• -- spoiler

    film, mide kanseri olan bir papazın, taşrada mesleğini ifa ederken aslında işinin bir manavın veya bakkalınki kadar maneviyat taşımadığı acı gerçeğiyle yüzleşmesi ve bu yüzleşmenin verdiği derin ızdırap ve de bu ızdırabın verdiği dayanılmaz anlar olarak özetlenebilir. papazın maneviyatı anlamsızlaştıkça, ilerleyen hastalığın da etkisiyle mimikleri tuz ruhu içip sesini kaybeden zeki müren'inkine benziyor (bkz: hatırla sevgilim)

    seyrettiğim 300 kadar bresson filmi arasında en sevdiğim buydu diyebilirim ama 1000 kadar kitabını okuduğum paul auster'in bu filmi niye en iyi edebiyat uyarlaması olarak gördüğünü anlamış değilim. arkada film boyunca durmayan 1.tekil şahıs ses nerdeyse kitabı baştan sona okuyor.

    -... duvara dayandım. (adam duvara dayanır)
    -... şarap içtim. (adam şarap içer)
    -... şaraba ekmek bandım. (adam şaraba ekmek banar)

    yalnız bu filmi 2005 senesinde bu memlekette çekmek saglam bir kaide ister diye düşünüyorum. boru degil 1951 yani.

    -... bizim gibi kafirler için de cennette mutlaka bir yer ayrılmıştır.

    -- spoiler

    saygıda kusur etmek istemem etim ne budum ne burda film eleştirmeni gibi davranmak zorunda mıyım kasıldım yahu dedem yaşımdaki filme yazarken. papaz efendiyi şahane oynamış adam yane ne biliyim. 2 saat içerisinde 1 kilo çekirdek bitti.
    alkışlar bresson'a.
  • büyüleyici robert bresson filmlerinden biri daha. filmi izledikten sonra bir takım duyguları daha derinden, yaralanırcasına hissetmek mümkün. bresson; gerçek bir sanatçının yaptığını yapıyor, insanın gözeneklerini açıyor.
  • bresson'un imzasını taşıyan bir başyapıt. tarkovsky'nin en sevdiği film.
  • bergman ve özellikle de tarkovsky'yi müjdeleyen filmdir kanımca. sadece filmin işlenişi açısından değil, ele aldığı konu itibariyle de pek çok ortaklık mevcut. filmin sonu daha çok tarkovsky'den yana meylediyor gibi, ama zaten inançlı bir katolik olan bresson'dan da farklı bir tezi savunmasını bekleyemeyiz. zamanında fransız yeni dalgası da bu filmden pek etkilenmiştir. andre bazin'in film üzerine yazdığı uzun bir yazısı türkçeye de çevrilmişti. bazin, yanılmıyorsam papazla kontesin konuştuğu sahneyi çok övmüştü.

    film, bu kadar büyük bir etki bırakmasına rağmen, alışılmadık tarzı yavaş temposuyla pek seyirci toplayamadı, bu yüzden de bresson altı yıl boyunca yeni filmini finanse edecek bir yapımcı aradı durdu.

    öte yandan filmin bizim yeşilçama da ışık tuttuğu söylenebilir. konusu itibariyle değil tabii, ama oyunculuk olarak, her ne kadar papaz rolündeki claude laydu sinema tarihine geçecek bir oyunculuk çıkarmış olsa da, diyaloglar son derece kitabi ve gerçeklikten uzak. bresson'un daha sonra iyice geliştireceği kısa cümlelerden ibaret bu diyaloglar, çoğu zaman ne dediğini tam kavrayamamanız bir yana, çok da iğreti duruyor. neyse ki "bu cümleler daha uzun olsa nasıl olurdu" derdinden yeşilçam senaristeri bizi kurtardı.
  • olmayacak dua karşısında insanın yaşadığı hayal kırıklığını, duygu karmaşasını ve tutunacak hiçbir dalı kalmamasını bir papaz üzerinden çok güzel anlatan bir robert bresson filmi.

    --- spoiler ---

    hep içinde bir yerlerde tanrı'ya olan inancını koruyan papazımız, kanser olduğunu ve bu yüzden yakın bir zamanda öleceğini öğrenince kiliseden çıkarken şöyle diyor:

    " duaya karşı hiç bu kadar fiziksel bir tiksinti duymamıştım. tanrı, artık benim isteklerim karşında aciz. "

    --- spoiler ---
  • bresson sıkı bi adam belli ki...dertli hem de çoook..kafası her büyük adam gibi fazlasıyla karışık..filmi iki kere izlemeye başladım, iki seferde aynı yerde kaldım. devam edemedim..daha berrak bir kafayla seyretmem gerek galiba..ama film de bizim köy papazı şöyle niçevari bir laf etti ki, ya da bakkal defterine yazdı ki diyeyim:''tanrı bize iyi ile kötüyü çok net bir şekilde ayıracak bir kafa verseydi kesinlikle yaşayamazdık.''kelimesi kelimesine böyle değil ama bu meramda birşeyler yazdı...film genel olarak bu sözün üzerine inşa edilmiş gibi geldi...bu laf bu kadar mı önemli bilemem buna benzer lafları kocakarı irfanıyla annanem de söylüyor ama kendisi ne fransız ne de yönetmen..birileri annaneme kulak verse iyi olur...siyah beyaz bir film ama siyahı beyazdan ayırt etmenin varoluşun temeline konulmuş bomba olduğunu söyle..neyse zaten filmi sonuna kadar seyredememiştim..belki son yarım saatte bresson ağzımın payını verir...
  • fotoğraf arşivimde filmi izlediğim günden bir screenshot buldum. filmin bana fazla ağır geldiğini hatırlıyorum, insanda mide kanserinden muzdaripmiş gibi bir hissiyat oluşturduğu gerçek ancak bu bitirmeme engel olamamıştı. zamanına göre fazla cesur bir film olması mı, derin repliklere sahip olması mı daha etkileyici bilemiyorum. andrei tarkovsky'nin favori filmidir ve hatta belki şu an izlediğimiz tarkovsky sinemasını bize kazandırmış film budur. kim bilir? bu arada başrol claude laydu'yu film sırasında aşırı bir şekilde egon schiele'ye benzetiyordum nedendir bilinmez, belki "hastalık" buna sebebiyettir ve yazmadan olmaz,
    "çünkü bu acımasız dünyada; geceler, günün çalışmasını siler..".
  • bulutsuzluk özlemi hani sözlerimi geri alamam diyor ya, bresson daha ta 1951'de "sözlerimin geri alınamayacağını ve bunu sonuna kadar kavramam gerektiğini biliyorum." demiş. ben bunun altında şunu dediğini duyuyorum: "sessizce dinlememi geri alamam."

    gene bir unutulmaz katolik-sinematografik vecize: "birinin sahip olmadığı bir şeyi başkasına vermesi ne kadar tuhaf? ah! boş ellerimizin mucizesi."

    bu filmdeki genç taşra papazı aynı anda hem çömez bir terapist, hem kendisi dolambaçlı hasta; hem öğrenci, hem öğretmen. ne zamancık papazdan karamsar doktora dönüşüverdiğimize şaşırıyoruz. filmdeki tüm karakter ve durumlar aynı tek ruhun istasyonları ve halleri. danışmaya gittiği yaşlı/deneyimli papaz terapi pratiğindeki süpervizör-danışman aynı. ama bir yandan da tüm olguları ve içe bakışını, kendi duygularını, itiraflarını bu danışmanlığı bütünlemek, tamamlamak için kullanmak zorunda. cemaatindekilerle aynı soru işaretleri, şüphelerden geçmek, ilerleyeceğine inanmak, kalbini açmak durumunda. eleştiriden, yanlış veya doğru değerlendirilmekten, tefe konmaktan kaçınamaz. fizik yasalarından da kaçınamaz, kaçınmadan.

    türk filmleri için biçilmiş kaftan veremli oyuncu triplerini bir yere kadar oturtup sürdürdükten sonra, genç papaz için beklenmeyen mide kanserine çeviriveriyor yönetmen. mide kanserinin tipik ete karşı tiksinti belirtisini de gözden kaçırmamış.

    not-ek-edit: bu arada robert bresson'un bu bir taşra papazının güncesi filmi daha açılıştan şahmat gibi müthiş, başyapıt, küçük çaplı da değil; destan, ruh destanı gibi geldi. oyunculuk da şaşırtıcı olağanüstülükte. sürrealist ve gerilim unsurları var. resim ve fotoğraf sanatçısı olması yansımış. müthiş inanç ifadesi, iç kararsızlık, inanç şüpheleri var. ben psikoterapi ve terapist eğitimi açısından da okudum. danışmanlık kurumu hakkında. yaşamdaki kararsızlık, değişkenlik, akışkanlık, çaresizlik, saf iyi ve kötünün olmayışı. bresson hem özgün, hem ingmar bergman ve andrey tarkovski'yi haber veriyor, önceliyor. adamın öbür filmlerini beğenmemekten, düş kırıklığına uğramaktan çekiniyorum. rastgele balthazar da kendi başına sessiz başyapıttır onu önceden biliyorum. başka hiç film çekmese bile unutulmaz yönetmen olurmuş.

    aslında 1930 veya 1950'lerde yazılmış bir kitabın başyapıt oluşuna şaşırmayıp 1950'li sinema filminin başyapıtlığına şaşırmak da başka bir ilginçliğimiz, ilginçliğim. o kadar sevdiğim sinemayı bütün doyuruculuğu ve yetkinliğine karşın ikinci sınıf, yan veya çocuk sanat görüşümün çifte standardı.
  • -spoiler-
    bresson'un yer yer mehdi görevi üstlendirdiği genç papazının ızdıraplı öyküsü. ağır anlatım hikayenin içeriğinden geliyor ki çoğunlukla yakın plan çekimler ve mimiklere odaklanılan bir üslup tercih edilmiştir. yanılmıyorsam tek bir sahnede uzak çekim kullanılıyor: o da papaz malikaneye giderken köyün zenginlerinin kızı uzaktan papazı görüyor, kıza yakın plan yapıp papazı uzak ve geniş plandan almıştır. hülasa bu çekim filmi ilerleyen kısımları için ipucudur çünkü kız , papazla konuşmasında papazı küçük gördüğünü söyleyerek papazın dünyasına ve öğretisine ne kadar uzak olduğunu açıkça gösterir. bresson, ustaca bir çekimle bu aslında tek bir görüntüyle vermeyi başarmıştır. filmde papazın köyde malikanesi bulunan zengin bir ailenin fertleriyle yaptığı birtakım konuşmaları takip etmekteyiz. bütün köye papaz hakkında olmadık iftiraları da yayanlar da bunlardır. sözüm ona akıl danışmak için gittiği ileri gelen papazlardan biri de köydeki zengin ailenin amcasıdır. papaza sarhoş olduğu iftirası atılır ve köyde kimse tarafından sevilmez. yapmış olduğu konuşmalardan da anlaşılacağa üzere papazın öğretisi ve yaşantısı , insanları somut dünyasında karşılığı olmayan ve onların acısını , sıkıntısını dindiremeyen köhne inançlarmış gibi gösterilir. ancak bresson , papazı filmin sonunda huzurlu ve inançlı bir şekilde öldürmesi bir nevi köyde papaza karşı olan herkese başkaldırıcı bir yanıt olarak inançsızlığın getirdiği rahatsızlığın karşısına konmuş anti bir argümandır. bunun yanında , isa'nın yaşantısında çektiği sıkıntılar göz önüne alındığında papazın da böyle bir yaşantısı olduğu görülür. zira kontesin kızıyla konuşmaması herkes tarafından söylendiğinde papaz, köyde bulunduğu sürece herkese kapısının açık olacağını söyler. bu da din ve inanç öğretilerindeki dini yaymak ve insanları dine çekmek hususundaki kayıtsız, sınırsız hoş görünün tezahürüdür. bergman'ın kış ışığı ve tarkovski'nin solaris,nostalgia ve kurban filmlerinde yansımalarını görebileceğimiz başarılı, kült bir filmdir. 8,7/10
  • yüzleşme cesaretini gösterebilen, fakat ne ile yüzleştiğini bilmeyenler ırkına mensup bir rahibin iç yolculukları. filmdeki sahneleri ara sıra hatırladıkça rahibin iştahsızlığına ironik olarak filmi izlemeye iştahlanıyorum hep. özellikle rahibin motosiklet üzerindeki çocukça neşesi ve o neşenin sürüklediği düşüncelere daldıkça her zamanki hüznüne tekrardan büründüğü sahne zihnimden hiç çıkmıyor.

    "gizli günahlarımız başkalarının soluduğu havayı zehirliyor."

    işte bu yüzden hasta rahip. bu yüzden hep hasta entelektüeller. çünkü onlar yüzleşebilenler, bütün zehirlerin tadına bakanlardır, gizli günahların izini takip ederken gerçeği ifşa etmek için.
hesabın var mı? giriş yap