• hakkinda soyle bir teorim olan bir sef :

    1) furtwangler aslen besteci olmak istemis ve ilk seflik deneyimlerini kendi yapitlarini yonetmek uzere yapmistir. ancak gerek yapitlarinin aldigi olumsuz elestiriler gerekse bu sekilde gecimini saglayamayisi onu standart repertuar yapitlarinin sefligini yapmaya itmistir.

    http://en.wikipedia.org/wiki/wilhelm_furtwängler

    " he was also a composer and regarded himself first and foremost as such, having in fact first taken up the baton in order to perform his own works. by the time of furtwängler's conducting debut at the age of twenty, he had written several pieces of music. however, they were not well received, and that - combined with the financial insecurity of a career as a composer - led him to concentrate on conducting"

    2) kendisi ile meshur halefi herbert von karajan arasinda yapilan bir kiyas cok hosuma gider : karajan orkestra sefi olmak icin dogmus birisiydi ve orkestra sefi oldu. furtwangler ise kendini ifade etmek icin orkestra sefligini secmis birisiydi.

    bu laf cok iddialidir, yani "adam istese ornegin sair, ressam, yazar, kisaca bir baska sanatin adami da olabilirdi, onun ifade edecek seyi vardi ve bunu yapmak icin muzigi secti" diyor. karajan ise sadece o isi yapmak uzere tasarlanmis bir canliydi ve onu yapti \ yapabildi.

    bu iki yargiyi alt alta toplayip bir cikarim yapiyorum :

    furtwangler cok degisik fikirleri \ fantezileri olan bir insandi. bunlari muzik yolu ile cisimlestirmeyi tercih etti ve bestecilik kariyerine basladi. gunumuze kalmis yapitlarinda bu romantik ifadeyi duyabiliriz. ancak turlu nedenlerle bunu devam ettiremedi (bkz: 1. madde) ve orkestra sefligine sapti. bu sefer ayni fantezileri besteleri yerine baska bestecilerin yapitlarina getirdigi yorumlara yansitti, onlar araciligi ile duyurmaya basladi.

    furtwanglerin kayitlarinda, o baska hemen hicbir yerde denk gelemeyeceginiz zenginligin \ fantezinin \ rubatonun \ ozgurlugun \ taskinligin vs. vs. kaynagi bence budur.

    bu ogelerin kanaatimce essiz 3 ornegini paylasmak istiyorum.

    coriolan uvertürü

    bu parcanin bu kadar korkunc bir yorumu herhalde ancak carlos kleiber'de bulunur ki onun niteligi bundan farklidir. bu... bu apayridir. bu inanilmaz bir yorumdur. bestecilerin yapitlarinda tezatlari ve carpikliklari on plana cikarmayi kendine is bilmis bir leonard bernstein (brahms, mahler, beethoven hakkindaki konusmalarina bakiniz) dahi bu yapitta bu kadar cok celiskiyi ve askinligi yakalayamaz.

    schubert 9. senfoni 2. bolum

    senfoninin tumu icin de bu kaydi tavsiye edebilirim ancak onemli olan, daha cok goze batan kismi benim icin 2. bolum. bu bolum bircoklarinin elinde aceleye gelmis bir mars yahut sakiz olmus siradan bir andanteye donusur.

    furtwangler'de ise ayni bolum hic duyulmamis bir derinlik ve guc gosterisine sahne olur. bolumun ilk temasini o coklarinin elestirdigi belirsiz vuruslari ile mars'liktan cikarip daha ifadeli bir hale sokar. orkestradan cikardigi sesler urperticidir.

    2. temada film kopar. ilk tema ile akil almaz bir tezat olusturur, olaganustu bir dolce calis soz konusudur.

    ancak daha da dikkat edilmesi gereken nokta yorumcunun 1. temayi 2. ye ve 2. temayi bolumun orta kismina baglayan gecislerde yaptigi inanilmaz ritardandodur. ozellikle 2. temadan bolumun orta kismina gecerken muzik neredeyse durma noktasina gelir ve o son derece siradan korno yaylilar alterne atismasi cok gizemli bir muzige donusur.

    gelisme ve korkunc dorugu furtwanglerin gucunden nasibini alirken takip eden 'muzigin yeniden hayata donusu' sekansi gene onun ellerinde gercek bir dogum hadidesi (cellolarin girisi) halini alir.

    hayatimda dinledigim en anlamli, en etkili kayit anlarindan birisi bu bolumun kapanisidir. burada her olcuyu ayri ayri anlatmak isterdim ama bu ne edebi anlamda ne de bu platformun verdigi teknik olanaklar cercevesinde kabil. dinleyisi tempo secimleri ve nuanslari hazmederek, isterse baska kayitlarla kiyaslayarak isaret edilmek istenen noktalari gozlemleyebilecektir. tam bu satirlari yazarken, ornegin 28.20'deki 'ses'i duydum. bunu ben tarif edemem zaten. bunu ya duyarsin ya da duymazsin. zaten barenboim'in dedigi gibi 'kelimelerle anlatilabilecek olsaydi, o sey muzik olmazdi'.

    bu bolumun kapanisinda orkestranin sergiledigi calis esnekligi ancak bir solistin aleti ile saglayabilecegi bir esnekliktir. gunumuz yorumculari boylesi bir esnekligin ve onun yaninda getirdigi ifadenin yanindan bile gecemezler, bunu hayal bile edemezler. dolayisiyla gunumuz konser dinleyicisi de, sayet bu tip kayitlardan bihaberse, muzigin boyle olabilecegini, boyle tinlayabilecegini, hatta bizzat tinlamis oldugunu hayal edemez.

    iste furtwangler fantezisi bunu mumkun kilmaktadir, kilmistir.

    son ornegim (benim son ornegim, baskalari bircok baska ornekle karsimiza cikabilir) yorumcunun brahms senfoni no 4 icin yaptigi bir provanin goruntusu.

    goruntunun hemen basinda kimi orkestra uyelerini susturmak icin kendine has komik bir hareket yapiyor. bu mukemmel bolumun yavas cesitlemelerini bitirdikten sonra

    (bkz: brahms senfoni no 4/@osuruktan teyyarenin kabin amiri)

    hizli cesitlemeler (tekrar) basladiginda orkestra hicbir kayitta gorulemeyecek bir tempoda caliyor. cikardiklari sesler yorumcuya ozgu buyuklukte ve korkunclukta olmanin yanisira gene yorumcuya ozgu o urkutucu muglaklik her ana sinmis durumda. benim gozumde dorugu temsil eden kisim ve akabindeki elektrik essiz. yonetisindeki gariplige dikkat edin. hakkindaki bir belgeselde birisi bunu acikca tanimlar : orkestranin karsisinda bir kukla gibi hareketlerde bulunur.

    bolumun kapanisi insani nefessiz birakacak sekilde calinir.

    simdi bu yapitin bir cok kaydini dinledim, boyle bir yorum yok. boyle bir fantezi, cesaret, kendini bilmezlik (yahut kendini cok iyi bilmek) yok. bastaki iddiami tekrar dillendiriyorum : furtwangler aklindaki fantezi ve delilikleri kendi bestelerine yansitamayinca yapilmis bestelerin icralarin yansitma yoluna sapmis bir ses dehasidir.

    yaziyi burada noktalayacaktim ancak aklima iki ornek daha geldi.

    bruckner senfoni no 9 bu kaydin orasi burasi degil tumu boyle. ancak gene de bir noktasinin altini cizelim : 1. temanin 2. islenisinin dorugu. bu ne allah askina? bu yapiti bir orkestra en son ne zaman boyle caldi? vallahi simdi dinliyorum kanim cekiliyor. bu ne arkadasim bu nasil bir ses? kim bu sesi cikartmaya cesaret edebildi?

    bu delilik. bunu adini net olarak koyalim, bu bildigin delilik. iste fantezi, iste muzigin yeri geldiginde nasil yapilabileceginin bir ornegi. ve bunu yapan 2. bir sef imkani yok bulamazsiniz. daniel barenboim ve christian thielemann gibi isimlerin yer yer bu yonde cabalari oldugu biliniyor ve bunlar yazilip ciziliyor. sonuc ? ahahah. soluk bir kopya, patetik bir deneme, yer yer essiz batirislar... guc anlaminda eugen jochum buna paralel bir tini yakalar ama esneklik anlaminda bunula asla kiyaslanamaz (jochum'un yorumlarinda boyle bir gaye yoktur, bu olumsuz bir elestiri degildir, furtwanglerin farkliligini ortaya koyma amaci guden bir gozlemdir. jochum da bu yapitta cok iyi is cikarir. hem berlin filarmoni hem dresden staatskapelle kayitlarina bakiniz)

    son ornegimiz schubert senfoni no 8 dogrudan yapitin 1. bolumunun gelismesine aldim. yukarda bahsettigimiz nitelikler burada aynen goze carpar.

    garip olan nokta furtwangler'in bu sonuclari nasil elde ettiginin hemen hicbir somut aciklamasinin olmamasidir :

    "a live recording of a rehearsal with a stockholm orchestra documents hardly anything intelligible, only hums and mumbling"

    "furtwängler was famous for his exceptional inarticulacy. his pupil sergiu celibidache remembered that the best he could say was, "well, just listen" (to the music). carl brinitzer from the german bbc service tried to interview him, and thought he had an imbecile before him"

    http://en.wikipedia.org/…rtwängler#conducting_style

    yanilmiyorsam o devrin (ve sonrasinin da) berlin filarmoni timpanisti werner thärichen bir provadan bahseder : adetimdir, sadece kendi partimi degil tum partisyonu onumde tutardim. birgun furtwangler'in gelmesini beklerken provasi yapilacak olan yapiti sefsiz olarak calmaktaydik. benim partimde sus vardi, notadan orkestrayi takip ediyordum. hersey gayet guzel giderken bir andan orkestranin tinisinin calisinin degistigini duydum. ne oluyor diye kafami kaldirdigimda furtwanlerin salona girdigini gordum.

    ...

    edit : unuttugum kimi baska kayitlar aklima geldi (unuttugum demeye utanilasi gerci, neyse) :

    bruckner senfoni no 8
    tristan und isolde
    schumann senfoni no 4
    beethoven senfoni no 5
    wagner - parsifal - 1. perde preludu

    bunlarla ilgili aciklama yapamayacagim, belki daha sonra. yukarda bahsedilen nitelikler cokca ve rahatlikla gozlemlenebilir. furtwangler beethoven'ini dinlemesi zor buluyorum. sanirim daha pratik ve hizli yorumlara aliskinligimdan. lakin ender de olsa yaptigim dinlemelerde hep, guzel degilse, farkli birseyler duyup kaydi bitiriyorum.

    yorumcunun bruckner senfoni no 5'ine isinamadim ama 8. ve 9. icin yaptigi kayitlari cok begeniyorum. wagner kayitlarina asinaligim sinirli, onlari yukarda ornekledim.

    schumann 4. senfoni zaten bir tur fantastik senfoni \ fantezi senfoni oldugundan furtwangler'e cok uyan bir yapit. ote yandan ilginctir furtwangler'in fanteziler fantezisi symphonie fantastique icin bir kaydi yoktur. bu yapitin bir temsilini yonettigine dair de birsey okumuslugum yok.
  • moskova'daki media markt'larin birinde muzik cd'lerine bakiyordum. justin bieber'mis one direction'mus besyuz rubleden (yaklasik 23 tl) asagi degilken bu ustanin iki adet kaydinin ikisi de sadece elli rubleydi. (yaklasik 2.5 tl)

    "insanlar hayatlarina saygi duymuyorlar. isiyorlar ustlerine, siciyorlar. tek dusundukleri duzusmek, sinema, para ve duzusmek. ... yuzyillarin olaganustu bestelerini calin onlara, duymazlar. cogu insanin olumu bir aldatmacadir. olecek bir sey kalmamistir geriye..."*

    biri bruckner'in 5., digeri pepping'in 2.senfonisiydi. ikisini de havada kapip kasaya yoneldim. olulerin dunyasinda siradan bir aksamdi...
  • türkiyede klasik müziğin altyapisini kurmasi için wilhelm kempff tarafından ataturk e onerilmiş kişidir ayni zamanda. 1927 yılında görevi kabul edip ankara ya gelseydi gene hitlerin yani basinda kalır mıydı veya taraf tutmak* adli esere konu olur muydu. diye dusunuyor insan.
  • eserin partisyonunu çalışmaya başlamadan önce bazen bir haftayı bulacak kadar zaman eser ve besteci hakkında orkestra elemanlarıyla sohbet eden, müziğin arkasındaki düşünce ve felsefeyi keşfetmeye uğraşan ve başaran ,beethoven senfoni kayıtları aşılması güç bir olgunluk ve güzellikle dolu olan şef.
  • almanya'nın ve hatta dünyanın en büyük orkestra şefi. nazi dönemi dahil olmak üzere berlin filarmoni orkestrası'nın şefliğini üstlenmiştir. favorisi beethoven'in dokuzuncu senfonisi'dir.
    istvan szabonun taraf tutmak filmine konu olmuştur.
  • insanı en çok en iyi bildiğini sandığı eserlerde şaşırtan şef. bir saatten uzun süren beethoven'ın 9. senfonisini aynı gün üst üste birkaç kez dinlemeye neden olabilecek adam. ben bu eseri her bir notayı obsesif bir özenle çaldıran herbert von karajan'ın tıpkı furtwaengler gibi berliner philharmoniker ile yaptığı kayıttan öğrenmiş idim. bazı cümlelerin ele alınışı, bazı yerlerde üflemeli sololarının öne çıkarılması, kimi yerde diğer kayıtlarda rastlamadığım adeta staccato çalınmış notalar, temponun kusursuz değişimleriyle furtwaenglerden başka kimsenin bu şekilde ele almadığı bir dokuzuncu senfoni ortaya çıkmış. bu senfoninin, neden tüm zamanların en büyük eserlerinden biri olduğu konusunda kafasında şüphe olan varsa başvuru kaynağı doğrudan furtwaengler kayıtları olmalı, ilk dinleyişte şüphe silinir gider. yalnızca bu kayıt bile hiç şüphe etmeden tüm zamanların en büyük şefi dememe yeterdi, leopold stokowskiyi bilmesem. çaldırdığı her nota bir müzik dersi, bir şeflik dersi olan adamdır.
  • berlin filarmoni'nin basina iki kere gecmistir. ilk seferinde orkestranin 4. asil sefi ve arthur nikisch'in halefi olarak gorev yapmis olup toplulugu 1922 ve 1945 yillari arasinda yonetmistir. savas nedeniyle gorevine turlu nedenlerle ara vermis \ verdirilmistir. sonra ayni goreve geri donmustur * ve bu sefer orkestrayi sadece, olumune kadar, 2 yil yonetmistir. kendisinin bu ikinci asil seflik surecinde orkestranin 7. asil sefi olarak gozukmustur.
  • wilhelm furtwaengler'in dogumunun 100. yili vesilesiyle herbert von karajan, berlin filarmoni orkestrası ile berlin'deki philharmonie salonunda 25 ocak 1986'da bir konser vermistir. konserin ilk yarisinda franz schubert'in bitmemiş senfoni'si seslendirilirken konserin 2. yarisinda richard strauss don quixote vardir. bu son yapitin temsilinde solo viyolonselde antonio meneses yer alirken solo viola'yi orkestranin bas violacisi wolfram christ calmistir. 2. yapitin ayni solistlerlerle ve ayni tarihlerde deutsche grammophon'a ses, telemondial'a goruntu kaydi yapilmistir. ayni konser programi takip eden gun tekrar edilmistir.

    kaynak

    edit : imla
  • muhtelif konserlerde piyano çalmışlığı da vardır. güzel bir misal verelim: http://www.youtube.com/watch?v=mxvkbl15ewa
  • orkestra şefi olmasının ötesinde, özellikle wagner ve bruckner'in müziğini epey sevdiği aşikar olan besteci.
    (bkz: furtwangler senfoni no. 1)
    (bkz: furtwangler senfoni no. 2)
    (bkz: furtwangler senfoni no. 3)
hesabın var mı? giriş yap