• atılan adımların getirdiklerinden ve götürdüklerinden bihaber şekilde yaşayan, milyonlarca mahlukatın yürüdüğü yol.
  • bilmek, bilme istemini (talebeliği) önkoşulluyorsa, bilinmek teslim olmayı gerektiriyor.. burada teslimiyetin bir açmaz olduğu, limitine varamayacağı, o ereğin ütopikliği, kendiliğe karşıtlaştığı ortaya çıkıyor. bilinmeye razı olan isteyen de tam bilinemez. kendine bile kısmen kapalıdır. kağıtlar hayat yolunda karılır ve kah açılır, kah bulanır. (bkz: bilinmek/@ibisile)

    (bkz: hayat yokuşu)
    (bkz: yaşam yolu/@ibisile)
  • uzun bir yolu sıradan biriyle yürüyemez insan. varlığına varlığına katan biriyle yürümek mümkün. o yüzden dost seçerken veya evlenirken en iyi dostunuz eşinizdir seçtiğiniz kişinin o doğru kişinin özelliklerini taşıyıp taşımadığına dikkat etmek gerek. gülüşü, duruşu, kızdığındaki tavrı, mantıkla vicdanı arasında kaldığındaki tavrı, vefası, başkasına özellikle statüsü konumu düşük insanlara davranış şekli, kendi hakkını savunduğu kadar aynı hakkı karşısındakine tanıyıp tanımadığı ve en önemlisi adil ve merhametli olup olmadığı, sonradan değişebilme potansiyeli vb. herhangi biri ile mecburi istikamet almayın gerekiyorsa da yalnız yürüyün.
  • siyahtan daha koyu lacivert bir gökyüzünün altında uzanan yol.
    göz gözü görmeyen bir karanlıkta mütemadiyen yürüdüğüm, yürüdüğüm yürüdüğüm... el yordamı ile ağaçlar geçtiğim, patikalar çıktım, yarlardan yuvarlandığım, sulara girdiğim, soğuğu/sıcağı hissettiğim, güzel/çirkin melodiler dinlediğim yol.

    bazen hüzün kovan kuşu kondu omzuma bu yolda. uğruna ölünecek güzel kokular duyduğum gibi uğruna katil olunacak pis kokularda geldi burnuma. bu yolda yoldaşsız da kalmadım. koluma insanlar girdi arada, bir müddet eşlik etti bana. kimi beni geriye çekiştirdi, kimi ileri götürdü, kimi yolumu kesti. kiminden kaçtım, kimine bilerek yakalandım kimi beni terk etti.

    hissettim, duydum, kokladım, tattım ama hiç görmedim. hiç görmeyen biri görmek ne demek bilmez ya hiç bilmemenin verdiği saflıkla yürüdüm uzunca müddet ta ki; ilk dolunay ışınları retina mı uyandırana kadar, sonra tanrılar kralı zeus un olanlara öfkelenip bulutları kutsal kılıcı ile yarıp, yıldırımları ile aydınlatana kadar. hepsi anlık parlamalar anlık görüntülerdi. görmenin korkunçluğu bir bıçak gibi saplandı defalarca en çok da kalbime. gözlerim de alıştı zamanla daha iyi seçer oldu.
    el yordamı ile tanıdığım kadınlar ve adamlar istisnasız çirkin, yalnızca kediler ve annem güzeldi. sonra yarılanır gibi olunca yol, kendimi görmek geldi aklıma. berrak bir suda yansımama baktım dolunaylı bir gece. asıl görülecek şey buydu. kendimin çirkinliği. gördüğün bütün çirkin adamlar ve kadınların toplamı kadar çirkindim ben. cüzzam hastalığına mustarip yüzü olmayan bir ortaçağ dilencisinden daha yüzsüz, notre dame' ın kamburundan daha büyüktü kamburum. umberto eco' nun çirkinliğin tarihi kitabında bir ben eksiktim doğrusu. el yordamı ile parça parça bulduğum, kızdığım, sevmediğim, sevdiğim, küstüğüm her şey bendim aslında. ben yaratmıştım bu yolu ve bunu anlamak işin yürüdüm bunca zaman.

    şimdi bütün kavgalarımı bırakmak, herkesi ve her şeyi affetmek, hiç ağlamamak ve hiç gülmemek istiyorum. yosun kokan, yaslandığım şu ağacın kovuğunda cenin gibi kıvrılıp kedilerime sarılmak istiyorum.
    ida dağında zeus' a ulaşmak, athene' nin dizlerinde uykuya yatmak istiyorum. bu karanlıktan daha karanlık olan bir uykuya. o büyük uykuya.
    hala sadece kediler ve annem güzelken, hala onlar benimleyken...

    hüzün kovan kuşu
  • kendimi bildim bileli bir yolculuğun içindeyim. beklemediğim kadar kısa bir yol sanırım. mutlaka ve mutlaka ilerlemem gerekiyor. 4 yanım karanlık. ayaklarımın altından saniyeler saatler bazen yıllar kayıyor. mutluluk ışığını arıyorum. göz bebeklerimin ne kadar büyüyebildiğini karanlıkta anlayabildim. yolculuğun başında iki avuç dolusu kum tanesi kadar huzurum vardı. farkedemedim. kaybetmemek için çok fazla sıkınca avuçlarımı , yavaş yavaş yerlere dökülmüş. zaman yolunda geriye dönüp toplayamam onları. birazcık ışığım olsa belki ileride tekrar doldururum avuçlarımı. belkide bir kaç denemeyle tutmayı öğrenebilirim kum tanelerini. yada ikiden fazla el daha fazla tutabiliriz. yolda bir yerde bir ışık göreceğimden eminim. o kadar eminim ki bu eminlik hiç durmadan yürümemi sağlıyor. bu eminliği neyin sağladığını bilmiyorum. ama göz bebeklerim yolun bir yerinde küçülmeye başlayacak. belkide yanılıyorum. belkide insanın yaratabildiği bir şeydir yolunu aydınlatacak ışığı. gözlerimizin bir yeteneğidir aydınlık görmek yolu. dışardan tutulan ışık mutlaka karanlığa bürünür anladığım kadarıyla. yolun bilinmeyen bir yerinde beklediğimiz o uzaklardaki ışık belkide bize bizden daha yakındır. yolda bir yerde değilde içimizdedir yolda bulmayı umduğumuz ışık. ve yolum aydınlanınca , ayaklarımın altından akan zaman birimleri büyüyecek. o kadar büyüyecek ki beni başladığım yere geri getirecek. dönüp
    baktığımda arkama , kat ettiğim yolun aydınlık tarafı görebildiğim tek şey olacak.
  • hayatımın bir dönemi kapanıyor, yepyeni bir ben ile başlayan muhteşem bir döneme giriyorum. kapının eşiğindeyim, o adımı atmak için içimde çok büyük bir heyecan var.

    bir yanım kapının eşiğindeki huzur ile dolup taşarken ardımda bıraktığım benliğim attığım her bir adımın gururuyla bana tebessüm ediyor.

    hep sınırlamışım kendimi, hayallerimi; bir yerlere, olaylara ya da kişilere adamışım. oysaki hiçbiri aslında yok, hiç olmadı. bir rüya içinde rüya görmüş ve aldanmışım. geçmiş, bir yanılsamadan ibaretken gelecek sonsuz olasılıklar alanından seçtiklerimizmiş. bense olasılıklarımı sınırlamışım geçmiş yanılgısında.

    yaptığım her bir seçim, bilinçsizce ruhumun yoluymuş beni bu eşiğe getiren. bu yol ki birini sevmekle başlayıp kalbini genişleten, büyüten; büyütürken ise yakan bir ateşmiş. ateş, ruhunun üstündekileri yakarken sıyrıldıkların seni hafifletir, sınırlarını sonsuzluğa yayarmış.

    kötünün olmadığı, iyinin olmadığı bir varlıkta, güveni öğretirmiş. bu yol ki o'na varış; o'ndan gelene şükür yoluymuş.
  • “ruhunun diğer yarısıyla tanıştığında, başkalarıyla neden yürümediğini anlayacaksın.”

    (bkz: tolstoy)
hesabın var mı? giriş yap