mezarlık
-
bilinmezlikleriyle ünlü ölüm ülkesi.. ölüme kayıp diyoruz ya. kayıp demek bu can ve bilinç dünyada nereye gitti, veya hangi aleme gitti belirsiz, bilemiyoruz demek. yitim, yitirdim, yitik demeler de öyle.
bu mezarlık sınıfında bilgi ve öğrenme pek iyi, hal ve gidiş zayıf. tüm sınıfta. mezarlıklar genel olarak ölülerin ilk adresi. yine de mezarlık yaşayan bir yerdir denebilir.
cenazede, mezarlıktaki cemaat refleksi: ölen tekrar canlanır manlanır, başımıza bela olur gibicesine, toprak atma işlemi büyük hız ve kargaşayla yapılır. ölüden bir an önce kurtulmak gerekiyordur.
mezarlık tipi serviye köylüler, hele ege ve akdeniz köylüleri çam der geçer. sanki hiç doğada bulunmamışlar, ayırdetmeyi bilmiyorlar. (bkz: selvi/@ibisile)
1970'lerde geçen çocukluğumda, adı konmamış bir batı mezrası olan çukur çeylen'de mezarlığımız açık şehir gibiydi. ölülerimiz kendine rahatlıkla kenarda bir yer buluyor, ağaların 5-10 mezarlık merkezi mezar öbeği mezarlığımızın sanatsal vitrinini üretiyor, gelen geçen ve çobanların soluklanma, gölgelik, düzgün beton ve taş gereksinimini karşılıyordu. hemen kenarındaki doğal mezar yeri boşlukları kendiliğinden harman yerine dönmüştü. ölülerimizle iç içe, koyun koyuna ekinimizi kaldırıyorduk. mezarlarımız ayak altında ama saygıdan mahrum değildi. anababam beni erkenden o kadar sert eğitmiş ki, güttüğüm ikiceğiz çift öküzü mezarların arasına daldığında (ilkokul öncesi yaşımdayım) mezarlara basa basa önlerini almam düşünülemez diye çaresizlikten ağlaya ağlaya mehmet ali ağa'nın dikkatini çekmişim, bana ne yaptıklarını sormuş. sonraları övgüyle anlatılan hikayemle koltuklarım kabarmıştı. nasıl karacaahmet mezarlığı istanbul'un gözbebeği, bizim mezarlık da çobanların, çocukların, harmancıların gözde mekanıydı.
öteki köylere öykünmekten, mezarlığı sahipsiz, kendi ölülerine saygısız hissetmelerinden, bizim köylü seçimlerde muhtar adaylarından mezarlığı çevirtme ve bakım sözleri istemeye başladı. ilk zamanlar adaylar sadece söz veriyor, sonra işi ılımaya bırakıyordu. aksi gibi bizim çukur çeylen toplam 20 ama aktif 10 evle ve 20-30 oyla muhtar seçimlerinde kilit azınlık olmaya başladı. yayla ceylan'ın şiddet göstermeyen pkk veya dep/hdp'si gibi olduk. sonunda muhtarın birine sözü tutturmayı, mezarlığı çevirtmeyi başardılar. artık boş mezar yerlerine harman kurulamaz oldu, mezar üstü bozkır çiçekleri büyüdü de serpildi. mallar yayılacak daha meşru yerler aradı. ben köylünün bu halden pek memnun olduğuna eminim. düşünüp cinleninceye kadar ben de hoşnuttum.
gelişim, gene bir şeylerin budanmasıyla, azalmasıyla olmuş. düzen artmış; doğaçlama ve doğalama, kendiliğindenlik, bütünlük, iç içelik bu azalanlar. geri gelmeyeceklerse yasları tutulmalı, başka donlarda yeniden görünmeleri beklenmeli. artık sıradan köylerden eksiği pek kalmadı. belki fazlası kalmamaya başladı. bizdeki yabanilik, başına buyrukluk artık bir nostalji sadece. annemin başına daha önceden hiç olmayan, görülmeyen, alışmadığımız tipte ani bir saldırı geldi. hala failini bilmiyoruz. ondan sonra annem bir cep telefonu çağrısıyla jandarma karakolundan evine devriye çıkartma etkinliğine kavuştu. buna karşın korkuyordu. kendi evinde yatıya yalnız kalma güveni 50 günde gelmedi. dostunu düşmanını tanıma, teknolojinin pikselleriyle birlikte artmadı. hasımlı olma yeni değil, yaşam savaşı uygarlığın koynunda sürüyor. o orada durmakta, biz onu şehre çekemiyoruz, eski formüller yüzde yüz işler kalamıyor. mezarlığımız düzelmiş, yaşamımız bozulmuş görünüyor.
***
çocukluğumdan anımsıyorum, babam köyden 1 günden uzun süreliğine ayrılıyorsa köy çıkışında duayla birlikte köyle hoşça kal köyüm gibicesine vedalaşır, dönüşte gene aynı yerlerde köyüyle merhabalaşırdı. bunun bir benzeri mezarlık selamlaşmasında var. bizim geleneksel selam sözümüz, ölülerin de yerine geçerek diyalog biçimindeydi. (köyde birbirine tam uyan bütünleyici kalıplarla selamlaşmak esastır):
- selamün aleyküm ehl-i kubur..
- ve aleyküm selam ehl-i kul..
"winthrop'ta açık, mavi bir gün. babamın mezarına gittim; iç karartıcı bir manzara. hepsi son elli yıl içinde yapılmış, caddelerin birbirinden ayırdığı üç mezarlık; ölüler huzurevinde kafa kafaya vermiş uyuyorlarmış gibi bir arada duran mezar taşları, çirkin, kaba sütunlar." sylvia plath - the journals of sylvia plath
(ilk giri tarihi: 22.7.2016)
(bkz: mezar/@ibisile), mezaristan, kabirlik, gömütlük
(bkz: mezar kazıcısı/@ibisile)
(bkz: mezar başı)
(bkz: mezar taşı), mezar taşı yazıları
(bkz: mezarlık ziyareti/@ibisile)
(bkz: hayvan mezarlığı/@ibisile)
(bkz: filler mezarlığı/@ibisile)
(bkz: karacaahmet mezarlığı/@ibisile)
(bkz: arap mezarlığı)
(bkz: ölüler ülkesi), hades, nekropolis, necropolis
(bkz: çoklar), ölüler/@ibisile, ölü/@ibisile
(bkz: maşatlık), maşat
(bkz: hamuşan), hamuşan kapısı, hamuşanistan
(bkz: sinlik), sin/@ibisile
(bkz: ossuary)
(bkz: campo santo)
(bkz: fethi kabir/@ibisile)
(bkz: kötü müzik/@ibisile)
(bkz: anşabacılılar/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap