• latincede "boş tanrı", "uzak tanrı", "ununu elemiş eleğini asmış tanrı".

    platon'un "yasalar"ının onuncu kitabında inançsızlar üçe ayrılıyor: tanrıları tümden yadsıyanlar, tanrıların dünya işlerine sırt çevirdiğini ileri sürenler ve tanrılara rüşvet verilebileceğini düşünenler. (885b) işte "deus otiosus" bu ikincilerin inandığı tanrı: dünyayı yaratmış olsa da olmasa da dünya işlerine kendi karışmayan bir tanrı. kimi afrika dinlerinde, islam öncesi türklerde ve aydınlanmacı deizmde olduğu kadar aristo ve epikouros gibi kimi eski yunanlılarda da bu tanrı anlayışına rastlanır. epikouros'un tanrıları birer "deus otiosus" olduğundan talmud'da böyle bir tanrıya inananlara "apikoros" denirmiş. epikouros'un tanrıları dünyalarda değil, aradünyalarda geziyor.
  • deus otiosus muhtemelen dinlerin ve tanrıların tarihi macerasında ara duraklardan biri. tek tanrı'ya doğru bir gidişi düşündürüyor. insanların arasında bulunan, insan biçimli tanrı'dan, doğa-biçimli tanrı'(lar)dan tek tanrı'ya doğru. tek tanrı daha sonra ana ve dişil özellikleri hem resmi din söyleminden kovuyor, hem de kritik anaç özellikleri kendine (ve açıklamasız) alıyor, adeta gasp ediyor. zeus'ta bile bu özellik kısmen vardır, athena'yı kafasından doğurur, yaratırken dişillikle ilgili bir karmaşaya aldırmaz görünür. deus otiosus'un belirleyici özelliği aldırmayan, insanlardan, insanlıktan uzak tavır tek tanrı'dan en büyük farkı. terk tanrı daha sonra, insan zihninde (yeniden) her şeye karışır, denetler hale geliyor. mutlak tinsellik.

    deli dumrul'un bilinci'nde türkler açısından şamanik yapıdan, islamiyet'e evrilmede deus otiosus'un hem mevcut, hem aşırı hızlı, sindirilmeden geçilmiş bir evre olduğu üzerinde durulur. dolayısıyla türkler'in islamiyet'in ve tinselliğin ruhunu uzun süre algılayamamış olduklarından.

    f. scott fitzgerald'ın the great gatsby'sinde de bir dr. t. j. eckleburg imgesi vardır ki, bu fitzgerald'ın kendi deus otiosus'udur desek doğru olur.

    demek ki deus otiosus karasız bir durak ve imge, oradan kadir-i mutlak'a da sıçrayış mümkün, gerisingeri inançsızlık ve ateizme de.

    (bkz: devis), deyyus
  • modern bilimin tanrısı.

    (bkz: sir isaac newton)
  • şimdi bir kere; otiosus sıfatını anlamadan üzerine konuşamayacağımız tanrıdır bu.
    daha sonra kendisinden 'boş vakit, serbestlik, kamu işlerinden uzakta, sakin ve dinlenmede üretime geçilen zaman' manalarına gelen otium,-i (n) isminin türediği otiosus sıfatı da, içinde serbestlik, boşluk manalarını taşır, fakat; bu boşluğu şöyle algılamalıyız;
    bir çalışan görevinden ayrılmıştır; bir asker askerlikten çıkmıştır, kaçmıştır, çiftliğine yerleşmiştir. ve kendini artık edebi üretime vermiştir. veyahut kendisini çiftçiliğe vermiştir, yani vasfını kenara koyup, kendisiyle ilgili üretime geçmiştir. işte bu adamın, çiftlikte geçirdiği vakit otium'dur, yaptığı hareketin kendisine kazandırdığı sıfat da otiosus'tur. yani boş boş, aylak durma manası yoktur.

