• çok güzel işleyen bir beyni ve çok etkileyici bir hayal gücü olduğunu düşündüğüm yazar. exhalation'ı henüz bitirdim, kendisine bir kez daha hayran kaldım ve başlığının bu kadar boş oluşuna içerledim. arrival* gibi muhteşem bir öykü bile yetmemiş adının duyulmasına. keşke bütün öykülerinin tek tek filmi çekilse de izlesek. ya da netflix olaya el atsa, love death & robots gibi bir iş ortaya koyabilirlerdi. gördüğünüz gibi okumak beni kesmedi.

    kendisi dört nebula ödülü, dört de hugo ödülü sahibi ki ben bu ödüllerin daha işe yaramaz bir esere/yazara gittiğini görmedim. chiang, exhalation'ın açılış öyküsü (ve de bence en iyisi) the merchant and the alchemist’s gate'le 2008 yılında bu ödüllerden her ikisini de kazanmayı başarmış.

    başka eserlerini araştırırken fark ettim ki başarısının sırrı -eşsiz* zekasının yanı sıra- öyküleri için çok uzun zaman harcamasıymış. çok az eseri var, çok yavaş yazıyor, her seferinde de gerçekten orijinal bir iş ortaya koymayı başarıyor. yarattığı olay örgüleri ve kurgu dünyaları içine kapanıp orada kalmıyor ama, tam bir aydın gibi öykülerine güncel toplumsal eleştiriler ve tespitler yerleştiriyor, üstelik bunu kurgu dünyasındaki doğal akışı bozmadan yapıyor. yakaladıkça müthiş haz veren çok zarif göndermeleri var.* mesela what's expected of us öyküsünde diyor ki: "my message to you is this: pretend that you have free will. it's essential that you behave as if your decisions matter, even though you know they don't. the reality isn't important; what's important is your belief, and believing the lie is the only way to avoid a waking coma. civilization now depends on self-deception. perhaps it always has."

    buraya ted chiang'ın özgür irade, zaman yolculuğu, genetik mühendisliği gibi konularda kafa açıcı fikirlerini paylaştığı nefis bir radyo programının yer aldığı şu linki de bırakıyorum; ama eminim üç beş meczup dışında kimse oturup dinlemez. buradan size var gücümle el sallıyorum vakit ayırıp şunu dinleyecek meczuplar. sınırlı sayıda da olsanız var olduğunuzu bilmek çok güzel. live long and prosper.

    bu arada ufacık bir reklam da yapayım, yeni kitabım içindeki nerd'ü uyandır çok yakında tüm seçkin kitapçılarda yerini alacak arkadaşlar. valla şu entryyi bitirene kadar kendimden tiksindim. sanırsınız son seksimi 42* yıl önce yaptım. hale bak ya.
  • bilimkurgu/fantezi türü genelde yeni bir dünya kurulması gerektirdiği için sevilen eserler öyküden ziyade uzun uzun romanlar, üçlemeler, beşlemelerden oluşuyor. hatta asimov, le guin gibi ustalar dünyayı bir kere romanlarla kurduk diyerek o dünyada geçen kısa öyküler yazmayı seçmişler hep.

    bu ted chiang denen hergele şimdiye kadar sadece kısa hikayler yazdı, onu da çok az yazdı. 1990 yılından beri yazan adamın yayınlanmış bütün öykülerini bir haftada okuyup bitirmek mümkün. fakat her birinin dünyası inanılmaz derecede güzel düşünülmüş, hikaye mükemmel yazılmış. kendisi aslında uzun uzun yazıp daha sonra cümle cümle azaltıyormuş öykülerini diye bir söylenti var doğru mu bilmiyorum.

    öykülerin derinliği ve dünya kurma konusundaki becerisine iki örnek vereyim: arrival filmine temel oluşturan öyküsü, filmden çok daha güzel, anlamsız bir gerilim yok onun yerine fizikte çok önemli bir konu olan varyasyonel prensipler ile diffransiyel denklemler arasındaki bakış farkı var. öyküyü okuyunca 'oha be süper!' dedim, adamın öykü ile ilgili notlarına 'bu bakış farkı kuantum mekaniğinde çok daha ilginç hale geliyor ama bunu öyküye sokmadım' yazdığını görünce 'ulan bilim kurgu öykücüsü path integral ne demek onu anlamış, bu herif ne yazsa okumam lazım' diye fanboy haline geldim. bilimsel bir fikri alıp bu hale getirmek büyük beceri. yine eski öykülerinden 'steampunk' tan ziyade 'alchemypunk' diyebileceğimiz 72 karakter öyküsü iki sayfa içinde bir dünyayı mükemmel kuruyor, bu öyküden bırakın filmi 10 sezonluk dizi çıkar. benzer bir dünyayı ian tregillis üç kitapta kuramamış mesela. yeni öykülerinden fosillerin de dünyanın 6000 yıllık olduğunu gösterdiği durumu ele aldığı öyküsünü okuduktan beri dönüp dönüp düşünüyorum, ilk öyküsü babil kulesinden de belli olduğu üzere adam din/bilim ikilemi üzerine de çok kafa yoruyor.

    yeni çıkan toplama kitabı 'exhalation'ı okudum, bitince dönüp bazı öyküleri bir daha okudum, o kadar güzel. bilimkurgu seven sevmeyen herkese tavsiye ederim, keşke daha çok yazsa
  • kısacık, konsantre öyküleriyle ufuk açan, insanı duygu durum bozukluğuna sürükleyen bir dahi.
  • yazılım sektöründe çalışan ve ödüllü öyküler sahibi yazardır.

    arrival filmine kaynaklık eden öykünün de bulunduğu stories of your life and others adlı öykü derlemesi geliş adıyla monokl yayınlarından çıkmıştır.
  • kendisi "bilimkurgunun borgesi"dir.
  • arrival filmi ile adını duyduğum yazarın türkçeye geliş olarak çevrilip basılan kitabını okuyorum. ve gördüm ki arrival'a kaynaklık eden öyküsü "hayatının hikayesi"nin fikirsel kökleri aslında tee 1990'da yazdığı "anla" hikayesine dayanıyor. ve bu öyküsü, nasıl desem, "hayatının hikayesi"nden çok daha leziz geldi. ne zamandır böylesine heyecan verici soyut betimlemeler okumamıştım. çevirmene (ihsan tatari) de teşekkürler.
  • arrival filminin orijinal hikayesini yazan bilimkurgu öykü yazarıdır. ilk yazdığı öykü babil kulesi (1990) nebula ödülü kazanmıştır. ikinci öyküsü asimov okuyucu ödülü kazanmıştır. ayrıca 1992 yılında john w. campbell en iyi yeni yazar ödülü kazanmıştır.

    ödülleri bileğinin hakkıyla almıştır çünkü yazdığı her öykü bilimkurgu alanına bambaşka bir bakış açısı ve sıradışılık katmıştır. yazdığı öyküleri eski bilimkurgu konularına orijinallik getirerek ve bu öykülere kendi araştırmalarını katarak oluşturmaktadır.

    arrival filmine konu olan "story of your life" öyküsü ise kendisinin dördüncü öyküsüdür. bu öyküyü yazmadan önce 5 yıldan fazla beklemiş ve bu sürede seattle'da kalmıştır.

    - david g. hartwell
  • (bkz: exhalation)
  • ''nefes'' kitabında da yer bulmuş ''simyacının kapısı ve tacir'' adlı öyküsü ile kahire ve bağdat'ın geçmişine bir yolculuk yaptırır. sıra dışı bir bilimkurgu anlatısıdır kanımca. masalsı bir yanı vardır. aynı zamanda akıcı, etkileyici, düşündürücü ve en önemlisi derin.

    simyacının kapısı ve tacir öyküsünü ilk okumamın üzerinden belki 3 sene geçti. tüyleri diken diken eden bu öyküyü arada tekrar okumaktan kendimi alamadım. özellikle son satırları sebebiyle.

    doğuran bir öyküdür ayrıca. başarat isimli karakter bu öykünün içinde birkaç öykü daha anlatır.

    kısa öykünün zamanına göre mecazi öğesi bir zaman makinesi olarak düşünebileceğimiz yıllar kapısı. işte aynen bu kapı gibi simyacının kapısı ve tacir öyküsü de bilimkurguda bir ustalık işi. okura vermek istediği ana fikir, öykü içindeki öykülerden en sonuncusunda gizli.
hesabın var mı? giriş yap