*

aynı isimde "ilgi manyağı" başlığı da var
  • drib'i saymazsak norveçli yönetmen kristoffer borgli'nin ilk uzun metraj filmi. (bu yıl filmekimi kapsamında istanbul'da da gösterim şansı bulacak. )

    spot ışıklarının her zaman üzerinde olmasını isteyen ve birilerinin dikkatini çekmek uğruna sağlıklarını kasıtlı ve kalıcı olarak tehlikeye atan karakterleri barındıran film, 2022 cannes film festivali'nin de sıradışı gösterimlerindendi.

    'syk pike' veya 'sick of myself' olarak piyasaya sürülen film, 20'li yaşalarında bir narsist olan signe (kristine kujath thorp) ile oldukça takıntılı ve obsesif karaktere sahip modern sanat işleriyle yakından uğraşan thomas 'ın(eirik sæther) ilişkisini merkezine alıyor.

    thomas sanat kariyerinde yükselmektedir ve signe, onu kıskandığı için dikkatleri ondan uzaklaştırmaya çabalar. böylece reçeteli ilaçları kötüye kullanımıyla nadir görülen bir hastalığın şaşırtıcı derecede tuhaflıklarını keşfeder ve bunu kendini 'ünlü' yapma arzusuyla bağdaştırır. signe'nin yakalanmış olduğu dejeneratif cilt hastalığını bilerek ilerletir bu 'rus hapı' olarak adlandırlan bir ilacı da kullanmaya başlar.

    temelinde narsist kişiliklerin özelliklerini 'mizahi' ve 'absürd' yönden anlatma kaygısı taşıyan film, insanlığın en kötü eğilimlerine de ayna tutuyor.

    filmdeki patolojik garip olaylar seyrinin ilk sekans ile başladığını hatırlatarak dikkatlice izlenmesi gerektiğini tavsiye ederim. ayrıca izleyicinin bu tuhaf sinema dili anlatısı karşısında etkileneceğini söyleyebilirim. (en azından benim hoşuma gitti bu tuhaflıklar zinciri. çok sayıda komik ve yaratıcı fantezi sekansları vardı)

    alışılmadık mizahi yapısı, keskin esprileri ve en önemlisi de narsist kişiliklerin davranışlarının doğası ve sonuçları hakkında derinlemesine düşünmemizi de isteyen film, büyüleyici ve vahşi bir yolculuk gibi.
  • 8 ekim'de filmekimi kapsamında atlas sinemasında izleme şansım oldu.

    norveçli yönetmen kristoffer borgli harika bir iş ortaya koymuş. film ekimi programını inceledikten sonra filmin verdens verste menneske (the worst person in the world) ile sıkça karşılaştırıldığını gördüm. benzerlikleri olmakla beraber syk pike (sick of myself) bence çok daha başarılı. bu arada trier'in gözde oyuncusu anders danielsen lie namı diğer dünyanın en kötü insanının aksel'ini kısa ama fazlasıyla eğlenceli bir sekansta görüyoruz. verdens verste menneske değerlendirmem

    --- spoiler ---

    neyse filmimize dönelim filmin odak noktasında olan iki karakterimiz dünyanın en kötü çifti unvanını hakedecek kişiliklere sahipler. signe karakteri ile kristine kujath thorp bize muazzam bir narsist portresi çiziyor bununla beraber thomas rolünde eirik sæther takıntılara hapsolmuş ve yer yer obsesif davranışlarını çevresine yansıtan bir erkek arkadaşı portresi çiziyor. ikilinin diyalogları inanılmaz gerçekten birbirleri hakkında söylemleri ve çevrelerine yaklaşımları zaten ayrı bir absürtlük.

    signe bir kafede garsonluk yapmaktadır thomas ise sanat dünyasında ismini duyurmaya başlayan bir sanatçı. thomasın yükselişi haliyle arkadaş çevrelerinin ilgisini thomas'a yöneltmesi sonucunu doğurur tabi signe narsist kişiliğinden dolayı bu durumu kabullenemez ve çeşitli dikkat çekme yöntemlerine başvurur. fıstık alerjisi ve köpek saldırısına uğrayan kadına müdahalesi sonrası olayı anlatma tarzı önemli örnekler. tabi asıl patlama yapan nokta signe'nin internet üzerinde gördüğü ve ciddi cilt hastalıklarına neden olan rus menşeli legal olmayan bir ilacı bilinçli olarak kullanmasıyla başlar. ilacı kullanma sebebi tüm ilgiyi ve potansiyel thomasın yükselişinin kendisini gölgelemesini engellemektir. aslına bakılırsa başarılı olur ancak kalıcı hasarlar inanılmazdır gerçi signe'nin bu umrunda değildir toplum ve çevresi tarafından ilgi görmesi fazlasıyla yeterlidir onun için. signenin bu narsist davranışları bir yana thomasın olauın başlangıcında signe'ye ve yaşananlara yaklaşımı ayrı bir absürdlük barındırıyor tabi.

    filmin bir diğer güzel tarafı signe'nin zihninde yarattığı alternatif hikayeler. bu hikayeler hem filmi daha katmanlı hale getiriyor hem mizahi açıdan artı sağlıyor. tabi bu hikayelerin ortak noktasının hepsinin narsist kişiliğinin tatmini olması şaşırtıcı olmamalı. ayrıca filmde signe ile thomasın seviştikleri bir sahne var ki bence sinema tarihinin en absürt ve başarılı sevişme sahnesi olabilir. kahkahalar eşliğinde izliyorsunuz.

    nihayetinde signe durumu her geçen gün kötüleşmesine rağmen kariyer ve görmek istediği ilgi bakımından durdurulamaz bir yükseliştedir. ilgi görmek için yalanlar üzerine kurduğu bir süreç sağlık noktasında çok ciddi zararlar vererek ilerleyişini sürdürürken signe'nin mankenlik yaptığını görüyoruz. beden olumluma ve farklılıklarla barışma kabullenme muhabbeti üzerinden hareket eden bir ajans vasıtasıyla tanınan bir siması popülerleşmeye başlıyor signe ablamızın.

    bununla beraber rus ilaçlarını kullanımı sonrası ilk hastaneye yattıktan sonra ve taburcu edildikten sonra kendisi ile zoraki bir röportaj yaptırması ve röportajın yayınlanması sonrası internet sitesinde alt sıralara düşmesi sonrası verdiği tepkiler tipik narsist kişilik dışavurumları olarak karşımıza çıkıyor.
    --- spoiler ---

    film hem bu kişilik sorunlarını işlerken buna mizahi bir yan katmakla kalmıyor serpiştirilen absürtlükler ile filmden kopulmasını engelliyor.

    mümkünse sinemada izleyiniz efenim. 9/10
  • aşırı bilet almak isteyip alamadım ve noolurdu bu filme gitseydim ya diye söylendim bikaç gün ve bugün öğleden sonra bi' anda kucağıma düşen biletle koşarak gittik. hatta bu konu "ulan keşke başka bişey isteyseydin" olarak cereyan etti aramızda, bi çuval altın falan mesela. neyse, buna da şükür.

    kesinlikle beni kikir kikir güldürdü bu film. sinemada izlenirse daha keyifli olacağını düşünmekle birlikte iç sıkan iskandinavlıktan uzak olması da keyfimi yerine getirdi açıkçası. dünyanın en kötü insanı ile benzetmişlerdi twitrede öncesinde, ay dedim onları kimse dövmemişti, bu filmde inşallah bi sıra dayağına çekiyolardır canı sıkıldığı için böyle davrananları. aksine bunların dövülmeye o kadar ihtiyacı yok ki, beni kikir kikir kikirdetti bu durum.

    filmin başında signe'ye bakarak, lan, acaba, yoksa, yani şöyle bi bakınca, lan, ben de mi acaba?!!!! diye düşünmek de sırıtmama sebep oldu, signe'nin kendi kafasında kurduğu hayalleri düşünür, kendi hayal kurma yöntemlerimle kıyaslayınca yine sırıttım. film sırıttırıyo yani, merak etmeyin siz deli ya narsist değilsiniz, hepimiz ara sıra bazı bazı istediğimiz ilgiyi hasat etmeye çalışıyoruz. (öyle konuştuk yani biz arkadaşımla en azından, öyledir diye de umuyoruz.)
  • sick of myself (syk pike) (ilgi manyağı (film)), bir kristoffer borgli filmi.

    vizyon tarihi: 4 kasım 2022
    ithalatçı: birfilm
    sinema dağıtım: başka sinema
    tür: komedi
    yapım yılı: 2022
    süre: 95 dakika
    ülke: isveç, norveç

    filmin konusu:

    “signe ve thomas sağlıksız, rekabetçi bir ilişki içinde olan bir çiftir.

    thomas bir anda çağdaş bir sanatçı olmayı başarıp, ün kazandığındaysa işler içinden çıkmaz bir hal alır.

    çünkü bu duruma karşılık signe, dikkat ve sempati çekmeye kararlı yeni bir kişilik yaratarak statüsünü geri kazanmak için umutsuz bir girişimde bulunur.”

    yönetmen: kristoffer borgli
    oyuncular: kristine kujath thorp, eirik saether, fanny vaager, fredrik stenberg ditlev-simonsen, steinar klouman hallert, andrea braein hovig, henrik mestad, anders danielsen lie, elisabeth bech aschehoug, bjørnar bruun, lene finnestad, guri hagen glans, mathilda höög, tova karina, björn kinder, anne kokkinn, nanna lundevall, erlend mørch, frida natland, babatunde adam oluwalana, terje strødahl, ingrid vollan, seda witt
    senaryo: kristoffer borgli

    vizyon tarihi: 4 kasım 2022

    filmin altyazılı fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • film norvec standartlarina göre komik olabilir, 3 veyahut 4 sahnede gercek manada gülebilirsiniz, keza norvec'i hic bilmedigim icin, 3-4 kezden fazla gülmek bir filmde, onlarin sinirlarinin cok üstündedir belki. ancak biraz daha güneye inince, film icin, birkac komik sahnesi olan iyi bir dram diyebiliriz en fazla, hatta komik sahneleri oldugunu belirtmesek bile olur. cünkü özellikle bizim yerli sinemamizda, filmin konusu ne olursa olsun, birkac güldüren sahne mutlaka vardir diyebiliriz.

    kisacasi yine de izlemeye gercekten deger. hayatimda bir narsiste hic bu kadar yakindan bakmamistim. gercekten ürkütücü bir hayat.
  • verdens verste menneske ile karsilastirilmasi uzerine dusuncem: ''dunyanin en kotu insani buysa bi de bunu izleyin'' mottosuyla yapilmis, konu itibariyla barindirdigi narsist bozuklugu film itibariyla da barindirdigini dusunduren norvec yapimi film. fakat iki filmi karsilastirmanin ikisine de haksizlik oldugunu dusunuyorum. iki ayri muhtesem filmden bahsederken, bazi ortak noktalari var diye yaristirmanin alemi yok. yani bence cop bi karsilastirma, neyse.

    filmi basindan sonuna kadar karin agrisiyla izledim, inanilmaz icine aliyor ve birinin sirf ilgi odagi olmak icin yaptigi seyleri hayretler icerisinde izletiyor. ben bu hanim kizimizin sevgilisinin de bi noktada narsist oldugunu dusunuyorum. ikisi de ilgi odagi olmayi seviyor ve kendileri disindaki hicbi seyle ilgilenme luzumu duymuyolar. belki de signe erkek arkadasinin surekli ilgi odagi olmasindan ve asla kendisiyle ilgilenmemesi yuzunden boyle bi yola basvuruyor, kim bilir. filmde kucuk bi rol de var; doktor olarak, ki normalde de doktor, anders danielsen lie giriyor. normalde joachim trierin fav. personi bu adam. bu yuzden bile iki yonetmen karsilastirmasi yapiliyor olabilir. her neyse, kucuk bi sahne de olsa bi goz bayrami yaptiriyor.

    sahsi fikrim 10/10
  • (bkz: syk pike)
  • müthiş keyifli bir film. bu yıl cannes'da un certain regard'da yarışmıştı. fazlasıyla verdens verste menneske havası var ama algıda seçici olduğumuzdan mütevellit bu benzerliği kurabiliriz. yoksa romantik komediden ziyade şahane dozunda bir komedi var karşımızda. inanılmaz sevdim filmi. narsisist bir karakterin ilgi çekmek için yaptığı delilikleri izlemek keyifli çünkü etrafımızda milyonlarca bu tip insan var. ve teknoloji sayesinde giderek çoğalıyorlar. son sahnesi ise oldukça güzel bağlıyor filmi. komediden bağımsız olarak drama kısmında da fazla ön plana çıkmadan sağlam bir şekilde gerekli mesajı son cümleyle iletiyor izleyiciye. mesaj şu: mutlu olabilmek için neleri kaybetmemiz lazım? hem seyirci dostu hem de mesajını iyi iletmiş ve işlemiş bir film. mutlaka izlenmeli.
  • beklediğimden daha çarpıcı çıktı bu film. ironik bir dille acınası ilgi budalalığımızı anlatıyor. ironik "sick of myself" ismi de türkçe çevirisi "ilgi manyağı" da başarılı bu anlamda. kendini hasta edecek kadar ilgi delisi olabiliyoruz insanlar olarak.

    o kadar bağımlıyız ki ilgi görmeye, türlü türlü yalanlar söyleyip insanların gözünü boyamaya çalışıyoruz. bazen bu ilgi görme çabası illa hoş görünmek için değil de kimilerinin sempatisini, acımasını, şefkatini hatta öfkesini kazanmak için bile ortaya çıkabiliyor. tiktokta kendini rezil edercesine bin bir şekle giren insanlar, bu filmde abartıyla anlatılmış durumun kanlı canlı tezahür etmiş hali bence.

    artık ikili ilişkilerimizde bile sürekli rekabet halinde ve öne çıkma yarışındayız. kim daha çok kazanıyor, seviyor, çabalıyor ve hayatta haksızlıklara uğruyor... içi boş parlak ve altın sarısı bir çikolata paketi gibi, göstermelik her şey. filmde gösterildiği üzere, aslında olduğu haliyle güzel ve kendi halindeliğiyle hoş olan bir bedenin mahvolması gibi ilgi uğruna heba edilen bomboş hayatlardan ibaret çoğu şey.
  • bugün izledim ve harikaydı...müthiş bir eleştiri.
hesabın var mı? giriş yap