. roma'yı okumak zordur, buradaki kısa bilgiler okumalarınıza ışık tutabilir.

    * cinsellik. tahmin edileceği üzere genç erkek aristokratlar, kız kardeşlerine göre bariz şekilde bu konuda daha rahattılar. ister kölesiyle olsun ister meşhur metreslerle olsun erkeklere çok fazla karışılmıyordu. hatta belli bir yaşa geldiği halde kadınlardan uzak kalan erkekler ayıplanıyordu. şunu da söylemek gerekir ki, kızlar da bir yolunu bulup istediğini almakta çok maharetliydi.

    * genelev. aristokrat bir erkeğin her türlü fantezisine hizmet edebilecek kalitede genelev bulmak mümkündü. nadir bulunan kızlarla yapılan seksin karşılığı haliyle pahalıya patlıyordu. birçok aristokratın, oğullarını erkek yapmak için en lüks geneleve götürdükleri biliniyordu. pek çoğu ise kendi kölelerini oğlunun hizmetine sunardı.

    * aldatma, metres. aristokratlar arasında oldukça yaygındır. çok sıkı dostların hatta triumvirlerin eşlerinin bile bolca kaçamak yaptığı bilinirdi. yazılı kaynaklar, metres tutma olaylarında detaylı bilgiler verir. roma tarihinin en bilindik siması julius caesar, ortaklarından pompeius magnus ve dünyanın en zengin adamlarından biri olan crassus'un eşleriyle yatmıştır hatta crassus'un bu ilişkiden haberi olduğu da söylenir fakat eşini boşamamıştır. keza stoacı olmasıyla bilinen genç cato, yeğeni servilia'nın julius caesar'ın metresi olmasından dolayı büyük utanç duymuştur. genel olarak bakıldığında bu utanç durumları çok nadirdir. augustus ile birlikte hanedan içerisinde kadınların rolü daha da artmış, kadınlar ayrı bir güç olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. bunun en iyi örneği augustus'un karısı livia'dır. pek çok tarihçi livia'nın, oğlu tiberius'u imparator yapmak için hanedan içindeki agrippa ve caesar'ları öldürttüğünü söyler.

    * piç. haliyle bu kadar metresin ya da bilinmezin olduğu yerde piç sayısı oldukça fazlasıydı. roma yasasına göre roma vatandaşı olmayan hiçbir piç, ne mirastan ne de gelecekteki yerinden bir şey umabilirdi. örneğin kleopatra ve julius caesar'ın meyvesi olduğu düşünülen caesarion'un -her ne kadar firavun olacak olsa bile- roma'nın kamusal hayatında hiçbir vasfı yoktur. julius caesar, vasiyetnamesinden bu piçten bahsetmeyecektir bile.

    * aktris. roma kültüründe oldukça küçük görülen kadın mesleği. aktrislerin çoğu köle kökenli olduğu için senatörlerin bunlarla düşüp kalkmaları uygun görülmezdi. konsül marcus antonius ve ilerleyen dönemlerde imparator neron aktrislerden ayrı yaşayamaz olmuşlardır.

    * kadın. romalı kadınların seçme ve seçilme hakları yoktur. bu yüzden yukarıda bahsedildiği gibi isimleri bile sıradan denilebilecek bir şekilde veriliyordu. kadınlar, ömürleri boyunca isimlerini taşıyorlardı. yine de kadının özellikle eşinin kariyeri için her şeyi yapması beklenirdi. buna boşanma da dahil.

    * dul/boşanma. roma yasaları dul kalmış veya boşanmış bir kadının yeniden evlenebilmesi için 10 aylık bir zamanın geçmesi gerektiğini belirtir. bu, -tahmin edileceği üzere- eğer bir çocuk doğacaksa bunun kime ait olduğunu belirlemek içindi.

    * doğum. roma'da en önemli anların başında gelir. geleneklere göre, erkekler doğum yapacak odaya giremez. her romalı bilirdi ki, doğum esnasında hem anne hem de bebek ölebilirdi. ikisinden birinin ölmesi ise kesinlikle şaşırtıcı olmuyordu. pek çok aristokrat eşin/annenin, doğumdan korktuğu bilinir. doğumun 9-10. günlerinde arınma merasimi gerçekleştiriliyordu. bu, çocuğu gelecekteki kötü olaylardan koruması için yapılan bir eylemdi. yetişkin olacağı döneme kadar boynuna muska yani bulla takılırdı. forum'da yürürken/gezerken açık bir şekilde görülebilen bullalar, karşı tarafa, bulla takan çocuk hakkında bilgi vermiş oluyordu.

    * emzirme. bebek, anne sütünden ziyade daha çok köle sütannelere veriliyordu. kaynaklarda pek çok kölenin buna göre hamile bırakıldığı söylenir. istisna olarak ise cato'nun eşinin, kendi çocuklarını emzirdiği hatta köle çocuklarına bile sütünü verdiği söylenir.

    * evlilik. roma'da şart olarak görülen bir kavramdır. kız çocukları, diğer aristokrat ailelerle bağlantı kurmak ya da gelecek planlamaları için pek kez evlendirilmiş/boşandırılmıştır. örneğin julius caesar üç kez, augustus üç kez ve de pompeius magnus dört kez evlenmiştir.

    * akraba evliliği. roma'da kesinlikle yaygın değildi, hoş da karşılanmazdı. yine de aileye çok önem veren augustus, öz kızı julia'yı, daha sonra evlat edineceği tiberius'a verirken çok da düşünmemiştir.

    * auctoritas. bir bakıma cv. aristokratların tüm rüşvetlere, borçlara vs rağmen sahip olmak istediği şeydir. roma'da yer edinmek isteyenler ya da edinenler, özgeçmişine kara bir leke bırakmamak için dikkat etmişlerdir. örneğin ms 9'da gerçekleşen meşhur cermen pususu battle of the teutoburg forest'i duyunca, tanrının oğlu olan augustus yıkılmıştır. bu felaketin, yaptığı her şeyi unutturacağını düşünmüştür. halk beklediği tepkiyi göstermemiş fakat carrhae savaşı gibi ağızlarda acı bir tat bırakmıştır. auctoritas tam olarak budur.

    * spolia opima. bir ritüel. ölmüş olan düşman liderinin ekipmanlarını kutsal jüpiter tapınağına adama hakkıdır. bunu mö 8. yüzyılda romulus, 5. yüzyılda aulus cornelius cossus ve son olarak mö 222 yılında marcus claudius marcellus başarmıştır.

    * janus tapınağı. eğer bu tapınağın kapıları açılırsa liderin savaşa gideceği halka iletilirdi. zafer haberi gelene kadar bu kapılar kapatılmazdı.

    * virtus. roma'da cesareti, kahramanlığı vurgulayan özel bir terim. geleneksel olarak, savaşta romalı bir vatandaşın hayatını kurtaran kişiye corona civica denilen özel bir taç verilirdi. makamlar arası geçiş yapacak bir aristokrat için muazzam övünç kaynağıdır. askeri bir felakete uğransa dahi eğer baştaki lider cesur kararlar almışsa övülürdü.

    * dignitas. itibar. bir romalı aristokratın namusu gibi bir şey. mesela julius caesar sırf kendi itibarı yara almasın diye roma cumhuriyeti'ni iç savaşa sokmakta tereddüt etmemiştir. gerçi burada senatonun da ona başka bir seçenek bırakmadığını hatırlatmakta fayda var.

    * pietas. tanrılara, vatana ve özellikle de anne-babaya gösterilen hürmet duygusunu açıklayan latince terim.

    * cumhuriyet. roma'da aristokratların elinde olan konsüller ve onlara bağlı kurumlar tarafından yönetilen bir sistemdir. günümüzdeki anlamıyla pek alakası yoktur. bu sistemin olmazsa olmazı senatodur. senatonun iliklerine kadar işlemiş korkusu şudur: tüm otoriteyi tek bir adama kaptırmak. otoriteyi tek bir adama kaptırmaktansa devletin iç savaşlarda sürünmesi yeğlenirdi. lucius cornelius sulla ve julius caesar, roma üzerine yürüyünce adeta çıldırmışlardır. sulla tek adamlıktan istifa edip köşeye çekilmişken caesar bunun tadını daha da çıkarmak isterken suikasta kurban gitmiştir. öyle bir nefret.

    * roma. mö 63 yılı itibariyle nüfusunun en az 750 bin kadar olduğu düşünülüyor. döneminin açık ara en gelişmiş ve de nüfus olarak en kalabalık şehridir. çoğu romalı, insula denilen apartmanlarda yaşar. roma'daki yoksulluğa bir vurgu olarak ortaya çıkan insulalarda çoğu insan yaşam mücadelesi vermektedir. insulaların aşırı kalabalık olması, roma'daki salgınların ve yangınların hızını artırırdı. ayrıca kolluk kuvveti şehirde bulunmuyordu, bu yüzden olası tatsızlıklarda askere ihtiyaç duyulabiliyordu.

    * rubicon. bu nehir, yasal olarak halen bir prokonsülün imperium'unun olduğu eyaletin sınırını çizer. kısacası burayı geçmek bir iç savaşın habercisidir. tarihe rubicon'u geçmek gibi bir deyim kazandırmıştır.

    * doğum günü. roma'da çok önemliydi. her yıl kutlanan bu özel gün, aile içindeki birlik ve beraberliği cümle aleme gösteriyordu.

    * aile. babanın hakimiyetinin olduğu bir yapıdır. paterfamilias'a göre baba, aile içerisindeki doğum/ölüme kadar her şey üzerinde söz sahibidir.

    * evlat edinme. roma dünyasında çokça karşımıza çıkan olgu. tarihte belki de ismini bile duymayacağımız kişiler, evlat edinme ile birlikte tarihin baş köşelerinde yer almıştır. romalılar için evlat edinilen kişinin öz evlattan hiçbir farkı yoktu. kişi, evlat edinenin ismini aldığı gibi servetini de alıyordu. bu tür evlat edinmelerde, babanın hayatta olması gerekirdi. baba hayatta değilse de ölümünden önce yazılmış bir vasiyetname de bu işi sağlayabilirdi. evlat edinilen kişi evlatlığı reddedemezdi fakat ilerleyen dönemlerde baba, evlat edindiği kişiyi evlatlıktan reddedebilirdi. julius caesar'ın, yeğeni octavius'u öz evladı yapması buna en iyi örneklerden biridir. octavius, augustus olunca üvey evladı tiberius'a yine kendi ismini verecektir.

    * eğitim. senatör oğulları 7 yaşından itibaren babalarıyla birlikte senatoya gidip bir köşeden olan bitenleri izleyebilirdi. campus martius gibi halka açık yerlerde antrenmanlar yaparlardı. ilerleyen yıllarda ata binme öğrenilir, kılıç kullanma ve mızrak atma onu takip ederdi. yaşıtlarıyla birlikte eğitim yapan çocuklar, rekabeti burada öğrenir, iyi dostluklar da kurarlardı. augustus ve sağ kolu agrippa'nın bu zamanlarda tanıştığı söylenir. yine de eğitim özel okullardan çok ailede verilirdi. yunan kültürü, roma'nın temelini oluşturduğu için yunan hocalar evlere davet edilirdi. 12 levha kanunları mutlaka ezberletilirdi.

    * sikke. liderler, sert mizacını göstermek için sikkelerde kalın boyunlu olarak gösterilir. sakallı olmaları uzun süredir seferlerde olduğu anlamına gelirken bir süre sonra sikkelerde sakalsız gözükmeye başlarsa seferin mutlu sonla bittiği anlaşılırdı. bir nevi mis gibi reklam, propaganda.

    * lejyon. roma'nın temel askeri birimi olan ağır piyadeler. takvimdeki savaş tanrısı olan mars'ın ayı olan mart ayında sefere çıkıyorlardı. sayıları kağıt üzerinde her zaman fazla gösterilirdi fakat bu sayı, sahaya yansımıyordu. lejyonerler, menzili 10-20 metre arası olan ağır mızrak diyebileceğimiz pilum taşırlardı. kılıçlar genellikle 30 cm'den uzundu. augustus ile birlikte bu kılıçlar yerini ispanyol kılıçlarına bırakacaktır. kılıçların yarası öldürücüydü. muharebe sırasında disiplinsiz davranışlar gösteren on askerden biri rastgele seçiliyor, lejyonun önünde öldürülene kadar dövülüyordu.

    * askeri zafer. roma yasalarına göre bir savaşın zafer olarak adlandırılması için öldürülmesi gereken düşman sayısı beş bindir. antik çağ gibi bir zaman düşünüldüğünde hiç de az bir sayı değildir. pek çok romalı generalin, zaferini abartmak için ölü sayısını da abarttığı söylenir. neticede her yerde rekabet vardır.

    * zafer alayı. her romalı'nın hayali. zafer alayı kazanan bir general, ele geçirdiği düşmanları da roma'ya sunardı. romalılar, yürüyüş yapan zafer kazanmış askerleri görünce kendinden geçerdi. muharebeleri anlatan çizimlerle alaya görsel bir şölen verilirdi. general savaş arabasına biner, özel erguvan kıyafetini giyer, defne yapraklarından yapılmış tacı takardı. yüzü de pişmiş topraktan yapılan kırmızı renkle boyalı olurdu. en büyük roma tanrısı olan jüpiter'e gönderme/benzetme yapılırdı. halk iyice kendinden geçerdi. alayın bitmesine yakın ele geçirilen düşmanlar, liderler, krallar infaz edilirdi. (bunun en iyi örneğini rome dizinde görmek mümkün. galya'dan dönen julius caesar, esir olarak getirdiği galya lideri vercingetorix'i infaz ettirir. )

    görsel

    * aquilifer. en önemli kartal sancağını taşıyan kişi. roma lejyonları için en kutsal şeydi. bir sancaktarın öldürülmesi ordunun psikolojisini bozduğu gibi tam tersi durumlar da yaşanabiliyordu. her lejyonerin, sancaktarını, savaş alanında koşarken görmekten delicesine mutlu olduğu söylenir.

    * yüzbaşı, centurio. mö 1. yüzyıla kadar az da olsa mülkiyetleri olan kişilerdi. italya'nın kırsal kesiminden gelen bu askerler, lejyonlerlerin büyük saygı duydukları komutanlarıydı. senatörler, kırsal kesimden gelmiş bu askerlerden çoğu zaman nefret ederlerdi. yine de kendilerine özgü karizmalarıyla romalı yüzbaşılar pek çok tarihi zaferin başrolündeydiler.

    * yemin. roma askeriyesinde yemin, sadakat anlamına gelse de siyasette rekabetin olduğu yerde kimin kime ya da kimin neye yemin ettiğini bilmek zordur. haliyle gizli yapılan yeminlere, onurlu bir davranış olarak bakılmazdı. kaldı ki senatörler de julius caesar'a yemin etmişlerdir. caesar senatoda öldürüldüğünde etrafı kalabalıktı ve de vücudunda en az 23 delik sayılmıştır.

