• "üretim ve yaşama araçları kendiliklerinden sermaye olmadıkları gibi para ile metalar da kendiliklerinden sermaye değillerdir. bunlar, sermayaye dönüşmek isterler. ama bu dönüşümün kendisi ancak belli koşullar altında gerçekleşebilir, yani birbirinden çok farklı türden iki meta sahibinin temas haline gelmesi gerekir; bir yanda, başkasına ait işgücünü satın alarak ellerindeki değer toplamını artırmak isteyen, para, üretim aracı ve yaşama aracı sahibi jişiler; öte yanda kendi işgüçlerini ve dolayısıyla emeklerini satan özgür işçiler. iki anlamda özgür işçiler: çünkü bunlar, ne köleler ve serfler gibi üretim araçlarının ayrılmaz bir parçasıdırlar, ne de mülk sahibi köylüler gibi üretim araçlarına sahiptirler; demek ki, bunlar kendi üretim araçları bulunmayan, böyle bir engel ve yükten özgür kişiler olmalıdırlar. meta pazarındaki bu kutuplaşma ile kapitalist üretimin temel koşulları sağlanmış olur. kapitalist üretim, kendi ayakları üzerinde durabilecek hale gelir gelmez, yalnız bu ayrılığı sürdürmekle kalmaz, gitgide artan boyutlarda ilerletir de. bu nedenle kapitalist sistemin yolunu açan bu süreç, emekçinin elinden üretim araçlarının sahipliğini alan süreçten başkası olamaz. işte bu süreçle, bir yandan toplumsal üretim araçlarıyla yaşama araçları sermayeye dönüşür, öte yandan da, doğrudan doğruya üretici olan kimse, ücretli emekçiye dönüşür. bu duruma göre, ilkel birikim denilen şey, üretici üretim araçlarından ayıran tarihsel süreçten başka bir şey değildir." [k. marx - kapital, cilt 1, s. 668]

    "ilkel birikimin iki boyutu vardır: birinci boyut, feodal mülklerin, kilise topraklarının ve ortak ekim dikim yapılan alanların çitlenerek, otlaklar haline çevrilmesi ve burjuvazinin hizmetine verilerek burjuvazi lehine birikim sağlanması. ikinci boyutu ise, kendi toprağını ya da ortak toprakları ekip biçerek geçimini sağlayan küçük üreticiler ile şatolarda görece güvenceli şartlarda istihdam edilen köle ve hizmetkârların, kapitalist üretim sürecinde yer almak için ücretli işçiler olarak işgücü piyasasına, işsizler ordusunun arasına fırlatılması ve bu yolla burjuvazi için ucuz emek stoku yaratmasıdır; ya da marx’ın deyimiyle “feodal kölelerin ücretli kölelere dönüştürülmesi” macerasıdır." [a. alpay dikmen - neoliberal devlet sermayenin hizmetçisidir, 2007]
  • adam smith'in analizinde neredeyse dogal bir surecmis gibi anlatilan, kapitalizmin ortaya cikisini zor esasindan, kandan, yagmadan ve en kritik olarak da devletin rolunden muaf anlatmaya calisan kavram.

    smith'e gore kapitalizmin ortaya cikisinin arifesinde, kimi insanlar daha cok calistiklarindan, ve kimileri de boyle bir calisma azmini iclerinde bulamadiklarindan, bir tarafta zenginlik biriktiregelmis, bir tarafta ise bunu biriktirememis iki insan tipi ortaya cikar. bu zenginligi disinden tirnagindan arttirdigiyla biriktiren namuslumuz da icinde yeseren ne idugu belirsiz mutessebbis bir ruhla, kapitalizmin ortaya cikmasinin on kosulu olan sermayenin nihayet iki yakasini bir araya getirmis olur. bu surec son derece bariscil bir surectir smith'e gore.

    boyle bir calisma azmine bilinemeyen bir sebepten erisememis ve bu orijinal, ilk zenginligi biriktirememis diger insan tipimiz de, hayatta kalabilmek icin emek gucunu yeni peydah olmus sermayedara satmayi tercih etmistir. smith bunu oyle bir anlatir ki iste tam bu noktada sermayeye emek gucunu satip proleterlesmek icin yanip tutusmaya baslarsiniz. bir faillik, bir oznellik ve ozgur bir irade vardir bu emek gucunu satma seciminde.

