ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgilisinden yeni ayrılanlara tavsiyeler
-
caciga sarimsak koyun.
sarimsakli cacik candir, sifadir.
ayrica'
sevgilinize bir, size iki...
rockefeller'ın hayır kampanyasına para göndermesi
-
havaleni aldım rockefeller kardeşim, küçük ve zayıf bir türkiye için ben de hayır diyorum. peki ya sen rothschild kardeşim ? sen de hayır diyor musun ?
edit : bu mesajı ciddiye alan arkadaşlar varsa uzman kontrolünde bakım görmelerini öneriyorum, bu kafayla çok yaşamazsınız.
k-pop
-
bir garip sistem. idoller sanat(!) yaptıklarını iddia ediyorlar ama yaptıkları işi patronlarına beğendirmek ve yayınlamak için onay almak zorundalar. her istedikleri zaman albüm çıkaramıyorlar. sevgili yapmaları neredeyse yasak. güzel ve fit olmak zorundalar. iyi dans etmek ve fanları ile iyi iletişimde olmak zorundalar. çok fazla zeki ya da kültürlü olmalarına da gerek yok. aynı zamanda sadece gençken yapabilirler 30'lu yaşlarına gelince işiniz bitiyor ya dramalara geçiş yapıyorsunuz ya da silinip gidiyorsunuz.
bu benim için bir sanatçı tanımı değildir. gerçi yaptıkları da sanat değil. bir sanatçı bu kadar kısıtlanırsa ürettiği şey sadece ticari bir ürün olur sanat olamaz. he güzel işler ortaya koyan yok mu tabi ki var. ama az, çok az.
mavi köşk
-
vakti zamaninda, kibris cumhuriyeti kurucu cumhurbaskani makariosun avukatligini da yapmis olan silah tuccari ve/veya kacakcisi pavoulidis ** isimli italyan asilli bir kibrisli ruma ait olan kibrisin batisinda camlibel isimli yerlesim birimine yakin bir yerde bulunan bir kosk ve/veya malikane ve/veya evdir.
bu evi ozel kilan biraz da hakkinda anlatilan sehir efsaneleridir. *
evin mimarisi "l" seklinde olup, ic avlusunda bir yuzme havuzu bulunmaktadır. eve girdiginizde antrede kucuk bir resepsiyon karsilar sizi. resepsiyonun karsindaki genis kapi, tam orta yerinde bir sut banyosu bulunan bir salona acilir. burada daha ziyade alemler tabir ettigimiz eglencelerin tertip edildiği * rivayet edilmektedir. kucuk mavi renkte seramiklerle kaplanmis sut banyosu, gercekten hani, kizlar nerde? repliginin dogmasini saglayacak guzelliktedir. giristeki koridor asip evin ikiye ayrildigi bolume geldiginizde saga donmeniz halinde, boydan boya havuz ve bahce manzarali bir yatak odasi karsilar sizi. burada bulunan geyik derisinden calisma masasi ve sandalyesi klasik dizaynından cok, makariosun hediyesi olmasi bakimindan onemli addediliyor. * anlatilana gore, konu masa ve sandalye 1974 baris harekati sirasinda kibrisi terk eden pavoulidis ** tarafindan, manevi degeri one suruluerek ozel olarak talep edilmis ve fakat adamcagiza gonderilmek yerine, "yoksa icinde gizli bilgiler mi var?" denilerek paramparca edilmistir. su an bir puzzle edasiyla birlestirilerek eski haline gtirilmeye calisilmis olan masa ve sandalyeye yakindan bakildiginda, bayagi bir incelemeye tabi tutuldugu hemen farkedilir. giristen saga deil de sola donulmesi halinde ise, ust kata cikan merdivenler ve onun hemen ilerisinde bar ve taverna biciminde dizayn edilmis yemek salonu cikar karsimiza. barin ozelligi, bir cogu eksik olsa da, duvarlara yerlestirilmis metal burc * sembolleridir. bunlarda sadece bir kaci bu gune kadar varligini surdurebilmistir. bari gecince karsimiza cikan yemek salonu ise, taverna bicimindeki dizaynı ile goz doldurmaktadır. burada buluanan masalar, renklerine gore ayrilmis olup, her biri, ust katta bulunan ve misafirlerin agirlandigi odalarin rengini tasimaktadir ve her konuk, kalmakta oldugu odanin rengine gore masasina yerlestirilmekte idi. yemek salonunun terasa acilan kapisindan ciktiginizda ise kendinizi, yer altinda bulunan mahsenlerden surekli devir yapan bir cesme bulursunuz karsinizda. aslan basi bicimindeki bu cesmeden ise, sarap aktigi rivayet edilmektedir.
evin ikinci katina gelindiginde ise, sol tarafta, toplanti odasi olarak duzenlenmis bir oda karsiliyor bizi. bu odanin girisinde, kapinin hemen disinda duran duvar dolabininin kapaginin ic tarafinda, pavoulidis **in evdeki tek fotografi yer almaktadir. toplanti odasinin icinde, rus bir ressam tarafindan hazirlanmis bulunan, basindaki hare ve takilari som altindan yapilmis bulunan, ve hangi yone gidilirse, butun govdesi ile o yone donen bir meryem ana ikonu dikkat ceker. ikinci kat koridorunda ilerledigimizde sol arka tarafta, cesitli renklerin dekorasyonda agir bastigi odalar ile sag tarafta ise bir baska yemek odasi ve salon karsimiza cikar. burada dikkati ceken unsur, uzak dogudan gelmis olan ve uzerine ozel ilaci suruldugunde deri islemeli yuzeyinde yer alan manzara resmi mevsimlere gore renk degistiren dolaptir. ancak 1980'li yillardan beri pavoulidis ** eve yardim gondermeyi durdurdugundan * bu dolap, en son ilacin suruldugu mevsim olan sonbahar renklerinde kalmistir *. odalardan en ozellikli olani ise ayni zamanda deprem odasi da olan cocuk odasidir. tuvalet ve banyo ile birlikte toplam uc bolumden olusan cocuk odasinin cocuklarin yataklarinin bulunundugu kismi, butun evden bagimsiz bir yapi olup depreme karsi dayaniklidir. cocuk odasindaki butun mobilyalar ise, kuvet, lavobo ve klozet dahil, minyatur olup, bu evin insaa edildigi tarih olan 1960'li yillara gore oldukca ilginc bir hadisedir. evin diger enteresan aksesuarlari ise, hangi acidan yaklasirsa yaklasilsin, arkadan yaklasani gosteren gunah cikarma aynasi ile en kucuk bir depremde devrilecek sekilde tasarlanmıs bulunan denge heykelidir. ayrica pavoulidis **in odasindan bir gizli gecidin *, bir iddiaya gore deniz kiyisina, bir iddiaya gore ise evin bulundugu tepenin karsindaki daha alcak bir tepedeki, yine iddiaya gore ingiliz gizli servisine ait evlerden birine ciktigi rivayet edilmektedir.
bunun yaninda evin bahcesinde, kucuk bir anfi seklinde tasarlanmis bir bolum bulunmakta ve burada sahne olarak nitelendirilebilinecek taraftaki rengi digerlerinden farklı bir tasin uzerinde durup anfiye taraf konustugunuzda sesiniz feci sekilde yankilanmaktadir. bu rivayet degildir. tasin uzerine cikip konusunca bunu kendiniz de duyarsiniz. avukat olan pavoulidis **in onemli davalarina, etkili hitabeti yakalamak icin gelip burada calistigi rivayet edilir.
bir de evin bahcesindeki havuzda zamaninda, birden cok kizin yuzdugu ve pavoulidis **in de onlara ikinci kattan bir elma attigi ve elmayi tutan ile birlikte oldugu * rivayet edilmektedir. ancak bunun arkasindan kosku gezdiren rehber siritarak, "tabii, elmayi erkeklerin kaptigini da soyleyenler vardir, zuha aha ha" seklinde bir ekleme yapar daima. gerci evde pavoulidis **e ait olan ozel birkac esyadan birinin de pembe bir bornoz oldugu gorenleri zaten bir parca dusundurur.
çocukların sözlük klonundan başlıklar
-
· sevgiliyi operken ustune kusmak
· eti cicibebe'de resmi olan dallama
· ayni beze iki kere cis yapmak
. ota boka agu gugu diyen zihniyet
ekşi itiraf
-
beni beğeneni ben beğenmiyorum, benim beğendiğim beni beğenmiyor. işin kötüsü bu sözler ismail yk şarkısında geçiyor ve sonuna kadar katılıyorum.
yoksa ben zurna mıyım he?
galatasaray'dan nefret etme sebepleri
-
130 milyon dolarlık stad yaptırıp şampiyonluk kutlamasını saraçoğlunda yapmaları.
youtube varken spotify'a ciddi ciddi para ödemek
yabancı dil bilmeyip ateist olan türk
beşiktaşlı olmak
-
2007 yılıydı yanılmıyorsam. istanbul'da garajistanbul diye bir mekanda koçani orkestar grubunun konseri var, ben de oradayım çok sevdiğim bir arkadaşımla. konser süper, adamlar zaten inanılmaz eğlenceli. istanbul'a dışardan gelen herkesin ilk fark ettikleri şeylerden birisiyle karşı karşıyayım: pek çok tv ünlüsü var etrafta. tanıdık bir kaç yüz, birkaç ünlü işte. yok dream tv'nin viceyi bilmem ne falan da çarpıyor gözüme. o sırada gözüm bir hanımefendiye takılıyor. çok güzel, çok zarif. çalan grubu dinliyor mutlulukla. kim dersiniz? şevval sam. ama nasıl güzel, nasıl zarif. şimdi şevval sam, şevval sam olarak orada durmuyor olsa, belki de bütün geceyi ona bakarak geçirmek isterdim. ama yapamıyorum. aklım 1 dakika içinde bu zarif hanımın kim olduğunu, ne kadar hoş olduğunu ve aynı anda ona bakmamam gerektiğini söylüyor. niye? çünkü bu hanımefendi sarı fırtına metin'in eşi de ondan. 2007'den önce ayrılmışlardı ama benim için hep metin tekin'in eşi işte. bakamıyorum, utanıyorum. benim için beşiktaşlı olmak, şevval sam'ı görünce utanıp başka yere bakmak, süleyman seba'yı her görüşünde duygulanmak, nartallo'nun bile iyi futbolcu olduğuna inanıp onu sevmek, madida'yı ölmüş bir aile büyüğünü yadeder gibi hayırla yad etmek, hiç tanımadığım taraftarları, inönü'yü dolduran adamları her haftasonu evimden izlerken onlarla gurur duymaktır.
mig-29
-
mig 29 uzerine soylenecek cok $ey var.
sovyetler'in gokyuzunun alenen hakimi oldugu 80'ler boyunca abd kamuoyunu komunizm korkusundan uzak tutmak adina paso kendi hava gucunu oven bilgilendirmelerle beslemi$, bir ton havacilik filmi de cekilmi$ ve dunyanin abd'nin bir numara olduguna inanmasi istenmi$ gorunuyor. (bkz: top gun)
mig 29 bu hikayede ba$rollerden biri. manevra kabiliyeti ve tarti$masiz dogfight ustunlugu ve radari/kilitlenme mekanizmasi ucagin ana ozellikleri. o yillarda abd'nin elindeki en guvendigi jet f-15 iken (ki dogru duzgun servise girmemi$ f-22'ler sonucu hala f-15'ler filolarinin en onemli parcalaridir) pek cok fuarda gosterildigi kadariyla mig 29 olasi bir hava carpi$masinda teknik olarak cok ustun gorunuyordu. nitekim bu durum daha sonradan ilginc bir $ekilde belgelendi. berlin duvari yikilmadan bir iki yil once dogu almanya'nin rusya'dan satin aldigi 24 adet mig 29, iki ulkenin birle$mesinin ardindan hangarlara cekilmek yerine daimler firmasina teslim edilerek nato standartlarina uygun hale getirtildiler. bu arada nato'nun elinde bulunan bazi teknolojilerle de modernize edilerek mig 29g ve mig29gt model isimlerini aldilar. bir nato ulkesinin eline gecen donemin en iyi hava sava$ makinesine abd'nin kayitsiz kalmasi du$unulemezdi. abd ve almanya arasinda yapilan pakt ile bir adet mig-29 abd'ye incelenmesi icin gonderildi. 2003 yilinda almanlar eurofighter programinin devreye girmesiyle bu ucaklari bir tanesi haric polonya'ya sattilar. almanya'nin 15 yillik mig-29 sahipligi icinde bir tane mig-29 "kayip" olarak ilan edilmi$. detaylari bilmiyorum. cakmak mi lan bu?
mig 29'un donemin acik ara en iyi sava$ ucagi olu$u ise cok net bicimde belgelenmi$tir. almanya ve abd ordulari 90'li yillarda ortak bir tatbikat duzenlemi$, bu tatbikatta almanya filosuna kattigi mig 29'larla f-15'leri dogfight'larda teker teker avlayarak buyuk ustunluk kurmu$lardir. ozellikle ucaklarin birbirlerine yakla$tiklari durumlarda pilotun kaskiyla baktigi yone kilitlenebilmesi, f-15'lerin burnunu illa mig29'lara cevirmek zorunda kalan abd'li pilotlarin dezavantaj icinde kalmasina ve mig'leri uzaktan avlamayi denemelerine neden olmu$tur. ancak hiz bakimindan mig29'larin oldukca ustun olu$uyla da bu hesap tutmami$ ve abd tatbikattan yenik ayrilmi$tir.
uzun yillar sonra, 2003 yilinda abd hava kuvvetleri hazirladiklari modernizasyon programiyla bu teknolojiyi kendi ucaklarina da getirdiklerini ilan etmi$lerdir. turk hava kuvvetlerinin bu teknolojiyle alakasinin ne durumda oldugunu merak etmekteyim. zannederim satin almak planlari icinde oldugumuz f-35'lerde de bu onemli ozellik mevcut olacak.
mig-29'lara geri donersek, nato blogunda olmayan ya da abd ile yakinla$mak istemeyen ulkelerin hala en onemli hava silahi durumunda bulunmaktadir. yakin cevremizden ermenistan, azerbaycan, suriye, rusya, beyaz rusya, ukrayna ve iran'da bulunmaktadirlar. iran sayisini 160 olarak acikladigi ucaklari kendi cabalariyla modernize edip guncel tutmaktadir. ukrayna'da ise bizim f-16'lara denk miktarda, ayni gorevi gormesi amaciyla 224 adet bulunmakta. rusya'da ise ucar durumda 580 adet bulundugu ilan edilmi$. adamlarin elindeki su 27 ve mig 29'larin toplami turkiye'nin elindeki tek dorduncu nesil sava$ ucagi olan f-16'larin dort kati falan olmasi dikkate degerdir. diger bir cok irili ufakli ulke filolarinda ise 60 civari ve alti sayilarda bulunuyor. bu ucaklar kosova ve korfez sava$larinda bol miktarlarda yok edilmi$lerdir. cogunlugu bakim ve teknik yetersizliklerden havalanmaya firsat bulmadan yerde vurulmu$lardir.
mig 29 ile alakali ilginc bir konu ise, abd'nin de 21 adet mig-29 satin almi$ olmasi. moldova hava kuvvetleri elindeki mig'leri satmaya karar verdiginde, iran gibi ulkelerin guclenmesini onlemek amaciyla abd'nin araya girerek bu ucaklari almak istedigi soyleniyor. ucaklar abd filolarina dahil edilmeyip ce$itli hangar'larda orjinal boyalariyla bekletiliyorlar.
yine sava$ tarihindeki en baba $erefsizlik/hainlik olaylarindan birinde de adi gecer, korfez sava$i sirasinda irak'tan firar eden 21 adet pilot iran'a gecerler. gecerlerken de telefonlarini, cuzdanlarini ve mig-29'larini da yanlarina alirlar. hadi kendin kactin da, tanesi donemin $artlarinda 100 milyon dolar eden ucagi calmak ve bunu 21 ki$i gibi anormal bir rakamla yapmak nasil bir mevzudur aklim almiyor. belki de saddam yok olacaklarini anlayinca iran'a postalami$tir tabi, bilmiyorum.
yaran diyaloglar
-
bir arkadasin evinde kaldiktan sonra: (b: ben a: arkadas)
b: olm kalk lan hadi
a: ne? ha? olm tam zamaninda uyandirdin aq. ne guzel ruya goruyodum
b: vay çakal, anlat bakim
a: olm ayhan isik, sadri alisik, bi de ben iciyoduk meyhanede. yan masadaki adamin biri ariza cikardi. siseleri kirdi, masayi devirdi falan, uzerine yuruyo ayhan'in. tam o anda uyandirdin olm, <buraya dikkat> "kavgadan kacti dicekler simdi olm yaa"
hepten kopuş
ramazanda sokakta bira içerek sevgiliyle öpüşmek
-
sevgili hemcinslerden seçilerek triple double yapılabilir.
bas gitarın çok gereksiz bir enstrüman olması
-
15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (bkz: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.
arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...
denizin buz gibi sularından gelen edit: işittiğim laflar sebebiyle illa "ironiden anlamayan nesle aşina değiliz" diye not düşüreceksiniz adama. hayatımın yarısını verdiğim bir enstruman için nasıl "boş işler bunlar" diyebilirim ki?