    * çadır arkadaşı. genç aristokratlar askeri hayatı yakından öğrenmeleri için büyükleri tarafından bir aile dostuna/yakınına gönderilirdi. mö 45'te julius caesar'ın yeğeni octavius'u göndermesi buna iyi bir örnektir.

    * konsül. her yılda iki kişi seçilirdi. bunlar roma cumhuriyeti'nin en yüksek kamusal memurlarıdır. bu sistem, tek adamı reddediyordu. böylece aristokratlar arasında sıkı bir mücadele yarışına gidiliyordu. kulağa liyakatli bir kişinin seçiliyor olması gelse de konsül seçimlerinde manyak rüşvetler gerçekleşiyordu. iki kez yapılan konsüllüğün ardından 3. kez aday olmak isteniyorsa, adayın en az 10 yıl beklemesi gerekiyordu. julius caesar'ı iç savaşa götüren şey, tam olarak buydu. bu yaş/yıl sorunları özellikle augustus ile birlikte düşürülmüş ya da esnetilmiştir.

    * yeni adam, novus homo. çokça karşımıza çıkan bu kavram, ailesi bakımından çok da ön plana çıkamamış daha çok kendi emeğiyle kamu hayatında önemli yerlere gelmiş kişilere verilen bir lakaptı. cicero ve julius caesar en iyi örneklerdir.

    * kuş biliciler, augur. genellikle doğumdan sonraki yaşam ya da geçilmeyi düşünülen makam hakkında bilgi verirlerdi. özellikle kamusal hayatın ayrılmaz bir parçası ve de önemli bir detayı olan biliciler, roma halkına, seçilecek/seçilmiş olan kişi hakkında da bilgi/tavsiyeler veriyorlardı. takdir edersiniz ki, kehanetlerine pek çok kez rüşvet de karışmıştır. rome dizisini izleyenler bilir, julius caesar, rubicon'u geçip roma'ya girdiğinde, davasını halka hoş göstermek için baş augur'a iyi para yediriyordu.

    * isim, tria nomina. aileler yüzyıllar boyunca aynı ismi kullanıyordu. önemli kişilerin ise üç ismi olurdu. -augustus'un annesi- atia'nın dayısı olan julius gaius caesar buna en iyi örnektir. keza hannibal barca'yı yenen scipio africanus'un soyunu yine mö 1. asırda senatoda görürüz. kadınlara kamusal hayatta görev verilmediği ve de erkek kadar değerli görülmediği için gayet basit isimler verilirdi. örneğin julius caesar'ın kız kardeşinin ismi julia'dır, augustus'un yani julius caesar'ın evlat edindiği oğlunun kızının ismi de julia'dır. demek istediğim pek çok kez bu isimler karışabilmektedir.

    * senatör. senatör olmak için başlıca gereken şey equites yani atlı sınıf olmaktı. belli bir servetin yanı sıra sağlam aile bağları lazımdı. senatörlerin aynı zamanda roma'nın en zengin kişileri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. pompeius magnus ve lucius cornelius crassus başlıca örneklerdir. aşırı zengin senatörler, konsül olmak istediklerinde diğer senatörlerin de desteklerini almak isterlerdi. bu yüzden para, ahbaplarına su gibi akardı. sulla zamanında sayıları 300 kadardı, julius caesar galya'yı ele geçirdiğinde buradaki kabilelere soylularına da senatör olma hakkı tanıdığında bu sayı 600'ü geçmiştir. augustus döneminde ise iç savaşlardan dolayı bu sayının tekrardan 300'lere düştüğü çünkü kara liste uygulamalarından sağ kurtulan çok az soylu olduğu bilinir. augustus'un askeri diktatörlüğü bir bakıma 'senatörleri artık vasıfsız insanlar kategorisine sokmuştur.' desek ayıp etmiş olmayız.

    * tiber nehri. taştığında salgın yaratırdı. roma'da hapishane olmadığı için husumetler genellikle kanalizasyonlarda, sağda solda halledilirdi. roma'da yakınından uzun bir süre haber alamayan bir kişi, nehir boyunca yürür, karaya vuran cesetlere göz atardı. ayrıca bakımı iyi yapılmadığında sivrisinek ve farelerin cirit attığı yerdi. salgınların sebebini daha iyi anlayabiliriz.

    * rekabet. roma'nın vazgeçilmez unsuru. özellikle mö 1. asırda, iç savaşlarla başka bir boyuta taşınır. lucius cornelius sulla, kendisine haksızlık yaptığı gerekçesiyle konsül ortağı marius'un üzerine yürüdü. roma'ya asker sokma yasağını delerek kısa süre içinde diktatörlüğünü ilan etti. kısa bir süre sonra aynı husumeti julius caesar ile pompei magnus arasında görürüz. halk, rekabeti seviyordu sadece kendi malına ve canına bir şey olmadığı müddetçe. rekabetlerde, manyak borçlar alınıyor bu borçları ödememek için pek çok defa iç savaşlarda/huzursuzluk anlarında borç verenler öldürülüyordu. rekabet örnekleri verelim. clodius-cicero, cato-caesar, crassus-pompeius, clodius-milo, antonius-genç caesar...