    bu surecte smith israrla zorla el koyma esasina dayanan failleri ve surecleri analizinin disinda birakir.

    aslinda haklidir da:

    ingiltere'deki kilise topraklarinin, ortak kullanima ait arazilerin citlenip cevrelenerek sermaye birikim surecine dahil edilmesinin; ciftcinin topraginin zorla elinden alinarak, sehire goc ettirilmesi ve fabrika iscisi haline getirilmesinin, butun bu sureclerde devletin gerek yasal gerek yasal olmayan yollarla bunu kolaylastirmasinin, odun kiricinin hik diyicisi olmasinin; dunyanin geri kalaninin, kanla ve pislikle yazilmis insanlik tarihini bile utandiracak kadar muazzam bir vahset dizisiyle somurgelestirilmesinin tabi ki konumuzla bir alakasi yoktur.

    surda o ilgisiz mevzular hakkinda atip tutan ayagi yere basmayan argumanlar mevcut:

    (bkz: ozgurluk/@ajax)
    (bkz: #11266870)
  • so-called primitive accumulation (sogenannte ursprünglichen akkumulation) kapital’in 1. cildinin 8. ve son bölümü: samuel moore, edward aveling çevirisinde (1906), s. 784-848 aralığı. ilksel birikim olarak da türkçeleştirilmektedir. ilksel birikim, en genel düzeyde emeğe zorla el koyma (iktisat dışı cebir), ücretsiz kölelik, angarya gibi yoğun emek sömürü süreçlerini içeren kapitalizmin kuruluşu için kritik olan bir kertedir. ilksel birikim geniş halk kitlelerinin (o zaman için köylülerin) zor yoluyla mülksüzleştirilmesiyle mümkün olur. kavramla kapitalizm öncesi toplumsal ilişkilerden kapitalist toplumsal ilişkilere tarihsel geçiş dönemi anlatılır. bu noktada sonra marksist yazın içinde olay bir miktar farklılaşmakta, diğer başka isimlerin dışında werner bonefeld, david harvey (‘mülksüzleşme yoluyla birikim’) gibi marksistler için ilksel birikim olup biten tarihsel bir aşama, kapanıp geçen bir dönem olmaktan ziyade sermaye için her daim mevcut olan bir olgudur. dolayısıyla bu birikim formu kapitalizmin tarihi içinde sürekli mevcudiyete sahiptir. bu anlamda kapitalizmin işleyişinin integral bir momentidir. marx’ın grundrisse’de sermayenin bir şey değil bir toplumsal ilişki olduğu düşüncesine paralel biçimde bonefeld ve harvey sürekli yeniden üretilen birikim olarak ilksel birikimin sermayenin mevcudiyetinin zorunlu koşulu olduğunu söylerler. ilksel birikim, nüfusun yeni kimi bileşenlerinin üretim ve varoluş koşullarından araçlarından koparılmasıyla veya ücret ilişkisiyle ve emeği sömürülecek insan kaynağının (sermayenin boyunduruğuna yeni işçiler kazandırılması, kadın ve çocuk ticareti gibi) kontrol altına alınmasıyla devamlı olarak yeniden üretilen birikimdir. kapitalist toplumsal ilişkiler nüfus yığınlarının üretim araçlarından koparılmasına dayanır. bu koparılma ilksel birikimin sonucudur. dolayısıyla, ilksel birikim, kapitalizmin gerekli bir öğesidir. kısaca, ilksel birikim, kapitalist modernliğin biçimlendirdiği ilişkilerin toplumsal olarak kurulmasıdır. ilksel birikimi safi biçimde bir geçiş dönemine indirgeyip, sadece kapitalist toplumsal ilişkilerin kurucu kertesi olarak kavrarsak süreklilik içinde bir birlik olarak kapitalizmdeki artı-emek sömürüsünü, sermaye birikimine içkin zor kertesinin kuruculuğunu ıskalarız.

    genel tartışma için;

    michael perelman, the invention of capitalism classical political economy and the secret history of primitive accumulation, duke university press, 2000.
    werner bonefeld, “the permanence of primitive accumulation commodity fetishism and social constitution” the commoner no. 2 september 2001.
    jason read, “primitive accumulation the aleatory foundation of capitalism”, rethinking marxism, 14(2), 2002, 24-49.
    michael perelman, “primitive accumulation from feudalism to neoliberalism”, capitalism, nature socialism 18 (2), 2007, 44-61.
    andre gunder frank, "on so-called primitive accumulation”, dialectical anthropology 2 (1) 1977, 87-106.
    david harvey, “the ‘new’ imperialism: accumulation by dispossession”, socialist register 2004, 63-87.
  • aslında türkçe'ye ilksel birikim diye çevrilmesi gerekir. dahası ingilizce'deki karşılığının da primitive accumulation olmaması gerekir. çünkü burada söz konusu olan husus ilkellik* değildir. zaten karl marx, almanca'da ilk, asıl, orijinal, başlangıç anlamlarına karşılık gelen ursprünglich kavramını kullanmış. ancak niyeyse almanca'dan ingilizce'ye çevrilirken original ya da previous yerine primitive tercih edilmiş. ee tabi almanlar yenililince biz de yenilmiş sayıldık ve herhangi bir sorgulamaya tabi tutmaksızın ilkel birikim deyip işin içinden çıkıverdik. gerçi fransızlar'da aynı şeyi yapmış ve accumulation primitive olarak çevirmişler. halbuki bak canım ispanyollar acumulación primitiva demeyip acumulación originaria demişler. neyse, bu işin tercüme boyutu. bir de bunun içeriğine bakalım:

    marx'ın kullandığı haliyle bu kavramda ne pejoratif bir içerik söz konusudur ne de kapitalizm öncesi olmuş, bitmiş bir dönemleştirmedir. werner bonefeld'in the commoner dergisinin mart 2002 tarihli sayında yer alan "ilkel birikim ilkel değildir" adlı çok güzel bir makalesi var. bonefeld bu makalesinde ilkel birikimin, kapitalist birikime neden olan zaman-sınırlı bir geçiş dönemi şeklinde tanımlanarak, ilkel birikimin kapitalizme vücut verdiği düşüncesinin yanlış olduğunu söyler. dahası kapitalizmin oluşumuyla ilkel birikimin sonra erdiği gibi bir hatalı düşüncenin oluştuğunu söyler. ursprung kavramının sonradan gelenin bir sonucu olmayıp "başlangıç"a atıfta bulunduğunu ve bir önvarsayım*, bir kurucu temel* anlamını taşıdığını vurgular. yani, ilkel birikim sermayenin bir sonucu değil, önvarsayımıdır. bu ise sermayenin ilkel birikimi içerdiği anlamına gelir. yani ilkel birikim ya da -en doğru haliyle- ilksel birikim, düz tarihsel bir hatta ileri-geri durumu tanımlamayan sürekli olarak yeni "ilksel"lerde yeniden üretilen bir süreçtir.
  • kapitalizmin big banginde, ortada sermaye biriktirecek mekanizmaların yokluğundan dolayı bir nevi haydutlukla gerçekleşen birikim şeklidir. bugün de sıkışan küresel kapitalizm, ilkel birikim metotlarını kullanmaktadır. sudan sebeplerle çıkarılan savaşlar, kentsel dönüşüm ve 2b yasaları ilkel birikimin modern ve yalandan legal yöntemleridir. demokrasi ile özdeş olduğu iddiasından vazgeçmeyen serbest piyasa sisteminin yüzündeki balo maskesi kriz süreçlerinde zaman zaman düşüp telaşla yerine yerleştirilse de maskenin ardındaki freddy krueger suratlı canavarın gizlenmesi zaman geçtikçe imkansızlaşmaktadır.

    marks'ın dediği gibi; elbet bir gün mülksüzleştirenler mülksüzleştirilirler.
  • kapital'in yordam'dan yayımlanan mehmet selik çevirisinde "ilk birikim" diye karşılanan terim. şuradaki #11128028 çeviriyle kıyaslayarak okuma imkânı sağlaması bakımından da aynı paragrafın mehmet selik çevirisini (s.687) aşağıya alıntılıyorum:

