• şimdi gelin yamacıma, ama baştan uyarayım bu entry hayatında arap ortadoğusunu görmemiş tatlı su liberallerini ve dünyadan haberi olmayan bazılarının ırkçılık zannedebileceği ögeler içermektedir. alttakiler 2014 yılı için yazılmış olup, her 3. dünya ülkesi gibi istikrarsız olan bu memlekette geçerliliklerini her an yitirebilirler.

    kahire, mısır arap cumhuriyetinin başkenti, dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri, afrikanın tek metrosu olan şehri ve kilometre kare başına en çok arap düşen şehirdir. kafanızdaki tüm güzel doğu şehri imgelerini silin, kahire böyle bir şehirdir özetle; misal, yada başkası ve son.

    aslen bir kaç tane ufak yerleşmenin kanserli hücre gibi büyüyen bu şehir tarafından yutulmasıyla oluşmuştur, misal giza piramitleri gizadadır, kahire de değil, ama giza kahireyle birleşmiştir.

    teknik detaylara takılmadan kahireyle ilgili ilk deneyiminizden başlamak lazım, havaalanı. daha uçaktan çıkar çıkmaz etraftan size taksi, tur vb bulmak için simsarlar üzerinize üşüşecek, bak daha pasaport kontrolünden bile geçmediniz, bu insanları görmezden gelip (ki bu yeteneği hemen kazanmanız lazım), bankolara yürüyün, bir bankoda 2-3 polis olabilir hepsi pasaportunuzu elleyebilir sakin durun, pasaportlarınızı vermezlerse başka polise gider gibi yapın geri verecektir. tahmin ettiğiniz gibi rüşvet istiyorlar. kurtulur kurtulmaz seri bir şekilde karusellerdeki bagajlarınıza koşun mısırlılar kafalarını göre bagaj çekip almak konusunda ihtisas sahibiler. bagajınızıda aldıktan sonra çıkışa yöneldiğiniz anda üzerinizi bir pis koku ve daha fazla arap kaplayacak, bunlar size taksi ayarlamaya çalışıyorlar ve kesinlikle yüz vermeyin - ben istanbul çocuğuyum yemezler demeyin. en sabit metot üzerinize koşmayan temiz giyimli bir standa gidip taksi sormak. 50-100 pound arası halledebilirsiniz merkeze kadar gitmeyi. yada en güzeli kalacağınız otelden bir karşılama servisi (ahlan service) ayarlayın fiyatlar 100 dolardan 25 dolara kadar değişiyor, sizi pasaport kontrolünden bile bunlar geçiriyor hiç başınızı ağrımıyor size kalmış.

    şehre girdiniz otel de halloldu şimdi ne iş için orada olduğunuza bağlı olarak ayrıntılara girmektense biraz hayatta kalma rehberi tadında bilgi vermek lazım.

    kalacak yer: şehirde kalınabilir oteller ya merkezde (nil kenarı) yada madinat al-nasr (nasr city) ve heliopolis içinde. city stars diye 3-5 otelin bir arada olduğu bir kompleks orada. merkezdekiler daha eski ve daha tuzlu ama işte etrafı daha enteresan. otellerle pazarlık gayet yapılabilir, tüm kibirlerinin altında mısırlılar da ülkelerinin boktan olduğunu ve gelenlerin çok değerli olduğunun farkındalar. 100-120 dolarlık bir oda çok rahat 80 dolara ve daha aşağıya çekilebilir, unutmayın siz temiz müşterisiniz bu insanlar diğer araplar ve özellikle libyalılardan illallah demiş durumdalar ve onlara kalsa daha ucuza tüm oteli türklerle doldururlar, zaten bir libyalı sizden her halükarda daha fazla vererek aynı otelde kalabilir.

    ulaşım: toplu taşımayı unutun, nokta. zaten ömrünüz trafikte geçecek, toplu taşımayı kullanarak bunu daha da acılı hale getirmeyin. kahire'nin trafiği günün hemen hemen her saatinde "yağmurlu bir ramazan ayı cuma akşam iş dönüş saati zincirlikuyu trafiği" modunda. inanmak için görmeniz lazım ama memlekette trafik lambası vb yok olsa da uymazlar zaten, her yol fiziksel olarak yan yana alabileceği araba kadar doluyor, yol normalde üç şeritse beş araba aralarında santimetrelerle gidiyorlar. microbus denilen minibüscükler müteveffa sevdiklerinizi özlediyseniz binebileceğiniz taşıtlardır, belediye otobüsleri seyrek pis ve kalabalık, metro özellikle şu aralar en gözde terör hedefi olsalar da çok sıkışılırsa kullanılabilir. bunun dışında her yere taksiyle gitmenizi tavsiye ederim. taksiler ucuz, ama taksiciler de ucuz. yol bilmezler ve kazıklamaya da çalışırlar. taksimetre açmayan taksiden hemen inin kasmayın, bir dakika sonra başkasını bulursunuz. sokaktan çevirebileceğiniz taksilerde aradığınız özellik beyaz olmaları, az vuruk olmaları ve geceyse farlarını açmış olmaları (bunlara sonra geleceğim). taksiciler yol bilmez dedim ya bunda abartı yok, taksim'i bilmeyen istanbul taksicisi gibi insanın aklını durduracak kadar yaşadıkları şehre yabancıdırlar, siz önden bir harita araştırmasıyla ömrünü kahire'de geçirmiş bir taksiciden daha iyi şehre hakim olabilirsiniz. bunlar cadde sokak ismi asla bilmezler, şuraya yakın buranın önünde vb. gibi kerteriz noktalarıyla gideceğiniz yeri anlatın. yada en kısası güvenilir bir taksici bulun telefonlarınızı değişin her yere o sizi taşısın, normalden azıcık fazla para verirseniz çok rahat edersiniz. (telefon rehberimde böyle taksicilerin numaraları mevcut, sıkışan sözlükçüler yeşillendirebilirler.)

    yeme - içme : sokaktan yemeyiniz, zaten burnunuz da bunu size söyleyecek duyularınıza güveniniz. onun dışında zamalek yani nil'in ortasındaki adanın kuzeyi (tahrir'in batısı) güzel yemek yenebilinen 3-5 restoran içerir. maadi'de nil kenarında ve ne yazık ki avmlerde de yemek yiyebilirsiniz. ama hijyen standartlarının çok çok düşük olduğunu, hepatit çeşitlerinin yaygın olduğunu unutmayın. yine de city stars'da ki restoranların çoğundan memnun kaldım. zaten etrafta tanıdık bir çok zincir fast foodcu göreceksiniz de. bunun dışında mısırlılar bile mutfakları olmadığını itiraf ediyorlar, onlara özel, halkın yediği her köşe başında bulabileceğiniz iki yemek var; ful ve koşari. ful pelte haline gelene kadar haşlanmış kuru bakla, ki bunu yumurtadan yeşilliklere kadar ellerine ne geçirirlerse karıştırıp ufak naan ekmekleriyle yiyorlar kahvaltı niyetine, koşari de nohut, mercimek, makarna ve pilav karışımından oluşan acı sosla yenen bir insan maması. iki yemek de iyi bile yapılsalar dahi rezaletler, bir kere deneyin yine de, mısırlıları anlayacaksınız, çünkü bu yemeklerin bir amacı var o da tok tutmak. midenize yumruk gibi oturup saatlerce orada kalıyorlar. fakirlik.

    sağlık: belki de en büyük sıkıntı. mısır'da doktor, hastahane, ilaç, hijyen vs. yok yada 21. yy standartlarında yok diyeyim. dünya sağlık örgütünün yıllardır orada çalışan doktorlarından duyduğumu aktarmam gerekirse hepatit sıkıntısından dolayı serum, şırınga gibi şeylerden koşarak kaçmalısınız, eğer dayanabilecek gibiyseniz ya istanbul'a yada modern hastahaneleri olan yakındaki bir ülkeye, misal ürdün, çok çok daha iyi. musluk suyunu içmemeniz gerektiğini söylememe gerek yok galiba.

    ucuz benzin kullanımından ve kahirenin kendi tozlu ikliminden dolayı havası dört mevsim çok pis, ayrıca kum fırtınası denen hava olayı ender olsa da tuz biber oluyor.

    eylül-kasım ayları arasında bir kaç hafta nil havzasındaki çeltik çiftçileri ürünlerinin kabuklarını vb. toplu olarak yakıyorlar, bu da günler süren bir kurum, is ve ağır dumanla kaplıyor şehri, astım şikayetleri olanlar çok çekebilir burada geçirdikleri süre boyunca, uzun süre maruz kalınmasıyla daha ciddi hastalıkları da tetikleyebiliyor bu güzel insanların yaptığı eylem, bkz.

    taciz: kendi ayrı başlığını hak eden bir konudur bu, şakası yoktur. başı kapalı, açık, etekli, pantalonlu hiç fark gözetmeden her an her yerde bir kadın olarak sözlü yada fiziksel, tek tek veya grup halinde araplar tarafından taciz edilebilirsiniz. en tehlikeli grup, kalabalık halde gezen apaçi arap gençliğidir, şöyle görüntüler verirler; 1 yada çocuk bile olabilirler. her gün, gündüz gece kahire sokakları taksim'de yılbaşı gibidir. polis (şurta) bunlara hiçbir şey yapmaz, etrafta esnaf gülererek izler, çok ender turizm polisi varsa onlar bir ses ederler o kadar. doğma büyüme istanbullu bir kadın bile olsanız çok dikkatli olmalı, grup halinde mümkünse erkeklerle gezmelisiniz.

    görülecek yerler : şimdi lonely planet'a bağlayıp tek tek saymak gibi bir niyetim yok. amacım bu görülesi yerlere giderken nelere dikkat etmeniz gerektiği. ister mısır müzesi olsun (tahrir) ister piramitler (giza ve sakkara) dikkat edilmesi gereken husus o gün cuma mı ve/veya o gün bir gösteri bekleniyor mu diye kontrol etmek. tahrir genelde büyük gösteriler sonucu kapanırken, ara sokaklar yada giza'daki kahire üniversitesinin önü gibi yerler spontane gelişen olaylarla kapanabilir daha kötüsü siz ortasında kalabilirsiniz. arapçanız yoksa bir dosta sordurmakta fayda var o gün bir bokluk beklenip beklenmediğini. cumaları genel olarak çoğu yer kapalı ve cuma çıkışı gösteri ve kan dökülme olasılığının en çok olduğu gün. hiç sorun gözükmüyor o gün siz de otel/ev çıkıp giza piramitlerini ziyaret etmeyi kararlaştırdınız. bunu mümkünse kendi güvendiğiniz taksicinize yada sizi oraya götürecek kişiye söyleyin, zaten temiz bir insansa sizi uyaracaktır, mısır/kahire de turistik yerlerin etrafındaki araplar gelin arabasına bahşiş için üşüşen çocuklar misali üşüşeceklerdir. ama bizdekiler çingene çocuk bunlar koca koca adamlar, kaportaya yatmak mı beklersin arabanın kapısını hareket halinde açmak mı hepsi bunlar da var. amaçları sizden para koparmak dahası mümkünse size gideceğiniz yeri gezdirmek. çoğu taksici eğer parasını verirseniz bu böcekleri sizden uzak tutabiliyor ama arabayı önceden anlaştığı birilerinin yanında durdurması da mümkün. iyi tanıdık taksici önemi bir kez daha ortaya çıkıyor burada. neyse bu badireleri atlattınız, girişte 'rehber'lerden kurtuldunuz, müze, piramit kompleksi artık neyse oraya biletinizle girdiniz diyelim. sıkıntı bitmiyor. içeride sizden bilet isteyenler olacak göstermeyin vermeyin biletinizi bunlar biletinizi alıp görevlilere rüşveti verip sizin resmi rehberiniz oluyorlar ve parasını vermeden gitmiyorlar. deve sürücüleri, incik boncuk satan bedeviler hepsini görmezden geliyorsunuz, hediye bile verseler almıyorsunuz (sonra parasını istiyorlar) şirin çocuklar gelip size hediyeler verse bile almıyorsunuz, hepsi dümen.

    arapça: mısır'da arapçanın oldukça başkalaşım geçirmiş bir yerel hali olan mısır ammiyası konuşulur. bu insanların çoğu fusha (klasik modern arapça) anlamazlar ve sizin de eğer kursuna gitmediyseniz ammiya anlama olasılığınız çok düşüktür. mısır ammiyası cimleri ge diye okumaktan (misal, cemal değil gamal abdünnasır) çok ötede yazılı dili bile değiştirmiştir tamamen farklı bir dil haline gelmiştir. biz tarzanca konuşan turistlerin derdini anlayabilirken bu malların çoğu klasik arapça bile anlayamazlar. yer isimlerini yazıldığı gibi okursanız yüzünüze kurandaki bugları görmüş müslüman gibi bakarlar. misal mısırca da kaflar okunmaz; kasr olur asr, dokki olur do'i, hadi bakalım.

    evet kahire kısaca budur vesselam. yazarken orada geçen aylarım geldikçe aklıma içim karardı. her insan, özellikle türkler bir süre gidip mısır'da kalmalı, elimizdekilerin, ülkemizin değerini biliyor insan. bazı şeylerin nasıl da yanlış gidebilecekken doğru gittiğini, bir kaç düzgün adamın yolun başında ülkenin kaderini nasıl değiştirebileceklerini görüyor insan. yani diyorlar ya mustafa kemal trablusgarp'a giderken doğuyu ilk defa görmüş ve türkiye'nin düzgün bir ülke olabilmesi için bu bok çukuru doğudan olabildiğince uzak kalması gerektiğini işte mısır'ı da kapsayan bu doğu seferinde idrak etmiş, sizde kemalist olun olmayın, ne olursanız olun bu adama hak vereceksiniz. zaten en koyu akplisi bile mısır'ı suudi arabistan'ı görünce kemalist kesiliyor. bu kadar bilgi verip olayı akp'ye bağladım ya benden de adam olmaz. pis laikçi.
  • kahire/cairo, dehşet bir tarihe sahip olan mısır'ın kadim ve özel şehri, başkenti. giza bölgesini de dahil edersek afrika'nın en büyük şehri olan kahire, piri reis'in haritasına göre dünyanın merkezindedir. eski, yeni ve giza olarak 3'e ayrılmakta olan bu şehir, neredeyse dünyanın bütün metropolleri gibi kendi içinde farklı yüzleri olan ve halkı arasında inanılmaz boyutlara ulaşan statü(ekonomik, sosyal, kültürel... gibi) farklılıklarına sahiptir. bir taraf sefalet içindeyken diğer taraf lüks içinde yüzüyor. işte kahire bu farkı çok kolay bir şekilde hissedebileceğiniz şehirlerden biri.

    bence bir şehri tanımak için sadece en güzel yerlerini veya sadece yapay tatil bölgelerini gezmek yetmez. bu bağlamda gittiğim birçok yerde yaptığım gibi kahire'nin de iyi yerleri, tarihi bölgeleri ve lüks yerleriyle birlikte arka sokaklarını, çarşısını-pazarını, köşe başını, kısacası yerel bölgelerini de gezdim. bu sürede birçok tipten insanla da iletişime girdim. bu da değişik bir deneyimdi. çölde çay detayını da yapmayı ihmal etmedim.*

    kahire'yle ilgili en çok üzüldüğüm şey ise böylesi büyük ve dehşet bir tarihi olup çoğunlukla turizmle ayakta duran bir şehrin yarısının pislik içinde bırakılmış olması ve buna hiç kimsenin ses etmemesi. herkes bu duruma alışmış gibi. özellikle piramitleri içine alan gize bölgesi inanılmaz pis ve dağınık. neden böyle bırakıldığına dair mantıklı bir sebep de bulamadım doğrusu. her şeye rağmen artısıyla eksisiyle gidip görülmesi gereken çok kadim topraklar. kendi adıma değişik bir deneyimdi. gezimizi sadece kahire merkezli yaptığımız için daha küçük, daha derli toplu ve görece daha güzel olan diğer şehirlere (iskenderiye, luksor, asvan, hurghada, sharm el sheikh... gibi) gitmedik. başka zaman oralara da gideceğim.

    bu arada gezi yazılarında okuyacağınız o korkutucu yorumlara pek aldanmamanızı söylemem gerekiyor fakat dünyanın neresine giderseniz gidin olmamanız gereken bir yerde ve zamanda olursanız elbette sıkıntı yaşarsınız. dediğim gibi, dünyanın en kadim topraklarından biri olan mısır'ı, bir şekilde kesinlikle gezmeniz-görmeniz gerektiğini düşünüyorum zira gerçekten o topraklarda dehşet bir tarih ve dehşet bir medeniyet yatıyor. biz 5 gün kalmamıza rağmen zaman yetmediği için her yeri gezemedik. bu bağlamda önümüzdeki yıl bir daha gitmeyi düşünüyorum. elbette bu sefer diğer şehirleri de hesaba katacağım. tek tek şurada bunu yapın, burada bunu yapın diyerek yazıyı daha da uzatmak istemiyorum fakat gidecek olanlarınız varsa bütün detaylarıyla bir mesaj kadar uzağınızda olacağım. şimdiden farklı sebeplerle oraya giden 3 farklı kişiye yol yordam gösterdim. hepsi de pek zorluk yaşamadan güzel bir gezi geçirdiklerini söylediler. kısacası iletişim için dm. lol.

    bu arada en başta bir beşiktaş forması giymeniz salık olunur zira efsane topçuları ahmed hassan sayesinde bayağı tanınıyoruz. çokça yardımcı olmaya da çalışıyorlar.

    bu arada unutmadan, yavaş yavaş hasan şaş...

    edit:
    (bkz: giza piramitleri/#157795825)
    (bkz: giza/#157796009)
    (bkz: sfenks/#157796713)
    (bkz: tahrir meydanı/#157797291)
    (bkz: zoser piramidi/#157797978)
    (bkz: memphis/#157799297)
    (bkz: han el haliliye/#157800573)
    (bkz: zamalek/#157806855)
    (bkz: sakkara/#157808189)
    (bkz: kahire müzesi/#157816693)
    (bkz: mısır vizesi/#157816200)
  • umduğumdan daha yeşil ve şehirleşmiş ancak tursuz rehbersiz gidilmesini asla tavsiye etmeyeceğim şehir... mısırlı arapların genel olarak yardımsever ama son derece yılışık olduklarını belirtmemde fayda var... türk olduğumuzu öğrenince günde ortalama 15 kişinin yaptığı espri şu şekilde: "yavaş yavaş hasan şaş"... aralarından sadece biri "noo yavaş yavaş ahmed hassan" dedi.. evet pek esprili bir millet değil bunlar...

    felaket bir trafikleri daha da felaket durumda arabaları var.. şöyle ki, bizim 74 model renault'nun akranları ve murat 124ler taksi olarak kullanılıyor hepsinde bir port bagaj, arabaların her tarafları çizik, ezik vuruk vaziyette.. taksimetreler fasit makinaları andırıyor ama zaten pazarlık usulü bindiğiniz için gerek kalmıyor onlara... gece far kullanmak gibi bir alışkanlıkları yok.. yani bütün arabalar minibüs gibi mor yeşil pembe ışıklarla donatılmış ama farlar gözlerini alıyormuş diye far kullanmıyorlar... ışıklarına bakıp da uzaklardan ufo geliyor diye zannettiğiniz şeyler de şehir içinde 120 giden otobüsler falan oluyor...

    kahire (mısır) ulusal müzesi bayram üstü mahmutpaşa yokuşu kadar vıcık vıcık turist kaynayan bir yer... rehbere göre adamlar 2500 civarında eser sergiliyorlarmış ki biz sadece 1/10unu gezebilmişiz... ama müzenin altında 250bin parça da depolardaymış.. eh adamlar epey kısmı çalınmış çırpılmış da olsa 4000 yılda epey kalıntı biriktirmişler...

    müzenin en dikkat çekici kısımlarından biri tutankamon'un oyuncakları ve hazinesiydi... şimdi bu firavun rehbere göre en uyduruk olanlardan biriymiş ama o kadar kral içinde mezarında yatan tek kişi olduğu için ünlenmiş bir şekilde... adamı 9 yaşında tahta çıkarmışlar oyuncaklar o yüzden var :)) 19 yaşında da ölmüş zaten... ama taraklar, fırçalar, kararmış ekmekler, teraziler, kolye kilitlerinin falan günümüzde nasılsa 3000 yıl önce de öyle olduğunu görmek bayağı sarsıcı oluyor... ilk alaturka, alafranga tuvalet hatta avustralyalılar'a özgü sandığımız bumeranglar falan hepsi mısır'dan çıkma görünüyor... yani modern insanlar olarak tutankamon'un üstüne bir elektriği keşfetmişiz başka da bir halt yapamamışız...
    bir de mumya kısmı var, ayrı paralar ödenerek giriliyor, hesapta sessizlik huşu içinde falan, resim çekmek kesinlikle yasak... ama türkleri hesaplayamamışlar, cümbür cemaat vur patlasın çal oynasın mumya yorumları, bu arada telefon yardımıyla 2. ramses'in resmi de çekilmiş tabii :)) yani zaten topu topu 10-15 mumya sayıca az geldi bana. ama öyle bir zamanlar ortalığı kasıp kavurmuş bir yığın buruş buruş adamı kadını camekanlarda görmek tuhaf bir duygu... hani anonim birinin mumyası olsa neyse de insan bayağı bayağı tarihi kişilerin mahremiyetlerini ihlal etmiş oluyor... ülkenin en önemli en sevilen kişisisin, bir yığın iş yapmışsın, 90 yaşında falan ölmüş gitmişsin, 3000 sene sonra mezarından çıkarılmışsın sergileniyorsun, bir de üstelik "aa saçı duruyor, tırnağı duruyor" şeklinde yorumlara maruz kalıyorsun... hakikaten tuhaf bir duygu...

    ayrıca (bkz: piramitler)
    hatt (bkz: papirüs)
  • kahire izlenimleri ve gidecek olanlara tuyolar (onceden yazilan bilgilerin tekrari olabilir):

    indigimizde havaalanindan otele kadar panoromik sehir turu ile gittik, otobusle. maadi bolgesinde bir otelde kaldik (maadi hotel). maadi bolgesi, sehir merkezine taksi ile 15 dakika falandi.

    misir’da en onemli sey bahsis. adamlar herseye bahsis istiyor. ve pazarlik sart. taksiler maadi’den sehir merkezine 50 pound derler (5.5 pound = 1 usd) ama 15 pounda gidip geldik.

    taksilerde para ustu vermek diye bir olay yok, o yuzden havaalaninda inince doviz burosunda usd bozdurup misir poundu alin, mumkunse bol miktarda 1 pound’luk olsun yaninizda, taksiye binecek olursaniz tam para vermelisiniz yoksa ustunu unutun, vermezler.

    trafik korkutucu, ama sonra eglenceli geliyor. gece isiklari yakmamak gibi bir ozellikleri var, ve arap saci gibi trafik var. son surat 2 cm mesafe birakarak gidiyorlar. ama kaza yapmiyorlar nasil oluyorsa.

    bir de sehirde trafik lambasi yok. ama her lamba olmasi gereken yerde polis var. cok guvenli bir sehir.

    turkleri cok seviyorlar, turk oldugunuzu soyleyince “yavas yavas hasas sas” diyorlar.

    acayip yardimseverler. bir adres sorunca bilemeseler bile hemen baskalarina soruyorlar, ogrenene kadar cirpiniyorlar yardim etmek icin, yardimci olmak icin pervane oluyorlar etrafinizda.

    yabancilara, ozellikle de turklere bayiliyorlar. cok yapisiyorlar yalniz, beraber resim cektirmek istiyorlar, muhabbet kurmaya caliiyorlar ama kesinlikle zararsizlar.

    inanilmaz ucuz bir sehir.

    sehir merkezinde el tahrir meydani var, sehrin kalbi. karakoy gibi bir yer. (kahire muzesi ve bircok 5 yildizli otel orada) nil nehrinin uzerinde 5-6 tane galata koprusu gibi kopru var. yuruyup faytona binebilirsiniz. koprunun ortasinda sehri seyredebilirsiniz. (en merkezi koprunun 2 ucunda aslan heykelleri var.)

    yapilmasi gerekenler:

    1) hyatt otelin altinda hard rock cafe var. yemek yemek icin iyi. downtown’a (el tahrir meydanina) yuruyerek 15 dakika

    2) el tahrir’de ve bir cok yerde pizza hut var, kfc var, mc donalds var. sadece buralarda yedik, cunku oyle tembihlediler, midemiz bozulmasin diye.

    3) pizza hut da bile olsa salata yemeyin. iyi yikamiyorlarmis.

    4) kahire muzesi mutlaka gorulmeli. kamera sokmak yasak ama biz soktuk, kontrol etmediler. muze icerisinde cok vakit harcayacaksiniz. muzede ayrica ekstradan 100 pound verilerek girilen mumya odasi var (asil numarasi burasi. ogrenci pasonuzu yaninizda goturun cunku ogrenciye yari fiyatina). icerisinde 13 tane mumya var. ayrica hayvan mumyalarinin oldugu oda da cok guzel. ona ekstra para istenmiyor.

    5) giza piramitlerine gitmek farz. kefren, mykanos ve keops piramitleri. yanlarinda da meshur sfenks. piramitler bolgesine girmek icin para oduyorsunuz, ayrica isterseniz piramitlerin icine girmek icin de ekstra para oduyorsunuz. ama piramitlerin icine girmeyin, biz girmedik, cok sıkış tepismiş ve icerisinde hicbirsey yokmus, havasizlikdan bogucuymus.

    6) giza piramitlerinde gece isik gosterisi var. 180 pound yani 35 dolar. cok pahali, sakin bosuna gitmeyin. piramitlerin tam karsisinda (sfenksin baktigi yerde), alt katinda kfc ust katinda pizza hut olan lokanta var. cikin pizza hut a, oturun cam kenarinda, belestepeden bedavaya seyredin isik gosterisini. hicbir numarasi yok, 15 dakika ingilizce, sonra fransizca ve almanca. laser falan, guzel ama para odemeye bence degmez.

    7) taksiler 50 pounddan acar pazarligi, ama kisa ve orta mesafelere 15 pound, uzak mesafelere en fala 30 pounda gidiliyor.

    8) khan el halil carsisi var, bizim kapalicarsi gibi. oradan misir ile lgili mumya biblolari vs aliniyor. ben bir suru sey aldim, 300 usd cekti fiyati, 30 usd ye aldim. pazarlik cok cok onemli. kesinlikle dedigi paranin %20’sine falan alirsiniz aksi takdirde almayin, cikmaya tesebbus edin, arkanizdan kosturup “kabul“ diyorlar. ne kadar israr ederlese etsin saticilar, dukkani terkedin, pesinizden kosu gelip ok diyorlar

    9) piramitlerde deve kiralayanlarla hic muhatap olmayin. no bile demeyin. cok sirnasiklar yapisiyorlar bahsis diye tutturuyorlar. askerler ve polisler bile “fotonuzu cekeyim” diyorlar, cekince bahsis istiyorlar.

    10) sehir merkezinde 2 tane hilton var, nil kenarinda el tahrir’de. kumarhane de var. misir vatandaslari giremiyor, size serbest.

    11) el tahrir de, aslan heykelli olan koprunun yaninda, nehir turlari yapiliyor teknelerle. sakin bosu bosuna dolu bir tekneye binmeyin. 1 pounda biniyorlar (20 sent) arap muzikleri esliginde dans ediyorlar gumbur gumbur muzik. biz 40 pounda (7 usd) tekne kapattik 2 kisi, 30 dakika sadece bizi gezdirdi, muzigi de kapattirdik, nefis bir gezi oluyor. parayi yukarida verdik, asagi tekneye inince tekne soforu (sofor?) guldu 8 usd verdigimize, kaziklanmisiz guya. o kadar ucuz bir sehir yani. siz de tekne kapatin.

    12) turda ekstara para alinarak (30 usd) aksam nil’de gemide dansozlu mansozlu aksam yemegi var, biz katilmadik, hem yemek kotuymus, hem tekne demirliymis, yuzmuyormus, hem de kuru gurultuymus. pahali olmasa binerdik belki.

    13) biz hep turdan ayri kendimiz gezdik, taksilerle, yuruyerek, resmimizi cekmek istemelerinden baska bi rahatsizlik vermiyor yerel halk.

    14) kahire kulesi’ne muhakkak cikin. mutlaka cikin ama. tum sehiri kusbakisi gorebiliyorsunuz. ama girerken asansor kuyrugu bekledik 1 saat kadar.

    15) kuleden inerken asansore gelmeden hemen once, bir cafe var. burada olsa cok pahali olurdu, o yuzden korkarak girdik, cay 1 lira, turk kahvesi 3 liraya falan denk geliyor, acayip ucuz. mutlaka o cafeye gidin (sky garden cafe idi galiba adi) sehir manzarasina karsi kahvenizi icersiniz, mutlaka gidin.

    16) havaalanindan otele giderken oluler sehri diye bir yerden geciliyor, cok ilginc bir yer, mezar evler var, fakir evsiz halk bu evlerde kaliyor hem mezara gozkulak oluyor hem de kalacak bir yeri olmus oluyor

    17) yazin kesinlikle gidilmemeli. biz aralik da gittik, tisortle gezdik nefis bir hava vardi.

    18) bol bol yuruyun downtown’da (el tahrır meydani) nehir kenarinda parklar banklar var, oturup nehri izlemek icin ideal

    19) sehre boz rengi hakim, evlerin hapsi sari. boya tutmuyormus col firtinalarindan dolayi.

    20) maadi de kalirsaniz , biz son gece kesfettik, tgi fridays lokantasi var.

    21) maadi bolgesi zengin misirlilarin oturdugu yer,yesilkoy gibi villalar var, yemyesildi, yuruyus icin cok guzeldi. tabii oteliniz orada olursa, yoksa degmez oraya gitmeye

    22) alisveris merkezleri oglen civari aciliyor, 3-4 tane guzel avm var. maadi’de 2 tane vardi, atrium ayarindaydi, ufak yani. bir tane havalimani yakininda varmis, uzak diye gitmedik o cok buyukmus.

    23) yazin gidenler sehirde kotu bir koku oldugunu soyluyorlar ama aralik da koku moku yoktu. palmiye yagi kullaniyorlarmis yemeklerinde onun kokusuymus. gene de etlerde tuhaf hafif bir koku vardi, hard rock cafe deki hamburgerde bile. pizza hut ama burayla ayni standartta ve cok ucuz.

    24) karsidan karsiya gecmek imkansiz. yerel halk alisik,kendilerini arabalarin onune ativeriyorlar, ama siz 20 dakika beklersiniz ki hic araba kalmasin ki gecebilesiniz.

    sonucta cok eglenceli ve monotonlukdan cikartan bir gezi oluyor, tavsiye ederim...
  • bugün kahire’de on beşinci günüm, yaklaşık bir ay daha kalacağım. şimdiye kadar olan izlenimlerimi yazmak istiyorum.

    şehre ilk geldiğimde insanların yazdıklarının aksine çok etkilendim. ilk kez yurt dışına çıkıyor olmam ve gönüllük projesi ile geldiğimden ekibimdeki insanların yardımları dolayısıyla da olmuş olabilir. öncelikle tıpkı instagramdaki cairo efekti gibi, bu şehrin bir rengi var. tek bir rengi: kirlenmiş pembe beyaz bir renk. tüm binalar birbirinin aynısı, büyük-ihtişamlı ve kirli.

    bunun dışında insanlar gerçekten para için her şeyi yapmakla iyi insan olmanın kuralları arasında sıkışıp kalmış gibiler. on beş gün içinde bir kez dolandırıldım, birçok kez de son anda yırttım diyebilirim. ancak bunun tam tersi oldukça iyi insanlarla da karşılaştım. yani paranız konusunda dikkatli hareket etmeli ve özellikle mısırlı birinden fiyatlar ve yaşam hakkında yardım almanız gerekiyor.

    kahire gerçekten kirli bir şehir. bu kirliliğin kültür haline gelmesinin büyük nedenlerinden birinin çöllerden gelen toz olduğunu düşünüyorum. tüm masalar tozlu, renkli olan binalar bile bir süre sonra tozdan dolayı aynı o pembe kirli beyaz renge bürünüyor. ulaşım için her yere uber kullanarak gidebilirsiniz, insanlar araba kullanmayı ve bu işin ticaretini yapmaya bayılıyor sanırım. fiyatları türkiye’deki taksi fiyatları gibi değil, ucuz. zaten gittiğimiz yerlere üç dört kişi gittiğimizden ücreti çok daha ucuza gelmiş oluyor. lüks ve fakir olmak üzere ikiye ayrılıyor mekanlar. ortasında olan yerler de mevcut fakat az. ayrıca bir restorana oturduğunuz zaman on ila elli pound arası bir bahşiş ödemek zorundasınız.

    genel olarak büyük marketler yok, bizim bakkal dediklerimiz onlar için ‘süper market.’ kıyafetler, yemekler ve diğer ihtiyaçların hepsi için küçük lokal işletmeler var. ancak new cairo denilen bölgede büyük avmler ve süper marketler bulunuyor, new cairo daha çok yüksek gelirlilerin yaşadığı bir bölge.

    turistlere çok fazla ilgi gösteriyorlar, en az üç dört kişinin telefonunda fotoğrafım vardır. çünkü gelip fotoğraf çekilebilir miyiz diye soruyorlar. yine kadınlar kahire’de kapalı giyiniyor ve evet ne giyerseniz giyin tüm bakışlar üzerinizde. biraz dikkat etmekte fayda var fakat ilk iki üç boyunca yaşadığım güvensizlik duygusu yerini alışmışlığa bırakınca o kadar da abartıldığı gibi olmadığını gördüm. özgürsünüz, insanlar birbirine karışmıyor.

    korona tedbirleri sadece müzelerde ya da resmi binalarda uygulanıyor. yeni gelmiş turistler dışında kimse maske takmıyor. zaten çok büyük bir tehdit olmadığı sürece burada kimsenin maske takacağını da düşünmüyorum. çünkü insanların canı türkiye’deki gibi tatlı değil. yani burada yaşayan biri ‘aa öksürüyorum gidip korona testi olmalıyım’ diye düşünmez, ne yapıyorsa yapmaya devam eder:d maske takmamayı çok özlediğim ve sevdiğim için beni hiç rahatsız etmiyor açıkçası.

    genel olarak benim ve diğer türk arkadaşlarımın yorumu ise ‘1950lerin türkiyesi gibi’ yönünde oldu. asansörler eski, arabalar ve navigasyon dışında teknoloji pek kullanılmıyor, nakit para taşımak zorundasınız, istediğiniz her yerde sigara içebilirsiniz açık kapalı alan fark etmez. dikkatimi çeken bir diğer şey ise insanların ve gençlerin facebook kullanması oldu, hala işletmeler ve gençler aktif şekilde facebook kullanıyor:d avrupaya gidenler genelde bizden elli yıl ileride yaşıyor diyorlar, burası için ise mısır türkiyeden elli yıl geride yaşıyor diyebilirim, zamanda yolculuk yapmışım gibi hissediyorum.

    sanıyorum artık arap kültürü haline gelmiş olan ‘bir şeyleri kapalı ve görünmeyen şekilde yapmak’ kültürü burada da mevcut. alkol tüketmek için barlar mevcut, bir binanın en üst katında oluyorlar. yine nil nehri üzerinde bot kiralayıp açıldıktan sonra istediğinizi içebilir ve yapabilirsiniz, bu eğlence anlayışı çok yaygın. son olarak mısırlılar gece hayatını ve akşam dışarı çıkmayı çok seviyor çünkü sabahları çok sıcak. öğlen iki üç gibi bomboş olan sokaklar akşam sekizde insandan geçilmiyor.

    genel olarak insanlar mutlu, yaşamanın ve hayatta kalmanın bir formülü ve yolunu bulmuş gibiler. türkiye çok daha refah ve yaşaması daha kolay bir ülke olmasına karşın insanları mısır’a göre daha endişeli ve negatif. türk arkadaşlarım sürekli bir şeylerden şikayet ederken, onlar; mutlu.

    bir ayımı tamamladıktan sonra tekrar güncelleyeceğim. gezilecek yerleri ve fiyatları daha ayrıntılı yazmayı düşünüyorum. burada ilk günlerimde gelen ‘evime dönmek istiyorum’ hissi yerini giderek alışmışlığa ve şehrin güzel taraflarını görmeye bırakıyor.

    edit: evet kahire’de neredeyse 40 gün yaşadım özellikle yemekleri soranlar olmuş, her gün dışarıdan beslendiğim için iyi biliyorum. yemeklerden sonra gezilecek yerleri ekleyeceğim.

    önce beslenme:

    1-sakın çeşmeden su içmeyin, zaten biliyorsunuzdur ama yine de yazmak istedim. hazır su alın, küçük su 3 pound-büyük su 5 pound. daha fazlasını isterlerse vermeyin.

    2-düşük bütçeli beslenmek isteyenler için tahrir meydanı taraflarındaki ‘kime sorsanız gösterir’ mekanlarını yazıyorum: kazaz(falafel, döner ve çeşitli fastfood-çok fazla yenmez mide bozuyor), sameh sandviç(mutlaka deneyin buradaki en lezzetli sandviçi yapıyor), gad restoran(yöresel yemeklerin çoğu mevcut), koşeri isimli tuhaf yöresel yemekleri için abu tarık isimli bir restoranları var-en iyi orası yapıyor.

    3-daha lezzetli ve kaliteli bir şeyler yemek isterseniz: kosta kafe(her semtte bir şubesi mevcut, harika kahveler ve sandviçler yapıyor), la poire(restoran kafe gibi bir mekan, pahalı ancak kaliteli), oldish(mutlaka gidin), cinnabon kafe(harika tarcınlı kremalı çörekleri var, tavsiye ederim.)

    4-yemeklerle ilgili harika şeyler söyleyemeyeceğim, tadı tuzu yok desem yanlış olmaz. ancak içecek konusunda çok iyiler, özellikle sokakta meyve suyu satan dükkanlardan mutlaka avokado milkshake’i deneyin-çok güzel. birde 3.şıktaki kafelerde yapılan karamel-banana isimli bir içecek var, kesinlikle favorim.

    kahire’de nereleri gezebilirsiniz:

    1- al-azhar park: kocaman bir alan, harika palmiye ağaçları var, ayrıca temiz olması da bir başka detay. girişi ücretli.

    2-kiliseler: old cairo bölgesindeki kiliselere mutlaka gidin, isimlerini hatırlamıyorum ama bu şekilde aratırsanız bulursunuz zaten. çok güzeller ve hepsi dip dibe.

    3-zamalek: burası kahirenin en nezih semti. new cairo gibi uzak değil, tahrir meydanına yakın. starbucks, sushi restoranları, birbirinden farklı dekor ve sunuma sahip kafeler, tanınmış markalar gibi seçenekler için gidiyor insanlar. ben sevdim.

    4-the national museum of egyptian civilization: şu an mumyaların bulunduğu müze burası. en son yapılan törenden sonra buraya alınmışlar. kesinlikle gitmeden dönmeyin, yakından görmek çok etkileyici.

    5-egyptian museum: tahrir meydanına yürüme mesafesinde. ben gitmedim, eski önemi kalmamış diyorlar ama burada da önemli eserler var.

    6-piramitler: yani yazmama gerek yok bence.. şehir merkezine araba ile otuz dakika.

    7- nil nehri civarındaki parklar, feluka isimli eğlence: parklar ücretli, feluka ise bot kiralayıp nehir üstünde parti yapmaya verilen ad. eğer çok kişiyseniz tavsiye ederim çok zevkli oluyor, saati otuz pound.

    8- khan el-khalili: burası mısır çarşısı. hediyelik eşyalar, kahveciler, yöresel ürünler-mekanlar mevcut ve ucuz. ben tüm hediyelikleri buradan aldım.

    aklıma gelenler bunlar şimdilik, zaten geriye kalanları google’da bulabilirsiniz ben önemli olanları yazdım.

    fiyat konusu ise şöyle, eğer tüm öğünlerinizi benim gibi dışarıdan yemek zorundaysanız günlük 150-200 pound arası gidiyor, yok canım sen de demeyin, ben öyle demiştim-yaşayarak öğrendim. kahire pahalı bir şehir, paramız da eskisi kadar kıymetli değil, bunu bilerek gelmelisiniz.

    son olarak ise kimseye güvenmeyin. insanlar özellikle para konusunda dolandırmaya çok meyilliler. kültürleri olmuş bu durum, bir şeyi almadan önce iki üç yere daha sorun. benim için de dua edin de artık döneyim ülkeme:d, ayrıca soru sormak isterseniz yazabilirsiniz.

    bonus: taksi değil, uber kullanın. ülkeye giriş yapar yapmaz uber uygulamasını indirip kullanmayı öğrenin, bu yüzden çok dolandırılan arkadaşım oldu.
  • alexandria* (iskenderiye*) limanında işlerin umduğumun 10 katı kadar sürede biteceğini anladığımda, shore pass'ımın sadece iskenderiye için düzenlenmiş olmasına ve aradaki 200 km kadar mesafeye aldırmadan yola çıktım.
    en başta 80 usd karşılığı beni kahire'ye götürecek taksi şöförü yolun yarısında, sağı solu ıssız, çorak arazi olan otobanda durup 400 usd istedi. (ki bu yolda yaktığı benzin 11 mısır poundu, yani biz abartıp 2 usd diyelim) bu sorunu biraz bağırıp çağırma, fazladan verilen 20 usd ve haram-allah-müslim-ottoman-recep tayyip kelimelerini yüksek sesle tekrarlayarak imzalattırılan kağıt sayesinde kısa sürede hallettim. (şüphesiz ki recep tayyip bölümünde sesi olabildiğince yükseltmekte büyük faydalar vardır). fakat kahire girişindeki polis kontrolünde, bu ülkede şehirlerarası dolaşma iznimin olmadığı, bu yüzden para cezası ve (veya) 1-2 gün hapis cezası yemem gerektiğini anlatmaya çalışan memuru ikna etmek bu kadar basit olmadı. problemli geçen saatler sonunda kahire'deydim, şimdi ilk bulmam gereken şey temiz yemek ve yatacak yer idi.
    önceki tecrubelerime dayanarak, konaklama için sfenks guest house'u tercih ettim, ancak onlarla da fiyatta anlaşmam çok uzun sürdü.
    öyle mc donalds, carrefoure falan görüp de temiz yemek buldum diye heves edilmemesi gereken topraklar bunlar. suyu daima şişede, yiyeceği de mümkün olduğunca yerel olmayan paketli markalardan seçmek lazım.
    gemiye dönmek zorunda olduğumu bilen taksi şöförü, telefon ile çağıracağım takip eden günlerde beni almaya gelecek, bunun karşılığında da hem güvenilir bir müşterinin referansını hem de bu iş için anlaştığımız 120 usd'nın kalan 70 ini alacaktı. ne zaman 120 oldu demeyin, şimdi anlatmaya üşendim de, hikaye; 80'in 100'e yükselişinden çok farklı değil.
    taksici ile ayrılıp o dünyanın en önemli müzelerinden biri olan kahire müzesine girdim. giriş sırasında, biraz da ısrarcı ve sempatik tavırlar eşliğinde gösterdiğim geçen yıl tarihli ege üniversitesi öğrenci kimlik kartım bana yanlış hatırlamıyorsan %50'ye varan bir indirim sağladı. son yıllarda leathermanime el koymaya çabalayan bilmem kaçıncı arap polisini de geçtikten sonra, büyülenmiş şekilde müzeyi gezmeye başladım. bu şehre sadece bu müze için bile gelinebilir, ancak mutlaka önceden burası ile ilgili yayınlardan edinip bir süre ders çalışmak lazım. müzede geçen ilk saatimin sonlarında pek çaktırmamaya çalışmış olsam da telefonla kayıt yaptığıma emin olmuş olacaklar ki iki iyi giyimli ve ingilizce konuşabilen görevli sağımdan solumdan bana yanaştılar ve bir tanesi sertçe "delete it" dedi, akabinde ekrandan yaptığım silme işlemini adım adım gözüyle de takip etti. neyse ki telefonum hafıza kartına kaydettiği verilerle ilgili silme ya da oynatma işlemi yapamıyor. ama o kadar kararlıydılar ki neredeyse hafıza kartını bile söktürecekler sandım. bu badireyi de eski birkaç değersiz fotoğrafı silerek atlattıktan sonra böyle zamanlarda yapılacak en doğru hareket olan, "ingilizce konuşan bir rehberin çevresindeki 20-25 kişilik kalabalığa karışıp hem anlattıklarından 3-5 bilgi almak hem de kamera ile izleniyormuş psikolojisini, kalabalık bir gruba dahilmiş gibi davranarak atlatmaya çalışmak" davranışını gösterdim.
    ve tabii ki de burada da olmazsa olmaz yaşandı; küçük-boş bir lahitin başına dikilmiş iki toprağımın "lan mna koyiim buna adam sığar mı lan, bu mısırlılar'da hiç kafa yokmuş, görmüyon mu sokaklardaki pisliği zaten" diyaloğuna şahit oluverdim. büyü bozulmuş, artık bu mekandan ayrılmanın vakti gelmişti, piramitler civarında yanlız başıma kros motosiklet veya atv binmeyi hayal ederek müzeden çıktım. cebimde harcayabileceğim 60 usd ve yaklaşık 400 kadar mısır poundu kalmıştı, ki bunun da tamamını ilk günden bitirmek istemiyordum. istediğim fiyatlara atv bulamadım, motosiklet ise zaten yoktu. deve'ye binmekten hoşlanmadığımdan at tercih ettim. 22 usd karşılığı 2 saat kadar yanlız ata binecektim ve emin olun ki bunun pazarlığı buraya yazdığım kadar kolay olmadı. tabi bu at binişi ne tam anlamıyla yanlız oldu ne de 2 saat sürdü, ama gene de istediğimi almak konusunda arapça bilmeyen biri için gayet başarılı sayılırdım. at binme aktivitemin üzerine 30 dk kadar bir zamanı piramitlere ayırdım ki bu maceranın belki de en heyecansız kısmı idi benim için. burada da beyaz üniformalı, 50 yaşlarında gösteren ve diğerleri gibi bağırarak arapça konuşan bir turizm polisi ile muhatab oldum ama bu amcanın derdinin ne olduğu hakkında tek bir fikrim olamadı.
    orada toplam 3 gün kaldım, taksici çağırdığım günün akşamında beni almaya geldi ve alexandria limanına vardığımızda aldığı ücretinin üzerine bahşiş istedi, ona 5 tane demir 50 kuruş ve 2 adet porno cd verdim. sonuçta tüm bağırış-çağırış ve son zam yapışında yakasına yapışıp gömleğini yırtmama rağmen ben insanlara önerebileceğim iyi bir şöför ve rehber, o da bir daha iskenderiye'ye geldiğinde kendisini arayacak sağlam bir müşteri bulmuş oldu.
    elbette ki bu ülkeye bir tur ile gidenler benim gibi polisle ya da diğer yerlilerle sorun yaşamayacaktır. ancak mısır hakkında verebileceğim en temel bilgi; birşey için size verilen fiyatın %10unu teklif edin, %15-20 arasında da anlaşın, eğer yanınızda rehberiniz ya da arapça bilen biri yoksa cebinizde küçük bir kuran-ı kerim taşıyın, polis kimlik sorsa pasaport ile bunu da göstermek çok faydalı olacaktır. bir sebepten esnaf ile sorun yaşar kazıklandığınızı düşünürseniz, ya da siz hiçbirşey düşünemeden yerliler turizm polisini çağırdı ise hemen kuran'ınızı çıkarıp haram-haram diye bağırın... çok sıkışırsanız kullanabileceğiniz bir de isim verdim size yazının başlarında, çekinmeden kullanın, durduk yere denemeler bile yapabilirsiniz...
    mutlaka çantanızda ikram etmek için 5-6 paket sigara olsun, 10 paketten fazla taşımak başınıza iş açabilir aşmamaya dikkat edin. markete girince "aa ne güzel, marlboro 1 tl'ye geliyor" diye düşünmeyin içinden çıkacak olan uzun maltepe ayarında birşey...
    az evvel belirttiğim gibi bir tur ile turist olarak bu ülkeye ayak basıp da yaşadıklarımı yaşama ihtimaliniz çok düşük ama gene de küçük bir hafıza kartında formatı değiştirilip gizlenmiş porno film taşıyıp, gerektiğinde laptop ile boş cd'ye aktararak ikram etmenin açamayacağı kapı yok gibi birşeydir, demedi demeyin...
  • şehri görmüş olan neredeyse herkesin "ay çok pistir, iğrençtir, yediklerine dikkat et, ishal olursun, içtiğin suya dikkat et" gibi uyarılarda bulunması neticesinde gözümü korkutmuş ancak içine girince beni büyülemiş olan mısır başkenti; misr-al-kahira.

    işin aslı çok uzun kalamadım, şehrin pek az yerinde bulundum ve hepi topu bir turisttim ama ben çok sevdim bu şehri. büfelerde mango ve şeker kamışı suyu satılmasını, gerçek nargile içebilmeyi, khan el khalili'nin biraz eminönü-tahtakale'yi, biraz kapalıçarşıyı andıran kalabalık, rengarenk ve baharat kokulu daracık sokaklarında kendimi kaybetmeyi, türk olduğum için gördüğüm ilgiyi, pazarlık işi uzayınca hafiften ama asla terbiyesizleşmeden yazmaya başlayan ve şahane ingilizce konuşan parfümcünün "evliyim" demem üzerine "kocan senin için kaç deve ister" demesini, naneli çayı, aynı anda hem çarşaflı hem şortlu kadınların birlikte gezinmesini, kuru sıcağını, insanların ilgiyle yapışkanlık arasındaki o incecik sınırı koruyabilmesini, stella'yı, insanların her yıl kum fırtınaları neticesinde gökten çamur yağdığı için binaların dışlarında kullanamadıkları canlı renkleri evlerinde çok yoğun şekilde kullanmalarını, taksicilerin 20 mısır poundundan kapı açıp 5 mısır pounduna götürmesini, taka tuka arabalarını, hiiç acele etmeyişlerini sevdim ben.
    yemeklere gelince, belki ben çok iyi yerlerde yedim bilemem ama her biri birbirinden nefisti, özellikle tatlılara bayıldım ki zaten çoğu osmanlı'dan miras imiş; bir daha olsun bir daha giderim. şehrin kalp atışları duyuluyor resmen, binlerce yıllık tarih atıyor gümbür gümbür yahu!
  • is saatlerinde nufusu 23 milyonu bulan, aksam gene birkac milyon azalan, trafigi kabus olan ve bir baskent icin oldukca pis olan misir sehri.

    trafik konusunu biraz acmak gerekirse is saatlerinde kaldirimlarda giden taksiler gorebilirsiniz, arabalarin birbirlerinin onune kirmalari hatta surtmeleri gayet dogal bir olaydir; o kadar ki trafikte seyreden araclarin (model ve marka bagimsiz) hemen hepsinin bir taraflarindan darbeli olduguna sahit olursunuz. en ilginc detay geceleri bile araclarin cogunun far kullanmamalaridir, (zannedersiniz ki sehir de aydinlatma muthis, neredeeee) sadece uyarmak ve kufretmek icin kullanilir araclarin farlari. hal boyleyken size koltugunuza oturup gerilmek ve istanbul'da sahip oldugunuz trafige sukretmek kalir.

    piramitler ve bolgesi toz ve deve boku yuvasidir. aradiginiz gizemin deve pisliklerinde, etrafta ucusan coplerde ve her tarafta size birseyler kakalamaya calisan muzip arap saticilarda yokoldugunu gorursunuz. hele bir mallik edip paraya kiyip kucuk piramidin icini gorelim dersiniz, ecis bucus bir tas araligindan icine girdiginiz piramidin zannedersiniz ki icinde bulacaksiniz mezar goruntusu, hiyeroglif felan (bkz: nerdeee), elinize gecen sadece bos bir oyuktur. urgup'te gordugunuz magaralarin bunlarin yaninda cennet oldugu kanisi ile saydirarak olay mahalinden uzaklasirsiniz.
  • misir'in bassehri. piramitleri ve sfenks'i vardir. nil'in en kirli kismi burdan gecenidir.toz orda gundelik yasamin bir parcasidir
  • nil'de 10 dolara tekne kiralayın, kapatın tekneyi evet ve 1 saatliğine doya doya nil turu yapın
    araba kiralamayın, no rent a car! birden çok çeşit taksi var. en namuslu olanları olan beyaz renkli ve siyah damalı taksilere binin, mutlaka taksimetre açtırın ve taksimetre ne yazdıysa sadece onu ödeyin. en uzun seyahatiniz 10 doları aşmaz bu taksilerle. misal, şehir merkezi tahrir meydanından havaalanı yarım saat 45 dk yolculuk sadece 6 dolardır.
    bir şey yiyip içeçeceğiniz yerde ila ki menü olsun ne kaç para bilin, hiç acımaları yoktur. tahrir meydanına 5 dk uzaklıkta "kazaz restaurant" var. 7-8 dolara karışık kebabın kralı her türlü mezesiyle içeceğiyle emrinize amade.
    piramitleri yerel rehberlerle dolaşmayın. üç beş bir şey okuyup kendiniz turlayın. çok karmaşık bir olay değil, 3 tane büyük piramit 6 tane küçük piramit ve sfenks var, olay bu.
    paranızı bankalardan bozdurun, inanılmaz düşük kurdan bozarlar yoksa dükkanlardan vs bozdurursanız.
    alışverişi mümkün olduğunca büyük marketlerden yapın, bakkal çakkal tam çakal, 8-10 kat yüksek ücret isterler.
    tahrir meydanında mısır müzesini turlamayı unutmayın. piramitlerden çıkan ne varsa ama ne varsa buraya taşımışlar.
    toparlamak icabederse: kahirede yapılacak 3 şey, tekneyle nil turu, piramitleri ziyaret, mısır müzesini ziyaret.
hesabın var mı? giriş yap