    * rüşvet. roma'da yükselmenin anahtarı. kamusal hayatta zirveye oynamak isteyen aristokratlar, seçimlere manyak paralar akıtırlardı. hayatlarıyla bir bakıma kumar oynarlardı. eğer seçimi kazanamazlarsa bu borçların altından kalkamayacaklarını bildiklerinden ya şehirden kaçarlardı ya da alacaklılar kapıya geldiğinde intihar ederlerdi. kutsal rahiplerden tutun, rostra'da günlük haberleri veren konuşmacının sözlerinde bile rüşvet kokusu vardır. askeri diktatörler bile buna engel olamamışlardır. açıkçası pek de istekleri yok gibidir.

    * edebiyat. romalı soylular için herkesin yapamayacağı bir şeydi. edebiyat ile uğraşanlar, büyük servetlere sahiptiler. boş vakitten bol başka bir şeyleri yoktu. bunlara olağanüstü hayranlık duyuluyordu. vergilius, dev eseri aeneas'ı böyle bir ortamda yazdı.

    * tarih yazımı. roma'da mö 2. yüzyıla kadar tarih yazımına geçilmediği kabul edilir. daha sonraları tacitus gibi tarihçiler, cumhuriyet'i yıkan augustus'a tepki gösterdiler çünkü tarih yazımının artık kontrol edildiğini tarihçilerin rahat çalışamadığını vurguladılar.

    * iç savaş. bana göre, roma cumhuriyeti'ni fesheden başlıca etmen. rekabet başlığında bahsettiğim gibi halk, sulla-marius rekabetiyle başlayan ve de caesar-pompei, octavius-antonius ile devam eden istikrarsızlıktan bunalmıştır. senatörler, taraf değiştirmekten yılmış, tüm servetlerini kaybetmişlerdir. daha da ilerleyen süreçte halk ve aristokratlar, iç savaşlarda, kara listelerde kendi isimlerini aramaktan hayatlarını yaşayamaz olmuşlardır. augustus, bu durumu o kadar iyi işlemiş ve de senatoyu kendisine muazzam bir şekilde bağlamıştır ki monarşi geldiğinde kimsenin bir şey diyecek hali kalmamıştır.

    * hapishane. romalılar'ın kalıcı olması bir yana kısa süreliğine bile olsa suçluları tutabilecek hapishaneleri yoktur. bir suça/isyana anında karşılık vermesi ile bilinen romalılar'da cezalar ölümcüldü. henüz suçundan dolayı öldürülmemiş kişi ise başına gelecekleri bildiği için tüm servetini bırakıp kaçıyor ya da intihar ediyordu.

    * kaçak. aristokrat yaptığı kötü bir işten dolayı başına gelecekleri az çok bilirdi. öldürülmemek için çoğu zaman tüm servetini bırakarak -mahkemeye çıkmadan kaçarsa mahkeme bu servete çökebilirdi- roma şehrinden kaçardı. augustus, kara listeye aldığı kaçakların roma'dan en az 160 km uzakta yaşamalarına izin vermiştir. yakalananları öptüğü bir gerçektir.

    * yoksul. çoğu roma vatandaşının içinde bulunduğu sosyal statü. özellikle iç savaşların etkili olduğu mö 1. yüzyılda yoksulluk daha da artmıştır. yangınlar, kıtlıklar ve salgınlar en çok yoksulları vuruyordu.

    * alexander the great. her romalı generalin, konsülün başarılarını okuyarak büyüdüğü kahramanı. kendisine müthiş bir saygı ve sevgi duyuluyordu. kendisinin gittiği yoldan gitmeyi kafasına koyan pek çok yetenekli kişi olmuştur. augustus, mısır'a gittiğinde yüce şahsiyetin lahtini açtırmış, kendisiyle tanışma fırsatı yakalamıştır.

    * doğu. bu bölgeye yapılan seferler özel bir anlam taşırdı çünkü buralardaki servetin bolluğu zaten şan peşinde koşmaya hazır romalılar'ı çıldırtıyordu. part ve armenia seferleri külfetliydi fakat zafer kazanıldığında ortalık yıkılıyordu.

    * italya. romalılar için latin coğrafyasıdır. mö 60'larda artık roma vatandaşı olarak görülmeye başlandıklarında senatörler için kazanılacak oy anlamına geldiler. italya toprakları pek çok defa, diktatörler ve konsüller tarafından savaşlarda varlık gösteren askerlere dağıtıldı. böylece sadakatleri sağlanmış oldu. gelgelelim, bu askerlere, vaat edilen topraklar az verildiğinde ya da hiç verilmediğinde italya pek çok kez isyanlarla yıkıma uğradı.

