• milletvekilleri arasında seçilen, devletin ilgilenmesi gereken konulardan birisinin üzerinde yoğunlaşan, işi başından aşkın olan insan, bu işi yapanın mesleği.
    (ara: bakanı)
  • "bakmak" işini yapan.
  • genellikle mecliste tünerler. adlarından da belli olduğu gibi sadece bakarlar. en çok trene bakarlar, birbirlerine bakarlar falan. başka da işe yaramaz bu mahluklar. üstüne üstlük bi de bunlara eşşek yüküyle para ödenir, bu da yetmez, devletin ve milletin paralarını da cebe indirirler. uzun lafın kısası, aids'den daha tehlikelidirler. uzak durmakta fayda var. yok yok uzakta durmak falan da yetmez. nesillerinin tüketilmesi için artı bir gayret gösterilmesi pek uygun olur.
  • anıt, abide ;bağlayıcı, birleştirici ; haşarı, afacan
    türkçe
  • hayatımda ilk kez bir işe yaradığını gördüğüm, 0006 kırmızı plakalı vatandaş; esenboğa havaalanı'na giderken uçağa geç kaldığı için en sol şeritten kaptırarak gidiyordu dün akşam; önde bir eskort trafik polisi, arkada koruması; ben de onların arkasında en rahat yolcuğumu yaptım havaalanına; yaşa varol bakan; alana giderken bir dahakine yine seni çağıracağım; zaten başka ne işe yararsın ki?
  • aşk ve aşıklardan sorumlusu da bulunmalı bence her kabinede..
    az kaldı.. ha gayret..
  • arap ülkelerinde bakan yerine vezir, bakanlık yerine vezaret denir.
    osmanlıda da her bakanın ayrı bir adı vardı ama vezir-i azam=başbakan olduğuna göre vezir'in da bakan anlamında kullanıldığı düşünülebilir.
    avrupalılaşma süreciyle birlikte osmanlı aydınları ministre kelimesine karşılık olarak nâzır kelimesini kullanıma sokmuştur. nazar etmek ile aynı kökten gelen nazır sözlük anlamıyla da 'bakan' anlamına gelir. nezaret de bakanlık anlamına gelir.
    ancak 1900'lerde nazır ve nezaret kelimelerinin yerine vekil ve vekalet kelimeleri gelmiştir. başbakana da başvekil denmiştir. bu dönüşümün sebebini tam bilemiyorum. belki abd'deki secretary'nin karşılayıcısı gibi yani siyasi sorumluluğu olmayan kabine üyesi anlamında bu kelimeye geçilmiştir.

    kelimeleri türkçeleştirme sürecinde nazır/vekil yerine bakan kelimesi gelmiştir ve hala kullanılmaktadır.

    ancak kabine üyelerinin bulundukları konuma geliş ve gidiş fiili prosedürünü göz önüne alırsak kapıkulu kelimesine izafeten kabine üyelerine başbakankulu denmesi de düşünülebilir belki. ulaştırma bakanımızın performansını izlerken aklıma bunlar geliverdi nedense. http://shiftdelete.net/…an-inciler-video-32794.html
  • kabineyi oluşturanlardan her biri.

    adı üstünde, “bakan”.
    hadi biz cahil vatandaşlar bilmiyoruz ama ‘bakan’larda bilmiyor. gidip, ilgili ilgisiz her şeye bakmak zannediyorlar görevlerini. misal;
    “deprem olmuş hadi gidip bakalım”, “maden göçmüş gidip oraya da bakalım.”, “geçen gün merkel gelmiş baktın mı?” “he, baktım. geçmiş artık kadın”, “deniz otobüsü kaçırılmış, denizcilikten sorumlu bakana tez haber verin de gitsin baksın.” v.b.

    bir de bunların başı var. hepsinin lideri. o koordinasyonu sağlıyor ki gidip iyice baksınlar. bazen yeterli bulmuyor olacak ki bakılmış yere bir de kendisi gidip bakıyor. öyle bakılmaz, böyle bakılır demeye getiriyor belki. “bakın da öğrenin nasıl bakacağınızı”.
    dolayısıyla devletin kurumları iyi bakıyor, uzmanlaşmışlar artık bu işte. kendilerine şiar edindikleri atasözü galiba “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur”. bu sözü biz vatandaşlar mı yanlış biliyoruz yoksa bakanlarımız mı? henüz çözebilmiş değilim.

    bence çok saygıdeğer bakanlarımıza bir görev tanımı yaptırmak lazım, bakalım bakanlıktan ne anlıyorlar?
  • örneğin; aile ve sosyal politikalar bakanı şu sıralar sadece bakmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap