yıldırım bölge kadınlar koğuşu
-
sevgi soysal'a mesleğini soran hakimin aldığı ''yazarım'' cevabına karşılık verdiği ''yaz kızım, ev kadını'' tepkisinin birinci ağızdan anlatıldığı kitap.
-
sevgi soysal'ın günlük tadındaki eseri..
-
askerde bölük kütüphanesinde bulunan kitap. ilginc ama yasakli degildi bu kitap...
-
iyi bir yazar olduğunu düşündüğüm sevgi soysal'ın elimde olmadan bana "parmaklıklar ardında" adlı diziyi hatırlatan, edebi yönden zayıf olan ve bitmesi için yalvardığım kitabı.
-
sevgi soysal'a bu kitapla başlamak, hakkında bu kitap marifetiyle fikir sahibi olmak epey yanıltıcı olabilir. tante rosa'da feminizmin kitabını yazan soysal, maalesef burada mert-sözüne güvenilir kadınlardan bahsederken defaatle "erkek", "adam" sözlerini kullanarak hayal kırıklığı yaşatmıştır.
--- spoiler ---
mümtaz soysal'ı sevgi soysal'a kır çiçeği getiren, evlilik yıldönümlerinde hapishanenin avlusuna bakan yoldan yasak olmasına rağmen geçen biri olarak düşünmek zor olsa da hayli güzeldi.
--- spoiler --- -
--- alıntı ---
hülya ile emine de tös davasından tutuklular. hülya ufak tefek. emine ise uzun, değişik bir kız. hem taşları boyar, hem de hikayeler anlatır. çocuk hikayeleri. her hikayenin sonunda da sorar:
bundan çıkan sonuç?
”çizmeli kedi prensin hizmetinde.”
bundan çıkan sonuç?
”kedilerde sınıf bilinci yok.
--- alıntı --- -
günlük olduğundan kelli biraz savruk yazılmış sevgi soysal kitabı. okurken "erkek dili" örneklerinin bilinçli kullanıldığını düşündüm. zira hapishaneler oldukça erkek egemen mekanlar, bu dil de onlardan alınıp kulakta saklanmış ve bire bir maruz kalınan baskıya eleştiri olsun diye bilinçli olarak kullanılmış olabilir. veyahut yazar ataerkil toplumun dildeki yansımalarına özel bir önem atfetmemiş olabilir.
-
[koğuşun* birçok kadını gibi örgü örmeyi severek yapan oya, sevgi'nin yirmi yedi gün boyunca, bir anlamda rahatladığı tek arkadaşıdır. o, aynı zamanda, bu işin en iyisidir. koğuşta örgü işini ciddiye alanların her gün arttığını gören sevgi, örgücülere 'illegal şiş örgütü' üyeleri, koğuşa da 'yıldırım olgunlaşma enstitüsü' adını verir. örgütün lideri tabii ki oya baydar'dır.] erdal doğan - sevgi soysal yaşasaydı aşık olurdum
"tam o günlerdeydi*. hem ufak tefek olduğum, hem de koğuş sorumlusu olarak yönetimle sık sık hırlaşmak zorunda kaldığım için, kızlar bir ara adımı "kükreyen fare" koymuşlardı" oya baydar - yıldırım bölge kadınlar koğuşu (önsöz'de)
["emir demiri, ticaret ve kar emiri keser" diyen kimdi? behice hanım* mıydı? hatırlamıyorum.] oya baydar - yıldırım bölge kadınlar koğuşu (önsöz'de)
[sevim*, nisanlısı kor koçalak'ın mektubunu okuyor. oya* yanındaki ranzadan kızdırıyor sevim'i.