    şimdi gelelim deus otiosus 'a;
    bu tanrı da aslında tanrılık karakterini yitirmemiştir, görevlerinden ayrılmıştır. hatta onun varlığının teminatı olan vasfını bile terketmiştir. yönetici değildir, yargılayıcı değildir, iyi ile kötü, sevap ile günah üzerinden kullarını değerlendirmez, tamamiyle kendine dönmüştür.
    işlevini yitirmiş olmasından çok, onu bırakmış kendisine dönmüş olması ilk akla gelmesi gerekendir.

    belki de kendisini aramaya çekilmiş, tanrıtanımazlıkla vaktini öldürüyor, üretiyor olabilir, neden olmasın.

    not: şu an aklıma gelen örnek;
    sözlükte bir mod. düşünün. moderatörlükten ayrılmıyor ama hiçbir şey de yapmıyor sözlüğün yönetimiyle ilgili, kimdir nedir 'ine baktığınızda moderatör olduğunu görüyorsunuz ama kendisini diyelim sözlükle ilgili kitap yazmaya verdi, yine sözlükle alakalı ama, moderasyonla yani temel vasfıyla alakalı bir iş yapmamakta. işte biz o moderatöre; moderator otiosus diyoruz.
  • "...aynı mantık çerçevesinde bu yer/bereket tanrıçası deus otiosus sendromuna uğrayarak tembelleşerek bir kenara çekilip, işlevini belli yerler, sular, ormanlar, dağlar ve hatta bazı atlar halinde tekilleşme eğilimi gösteren iduklara terk etmiş olabilir.

    gerçekten de minusinsk ve abakan bölgesinde bulunan bazı balballar (mesela hamile kadın balbalı gibi) bu inancın ardakalanları olabilir."
    (bkz: türk mitolojisinde toprak unsuru/@ay hatun)
  • kayda değer bir örneği olarak her ne kadar farklı formlar almış ve farklı biçimlerde görülmüş olsa da purana yazıları ve hinduizm ikonografisi vasıtasıyla evrenin ve boşluğun yaratıcısı olarak tasvir edilen mahadevi'yi verebileceğimiz, "ben dünyayı yaratırım ya da dünyayı güvence altına alan kurallar ve düzeneği oluştururum, gerisine karışmam" şeklinde özetlenebilecek olan ve bilhassa batı paganizminden tek tanrılığa geçiş hususunda ve hıristiyanlığın orta çağın sonlarında gireceği reformasyon süreci açısından bir hayli önemli bir rol oynadığı öne sürülebilecek olan tanrısal kavram.

    latince'den dilimize tercüme ettiğimizde boş zamanı olan, özgür ya da serbest tanrı gibi bir karşılığı olsa da aslında bu kavramla kast edilen şey kabaca "misyonunu tamamlamış" bir tanrı figürüdür. zaten, genellikle deus otiosus kavramı ile tanımlanmış tanrıların paganizm çerçevesinde muhakkak yerini yeni tanrılar alırken, bunun örneklerini pek çok antik mitolojik karakterde görmekteyiz. baltık dinlerinde baş tanrı olan dievas'ın yerini ikiz oğullarına bırakması, titanlar'ın yerini alan olimpos tanrıları gibi pek çok örnek varken bu geçişin yani deus otiosus konumuna evrilmiş tanrıların deyim yerindeyse tahtlarını devretme süreçleri barış içinde de gerçekleşebilirken antik yunan mitolojisindeki gibi korkunç savaşlarla da tezahür edebilmektedir.

    martin luther'in reformist eylemlerinin de temelini oluşturduğunu düşünebileceğimiz bu kavram, 16'ıncı asırda hıristiyanlığı ve katolik kilisesi'nin gelmiş olduğu noktayı sorgulayan luther başta olmak üzere pek çok din adamının zihninde deus absconditus, yani "saklanmış tanrı" halini almıştır. bu yeni kavram ve kullanım ile birlikte tanrı'nın temelde insan aklı vasıtasıyla varlığının anlaşılamaz olduğu zikri, luther'in söylemlerinde merkezî bir noktaya oturmuş ve reformist teologların gözünde de ehemmiyet kazanmıştır.
  • yarattığından (dünya) elini çekmiş tanrı inancı en bariz şekilde yezidiliktedir. kutsal kitapları kitab ul cilve'nin ilk bölümünde, melek tavus (cebrail)'un, “hiçbir tanrı, benim işlerime ve yaptıklarıma karışamaz. ben neye karar verirsem, o olur.” iradesi; bu inancın ifadesidir.
  • supernatural evrenindeki tanrı tam böyle bir tanrıdır. sezon olmuş bilmem kaç ara ki tanrı bulasın. öyle bir tanrı var ki bu supernatural'de; şeytanlardır, meleklerdir, vampirlerdir, leviathanlardır hepsini yaratmış salmış purgatory'e, dünyaya, cennete, cehenneme, bu bölgeler arasında da yan kapılar yapmış sonra da ne halleri varsa görsünler, kapışsınlar demiş uzaktan izliyor.
hesabın var mı? giriş yap