• malum, kapitalizm farklı coğrafyalarda farklı yöntemlerle ilkel birikim* oluşturmaya çalışmıştır. işte kimi yerde kilise mallarını yağmalamış, kimi yerlerde ise feodal beylerin toprakları gasp edilip ortak tarım alanları özel mülke çevrilmiştir. ancak gelgelelim türkiye coğrafyasında yapılanlar bütün kapitalizm tarihindeki en gaddar, en insanlık dışı ilkel birikim yöntemine sahne olmuştur: köy yakmak.

    pkk'ye karşı savaşta köy yakmak caizdir gerekçesine sığınarak yapılan bu vandallık sonucu milyonlarca insan yerinden yurdundan edilip ortalığa salınmıştır (tabi o ulu devlet geleneği küçük bir bürokratik ayrıntıyı da asla unutmamıştır (bkz: fişlendikten sonra köyü yakılan kürtler) )

    istanbul, ankara, izmir, adana, mersin gibi büyük kentlere göç edenler, tam da azgın kapitalistlerin ihtiyaç duyduğu ücretli köle ihtiyacını karşılamıştır. daha önce kendi topraklarını ya da ortak toprakları ekip biçerek geçimini sağlayan küçük üretici niteliğindeki bu insanlar evleri yakılıp köyleri boşaltıldıktan sonra sermayenin bir parçası haline getirilmiş ve kapitalistler için gerekli "özgür" ama "yaşa-dışı" (yertsiz yurtsuz, mevsimlik") proleteryaya dönüştürülmüşlerdir.
  • ilkel birikim ile siyasi tahakkümün analitik ayırdı için ideal örnek. aslında ilkel birikim tarihinde siyasi ve iktisadi zorun (artığa el koyma) organik ve iç içe olduğunu görürüz, ancka yine de nihai amaç sermaye birikimidir; siyasi zor (sömürgeci yağma, savaş, vergi ve borçlandırma yoluyla el koyma) doğal sınırlarına ulaşan birikimin yeni yatırım alanları elde etmesi için işe koşulan bir araçtır. dönem itibariyle batı coğrafyasında dahi sermaye birikimi sanayileşmeden çok finansal hareketlere bağlı tıknefes türkiye kapitalizminin aşırı veya atıl birikimi realize edebilmek için doğudaki "doğal ekonomi"ye göz koyması gerçekçi bir sav değil. (eksikleri olmakla birlikte, realizasyonun politik/askeri şiddetle iç içe geçen dinamiği için bkz: rosa)

    kanımca başat ve belirleyici olan politik motivasyonu (sopayla hizaya sokma, etnik temelde nüfus iskan planlaması) kenara koyup salt iktisadi dolayımlarına bakılsa dahi köylülerin topraklarından edilmesi ve batıya zorunlu göçü tipik bir mülksüzleştirme ve proleterleştirme hareketi olarak görülebilir. mülksüzleştirme, yani emeği üretim gereçlerinden koparma ilkel birikim sürecinin olmazsa olmazıdır, ancak tamamı değil. ilkel birikim kavramı üretim biçimindeki dönüşümün, yani siyasi zor ile elde edilen toprak üzerinde sermaye ilişkisinin nasıl kurulduğu ve üretim/geçim araçlarının sermayeye nasıl dönüştüğünün açıklanmasına yardımcı olmuyorsa teorik bir açıklama olmaktan çok siyasi tahakküm, eza, cefa, canım anam tasvirine dönüşür.
hesabın var mı? giriş yap