"ne kapı yanındaki üst ranzada yatan behice boran'ın oturaklılığı, ne musluk yanındaki ranzada yatan oya baydar'ın bilimsel çalışmaları, ne sevim onursal'ın hanımlığı, ne de naciye öncü'nün müdireliği söker artık bu yatakhanede." sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
"oldum olası, kurallar içinde yaşamaya zorlandığım zaman, uymak zorunda bırakıldığım kurallardan daha katısını kendim koyarım. bu bana, dıştan gelen baskıyı kendi coğrafyam içinde tesirsiz bıraktığım duygusu verir." agy
"sevim'in* ilk mahkeme günü; üstelik thko davasına çıkıyor. bu davanın havası ve gidişinin nasıl olacağını tahmin etmekle birlikte, ilk gün olacakları yine de merak ediyoruz." agy
"oğlum kor, teslim ol!"
gerçekten de kor'un adı her geçişte, tutuklanmadan önce babasına yaptırılan bu çağrı geliyor akla.] sevgi soysal - agy
"gerçekten de, tutukevlerinde, yüksek sesle ifade edilmeyen bir "tutuklama maddesi hiyerarşisi" vardı." agy
"kırk yaş bana da uzak değil artık. bunu söylüyorum mehtap'a. anasından daha az yıpranmış ve çökmüş oluşumdan utanarak." agy
"ama 12 mart döneminde, düşmanın biçtiği değere, nerdeyse önem veren bir tavır vardı ki, buna bir türlü aklım ermedi*." agy
"hayvanlarla cinsi münasebeti övücü nitelikte kitaplara* meraklısınız, demek?" agy
"tutukevinden çıkarken arkasına bakan*, oraya bir daha döner diye bir inanış var." agy
["işkenceye dayanmak gerekir, diye gak guk konuşuyor. kendi başına gelmemiş ya."
"işkenceye bu koşullarda dayanılmayacağını anlamak için işkenceden geçmek* gerekmez," diyorum.] agy
[onlara ad takıyoruz. işkenceden gelenlere.
devos.
kızlara edilen küfürlerin en incesi "orospu", geçtikleri muamele de malum, hop isim hazır:
dev-os: devrimci orospular örgütü.
bunca aşağılanma, horlanmanın ardından da olsa şaka gerekli.] agy
["öyle aşağıladılar ki, yalnız eziyet olsa, öyle çirkin şeyler yaptılar, öyle çirkin sövüp aşağıladılar ki."
"onlar kendi pis kurallarını uyguluyorlar, senin olmayan kurallar seni acıtabilir, aşağılamaz ama."
başını gömüyor dizlerine, omuzları sarsılıyor.] agy
"en yürek paralayıcı* ölümlerde bile ölülerin sahipleri belirlidir." agy
"gördüğümüz yine havalandırma avlusu, dikenli teller, tomsonlar, bir de kazıkiçi bostanları." agy
[ayaklarımı türkan'ın* karnına dayayıp ellerinden tutarak havaya kaldırıyorum onu. birlikte bağırıyoruz.
"kendi uçağını kendin yap, kendi uçağını kendin yap."] agy
[türkan kulağımın dibinde,
"bu pda'cılar* keskinliği pek sever," diyor.
bir bakıma türkan haklı. kazime, söyleyeceğini, önemli bir şeymiş gibi, bir partizan tavrı takınarak söylüyor. ama kara, üzüm gözleri sımsıcak. insan sevgisi dolu.] sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
["aaaa, bu bizim selçuk baran be! ne arıyor burda?"
selçuk hikayeci bir arkadaş. edebiyat çok eski bir anı şimdi. yanında gencecik, çocuk yaşta bir kızla dolaşıyor havalandırmada. (...)
"annemdi, onu bıraktılar," diyor ayda. ayda baran. (...) ayda 13 yaşında, sessiz, tam anlamıyla içine kapanık bir kız. ortaokul öğrencisi. (...) ve koskoca sıkıyönetim mahkemesi 13 yaşındaki ayda'yı "orduya hakaretten" tutukluyor. artık burada hakaretin sözü mü olur? (...)
ayda yirmi gün kadar kaldı içerde. sonra ilk celsede tahliye oldu. onun da avukatı uğur alacakaptan.] agy
"sofya'ya kaçırılan uçak gereksiz bir gerilim yarattı koğuşta. gereksiz, çünkü idamların gün meselesi olduğunu biliyoruz. (...) uçak kaçırıldığı haberini duyduğumuzdan beri, koğuşta kurduğumuz düzen allak bullak oldu. artık sessizlik saati, okumak, hatta konuşmak mümkün değil. sinirler koptu kopacak. (...) aslında bugün bile tam açıklığa kavuşmayan bu uçak kaçırma olayı günlerce tetikte tutuyor bizi." agy
[albay daha uzakta. ama şimdiden veriliyor komut. hepimiz taştan bir heykel gibi olduğumuz yerde hazrol bekliyoruz. albay yaklaşıyor. yüzünden, kadın tutukluların böyle hazrol durmasından pek memnun olduğu anlaşılıyor. (...)
