6 entry daha
  • (bkz: warhammer 40k)

    uyarı : bu entry olması gerektiğinden fazla uzun bir yazı oldu.

    12. lejyon world eaters'ın* primarch'ı. chaos tarafına geçen primarch'lar arasında en haklı olan kendisidir.

    ----------
    emperor öncesi
    ----------

    angron, tıpkı diğer kardeşleri gibi, galakside rastgele gezegenlerden birine düşüyor, onun düştüğü gezegen de nuceria. angron ilk keşfedildiğinde, bir dağın başında, yanında kanlar içinde yatan eldar cesetleri ile buluyorlar. muhtemelen eldar'lar angron'un neye dönüşeceği ile ilgili bir kehanet aldı ve erkenden öldürmeyi denediler, ama pek işe yaramadı. onu keşfeden adam angron'u alıp köle yapıyor, ve ona ''dağın çocuğu'' anlamına gelen angron adını veriyor.

    nuceria, teknolojik anlamda gelişmiş bir gezegen. halkı yöneten aşırı zengin bir aristokrat sınıfı, ve tabi çoğunluğu oluşturan fakir halk kitleleri var. bu halk kitleleri ayaklanmasın, hem dikkatleri dağılsın hem de biraz eğlence olsun diye sürekli arenada gladyatör dövüşleri yapılıyor. angron da bu arenada dövüşecek kölelerden biri oldu. ilk arena dövüşü, sadece 1 kişinin sağ kalacağı, toplam 100 gladyatörün katıldığı büyük bir gösteriydi. angron, çok genç olmasına rağmen, bir primarch olduğu için rakiplerini birer birer yeniyor. sonra arenaya kenarlardan asit dökmeye başlıyorlar. yavaş yavaş arenada ayak basacak yer azalıyor, bu sefer köleler asitte erimemek için birbirini öldürmeye başlıyorlar. en sonunda, angron, arenanın ortasında ufacık bir tepede son hayatta kalan oluyor.

    angron, doğal olarak bu kölelik zincirlerinden nefret ediyor, bu yüzden sürekli kaçmayı deniyor. isyan çıkarıyor, arkasına destek alıyor ama ne kadar denerse denesin kaçamıyor. nuceria'nın güçlü bir ordusu var, silahları, tankları vs her şeyleri var. bu yüzden her kaçış denemesi başarısız oluyor. angron her ne kadar primarch olsa da ölümsüz değil. neden moration gibi kaçamadığını bilin diye söylüyorum. ayrıca (bkz: mortarion/@warriorwithin)

    bu arada, diğer primarch'lar gibi angron'un da özel bir yeteneği ortaya çıkıyor. mesela sanguinius ve curzegeleceği görebiliyor, alpharius kendini görünmez yapabiliyor, vulkan direkt ölümsüz vs. angron'un yeteneği ise empati ve iletişim. başka insanların (bu durumda gladyatör kölelerin) acılarını kendi içine çekerek çektikleri acıyı dindirebiliyordu. buradaki teori, angron aslında emperor'un diplomatlarından biri, karşısındakini barışa ikna edebilecek ve başka insanlara yardım eden önemli bir figür olacağıydı. sanguinius ve curze emperor'un kahinleri, fulgrim emperor'un sanatçısı, russ ve lion emperor'un savaşçıları vs. yani angron hiçbir zaman sadece savaş için yaratılmamıştı. diğer primarchların aksine, empati yeteneği en yüksek olan kişiydi, ve eğer nuceria'ya düşmeseydi muhtemelen sanguinius kadar sevilen bir figür olacaktı.

    gel zaman git zaman, kendisi gibi başka bir köle gladyatör olan oenomaus ona babalık yapıyor. angron ve oenomaus, beraber arenanın yenilmez ikilisi oluyor. bir dövüşte karşılarına, kafalarına butcher's nails takılmış 2 tane berzerk ogryn çıkarıyorlar. zor bir dövüşten sonra bu ogryn'leri öldürmeyi başarıyorlar, ama gösteriyi izleyen aristokratlar tatmin olmadılar... bu sefer angron'a oenomaus'u öldürmesini emrettiler. angron bunu reddetti, üstüne aristokrata hakaret etti. bunun üstüne aristokratlar ceza vermek amacıyla, demin öldürülen ogryn'lerin kafalarındaki gibi butcher's nails'ları angron'a takıyorlar.

    peki ne bunlar? bunlar direkt kurbanın beynine takılan uzun ve sivri iğnelerdir. beyinin merkezine durmadan sinyaller gidiyor. öfke, nefret ve şiddet haricinde beynin hissettiği bütün duyguları acı ile cezalandırıyor. kurbanın sakinlik ve huzur bulmasının tek yolu şiddete başvurmak oluyor. adrenalini ve kana susamışlığı arttırır, aklı ve mantığı yok eder. nuceria'nın efendileri de arenadaki kölelere bol bol bundan takıyor ki hem daha heyecanlı gösteriler olsun, hem de itaat etmeyen kölelere verilecek bir ceza olsun.

    angron, butcher's nails'ın verdiği öfkeye dayanamayıp oenomaus'u arenada elleriyle paramparça ediyor. biraz sakinleştikten sonra ne yaptığını anlıyor. içini kaplayan kederle çok acı bir çığlık atıyor. o çığlık, şehirde 3 gün yankılandı.

    aristokratların kölesi olmaya daha fazla dayanamayan angron, artık ölümü köleliğe tercih edecek duruma gelmişti. kaçmak için son bir deneme daha yaptı. bu sefer, binlerce (evet, binlerce) gladyatörün katıldığı bir gösteride, son bir ayaklanma çıkardı. yaklaşık 2.000 köle ile arenadan kaçmayı başardı. kaçamayan daha binlercesi ise öldürüldü.

    angron, kendisi gibi gladyatör arkadaşları ile aristokratların şehirlerini yağmalamaya başladı. kendilerine eater of cities adını verdi. bu yağmalama eğlencesi maalesef uzun sürmedi. yaralanma, açlık ve hastalık gibi sebeplerden sayıları 2.000'den 1.000'e düşmüştü. nihayet bir tepede, etraflarını 7 tane ordu kuşatmışken, hep beraber ölüme karşı son bir hücum yapacak iken... gökyüzünden altın sarısı bir ışıkla, emperor of mankind ve adeptus custodes iniverdi.

    emperor, oğlu angron'u yanına çağırdı. ordularına liderlik etmesini, great crusade'in bir parçası olmasını teklif etti. istediği gibi tasarlayabileceği bir ordu, sayısız onurlar ve zaferler... angron, bu teklifi reddetti. beraber büyüdüğü arkadaşlarını bu tepede ölüme terk etmeyeceğini, gerekirse onlarla beraber zalimlere karşı savaşırken öleceğini söyledi. emperor, pek beklenmeyecek biçimde cevabı kabul etti ve gemisine geri döndü.

    angron, tam kardeşleriyle beraber son bir savunma yapacakken, etraflarını saran 7 orduya karşı son kez başkaldıracakken... bir anda kendini emperor'un gemisinin içinde buldu. emperor, angron'un iradesine karşı onu zorla kendi gemisine teleport ettirmişti. angron koşarak geminin camından nuceria'ya baktı. liderlik etmeye söz verdiği kardeşlerinin nasıl katledildiğini çaresizce izlemek zorunda kaldı. sinirinden bir custodes'i öldürdü, ardından emperor'ın yanına giderken, emperor'ın psişik güçleri onu durdurdu. neden diye sordu angron, neden orda kardeşlerine yardım etmediğini, onları kurtarmadığını sordu. emperor cevap olarak, kendi hedeflerinin daha büyük olduğunu, ve bir avuç kölenin onun için bir önemi olmadığını söyledi. angron, nuceria'da ölmesi gerektiğini, ama artık sadece bir hayalet olarak kaldığını söyledi. emperor yanıt olarak, bir hayaletin de işini göreceğini söyledi.

    spoiler vermek gibi olmasın ama bu adam emperor'a ihanet etti.

    emperor, angron'un kafasındaki kabloların ne işe yaradığını öğrenmek için arkhan land'e araştırma izni verdi. ortaya çıkan sonuç ise çok korkutucuydu. butcher's nails'ın ne işe yaradığını öğrendiler, ama iğneler beynin çok derinlerinde iniyor, ve orada kök yapmış durumdalar. iğneleri çıkarmak kesinlikle angron'u öldürecekti. ama öte yandan, iğneler zaten angron'u yavaş yavaş öldürüyordu. şu ana kadar hala hayatta kalmasının tek sebebi primarch olmanın verdiği güçtü. dahası; ameliyatta sadece iğneler takılmamıştı, angron'un beyninin dış korteksinin büyük kısmı da (iletişim ve empati kurabildiği yerler diyelim) kesilip dışarı atılmıştı ve beyni sürekli iyileşmeye çalışıyordu, ama nails'ın verdiği acılar yüzünden iyileşemiyor, sonsuz bir kısır döngüye girmişti.

    emperor angron'a bu durumdan bahsetmedi, sadece great crusade bitene kadar hayatta kalmasını umuyordu. angron'un durumunu birazcık bile olsa anlayan emperor, ki empati kurmak en iyi özelliği değildir, war hounds askerlerine, kesinlikle angron'a el kaldırmamalarını da tembih etti. zaman içinde yağında kavrulup düzelmesini bekledi.

    ----------
    the great crusade
    ----------

    angron war hounds lejyonunun liderliğini aldıktan* sonra, hiçbir şey yapmamayı seçti. odasına soru sormaya gelen her marine'i öldürüyordu. sonunda lejyon lideri gheer konuşmak için angron'un yanına gitti, ama angron onu da öldürdü. bu saçmalığa daha fazla dayanamayan 8. company commander kharn, konuşmak için angron'un odasına gitti. diğer askerlerin aksine, kharn angron'a karşı daha iyi dayandı ve ilk 10 saniyede ölmemeyi başardı. bunu gördükten sonra angron, lejyonunun belki de düşündüğü kadar dandik olmadığına kanaat getirdi.

    angron kendi hayatını askerlerine anlattı. gladyatör kültüründen ve geleneklerinden bahsetti. marine'ler de öğrenmeye aç öğrenciler gibi dinlediler. geneseed'lerini aldıkları baba figürünü anlamaya çalışıyorlardı. ve askerlerden biri bir öneride bulundu; neden lejyonun adını world eaters yapmıyoruz? biz de sizin yanınızda savaşıyoruz, şehirler yerine gezegenler fethediyoruz sadece. angron bu yeni ismi beğendi.

    lejyonunu nihayet sevmeye karar veren angron, adını war hounds'tan, beraber savaştığı kardeşlerinin eater of the cities adından esinlenerek world eaters'a çevirdi. gladyatör geleneklerini uygulamaya koymak için, war hounds'un gezegeni bodt'a gitti. standart astartes eğitimlerini kaldırdı. onun yerine askerleri arenalarda, tıpkı yanında büyüdüğü kardeşleri gibi gladyatör dövüşlerinde test etti. dövüşlerde hayatta kalanlar ise world eaters'ın bir parçası olmaya hak kazandılar.

    space marine'lerin en sevdiğim özelliklerinden biri de, köklerini aldıkları primarch'ları anlamaya ve onlara benzemeye çalışmaları. mesela iron hands lejyonunda primarch ferrus manus bir kazada kolunu necron metaline kaptırıyor ve kolu metale dönüyor. bunu gören askerler primarch'ı daha iyi anlamak için kendi kollarını kesip yerine bionic takmaya başlıyorlar. ferrus manus her ne kadar müslüm gürses misali ''nooolur kendizi kesmeyin!'' dese de adamları durduramıyor. şimdi, angron'un kafasında butcher's nails olduğu için askerler primarch'a yeterince bağlanamıyorlar çünkü iki taraf farklı beyinlere sahip. primarch'a daha fazla yaklaşmak için bu sefer askerler de kafalarına o butcher's nails'ın takılmasını istiyorlar.

    angron butcher's nails'ın, her ne kadar ölümcül bir teknoloji olsa da, savaş sırasında kullanıcıya sağladığı faydaların da farkındaydı. bu yüzden kendi askerlerine de bunlardan takılmasını emretti, ama çok eski ve ilkel bir teknoloji olduğu, ve ortada bir stc* olmadığı için techmarine'ler ve apothecary gahlan surlak, tasarımı 0'dan yapmak zorunda kaldılar. ilk denemeleri başarısız oldu ve bütün kullanıcıların ölümüne neden oldu. daha iyi bir tasarım için üzerinde çalışmaya başladılar.

    bu sırada, angron, hem öfke dışında hiçbir duyguda huzur bulamadığı, hem de askerlerinin kendisi gibi butcher's nails'a dayanıklı olmadığı öğrenince depresyona giriyor ve tek başına izole bir gezegene kaçıyor. yabani bir hayat yaşayıp bir şekilde ölmeyi bekliyordu. 2 yıl sonra, kharn onu tekrar buldu. nuceria'daki kardeşleri eğer onun bu halini görseydi utanacaklarını söyledi, ve angron'u tekrar lejyonuna kazandırdı. ve nihayet angron, world eaters'a sahada liderlik etmeye başladı.

    world eaters sahaya ilk indiğinde, diğer lejyonlar ve primarch'lar şok içinde kaldılar. daha önce hiç görmedikleri bir şiddet ve vahşiliğe şahit oldular. düşmanın üstüne, hiç korkmadan koşuyor ve hepsini kılıçtan ve baltadan geçiriyorlardı. bu hızlı koşmanın bedeli de, diğer lejyonlara kıyasla daha yüksek asker kayıpları oluyordu tabi. işini biraz daha temiz yapan roboute guilliman, düşmana kafa göz dalan world eaters'tan pek hoşlanmadı. böyle bir vahşetin astartes'lere yakışmadığına inanıyordu. çünkü onun vizyonunda, savaş sonsuza kadar sürmeyecekti, ve astartes'in savaş olmadan da var olması gerekiyordu. world eaters'ın, emperor'un ve imparatorluğun vizyonunun altında kaldığını düşünüyordu.

    bu düşmana kafa göz dalma stratejisi her zaman işe yaramıyordu maalesef. ghenna gezegenine geldiklerinde, gezegende yaşayan insanların aslında insan olmadıklarını, terminatör gibi insan kılığında robotların olduğunu gördüler, ve bunlardan milyonlarca vardı. yapay zeka büyük bir tehdit olduğu için, gezegenin ele geçirilmesi için angron ordusuna 31 saat (nuceria'da bir günün süresi) süre verdi. bu süreyi tutturamayınca, angron desimasyon emri verdi. her 10 askerden 1'i, diğer 9'u tarafından öldürüldü. sonra ikinci 31 saatlik süre başladı. world eaters yoğun bombardıman yardımı ile gezegende biraz ayak basacak sabit bir yer kazanmayı başardı, ama yine 31 saati geçtiği için, ana gemi the conqueror'a döndüler.

    angron, komutan mago'ya desimasyon emri verdi, ama mago bunu reddetti. bu sefer angron mago'ya ilk kimin öleceğine sen karar ver o zaman dedi. mago bunu da reddetti. angron bir anda öfke patlaması yaşadı ve odadaki herkesi öldürmeye başladı. librarian'lar angron'u psişik güçleri ile bayılttılar. hemen ardından gahlan surlak odaya girdi, ve yeni tasarlanmış butcher's nails'ların hazır olduğunu söyledi. mago, kharn ile konuştu. lejyonun böyle karanlık bir yola girmemesi gerektiğini söyledi. ama kharn'ın umurunda değildi. yeni tasarlanmış butcher's nails'ları ilk takan kharn oldu. angron uyandığında, oğullarının tıpkı onun gibi butcher's nails ile donatıldığını gördü. bütün lejyon bunu kabul etmedi. komutan mago ve onun destekçileri bu değişimi reddetti.

    butcher's nails ile donatılmış yeni world eaters, gezegeni almak için eşi benzeri görülmemiş bir saldırı yaptı. beyine durmadan pompalanan hormonlar, öfke, şiddet ve nefret dışında her duyguyu cezalandıran şoklar, artan agresiflik, kana susamışlık derken, şehirdeki terminatör ordusu daha fazla dayanamayıp yeniliyor. sonunda, bu terminatörleri kontrol eden odaya kharn giriş yapıyor. tüplerin içinde hayata tutunmaya çalışan insanlar olduğunu görüyor. en başından biri gezegendeki yapay zekaları kontrol edenler bu az sayıdaki insanlardı. bu insanlar hayatta kalmak için yalvarıyorlar, ama nafile. kharn hepsini kendi elleri ile öldürüyor.

    bu sırada dışarıda, lejyon komutanı mago, artık yapacak bir şey kalmadığını, angron'un ve kharn'ın emperor'ın önünde yargılanmaları gerektiğine karar verdiler. mago ve yeni world eaters arasında bir iç çatışma çıkıyor, kharn mago'yu öldürdükten sonra geriye kalan destekçiler teslim oldular.

    ----------
    the night of the wolf
    ----------

    world eaters'ın yaptığı katliam, astropath'ların hissedebileceği kadar şiddetliydi. yaşananları duyan leman russ, olayı kontrol altına almak için angron'la ''görüşmeye'' karar veriyor. bazı yerlerde emperor'ın bizzat leman russ'ı görevlendirdiği yazıyor, lakin pek emin değilim, çünkü leman russ kardeşlerini denetlemeyi kendi hakkı olarak gören bir zorbadır. ben kendi kafasına göre karar verdiğine inanıyorum.

    leman russ ghenna'ya geldiğinde angron'u karşısına aldı, ve bu butcher's nails saçmalığını bırakmasını, hem kendini hem de lejyonunu mahvettiğini söyledi. angron reddetti, ardından iki primarch bir düelloya başladı, tabi iki lejyonun askerleri de birbiriyle savaşmaya başladı. düelloda kimse birbirine üstünlük kuramadı. russ ne zaman avantajı yakalasa, angron farkı kapattı. ne zaman angron bir açık bulsa, russ hemen karşılık verdi.

    bu düello sürerken, space wolves askerleri iki primarch etrafında bir çember oluşturmaya başladı, ve düelloyu takip ettiler. sayıları çok değildi, belki angron'u öldürmeye güçleri de yetmezdi, ama russ, askerlerine o çemberi yapmalarını emretmişti. peki world eaters askerleri, onlar neredeydi? onlar angron'un düellosundan haberleri bile yoktu. tek yaptıkları şey space wolves'ları öldürmekti, etraflarından ne olup bittiğinden haberleri yoktu. o kadar kana susamışlardı ki, primarch'larını yalnız bıraktıklarının farkında değillerdi.

    sonunda, space wolves çok kayıp vermiş, leman russ düelloyu kazanamamış, gemilerine geri çekilip gezegeni terk etmişti. bu, angron için büyük bir zaferdi, o kadar gururlandı ki bu hikayeyi lorgar'a anlattı. lakin, lorgar hikayeyi dinledikten sonra angron'a ''yani sonunda russ kazandı?'' dedi. angron şaşırdı. lorgar'ın neden bunu düşündüğünü anlamadı. russ'ı yenmişti, kurtları öldürmüştü ve hayatta kalanlar kaçmıştı. bu nasıl bir kayıp olabilirdi ki?

    leman russ, oraya angron'u öldürmeye gitmemişti. asıl istediği, angron'a askerlerinin ne hale geldiğini göstermekti. eğer isteseydi o çemberin etrafına 50, belki 100, hatta 10.000 asker yığıp angron'u öldürebilirdi. kendi askerlerinin kana susamışlığı gözlerini o kadar köreltmişti ki, primarch'larının kapana kısıldığını bile fark edememişlerdi. ama russ angron'u öldürmedi, hiçbir zaman amacı bu değildi.

    bu tabi angron'un umurunda olmadı. günün sonunda gezegende kimin kaldığı kimin kaçtığı belliydi, onun umurunda olan tek şey buydu.

    ----------
    horus heresy
    ----------

    heresy'nin başında, angron horus'un teklifini ilk kabul edenlerden biriydi. emperor'ın ona nasıl davrandığını düşününce, motivasyonunu açıklamaya çok gerek yok diye düşünüyorum. öte yandan, angron'un bu teklifi kabul etmesinin başka bir nedeni de horus'tan emperor'a kıyasla daha az nefret etmesi ve daha tolere edilebilir bulmasıdır.

    lorgar ve angron, beraber ultramar sistemine saldırdılar ve ultramarines'e karşı büyük zaferler kazandılar. ama bu savaş sırasında lorgar, kardeşi angron'un davranışlarının biraz fazla kötüye gitmeye başladığını fark etti. butcher's nails artık onu gerçekten öldürmeye başlamıştı ve angron'un fazla vakti yoktu. lorgar, angron'a bir söz verdi. beraber nuceria'a gidip, bu ilkel butcher's nails teknolojisini bütün detaylarına kadar öğreneceklerdi, ardından da gezegeni ateşe verip küle çevireceklerdi.

    angron yeniden nuceria'a indiğinde, ilk gittiği yer kardeşlerinin son direnişlerini verdiği tepe oldu. yerlerde sadece kemik ve kafatasları vardı. angron bu acıya daha fazla dayanamadı, içindeki hüzün göğsüne sığamıyordu. birkaç kafatasını zırhındaki zincirlere takıp şehre doğru yürüdü. öğrenmek istiyordu, şehirdekilerin bu zorla teleport ettirilme olayından haberleri yoktu sonuçta, değil mi? kardeşlerinin hikayesini bir de nuceria halkından dinlemek istedi. ve aldığı yanıt, angron'un korkak bir köpek gibi kaçtığı oldu.

    angron... bu yanıtı hiç beğenmedi...

    önce odadaki herkesi öldürdü, ardından şehirdeki herkesi öldürdü, ardından gezegendeki herkesi öldürmeye başlamışken... roboute guilliman gezegene iniş yaptı. calth savaşında büyük kayıplar vermiş olsa da, muazzam taktik ve stratejileri sayesinde hala 2 lejyona karşı savaşabiliyordu. ve leman russ'ın aksine, guilliman oraya 2 kardeşini öldürmek için gitmişti. ve lorgar, beklenmedik biçimde guilliman'a karşı koyabiliyordu. ağır yaralanmıştı, ama guilliman'ı da yaralamayı başlamıştı. iki primarch bir anlığına durmuşken, bir anda sahneye angron, elinde 2 tane chainaxe ile girdi, ve bütün öfkesiyle saldırmaya başladı.

    zaten yaralı olan guilliman angron'a karşı koyamıyordu, tek yapabildiği şey kendini savunmaktı. ama lorgar, çok daha kötü bir şey gördü. angron'un gezegene geldiğinden beri yaşadığı tüm acılar, butcher's nails'ın bu acıları daha fazla acı ile cezalandırması derken, angron bu sefer gerçekten ölmeye başlamıştı ve belki birkaç dakikası kalmıştı. sonunda guilliman, angron'un göğsüne sağlam bir yumruk vurdu, ve kafataslarından biri yere düştü. o kafatasının kime ait olduğundan habersiz, ayağıyla ezip toza dönüştürdü. o ezilen kafatası, angron'u bambaşka bir seviyede delirtti.

    çok az zamanı kaldığını anlayan lorgar, kardeşini ölümden kurtarmak için, daha önce hiç yapmadığı bir ritüele başladı...

    gezegenin gökyüzü bir anda kırmızıya döndü. daha önce kimsenin duymadığı sesler, çığlıklar, fısıltılar, hisler... gökte bir kan yağmuru başladı.

    angron'un önce kasları kitlendi. ardından beyni yanmaya başladı. kanı önce civaya, ardından lava, sonunda lanetli bir ateşe döndü. öfkeden, acıdan ve hüzünden çığlıklar atan angron'un beden parçalanmaya başladı. daha büyük, daha mükemmel bir şekil alıyordu... primarch'larının bir şeytana dönüşmeye başladığını gören world eaters librarian'ları, angron'un ruhunu bedeninden ayırmayı denediler. olmadı. ardından çaresizce lorgar'a saldırmayı denediler, o da başarısız oldu.

    ve sonunda, gökten kanlar yağarken, angron mükemmel formuna kavuştu! khorne'un yeryüzündeki elçisi, angron, bir deamon prince'e dönüştü!

    .
    .
    .

    blood for the blood god!

    skulls for the skull throne!

    .
    .
    .

    guilliman, angron'un dönüşümü sırasında ağır yaralı biçimde gezegeni terk etti. angron ise, hem kendine hem de lorgar'a saldıran bütün librarian'ları kendi elleriyle öldürdü. artık world eaters'ın dönüşümü tamamlanmıştı. tam lorgar'ın planladığı gibi, khorne'un yeryüzündeki askerleri olmuşlardı.

    ----------
    siege of terra
    ----------

    siege of terra hikayesi henüz bitmediği için çok fazla bir şey yazmak istemiyorum, entry'nin geri kalanının aksine kısa tutmaya çalışacağım.

    terra'ya ilk ayak basan kişi olma şansını mortarion'a kaptıran angron, sinirden gemidekileri öldürmeye başladı. lakin, angron'un yavaştan techpriest'e yaklaştığını fark eden lotara sarrin; kharn'a ve night lords kaptanına döndü, ve angron'un üstüne bir teleport aleti takmasını emretti, çünkü o techpriest ölürse gemiyi yürütmesi imkansız olacaktı.

    kharn, herhalde 7-8 metre boyundaki angron'u karşısına aldı, yediği tüm dayaklara rağmen o aleti takmayı başardı, ve angron'u bizzat perturabo'nun tasarladığı bir labirentin içine ışınladı. psişik bariyerleri aştıktan sonra geminin hava kilitlerini açtılar, angron'u direkt uzaydan dünyaya meteor gibi fırlattılar.

    angron, terra'ya ayak bastığı (ya da düştüğü) andan itibaren kimse onu durduramadı. fakat daemon primarch için artık marine'ler çerezlik olmuştu. ne angron'u, ne de world eaters'ı kimse durduramıyordu. taa ki imperial palace'a gelene kadar. çünkü orada herkesin saygı duyduğu biri vardı, sanguinius.

    sanguinius kesinlikle en güçlü primarch'lardan biri, belki de en güçlüsü. tek bir gün içinde 2 tane greater daemon'ı warp'a geri yollayabilecek kadar güçlü biri hem de. peki bir daemon primarch? günlerdir durmadan sarayı savunan yaralı sanguinius'ın gücü angron'a yetebilir mi?

    maalesef yetmiyor. sanguinius her ne kadar daha hızlı, çevik ve zeki olsa da, daemon primarch angron'a gücü yetmiyor. ne kadar vurursa vursun, ne kadar yararlarsa yaralasın, angron hemen iyileşiveriyordu. üstelik, sanguinius giderek yoruluyor ve the eternity gate'te sürekli geri gidiyordu. sonunda angron sanguinius'u yakaladı ve kılıcıyla karnından yaraladı. sanguinius artık avucunun içindeydi, bu hiç olmadığı kadar yakındı. artık işi bitirmek için angron hamle yapmaya hazırlandı.

    ama bu tam olarak sanguinius'ın planıydı ve kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şeyi yaptı.

    ellerini kurtardı, ardından angron'un kafasındaki butcher's nails'ları koparmayı denedi. birazcık geriye doğru giden iğneler sayesinde angron'un beyni bir anlığına normale döndü. bir anlığına, yıllar önce nuceria'da kaybettiği benliğini, kişiliğini tekrar hatırladı. bunca zamandır angron'a acı veren şey sadece butcher's nails değildi, bir yandan sürekli iyileşmeye çalışan beyniydi. o lanetli daemon bedenin içinde bile hala, angron'a ait sürekli iyileşmeye çalışan ufak bir parça kalmıştı.

    bu değişime dayanamayan angron, sanguinius'a durması için yalvardı. ama durmadı. sonunda butcher's nails'ın birkaç tanesi angron'un beyninden çıktıktan sonra angron gücünü kaybetti ve her ölen daemon gibi warp'a gitti. angron'un öldüğünü gören hain chaos askerleri bu sefer kendi aralarında savaşmaya başladılar, horus öldükten sonra hepsi eye of terror'a geri kaçtı.

    ----------

    angron'un bilinen hikayesi bu kadar. heresy sonrasında da varlığını sürdürüyor, grey knights'a karşı savaşmışlığı falan var, ama bence bu kadar yeter.

    bence angron'un harika bir hikayesi var. hikayenin başlangıcından sonuna kadar, angron'a hiçbir seçim şansı verilmiyor. hep en kötü ihtimal, hep en kötü sonuçlar. diğer primarch'ların özgür iradeleri var, verdikleri doğru ve yanlış kararlar var. ama angron'da hiçbiri yok, çünkü angron'un özgür iradesi elinden alındı. öfke ve nefret denince ilk akla gelen primarch kendisi olsa da, bunda kendisinin hiçbir günahı yok. dağın tepesinden bırakılan kar topu gibi giderek büyüyen bir felaket. bazıları magnus did nothing wrong diyor, ben buna katılmıyorum.

    angron did nothing wrong
hesabın var mı? giriş yap