• $iddetli yagmur firtina hede hodo.
  • cihangir caddesi üstünde, alman hastanesinin arka tarafında bulunan otoparkın sahibinin beslediği koçun ismi.** aynı adamın dobermanı kobra'nın en yakın arkadaşı. sigara izmariti bile yiyen kocaman yaratık.
  • mitolojide tanrilarin olumlulere ders vermek icin kullandiklari felaket.

    yunan mitolojisi, sumer mitolojisi ve kutsal kitaplarda(nuh tufani) olmak uzere uc buyuk tufan yasanmistir.

    herbirinin benzer yonleri vardir:
    tufandan once tanrilar olumlulerden birini haberdar eder ve insanligin devamini saglamasi icin onlem aldirir.
    hepsinde nuhun gemisi tarzi bir kurtulu$ yolu vardir.
  • yillarin default kucuk cocuk ismi.. daha buyumu$une rastlamadim.

    15'li ya$larinda trafik kazasina mi kurban gidiyorlar nedir.
  • olece'de sigara anlamına gelen kelime.

    (bkz: tufan piynemek)
  • adem ile havva'nın yasak elma'yı yemesi ve kabil'in habil'i öldürmesi olayı ile tanrı artık yeryüzünün bokunun çıktığını ve yarattığı insanın kötü huylu bir yaratığa dönüştüğünü gördüğü için herşeyi yakıp-yıkacak bir tufan yaratır. incil'e göre tufan suların toprak üzerinde 150 gün kaldığı olaydır. 150 günün sonunda tanrı rüzgarı durdurur, suların yavaş yavaş çekilmesini sağlar. ve nuh'un gemisi ağrı dağı'nın üzerine oturuverir. günler sonra dağların tepeleri yavaş yavaş belirmeye başlar ve nuh geminin camından bir kargayı dışarı salar fakat karga geri dönmez. bunun üzerine suların çekilip çekilmediğini anlamak için bir güvercin yollar. güvercin eli boş döner çünkü üzerine konulabilecek kuru bir yüzey bulamamıştır. ikinci sefer ise güvercin ağzında zeytin yaprağıyla döner bu da artık suların ciddi anlamda çekildiğini ifade etmekteydi. ( barış simgesi güvercin/zeytin dalı konsepti de oradan geliyormuş) üçüncü sefer yollanan güvercin bu sefer geri gelmez. yeryüzünün tamamen kuruduğuna inanan nuh, geminin kapısını ailesi ve hayvanlar özgür kalsın ve üresinler diye açar ve ararat-ağrı dağı- bizde oldugu için olan türklere olur, hala ürüyoruz, nüfusumuz sürekli artıyor.
  • bazı öğretmen tayfasının, çocukların isminden yola çıkarak karakter analizi yapma huyları vardır. -ki kıl olurum. örneğin tolga isimli çocukların hareketli ve zeki ama aynı zamanda çok sevimli oldukları, hayrullahların efendi (genelleme detayına dikkatinizi çekerim, ahmet, mehmet değil, hayrullah ulan!??), veysellerin garip huylu oldukları gibi. tüm öğretmen gruplarında görülür mü bilmem, benim tecrübem birlikte çalıştığım arkadaşlar arasındaki muhabbetten. ama onların daha ziyade milli eğitim tecrübesi olanlarının bu tür muhabbete yatkın olduğunu gözönünde bulundurursak, zannederim orta-lise hocalarında da var bu iş. konudan amma da saptım, neyse diyeceğim o ki, isimle karakter arasında parallellik kurmak, hatta çocuk hakkında önyargı oluşturmak bana ters. pozitif bilime de ters hatt-ı zatında *

    gelgelelim, şimdi içimdeki hurafeci, bu düşüncemi sıkça sorgulatıyor bana, ayıptır söylemesi. hamileyken girilen sabit geyiklerden birisi "ay cinsiyeti belli miiii?" sorusudur. benim durumumda default cevap "baktırmadım, bilmek istemiyorum". amaç; "ne isim koyacaksınız?" sorusunu -belki- bertaraf etmek. ama ne mümkün? o zaman alternatifli gelir soru. "isim düşündünüz mü?", "kızsa ne, oğlansa ne?" off. ben nerden biliim? de ki biliyorum, sanane? "bi isim söyle geç, ne olur ki?" diyebilirsiniz. yok öyle olmuyor. ismi beğenenler, beğenmeyenler, ay söylenişi zor diyen, ay ne bileyim, sanki çocuğa ağır bi isim bu diyen, her model çıkıyor. neyse, ben akıllı, bütün bu muhabbetlerin hababam dönmesine engel olmak amaçlı, en baştan kısa kestim: kız için düşünmedik, erkek olursa dedesinin adını koyacam. tufan!

    gelen tepkiler çeşitliydi:
    -ay, biraz eski bi isim di mi?
    - bari yanına bi -can, -han, bişey ekleseydiniz?
    - tufan eşinin babasının adı di mi? baskı yapıyorlar mı?
    - bana da koy kayınbabanın adını dediler ama ben direndim, koymadım, sen de koyma vs.

    ama bu tepkilerin hepsinde illa ki şu vardı:
    -isim karakteri belirler. çok felaket olur bak ismi tufan olanlar. demedi deme.

    afedersiniz, her defasında "bisktrn gidin" dedim içimden. ne alakaydı yahu? hatta rahmetli kayınpederimin kızkardeşleri falan da üstü kapalı aynı muhabbete girdiler. dediler ki, o doğmadan ismi konduğunda onlara da herkes aynı şeyi söylemiş, onlar aldırmamışlar, ama o kadar felaket bi çocuk olmuş ki , hayatı burunlarından getirmiş, falan filan.

    şimdi dediğim gibi, ulan acaba keramet isimde mi gerçekten diyorum kendime. acaba biz çocuğun ismini, mesela selim koysaydık? kendisinin zaman zaman talep ettiği gibi, adı mahmut olsaydı? hayat bayram olur muydu? az rahat eder miydik? daha standart sorunlarımız olur muydu? acaba hurafelerde gerçek payı var mı? tüm hayrullahlar, hepiniz parmak kaldırın bakiim? efendi misiniz hakkaten?
  • beklenmedik bir anda hayata yapışandır.
    *
hesabın var mı? giriş yap