"rahat, dedim sözcü, rahat, dedim."
iyice sakin bir sesle cevap veriyorum albaya.
"biz, böyle rahatız komutanım!"] agy
["oğlum senin baban kim?"
"tevfik türüng."
"nerede oturuyorsunuz?"
"bütün ankara babamın evi."] agy
"şafakçılar, 12 mart'ın en son toplanan grubu. bu, onları yanıltmış olmalı. mit'in onları sona bırakışını, örgüt başarısı sayıyorlardı biraz. şafakçıların kimler olduğu 12 mart'tan önce de herkes tarafından biliniyordu. ama, 12 mart sonrasında bütün solu deliğe tıkmaya karar verenler, kafalarında öyle bir önem sırası yapmış olmalılar ki, şafakçıların toparlanması herkesten sonraya kaldı." agy
"ilk ele geçirilen aydınlıkçılara yapılan insanlık dışı işkenceyle elde edilen ne kadar ad varsa, toparlanmış. bu nedenle, birlikte kitap okumak, arkadaşlık, düşünce yakınlığı, ufak yardımlar bile "şafak" tutuklamasının kurbanı olmaya yetmiş." agy
["arkadaşlar burada böyle sırada durmak zorundayız, ama hiç olmazsa gözlerimizde sınıf kini olsun!"
yeni gelen arkadaşlardan, gülay büyüközden bu. (...)
gülay büyüközden genellikle soğukkanlıdır. önerisinin gırgıra alınmasına bozulsa da, belli etmiyor. (...)
"onlara hep kinle baktık," diyor öteki gülay özdeş*. böylece bakış konusunda yeni bir öneriye ihtiyaç olmadığını belirtiyor.] sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
["olca altınay!"
"burda."] agy
[merkez cezaevi'ne ilk gittiğim günlerde, yaşlı bir çingene karısı çevirdi beni. "gıı, seni biliyom* gııı?"] sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
["hazrol" uygulamalarıyla gittikçe durallaşan zulüme karşın, koğuş hayatımız dinamikliğini sürdürüyor.] sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
"daha fazla sopa yemek, daha fazla eziyet ve işkence görmek istemek değil mesele. acısını çoğaltarak inancını bileyen hıristiyanlar değiliz biz." sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
[günlerdir bu dizelerini yineliyorum edip cansever'in. sessizlik saatlerinden birinde, ranzamda yeni dergi okurken yakaladım bu dizeleri. yakaladım diyorum, çünkü uzun bir süredir içimde artakalmış güzelliği korumak için gösterdiğim çabadan öylesine yoruldum ki, dışardaki güzelliklere eski açıklığımı yitirmiş olabilirim." sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu (bkz: aşklar içinde/@ibisile)
(ilk giri tarihi: 20.12.2018)
(bkz: karılar koğuşu/@ibisile)
(bkz: felix/@ibisile), mimşirik
(bkz: işkence/@ibisile)
(bkz: türkan sabuncu)
(bkz: gülay ünüvar/@ibisile)
(bkz: ali elverdi)
(bkz: saffet alp/@ibisile)
(bkz: sefer şimşek)
(bkz: murafaa/@ibisile)
(bkz: nur deriş ottoman/@ibisile) -
12 mart döneminde bu kitaba adını veren cezaevinden (daha doğrusu gözaltı merkezi gibi bir yer) münir ramazan aktolga da firar etmiştir*.
aktolga'nın firarından sonra erkek tutuklular başka yere ayrılmış olsa gerek ki yıldırım bölge komutanlığı tutukevi sadece kadınlara ayrılmış. -
sevgi soysal‘ın 12 mart döneminde bir asker selamı çabukluğuyla tutuklanışı anlattığı anı kitabı.
insanda erdal öz‘ün defterimde kuş sesleri‘ne benzer bir tat -yahut anlatılanlardan ötürü tatsızlık- bırakıyor.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap