• ergenekon'dan çıkışımızın 4653. yılı kutlu olsun.
  • orta asyadaki türki cumhuriyetlerde de resmi bayram olarak kutlanan ve tatil ilan edilen gündür "nevruz" bayramı. türkiyenin kültürel ve belki de genetik anlamda da en karışmamış-saf türklerinin (bu karışmamışlık iyi veya kötü bir şey değildir tabii ki) diyelim, insanlarının yaşadığı köyümde yeğenimin adı "nevruz"dur. türkiyede türklerle kürtlerin beraberce kutlayacağı yerde kürt örgütleriyle devletin birbirine girdiği gün olması gariptir. daha çok devletin mallığından kaynaklansa da gariptir. ancak kürtlerin türkçe metinlerde, türkçe basdıkları gazetede newroz diye yazmaları da ayrı bir garipliktir. bütün türkiye'de her etnik grubun kullanabildiği "bedirhan" ismini bedirxan diye yazmaya kasmak bence kürtleri türklerden ayırmaya çalışan bir takım milliyetçi kürt entellerin stratejik hareketidir, newroz yazma olayında da böyle olsa gerektir. newrozdaki ingiliz kumaşı w harfinde değil kültürel farklılığını korumaya çalışmaktan ziyade "ayrılığı" vurgulama ve körükleme çabasının ardındaki niyette kendini göstermektedir. sorun etnisiteyi politika konusu yapmakta değil ayrılıkçılığı politik amaç bellmekte olsa gerektir.

    2010 editi: bu konuda kürtlere ders, öğüt verme havası içeren bu görüşlerimin dayandığı olgusal gerçeklikler konusunda* farklı bir algıya kavuşmuş değilim. ama herşeyin etnik kimlik ve bunun üzerinden horlanma, ezilme, ikinci sınıf sayılma en hafifinden yok sayılma, ya da türksen bunlara hiç maruz kalmama tarihine sahip olduğu ülkemize bakınca olgusal gerçekler (işte türklerin de kürtlerin de bayramıdır, türkçe konuşurken nevruz diyelim gibi) değil; insanların kendini olduğu gibi, ifade etmek istediği gibi ifade etmesi, edebilmesi esas mesele oluyor. kalanı benim bu yukardaki iyi niyetli görüşlerim gibi yine horlama ve yok saymaya hizmet ediyor. yani demem o ki isteyen newroz desin, yazsın, kürtlerin nevruz bayramının farklılığının altını çizmek istesin. onu derken de birlik ve beraber yaşama iradesi vurgusu yapılabilir. emir ve ders verme dili olursa ancak hapishane ortamı yaratarak beraber yaşamak mümkün olur. beraber yaşama "iradesi" oluşmaz.
  • newroz değil nevuzdur... öz be öz türk bayramı türk'ün bayramıdır... baharın müjdecisidir... ergenekondan çıkıştır... maalesef bazı toplumlara kimlik kazandırmak adı altında bazı harfleri değiştirilip newroz yapılıp sanki sadece bir toplumun milli bayramı gibi gösterilmeye çalışılmaktadır..

    nasıl olsa zamanın ötesine gidecek bu entry... ama isterseniz yerin dibine gönderin nevruz un türk bayramı ve türkün bayramı olduğunu üzerine başkalarının sonradan çöreklendiğini değiştiremeyeceksiniz...
  • sembolik bir tarih olan 1 ocağın yerine, doğadaki değişimler düşünüldüğünde gerçekten yeni yıl anlamına geldiği görülecek olan bayram, olay. iran gibi dış dünyaya kapalı ülkelerde yılbaşı olarak kutlanırken, batıyla daha fazla iletişim içinde olan (özenen?) azerbaycan gibi ülkelerde 1 ocak'ta kutlanan noel babalı çam ağaçlı yılbaşının yanı sıra doğanın uyanışını sembolize eden bir bayram olarak kutlanır. kendine özgü sayısız ritüeli vardır, dünyanın her yerinde olduğu gibi bu gelenekler de gün geçtikçe ölmekte, takipçileri azalmakta, insanlar bu tip şeylerle uğraşmak için daha az vakit bulmakta ve uğraşamamaktadırlar; üzücüdür.

    kökeni zerdüştlüktür (bkz: zoroastrianism). bu inanışta ateşin önemi kendini ateşin üzerinde atlama ritüelinde gösterir (ekinokstan bir gün önce yapılır). inanışa göre ateşin üzerinden atlamak arınmak, temizlenmek demektir. zaten tüm nevruz insanların doğayı taklidiyle gelişen bir arınma ve yenilenme sürecidir; hem fiziksel hem de ruhsal olarak. nevruz'da insanın hem yaşadığı ortamı hem de içini temizlemesi gelenektir; bunun için evlerde derinden bir bahar temizliğine girişilir, küs olan insanlar mutlaka barışır, ailelerde (eskiden, özellikle doğuda aynı evde çok büyük ailelerin yaşadığını hatırlayalım) iş bölümü yapılır ve semeni hazırlama, yumurta boyama, tatlıları hazırlama, temizlik vs gibi işlere girişilir. hemen her bayramda olduğu gibi tüm aile en büyüğün evinde toplanır, yemek yenir, yeni giysiler giyilir, çiçekler alınır vs...

    nevruzda tatlılar çok önemlidir. şekerbura tohumu (çekirdek biçimindedir, üstü özel bi cımbızla nakışlarla süslenir, çok zahmetlidir), baklava toprağı (her katının içinde bir şey olduğu için), goğal güneşi (yine yuvarlak biçimi ve rengi itibariyle), şekerçörek ayı (bu da şekil itibariyle), helva (semeninin buğdaylarından ve içlerinde kararbiberin bile olduğu bilmemkaç çeşit baharattan yapılır) bereketi sembolize eder.

    tam ekinoks saatinde kişi başına bir mum yakılır, dilek tutulur, sonra mumlar söndürülmeden kendi hallerine bırakılır. o yılın hangi hayvanın yılı olduğu araştırılır, ona göre yorumlar yapılır (bir nevi "bu sene koç'ların iş hayatında fırtınalar esecek" gibi) annem zamanında yumurtaları o yılın hayvanı motifleriyle süslemeye kastığını anlatır, hristiyanlığın bu olayı "yürüttüğünü" de sözlerine ekler..

    şimdi oturup şekerburanın nakışlarıyla, semeninin buğdaylarıyla falan uğraşan çok az insan kalmıştır. kendini son samuray ilan etmiş ve az önce gelip bana zorla dünyada muhtemelen yapan 10-15 kişinin kaldığı karabiberli garip helvadan tattırmış olan annem bile bu sene yumurta boyayacak vakit bulamamıştır. eşşek kadar olmuş, aklı bir karış havada çocukları da yardım teklif etmemişlerdir. işte dünya artık böyle bir yere dönmüştür...
  • körükle ateş yakalı,
    demirden dağı yıkalı,
    ergenekon'dan çıkalı,
    nevruz türk'ün bayramıdır...

    çapulcu sürüsünün nevruz'u sahiplenip istismar etmesine müsade etmeyin...

    kutlu olsun
  • nev* olmayan ruz*'dur.
    her yıl farklı şiddetlerde ama aynı isyan provası yapılır bu bayram gününde yurdumuzda.
    her yıl basın toto oynar teröristler bu yıl olay çıkaracaklar mı, çıkaracaklarsa hangi şehir veya kasabalarda olacak bu diye.

    alışmadık götte don durmaz hesabı, devlet kademelerinin nevruz'u sahiplenme, ayrıştırmaktan ziyade birleştirici bir bayrama dönüştürme çabaları da her yıl boşa çıkar.

    ben açık açık söyleyeyim; nevruzu kutlayanlar eğer her sene bu günü isyan provası, dükkan yağmalama, ön saflara kadın ve çocukları doldurup askere-polise saldırma, apo posteri açma, türk bayrağı indirme, pkk bayrağı açma gibi eylemlerini ortaya koyma günü olarak görüyorlarsa sokayım öyle nevruza da bayrama da.
  • (bkz: #10684081)
    (bkz: #10680707)

    devletin akıllı bir politika izleyerek, artık tamamen kürt milliyetçiliğinin pazu ve şiddet gösterisi haline gelen bu bayramı sahiplenmesi ve kutlamaya başlaması akılcı bir adımdır. zira kürt milliyetçilerinin nevruza bu kadar sahip çıkmalarının temelinde, asimilasyon sürecinde bu bayramı kendilerine ait nadir kültürel farklılıklardan biri olarak görmeleri vardır. üstelik hem de olumlu anlamda. bu nokta önemli. zira, günümüzde türkler ile kürtler arasındaki farklılıklar çoğu zaman kürtlerin geri kalmış olmalarından dolayı oluşan, örneğin töre gibi negatif sosyo-kültürel farklılıklardır. elbette bu farklılıklara vurgu yapmak kolay değil. misal verelim, "ey kürt ahalisi, biz türklerden farklıyız töremize sahip çıkar, amca kızını zorlan gelin alır, evlenmek istemeyini de alnının ortasından vururuz" demek pek prim yapmazdı herhalde. gerçi yeminle söylüyorum, yapmadıkları bir şey değil. sırf farklılıklar kaybolmasın diye kürtleri töre baskısına soktukları az bilinen bir gerçek. fakat pozitif olmadığı aşikar. kolay kolay vurgu yapılabilecek, slogan hale gelebilecek bir şey değil.

    ama nevruz öyle mi ? işte farklılık icat etme sıkıntısı ile, amed-diyarbakır, pekaka-pekeke gibi ucuz dilsel oyunlar oynayacak kadar alaçalan bir güruh için, türkler ile kürtler arasında koskoca bir bayram farkını icat etmiş olmaları ne büyük bir lütuf olabilir, varın siz düşünün.

    işte bu bakımdan, devletin bu oyuna son verip, nevruza sahip çıkması ve onu resmi olarak kutlamaya başlaması oldukça isabetli olmuştur. ama gel gör ki, bu durum bazılarında gaz sanıcısı yapmıştır, iyi de olmuştur.

    ha bir de, kendi sıcak evinde oturup millete isyan ateşi nutuğu çekenler, bir daha sağda solda anti-militarizmden bahsetmesinler.
  • bahane. ozel gunleri bahane ederek yapilanlar aklima geliyor. mesela evlenirsiniz, askere gidersiniz veya tuttugunuz takim yabanci bir takimi kupadan eler... ozel anlardir bunlar, insanlar mutlu olur. ama bazi serefsizler, bazi ego masturbatorleri, bazi ahlaksizlar bu mutlu ve ozel anlari bahane ederek normalde yapamayacaklari seyleri yaparlar. mesela gecenin 1'inde kornalara basarak gurultu cikarirlar, yollari trafige kapatirlar, otobusleri sallarlar, insanlarin can ve mal guvenligini hice sayarak araba kullanirlar, silahlarini cekip havaya ates ederler... sorsaniz mutludurlar, egleniyorlardir. bu ozel bir gundur onlar icin... ama ozde normal sartlar altinda asla yapamayacaklari eylemeleri bu ozel gunleri bahane ederek ego masturbasyonu yapan asagilik insanlardir bunlar. gurultu cikararak, diger insanlari rahatsiz ederek, onlarin can ve mal guvenligini tehlikeye atarak mutlu olduklari veya eglendikleri sanrisini yasamalari yaninda toplum icinde yasama kurallarindan da bi haberdir bu asagilik bunyeler. ama cikip bir sey deseniz, "gecenin korunde bu ne yahu" diye sitem etseniz tek basina gik diyemeyecek tipler grup olmanin, suru halinde gezmenin gucu ile size kafa tutarlar "mutlulugumuza laf mi ediyon gavat, ne yani eglenmeyelim mi" deyip ustunuze yururler, evinizin camini cercevesini indirip, yoldaki arabanizi tahrip ederler. en iyi ihtimalle de dayak yersiniz.

    peki sadece bunlar mi evlenir? sadece bunlarin arkadaslari mi askere gider? veya sadece bunlarin takimlari mi yabanci kulupleri kupadan eler? elbette hayir. sevincini, mutlulugunu adam gibi yasayan, mutlulugun paylasarak arttigini bilen, mutlulugunu yasarken baskalarini uzmeyen, rahatsiz etmeyen, can ve mal guvenligini tehlikeye atmayan bir dolu guzel insan var.

    kisaca nevruz da bu bahanelerden biridir. sorsaniz mutludurlar, baharin gelisini kutluyorlardir. ama ozde pkk'nin, yani bir teror orgutunun taseronlugunu yaparlar. onun adina slogan atip, onun adina tas firlatirlar. senin benim can ve mal guvenligimi tehlikeye atan bir orgutun uyeleri olmalari bir kenera mutluyuz, bayram geldi derken bile senin benim can ve mal guvenligimi hice sayarlar. eylemleri yatistirmaya calisan veya bizi koruyan guvenlik guclerine gul atmayan bu serefsizler kafalarina copu yediklerinde de "uhuu insan haklari, bayram, bok pusur" diye aglarlar.

    peki sadece bunlar mi kutluyor nevruzu, sadece bunlarin bayrami mi bu nevruz? elbette hayir. bayramin gelisini en guzel sekilde kutlayan, mutlulugunu diger insanlarla paylasan o kadar guzel insan var ki. ama tipki evlenirken, askere giderken veya takiminin basarisini kutlarken cosan serefsizler gibi, nevruzu bahane ederek cosan serefsizler de var. biz bu iki tip insan ve iki tip kutlama arasindaki farki cok iyi biliyoruz. ama bu iki tip insan ve "kutlama" arasinda hic fark yokmus gibi cikip edebiyat parcalayanlar galiba bizim bu gercegi anlamayacak kadar aptal oldugumuzu saniyor... degiliz. aptal degiliz! hele hele sizin gibi serefsiz hic degiliz.
  • türk bayramı nevruz

    türk dünyasının her bölgesinde “nevruz” türklerin milli bayramı, “ergenokon’dan çıkış”, “bahar bayramı”, “yeni yıl bayramı” adları altında binlerce yıldan beri kutlanmaktadır.

    nevruz, farsça birleşik bir kelimedir. nev; yeni, rûz; gün anlamını taşır. yani, nevruz, yeni gün anlamını taşıyan farsça bir kelimedir. bu gün, gece ile gündüzün eşit olduğu miladi 21 mart, rumi 9 mart günüdür.

    nevruz bayramının birkaç bin yıldan beri türk kavimleri arasında kutlandığı bilinmektedir. bu bayramın mö viii. yüzyılda hunlar tarafından kutlandığı ve daha sonraki yüzyıllarda bütün türk kavimleri tarafından en büyük bayram olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. kaşgarlı mahmut “dîvânü lûgat-it türk” adlı eserinde “müslüman olmadan önceki türkler, yılı dört eşit bölüme ayırırlar, her üç aya bir ad verirler. yılın geçişini şu tarzda bildirirler. nevruzdan sonraki ilk aya oğlak ayı derler ve o gün bayram yaparlar” diye yazmış.

    bu bilgi, nevruzun, islam öncesi türk topluluklarının önemli aylarından biri, yeni yılın ilk ayı olduğunu ve bunun için bayram yapıldığını bildirmesi açısından önemlidir. demek ki, nevruz, bir türk bayramıdır ve her 21 martta, yeni yılın gelmesi münasebetiyle kutlanmaktadır.

    nevruz kelimesinin farsça karşılığı olan “yeni gün” sözü, bazı türk boylarında “yeniden doğuş” olarak ta kullanılmaktadır. kırgızlar, bilhassa issık gölü civarında yaşayalar, bu aydan itibaren tabiatın canlanmaya başlaması dolayısıyla, nevruz gününü “yeniden doğuş” adıyla kutlarlar.

    türklerin milli bayramı olan nevruz, atalarımız hunlardan başlayarak gök türkler, uygur, kırgız, tatar, özbek, kazak, türkmen v.s. türkleri arasında tarih boyunca, yeni yılın başlangıcı olarak kutlanmış, bu günün şerefine toylar, eğlenceler düzenlemişlerdir. hala, bütün türk topluluklarında on iki hayvanlı türk takviminin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. türkler, çağlar boyunca bir çok dine girirmiş olmalarına rağmen hiçbir zaman nevruz unutulmamış, çeşitli dinlerde yine yeni yılın gelmesi şerefine kutlamalar devam etmiştir.

    bugün, türk toplulukları arasında hıristiyan olan çuvaşlar, budist olan tuvalılar ve müslüman olan kırgız, azeri türkleri aynı anda, bu bayramı kutlamaktadırlar. bu da bu bayrama dini bir veçhe kazandırmaya çalışanların yanılgı içinde olduklarının en somut göstergesidir. bugün bu bayram, azerbaycan, kazakistan, kırgızistan, özbekistan, türkmenistan, karakalpakistan, afganistan, doğu türkistan, irak, kırım, idil-ural boyları, tuva, saha, hakasya, çuvaş, sibirya, balkan, kıbrıs türkleri arasında kutlanmaktadır. bu boylar, nevruz bayramını geniş kapsamlı milli bir bayram haline getirmişler ve resmi tatil yapmışlardır.

    bizde de yüz yıllardır kutlanan bu bayram, bazı kesimlerce, ortodoks-islam anlayışı çerçevesinde değerlendirilmiş, “alevi bayramı” ya da “ putperest bayramı” olarak lanse edilmiş ve unutturulmaya çalışılmıştır. türk tarihinden ve türk kültüründen nasîbini almamış yöneticilerin de vurdum duymazlığı sayesinde, tarihi türk bayramı olan nevruz, kürtlerin bayramı haline getirilmiştir. kürtlerin nevruzu bahane ederek yaratmaya çalıştıkları şiddet ortamı, bazılarımızın gözünü açmış, “bir müsibet, bin nasihata bedeldir” sözündeki hikmeti doğrularcasına bayrama sahip çıkılmış ve nevruz bayramı yeniden keşfedilmiştir.

    nevruz bayramı, kafkaslarda ve türkistan’da rus ve çin komünist yönetimleri yerleştikten sonra yasak edilmiş ve bayramı kutlayanlar ağır şekilde cezalandırılmıştır. azerbaycan’da 1922 yılında nerimanov’un cenova konferansı’nda olduğu sırada, nevruz bayramını kutlayan sokaktaki insanların üzerine kirov’un emri ile ateş açılmıştır. bu büyük baskılara rağmen türk toplulukları nevruz bayramını asla unutmamışlar ve bu bayramın kutlanması için büyük mücadeleler vermişlerdir. ancak yetmişli yıllardan sonra kafkas ülkelerinde, seksenli yıllardan sonra da türkistan ülkelerinde, kısmi kutlamalara izin verilmiştir.

    sovyetler birliği’nin dağılmasından sonra, bağımsızlıklarına kavuşan azerbaycan, kazakistan, kırgızistan, özbekistan ve türkmenistan cumhuriyetlerinde, nevruz, milli bayram ilan edilmiş ve resmi tatil günü kapsamına alınmıştır. 1992 yılından beri, bütün türk cumhuriyetlerinde nevruz bayramı çok kapsamlı faaliyetlerle, geniş bir şekilde kutlanıyor. kutlamalar, cumhuriyetlerin en büyük meydanlarında, devlet erkanın da katılması ile yapılıyor. ergenokan’dan çıkışı, gelen yeni yılı ve tarihlerinin önemli olaylarını sembolize eden oyunlar oynanmakta, milli danslar yapılmakta, şarkılar söylenmekte, herkese açık nevruz sofraları hazırlanmakta, bayram bütün halkın katılımı ile coşkuyla kutlanmaktadır.

    osmanlı imparatorluğu döneminde, karakeçili aşireti, ii. abdühamit dönemine kadar nevruz bayramını söğüt’te, ertuğrul gazi’nin türbesinde kutlarlardı. bu bayrama o gün de, bu gün de “yörük bayramı” adı verilmektedir. nevruz osmanlı sarayında da kutlanırdı. o gün, özel hediyeler hazırlanır, şerbetler sunulur, macun karılır, devlet yöneticileri, büyükten en küçüğe kadar bunları birbirlerine takdim ederlerdi. bu hediyelere “nevruziye” adı verilirdi. ayrıca “nevruziye” denilen, divan ve halk şairlerinin yazdıkları şiirler de vardı. bektaşi babası olan şükrü baba’nın yazdığı .

    “akşamlar aşk olsun bayram gecesi
    bu ayın nurudur sultan-ı nevruz
    fazl-ı şahın budur dilek gecesi
    ne mübarek gündür sultan- nevruz”

    dizeleri, binlerce yıllık kültür imbiğinden süzülüp gelen nevruz geleneğinin ne sıcak ifadesidir.

    tarihçilerin araştırmalarına göre nevruz, türklerden iran’a, oradan da araplara geçmiştir. iranlıların kendilerine uydurma işindeki başarılarını göz önüne alırsak, nevruz bayramı’nı da kendilerine mal etmeleri ve bu bayrama şii-alevi bayramı özelliği vermeleri ve bu inancın da oradan bize gelmesi pek ala mümkündür. halbuki, tamamen türk anlayışının ürünü olarak ortaya çıkan nevruz, dini hiçbir özellik taşımamaktadır. eğer bu bayram şii-alevi bayramı olsaydı, hıristiyan türk topluluklarında kutlanmaması gerekirdi. budistlerin bile kutladığı bu bayramın dini veçhesinin olmadığı açıktır. bu bakımdan, nevruz geleneği, ne sünnilikle, ne alevilikle, ne de bektaşilikle doğrudan menşe bağlantısı olmayan, islamiyet’ten çok öncelere uzanan bir gelenektir. bu yüzden, her hangi bir din adına, mezhep adına, etnik menşe adına bağlı gösterilmesi ve bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmesi çok büyük bir hatadır ve tarihin, kültürün bütün gerçeklerine de aykırıdır. türk kültürünün önemli bir unsuru olarak tarihi çağlardan günümüze kadar gelen nevruz geleneği, en az üç bin yıldan beri türkler arasında yaşayan bir gelenektir. türk halkları arasındaki yaygın inanışa göre nevruz, türklerin ergenekon’dan çıkışı, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazandıkları gün olarak kabul edilmektedir.

    ebü’lgazi bahadır han’ın “şecer-i türk” adlı eserindeki ergenokon menkıbesinde “dört bin yedi yüz yıl ergenekon denilen, dört bir yanı yüksek dağlarla çevrili bir vadide sıkışıp kalan türklerin buradan, baharın başladığı gün 21 mart’ta çıktıklarını ve ata yurtları olan turan’a kavuştuklarını, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazandıkları” yazılıdır. yani, nevruz, türklerin esaretten özgürlüğe, bağımsızlığa adım attıkları ilk gün olarak türk tarihinde sembol bir gündür. bu yüzden unutulması mümkün değildir.

    “tarihi kaynaklarda nevruz ile ilgili şöyle bir rivayet anlatılmaktadır. çok eski çağlarda hunların ataları saldırıya uğradıklarında, bu halkın içinden sağ kalan tek kollu bir çocuk, bir dişi kurt tarafından altay dağlarına götürülmüş. orada kurt tarafından emzirilen çocuğun kurttan çocukları olmuş. bu çocukların soyu bin nevruz günü altay dağlarından inerek dünyaya yayılmışlar.

    atalarımız, bu dağdan inme gününü, yeni başlangıç, yeniden doğuş günü kabul ederek her yıl baharın başlama gününü bayram olarak kutlamışlardır.”

    bir uygur metninden aldığımız yukarıdaki satırların aynısını, diğer türk boylarında da görmemiz mümkündür. kırgızlar’da ve kazaklar’da tam benzeri vardır. azerbaycan ve anadolu türklerinde ergenekon’un çevresini kaplayan dağın bir bölümünün eritilmesi vardır. ama, öz aynıdır. neresinden bakarsak bakalım nevruz, türk kültürünün en az üç bin yıllık tarihe sahip çok kıymetli hazinelerinden biridir.

    nevruz, baharın geldiğinin müjdesidir. türk halkları, baharın gelmesini dört gözle beklerlerdi. uzun ve ağır kış şartlarından kurtuluş, tohum ve fidanın ekilmesi, hayvanların yavrulaması, yeryüzünün yeşermesi, ağaçların çiçek açması, türklerin gönlünü şadeden büyük bir olaydı. bu yüzden bütün türk ellerinde o gün, büyük şenlikler düzenlenir, o gün, “yeni yıl bayramı” “bahar bayramı” olarak kutlanırdı. bu bakımdan nevruz, bütün türk halkları arasında ortak bir hatıranın, ortak gelenek ve duyguların, doğa ve dünya sırlarının çözümü üzerindeki ortak düşüncelerin, aynı heyecanların çok küçük farklarla ifade edildiği ortak bir kültürel mirastır. türk kültürünün hakim olduğu tüm coğrafyada, türkistan topraklarından balkanlara kadar üç bin yıllık bir geçmişin eseri olan nevruz, bu topraklar üzerinde yaşayan halklar arasında en büyük kültür mirası olarak yaşamış, hayatiyetini sürdürmüş, kültür hayatımızda ortaklık ve süreklilik göstermiş bir olgudur.

    nevruz bayramını etnik bir kesimin malı olarak göstermeye çalışmak, havanda su dövmekten farksızdır. en basit deyimiyle, kürtlerin essamesinin okunmadığı coğrafyalarda büyük bir coşkuyla kutlanması, kürt tezinin ne kadar dayanaksız olduğunun ispatıdır. burada aklımıza şu gelmektedir. kürtler aşağı yukarı bin yıldır türklerin yanında yaşıyorlar. kültürel olarak üstün kültürün alınması, taklit edilmesi normaldir. bu açıdan baktığımız zaman kürtlerin, nevruz bayramını türklerden gördükleri ve aldıkları, iranlıların desteği ile de kendilerine mal etmeye çalıştıkları da düşünülebilir. çünkü, iran bu konularda oldukça deneyimli ve ustadır.

    nevruz bayramı, bütün türk halkları arasında en az üç bin yıldan beri, birlik, kardeşlik, dostluk, özgürlük ve yeni yıl bayramı olarak kutlanıyor. türkiye ve azerbaycan’da nevruz, türkmenistan’da navruz, doğu türkistan’da noruz, özbekistan’da növroz, kırgızistan’da noruz, kazakistan’da novrız, tataristan’da navruz, çuvaşistan’da naras adıyla 21 mart günü, bayram yapılıyor. bu bayram, el içinde dostluk, kardeşlik ve barışı kuvvetlendirmeye vesile oluyor. küsler barışıyor, kavgalılar anlaşıyor, aileler birbirlerini ziyaret ediyor, nevruz sofraları açılıyor, fakir fukaraya yemek dağıtılıyor.

    yukarıdan beri sıraladıklarımız nevruz’un alalade bir gün olmadığını, bir kültür kompleksi olduğunun da kanıtlarıdır. nevruz bir kültür kompleksidir, onunla ortaya çıkan pratikler kültürel unsurları işaret etmektedir. nevruz’un baharın müjdecisi ya da yeni hayatın başlangıcı sayılması başlı başına bir olgudur. özgürlüğün, bağımsızlığın sembolü olması, dostluğun, kardeşliğin, birliğin sembolü olması, onun kültür kompleksi olduğunun işaretleridir. bu bakımdan nevruz’u bir kültürel miras, bir kültürel değer olarak algılamak gerekir. kültürel değerlerin, milletin yaşamında ne önemli roller üstlendiği açıktır.

    türk halklarının yaşadığı kültür alanlarında nevruz günü ile ilgili yapılan merasimler bu açıdan üzerinde önemle durulması gereken hususlardır. çünkü bunlar, bizi tarihin derinliklerine çeker, denetler, birlik ve dayanışma gücümüzü arttırır. kimlik belirlenmesi esnasında önemli rol oynar. fiziki mekan bakımından topluluklar birbirlerinden ayrı kalsalar da, ortak kültürel değerlerde birleşme ve bunları sürdürme, kimlik kaybına veya silinmesine engel olur. töreler, örf ve adetler, gelenekler, sadece folklorik malzemeler şeklinde düşünüldüğü zaman bir anlam taşamaz. önemli olan onları yorumlamak ve anlamlandırmaktır. çünkü, binlerce yıl, bunların sürekliliğini korumaları, toplumda ifa ettikleri sembolik rollerinden kaynaklanır. nevruz törenlerinde üstünden atlanan, yanından geçilen ateş de bunlardan biridir. türklerde ateş, bir arındırma, temizleme kültürünün ifadesidir. oğuz kaan destanı’nda, türk hükümdarını ziyarete gelen yabancıların ateşten geçirildikleri yazılıdır. yani temizlenmeden, arınmadan, hakanla görüşmesi mümkün değildir. o günlerden bugünlere gelen bu gelenek, nevruz törenlerinde önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. türk topluluklarında her şeyin ateşle arındırılabileceği inancı bugün de yaşamaktadır.

    bütün bunlar, nevruz’un bir iki törenle kutlanıp geçilecek bir olay olmadığını, aksine, milletimizin hayatında çok önemli kültürel bir olay olduğunu göstermektedir. elbette araştırılmalı, bağlantıları, derinliklerdi ortaya çıkarılmalı ve birleştirici bir kültür kodu olarak milletin hizmetine sunulmalıdır. yoksa, günümüzde olduğu gibi, göstermelik bir iki törenle geşiştirilirse, yarın, öbür gün elimizden almayacaklarını kimse temin edemez. aynen lokumumuzun çalınması, karagözümüz’ün grek kültürüne mal edilmesi gibi…

    hüseyin adıgüzel, www.turksolu.org
  • tsan chan ve treachery beylerin de belirttiği gibi, farsça yeni gün manasına gelen nevruz (newroz da denir kimileyin), güneşin koç burcuna girdiği vakit olup, rumi takvimde mart'ın dokuzuna, miladi takvimde ise, mart'ın yirmibirine tekabül eder.. eh görüldüğü üzre ekinoks zamanıdır, coğrafi olarak epey yerinde bir saptamadır yani..

    araplara iranlılardan geçen bu bayramın, çıkış öyküsü, zamanla islami bir nitelik kazanıp kendine rivayetlerden rivayet beğenmiştir gayrı.. misal bunların bir tanesi: efsanevi iran hükümdarı cemşid'in azerbaycan'a geldiği gün ile ilgilidir.. sadece ilgili olduğunu biliyoruz tabii; o gün nevruz olarak kalmış işte sonrasında..

    başka bir iran tevatüründe ise, nevruz, ateşin yine aynı cemşid tarafından keşfine dayanır.. şöyledir: cemşid beyin en büyük zevki "mazenderan" ormanlarında tavşanlarla oynaşıp, gerektiğinde onları avlamaktır (oynaş oynaş bir yere kadar tabii).. yine bir gün böyle oynaşırken, zehirli bir yılan görerek okunu ona doğru fırlatmıştır cemşid bey; lakin ok, yılanın bulunduğu kayalıklara çarparak bir kıvılcım çıkmasına sebep olmuş ve bu kıvılcım da etraftaki kuru otları tutuşturmuştur (tabii bu hadisenin vuku bulması içün geçen zamanda bizim cemşid, hayatın anlamını neyin düşünmüştür, neyse)..

    ateşi böylece ilk defa gören iranlılar korku ile ateşe secde etmişler, karanlığı yok ettiği içün onu mukaddes saymışlardır; -eh bizden farkları yoktur nitekim, biz de her ay aktaş'a para vermiyor muyuz, sırf bundan ötürü.. ne ise, işte ateşgede dediğimiz tapınaklar da bu ateşin sönmesini önlemek amacıyla yapılmıştır, el emeği göz nuru ile..

    velhasıl, ateşin bulunduğu gün de nedir gayrı: nevruzdur bittabii..
hesabın var mı? giriş yap