• malum olduğu üzere kimi entrylerde "tanrı yok evrensel düzen var" demiştim. bu sözümün temel amacı şuurlarda deprem etkisi oluşturup sarsmaktı. zaten tanrı kelimesi çoğunlukla "ilah" manasında alınır ve "ilah" kelimesi genelde bâtıl mabudlar için kullanılır.

    imam-ı rabbani hazretlerinin net beyanı üzere, allah son derece tenzihiyeti gereği ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde, sonsuz kere ötelerin ötesindedir.

    "kim inkar ederse bilsin ki allah âlemlerden ganîdir(müstağnidir)" (ali imran 97)

    bizimle allah arasında sonsuz mesafe vardır. ancak ne kadar gariptir ki, bu ötelerin ötesinde olma durumu uzaklık yönünden değil, yakınlık yönündendir. evet biz allah'a sonsuz uzağız ama o bize bizden daha yakındır.

    buna akrebiyet-i ilahiye denilir. (akrebiyet= pek yakın, ziyade yakın). bir ayna düşünün. üzerine güneş aksetmiş. bu aynada oluşan güneşin bir suretidir. uzaydaki hakiki güneşin ayna üzerine düşmüş görüntüsüdür veya gölgesidir. asıl ve gölge kavramları imam-ı rabbani hazretlerinin ortaya koyduğu bir ilimdir.

    insan denen canlı güneşe(allah'a) ayna mertebesindedir. sair mahlukat ise güneşin tam suretini yansıtmaya kabiliyetli değildir. güneş, insan aynasına tam bir suretini yani zatının tecellisini bırakırken, diğer mahlukata ancak renklerini(isim ve sıfatlarının gölgesini) bırakır. insanda zatıyla hazırken, diğerlerinde renkleriyle hazırdır.

    buradaki incelik şudur: aslın gölgesine olan yakınlığı, gölgenin kendisine olan yakınlığından ileridir. normalde bir şeyin kendi kendisine olan mesafesi sıfırdır ve bundan daha öte bir yakınlık düşünülemez. ancak "asıl ve gölge" mevzusu ortaya çıkınca artık başka bir level'a geçmiş oluyoruz ve kural değişiyor.

    akrebiyet-i ilahiye kuran'da şu ayette belirtilir:

    "gerçek şu ki, insanı yaratan biziz. benliğinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız" (kaf 16)

    evet, allah bize bizden daha yakındır. "ben" diye işaret ettiğimiz hakikat aslında "hu"ya irca olur bu nedenle. biz bilsek de bilmesek de...ancak bizim ona sonsuz uzak oluşumuz, bizde "zan" kapısını açmıştır.

    “allah şöyle buyuruyor: ben kulumun zannı üzereyim. beni zikrettiği zaman onunla beraberim. eğer beni yalnız başına anarsa, ben de onu yalnız anarım. şayet beni bir toplulukla beraber anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.”(buhârî, tevhîd 15; müslim, zikir 2, 19, 50; tevbe 1)

    biz allah hakkında zannederiz yalnızca. lakin zan var, zan var...madem zandan kurtuluş mümkün değildir, o zaman her geçen gün allah hakkındaki zannımızı bir üst basamağa çıkarmakla yükümlüyüz. aksi takdirde "bir günü bir gününe eş olan aldanmıştır" hadisinin kapsamına girer ve aldananlardan oluruz.

    şah-ı nakşibend hazretleri, "mutlak tevhid mümkün değildir" buyurmuştur. yani "aynamızda oluşan güneşin sureti, hakiki güneşin aynısı değildir ve her geçen gün daha yüksek çözünürlüklü bir güneş suretine terakki etmeliyiz" demektir bu söz.

    "evrensel düzen" kavramı bilinçleri üst basamaklara zorlamak ve kişinin kendi rabbinden, alemlerin rabbına yükselmesi için kasten ortaya konulmuştur. zihinleri basit bir tanrı tasavvurundan daha gelişmişine yükseltmek için ihdas edilmiştir. evren üzerinde tefekkür ederken bilinçte oluşacak tanrı zannına hapsolmamak gerektir. zira hep bir üstü vardır ve asla sonu yoktur bu işin.

    not: imam-ı rabbani hazretlerinin ilmi, muhyiddin-i arabi hazretlerinin tenzih-teşbih tanımının çok çok ötesine geçer. çok ayrıntıya girmek istemedim bu yazıda; kafalar iyice karışmasın diye...

    not2: esasen allah'ı inkar etmek mümkün değildir. sistem öyle dizayn edilmiştir çünkü. inkar eden ancak kendi çürük zannını inkar eder; kendi çürük zannına yüz çevirir.

    iman eden de ancak kendi tecellisine iman eder. yani insan mutlak mümin bile olamaz. mutlak mümin, allah'tır. "mümin" allah'ın isimlerinden biridir zaten. peygamber vefat ederken,

    seni hakkıyla bilemedik ya maruf!
    sana hakkıyla ibadet edemedik ya mabud!

    buyurmuştur.
  • evrenin düzenini oluşturduğu varsayılan şaşırtıcı bir erdemler/değerler listesi eski sümer kil tabletlerinden günümüze kadar gelmiş. [joseph campbell'in tanrının maskeleri kitabından]:
    1. üstün yöneticilik
    2. tanrısallık
    3. yüce ve ebedi taç
    4. krallık tahtı
    5. yüce saltanat asası
    6. saltanat nişanları
    7. yüce emanetler*
    8. çobanlık
    9. krallık
    10. ebedi kraliçelik
    11. 'kutsal hanım' olarak bilinen ruhani görev
    12. 'işip' olarak bilinen ruhani görev
    13. 'kumak' olarak bilinen ruhani görev
    14. 'gutug' olarak bilinen ruhani görev
    15. gerçek
    16. öteki dünyaya inmek
    17. öteki dünyadan çıkmak
    18. 'kurgarru' olarak bilinen harem görevi*
    19. 'girbadara' olarak bilinen harem görevi
    20. 'sagursak' olarak bilinen harem görevi
    21. savaş bayrağı
    22. sel
    23. silahlar
    24. cinsel birleşme
    25. fahişelik
    26. hukuki mevzuat
    27. dilekçe
    28. sanat
    29. kült odası
    30. 'gök hiyerodülü' (tapınağa bağlı köle)
    31. 'gusilim' olarak bilinen müzik aygıtı
    32. müzik
    33. yaşlılık
    34. kahramanlık
    35. iktidar
    36. düşmanlık
    37. dürüstlük
    38. kentlerin yıkılması
    39. ağlama
    40. kalbin sevinmesi
    41. sahtelik
    42. asi ülke*
    43. iyilik
    44. adalet
    45. ahşap işçiliği sanatı
    46. metal işçiliği sanatı
    47. yazıcılık
    48. demircilik sanatı
    49. deri işçiliği sanatı
    50. inşaatçılık sanatı
    51. sepet örücülük sanatı
    52. zeka
    53. dikkat
    54. kutsal arınma
    55. korku
    56. terör
    57. mücadele
    58. barış
    59. yorgunluk
    60. zafer
    61. danışma
    62. sıkıntılı yürek
    63. yargılama
    64. karar
    65. 'lilis' denen müzik aygıtı*
    66. 'ub' denen müzik aygıtı
    67. 'mesi' denen müzik aygıtı
    68. 'ala' denen müzik aygıtı
  • (bkz: cosmic) (bkz: order) (bkz: kozmik oda)
  • deli dehşet bir işleyişi olan düzen.
    bir an, ama sadece bir an bile bu işleyişe "gerçekten" şahit olunduğunda delirmemek elde değil. müthiş ötesi, aklın hayalin alamayacağı kadar ilginç.
    adına karma da desek, evrensel düzen de desek fark etmiyor ve bu şaşkınlığın boyutu, derecesi azalmıyor.
hesabın var mı? giriş yap