• bildiğimiz üzere aldığımız besin maddeleri, hücrelerimizde oksijenle yakılarak enerjiye dönüşür. ancak bu yanma işlemi sırasında ortaya oksidan adı verilen moleküller ortaya çıkar. oksidanlar; kanser, damarlarda yapı bozuklukları ve erken yaşlanmaya sebep olur.
    bu oksidanlarla savaşıp onları etkisiz hale getiren ve vücuttan atılmasını sağlayan kimyasal maddelere antioksidan adı verilir.
    amerika'da boston massachusetts tufts üniversitesi yaşlanmaya karşı beslenme araştırma markezi'ndeki araştırmacılar sebze ve meyvelerin antioksidan kapasitelerini ölçüp, orac (oxygen radical absorbe capacity-serbest radikalleri emme yeteneği )
    adını verdikleri bir tablo hazırladılar. bu tabloda, serbest radikalleri emme yeteneğine sahip olan ve vücudu yaşlanmaya, kansere, diğer hastalıklara karşı koruma kapasitesi en yüksek olan sebze ve meyveler yer alıyor.
    tufts üniversitesi araştırmacıları " her insan günde en az 3000 orac birimi vitamin ve mineral almalıdır, 5000 orac birimi ise maksimum koruma sağlar "diyorlar.

    orac tablosu

    yapılan araştırmalara göre sebze ve meyvelerin 100 gramındaki orac değerleri şöyle :

    kuru erik 5.770
    kuru üzüm 2.830
    siyah böğürtlen 2.036
    kıvırcık salata 1.770
    çilek 1.540
    erik 949
    brokoli 890
    avokado 782
    portakal 750
    kırmızı biber 710
    kiraz 670
    kivi 602
    soğan 450
    taze üzüm 446
    mısır 400
    patlıcan 390
    muz 221
    elma 218
    taze fasulye 201
    domates 189
    kayısı 164
    şeftali 158
    armut 134
    karpuz 104
    kereviz 61
    salatalık 54
  • hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatma etkisi kanser hücrelerine de etki ettiğinden kanser yayılımını hızlandırabileceği söyleniyor:

    http://www.scientificamerican.com/…ke-cancer-worse/
  • sanırırm yeni yuzyılda en çok duyacagımız kelimelerden biri artık kusturdular ya...herşeyin mi antioksidan etkisi bulunur..nedir bu anti aging hareketi ihtilal gib birşey...

    doğal cilt antioksidanlari

    flavonoidler

    - pycnogenol: çam kabuğundaki mucize

    - resveratrol: üzümdeki efsane

    - proantosiyaninler: üzüm çekirdeğinin gücü

    karotenoidler

    - beta karoten/ likopen: domates güzelleştirir

    - aksthaksantin: somondaki pembe güç

    değişimin dipnotlari

    çok özel antioksidan karışımlar ve bitkisel destekler kullanıyor.

    formülü özel ve tamamen doğal ürünlerden hazırlanmış cilt kremleri kullanıyor.

    bilimsel bir beslenme planını harfiyen uygulandı.

    beslenme planına antioksidan ve detoks özellikleri olan besinler, özenle seçildi.

    protein ihtiyacının hemen tamamını "balık"la karşıladı.

    dört yıldır yaptığı düzenli "pilates"in dışında beslenmeye ve bedensel aktiviteye çok büyük özen gösterdi.

    egzersizlerini hiç ihmal etmedi. yüzme, pingpong ve yürümeyi asla kesmedi.

    not alin

    cildinizi nasil besleyeceksiniz?

    cilt içeriden beslenir, dışarıdan desteklenir

    fazla şeker cildin düşmanıdır: şeker tüketiminizi azaltın

    fazla yağ cildi bozar: yağları dengeleyin

    - iyi yağlar: omega 3 / omega 6

    - kötü yağlar: trans yağlar, doymuş yağlar

    proteinin azı karar, çoğu zarar

    hayvansal proteini azaltın

    - balığa ağırlık verin

    - bitkisel proteinlerden de faydalanın.

    bizim önerimiz

    cildin doğal dostlari

    alfa lipoik asid: 200-400mg/ her gün

    koenzim q10: 100-200mg/ her gün

    l-karnitin: 500-1000mg/ her gün

    likopen: 3-5 mg / her gün

    unutmayin

    cilt dostu bitkiler

    yeşil çay

    domates

    maydanoz

    ananas
    (bkz: osman müftüoğlu) (bkz: copy paste)
  • şarapta da bu etkiyi yapan maddeler vardır. hatta e vitamini bile solda sıfır kalır şarabın yanında.. çünkü etil alkolle daha iyi aktive oluyor antioksidanlar... ama bakınız diyanet işleri ne demiş?
    " şarabın, bilhassa fransızların ileri sürdükleri gibi, kırmızı fransız şarabının koroner kalb hastalığına faideliliği münakaşalıdır.(26) şarapta mevcut ve antioksidan olarak ifade edilen ve damar sertliğine mani olduğu kabul edilen malvidin-3-glukozid adlı madde, kırmızı üzüm suyunda çok daha bol miktarda bulunmaktadır. bu konuda yapılmış olan mukayesede, şarap yerine aynı miktar, kırmızı üzüm suyu içen şahısların kanında, antioksidan madde olan malvidin-3-glukozid’in daha yüksek seviyelerde bulunduğu anlaşılmıştır.(27) onun için, damarlara faidesi olacak diye, birçok zararı olan şarabı insanlara tavsiye etmenin bir manâsı yoktur."
    peki..
  • evin bahçesindeki mis kokulu siyah üzümü yıllarca kabugunu pörtletip çekirdegini tükürerek tükettikten sonra bilinen en iyi antioksidanın siyah üzümün kabuğu ve çekirdeğinde olduğunu öğrendim.

    antioksidan nedir, yaşlanmayı nasıl geciktiririz diye sorsanız budur derim.

    kardiyologların kalp damar sağlığı için sadece kırmızı şarap önermesinin sebebi de budur. çekirdeksiz üzüm aramaktan vazgeçtikten sonra alışması çok da zor olmuyor o eski tada.

    zaten ne kadar faydalı şey varsa sapa çöpe kabuğa gitmesi düşündürücü.

    "sağlığını korumanın tek yolu istemediğini yemek, sevmediğini içmek, yapmak istemediğini yapmaktır." (mark twain)*
  • bitirme calismamdi; dogal antioksidan kaynagi olarak en guclu bilinen bitkiler berryli olan, literaturde uzumsu meyve olarak gecenler. antioksidan aktivitesini abiyotik etkilerle (bkz: superkritik karbondioksit) (bkz: uv) yuzde 90'a kadar arttirdigim yaban mersini suyu ve nar suyunu ovunerek tavsiye ederim. yani illa artirilmisi olmasa da olur, bulabilirseniz duz yaban mersini (ki bulamazsiniz kolay) ve nar tuketin (suyunu falan o beyazli pulplariyla cikartarak sikin ama).
    kisacasi ve basitcesi okside ederek sikinti yaratan dis etmenlerin yilmaz savunucusu bunlar, superhero adeta.
    tabi kararinda almak kaydiyla hep.
    ayrica (bkz: yesil cay) da icin, icirin. guzel seyler bunlar, yarayisli.
  • omega 6 yağını omega 3'e çevirmesi nedeniyle, kırmızı et veya kuruyemiş gibi omega 6 depolarıyla birlikte bol miktarda alınması gereken maddedir. yani diyorlar ki: biftek yanında mutlaka bol domates yiyin, kuruyemiş yanında mutlaka alkol alın.
  • antioksidan gıdaların da dengeli tüketilmesi öneriliyor. çünkü bunların aşırı tüketilmesi vücutta taş oluşmasına sebep oluyormuş.
    sarımsak, soğan, turunçgiller, yeşil yapraklılar, yumurta, bitki çayları, tereyağı, üzüm, çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyveler yüksek oranda antioksidan içerir.
  • serbest radikallerin zararlı etkilerini engellemek üzere organizmada antioksidan savunma sistemleri veya kısaca antioksidanlar olarak adlandırılan çeşitli savunma mekanizmaları gelişmiştir(vit a,c,e ve selenyum).
    antioksidanlar serbestradikal molekulleri ile bag yaparak bunları kararlı hale getirirler ve hücre yapılarına hasar vermelerini önlerler. antioksidanlar yaslanmanın olumsuz etkilerini geciktirici vitamin, mineral ve enzimler olarak da bilinir.
    vücutta serbest radikallere karşı oluşan, doğal antioksidan savunma sistemleri arasında süperoksit dismutaz (sod), katalaz, hidroksi radikaller, hidrojen peroksit glutatyon peroksidaz, bazı lipit peroksitler, hipoklorit radikaller, nitrik oksit vardır. ayrıca e vitamini (alfa tokoferol), c vitamini, beta-karoten, flavanoidler, koenzim q ve a vitamini savunmada yardımcı olmaktadır. demir taşıyıcı protein olan transferrin, laktoferrin plazma ve diğer vücut sıvılarında demiri bağlayarak oksidatif hasarı önlemekte antioksidan gibi davranmaktadır.
    bir hormon olan melatoninin ve bazı bitkilerin de antioksidan özellikleri vardır. bunun dışında taurin, bilirubin ve ürik asit de bilinen doğal antioksidanlardır beta-karoten, askorbik asit ve alfa-tokoferol gibi antioksidanlar serbest radikallerin neden olduğu oksidasyonları önler.
  • oksidanların dna'ya hasar vermesini azaltan şeyler. bu kısmı tanım gereği kesin.

    dna hasarı da kansere yol açabiliyor. bu da kesin. dolayısıyla antioksidanlardan zengin bir diyet, kanserli hücrelerin oluşmasını azaltır veya geciktirir. bunlar gayet kanıtlanmış şeyler.

    ancak, hücre içi mekanizmalar o kadar basit değil. mesela p53 diye bir protein/gen var. bu, hucredeki dna hasarı belli bir seviyeyi geçtiğinde hücrenin kendini yok etmesini sağlıyor. kansere karşı bir emniyet sübabı gibi. hatta kemoterapi, radyoterapi gibi kanser tedavileri, kanserli hücrelerde dna hasarı oluşturarak bu mekanizmanın tetiklenmesi üzerine kurulu. antioksidanlar belki bunu geciktirerek, tedavinin etkisini azaltabilir.

    yani kanserin oluşmasının engellenmesiyle, oluşan kanserin bastırılması farklı şeyler. buradan 'aa yanılmışız antioksidanlar iyi değilmiş' anlamı çıkarmamak gerek. sonuçta dna'yı hasara uğratmamak hala iyi birşey.

    ancak, kanseri öyle bir anda oraya çıkan bir hastalık yerine bir süreç olarak görürsek, işler daha da karmaşıklaşıyor. şöyle ki; vücuttaki milyarlarca hücreden tahminen günde 10 tanesi zaten hepimizde kansere dönüşüyor; ve bağışıklık sistemi ve bahsettiğim p53 mekanizması tarafından ortadan kaldırılıyor. bu mekanizmanın işlevselliğini azaltmak da aynı şekilde kanser riskini artırabilir; bilemem.

    sonuç: sizi bilmem ama ben antioksidan almaya devam ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap