• "ritchie? would you do me a favor and fuck my pussy for me?" (bkz: from dusk till dawn)
  • biri "naber?" dediginde genelde verdigim cevap..
  • iyi olma durumu.
  • iyilik bir yere kadar iyiliktir, bir yerden sonra, kerizlik, kullanılma durumuna gelir. ki$i ona bir kez yardım amaçlı iyi davrandığınızı görünce, size alışır ve sürekli gelir, bir daha bir daha derken sizin iyilik duygularınız böylece git gide ölmeye başlar.

    insanların neden birbirine iyilik yapmadıklarını sanıyorsunuz, işte bundan. bokunu çıkartıyorlar her iyiliğin. (bkz: yuz verince astar istemek)
  • (bkz: iyilik yapmak)
  • bir süre sonra göreve terfi eden işler..
    (bkz: yaptığın iyilikler bir süre sonra görevin olur)
  • iyilik kavrami tarihsel acidan incelendiginde insanin ruhsal guzelliginden degil tam tersine insanlarin cikarci, bencil, gucsuz, ve korkak yapilarindan kaynaklandigi sonucuna varilabilir.
    bu baglamda dunya uzerinde bilincli olarak yapilan ilk iyiligin tanimini dusunursek, sahsen bu iyiligin hicbir karsilik beklenmeden yapildigi sonucuna ulasacagimiza inanmiyorum.
    parayi ilk olarak bulan lidyalilar olsa da, "para"dan once iyilik'in "para" yerine gecmis oldugunu ve halen bu rolunu devam ettirdigini dusunuyorum. nasil ki bir miktar paranin belli bir alim gucu varsa ve baska bir hizmet veya malla degistirilebiliyorsa, iyilik de dogasi geregi boyledir.
    bu noktada dikkatli okuyucu yazarin bir paradoks yaratmaya basladigini farkedecektir, bu yuzden konu daha da hircinlasip dalgalanmadan bir aciklik getirmek istiyorum. dikkatli okuyucunun farkedecegini umdugum paradoks insanlarin ruhsal guzelliginden gelmedigi iddia edilen iyilik kavraminin, nasil olup da bir baska insan uzerinde bir "alim gucu" yaratip, bir yaptirim kurabiliyor oldugu sorusudur.
    veya diger bir degisle "iyilik yap iyilik bul" kurali nasil isliyor? bir insan kendisine iyilik yapan kisiye neden karsilik veriyor?
    burada karsimiza cikan sorunun cozumu ilk bakista cikmaz bir sokak gibi gorunse de, sabirli davranmanizi umma cesaretini gostererek biraz once sordugum sorulari ayni kendini begenmislik tavri ile cevaplandiracagim.
    "iyilik yap iyilik bul" seklinde adlandirdigimiz kuralin isleme sebebi yine insanlarin zayifligi ve aptalligindandir.
    isterseniz yazinin basindan beri siraladigim onermelerimi kendimce ispatlamaya giriseyim.
    zincirleme tepkimeler seklinde beynimi kaplamis olan bu dusunceler butununun esin kaynagi ne yazik ki cevresindeki herkese iyi davranmaya calisan asagilik insan musveddeleridir.
    yazarin birden bire kabalasmis olmasi lutfen sizi urkutmesin sevgili okuyucum, yazar sadece bu tip insanlara olan kizginligini vurgulamak istiyor.
    konumuza donersek su bir gercektir ki, "iyilik melegi" seklinde tabir edilen bazi insanlarla hepimiz soyle yada boyle karsi karsiya gelmisizdir.
    kisaca bu insanlardan nefret ederim. fakat yine de fazla acimasiz olmayacagim ve "iyilik melek"lerini ikiye ayiracagim. birinci grup, toplumun sosyal yapisinin etkisinde kalmis, cocuklugundan beri anlamsiz bir insan sevgisiyle yetistirilmis, kuslari bocekleri genel olarak insan dahil butun dogayi sevmis veya sevdirilmistir, ki bu noktada cesur yeni dunyada bebeklerin dogadan nefret etmelerinin saglanmasiyla, aptal eski dunyada bebeklerin cevre bilinciyle yetistirilmeleri arasinda pek fark oldugunu dusunmedigimi belirtmek isterim, butun bu sebeplerdendir ki birinci grup iyilik melekleri gercekten de karsilik beklemeden iyilik yapan insanlardir, fakat tamamiyle dogaya ve evrimsel surece aykiridirlar.
    ikinci grup "iyilik melek"leri ise toplum icinde varolma zorunlulugu hisseden fakat bu amaca yetenekleriyle, zekasiyla, veya guzelligiyle ulasamayacaginin farkinda olup son silah olarak iyilik'i kullananlardir. cevrelerindeki herkese karsi arkadas canlisidirlar, onlardan ne "rica" ederseniz kabul ederler, toplumun bir parcasi olmayi o kadar cok isterler ki bu ugurda kendi ozgurluklerini vermeye hazir bir nevi gonullu koledirler.
    bu tip insanlar iyilik yapmanin yuzyillarca suren kulturel gelisim boyunca yasadigi kimliksel degismeyi tamiri imkansiz bir sekilde cikarcil ve kotucul hale sokmaktadirlar.
    iste bu yuzden bu tip insanlari oldurmeli, cocuklari varsa onlari da kedi mamasi yapmaliyiz.
    iyiligin icinde boyle bir kotuluk gizlidir iste.
    fakat kotulugun icinde nelerin gizli oldugu bir baska yazimizin konusu, simdilik
    (bkz: hic yemek secmeyen essekogluessekler)
  • kendi içinde paradokslar taşıyan davranış biçimi. merhamet edip de -misal bir su kaplumbağasını- tatlı suya bırakıp leylekler ya da başka su kaplumbağası severler tarafından yenilmesini engellemektir. uzun vadede yapılabilecek en doğru şey olduğu aşikarsa da kısa vadede su kaplumbağanızın size sinirlenmesine doğru ya da yanlış içten içe "gördün mü bak koydu beni el kadar akvaryuma iki parmak su üç dört yemle bi başıma. sabah gidiyo akşam dönüyo arada bi de sudan çıkarıp maymun ediyo" diye düşünmesine mahal verecektir. yolu yoktur anlatamazsın, öleceksin yoksa diyemezsin. bir süre suya bırakıp neler olabileceğini görmesine size hak vermesine "ah benim sevgili sahibim, canciğerim. meğer ne haklıymışsın sen" demesine de ihtimal olmadığından varılacak sonuç iyiliğin olmadığı olacaktır. ama illa ben iyilik yapacağım, sevgi kelebeği olacağım diyenlere de tavsiyemiz tez zamnda bu kötü huylarından sıyrılmaları kayıtsızlığa bürünmeleri aksi halde kiloyla sinameki almalarıdır.
  • varlığı bir sorunsal olan ahlaki eylemin amacı olarak ifade edilen bir değer.$öyleki ortaçağ skolastik felsefesinde ele alınan temel problemlerden biri.

    bir $ey tanrı söylediği için mi iyidir,yoksa bir $ey iyi olduğu için mi tanrı o şeyi söyler?

    durum değerlendirmesinde, birinci ko$ulu ele alırsak: tanrını söylediği her $ey tartı$masız iyi,tartı$masız doğrudur.kullar da gönderilen emirleri uygulamakla yükümlüdür.
    tanrı buyurur:
    -yalan söylemeyin
    -harama el uzatmayın
    -kom$unuzun karısına yan gözle bakmayın
    -...
    -üç ya$ındaki kız çocuklarına tecavüz edin! (örnek bire bir ege üniversitesi felsefe bölümü kurucusu ahmet arslana ait.)
    böyle bir varsayımsal emre tepki gelir;denir ki tanrı böyle bir $ey söylemez.çünkü bu kötüdür ve tanrı kötünün yapılmasını istemez.böyle bir söyleme insanı götüren $üphesiz insandaki muhakeme gücü ya da ahlaki eylemde ki yönlendirici olan vicdandır.yani insan tanrı iradesi dı$ında iyi ve kötü arasında seçim yapmakta,neyin iyi olduğuna kendisi karar verebilmektedir.bu sonuç dinsel açıdan bir sorun yaratabilecek niteliktedir.

    ikinci ko$ula bakarsak,yani bir $eyin iyi olması ve tanrının bu $eyi kullarına buyurması ise ayrı bir sorundur.çünkü bu ko$ul da tanrıdan bağımsız bir iyinin varlığına, tanrıdan önce gelen bir $eyin varlığına bizi götürür.bu durum ise zaten ba$lı ba$ına bir soruna bizi ta$ır,tanrının varlığına...
  • ”iyilik dünyadaki gücü tekeline aldigi zaman, bu oranda bir $iddeti de kendine döndürmü$ olur”.. jean baudrillard..
hesabın var mı? giriş yap