• tasavvufa göre tanrının dünyayı yaratmasının sebebiymiş.. (bkz: küntü kenz)
  • insanın dünyadaki amacı. tüm düşüncelerin sonu buraya çıkıyor. insanoğlu bilinmek istiyor. iz bırakmak, olaylarda bi etkisi olduğunu görmek istiyor. en basit ve temel olarak; üremek. soyun devam etmesi, yeni gelenin üzerine kurulan hakimiyet, o çocuğu dünyaya getirdim demek, ona bi şeyler öğretmek.. bilinmek istediğinden hep. hatta eskilerde büyük babanın, büyük annenin ismi verilir çocuğa. yıllar yılı devam eden bi şey bu.

    yazarlar, şairler, oyuncular, yönetmenler, ressamlar, komutanlar.. ortaya koydukları eserler onlardan bir iz.

    insan ömrü, dünyanın yaşına kıyasla çok çok az. bu süreyi iyi değerlendirip bi şeyler yapmalı. belki yıllara hükmeden bi eser ortaya koyamaz ama yaşadığı zaman içinde, kendi çevresinde iz bırakır. iyi bi doktor, adaletli bir hakim, iyi bir öğretmen.. ya da olayları iyi okuyabilen ve konuşmalarına bunu gösteren temiz yürekli alelade bir insan, popüler bi eskort, herkesin korktuğu bir mafya babası..

    hatta daha basite indirgendiğinde, yaşanan ilişkiler. herkes sevgilisinin üzerinde bi hakimiyet kurmak istiyor. varlığını, istediklerini karşıdakine kabullendirmek için uğraşıyor. aşk, kıskançlık, kavgalar, hediyeler.. hepsi iz bırakır. böyle anlatınca oportünist bi yaklaşım gibi görünse de özünde insanın bilinmek istemesi yatıyor. beni, sevdiğim şeyleri bil. üzerinde hakimiyet kurma isteğimin sebebi, kendi varlığımın sendeki tezahürünü görmek.

    her ne olursa olsun, insanoğlu bi şekilde iz bırakmak istiyor. önemli olan nasıl olduğu..
  • insan onun gerçeği herkese açık sanıyor. öyle sandığı halde bilinmemeye, saklanıyor. garip. en ufak ayrıntısına kadar bilinmek (kader? cennet?) de bir tür ölülük durumu olabilir. canlılık büyük olasılıkla değişmeyi, seçimi, sorumluluğu, bilinci, bulantıyı, garantisizliği, belirsizliği içeriyor olmalı.

    bilmek, bilme istemini (talebeliği) önkoşulluyorsa, bilinmek teslim olmayı gerektiriyor.. burada teslimiyetin bir açmaz olduğu, limitine varamayacağı, o ereğin ütopikliği, kendiliğe karşıtlaştığı ortaya çıkıyor. bilinmeye razı olan isteyen de tam bilinemez. kendine bile kısmen kapalıdır. kağıtlar hayat yolunda* karılır ve kah açılır, kah bulanır.

    karşılıklı yazışma sırasındaki bu bilinme*, algılanma zannım ıskalıyorsa, zırvaysa bendeki bildiğin delilik olur. yok, yüzde ellibirden fazla tutturuyorsa burada yaşama, dünyaya, insanlara dair olumluluk ve güvenimin mesnetsiz olmadığı ortaya çıkar. ilginç hal alır. bazı büyücülerin çömez-muhatabın anlaşılmaz konuşma iddiasını önemsemeyip ben senin kulağına değil karnına doğru konuşuyorum, yeri geldiğinde buna göre davranacaksın zaten, deyişini en az carlos castaneda'nın don juan'ından biliyorum. böyle bir yetimin olmasını çok isterdim tabii. (bkz: anlaşılmaz konuşmalar/@ibisile)

    yazar olarak bilinmek ünlenmek değil, yazmadan duramamakmış yazar olmak. ister sevinç, ister üzgü, ister anılar.

    "bilinmeyeni çok iyi bir şekilde göz önünde tutarsan, onu örten giysiler düşer ve bilinir* hale gelir." thomas mann - joseph und seine brüder (doyuran yusuf)

    [o zamanlar emily dickinson'un o müthiş tanımını, "kitaplarının basılması* şairi ilgilendiren bir mesele değildir," sözünü bilmiyordum daha, şair olmak her şeydir, bir şair olarak bilinmekse hiçbir şey.] john fowles - the magus

    [zaten şeyh de böyle bilinmek isterdi. ülkesindeki insanlara -hatta en yaşlı olanlara bile- hitap ettiğinde, "yabne", "oğlum", veya "ya binte", "kızım" derdi.] amin maalouf - le rocher de tanios

    (ilk giri tarihi: 2.2.2017)

    (bkz: tanınmak), tanılmak
    (bkz: cennetten kovulmak/@ibisile)
    (bkz: parmakla gösterilmek)
  • duyulmak, görülmek, hissedilmek.
    bir yansıma bulmak kendinden.
    yansımayı bulanın ya yaşayacağı ya da kaybolup gideceği gibi bir şey belki...
    narcissus gibi.
  • yanlış ya da eksik bilinmenin huzursuzluğu beni bilinmemenin sükunetine doğru çekiyor. eğer ismimi korlarsa o olurum diye korkuyorum. halden hale yuvarlanıyorum. belki de bilinmemenin hafifliğini yahut sadece bilsinler istediklerim tarafından bilinmeyi seviyorum. her halükârda sessiz sedasız fırtınalar yaşamak ve hayatı öylece sürdürmek de fena olmasa gerek.
  • insan denen yaşam formunun hayattaki tek isteği.ne sevilmek, ne anlaşılmak, ne başarılı olmak, ne başka bir şey. bunlar motivasyon sağlamak, bir amaç edinmek adına güçlü sebepler evet. ama her birimiz sosyal bir varlık olma özelliğini taşıdığımız için belki de içgüdüsel olarak toplum içinde bilinmek/tanınmak zorunda hissediyorsun kendini.
    mesela sosyal medyada varsın çünkü bilinmek istiyorsun. ben buradayım, beni de görün demek istiyorsun. attığın tweet, paylaştığın fotoğraf/video ya da yazdığın kitap, çektiğin film...yeryüzünde yapılan her şey bilinmek adına. eğer varsa tanrı bile yolladığı kitaplarında kendisinden bahsetmiş, bilinmek adına. halbuki sen tanrısın, varsın biz bilmeyelim tanımayalım seni. insan kadar küçük ve aciz misin bilinme ihtiyacını hissedecek? sinirlendim durduk yere gecenin bu saatinde.
hesabın var mı? giriş yap