*

  • bir diğer adı heliogalabus olan ve alma tadema'nın the roses of heliogabalus tablosuna konu olan hükümdar.
    http://www.artrenewal.org/…p/database/art.asp?aid=8
  • elegabal, elagabal, heliogabalus olarak ta anilan roma imparatorudur. m.s. 203 ya da 204 yilinda, buyuk bir ihtimalle roma'da dogmus oldugu rivayet edilir, 11 mart 222 yilinda roma'da olmustur. 16 mayis 218'den olmus oldugu tarihe kadar imparatorluk yapmistir. asil adi varius avitus bassianus'tur. elagabal adini sagliginda kullanmamis, bu sifat ona olumunden sonralari tanrilastirma amaciyla verilmistir. bugun bati suriye sinirlari icinde kalan emesa kentinde bulunan kutsal tasi romaya getirmistir. kokenleri suriye ve dolayisiyla orada bulunan yaygin gunes kultu ile de baglantilidir. bu yuzden kendisine heliogabalus sifati verilmistir. (helios: gunes).
    elagabal meselesi ve tanrilastirilmasi biraz daha uzun anlatilabilecek bir hadisedir ancak ben tipi itibariyla kendisinden pek hazzetmedigimden bu entariyi burda kesiyorum. allaan kilbiyigi elegabal..
  • bir francesco cavalli operasinin da bas karakteridir ayni zamanda.

    (bkz: eliogabalo)
  • ''roma imparatorları ibnedir, bunu kanıtlayacam, taam mıı?'' deyip gerçekten kanıtlamış wonderkid. 14 yaşında imparator, 18 yaşında ceset olmuştur. hayır bu arızalı veleti nasıl imparator yapmışlar, orası ayrı muamma.
  • verdiği davetlerde devekuşu beyni, canlı horozdan kesilmiş ibik, bülbül dili gibi garip şeyler yiyen imparator.
  • bir roma imparatoru. 15 yaşında imparator olmuş, yaşı ve kişiliği nedeniyle imparator olduğu sürece sadece eğlenmek için yaşamış. en büyük eğlencesi de düzenlediği ziyafetlerde konuklarını korkutacak şakalar yapmakmış. konukları istirahat etmek için bir misafir odasında uyuduğu zaman odaya kaplan göndermek, yemeklerin içine minik kurtlar yerleştirmek ve tabaklara böcek saklamak gibi. ortaya çıkan kargaşa ve panik hali onu çok eğlendirirmiş. bu huyunu bilmelerine rağmen davetlerin kalabalık olmasının nedeni konukların onun başka bir huyunu daha bilmeleri olabilir, sırf önünde eğildiklerini görmek için düzenlediği ziyafetlerde yere altınlar atarmış, ardından gül yaprakları döktürürmüş. bu gül yaprakları o kadar fazlaymış ki bazı konuklar gül yapraklarının altında kalarak boğulurmuş.

    tabii ki bu aşırılıkları cinsel hayatında da görmesek şaşırırdık. dönemin doktorlarından kendisini kadına dönüştürmelerini istemenin yanı sıra bazı geceler roma'nın hayat kadınlarıyla birlikte çalışmış. eşi hariç hiçbir kadınla ikinci kez birlikte olmamış.

    bir de pek dikkat çekmeyen ama benim çok hoşuma giden bir özelliğini okumuştum, balıkları mavimsi bir sosla pişiriliyormuş. böylece balık hala denizdeymiş gibi görünüyormuş. ben de altın saçıp gül dökmesem de bunu yaparım belki, ben de biraz elagabalus'um sanırım. (bkz: çılgınım ben deli gibiyim)
  • antonin artaud'nun heliogabalos taçlı anarşist !! diye türkçe'ye çevrilmiş bir kitabı varmış, onu 'eylem halindeki anarşi' diye niteleyen.

    (bkz: heliogabalus)
    (bkz: ela gebal)
  • cassius dio'dan aktarır paglia;
    "ahlaksızlıklarını sarayda kendisine ayırdığı odada sürdürürdü, odanın kapısında hep çırılçıplak durur, gelip geçenlere mahvolmuş orospuların yaptığı gibi boynunda asılı altınları şakırdatarak, tatlı ve yumuşak sesiyle laf atardı. pek tabi ki, oynayacakları roller için özellikle görevlendirilmiş erkekler vardı..efendilerinden para devşirir ve adeta kendisi kazanmış havası verir, dahası bu kepaze meşguliyetteki iş arkadaşlarıyla onlardan daha fazla aşığı olduğu ve daha çok para kazandığını iddia ederek ağız dalaşına girerdi."
  • "heliogabalos'ta bir düzenin sistemli olarak alçaltılmasından başka bir şey olmayan ve düşünülmüş bir ahlaksızlaştırma arzusuna yanıt olan her davranışı deliliğin ve gençliğin hesabına yazmak kolaydır gerçi; ama ben onda bir deli değil, bazı şeylere başkaldırmış bir insan görüyorum. (...) ayaklanışı sistemli ve sağgörülüdür; onu önce kendine karşı yönlendirir. heliogabalos fahişe kılığına girip hıristiyan kiliselerinin ve roma tanrılarına adanmış tapınakların kapılarında kendini kırk mangıra sattığında, sadece bir kötü eğilimini doyurmaya çalışıyor değildir; aslında roma'nın kralını aşağılamaktadır. özel muhafız alayının başına bir aktörü atadığında, tartışılmaz, ama tehlikeli bir anarşi örneği gerçekleştirmektedir. alt tarafı bir polis gücü olan bu birliğe komuta etmek için bir dansçıyı yeterli görerek, kendinden önceki kralları, antoninus ve marcus aurelius'ları, sarakaya almaktadır. zayıflığa kuvvet, tiyatroya da gerçeklik demektedir. kurulu düzeni, kabul edilmiş fikirleri, şeylere ilişkin sıradan görüşleri silkeleyip sarsmaktadır. titiz ama tehlikeli bir anarşi uygulamaktadır; tehlikeli, zira kendini herkesin gözü önünde çırılçıplak ortaya koymaktadır. değerleri aşağılamayı ve ahlakı çökertmeyi amaçlayan devasa girişimini, bakanlarını ve memurlarını cinsel organlarının büyüklüğüne göre seçmek suretiyle de sürdürür. (...) çünkü en iğrenç ve aşağılık ne varsa onu yüceltmeye, en aşağılık adamları yükseltip onurlandırmaya kararlıydı. (...) ve halk onun kan dökücü ama hedefini hiç şaşırmayan istibdadından asla etkilenmez, asla zarar görmez. heliogabalos küreğe gönderdiklerini, hadım ettiklerini, kırbaçlattıklarını hep aristokratlar, soylular, kendi kişisel maiyetindeki kulamparalar, sarayın asalakları arasından seçer. (...) heliogabalos'un o çağın roma dünyasına karşı derin bir küçümseme duygusu beslediğinden kuşku duyulamaz. senatörleri o kerte adam yerine koymuyordu ki, bir çok kez bu duygusunu toga'lı köleler diyerek göstermişti. roma halkı onun için, kendisine gösterilen bir toprak parçasını işleyen çiftçiden başka bir şey değildi."

    antonin artaud
hesabın var mı? giriş yap