• yelkenlilerin rüzgarı karşı çarprazdan aldıklarında rüzgardan bile daha hızlı gidebilmeleri hadisesi doğrudur.

    (hatta bırakın karşı çarprazdan esen rüzgardan faydalanmayı, esasen sadece rüzgar enerjisinden faydalanarak, rüzgarın estiği yönün tam tersine ve rüzgarın estiği hızdan bile daha hızlı gidebilmek mümkündür. ancak bu durumda yelken değilde nispeten daha kompleks bir mekanizma kullanarak, mesela pervaneler ve çark mekanizmaları sayesinde bu iş gerçekleştirilebiliniyor)

    (29 mayıs 2021'de araya yapılan ek:
    https://www.youtube.com/watch?v=jyqwgbaabag
    konuyla ilgili bugün meşhur youtube kanalı olan veritasium'da bir video yayınlanmış.
    pervaneler ve çark mekanizmaları yardımıyla rüzgarın estiği yönde bile rüzgardan bile daha hızlı gidilebilmesi konusu işlendiği gibi, yelkenlilerin rüzgarı karşı çaprazdan aldıklarında nasıl rüzgarın estiği hızdan bile daha hızlı gidebilmelerinden de bahsedilmiş ve temel açıklaması yapılmış.

    aynı zamanda şu videoyu belirtmekte ve bir takım açıklamalar yapmakta da fayda görüyorum:
    https://www.youtube.com/watch?v=k-trdf8yldc
    bu videoda ise 2 tane birbirlerine göre sabit hızda hareket eden 2 referans sistemi arasına tutunmuş olan aracımız, alttaki referans sistemini yer olarak kabul edersek, üstteki referans sisteminden yere göre daha hızlı hareket etmekte.
    burda da elbette üstteki referans sistemi olan cetvel normalde havayı temsil ederken, cetvele değen büyük tekerlek ise aracın hava ile "tutunmasını" sağlayan pervaneyi temsil ediyor. tek belki bu model ile rüzgarda giden araç arasındaki fark aracın 2 referans sistemine "tutunması" işinin ve derecesinin su veya hava gibi sıkıştırılabilen veya sıkıştırılamayan akışkanlara göre harekete ve hıza göre bağımlı olması.
    fakat bu işin temel prensibini, özellikle olay birbirlerine göre rölatif olarak hareket eden katı cisimler ve referans noktaları olunca, bu cetvelli ve tekerlekli düzenek elbette şüpheye mahal bırakmayacak şekilde kanıtlıyor. veritasium videosunda ise bu temel prensibin 2. referans sistemi hava olan bir sisteme uyarlanmış halini izliyoruz. )

    öncelikle konuya hazırlık ve giriş babında:
    (bkz: uçağın uçma prensibi)
    (bkz: uçağın uçma prensibi/#16541738)

    yelkenliler de gerçekleşen hadise de, tabiyatıyle uçak kanatlarında gerçekleşen hadise gibi, yelkenin rüzgarı teknenin arkasına doğru yönlendirerek rüzgarın estiği yönün (yaklaşık olarak) dikine bir "lift" kuvveti oluşturması ve bu oluşan lift kuvvetinin (rölatif hızların sağladığı indükleme hadisesi sayesinde de) tekneyi ileri doğru çeken bileşeninin, tekneye etki eden net kuvvetler toplamında bilimum su ve rüzgarın oluşturduğu drag kuvvetlerinden bile daha büyük olmasından kaynaklanmakta.
    ha yelkenlerde oluşan türbülansın minimumda olması da, yelkenin rüzgarı karşıladığı açıya göre, esen rüzgardan elde edilebilecek lift kuvvetinin maksimumda olduğuna delalet eder.

    şöyle açıklamaya başlayayım:
    bir tekneyi yan taraflardan ittirerek yana doğru yol almasını sağlamak mı kolaydır ? yoksa arkadan ittirerek öne doğru gitmesini mi sağlamak kolaydır ? elbette arkadan ittirerek öne doğru gitmesini sağlamak daha kolaydır. sebebi de yan taraftan yanlara doğru ittirdiğimizde suya batmış uzun ince gövdesi boyunca daha çok su kütlesini hareket ettirmeye çalışmamız, dolayısıyla bir nevi yenmek zorunda kaldığımız sürtünme kuvvetinin de çok daha büyük miktarlarda olması.
    peki aynı şekilde bu örneği şöyle genişletsek: bir tekneyi çarprazdan 45 derece açıyla ittirirsek veya çekersek ne olur ? bunun cevabı da, tekne yana doğru giderken daha çok sürtünmeye maruz kalacağı için çok az yan tarafa doğru giderken, buna karşılık öne veya arkaya doğru giderken de daha az sürtünmeye maruz kaldığı için büyük oranda öne veya arkaya doğru yol katedecektir.

    ne demiştik ? "yelkenler karşı çarprazdan esen rüzgarın dikine bir lift kuvveti oluşturur."
    hah, sağ karşı çarprazdan mesela 45 derece rüzgar estiğinde, yelkenler bu sefer bu yönün 90 derece dikine olacak şekilde, sol ön çarprazdan sanki birisi 45 derece eğimle tekneyi halatla çekiyormuş gibi bir kuvvet yaratır.
    bu çarprazdan yaratılan çekme kuvveti de, bir önceki paragrafta anlattığım tekneyi hangi yönden ittirirsek daha fazla yol katettirebiliriz örneğinde olduğu gibi, tekneyi az bir miktar yana doğru çekerken, büyük oranda da karşıya doğru çeker.

    "iyi de kardeşim rüzgar zaten karşıdan esiyor. nasıl olur da rüzgar tekneyi estiği yöne doğru ittirmez?" diye merak ediyorsanız da cevabı:
    esasen ittirir... ancak gene yukarda belirttiğim gibi bu oluşan drag kuvveti yelkenin uçak kanadı gibi olan şekli ve rüzgarı karşıladığı açısı yüzünden lift kuvveti kadar büyük değildir. o yüzden toplamda (teknenin ince uzun şekli sayesinde de) ileri doğru bir net kuvvet ve hareket oluşur.

    tekne hız kazanmaya başladığında, rüzgarı da karşıdan aldığı için tekneye göre rüzgar rölatif olarak bu sefer daha da hızlı esmeye başlayacaktır. bu da fizikte adına "indükleme" denilen hadiseye benzer şekilde, yelkenin oluşturduğu lift kuvvetini daha da arttıracak, yelkenlinin daha da hızlı gitmesini, hatta rüzgarın yere göre olan esme hızını bile aşmasını sağlayacaktır.

    teknenin uzun ince şekli sayesinde giderken azıcık yana doğru savrulduğu, fakat buna mukabil büyük oranda ileri doğru gittiğinden bahsetmiştik.
    bu yana doğru savrulma hadisesi eğer önlenemesse, belli bir süre sonra bu sefer yelkenli yön olarak rotadan çok fazla sapacak ve rüzgarı aldığı açısı rüzgardan artık daha fazla istifade edemeyecek derecede bozulacaktır.
    bunu bertaraf etmek için de, teknenin yan tarafa doğru savrulmasını azaltmak için, dolayısıyla yana doğru olan sürtünme kuvvetlerini arttırmak babında teknenin alt tarafında suyun içinde dışardan görünmeyen ve suyun dibine doğru uzanan genişce bir yüzgeci vardır.
    bu yüzgeç sayesinde tekne daha az yana doğru savurulur. ancak tabii bu yüzgeç de en son mertebede yeterli değildir.
    rotayı, yönü sürekli rüzgarı ideal açıdan alabilecek şekilde koruyabilmek için de, teknenin dümeniyle, dümeni daha çok rüzgarın estiği tarafa doğru kıracak şekilde, dümenle sürekli ince ayar yapmayı gerektirir.
    zaten dikkat edin televizyonda falan görmüşsünüzdür, yelkenlilerin böyle sanki biraz yana doğru yampiri yampiri gidiyor şeklinde görünmelerinin sebebi de budur.

    indükleme hadisesi sayesinde peki nasıl oluyorda oluşan kuvvetler sürekli çok büyüyüp tekneyi çok daha büyük hızlara mesela ses hızına çıkartmıyor diye düşünüyorsanız da cevabı:
    artık belli bir hızdan sonra gerek suyla oluşan sürtünme kuvvetlerinin ve gerekse de yelkende oluşan drag ve lift kuvvetlerinin başa çıkılamayacak mertebeye ulaşması veya bu kuvvetlerin genel olarak yelkenin oluşturduğu lift kuvvetiyle dengeye oturması yüzündendir. çünkü birde artık ekstrem durumlarda öyledir ki, yukardaki paragrafta açıkladığım gibi, dümeni tam manasıyla sola veya sağa kırmak bile tekneyi artık rotada tutmaya yeterli olamayacak dolayısıyla teknenin referans noktalarına (yani denize) tutunabilmesi de maalesef zayıflayacaktır.

    yelkenin neden üçgen şeklinde olduğuyla ilgili olarak da:
    kare veya dikdörtgen şeklinde de olurdu. ancak bu sefer oluşan lift kuvveti yelken direğinin daha yukarlarında bir noktada hemde çok daha fazla bir miktarda oluşacağı için yelkenliyi alabora ederdi. dolayısıyla lift kuvvetinin direğin mümkün mertebe tekneye yakın kısımlarında oluşması teknenin "sağlığı" açısından gereklidir.
  • yelkenler ile hareket eden gemidir.

    günümüzde yelkenli denince yalnızca zenginlerin yatları ve güney sahillerimizdeki (çizmelerimin) yelkenlileri akla gelir. halbuki ortaçağın başlarından 19.yüzyılın 2.yarısına dek yelkenli gemiler denizlerin rakip tanımaz hükümdarlarıydılar. onlar başlıbaşına bir yaşam şeklini temsil ediyorlardı. bu öyle bir tarz-ı hayat idi ki, daha ana kucağından yeni çıkıldığı bir sırada katran kaplı güvertelerde başlar, 30-40 yıl sonra, sadece rüzgarı koklayarak kerterizlerini anlayabilen doğaüstü insanları üretirdi.

    yelkenlilerin dünyasında tembelliğe, hırsızlığa, yalancılığa ve saygısızlığa yer yoktu; çünkü tabiat ananın öfkesi ve tethysin kaprisleriyle her an burun buruna olan yelken insanları hayatlarının, birbirleriyle kurmaları gereken pürüzsüz uyuma bağlı olduğunu bilirlerdi. yağmur, kar, fırtına veya kızgın güneş; hiçbiri bu ahşap ve bezden kurulan katedrallerin demir iradeli keşişlerini yıldıramazdı. ne ölümden ne kaybolup gitmekten çekinen bu insanlar sayesindedir ki üzerinde güneş batmayan imparatorluklar kuruldu, ulusların kaderleri belirlendi. ancak zaman değişiyordu,hep değiştigi ve hep değişeceği gibi... insanlığın kum saati 150 yıl kadar önce döndüğünde yanında isiyle, dumanıyla ve gürültüsüyle makineleri getirdi.

    bu yeni düzenin iyiliği veya kötülüğü burada konumuzun dışındadır; ancak söylenmesi gereken çarkçıbaşılar ve makinistlerin yeni dünyasının gabyarlar ve reislere ait olan eski dünyanın ölüm çanını çaldığıdır. 1890'lı yıllara gelindiğinde denizlerin o nazlı albatrosları artik bir daha dönmemek üzere geçmişin anılarına doğru uçup gitmişlerdi.
  • ruzgarı yelkene doldurup, tekne yan yattıgında bir ucundan yelkeni seyretmenin ve her dalgada yukarı cıkıp asagı inmenin bu dunyadaki en guzel sey oldugu deniz tasıtı.
  • özgürlüğün, keyfin sembolü. mavi yolculuğa çıktığım ve hayatın aslında ne kadar güzel olduğunu ama benim yaşayamadığım gerçeğini suratıma tokat gibi çarpan elementlerden biri, başlıcası.
  • yelkenliler hakkında şöyle bir şey denir: "doğru yelken açısıyla yelkenli rüzgardan daha hızlı yol alabilir." nasıl olduğunu bilmiyordum ama bmw oracle racing'in muhteşem trimaranı bor 90'ın tasarımcısı mike drummond açıklamış. özet geçiyorum: bir yelkenli, elbette arkasından esen rüzgardan daha hızlı ilerleyemiyormuş. ama rüzgardan hızlı gitmenin püf noktası, rüzgarı karşıdan 45 derece açıyla almakmış. örneğin bor 90, türbülansın minimuma indiği bu koşulda rüzgarın üç katı hıza çıkabiliyormuş.

    not: link veremiyorum çünkü bir dergide okudum. yelkenciliğin fiziğini iyi bilenler konunun detaylarına girerse, doğru terimlerle açıklar ya da farkında olmadan yapmış olabileceğim hataları düzeltirlerse ne de güzel olur.

    edit: noschoolnojobnoproblem yukarıdaki notta ne dilediysem gerçekleştirmiş, minnettarım.
  • sahibi olana bir tapınaktır. büyüklüğüdür, özellikleridir zerre önemli değildir sahibine. dalga ile dans edişi namazıdır. soğuk bir havada güvertesini gezmek hactır, yelkenini değiştirmek kurbandır, onsuzken geçen zamanlar imsakla iftar arasıdır. bir başkadır. din gibidir. dingindir.
  • ofislerde dirsek çürütmenin, uzun yıllar çalışmanın, hayatta para biriktirme amacının tek nedeni olabilir.
  • uzun suredir teknesinde yasayan birisinin gozunden teknede yasamanin zorluklari kolayliklari, masraflar, elektrik, su nerden aliniyor, camasirlar nasil yikaniyor, nasil isiniliyor, ne yeniyor ne iciliyor gibi merak eden sorularin cevaplari icin bkz:

    http://www.prensesemektuplar.com/…nede-yasam-2.html
  • zamaninda en buyuk hayalim bir yelkenli alip yelkenli teknede yasamakti. marinalara fazla baglanmadan asiri hava yapmadikca issiz acun koylarda demirleyerek herkese ve her seye alarga durup, acik denizlere okyanuslara acilmakti, gerekmedikce hic karaya ayak basmamakti. watermaker ile su elde edip, gunes panelleriyle enerji elde ettikten sonra olta takimlari ile acik denizde gunluk kayintiyi cikarinca ooh degme keyfime. kis icin de tekne sobasi kurup atesini seyredip guverteye carpan yagmur sesini dinleyecektim. tekne bakimi boyasi falan gerekmedikce karaya cikmadan takilip gidecektim. artik benim icin imkansiz hale gelip tamamen hayal olsa da teknede yasamaki secen insanlara cok buyuk bir saygi duyar ve hayranlik beslerim. zaten deniz seven adamdan yelken seven adamdan krali yoktur onu bilir onu soylerim.

    olur da siz de icinizdeki deniz ve yelkenli hasretini filmlerle dindirmek zorunda olanlardansaniz su son derece eglenceli ve muthis keyifli filmi mutlaka izleyin;

    (bkz: captain ron)

    yine yelkenliyle alakali bir baska film;

    (bkz: summer rental)

    yelkenlide gecen gerilimli bir film;

    (bkz: dead calm)

    yelkenlide gecen bir hayatta kalma filmi;

    (bkz: all is lost)

    turklerin yaptigi yelkenlide ve issiz koylarda gecen kadir inanir'li mafyali falan sacma bir yesilcam filmi;

    (bkz: sultanoglu)

    yine turk yapimi yelkenlide gecen banu alkan'li bir gerilim filmi;

    (bkz: mavi yolculuk)

    vesaire vesaire.

    bu arada yelkenlide yasama planlari yaparken her teknede mecburi bulunan telsiz sistemleri uzerinden internet saglayacak bir sistem projesi uzerinde calisiyordum, malum teknede yasamanin en zor tarafi iletisim, ozellikle internet sikintisi. marinalarda baglanirken sikinti yok da koylarda ve acik denizde okyanusta ya sadece mega zenginlerin karsilayabilecegi pahali uydu interneti sistemlerini kuracaksiniz ve buna ragmen dusuk kalite kisitli internete razi olacaksiniz ya da internetsiz kalacaksiniz. para kazanmak icin de bir sekilde internet lazim olunca uzun vadede bir cozum bulmak sartti. o yuzden o projenin ustunde bayagi uzun sure calistiydim, heba oldu gitti o da. hey gidi gunler.

    ha "en iyi tekne arkadasimin teknesi" derler o ayri heheh.
  • hayaller ve gercekler catismasinin en azili uyelerinden biri olan tasit/platform/sey. isin espirisi bir yana, genelde hayallerdeki beklentiler ve gercekteki bitmek bilmeyen bir ugrasiya donusme sureci pek bilinmiyor. tabii bu anlatacaklarim uzun vadeli hatta denizde yasama temelli konularla ilintili seyler. bir de buna cogu kisinin bilmedigi ve henuz basina gelmedigi icin haberi dahi olmadigi bazi detaylar var ki evlere senlik. bunlari biraz da mavra olsun diye yaziyorum gerci, cok da ciddiye almayin yani.

    fare
    tipki evlerde oldugu gibi hic basiniza gelmezmis gibi gelen, ama bir kere gelince de hayatin bir daha asla ayni olmadigi o meshur mahlukatlar. fare dedigime bakmayin gercek tanimlari sican olan bu oynak yaratiklar hic de oyle cizgi filmlerdeki gibi degiller, sadece pasarel'den degil koylarda kic halatlarinin uzerinde orumcek adam edasiyla kostura kostura teknenize gelen sican ailesi teknenize ciktiginda asil sican siz olacaksiniz bunu bilin. cunku teknelerin o kadar cok fare saklanabilecek alani var ki sasirirsiniz. ustelik cizgi filmlerin aksine fareler peynir gurmesi degil, harita karton'unundan elektirik kablosu'da, brandadan jelatine her seyi yiyebiliyor. adeta koyden gelen istenmeyen akraba gibi buldugu her seyi yiyip kovsaniz da gitmiyor. pasarel ve kic halatiyla bitti mi sandiniz? siglik yerde demir attiginizda yuzerek demir zincirine tirmanislarini seyretmek paha bilicmez bir olay. ustelik dogadaki sicanlar sandiginiz gibi cekingen ev faresi degil, bir koseye kistirilinca ciyak ciyak bagirarak insanin ustune atliyor. zerre abartmiyorum resmen gogus hizasina kadar sicrayip saldiriyor. hatta tam bu anlattigim durumu yasayan ve normalde "bench press'de 150'den asagi basmiyorum" diye dolasan artist bir lavugun sican ustune saldirinca korkudan dizlerinin baginin cozulmesi, 15 dakika kekeleyerek konusmasi ve bembeyaz surat mosmor dudaklarla takilmasi bayagi trajikomik oluyor. bench press'i tersten gorursun iste oyle artist. .

    cozum, mutlaka rat guard denen halatlara takilan disklerden edinin ve usenmeden kullanin. ozellikle balikci barinagi tarzi bakimsiz yerlerde pasarel kullanmayin. ozellikle sican oldugu bilgisini aldiginiz koylarda kictan kara yaparken halatlariniza ekstra dikkat edin ve mumkunse tekneye yakin kisimlarina bocek ilaci sikin. sicanlar resmen rambo first blood filmindeki gibi koseye sikistirilinca tek istedigim yemek yemekti diyip dehset saciyor, sonra demedi demeyin. bu konuyu hafife almayin, ayda yilda bir kere basiniza gelir ama bir kere gelince yillarca huzursuzlugunu yasarsiniz.

    hamam bocegi
    sicanlarin biraz daha insafli versiyonu da bunlar. tam olarak engellemek imkansiz olsa da ozellikle teknenin havuzluk ve mutfak kismini cok temiz tutarak bir nebze onune gecmek mumkun. artik sarjli supurge mi edinirsiniz ne yaparsiniz bilmem ama ortalikta kirinti birakmayin, cunku dogadaki hamam bocekleri bas parmak boyutlarina kadar cikabiliyor, muhattap olmaya gerek yok yani. ha teknede cocuk varsa is yas, her turlu kirinti yemek artigi falan derken boceksever bir aile olursunuz o garanti.

    sinek
    sivrisi carlistonu (yok lan carliston diye bir sinek turu yoktu galiba) candan bezdiren bu evrimin serefsiz bir kazigi olan yararsiz mahlukatlar dunyanin her yerinde sorun olmasina ragmen bunca yildir hic bir kalici cozumunu bulan yok. teknelerde sineklik teli falan da kullanmiyor ureticiler. cozum olarak tek yontem ustunuze basiniza sinek kovucu kimyasal sikmak. halbuki en azindan bir sineklik tel sistemi ne kadar zor olabilir ki? ulan marsta helikopter ucuruyorsunuz amina koyim buna bir muhendislik cozumu getirmenin imkansiz olduguna inanalim yani? ya bi yuru git.

    ari
    sinegin mesaiyle calisan versiyonu da bunlar iste. sineklerin aksine bunlar sabah ve aksam belli saatlerde teror estirip sonra gidiyorlar, sonra da gidip emeklilik icin gun sayiyorlar herhalde ne bileyim. bunlarin da yabanisi, evcili falan varmis yok o bal yapiyor oburu yol yapiyor. lan ne yapiyosa gitsin uzakta yapsin esoglu esek. cozum olarak yelken diregi civarlarina su dolu poset asmak gibi seyler deneyenler var ama ne halta yariyor belli degil. bir de sokunca amonyak ya da antihistaminik mi ne zikkimsa sureceksiniz ohooo bin tane is.

    tuvalet
    en boktan mevzu, gercekten pahali yatlar haric bunun sorunsuz olani yok gibi bir sey. manuel'i ayri dert, elektiriklisi ayri dert. yok depodan koku sizdirdi, yok macerator arizalandi. resmen kendi bokunuzla oynuyorsunuz. hele macerator bozuldugunda kendiniz sokup tikanikligi acmak zorunda kalin bir, abartiyor muyum abartmiyor muyum gorursunuz. manuel'i e iki gunde bir tikanir, depo cabuk dolar falan derken kendinizi oturup gece gunduz bokunuzun hesabini yaparken bulabilirsiniz. arkadasim insan oturup kendi bokunun hesabini yapmamali ya. "e millet ne yapiyor?" diyenler icin, hani karaya cikar cikmaz kafeye restorana kosan tipler var ya, iste o yuzden o kadar sevkliler. youtube videolari yapanlarin size gostermedigi kisim cogu tekne sahibinin sicma isini marinalarda, veya kafe restoranlarda hallettigi. oyle olunca bir nebze isler kolaylasiyor. koylarda da bulduklari kuytu koseye comup.. anladiginiz siz gerisini. tabii o bolumler pek hayal satma kismina girmedigi icin goremiyorsunuz. ha bunun cozumu ise eger zenginseniz incinolet sistemi, bir kere incinolet kullaninca bir daha gecmise donemezsiniz ben soyleyeyim. cok zenginseniz beni de evlat edinin, hayirsiz bir evladiniz olsun.

    `rutubet
    "sicak sorun degil de nem bitiriyor" geyigindeki nem'in aslinda ne oldugunu anlamak icin teknede kislayin ve nem konusuna bakisiniz degissin. yastigin yorganin surekli sirilsiklam olmasini falan gectim tavanlardan surahiyle su dokulur gibi sapir sapir su damlamasi, dokundugunuz istisnasiz her yuzeyin islak olmasi derken kendinizi bir bataklik canavari, bir dagon gibi hissetmeniz isten bile degil. e tabi suyun ustunde ne bekliyoduk onun ben de farkindayim da. binyillardir denizcilik yapilirken hala boyle konularin teknik bir cozumu gelistirilmemis ya, mancinikla uzaya spor araba firlatan aminakoduklarim bu kadar ilkel bir sorunu cozmeye tenezzul etmemis. ustelik bu rutubet olayi sandiginizdan daha ciddi cunku rutubet hizlica kufe donusuyor, kuf de uzun vadede cigerlerinizi elinize almaniza vesile oluyor. cozum olarak ise kis sogugunda butun lumbozlari falan acip disariyla icerinin sicaklik farkini esitlemeniz gerekiyor. yani rutubetten degil de zaturreden olmeniz daha olasi, yine olmemekte inat ederseniz ben gelip vurur ve sizi bu izdiraptan kurtaririm, arkadaslar bu gunler icindir.

    irgat
    teknenin zincirini salip cekmek icin kullanilan bu dalli gullu motorun bozulmayanindan yapana oscar vereceklermis. ulan bir tanesi bile saglam olmaz mi arkadas, sagda solda tekneden kucaginda bir aletle karaya giden umutsuz ve fakirlesme adayi biri gorurseniz bilin ki geleneksel irgat tamiri senlikleri kapsamindaki bir abimizdir. olagan seferlerinden biri yapiyordur. ulan tekneyi yeryuzune baglayan yegane sey olan demir ve zinciri tutan sistemi yeterince guclu yapmak icin daha ne bekliyorsunuz itogluitler? butun tekne ureticilerinde ayni, bir de utanmadan "daha gucluye gecin" diye tavsiye veriyorlar, ulan bastan daha guclusunu koysana o zaman aminagoduum. herifler tekne sahiplerini cinnet gecirtmek icin sektor kurmuslar resmen lan. cozum? daha guclu irgat motoru icin bilmem kacbin dolar/euro verin sayin musteri.

    zincir
    irgat killik cikarir da zincir cikarmaz mi sandiniz? teorik olarak bir zincir nasil sorun cikarabilir ki diye merak mi ediyorsunuz? merak etmeyin seve seve ogrenirsiniz. bilmem kac kiloluk upuzun zincirin kulaklik kablosu olmaya heves edip surekli dugum olmasi, ustelik kulaklik kablosunun aksine hayvan gibi agir olmasi yuzunden cozmek icin pehlivan cagirmak zorunda kalmak gibi eglenceli aksiyonlara girmek hayatinizin bir parcasi olacak. sirf bu zincirle guresme rutini yuzunden sonunda yagli guresci olmaya karar verenler bile var olm daha ne diyeyim. ulan bunun rulo olarak toplanacagi bir sistem icat etmek icin daha ne bekliyor bu kodumunun ureticileri? cozum; zincir toplarken basinda bekleyin tatli sozler soyleyin, karismaya yeltendikce salip tekrar cekin, hazir bu kadar ugrasmisken nufusunuza gecirip okula da yazdirin bence.

    filtre, hortum , conta, vesaire
    dunyanin parasina satilan teknelerin minik bir sorunu vardir ki o da su; iskocya'da sato alabileceginiz fiyata satilan teknelerde dunyanin en kalitesiz malzemeleri kullanilir. ustelik en hayati yerler olan motor sogutma filtreleri, su depo contalari, tesisat hortumlari, elektirik kablolari falan o kadar kalitesizdir ki habire yipranir. ustasi gelir "bunlar kalitesiz, kalitelisinden takmak lazim" der, bi de o sogusleyip gider. dunyanin en buyuk yelkenli ureticileri motor sogutma suyu filtresinde 3 cent kar edecek diye sizin tekne okyanus ortasinda cayir cayir yanabilir sizce var mi bir sakincasi? cozum? cagirin ustayi sizi evire cevire opsun, doya doya opsun, dolu dizgin opsun. sonucta onlarin da ihtiyaclari var.

    marina
    tekneyi almadan yerini alin diyenleri ciddiye alin. cunku marina denen belaya bulasacaksiniz. yer arasan bulunmaz, bulsan oyle bir fiyat sokar ki blacked.com'a dusmus sarisin kiza donersin. ustelik bunlarin rivayet halinde bir ucret hesaplama yontemi vardir, kisiden kisiye, saatten saate, sac renginden tisort modeline kadar farklilik gosteren bir fiyat tarifesi vardir ki kesin olarak kimse bilmez, sadece rivayet olarak agizdan agiza dolasir. matematik profesoru olsan cozemezsin. cogu zaman mecburi sebeplerden marinaya girenlerin yuzundeki ifadeyi merak ediyorsaniz stoya'ya bakin, hah iste tam olarak ayni dertten muzdarip olanlarin yuzundeki ifade, cozum? bulabilirseniz balikci barinagi. bulamazsaniz sansinizi bir de hayvan barinaginda deneyin.

    koy restorani
    hani koylardan gecerken size coskuya el sallayan, bir koydaki iskeleye baglanmaya yeltendiginizde kosa kosa yardima gelen o dost canlisi insanlar varya? hah iste onlarin isletmesi olan yemek yiyip tuvaletini kullanabileceginiz mekanlar bunlar. cogunlugu aile isletmesidir zaten, sizi de ailelerinden biri gorurler, yani yeni gelin gibi, o da aile uyesi sonucta. yani sehvetle opecekler ya onu yolunu yapiyorar anlayin iste. butun koylarda ya bunlar olur ya otel vardir ya da marina. allahin denizinde illaki biri opecek sizi iste, artik hangisinin opecegini secmek size kalmis, cozum? denizalti alin, yuzeye cikmayin.

    deniz
    "ulan manyak herif denize de bir kulp bulacak simdi" dediginizi duyar gibiyim. tabi bulacam lan, asil cibanin basi bu deniz denen dumbuk sey. olm denize bir kasik dusurursun milyon yilda yok edemez, ama ayni kodumunun denizi yok edememesi icin tasarlanan, muhendisligi yapilan, bilimi gelistirilen malzemelerin uc gunde amina koyar. yelken bezinden yelken halatlarina, tekne boyasindan, baglanti demirlerine hepsinin anasini siker, eritir, curutur, yipratir. ama o soktugumun denizi denize dusen pet siseyi eritmeye nazlanir. olm ben bu kadar killik yapan baska bir dogal etken gormedim lan. ozel olarak tuzlu suya neme gunese firtinaya dayansin diye icat edilen her turlu tekne malzemesini uc gunde parca pincik edip sigara izmaritine gelince niye sut dokmus kediye donuyosun dallama (denize diyorum). gerci bu sadece denizin sucu de degil, kendine bilim adami ve muhendis diye itogluitler dunyada ne kadar faydasiz icat ve teknoloji varsa hepsini yapar ama is gercekten insanlik icin onemli seylere gelince umurlarinda olmaz. oglum hala dogum kontrol yontemi diye sikimizi dassagimizi laylon posetle sarip sarmaliyoruz yalan mi? onbin yildir gelisimden sonra geldigimiz uc nokta dogum kontrol yontemi diye sikimize market tavugu muamelesi yapmak, lan onbin yilda dogru duzgun bir cozum bulamadi hayvanlar. diger yontemde kadinlari sisko bir ofke topuna ceviren dogum kontrol hapi.

    yani onbin yilda daha dogru durust dogum kontrol yontemi icat edemeyen itogluitler sorun cikarmayan uzun sure dayanan tekne yapmayi mi dusunucekler allasen? ondan sonra yok bir milyar yil uzaktaki galaksinin fotografini cekecek teknolojimiz varmis. aferin al gotune sok o teknolojiyi. bi milyar yil uzaktaki galaksinin pavyon tabelasi gibi fotografi ne sikime yarayacaksa artik.

    not: bu entry'nin tamami espiri amacli bu arada, ciddiye alip kufur edenler olur diye soyluyorum. yelken ve deniz candir, bu anlamsiz entry'i asil yazma amacim yelkencilere biraz karamsar bir haber vermek, amerika ve kanada'da teknede yasamak fiilini engellemeye yonekli cok sayida adim atildi. su anda istinalar disinda neredeyse hicbir yerde yeni liveaboard kabul edilmemekle birlikte halihazirdaki teknede yasayanlar da parti parti tahliye edilmeye baslandi. ustelik avrupa da bu yonde bazi adimlar var. "bize ne bundan?" demeyin, bu tarz yasaklar aynen tr'de de kabul ediliyor istisnasiz. yani onumuzdeki 1-2 yil icinde tr'de teknede yasama isine cok buyuk kisitlamalar gelmesi ciddi bir ihtimal haberiniz olsun. ben gideyim de captain ron seyredeyim bari.
hesabın var mı? giriş yap