    * britanya. antik çağ'ın yeni dünya'sı. julius caesar tarafından romalılar ilk kez askeri sıfatla buraya vardıklarında buraya dair hiçbir şey bilmiyor gibiydiler. romalılar için her zaman ilgi uyandırdı. egzotik diyarlar her zaman romalılar'ı cezbederdi.

    * arabistan. mö 1. yüzyıl için egzotik bölgelerden bir başkası. burada bir zafer kazanmak ve bunu roma'da kutlayabilmek müthiş bir başarıydı.

    * ispanya. cumhuriyet'in ilk kez italya'nın dışında kalıcı bir askeri birlik bıraktığı ve en çok da tecrübelendiği yerdi. kartaca savaşları ile birlikte başlayan bu birliktelik lejyonların her anlamda pişmesini sağlıyordu. ispanya'nın dağlık ve zorlu arazisi gerilla savaşları konusunda askerlerin ayrıca pişmesini sağladı. buradan çıkan gümüş çok önemliydi.

    * sicilya. barış zamanlarında roma'nın tahıl ihtiyacının çoğunu karşılayan bölgeydi. eğer şehirde bir kıtlık yaşanıyorsa sicilya'da da durumun vahim olduğunu anlayabiliriz.

    * makedonya. roma'nın meşhur eyaleti. alexander the great'in çıkış yeri olduğu için ayrı bir önemi vardı. buraya atanan soylu yöneticiler, kısa sürede servetine servet katarlardı. iç savaşlarda katıldıkları isme zaferler kazandırmışlardır.

    * galya. julius caesar'ın seferlerine kadar bilinmeyen bölgelerden biriydi. bilinmeyen yerler romalılar'ı hem korkutur hem de cezbederdi. julius caesar'ın, galya seferi'nden bazı kabilelere vatandaşlık verildi. bu kabilelerdeki soylular, kısa süre sonra senatoda da görülmeye başlandı. vercingetorix gibi bir asi lider çıkarmayı başarmalarına rağmen tipik barbar kültürüne sahiptiler. birlik içinde olamadıkları gibi muharebelerde yağma yapıp son darbeyi vurmadan gidiyorlardı. uzun bir sefere kalkışamıyorlar çünkü erzak temini konusunda her anlamda sorun yaşıyorlardı. töreleri sertti, tanrılarına insan kurban ediyorlardı. julius caesar'dan sonra galya'nın roma kültürünü benimseye başladığı görüldü. askeri amaçlı da olsa yol yapımlarına ayrı bir önem verdiler. kasabalarını, roma tarzında geliştirdiler.

    * germania. galya'daki barbarlardan daha sert ve de daha gaddarlardı. romalılar için doğal sınır olan ren nehrinin kuzeyine geçmek korkutucuydu. romalılar, gerekmediği müddetçe buraya girmeye sıcak bakmıyorlardı. yine de bazı cermen kabileleri, roma ile müttefik olmuştu. eğer roma, bu cermen müttefiklerini desteklemezse bu kabileler hemen yem oluyorlardı ve coğrafyadaki roma imgesi ağır bir darbe alıyordu. bu yüzden cermenler'in saldırılarına -istemese bile- sert tepki gösterilmesi gösteriyordu. pusuda müthiş derecede iyiydiler. ms 9. yılındaki battle of the teutoburg forest faciası, romalılar için unutulmaz olmuştur. devletin savunmada kalmasını gerektiren bir fikir bu faciadan gelir. galyalılar, cermenler'e karşı tutunamıyorlardı. yine de julius caesar gibi adamlar muhafızlarını cermenler'den seçmişlerdir.

    * yunanistan: mö 1. yüzyıldaki iç savaşların gidişatında kritik roller üstlenen eyalet. lucius cornelius sulla, pompeius magnus, julius caesar, octavian caesar ve marcus antonius burada kendi kaderlerini çizmiştir.

    * mısır. sicilya ile birlikte roma'nın tahıl ambarıdır. buradan akan paralar muazzamdı. romalılar, en azından augustus'a kadar, mısır mitolojisine yakınlık duymadılar. mısır'ın hayvan başlı tanrılarına karşı müthiş derecede önyargılıydılar.

    * ren, fırat, tuna. roma eyaletlerinin doğal sınırı olarak kabul edilen nehirler. bunların ötesine geçmek romalılar için zorunlu olmadıkça kolay değildir. özellikle ren nehrinin kuzey kısımları her zaman korku uyandırırdı.

    * mil taşları. mevcut yolları onaran ya da genişleten kişilerin isimlerinin kazındığı taşlar. parası olan herkes için bir cazibeydi. roma yollarının hala kullanılabilir olmasını bu cazibeye bağlayabiliriz.

    * atlı sınıf, equites. roma nüfusuna kayıtlı en yüksek sınıftır. 400 bin sestertiusluk serveti olanlar bu sınıfa dahil oluyordu. özellikle askeri alanda ilerlemek isteyen bir aristokrat, bu sınıfa girmek zorundaydı. mö 1. yüzyıla kadar bu sınıf, savaş olacağı zaman orduyu donatmakla mükellefti. ayrıca senatörlük için aranılan başlıca şarttı.

    * festival. festivaller, roma'da önemli bir yer tutardı. zafer alaylarından sonra, önemli olayların yıl dönümlerinde vs. festival düzenlemek adetti. festivallerin düzenlenmesinden sorumlu aedilis'ler olurdu. roma'da yükselmek için uygun bir makam olduğu için festival ne kadar unutulmaz olursa aedilis'in ismi de akıllarda o kadar yer edinirdi. mö 1. yüzyılın ortalarında gladyatörler hala cenaze merasimlerinden sonra sahneye çıkarlardı. örneğin julius caesar'ın çok sevdiği annesi aurelia öldüğünde caesar, capua'dan özel eğitimli gladyatörler getirmiştir.

    * saç/sakal. 16 yaşından itibaren çocuklar yetişkinliğe geçmeye başlardı. bu, ilk sakal tıraşı ile resmiyet kazanırdı. oğlanlara uzun ve kabarık şekilde saç bırakma izni verilirken yaş arttıkça daha düz ve kısa saç kesimine geçilirdi. bu, bir bakıma olgunlaşmayı ifade ediyordu.

    * cenaze. aristokratların cenaze törenleri halka açık yapılırdı. genellikle forum'da birtakım geleneksel düzen içerisinde başlayan tören, cesedin yakılacağı şehrin dışında devam ederdi. en büyük cenaze törenlerinde, saygıdan dolayı cenaze maskelerini giymeleri için aktörler tutulurdu. bu maskeler, bizlere, ölen kişinin yüz hatları hakkında en doğru bilgileri verir.

    * seçim. roma'da günümüzdeki gibi siyasi partiler yoktu. bu yüzden de herkes kendi reklamını yapmak zorundaydı. kamu görevinde bulunmak isteyen bir kişi toga candidata olarak bilinen özel olarak beyazlatılmış resmi bir toga giyerdi. candidate yani aday kelimesi buradan gelmektedir. roma halkı, tanımadığı ya da reklamı iyi yapılmayan adaya oyunu vermezdi. günümüzdeki gibi yalanlar pek çok konuşmanın vazgeçilmeziydi. oy verilecek adayın geçmişi yani ataları çok önemliydi. geçmişte, roma için zaferler kazanmış bir kişinin, karakteri ne kadar kötü olursa olsun, seçilmemesi şaşırtıcı olurdu.

    * inşa. roma'dan günümüze bu kadar çok eser kalmasının sebeplerinden biri hem konsüller hem de imparatorlar tarafından inşa faaliyetlerinin teşvik edilmesidir. roma'daki inşaatlar, işsizlere iş olanağı sağladığı gibi olası huzursuzlukları da önlüyordu. özellikle augustus ve yüksek mühendisi agrippa yol yapımlarına büyük önem vermiştir. ayrıca roma'nın vazgeçilmezi olan yangınlarda hasar alan tapınaklar veya forum'daki bazı yerler sürekli yenilenmiş ve genişletilmiştir. bugün bile hala suriye, mısır gibi ülkelerde roma imparatorluğu'na dair eserlerin çıkıyor olması eyalet valilerine/legatuslara verilen inşa talimatlarının ne kadar açık olduğunu gösterir.

    * borç. iç savaşların sonunda galip çıkan kişi, bir af çıkarabilirdi. bu yüzden mevcut borçlular için iç savaşın olması iyi bir şeydi. novae tabulae kavramı bunları en iyi şekilde açıklar.

    * forum. roma'nın merkezi. ticari antlaşmaların imzalandığı, seçime girecek adaylara verilen desteği gösterildiği, binalarıyla yapılarıyla roma'nın can damarı. örneğin seçime girecek adaya yatırım yapan senatörler ya da para sahipleri, adayın kazanması için onunla birlikte forum boyunca yürürdü.

    * köle. roma'da hiçbir değeri olmayan tamamen sahibinin bir kuludur. seks fantezilerinden tutun hemen hemen akla gelebilecek her şeyi yapabileceğiz bir mal gibidir. kutsal festivallere, fahişelerle ve kölelerin girmesi kesinlikle yasaktı. yine de aralarından azatlı olarak çıkmayı başarabilmiş kişiler de vardır. azatlılar, nadiren de olsa, iyi bir makama ulaştıklarında bile geçmişi yakalarını bırakmazdı. diğerlerinden ayrılır, kötü muamele edilirlerdi.

    * campus martius. silahlı vatandaşlar, roma'nın kutsal sınırları içerisine giremezdi. girmeden önce işte bu yerde toplanırlar, birtakım kararları burada alırlardı. iç savaş çıkmadan önce buradan çıkan kararlar gidişatı belirliyordu. aynı zamanda seçim zamanlarında oy verme işleminin yapıldığı yerlerdendi. ayrıca çocukların kılıç vs eğitimleri için halka açık bir eğitim merkeziydi.

    * mahkeme. halka açık olarak yapılması adetti. skandal yaratan davalara halkın özel bir ilgisi olurdu. dönemin avukatları, savunduğu kişinin suçuna bakmaksızın retoriğini konuşturur, daha çok kendisini ön plana çıkarmak isterdi. bu yüzden de pek çok kez suçlu olmayan vatandaş ölüme gitmiştir. roma vatandaşı olmayan hiçbir vatandaş mahkemeye müracaat edemezdi.

    * kehanet, jüpiter. bir devlet görevlisi * gökyüzüne bakındığını ve de sürekli yıldırımlar gördüğünü söylerse yüce tanrı jüpiter'den bir işaret geldiğine inanılırdı. kısa süre içinde de devlet işleri askıya alınırdı. bu bile jüpiter'in büyüklüğünü bize anlatmaya yeter.

    * kuyruklu yıldız. roma'da 'uzun saçlı yıldızlar' olarak adlandırılır. görüldüğünde mutlaka bir felaketin geleceği inanışı vardır.

    * akbaba. konsül olan kişi geleneklere uygun olarak kurban kestirirdi. genç caesar yani augustus'un kurban adama töreninde -iddiaya göre- göğe 12 tane akbabanın yükseldiği görülmüştür. 12 akbaba, roma mitolojisine göre romulus şehri yani roma'yı kurarken de görülmüştür.

    * yunanca. mö 1. yüzyılda her aristokratın ana dili olan latince'den sonra yanına eklemesi gereken ikinci dildir. aristokratların bu konuda iyi olduğunu söylemeliyiz.

    * komplo. bu kadar rekabetin yanında olmaması mümkün değildir. komplocular eğer yukarıda da söylediğimiz gibi 'cumhuriyet elden gidiyor!' diyerek bir araya gelirse iş mutlaka suikasta ya da farklı bir ölüm çeşidine çıkıyordu. öyle ki komplocular, ne kadar farklı görüşte olursa olsunlar, iş komploya/suikasta gelince tek vücut oluyorlardı. julius caesar'ın başına gelenler bu söylediklerimize uyar. komploya karışanlar arasında pompeiusçular olduğu kadar caesarcı olarak bilinen tipler de vardı. komplocuların, bu konuda yunan tarihini iyi okudukları söylenir.

    ab uno disce omnes.
  • reddit'te kendisine dair pek çok bilginin yanı sıra harikulade görsellere de ulaşabileceğiniz imparatorluk. r/ancientrome'da ayrıca kafanıza takılan pek çok soruyu sorabilir, tatmin edici cevaplar alabilirsiniz.

    * 320 ve 2020 yıllarındaki roma forumuna bir bakış
    görsel

    * julius caesar'ın suikasta uğradığı yer *
    görsel

    * modern teknoloji aracılığıyla julius caesar, augustus, trajanus
    görsel

    * müthiş rekabet... scipio africanus vs hannibal barca
    görsel

    * hadrianus dönemindeki mevcut yollar (117-138)
    görsel

    * altyapı çalışmasında bulunmuş bir roma yolundan kesit
    görsel

    * 1860'larda kolezyum
    görsel

    * 1. yüzyıldan kalma su kemeri, tarih 1911
    görsel

    * cezayir'de kalıntıları kalmış bir roma şehri
    görsel

    * roma halkı ve senatosu'nun * günümüzdeki temsilcisi ve harika bir forma
    görsel

    imparatorluğa dair kanallar. bu kanallarda muazzam görseller ve anlatımlarla hemen hemen pek çok detayı kafanızda canlandırabiliyorsunuz. ingilizce zaman zaman zorlasa da buna değer.

    * voices of the past
    * invicta
    * historia militum
    * tominus maximus
    * toldinstone
  • hakkari, paris, londra, barcelona, roma, yozgat bu ülkenin şehirlerinden bazılarıydı.
  • hakkında detaylı bilgi almak için youtube'taki maiorianus isimli kanalı önerdiğim imparatorluk.

    ismini imparator majorian'dan alan kanal, özellikle geç imparatorluk dönemi hakkında, diğer kanalların girmediği konulara ve "doğru bilinen yanlışlara" değiniyor. anlatımı da anlaşılır ve akıcı. ortalama bir ingilizcesi olan arkadaşlar altyazı açmadan da anlayabilir.

    bazı örnek videolar:

    - roma imparatorluğu gerçekte ne zaman sona erdi?

    - ms 394'te frigidus savaşı yaşanmasa ne olurdu?

    - romalılar ms 3. yy sonrasında nasıl giyiniyordu?

    - zirve döneminde bir konstantinopolis turu (ms 540)

    - neden çoğu geç dönem roma imparatorunun heykeli veya büstü yok?

    - roma ve konstantinopolis kıyaslaması

    - geç dönemi konu alan en iyi 10 film

    - orta çağ'a geçilirken roma şehrinin durumu

    - konstantinopolis'in 1000 yılındaki durumu

    bu kanalı, 1 yıl önce açıldığından beri takip ediyorum. roma'ya dair en iyi kanal olduğunu söyleyebilirim. cumhuriyet ve erken dönem imparatorluğa da değindiği zaman kusursuz olur.
hesabın var mı? giriş yap