• güvendiğim ve çok sevdiğim ve kendine sözde feministim diyen birinden bile "ben bir çocuğum, öyle kalmak istiyorum ama erkekte bunu istemem/aramam, şunu bunu isterim" gibi bir cümle duyduktan sonra kafamda perçinleşmiş tanımdır. kadınlar kendini kandırmasın diyeceğim fakat solipsist zihinleri yüzünden kandırmaya devam edecekler. özet olarak, bayanlar(en azından çoğunuz) güce tapıyorsunuz. sizi kişiler değil, tavırlar ve durum etkiliyor. tavır ve durum değiştiğinde siz de değişiyorsunuz. kesin ve net.

    yıllar boyu red pill öğretilerini çürütmeye çalıştım. fark etmeden yararlandım da ve sonunda hep aynı batağa saplandım. ve genelde bu davranışı test ederken o kişiden üzülerek, acı içinde vazgeçtim. inanılmaz bir şey, dark triad'ı bıraktığım anda hep aynı şey oldu. yani o kadın, geçmiş toplumların ona öğrettiği kolay vazgeçme, çarpık tümevarım yönetimi ile geride bırakma tavrını seçti. güçlü erkek duruşunu yeniden sağladığımda ise bana tekrar bağlandılar.

    inatla da bu tavrı bırakmayı seçtim, yahu ben bunu istemiyorum ki. böyle onlarca kadın var zaten. karşımdaki neden düşerken, zayıf anımda yanımda olmuyor? sanki onca yaşanan şeyi komşu yaşıyormuş gibi, bir anda yok oluyorlar. ne yaşadığınızın hiç bir önemi olmuyor.

    üstte bahsettiğim birinde daha yakalar gibi oldum ama olmadı. o pek farkında bile değil, kendince sebepleri var. oysa bilmiyor ki bir çoğuna inanmasını sağlatan bile bendim. söylemeyi çok istedim, "öyle olma, fark et" ima ettim ama malesef... olamayacağını anladığım anda da beta konuma soktum kendimi. yani açıklama yaptım, özür diledim, onu validasyonuna yanıt verdim. kendi fark etmese de gerçek yüzüyle tanışarak bitsin istedim. yoksa eminim, net olarak terk etsem, sert konuşsam, hiçbirini kabullenmeyecek, o ilişki sünecek ve sürdürülebilir olacak. yalan bir sevginin içinde sürüklenip duracağız.

    her defasında manipülasyonu değil, gerçek sevgiye inanmayı çok istiyorum ve hep hayal kırıklığına uğruyorum. yine de vazgeçemeyeceğim. malesef bir kadının gerçek yüzünü görmek, onunla tanışmak çok zor, ya bunu göze alacaksınız ya da hipergamiye inanarak, herşeyi kabulleneceksiniz.

    haklı olmayı sevmiyorum... evet belki de istisnayı arıyorum.
  • hipergami hakkında yanlış bir düşünce var, yanlış demeyeyim de eksik.

    kadın hipergamisi, kadının bir erkeği umursamadığı ve “çok uzun süredir” birlikte olsalar bile daha güçlü bir erkek gelirse onu terk edeceği.

    kadınlar, sizden fayda sağladığı sürece ilişkisine devam edecektir. yine de bu demek değildir “uzun süredir emek” verdiğiniz için terk etmeyecek.

    nasıl yani?

    bir sabah “dünyanın en muhteşem erkeği” olan adam, diğer sabah hayatlarında hiçbir şey değişmemesine rağmen “dünyanın en boktan herifi” olabiliyor. her kadının hipergami eşiği aynı değildir. o anki şartlara ve ne hissettiğine bağlı olarak değişir.

    ekonomide “disposable income” diye bir terim var. türkçesi harcanabilir gelir gibi bir şey. siz kadının o anki hipergamisine göre harcanabilir gelir oluyorsunuz.

    atıyorum, amasyadaki naciye için sosyal çevrede “muhtar karısı” statüsü kazanması onun o anki hipergamisi için yeterli.
    akaretlerde yaşayan melis için belki bu, erkeğinin masaya araba anahtarı koyması, aynı gece içinde 4-5 mekan değiştirebilmesine tekabül ediyor.

    kadın bilinçaltında “sosyal çevrede değerim artıyor” diye düşünüyor. erkeğin ortaya koyduğu maddi, manevi şeyler kadının kendi “purchasing” değerini ölçebileceğinin bilgisini veriyor.

    doktor eşi, avukat eşi vs. diye kavramlar boş yere çıkmadı.

    her kadının kendi “purchasing” değeri var. bu değeri belirleyen bir sürü parametre var. kadının yaşadığı şehirden tutun da, odasının camının bakkala bakıyor olmasına kadar.

    neyse.

    şimdi politically correct çevrelerin dile getirmediği şeylerden bahsedicem.

    kadınlara sorduğunuz zaman “mantık” çerçevesinde, erkeğinin nazik,anlayışlı,sempatik ve saygılı olmasını istiyor. hatta bir çok ankette, sokak röpartajlarında öyle.

    peki.

    arızalı olduğu 5 kilometre öteden belli olan erkekler neden tercih ediliyor?

    ümitcan uygun' a dm'den atılan mesajlar : 1, 2, 3, 4
    karısını ve 2 çocuğunu boğarak öldüren chris watts' a gelen mektuplar
    pedofiliden hüküm giymesine rağmen flört etmek isteyen kadınlar
    ted bundy ve charles manson

    söz konusu bu erkekler, kadının bilinç altındaki ilkel fanteziyi körüklüyor.

    kadın romantizmi veya pornosu diyebileceğimiz ürünlere bakın, hani şu bir dönem viral olan “fifty shades of grey” kitabına. dalga geçilen wattpad içeriklerinin hepsi böyle.

    buradaki yegane kadın fantezisi, dominant ve tehlikeli bir erkeği alıp onu kendi sevgisi ve ilgisi ile “evcilleştirmek”.

    çok basit bir örnek vericem.

    çocukluğumuzun oyunu mario'yu ele alalım.

    mario'nun amacı neydi?

    yoldaki tüm tehlikeleri atlatıp prensesi ejderhadan kurtarmaktı.

    kadın şunu düşünüyor:

    “tehlikelilerle baş edebilmek için tehlikeli olmalı ama sadece onlar için tehlikeli olmalı“

    işin trajikomik kısmı böyle olacağına gerçekten inanmaları.
    aleyna çakır' dan sonra esra hankulu' nun başına aynı şeylerin gelmesi tesadüf değil.
    kadının solipsist zihni “o başaramadı, ben başaracağım” diye düşünüyor.

    sözüm ona, yarın bir gün “tüm kadınlar” için hipergaminin güç tanımı değişse sanatla, bilimle ilgilenen erkeklerden hoşlansalar “meritokrasi” düzene geçmemiz kaçınılmaz olur.

    tam tersi nükleer bombalarla ilgilenen erkeklere arzu duyulsa, elimizde geiger sayacıyla dolaşırız.

    bu erkekler hala varsa bilin ki bir yerlerde talep görüyordur.

    ilgili;

    (bkz: hipergaminin bokunun çıkması /@varliginhicligi)
  • evlilikte eş seçimi yapılırken kendinden daha varlıklı, sınıfça daha yukarıda, daha iyi bir statüde olan birini seçmek.
    tam tersi durum için (bkz: hipogami). yani eşlerden biri için evlilik hipergami iken diğeri için hipogami olur.
  • bir çok farklı kültürde, başlık parası yerine çeyiz vardır. bu tam da aslında hipergami ile ilgilidir. eğer bir kadın, kendisinden daha üst statüde bir erkek ile evlenip, statü artırmak istiyorsa, o erkeği kendisi ile evlenmeye ikna edecek bir birikim ortaya koymalıdır.

    hindistan'da kadın cinayetleri başlığı altında kategorik olarak çeyiz cinayetleri vardır. adam dara düştümü, ekmek yapan karısını tandıra atar, ardından ikinci kadını alır ve bu kez de onun çeyizine konar.

    damdaki kemancı filminin ana konusu bu çeyiz meselesidir. adamın evde boy boy kızları vardır. peki ama hani bunların çeyizleri? kastedilen elbette, kanaviçe dantel değil.

    roma hukuku, kadınların getirdiği çeyizlerin idaresinin kimde olacağı, boşanma halinde bu çeyizin ne olacağı üzerine kafa yorar.

    şimdi bu roma'da 4x4 şeklinde formüle edilen bir akraba evliliği yasağı vardır. dikeyde dört kuşak geri sayıyorlar, yatayda da dördüncü dereceye kadar sayıyorlar. oluşan matristekilerin tamamı ile evlenmeniz yasak.

    ortaçağ'da kilise bu yasağı 7x7'ye çıkartılıyor. üstelik, dul bir kadınla evlenirseniz, dul kadının eski kocasının akrabaları da artık akrabalarınız oluyor. tüm bütün bunların anlamı, kendi köyünüzden evlenmeyin.

    ancak kilisenin bu 7x7 yasası beraberinde yeterli çeyizi olmadığı için evlenemeyen evde kalmış kız kuruları ordusu oluşmasına neden oluyor. "bu kızlar, hiç olmazsa kendi köylerinde, çeyizlerinin yettiği, kendi sosyal statülerine yakın adamlarla evlenebilsinler" diye7x7 prensibi, 4x4'e geri çekiliyor.

    allahın putperesti, hindusu, yahudisi, hristiyanı şunu soruyor: benim sosyal statüm var, sen ne getiriyorsun?

    adamın ortaya koyduğu bmw'sine karşılık beklediği şey am.

    pardon yavrum, bu kadınları hipergamik yapmıyor, seni amsalak yapıyor.

    amsalakların hakkından da golddigger'lar geliyor.

    atalarımız ne demiş:

    - bmw'nin anahtarını salladın mı golddiger bağdat'tan gelir.
  • hatunların "ayh erkek dediğin benden uzun olacak, geniş omuzlu olacak, kendi işinin patronu olacak şöyle olacak böyle olacak vs." şeklinde saydığı kriterlerin bütününe hipergami denir değerli suserlar. bunu pek inkar eden yok, zaten eden de cahil cüheladır, kaçarak uzaklaşınız.

    kendisinden daha kısa boylu, daha az kazanan, sosyal statüsü daha düşük olan bir erkekle birlikte olan kadın azdır. örnekleri tabii ki var, ama onlar da hipergamiyi diğer açılardan tatmin ettiği sürece ilişki yürüyor bir şekilde. ya da yürüyor görünse bile bir noktada patlıyor.

    alın size örnek: erkeğin boydan kısa olduğu, tom cruise - nicole kidman ya da emre altuğ - çağla şıkel birliktelikleri bile onca yılın üzerine çoluk çocuk vs olduktan sonra sona erdi. bu evlilikler biterken kadının kariyerinin o dönemde yükselişe geçerken, erkeğinkinin inişte olması detayını da gözardı etmeyelim. isteyen incelesin. *

    alın size başka bir örnek. işyerinden arkadaşım kendisinden 10 cm uzun boylu, ama 10 yaş küçük bir kızla evli. gayet de mutlular. kız iki yıllık bir bölüm mezunu, eleman inşaat mühendisi. kız çalışmıyor, hatta pek sosyal hayatı yok. günün önemli bir kısmını evde geçiriyor. bunu isteyen de bizzat bizim eleman. eğer isterse hanımına iş de bulabilecek bir konumda, aile bütçesine de rahatlatıcı etki yapabilecek bu duruma rağmen arkadaş hanımı işe sokmak istemiyor.

    nedenini sorduğumda "gerek yok, iyi böyle" falan diye geçiştiriyor *

    sebebi bence şu: bizim eleman, bilinçaltında (ya da bilinç düzeyinde) şöyle bir mantık geliştirmiş. "bizim hanımı işe sokarsam, ekonomik açıdan belli bir hareket alanı kazandığı gibi sosyal açıdan da çevresi genişleyecek. bu da benim açımdan riskli bir durum, o yüzden tek maaşla idare etmeye devam." tabii bu sadece bir teori, ama arkadaş açısından bir yere kadar mantıksız değil.

    bir diğer hikaye, based on a true story ...

    işyerinden başka bir abimiz, geçtiğimiz aylarda 12 yıllık eşinden boşandı. akabinde, yani daha boşanalı 1 ay olmadan, boyu boyuna huyu huyuna bir hatun buldu. boy dediysek abimiz 1.90 küsür gençler, ablamız da ona yakın, boylu poslu yani. yalnız şöyle bir detay var, abimiz kamu personeli mühendis, hatun kişi uzman doktor. yani açık konuşmak gerekirse hatunun aylık geliri erkeğin 2 katı, sosyal statü vs hiç girmiyorum. ablamız kısa bir evlilik yapmış başka bir doktorla bundan uzun yıllar önce, o zamandan beri dul, çocuksuz, gününü gün etmiş gezmiş eğlenmiş, scuba diving var, kayak snowboard var, karayipler var, maldivler var oğlu var ... bizim abi de bu esnada n'apsın işte, işe girmiş, evlenmiş, çocuk yapmış, boşanmış, birde üzerine aylık yüklü bir nafaka ödüyor. yabancıların tabiriyle do the math.

    neyse bunlar hızlı ilerledi, 14 şubatta nişan yaptılar, sosyal medyada paylaşıp rekor beğeni aldılar. * mayıs ayında evlenme planları falan derken, aradan 1 ay geçmedi sosyal medya paylaşımları kayboldu, sonrasında da abimiz "o iş bitti, biz ayrıldık" dedi. sebep olarak da hatunun aşırı rahat ve sorumsuz yaşam tarzını gösterdi.

    halbuki aylar önce "abi yenge ne iş yapıyor?" diye sorduğumuzda "abiniz doktor hatun buldu genşler!" diye artislenirken bu işin bir noktada patlayacağını biz anlamıştık. davul bile dengi dengine demişler ne de olsa ... ne varsa eskilerde var azizim!

    yalnız yanlış anlaşılma olmasın sayın suserlar, bunlar para yüzünden olmuyor, herşey para değil, kesinlikle değil.
    ama herşey hipergami!
    lafın tamamı insanın aptalına anlatılırmış, o yüzden anladığınızı farzediyorum.

    sözlerime burada bir son vermeye yaklaşırken, çok sevdiğim yabancı bir hatun arkadaşım* geçtiğimiz günlerde devam eden ilişkisini bitirmek istediğini söylediğinde "neden?" diye sordum. aldığım cevaplar şöyle;

    - hesabı hep ben ödemek zorunda kalıyorum, çünkü az kazandığını iddia ederek işinden ayrıldı (mesaj: parası olmadığı gibi şımarık ve sorumsuz)
    - yeni bir iş aramak için bu şehre taşındı ama birşey yaptığı yok. (üstelik birde tembel)
    - ben artık bu adamı istemiyorum. i want a resourceful man! (benim her işin üstesinden gelebilen, becerikli bir adama ihtiyacım var.)

    özetle, hipergamiyi unutmayın!
  • kadınların % 85 inde görülen eş seçim kriteri. hipergamiyi şu örnekle açıklayabiliriz; hiç bir dinin, kültürün, kuralın olmadığı ıssız bir adaya 100 er tane bekar kadın ve erkek bırakın. bir kaç yıl sonra adaya gittiğinizde herkes birbirleriyle evlenmiş olarak bulamazsınız. 100 erkekten 20 tanesi tüm kadınlarla sevişmekte olup, kalan tüm erkekler ise boşta kalmış bir halde bulursunuz. kadınların tamamı güce tapmakta buldukları ortamdaki en güçlü erkeğe kendilerini bir ödül gibi sunmaktadır. işte buradaki 20 erkek kadınların güçlü olarak gördüğü erkeklerdir. okumaya devam edin.

    abd'deki yale üniversitesi yüzlerce fosil üzerinden bir araştırma yaptı. araştırmada farklı ırklara ait genetik seçilimler de incelendi. üstelik sadece bazı hayvan türleri üzerinde değil homo sapiens(günümüz insanı) üzerinde de çalışmalar yapıldı. sonuçlar bilgisayar sistemleri ile analiz edilip raporlaştırıldı. sonuçlar hipergami nin tüm canlı türlerinin dişisinde bulunduğunu gösterdi. günümüzden 250,000 yıl önce yaşamış aslanların (panthera leo) dişilerinin yaklaşık %90 ı erkeklerinin ise %20 si kadarının çiftleşebildiğini, günümüzde yaşayan tüm aslanların %20 lik erkek aslanların torunu olduğunu ve bu aslanların genetiği devam ettirdiğini anlaşıldı. üstelik aradan geçen 250,000 yılda hala çok bir şey değişmedi erkek aslanların hala %20 si çocuk yapabiliyor. aynı araştırmada insanların (homo sapiens) ise eski dönemlerde tıpkı aslanlarda olduğu gibi olduğu olduğu, dişilerin nerdeyse hepsinin çiftleştiği, erkeklerin ise bu kadar şanslı olmadığı görüldü.

    bu durum insanın geçirdiği evrimle birlikte giderek değişti. insanların şehirler kurup toplu yaşama geçmesi, tarımın yapılmasıyla yemeğe ulaşmada erkeklerin kas gücünün giderek önemsizleşmesi, toplumsal kuralların ve kültürün oluşumuyla erkeklerin başkasına ait kadınlara artık dokunmamaya başlaması, kadınların yavrularını büyütmek için yabani hayvanlardan koruma ihtiyacının giderek azalması, erkeklerde nadiren de olsa görülen aşk duygusunun onları terk eşliliğe yöneltmesi gibi sebepler zaman içinde çocuk yapabilen %20 lik erkek sayısını giderek arttırdı. artık erkeklerin yarısı çocuk yapabilir hale geldi. tabiki bunlar son 10,000 yılda gerçekleşen hadiseler. önceki erkekler bu kadar şanslı değildi. son 3,000 yıla gelindiğinde ise (yani mö 2000 li yıllar) ilk dinler oluşmaya başladı. genellikle halkın ezilen erkeklerinden oluşan peygamberler ise tüm erkeklere sevişebileceği şartları sağladı. semavi dinler ise kadınları tek bir erkeğe ait kılıp, erkeklere ise gücüne göre birden fazla kadınla evlenme ve
    çok sayıda kadınla birlikte olma şansı tanıdı. hipergami artık erkekler lehine tersine dönmüştü artık.

    türkiye gibi tam gelişmemiş ama modern dünyadan çok ta geri kalmamış orta düzey toplumlarda ise hipergami farklı bir şekilde varlığını sürdüyor. kızlar genç yaşlarında yarı özgür şekilde yetişiyorlar. bu dönemde baskın gelen hipergami ile %20 lik erkeklerin peşinde koşuyor, bazen de onların cinsel ihtiyaçlarının karşılanmasında rol üstleniyorlar. fakat tam gelişemediğimiz için toplumun yarattığı evde kalmış kız baskısı, evlilik içinde çocuk yapma zorunluluğu gibi sebeplerle eskiden beğenmedikleri %80 grubundaki erkekler ile evleniyorlar. işte mgtow erkekleri de burada ortaya çıkıp " bugüne kadar siz bizi beğenmediniz artık biz yokuz, gidin %20 ile takılın" diyor.

    bir kadın evet aşık olduğu için bir adamla sevgili olmak isteyebilir. fakat bir kadın durduk yere bir adama aşık olmaz. daima kendinden güçlü, yüksek statülü birisini bulup kendisini ona armağan etme eğilimindedir. buna bilimde hipergamidenilir. erkekler ise kadınlarda yüksek statü aramazlar. hipergami evrimin doğal bir sonucudur. binlerce yıl önceki atalarımız (yani annelerimiz) güçsüzdü. hayatta kalmak için, yavrularını güvenli şekilde büyütmek için, hamilelik sürecinde yiyecek bulabilmek için kendilerine bir koruyucu bulmak zorundaydılar. ve bu koruyucu erkekler (babalarımız) ise pareto principle de ilk yüzde 20 ye giren erkeklerdi işte. kalan yüzde 80 lik grup çiftleşmeye fırsat bile bulamadı. genlerini gelecek nesillere aktarmak hayattan ölüp gittiler.

    bir diğer sebep ise doğurganlık sayısıdır. erkekler bir boşalmada 100,000,000 (yüz milyon) sağlıklı sperm bırakıyorlar. basit bir hesapla bir erkek sadece iki haftada dünyadaki bütün kadınları hamile bırakacak kadar sperm üretebilir. özetle erkekler için çocuk sınırı diye bir şey yok. fakat kadınla 9 ay hamilelik, bir o kadar emzirme süresi, çocuğun vahşi doğada yaşamına kendi devam edebilmesi için bakılması gereken 10-15 yıllık bir süre vardır. yani uzun bir maraton. sadece hamilelik süresini bile dikkate alsan tahmini 18-50 yaş arasındaki kadınlar maksimum 25-30 tane çocuk sahibi olabilirler. yani bir kadın ömrü boyunca hepi topu 30 çocuk yapabiliyor. hal böyle olunca az sayıdaki yavrusunun babasının mümkün olduğunca güçlü bir erkek olması için elinden geleni yapıyor. işte buna da hipergami deniyor.

    aslında bu enrty mgtow başlığına yazdığım entry nin içinden bir parça. yeri gelince bir kısmını buraya yapistirdim. enrty nin tamamını okumak için tıklayınız
  • üniversitede genetik dersi almış olan herhangi biri, bu konudaki tartışmaların çoğunun bilimsel merakla yapılmadığını görebilir. ve tabii; bu konuda ahkam kesen kişiler, ırkçılığını veya seksizmini bilimsel temellere dayandırmaya çabalayan ilk insanlar değiller. dr. lawrence britt'in de ifade ettiği gibi seksizm, faşizm denen ahtapotun yalnızca bir dokunacıdır. buna sebebiyet veren kalabalık da türkiye'de majoriteyi oluşturmaktadır.

    metodolojide zerre ilerleme kaydetmeden her gün "biz bilimsel tespit yapıyoruz." diyebilmek biraz cahil cesareti istiyor. elbette herkes genetik dersi, fizyoloji dersi almak zorunda değildir. lakin size argümanını desteklemek için alfa aslan videosu atan birine, siz de centilmen bir denizatı erili, akrabalık olarak çok uzak geliyorsa bu defa macaca fascicularis dişisi atabilirsiniz. bu yüzeysellikle olmaz. homo sapiens düşünebilen bir türdür ve kadın hipergamisi büyük ölçüde sosyal konstrükt bir olgudur, ancak hipergamiye dair atıp tutan çoğu kişide, gidip kur'an eleştirisi veya muhafazakar değer eleştirisi yapabilecek cesaret yoktur. mevcut sistemden şikayetçi birer statükocu olabilmek de büyük bir başarıdır tabii, bu açıdan bu kişilerin akılcılıklarını takdir etmek gerekir. gelin şu popüler argümanlara azıcık bakalım.

    argüman: hipergami kadınların genetiğinde vardır.

    modern genetik, shoehorning alanı değildir. gen nedir? gen, belirli bir proteinin yapı taşlarının birleştirilme biçimini kodlayan bir birimdir. kodlanan proteinler de daha sonra vücutta belirli mekanizmalara dahil olurlar. örneğin, pah diye bir gen var. bu gen, fenilalanin hidroksilazın yapılmasından sorumlu. fenilalanin hidroksilaz da fenilalaninden tirozinin üretilmesini katalize eden bir enzim. pah geni mutasyona uğradığında ne oluyor? bu pathway bozuluyor ve fenilketonüri ortaya çıkıyor. bakın bunun istisnası yok; sistem gayet açık ve net. pah geninin yeri yurdu da belli, hipotetik falan değil kromozom 12'de.

    şekil a

    derdiniz kalp kırıklığı değil bilimsel merak ise, anlamalısınız ki bu işler öyle "kadınlarda hipergami geni var." diyerek olmuyor. hangi kromozomda bu gen? hangi proteini kodluyor? hangi pathwayi bozduğumuzda kadınlardaki hipergami kayboluyor? hipergaminin genetiği hakkında ahkam keserken bunların cevabı veriliyor mu? verilmiyor. kontrol grubu? yok. mikroskobik analiz? yok. gen mutasyonları üzerine analiz? yok. dna analizi? yok.

    çağımızda genetik bulgular, sokakta yüzeysel sosyal deneyler yaparak elde edilmez. sebebi basit: davranış etiyolojisi salt genetik temelli değildir. sosyal deneyle genetik tespit yapacaksak, erkek davranışlarının kadın davranışlarından pek farklı olmadığını görebiliriz.

    aston martin
    lamborghini
    male golddiggers exposed

    sagan standardı, tam da böyle durumlar için var. ortaya çok ciddi bir iddia atılıyor lakin bu iddiayı destekleyen bir biyokimyasal açıklama yok. hâliyle "kadınlara özgü bir hipergami geni" savına saygı göstermek için bir sebep de yok.

    argüman: hipergami şu anda tüm dünyada tarih boyunca olmadığı kadar güçlü. (burada geçen bir iddia)

    mantıken doğru olma olasılığı biraz zor. en geri kafalı ailelerin kızları bile üniversite okuyup çalışıyor artık. kadının erkeğe ekonomik anlamda muhtaçlığı azaldıkça, hipergamik ilişki kurma trendi de doğal olarak geriliyor. bunu inkâr etmek absürd.

    daha önce paylaşılmış zaten, tekrar paylaşalım:
    the end of hypergamy: global trends and implications

    trendin ne yönde olduğunu kavrayabilmek için şu grafiklere gerek dahi yok, kadınların iş hayatına katılmalarının kaçınılmaz bir sonucu bu. 2000'ler 1800'lerle bir olamaz. 2200'ler de 2000'ler ile aynı olmayacaktır.

    argüman: kadın hipergamisinden sadece kadınlar sorumlu.

    yanlış. ilişkileri geleneksel olarak başlatan taraf çoğu zaman erkekler. kadın cinselliğinin bastırılması ve dini doktrinler bu geleneği beslerken eleştirilmesi icap eden temel şeyler bunlar.

    ilginç bir nokta da şu ki, kadın hipergamisinden şikayet eden erkekler, her fırsatta "x yaş üstü kadın çökmüştür." gibi lâflar da ediyorlar. oysa kadın hipergamisinden gerçekten rahatsız olanların, bırakın olgun kadını aşağılamayı, tercihlerini kariyerini çoktan yapmış, düzenini çoktan oturtmuş olan kadınlardan, milflerden yana kullanmaları gerekir. "hem kadın hipergamisinden şikayetçi olayım, hem de üniversiteden yeni mezun olan 20'liklerden şaşmayayım." çizgisi oksimorondur.

    argüman: sebep biyolojik, kadınlar gençken sağlıklı çocuklar dünyaya getiriyorlar. erkeklerde farketmiyor.

    yanlış. yaş geçtikçe erkeğin de sperm kalitesi düşüyor.

    men's sperm quality decreases at age 35
    fertility and the aging male
    older men lack sperm quantity and quality

    kaldı ki ilişki illâ çocuk yapmak için yaşanmaz. ilişki yalnızca ilişki için de yaşanır. homo sapienste seks çoğunlukla zevk için yapılan bir şeydir. hayatı boyunca 5000 defa seks yapmış olan biri, 5000 tane çocuk sahibi olmadığına göre problem yok. homo sapiens, geleceğini detaylı olarak planlayabilen bir tür.

    argüman: schopenhauer kadınları çözmüş.

    bir lâf, schopenhauer'ın ağzından çıkınca otomatik olarak hakikat olmuyor. nozick, anarchy, state, and utopia'daki vergi karşıtı liberteryen çizgisini ölene dek korumadı. bir erken dönem wittgenstein'ı, bir geç dönem wittgenstein'ı değil. psikanalizi kuran freud yolun başında farklı biriydi, yolun sonunda farklı biri oldu. kimse kusursuz değil, aşalım bunları. 21. yüzyıldayız, dinamikler alakasız.

    argüman: kadınlar seçici olur az sayıda birliktelik yaşarlar, erkekler seçici olmaz çok sayıda birliktelik yaşarlar. hipergami ondan vardır.

    asgari bir matematiksel zekâya sahip olan her insan, ilişki yaşayan her straight erkek için ilişki yaşayan bir straight kadının var olduğunu anlayabilir. yalnızca erkekler tecrübelerini abartarak anlatırlarken kadınlar tecrübelerini gizliyorlar ve yalan söylüyorlar. bunun da sebepleri kültürel. buyrun:

    why do men report more opposite-sex sexual partners than women?

    ne demiş:
    "in a closed population and defined time period, the mean number of opposite-sex partners reported by men and women should be equal."

    bu araştırmalar straightler üzerinde yapılıyor. erkekler ortalama 14 partnerleri olduğunu söylüyorlar, kadınlar 7.

    böyle bir fark gerçekte mümkün mü? araştırmalar straightler üzerinde yapıldığından
    değil. ilişki dediğimiz şey çift taraflıdır. integral hesabı değil bu, düz mantık.

    * * *
    bu başlıkta görülen mitler, çağımızın post-truth vakalarından yalnızca birini oluşturur. istediğiniz kadar uğraşın, pierre bourdieu gibilerine sosyolog, antropolog değil meriç gözüyle bakan adamlara hiçbir şey anlatamazsınız. işin kötüsü, "isteyen modası geçmiş system justificationlarla ve kadın doğası şeklinde başlayan argumentum ad naturamlarla kendisini kandırmaya devam edebilir." de diyemezsiniz zira yaydıkları mizojini, sistemden ötürü doğasından zaten şüphe eden genç kızların özgüvenlerini daha da fazla zedeleyeceğinden mevcut düzeni besleyecektir.

    tabii ülkede ayrıldığı eski sevgilisi ile arkadaş kalmayı becerebilecek medeni düzeydeki insan sayısı bu kadar az iken bu başlıkta yazılanlara şaşırmak absürd olur. güya eğitimli olan kesimlerimiz bile söz konusu kadın erkek ilişkileri olunca çözüm odaklı ve progressivist düşünmeyip, basit ve arabesk davranışlar sergileyebiliyor. eğitim sistemimizde sosyal yetilerin gelişimine neredeyse hiç önem verilmemesinin ve kültür yapısının bunda önemli payı var, geleneklere bağlı olan ve cramming odaklı jenerasyonlar yetiştiren bazı uzak doğu ülkelerinde de benzer vakaları ve abartılı mizojiniyi gözlemlemek ne yazık ki mümkün.

    * * *
    edit:
    entry'nin dilinden şikayetçi olanlar, "utandırma taktikleri kullanmışsın" ve "ad hominem yapmışsın" diyenler, seksizm ve ırkçılıktan bahsettim diye baştan mahkum eden tavrımdan söz edenler, "genlerin tespit edilmemesi var olmadıkları anlamına gelmez." savını ortaya atanlar olmuş.

    kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir mantığı ile uzaylılara inanabilirsiniz, bu şekilde astrobiyolojiye veya uzay mühendisliğine bir faydanız dokunabilir. tanrıya inanabilirsiniz. dininiz başkalarını öldürmeyi emretmiyorsa ve diyanet denen bir kurum ülkeyi sömürmüyorsa bunda da bir sakınca yoktur. tabii sahip olduğunuz bir inancınız dünya nüfusunun %50'sinin sürekli olarak aşağılanmasına ve baskılanmasına sebebiyet veriyorsa, bunun üzerinde biraz oturup düşünme vaktiniz gelmiş demektir. tartışmanın buraya varacağını öngörebildiğim için oraya sagan standardı yazmıştım, belli ki iyi okunmamış. (bkz: the sagan standard) zaten ben genetik faktörler yoktur da demiyorum, yalnızca hipergamide genetik faktörlerin kadınlara özgü olduğu algısının kötü niyetli olduğunu ve bu konuda kültürel faktörler ile genetiği bir tutmanın false equivalency olduğunu düşünüyorum.

    ben en azından ait olmadığım bir cinsiyetin doğası ile ilgili ahkam kesmedim. siz gerçek ad hominemleri, gerçek utandırma taktiklerini hiç görmemişsiniz. bu platformda, daha dün özelden aldığım bir mesaj şu şekilde. yazarı ifşa etmeyeceğim zira linç kültürüne karşıyım, ancak bu adamın bana o muameleyi yapmasının sebebi bipolar entry'mde mani döneminde artan cinsel isteğimden söz etmiş olmam. önceki bir entry'mde ataerkil sistemin erkeklere de zarar verdiğini ve mücadele ederken feministlerin öfkeli olmamaları gerektiğini ifade etmiştim, lakin itiraf etmeliyim ki birileri sürekli sizi cinsiyetiniz üzerinden aşağılarken öfkeli olmamak çok zor. üslubumun ekşi sözlük gibi kadın başlıklarının eksik olmadığı bir platform için fazlası ile makul olduğunu düşünüyorum.

    seksizme seksizm dediğim için özür dilemeyeceğim. her gün "kadınlar doğaları gereği asalaktır" fikrini millete aşılarken ve aktif cinsel hayatı olan olmayan tüm kadınları bir şekilde etiketlemeyi başarırken, asalak olmayan kadınlarla yaşamak isteyenlerin kendilerini azıcık sorgulamaları lazım.
  • hipergaminin ne derece guclu oldugunun en belirgin olarak goruldugu ortamlar sarkici, oyuncu vs. gibi unlu bir erkegin bulundugu ortamlardir.

    suruyle kizin cigliklar atarak, aglayarak filan hayran olduklari yildiza seslerini duyurmaya calistiklari sahneleri herkes bilir, o kadar siradan hale gelmistir. bir kac ornek:

    1, 2, 3.

    farkli irk ve ulkelerden ornekler sectim ki bunun iddia edildigi gibi kulturel filan olmadigi daha net anlasilsin. her kulturde ornekleri bolca mevcut.

    hipergami erkeklerde de vardir diye bir suru iddia eden olmus. erkeklerde bu davranislar gozlemlenmez. yani madonna, rihanna, beyonce ya da bir baska unlu kadin icin ciglik atan, ustunu basini yirtan erkek gruplarina rastlayamazsiniz.

    bir de, bu unlu erkek sarkicilar icin ustunu basini yirtan, ciglik atan kizlarin tamami "beni bir tanisa, sesimi bir duysa, digerlerinden ne kadar farkli oldugumu kesin gorecek" diye dusunuyor.

    bu kadar birbirinin aynisi olup da bu kadar birbirinden farkli olduguna kendini inandirabilme yetisine sahip olan bir canli turunun var olmasi akil alir gibi degil ama evrim isteyince oluyor.

    guclu ve kaynaklara erisimi olan bir erkek ne kadar fazla sayida kadini dollerse turun devami o kadar saglikli oluyor. evrim bunu sectigine gore gercekte olan da bu demek ki.
  • prefrontal korteksine yatırım yapan insanların daha ilkel olan limbik sistemin etkisinde daha az kalmalarından ötürü sağlam karakterli kadınlarda eser miktarda olduğunu düşündüğümdür.
  • yok arkadaş
    bilale anlatır gibi anlattık cocuga cizerek anlatır gibi anlattık hala anlamamakta diretiliyor.

    hala şu sorunun cevabı verilmekten dansöz gibi kaçılıyor:

    "kadın, kendi gelirinden bağımsız olarak kendinden fazla kazanan erkek arıyor"

    bu hipergamidir. sebebi kadının az kazanması kadınların iş gücüne katılım oranı değildir.

    ayda 1000 tl kazanan kız 800 kazanan adama bakmıyor.
    3000, 5000, 10000, 50000 kazananlara bakıyor.
    5000 kazanan kadın 2000 kazanana bakmıyor.
    10.000 kazanan kadın 8000 kazanana bakmıyor.
    50.000 kazanan kadın "oha be öküz gibi param var gönlüme göre seçerim istersem sixpackli modern sanatla vaktini geçiren birini seçerim varsın parasız olsun" demiyor. gidiyor 50.001 de olsa fazla kazanan erkeği arıyor.

    hareket hep yukarı doğru. mecburi olmadıkça aşağı doğru gitmiyor.

    data bunu gösteriyor. bunun iş gücüne katılımla alakası yok. relative olarak kıyaslayınca bu resim çıkıyor.

    bu iş gücüyle, pay gap'le alakalı değil. bu iç güdüsel. bu genetik bir mesele.

    erkeğin güzel kadın görünce verdiği tepki gibi bişey.
    türümüzün ve bir çok türün dişisinin eş seçim kriterlerinden en güçlüsü kaynaklara erişim gücü/becerisi.

    kaynaklara erişim kuşta güzel yuva, avlanma alanı,
    ayılarda güzel mağara ve güzel meyve ağacı,
    istakozda güzel kaya altı ve avlanma alanı
    insanda da ekonomik kaynakları kazanma ve biriktirme.

    içgüdüsel kısmı aynı. ortaya çıkma şekli türlere özel.

    bu göz gibi, kulak gibi evrimleşmiş bir şey. doğal baskılara karşı gelimiş bir seçilim.

    türümüzün dişisinin güdüsü tıpkı tavus kuşu gibi tıpkı penguen gibi tıpkı aslan gibi eşleşebileceği en iyi eşle eşleşme güdüsüdür. bu dişileirn cinsel stratejisidir. erkeğinki farklıdır. bunun sizde yarattığı alerji ne bilemiyorum ama bu ahlaki, moralistik bir mevzu değil.

    ispat etmeye çalıştığınız "hipergami var ama sebebi sosyaldir, eşitsizliktir, adaletsizliktir" iddiası temelsiz. temeli yok. safsatalarla içi doldurulmaya çalışılan bir kılıf.
hesabın var mı? giriş yap