• önceleri 14. lejyon death guard'ın primarch'ı iken, şimdilerin ise nurgle'ın demon prince'i.

    zehirli sislerle örtülü barbarus'ta büyüyen azrail-necromancer temalı bir kişiliktir kendisi.
  • kendilerinin tam ismi; mortarion, daemon primarch of nurgle'dır.
    masaüstü oyununda 9. edisyonda ocak 2021'de çıkan codex'te güçlenmiş bir kendine gelmiştir.
    morty'miz bir primarch tabi sonuçta.
  • (bkz: warhammer 40k)

    emperor'a ilk ihanet eden primarch'lardan biridir. nurgle'un 1 numaralı favorisidir. leyjonunun adı death guard'dır.

    great crusade başlamadan önce tzeentch, emperor'un bütün oğullarını galakside rastgele gezegenlere dağıttı. mortarion en talihsiz olanlarından, çünkü onun düştüğü gezegen barbarus, sayısız hastalığın olduğu, ölümle dolu ve uzaylı (xeno) necromancer'larla dolu bir gezegen. bu büyücülerin lordu, mortarion'ı gezegenin en pis köşelerinden birinde keşfediyor. yalnız başına bir bebek, ama gezegendeki en zararlı ve tehlikeli yerde olmasına rağmen hala ölmemiş. overlord büyücü bunu baya garip bulup bebeği evlat ediniyor, ve ona mortarion (child of death) adını veriyor.

    büyücü lord'lar, mortarion'u izole bir kafeste büyütmeyi denediler. ona eğitim verdiler, besleyip büyüttüler, ama en nihayetinde lord'ların emri altında bir kafeste yaşıyordu. kendisi de bu sözde eğitimin iyi bir yere gitmediğini fark edince, primarch olmanın verdiği güçle kafesinden kaçtı ve gezegende kendisi gibi insanları aramaya başladı.

    gel zaman git zaman, mortarion gezegenin daha az tehlikeli yerlerinde hayatta kalmaya çalışan insanları ziyaret ediyor, tarlalardan hasat kaldırıyor, tabi elinde tırpan var, burası önemli. bu köylerden birine gezegenin lord'ları saldırıyor, ve mortarion elindeki tırpanla bu savaşa liderlik edip kazanıyor. zaman içinde arkasına aldığı destekle ordusu büyüyor, lord'ları birer birer yenip gücüne güç katıyor. kurtardığı insanlardan biri de typhus.

    mortarion'un psyker'lara ve insanları köle yapan lord'lara karşı öfkesi tükenmek bilmiyordu. barbarus'taki neredeyse bütün lord'ları öldürdü, lakin bir tek kişi hariç. gezegenin en yüksek dağında oturan, onu çocukken evlat edinen büyücü. geriye bir tek o kalmıştı, ama o dağı ele geçiremiyordu. gezegendeki en toksik, en zehirli, en ölümcül nokta orasıydı.

    tüm bu gidişatın ortasında, gezegene emperor'un bizzat kendisi geliyor. mortarian'ı kendi tarafına çekmek için ona bir lejyon kurmayı ve onun emri altında çalışmayı teklif ediyor. mortarion bu teklifi reddediyor. çünkü ona göre, başkasının ayağına taktığı zincirler, ölümden daha beterdir. emperor bu tepkinin üzerine mortarion'a bir seçim sunuyor.

    '' eğer şimdi o dağa çıkıp overlord'u öldürürsen, ben burayı terk ederim ve seni bir daha rahatsız etmem. ama olur da yapamazsan, o zaman bana hizmet etmek zorunda kalırsın. ''

    mortarion, dağın gayet yüksek bir noktasına kadar çıkıp, kalenin kapısında overlord'u düelloya davet etmek için bağırıyor, ama dağ o kadar zehirli ki, üstündeki zırh erimeye başlıyor, cildi kuruyup çürüyor, derisiyle zırhı birbirine yapışmaya başlıyor. mortarion çaresizlikten dizlerinin üstüne düşüyor. bunu gören overlord (mortarion'u evlat edinen büyücü) kalenin kapısından çıkıp mortarion'ı öldürmeye geliyor. bunu gören emperor ''yok bu böyle olmayacak'' deyip hemen mortarion'ın yanına koşup overlord'un kafasını tek bir kılıç savurmasıyla uçuruyor.

    mortarion bu duruma çok sinirleniyor, çünkü ömrü boyunca arzuladığı intikamı emperor bir anda elinden çaldı. ihanetin ilk tohumları burada atılıyor. barbarus, zayıf olanın öldüğü acımasız bir gezegen. mortarion bütün hayatı boyunca kendi gücünü ispatlayarak gezegende ait olduğu noktaya geldi. sahip olduğu her şeyi kendi bileğinin hakkıyla aldı. lakin, bu son overlord meselesinde, hem mortarion bileğinin o kadar güçlü olmadığını öğrendi, hem de kendi hakkıyla almadığı bir zafer hediyesi aldı. yani onun bakış açısına göre, üst üste 2 defa aşağılandı, bu yüzden emperor'a karşı içten içe bir nefret duymaya başladı.

    emperor, mortarion'a leyjonu için kutsal terra'dan gayet kalabalık bir ordu getirmişti. mortarion ise, kendi evi olan barbarus'taki askerleri yanında görmek istediği için ordusunun çoğunluğunu onlardan oluşturdu. lejyonun adını death guard koydu ve great crusade'e katıldı.

    biraz death guard'ı kabaca özetleyelim. death guard, 18 lejyon arasındaki en inatçı ve en dayanıklı askerleri içeriyor. zaten geldikleri gezegenin acımasın atmosferinde büyüdükleri için, aşırı uç savaş şartlarına ve yoğun ateş altında çatışmaya dayanıklılar. hatta, bizzat emperor'un terra'dan yanında getirdiği askerler, barbarus'ta büyümüş askerlerin yanında zayıf kalıyor, herkes de bunun farkında. silahları özellikle zehirli, kimyasal ve hastalık yayma üzerine yoğunlaşıyor. pek savaşmak istemeyeceğiniz adamlar yani.

    ilk primarch olan horus, mortarion ile çok iyi anlaşıyor. onun taktiklerine değer veriyor ve savaşta ortak stratejiler kuruyorlar. mesela, death guard düşmanın bütün ateşini üstüne çekip dikkatini dağıtırken, arkalarından luna wolves saldıra geçiyor gibi. hatta o kadar iyi anlaşıyorlar ki, horus mortarion'u chaos tarafına davet ettiğinde, neredeyse hiç düşünmeden kabul ediyor. hatta ve hatta, kutsal terra'ya ilk ayak basan lejyonlardan biri death guard oldu.

    terra'daki savaş kısmen başarısız olunca, death guard gemilerine atlayıp eye of terror'a geri dönüyorlar. lakin yoldayken typhus, gemideki bütün psyker'ları, biraz öfkeden, biraz da yobazlıktan öldürüyor. bu neden önemli? çünkü warhammer 40k'da uzay gemileri warp aracılığı ile bir noktadan diğerine gidebiliyorlar. warp içinde gidecekleri yönü bulmak için de her gemide astropath'ler bulunur. typhus'ın öldürdüğü psyker'lar arasında bunlar da vardı. şimdi gemi nereye gideceğini bulamıyor.

    mortarion buna sinirlendikten sonra typhus diyor ki ''abi çok kızacaksın ama ben de psyker'ım, çok kızıyorsun diye hep sakladım. sen şu geminin dümenini bana ver, ben sürerim gemiyi'' diyor. mortarion, biraz da çaresizlikten, ''tamam, ne yaparsan yap!'' deyip kontrolü typhus'a veriyor. bunu kasıtlı mı yaptı yoksa kazara mı yaptı bilmiyorum, ama typhus gemiyi, doğrudan chaos tanrısı nurgle'ın önüne götürüyor.

    nurgle, death guard askerlerine en güzel hediyelerini veriyor. sayısız ölüncül hastalık marine'ler arasında yayılıyor. destroyer plague ve nurgles rot... köpek boyutunda sivrisinekler etlerini koparıyor, kemiklerinden dikenler çıkıp hem etlerini hem zırhlarını içeriden deliyor, etleri çürüyor, gözleri yumurta gibi kaynayıp haşlanıyor. bazıları intihar etmek için bıçaklarına uzanıyor, ama o bıçaklar bile paslanıp eriyor.

    işte bu noktada, death guard'ın acıya dayanıklılığı onlara bir işkence dönüyor. normalde bizzat nurgle'ın vereceği bu kadar hastalığın normal bir marine'i öldürmesi gerekirdi. ama barbarus'ta harmanlanmış bu askerler, isteseler bile ölemiyorlardı. mortarion'ın gözleri önünde bütün gemi acıdan kırılıyor, yerlerde sürünüyordu, ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. işte o anda papa nurgle, mortarion'un kulağına fısıldıyor.

    '' gel, ordunu ve kendini bana teslim et, ben de çektikleri acıyı bitireyim... ''

    mortarion teklifi kabul ediyor, ve bütün lejyonunu nurgle'a teslim ediyor. nurgle ise, askerlerin acı çekmesini durduruyor, ama hastalıklarını iyileştirmiyor. artık death guard, nurgle'ın hediyelerini hiç acı hissetmeden üzerlerinde taşıyabilecek. zaman içinde hepsi birer birer plague marine'lere, nurgle'ın tam istediği hizmetkarlara dönüşüyor.

    mortarion ise demon primarch rütbesine yükseliyor. üstelik, nurgle ona eye of terror'da bir gezegen hediye ediyor. mortarion bu gezegeni, barbarus'un bire bir aynısı olacak biçimde yeniden inşa ettiriyor. ve tabi ki, barbarus'un en yüksek dağını da yaptırıyor, ve kendi tahtını da o dağın tepesine yerleştiriyor. tıpkı hayatının başında, intikam almak istediği overlord gibi, dağın tepesinden gezegenini izliyor.
  • çürümüş melek, 14. lejyonun efsanevi mutlak efendisi.
hesabın var mı? giriş yap