• evlilikte eş seçimi yapılırken kendinden daha varlıklı, sınıfça daha yukarıda, daha iyi bir statüde olan birini seçmek.
    tam tersi durum için (bkz: hipogami). yani eşlerden biri için evlilik hipergami iken diğeri için hipogami olur.
  • doğada bütün türler arasında olan ve erkek dişi uyumunu sağlayan mekanizmaya verilen isimdir. bu sayede cinsel seçilimde tür içi farklılıklar oluşur. izolasyon yeteri kadar sağlanırsa türler arasında ırklaşma meydana gelir.
  • her şeyin genlerde başlayıp genlerde bittiğini bildiği noktada, eğilimden daha çok bilinçli bir arzuya dönüşür.

    buradaki en büyük handikap, genlerin ne kadar kararlı bir şekilde bir sonraki nesile aktarılıyor olursa olsun, kendi içinde, çok eskilere dayanan ve belki de nesiller boyu pasif kalan olumsuzkabul edilebilecek faktörlerin bilgimiz dışında kalması ile ve bu faktörlerin kendi neslimizde açığa çıkma olasılığının kağıt üzerine sıfıra çok yakın olma nedeni ile gözden kaçırılıp, o faktörlerin aktive olması durumunda da mantara basabilecek olmamız.

    bu noktada, türlü hesap kitaplarla, kendine iyi uyacağını düşündüğün genlere sahip biri ile evliliğinden yapacağın üreme, hayal kırıklığına uğratabilir.

    tam tersi durumlar da olabilir. bu noktada, bilinçli genetik eşleşme sağlamak, el yordamı ile yapılacak hiçbir hesaplamayla mümkün değildir.

    içgüdüler, bu işi bizim yerimize çok daha iyi yapmakta.
  • bunun bir de tam tersi hipogami şekli mevcuttur.
  • güvendiğim ve çok sevdiğim ve kendine sözde feministim diyen birinden bile "ben bir çocuğum, öyle kalmak istiyorum ama erkekte bunu istemem/aramam, şunu bunu isterim" gibi bir cümle duyduktan sonra kafamda perçinleşmiş tanımdır. kadınlar kendini kandırmasın diyeceğim fakat solipsist zihinleri yüzünden kandırmaya devam edecekler. özet olarak, bayanlar(en azından çoğunuz) güce tapıyorsunuz. sizi kişiler değil, tavırlar ve durum etkiliyor. tavır ve durum değiştiğinde siz de değişiyorsunuz. kesin ve net.

    yıllar boyu red pill öğretilerini çürütmeye çalıştım. fark etmeden yararlandım da ve sonunda hep aynı batağa saplandım. ve genelde bu davranışı test ederken o kişiden üzülerek, acı içinde vazgeçtim. inanılmaz bir şey, dark triad'ı bıraktığım anda hep aynı şey oldu. yani o kadın, geçmiş toplumların ona öğrettiği kolay vazgeçme, çarpık tümevarım yönetimi ile geride bırakma tavrını seçti. güçlü erkek duruşunu yeniden sağladığımda ise bana tekrar bağlandılar.

    inatla da bu tavrı bırakmayı seçtim, yahu ben bunu istemiyorum ki. böyle onlarca kadın var zaten. karşımdaki neden düşerken, zayıf anımda yanımda olmuyor? sanki onca yaşanan şeyi komşu yaşıyormuş gibi, bir anda yok oluyorlar. ne yaşadığınızın hiç bir önemi olmuyor.

    üstte bahsettiğim birinde daha yakalar gibi oldum ama olmadı. o pek farkında bile değil, kendince sebepleri var. oysa bilmiyor ki bir çoğuna inanmasını sağlatan bile bendim. söylemeyi çok istedim, "öyle olma, fark et" ima ettim ama malesef... olamayacağını anladığım anda da beta konuma soktum kendimi. yani açıklama yaptım, özür diledim, onu validasyonuna yanıt verdim. kendi fark etmese de gerçek yüzüyle tanışarak bitsin istedim. yoksa eminim, net olarak terk etsem, sert konuşsam, hiçbirini kabullenmeyecek, o ilişki sünecek ve sürdürülebilir olacak. yalan bir sevginin içinde sürüklenip duracağız.

    her defasında manipülasyonu değil, gerçek sevgiye inanmayı çok istiyorum ve hep hayal kırıklığına uğruyorum. yine de vazgeçemeyeceğim. malesef bir kadının gerçek yüzünü görmek, onunla tanışmak çok zor, ya bunu göze alacaksınız ya da hipergamiye inanarak, herşeyi kabulleneceksiniz.

    haklı olmayı sevmiyorum... evet belki de istisnayı arıyorum.
  • hipergami çok boyutlu bir fonksiyon.