    -------------
    üretim ve geçim araçları nasıl başından beri sermaye değilse, para ve meta da değildir. bunların sermayeye dönüştürülmesi gerekir. ne var ki, bu dönüşmenin kendisi ancak belli koşullar altında olabilir: birbirlerinden tamamıyla farklı iki meta sahibi karşı karşıya gelmeli ve bunlar arasında ilişki kurulmalıdır; bir yanda, sahip bulunduklan değerler toplamını başkalannın emek güçlerini satın alarak artırmaya can atan para, üretim ve geçim aracı sahipleri, öte yanda, kendi emek güçlerini satan ve dolayısıyla emek satıcısı olan özgür işçiler yer almalıdır. işçiler iki anlamda özgür olmalıdır; köleler, serfler vb. gibi, doğrudan doğruya üretim araçlan arasında yer almamalı, ama bağımsız çalışan çiftçiler vb. gibi de üretim araçları kendilerine ait olmamalıdır; bu gibi şeylerden yoksun, serbest ve boş kimseler olmalıdırlar. meta piyasasındaki bu kutuplaşma ile birlikte kapitalist üretimin temel koşulları yerine gelmiş olur. sermaye ilişkisi, işçilerle, emeğin gerçekleşme koşullarını oluşturan mülkiyetin, birbirlerinden ayrılmış olmasını gerektirir. kapitalist üretim, kendi ayakları üzerinde durabilecek hale gelir gelmez, bu ayrılmayı korumakla kalmaz, bunu giderek büyüyen bir ölçekte yeniden üretir. dolayısıyla, sermaye ilişkisini yaratan süreç, işçiyi kendi çalışma koşullarının mülkiyetinden ayıran süreçten başka bir şey olamaz; bu, bir yandan, toplumsal geçim ve üretim araçlannı sermayeye, öte yandan, dolaysız üreticileri ücretli işçilere dönüştüren süreçtir. demek oluyor ki, ilk birikim denilen şey, üreticileri üretim araçlarından ayıran tarihsel bir süreçten başka bir şey değildir. bunun bir "ilk" süreç olarak görünmesi, sermayenin ve sermaye ile uyuşan üretim tarzının tarih öncesi dönemini oluşturmasından ileri gelir.
    -------------
  • bir toplumda şiddetin sadece fiziksel bir şekilde gerçekleşmediğini, bunun ekonomik yollarla da yapılabileceğini gösteren kavramdır. daha basit bir ifadeyle, iktisadi yol ile değil devlet gücüyle yaşanan zenginleşme denebilir, ya da yağma düzeni.
  • ilkel birikim adam smith'in ortaya attığı, marx'ın tartışma düzeyine taşıdığı köken olarak 15-16'ncı yüzyıldaki kapitalist birikim sürecini anlatan bir kavramdır.

    marx'ın bahsettiği süreç aslında sermayedarın sermayesini arttırırken bunun önemli bir kısmını, özellikle küçük üreticileri proleterleştirerek yaratmasına dayanır.

    ancak bu süreç aynı zamanda da feodal düzenin ve lonca sisteminin yarattığı görece güvenceli sistemin çözelmesi; eskiden kendi işlerinde çalışan zanaatkarların işlerinden olması, sahip oldukları üretim araçlarını kaybetmesi, işgücü piyasasına terkedilmesi, emeklerini satarak geçimlerini sağlayan "özgür köleler" haline gelmelerini de ifade etmektedir.

    "...demek oluyor ki, üreticiyi ücretli-işçi haline getiren tarihsel hareket, bir yandan bunların kölelikten ve loncaların koydukları bağlardan kurtulmaları olarak görünüyor;... ama öte yandan, bunyeni özgürleşmiş kimseler; sahip oldukları bütün üretim araçları ile, eski feodal düzenlemelerin sağladığı her türlü güvenceler alındıktan sonra ancak kendilerinin satıcısı haline geliyorlar."

    kapital - karl marx

    ilkel birikim, sadece tarihsel bir döneme özgü değildir ve günümüze uyarlanmış şekliyle varlığını sürdürmektedir.

    örneğin; özelleştirmeler.

    kamu işletmeleri niteliği itibariyle kamu ortak mülkiyetine aittir. çeşitli gerekçelerle (atıl, verimsiz olduğu, liberal düşünce, borç ödeme, cari açığı kapatma gibi) güvencesiz istihdama-işsizliğe yol açacak ve emeğin niteliğini değiştirecek şekilde, salt ekonomik rasyonalite ile çok yönlü toplumsal etkisi düşünülmeden özel sektöre sunulmuş, sendikasızlaşma ve keyfiyete bağlı işten çıkarma oranı artarak yeni "özgür köleler" yaratılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap