345 entry daha
  • eski türkler, henüz takvimlerinin olmadığı devirlerde zaman hesaplamasını doğaya bakarak yaparlardı ve bu döngüsel zaman anlayışında doğanın yeşillenmesi yeni bir başlangıç anlamına gelirdi.

    (ki mircea eliade de, kendisini tarihle bağlantılı gören modern toplumların çizgisel zaman anlayışının tersine, arkaik kültürlerin kozmos’la ve kozmik ritimlerle ayrılmaz biçimde bağlantılı döngüsel zaman anlayışı olduğunu söyler.)

    tarih boyunca türkler, doğadaki bu değişiklikleri bir dönüş ve tazelenme noktası olarak düşünmüş ve kutlamışlardı.

    mitolojik metinlerde yaratılışın ilk günü nevruz bayramı'yla ilişkilendirilirdi. on iki hayvanlı türk takviminde yılın başlangıcı ve baharın ilk günü nevruz'du. eski türklerin yengi gün/yeni gün de dediği ve ergenekon olarak da bilinen nevruz, bazı türk halklarında ulusun ulu günü olarak da isimlendirilirdi.

    “ergenekon destanı : gene yok olmak üzereyken ergenekon adını verdikleri bir diyara sığınmaları, burada çoğalmaları, eski güçlerini kazanmaları ve son olarak da demirden dağı delerek buradan çıkmalarını anlatır.
    çok güzel bir destandır. ergenekon ütopik bir cennet bahçesi gibi anlatılır. burada çağıl çağıl ırmaklar akar, ağaçlardan meyveler sarkar, av hayvanları vardır vs. yaşamak için ideal bir yerdir ama bizimkiler (eski güçlerine dönünce) gene de çıkmanın yollarını ararlar çünkü türk, düşmanından kaçmaz mesajı verilmiştir.
    türk kültüründe ergenekon'dan çıkış günü nevruz olarak kutlanır. hani televizyonlarda siyasileri (özellikle devlet bahçeli) sembolik olarak ateş yakıp örsün üzerinde demir döverken görüyorsunuz ya, hah işte orda ateş yakıp demirden dağı delme olayını canlandırırlar.”*

    türklerde paynagan’dan* sonra kış yani çille başlardı. (21 aralıktan 30/31 ocağa kadar erbain ya da zemheri denir. sonraki döneme yani nevruz’a kadar olan süreye de hamsin denir.) kışın bitişi ise (kosa ya da koçagan) yeni yılın başlangıcı olarak görülür ve bayramla kutlanırdı.

    yeni yılın ilk ayına uygurlar aram ay/ram, çuvaşlar novruz, hakaslar buz ay derlerdi.

    bu bayramdan önce temizlik ve ziyafet hazırlığı yapılır, bayram günü en güzel giysiler giyilir, ateş üzerinden atlanır. (ki ergenekon’un simgesel canlandırmasının yanı sıra ateşin temizleyiciline ve arındırıcılığına da inanılıyor), oyunlar oynanırdı.

    nevruz’da kaostan evrene geçişi sembolize eden bir an olduğuna inanılırdı. alemin yattığı zaman denilen bu anda geçmişe, yaratılışın ilk çağına dönülür ve her şey bir anlığına dururdu. suların bir anlığına akmayı bıraktığı, canlı cansız her şeyin bir anlık uykuya daldığı hatta ağaçların bile uyumak için başlarını eğdiği bu an, kaostan evrene ebedi geçişin bir sembolüydü. (eski yıldan ve ona bağlı olan ne varsa sembolik olarak ölüyor ve sonra yeniden diriliyor)

    işte bu yeniden diriliş anı nevruz’da her yıl yeniden olurdu ve insanlar, o gün sabah kalkıp ilk iş hem kendilerini hem evlerini temizler ve bol bol su akıtırlardı. (burada da yaratılıştaki su kaplı evren anlayışının izi olabilir)

    daha sonra da tongal/ateş yakma, semeni, oyunlar oynama gibi geleneklerle gün devam ederdi.

    günümüzde nevruz’u bütün canlılığı ile devam ettiren azerbaycan türklerinin yanı sıra kırım türkleri de navrez ya da gündönümü dedikleri nevruzu kutlamaya devam ederler. o gün bir dal parçasını nevruz çiçekleri ile donatıp, evleri dolaşmaya çıkarlar, bir yandan da türkü söylerler.

    nevruz, anadolu’nun her köşesinde kutlanır. (pek çok yerde mart dokuzu diye bilinir) mesela manisa mesir bayramı önceleri nevruz’da yapılırdı, (kökeni kanuni zamanına ve merkez muslihiddin efendi’ye dayanan bu bayram günümüzde hava şartlarından dolayı nisan ayına çekilmiş)

    anadolu yörükleri nevruz’u yaylada geçirir; sofralar hazırlanır, oyunlar oynanır, şarkılar söylenir; alevi, bektaşi topluluklarında cem ayini yanı sıra sofralar kurulur, nefesler, deyişler okunur; gaziantep çevresinde o gece tutulan dileklerin gerçekleşeceğine inanılır…

    ve evet, sadece türklerin ve iranlıların değil tüm orta asya’nın bayramıdır nevruz... türkler için nasıl ki ergenekon’dan çıkış günüyse, diğerleri için de cemşit’in ateşi bulduğu, dünyanın yaratıldığı, hz. nuh’un tufandan sonra yere ilk kez ayak bastığı, hz. yusuf’un kuyudan kurtarıldığı, hz. musa’nın asasıyla kızıldeniz’i ikiye yardığı ya da hz. ali’nin doğduğu gündür…

    "eski türklerde her yılın başı nevruz ayının 22’siydi. (ve her nevruzda dünyanın yeni baştan doğduğuna inanılırdı) her on iki yıla müçel/müşel denirdi ve bu on iki yılın her biri yukarıda da bahsettiğm gibi hayvan adları ile anılırdı. aynı şekilde yaş hesapları ve dönemleri de bu sisteme göre yapılırdı.” *

    dağlar kutsal bilinip ocak sayılır, adaklar orada yapılırdı. kurbanlar orada kesilir ancak kesilmiş kurban, dağda yenilmezdi. ulu bayramlardan olan nevruz'da da dağlara gidilirdi.” *

    hunlarda oldugu gibi nevruz gününde kazak kadınları da güneş doğunca ona eğilerek selam verirler.” *

    “nette genellikle; koça, saya, pakta, payna, nardugan (ki aynı sıralamayla ve basitçe; bahar, yaz, güz, kış ve yeni yıl) diye sıralandığını gördüğümüz bu bayramların belki de en ilginci koça/kosa ya da koçagan diye bilinenidir zira altaylılar bu bayram boyunca hem ülgen’e kurban verirler hem de erotik diyebileceğimiz oyunlar oynarlar.
    ...
    koça adındaki mitolojik bir varlığa yapılan, (bu adın kökeni hakkında farklı yorumlar var; koç zayıf bir ihtimal; koçu, divanü lugati’t-türk’te kucaklaşma anlamında bazı kaynaklarda ise koça maske anlamında vs) bu törenler nevruz’dan önce başlayıp nevruz’un sonuna kadar devam eder.

    türklerin (özellikle azerbaycan) nevruz kutlamalarındaki kosa (köse) – keçel (kel) oyunları da ev gezilip hediye toplanması, yüzün unla maskelenmesi gelenekleri ile kosa bayramına benzer. (aslında benzer demek yanlış bir ifade, aynı geleneğin günümüze belki biraz değişerek gelmiş bakiyeleri)”*

    “ateş ve suyun arındırıcı olduğuna inanılırdı. mesela bir kişinin büyü etkisi altında olduğu düşünülürse ya ateşin ya akarsuyun üzerinden geçirilirdi. (büyüden kurtulmak için suyun karşı tarafına geçme geleneği anadolu’da hala var. ateşin üzerinden geçmek deyince de aklıma ilk gelen nevruz’da ateşin üzerinden atlama oldu. gerçi türkler nevruz’da ateş yakıp demir dağı eritme olayını sembolize ederler ama arınma ritüeliyle de alakası olabilir, belki…)”*

    okuma yapılan ve yararlanılan kaynaklar:
    celal beydili - türk-mitolojisi-ansiklopedik sözlük

    (bkz: orta asya halklarının nevruz bayramı)
    (bkz: koçagan)
    (bkz: haft-sin)
    (bkz: tongal)
    (bkz: semeni)
    (bkz: nevruz ateşi)
    (bkz: nevruz çiçeği)
    (bkz: sultan nevruz)
    (bkz: mart dokuzu/@ibisile)
108 entry daha
hesabın var mı? giriş yap