    3 boyutlu bir matriks.
    bu matriksin satırlarında kadının ilişkiden ne beklediği, sütunlarda kendisini ne seviyede gördüğü, üstünde de ne beklediği var.

    bu kolumlara göre gidip geliyor kadınlar.
    ama z ekseni hep sütundan yüksek değerde...

    kadın erkeği elde edemese bile seks karşılığı tatmin elde etme konusunda sıkıntı yaşamıyor. hatta değerli gördüğü erkek konusunda başka kadınlarla rekabete girmek takibi olmayan bir erkekten daha cazip...

    hipergami ile bahsedilen bir mevzu da kadınlarla nasıl konuşulacağını bilmek denmiş. kadınlar ile konuşmak için kadının iç dünyasını ve dış dünyasını anlamak gerekiyor. kadın sizin ne mal olduğunuzu kendisi hakkında hiç bir fikriniz olmadığı 3 saniye kuralından mihenk alarak anladığından ilk üç saniye son derece basit ve kararlı bir şekilde konuşmanız lazım. ama hepsinin fonksiyonu kadına istediğinizi direk söyleyebilmek. bu ama yavaş ama erken. biraz sizin piyasa değerinize biraz onun piyasa değerine ve biraz da onun nasıl bir enstrünab olduğuna bakar. kimisi romantik demiseksüel takılıp bir lir gibiyken diğeri bir bateri gibi bam bam bam istiyor. ama en romantik gerçek dışı olan bile bir noktadan sonra (yani hava alanına girerken bir sürü kontrolden geçersiniz ya) uçağı kaldırmanızı istiyor.
  • prefrontal korteksine yatırım yapan insanların daha ilkel olan limbik sistemin etkisinde daha az kalmalarından ötürü sağlam karakterli kadınlarda eser miktarda olduğunu düşündüğümdür.
  • hatunların "ayh erkek dediğin benden uzun olacak, geniş omuzlu olacak, kendi işinin patronu olacak şöyle olacak böyle olacak vs." şeklinde saydığı kriterlerin bütününe hipergami denir değerli suserlar. bunu pek inkar eden yok, zaten eden de cahil cüheladır, kaçarak uzaklaşınız.

    kendisinden daha kısa boylu, daha az kazanan, sosyal statüsü daha düşük olan bir erkekle birlikte olan kadın azdır. örnekleri tabii ki var, ama onlar da hipergamiyi diğer açılardan tatmin ettiği sürece ilişki yürüyor bir şekilde. ya da yürüyor görünse bile bir noktada patlıyor.

    alın size örnek: erkeğin boydan kısa olduğu, tom cruise - nicole kidman ya da emre altuğ - çağla şıkel birliktelikleri bile onca yılın üzerine çoluk çocuk vs olduktan sonra sona erdi. bu evlilikler biterken kadının kariyerinin o dönemde yükselişe geçerken, erkeğinkinin inişte olması detayını da gözardı etmeyelim. isteyen incelesin. *

    alın size başka bir örnek. işyerinden arkadaşım kendisinden 10 cm uzun boylu, ama 10 yaş küçük bir kızla evli. gayet de mutlular. kız iki yıllık bir bölüm mezunu, eleman inşaat mühendisi. kız çalışmıyor, hatta pek sosyal hayatı yok. günün önemli bir kısmını evde geçiriyor. bunu isteyen de bizzat bizim eleman. eğer isterse hanımına iş de bulabilecek bir konumda, aile bütçesine de rahatlatıcı etki yapabilecek bu duruma rağmen arkadaş hanımı işe sokmak istemiyor.

    nedenini sorduğumda "gerek yok, iyi böyle" falan diye geçiştiriyor *

    sebebi bence şu: bizim eleman, bilinçaltında (ya da bilinç düzeyinde) şöyle bir mantık geliştirmiş. "bizim hanımı işe sokarsam, ekonomik açıdan belli bir hareket alanı kazandığı gibi sosyal açıdan da çevresi genişleyecek. bu da benim açımdan riskli bir durum, o yüzden tek maaşla idare etmeye devam." tabii bu sadece bir teori, ama arkadaş açısından bir yere kadar mantıksız değil.

    bir diğer hikaye, based on a true story ...

    işyerinden başka bir abimiz, geçtiğimiz aylarda 12 yıllık eşinden boşandı. akabinde, yani daha boşanalı 1 ay olmadan, boyu boyuna huyu huyuna bir hatun buldu. boy dediysek abimiz 1.90 küsür gençler, ablamız da ona yakın, boylu poslu yani. yalnız şöyle bir detay var, abimiz kamu personeli mühendis, hatun kişi uzman doktor. yani açık konuşmak gerekirse hatunun aylık geliri erkeğin 2 katı, sosyal statü vs hiç girmiyorum. ablamız kısa bir evlilik yapmış başka bir doktorla bundan uzun yıllar önce, o zamandan beri dul, çocuksuz, gününü gün etmiş gezmiş eğlenmiş, scuba diving var, kayak snowboard var, karayipler var, maldivler var oğlu var ... bizim abi de bu esnada n'apsın işte, işe girmiş, evlenmiş, çocuk yapmış, boşanmış, birde üzerine aylık yüklü bir nafaka ödüyor. yabancıların tabiriyle do the math.

    neyse bunlar hızlı ilerledi, 14 şubatta nişan yaptılar, sosyal medyada paylaşıp rekor beğeni aldılar. * mayıs ayında evlenme planları falan derken, aradan 1 ay geçmedi sosyal medya paylaşımları kayboldu, sonrasında da abimiz "o iş bitti, biz ayrıldık" dedi. sebep olarak da hatunun aşırı rahat ve sorumsuz yaşam tarzını gösterdi.

    halbuki aylar önce "abi yenge ne iş yapıyor?" diye sorduğumuzda "abiniz doktor hatun buldu genşler!" diye artislenirken bu işin bir noktada patlayacağını biz anlamıştık. davul bile dengi dengine demişler ne de olsa ... ne varsa eskilerde var azizim!

    yalnız yanlış anlaşılma olmasın sayın suserlar, bunlar para yüzünden olmuyor, herşey para değil, kesinlikle değil.
    ama herşey hipergami!
    lafın tamamı insanın aptalına anlatılırmış, o yüzden anladığınızı farzediyorum.

    sözlerime burada bir son vermeye yaklaşırken, çok sevdiğim yabancı bir hatun arkadaşım* geçtiğimiz günlerde devam eden ilişkisini bitirmek istediğini söylediğinde "neden?" diye sordum. aldığım cevaplar şöyle;

    - hesabı hep ben ödemek zorunda kalıyorum, çünkü az kazandığını iddia ederek işinden ayrıldı (mesaj: parası olmadığı gibi şımarık ve sorumsuz)
    - yeni bir iş aramak için bu şehre taşındı ama birşey yaptığı yok. (üstelik birde tembel)
    - ben artık bu adamı istemiyorum. i want a resourceful man! (benim her işin üstesinden gelebilen, becerikli bir adama ihtiyacım var.)

    özetle, hipergamiyi unutmayın!
  • beni kızlardan soğutmaya başlamış olan kavram, çürütmek için çaba sarf ettim, evlilik örnekleri aradım ama olmadı, ilerde örnek bulsam bile çoğu evlilikler tanıma uyduğu için geçerliliğini koruyacak. işleyişi sanırım kızların şeytanca aşık numarası yapıp evlenmeleri değil de* üst statüdeki erkekleri çevre edindikleri* için aşık olabileceği tek kişilerin üst statüdekiler olması şeklinde vuku buluyor. buradaki üst statü yalnızca daha zengin olmak anlamına gelmiyor, köylerde yaşayan kızların şehirli erkekleri tercih ettiğini görüyoruz, kim bilir daha ne detaylar vardır. büyük resmi görmemizi sağlayan entrydarlara teşekkürler efendim. (bkz: keşiş hayatı sürmek) (bkz: kendi kendine yetebilen birey olmak)
hesabın var mı? giriş yap