• islam'ın üç ana akım kolundan biridir**. müslümanların %15 kadarının şii olduğu tahmin edilmektedir. şiilik genellikle üç alt fırkada incelenir:

    zeydilik: yemen'de mevcuttur. kökenlerini hz. zeynel abidin'in oğlu, emevilere karşı şehit düşmüş hz. zeyd'e dayandırırlar.

    ismaililik: ünlü fatımilerin ve hasan sabah'ın mensubu olduğu, günümüzde birçok parçaya bölünmüş ve sayıca azalmış olan gruptur. günümüzdeki en önemli fırkasına (nizari) ağa han tarafından önderlik edilir. diğer küçük cemaatlerin da kendi liderleri vardır. yoğun olarak hindistan ve pakistan çevresinde yaşarlar. batı ülkelerinde de önemli toplulukları mevcuttur. batınilik de genellikle ismaili başlığı altında incelenir.

    on iki imamcılık: tüm şiilerin %90'ından fazlasını oluşturan gruptur. hatta, şii deyince akla doğrudan bu gelir. ırak, iran, azerbaycan, bahreyn ve lübnan'da nüfusun çoğunluğu oluştururlar. türkiye'deki şiiler de bunlardır.

    on iki imamcılığın hz. cafer sadık'a dayanan ve caferilik diye bilinen fıkhı*, şiiliğin de temel fıkıh mezhebidir. öyle ki on iki imamcılığa çoğu zaman caferilik adı verilir. bunun dışında aleviler, arap alevileri* ve bektaşiler de itikadi* on iki imam şiiliği çatısında yer aldıkları halde, caferi mezhebini takip etmezler. türkiye'de kimi zaman şia tümüyle alevilik olarak adlandırılsa da, alevilik on iki imam şiiliğinin bir koludur.

    bu üçünden başka, tarihte etkili olmuş ancak varlığını günümüze dek sürdürememiş keysaniler denen bir grup daha vardır.

    tüm şii mekteplerinin ortak görüşü, hz. muhammed'den sonra islam toplumuna önderlik etmesi gereken kişinin (imam) hz. ali olduğu ve ehli beyt sevgisidir. din en doğru ve bozulmamış şekliyle hz. muhammed'in torunlarından, yani peygamberin kızı hz. fatma ve damadı hz. ali'nin soyundan öğrenilebilir.

    bu entry'de çoğu zaman birbirinin eş anlamlısı olarak kullanıldığı için, şiiliğin en kalabalık grubu olan caferilik ele alınacaktır.

    son zamanlarda her yerde şia hakkında saçma sapan, akılsız ve iftira düzeyinde bilgiler dolandığını gördüğümden şia hakkında şu birkaç temel hususu ekleme ihtiyacı hissettim:

    1. şiilerin ve sünnilerin inandığı allah, kuran, peygamber birebir aynıdır. şiiler tıpkı sünniler gibi namaz kılar, oruç tutar, hacca gider, zekat verir, sünnet olur ve kurban keserler. hiçbir şii hz. ali'ye allah ya da peygamber demez, kuran'ın değiştirilmiş olduğuna inanmaz, peygamberliğin hz. ali yerine yanlışlıkla hz. muhammed'e verildiğine inanmaz. bunlar tarihte "aliyullahiler" ya da "gulat" gibi adlarla anılan, bizzat ana akım şia tarafından islam dışı olarak kabul edilen küçük gruplardır. bu grupların birçoğu varlığını sürdürememiş ve tarihe karışmıştır.

    2. şiiliği ibni sebe adında bir yahudi kurmamıştır. dahası, ibni sebe diye biri hiç yaşamamıştır, masaldır. şiilik perslerin islam'ı bozmak için uydurdukları bir şey de değildir. zira şiilik iran'da ortaya çıkmamıştır, hz. muhammed vefat ettiğinden beri şia mevcuttur. ayrıca iran'da hz. ömer'in katiline ait bir türbe de yoktur. söz konusu türbe eski bir dervişe aittir.

    3. şiilere göre sünniler müslümandır, beraber namaz kılınır, kendileriyle evlenilmesinde de bir mahzur yoktur.

    4. şiilerin işlerine geldiğinde takiyye yapıp yalan söyledikleri, doğru değildir. takiyye can güvenliğinin tehlikeye girmesi gibi ciddi durumlarda caizdir, her isteyen canı sıkıldığında takiyye yapamaz.

    5. şiilere göre ilk üç halife ve hz. ayşe kafir değildir. bu kişiler müslümandır, ancak hz. ali'ye muhalefet ettikleri için günah işlemişlerdir. zira şia bütün sahabelerin hatasız olduklarına inanmaz. ayrıca ilk üç halife ve hz. ayşe sevilen figürler değildir, örneğin adlarının önüne hz. ifadesi eklenmez. muaviye ve yezid'in ise kafir olduğuna hükmedilir.

    6. kuran aynı olduğu halde, şianın hadis kaynakları sünnilerinkinden farklıdır. her iki tarafta ortak hadisler olduğu gibi, birbirinden çok farklı hadisler de bulunmaktadır. bu nedenle bir sünni için çok sıradan gelen bir husus, bir şii için bir şey ifade etmeyebilir. örneğin, sünniler aralarında ilk üç halifenin de yer aldığı 10 sahabenin cennetle müjdelendiğini güvenilir bir hadis olarak görürken, şiiler bu hadisin doğru olmadığını kabul ederler.

    7. şianın tarih boyunca kafirlerle değil de sünnilerle savaştığı iddiasının geçerliliğini, dünya haritasını açıp bakarak siz de kolayca anlayabilirsiniz. şiiler tarih boyunca azınlıkta kalmış ve coğrafi olarak sıkışmışlardır. buna rağmen fatımi-haçlı savaşları, safevilerin gürcü seferleri, iran-rus savaşları, hizbullah-israil çatışmaları aksine örnek verilebilir.

    8. sıradan şiilerin bir kısmının ehli sünneti sevmediği, hatta bazen sahabeye kötü söz söyleyebildiği ise doğrudur. hatta hz. hüseyin'e matem tutarken kendilerini yaraladıkları da doğrudur. bu insanların yaptıklarından dolayı şiayı sorumlu tutmak prensip olarak yanlıştır, zira bu tür aşırılıklar her toplumun cahilinde ve ayak takımında mevcuttur. önemli olan, şia alimlerinin bu tür eylemleri haram olarak ilan etmesidir.

    9. şia'yı ehli sünnetten ayıran en büyük konu, hz. muhammed'den sonra, islam ümmetine önderlik (imamlık) edecek kişinin allah'ın emri ve hz. muhammed'in vasiyetiyle hz. ali olduğu hususudur. ehli sünnete göre ise böyle bir tayin olmamıştır ve hilafet seçimle belirlenebilir. bu hususta tarih boyunca hiçbir zaman anlaşma olmamıştır ve bundan sonra olacak gibi de görünmemektedir.

    10. sünniler için dinin kaynakları "kuran, sünnet, icma ve kıyas" iken, şiiler için "kuran, sünnet, akıl ve icma" şeklindedir. bunların dışında namazda ellerin bağlanıp bağlanmaması, abdestin alınışı gibi konularda birkaç küçük farklılıklar vardır ki, onlar zaten ehli sünnet'in 4 mezhebi arasındaki farklar gibidir.

    11. şianın ehli beyt'e olan sevgi ve ilgisi, bazen ehli sünnet'in ehli beytten soğumasına veya onlara ilgi duymamasına neden olmuştur. bu yanlıştır. bir sünninin de ehli beyti sevmesi kuran'a göre farzdır.

    ek-1: şiiler hz. ayşe'ye asla zina suçu atfetmez, zira onun böyle bir şey yapmadığı kuran ile sabittir. şiilerin hz. ayşe'ye olan olumsuz bakışı, cemel savaşında hz. ali ile karşı karşıya gelmesi nedeniyledir.
  • şia'yı bir mezhep yerine, islam tarihinin iki ana siyasi partisinden biri olarak tanımlamak daha doğrudur. şiilik ile sünnilik arasında iki temel ayrım noktası vardır. bunlardan ilki şia'ya göre siyasi iktidar babadan oğula geçmeli iken, sünnilikte biat kurumunun kan bağından önce gelmesidir. hz.ali'nin siyasi taraftarları, kan bağından dolayı siyasi iktidara hz.ali'yi layık görüyorlardı. ikinci farklılık ise arap müslümanların diğer müslümanlardan üstün olduğunu düşünen kavmiyetçi zihniyetin sünnilik etrafında kümelenmiş olmasıdır. bu durum arap olmayan müslümanların şia'ya meyletmesine sebep olmuştur.
    görüldüğü üzere şiilik ile sünnilik arasındaki temel ayrışma noktaları, günümüzdeki siyasi görüş ayrılıklarıyla benzer nitelikler taşıyor.
    bu iki ayrımın dini görüşlerde farklılığa sebep olması ise çok daha sonra gerçekleşmiştir. şiiliği ve sünniliği birer mezhep olarak kabul etmek yerine şia kökenli mezhepler ve sünni kökenli mezheplerden bahsetmek daha anlamlıdır.
    son bir not olarak, türkler kitlesel olarak islamiyeti kabul etmeye başladıklarında, hem siyasi hem dini olarak islamiyete ilişkin söylenebilecek her şey söylenmiş, yazılabilecek her şey yazılmış, bütün ayrımlar ve mezhepler yerleşmiş ve kurumsallaşmıştı. bu sebeple türkler islam tarihindeki ana tartışmalara ve görüş ayrılıklarına yabancıdır. günümüz islam coğrafyasını şekillendiren görüş ayrılıklarının tarihsel arka planı bizlere hala yabancıdır.
  • dünya üzerinde kendilerine hakaret etmenin galiba yasak olmadığı tek dini gruptur. sünnilere, katoliklere, ortodokslara ve diğer hıristiyanlara, yahudilere, budistlere, hindulara ve diğerlerine en ufak aşağılayıcı söz ve tavır haklı olarak "nefret suçu" sayılırken; tüm dünyada şiilere en hafifi "sapık" olan hakaretler ediliyor, mensupları çeşitli memleketlerde çoluk-çocuk demeden katlediliyor ve hiç kimse umursamıyor. akıl alır şey değil.
  • sapık falan değildirler. şia'ya sapık diyenler önce kendilerine baksınlar.

    lisedeyken din öğretmenine bir soru sormuştum.

    "hocam biliyorsunuz şiilik ve sünnilik muaviye ve ali kavgası sonucu oluştu ve müslümanlar ayrıldı. ali'yi tutanlar şii, muaviye'yi tutanlar sünni oldu. bu kavgada kim haklıydı?"

    hoca: ikisi de haklıydı oğlum.
    ben: hocam öyle şey olur mu. ne demek ikisi de haklıydı. muaviye bildiğin hile ile ali'nin elinden halifeliği almış. oğlu ise hz. hüseyin'i öldürtmüş. ne yani şimdi biz bu adamların kurduğu ve açtığı yoldan mı gidiyoruz?

    hoca: e sen de şimdi, ona öyle demeyelim de...(elinden gelse der ha) yok yani olmaz öyle.

    bir de, ehl-i beyt dostlarına sapık falan diyen sünniler vardır. hak yolundan mı şaşmışlar, ne?

    bir de, hz. ali'yi sevmek alevilikse bende aleviyim diyenler var. bayram namazında vaazda varsa yoksa ebu bekir, ömer ve osman hikayeleri. cuma vaazlarında da aynı. ali'den bahseden yok. peygamber hadisinde şunu söylemiyor mu: ben ilim şehriyim ali de o şehrin kapısı diye.

    lan sen kapıyı bilmeden, onu anlamadan nasıl şehre gireceksin be adam. ali'den bahsedince alevi ya da şii olmazsın merak etme.
  • hz. isa vesilesiyle iki tayfa ifrata saptı ve yoldan çıktı. biri onu reddedenler ki yahudilerdir. diğeri onu kabul edenler ki hristiyanlardır. hz. ali vesilesiyle de aynı mana açığa çıktı. bu hiçte şaşırtıcı değil zira hz. ali bu ümmetin isa'sıdır, meşrebi aynen onun gibidir.

    "tenzih" hakikatini insanlığa ilk defa sunan hz. musa'dır. yani allah'ın bütün suretlerden ve zanlardan öte olduğu hiçbir surete hapsedilemeyeceği gerçeği...böylelikle ilkel insan bilincini putlardan arındırmak mümkün oldu. ama bu sefer de allah'ı ötelerin ötesine atıp günlük hayattan tahliye etmek yanılgısı başgösterdi. işte hz. isa bu noktada devreye girdi.

    hz. isa insanlığa "teşbih" hakikatini açıkladı. yani varlıkta allah'tan başkası olmadığı ve ikinci bir varlık olmaması hasebiyle herşeyin ondan ve onun isimlerinin tecellisinden olduğu gerçeğini...bu hakikatin yanlış anlaşılmasıyla hz. isa'ya haşa uluhiyet atfedildi. nitekim hz ali hakkında da benzer sapmalar görmek mümkün. halbuki hz. isa'daki hakikat herhangi bir insanda da aynen vardır. velhasılı kelam şia, islam dünyasının hristiyanlarıdır...imamlara kudsiyyet, masumluk vermeleri vs...
  • ali'nin tarafını tutan anlamına gelen "şia-ı ali"'nin halk ağzında kısalmış hali.
  • temelde sünnilikten pek de farkı olmayan mezheptir. oruç namaz zekat hac hepsi aynı. farklı olan namazın öğle ve ikindinin ve akşamla da yatsının birleştirilip kılınması. en belirgin fark bu. bir de ezanda eşhedü enne aliyel veliullah ve hayyalel hayrul amel demeleri. bunu bir arkadaşıma sormuştum hz bilal ezanı bu şekilde okumadı siz neden böyle okuyorsunuz diye o da mollaların böyle söylediğini söylemişti. bunların yanı sıra dini bayramlar yani ramazan ve kurban bayramları 1 er günken zerdüştlükten kalma nevruz ( evet türkiye deki newroz) 15 güne yakın bir süre kutlanmaktadır.

    dediğim gibi temelde aynı fakat insanlar mezhebini din yaparsa maalesef farklı yerlere kayıyor olay. bu konu hakkında şunları söyleyebilirim ki iran da din hz. ömer düşmanlığına dönüşmüş durumda. cuma hutbesinde bile varsa yoksa hz. ömer ve sünni düşmanlığı. cuma da hutbeler 2 ye ayrılıyor. biri islamın güzel bir din olduğunu anlatan yani türkiye de ki gibi olan bir de siyasi olan türkiye ve diğer sünni memleketlere sövme hutbesi. ben böyle tanımlıyorum çünkü iran da ne kadar cuma ya gittiysem böyle oldu. birinci hutbe takriben 10 dakika falan sürerken ikincisi yarım saate yakın sürmekte. cuma da farz, hutbe ve 2 rekat namazken mollaların bazıları hutbenin sonuna doğru namaza iştirak etmekte.

    benim anlattığım caferi mezhebi için. diğerlerini hakkında pek bir fikrim yok ama nusayrilere şia diyenlere de açıkçası gülüyorum. adamlar müslüman değilken islamın mezheplerinden birine nasıl oluyorda ait oluyorlar. değil hz. ali peygamber efendimize dahi tanrı muhammed dir diyen kişi müslüman değildir.
  • şiiler ekseriyetle üç kısımda incelenir: (1) zeydilik (2) ismaililik ve (3) isna aşeriyye

    zeydilik beş, ismaililik yedi, işna aşeriyye ise, on iki imam inancına sahiptir. şiilerin çoğu on ikicidir. dolayısıyla, azınlıkta olanlar, zeydiler ve ismaililerdir.

    ilk dört imam konusunda üç şii mezhep arasında pek ihtilaf yoktur. (bkz: 12 imam/@derinsular) ancak zeydiler, beşinci imamın muhammed bakır değil, onun kardeşi (ve hz. hüseyin'in torunu) zeyd bin ali olduğuna inanırlar ve büyük/ilk imamları onunla sonlandırırlar. bu inançta, iki kardeşin yaptıkları farklı tercihler merkezi önem taşır. muhammed bakır, siyasetten uzak durarak ilim ile uğraşmayı tercih ederken, zeyd bin ali emevi halifesi hişam bin abdülmelik'e karşı kufe'de bir isyan başlatır ve 737 yılında öldürülür. neticede, zeyd bin ali'nin emevilere karşı verdiği bu mücadeleyi önemli bulan şia içinden bir kısım insanlar, kardeşini değil onu beşinci imam olarak görürler. bu temel farklılık dışında, zeydiler, ilk iki halifeyi meşru görmeleri, imamları yanılmaz addetmemeleri, keşif ile hüküm vermeye mesafeli olmaları ve hanefi fıkhına yakın olmaları gibi nedenlerle de diğer iki şia mezhebinden ayrılırlar. bu gibi ayrılıklar, zeydileri sünniliğe daha yakın kılar.

    ismaililer ise, (hz. hasan'ın imamlığı konusunda kimi ihtilaflar yaşamakla birlikte) on iki imamın ilk altısını aynı şekilde kabul ederler. ancak yedinci imamın musa bin cafer değil, onun abisi ismail bin cafer olduğuna inanırlar. basit gibi görünen bu konu, aslında gayet karmaşıktır ve konunun çerçevesini doğru şekilde anlamlandırabilmek için sadece ilgili dönemin değil, müteakip fatımi devleti (909-1171) ve doğudaki hasan sabbah iktidarı (1090–1124) etrafında yaşanan ilgili tartışma ve tecrübelerin de bilinmesi gerekir. (bkz: ismaililik /@derinsular)

    bunlar dışında, haşhaşilik, imamet, mehdilik ya da genel manada ismaili mistisizm ekseninde yapılagelen çirkin yorumlara (her ne kadar yaygın olsalar da) itibar etmemek ve ismaililerin hermenötiği ve gnostizmi hakkında daha detaylı okuma yapmak doğru olur. zira, ilgili çirkin yorumlar ve bu yorumların ortaya çıkardığı kadim söylem, anlama kaygısından ziyade, ismaililiğin sünni islama en uzak noktadaki mezhep olmasının doğurduğu tepkinin tesirinde şekillenir. yoksa, ortada medeniyet yoksunu, barbar bir güruh yok. örneğin, sünni dünyada pek kimse üzerinde durmasa da, el-ezher üniversitesi'ni kuranlar dahi fatımilerdir. (bkz: el ezher üniversitesi /@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam /@derinsular)
  • arapça'da birine uyan, birinden yana olan, birinin tarafını tutan.
  • şia esasen pers/fars milliyetçiliğinin bir kamuflajından ve bir ideolojik söyleminden ibarettir. arka planda tarihi pers milliyetçiliğinin yayılma ihtirasını barındırmaktadır.

    işin hikmet boyutuna gelince,

    şiilik-sünnilik bölünmesi islam alemindeki "farkındalık mertebelerindeki" düşüşün bir göstergesidir. zira şuur farkındalık mertebelerinde tırmandıkça birliğe/vahdete/tevhide doğru yol alınır. ayrılık unsurları birer birer yok olur, bütünleşme, kaynaşma zorunlu olarak ortaya çıkar.

    farkındalık mertebelerindeki düşüş ise ayrılık, parçalanma, ufalanma ortaya çıkarır. faraza hz. ali'nin hilafet meselesi hiç var olmasaydı bile, toplumsal şuur irtifa kaybettiği anda, herhangi bir isim veya sebep altında mutlaka ayrılık ve bölünme gerçekleşecekti.

    dolayısıyla derdimizin devası, şii-sünni argümanlarını bitmek tükenmez bir şekilde öne sürmek değildir. bunların hepsi çöp olmuş argümanlardır artık.

    mesele hem toplum, hem de fert olarak nurani aydınlanmayı başarabilmek ve hakikat mertebesine yükselebilmektir.

    işte bu aydınlanma şuurunun nurani olanına "mehdi", zulmani olanına ise "deccal" denilmiştir.(aydınlık ve karanlık yüzler)

    https://isnetus.wordpress.com/…/11/bati-medeniyeti/

    not: şia'nın fars milliyetçiliğinin kamuflajı olduğu tespitine yaygın itirazlar geliyor. çünkü şii'liğin sadece farslarca değil, bir çok farklı milletçe benimsendiği iddiası öne sürülerek.

    ideolojiler her ne kadar iktisadi altyapı kaynaklı olsa da, bir nevi özerkliği vardır.(bir çeşit relative autonomy). bu sebeple aynı ideoloji değişik şekillerde kullanım alanı bulabilir.

    mesela, "komünizm rus milliyetçiliği ve yayılmacılığı için bir kılıf idi" tezini, "ama komünizm 72 millet tarafından benimsenmişti" diyerek çürütemezsiniz. 72 değil 722 millet komünist olsa da, tezimiz geçerlidir.

    evet bilhassa günümüzde, şiilik, pers/fars milliyetçiliği ve yayılmacılığı için ideolojik bir kılıftır, kamuflajdır.

    bu tezimde musırrım(ısrarlıyım)
hesabın var mı? giriş yap