• istvan szabonun 2001 yılında çizdiği film. henüz izlenmemiştir. lakin 17. 10. 02 tarihi itibariyle saat 21.15 de ankapol sinemasında sözlük adına* izlenecektir.
  • filmekimi kapsaminda 20 ekim 2002 pazar gunu 19:30 emekte gosterilen basrollerinde harvey keitel ve stellan skarsgard'in oldugu vasat bir film.
  • bizim şu ünlü lise monologlarından "sanat sanat için midir?" yoksa "sanat halk için midir?" söylencesini temel alan, malzemesi çok tatlı, teatral bir filmdi "taraf tutmak", geçti gitti, "grand opening" klişesiyle girdi, "duygulu veda"yla bitiverdi. çok tatlıydı çok...

    amerikalı "working class hero" efsanesini eski sigortacı yüzbaşıda hakkıyla yaratan senaryo, bunun karşısına "sanatsal avrupa duyarlılığını" efsanevi bir orkestra şefi olarak koymuş, nefis bir çatışma yaratılmıştı, bana kalırsa çok sade ama eşsiz bir malzemeydi, ben en çok malzemenin kalitesine takıldım. karakterlerin hepsi yerli yerindeydi, furtwängler efsanesi amerikalı bir redneck'e nasıl işleyecekti ki, tabii vız gelip tırıs gidecekti... iki karakterden yola çıkıp evrensel ve son derece politik toplama işte tam da böyle ulaşılırdı, ders olsundu.

    aksiyonun büyük bölümünün geçtiği sorgulama odası, yani ofis, elbette tam bir tiyatro sahnesiydi, özellikle unutmadığım ayrıntı da, filmin hybrid'i genç asker wills'in odaya girer girmez takıldığı kırık parkelerdi. film boyunca oyuncular o parkelerin yakınından en az on kere farklı ruh halleriyle geçtiler, şüphem yok ki hepiniz de tıpkı benim gibi birinin daha o parkelere takılıp sendelemesini, düşmesini beklediniz elinizde olmadan. bir daha hiç gerçekleşmedi aynı tökezleyiş, fakat müthiş bir gerilim öğesi olarak domine etti parkeler görüldükleri her sahneye.

    görülmesi gereken bir filmdir diyerek noktalıyorum, kırık parkelerde tökezlemeye gidiyorum.
  • basrollerinde harvey keitel, stellen skarsgard ve moritz bleibtreu ' nun rol aldigi, 2002 mar del plata da en iyi yönetmen ödülünü alan ve faşizm odaklı konusuyla bu başarıyıda hakeden takdire şayan film..
  • kanaatimce faşizmi ve hitler almanya'sını yargılama çabasından ziyade iyilik ve kötülük kavramları üzerine kurulu bir film.

    film boyunca kötülüğe karşı durmayan kötü sayılır mı sorusunun cevabı aranır, cehenneme giden yol gerçekten iyi niyet taşları ile mi döşeli araştırılır, sanatın durduğu yer incelenir, yer yer amerikalıların avrupalılara kıyasla kültürsüzlükleri ile dalga geçilir. kahramanlık değil bir gerçek hayat filmi çekilir, güzel olur.

    bu arada, beethoven çalmayan yerlerde frank sinatra çalmasını, frank sinatra'nın mafya olan ilişkisi sebebiyle, ironik buldum ben.
  • furtwaengler'in en iyi olduğunu düşünmeye ihtiyaç duyduğu için hitlerin doğumgünü konserini yönetmesiyle "peki ben kendimi kendime ispatlamak için ne gibi pisliklere bulanıyorum" dedirten eser.
  • sanat ve politika birbirinden ayrılmalı midır”? sorusuna yanıt aranan düşündürücü sanat eseri. filmde daima müziği sanattan ayrı düşündüğü vurgulayan
    wilhelm furtwaenglerın amerikalı binbaşı harvey keitel tarafından sorgulanması işlenirken “faşist bir yönetimde sanatçı ülkeyi terk mi etmeli yoksa kalıp savaşmalı mı?” ve benzeri sorular da sorulmaktadır. film, dönemin tanınmış orkestra şefi wilhelm furtwaegler’in nazi döneminde ülkeyi terk etmek yerine almanya’da kalıp, iktidarla işbirliği yapmak ve nazi partisine üye olmakla suçlanması üzerine kurulmuş. amerikalı ve avrupalı insanın düşünme sistematiğinin farklılığı konusu da ironik biçimde işlenmiştir. almanyayı nazizimin zulmunden kurtaran ülkelerden biri olan amerika dünyaya nasıl bir alternatif sunmaktadır ya da sunacaktır?yarattıkları "materyalist" dünya ideal olan mıdır.?
    filmde bir de bir adet sovyet subayı ve amerikan subayı harvey keitel arasında alkollü bir ortamda geçen çok anlamlı bir konuşma vardır. bu konuşmadan şu anlaşılmaktadır: sovyet yetkililerin amacı faşist almanyanın en değerli sanatçılarının koleksiyonunu yapmak onları sovyetler birliğine götürüp bir müzelik eşya edasıyla sergilemektir. ayrıca amerika hazıra konmuştur. asıl kurtarıcı sovyetlerdir.
    özetle film kurtarıcıdan kurtulma teması üzerine kurulmuştur bile denebilir. ikinci dünya savaşı sonrasının çok farklı yönlerini derinlemesine incelemiştir film. içinde aşk bile vardır.
    sinematografik açıdan bakıldığında*filmde kullanılan belgesel görüntüler, fotoğtaf kareleri anlatımı zenginleştirmiş. uzun konuşma sahneleri sıkıcılığa kaçmadan rahatça kotarılmış. oyuncu seçimi ve yönetimi enfes.
    bir de şöyle bilgi yazayım tam olsun:

    senaryo: ronald harwood / görüntü: lajos koltai / oyuncular: harvey keitel (binbaşı steve arnold), stellan skarsgard (w. furtwaengler), moritz bleibtreu (teğmen david wills), 2001 ingiltere - fransa - almanya - avusturya yapımı,
    101 dakika
  • sonundaki beethoven beşinci senfoni yorumu dinlenmeden salondan çıkılmaması ya da televizyonun kapatılmaması gereken film.
  • istvan szabo'nun gene sanat-politika ayrıl(amazl)ığı üzerine, bu defa tiyatro üzerinden giden filmi mephisto da bu film kadar iyidir, hatta bence daha iyidir, ama eski olduğundan mıdır ne, bilinmez fazla.
  • istanbul devlet tiyatrosunda da yine taraf tutmak adıyla oynanmış, belki de hala oynanan bir yapıt. kanımca filmi de çok başarılıdır bir tiyatro uyarlaması için..
hesabın var mı? giriş yap