4204 entry daha
  • fare ile insan arasında bir davranış farkı buldum. fare labirentte daha gidecek, deneyecek koridor bulamazsa kendi ayağını da yer, duvarları da kemirir. insan öyle bir faredir ki seçtiği yolağı kötüler, kendi yoluna sıçar; çaresiz tıkanırsa tersine usluca oturur. çözümsüzlükte intihar insan için olağan değil. intihar edenler çözümsüzlük için adeta çalışırlar, intiharı bir çıkış olarak işlerler.

    bir ölümde birbirinin alternatifi iki şüphenin intihar ve cinayet olması intiharı da, cinayeti de, hayatı da bildiğimiz sanısına darbedir.

    ası yoluyla özkıyım için fethiye çevresinde kullanılan asılmak değişik yapıda bir sözcük kuruluşunu, ifadeyi anlatır.

    yalnızca intihar eden değil, koyvermiş veya bakım altında yaşayan özneler, gelecek yaşama gücünü hayattan esirgeyen sabotajcılara benziyor.

    intihar eden can arkadaşımın yıllar önceden bir mektubuna yansıyan kahinvari sözü veya alıntılaması: "idealist insanlar bu toplumda yaşayamazlar, barınamazlar. ya idealleri yok olur gider, ya da kendileri."

    modernizmle ilintili intihar için (bkz: alfred rethel). ayrıca (bkz: charles meryon).
    sylvia plath: intihar sanatının kuyumcusu. ne hastalığı olursa olsun.

    kanser de kişinin kendi kaderinde etkin olduğu, bir tür intihar eşdeğeri sayılabilecek bir hastalık. keza kalp kriziyle ölen arkadaşımın birinde onun krizinin intihar kokuşunu çok bariz hissetmiştim. tezer özlü'ye bir son olarak intihar en az bir kanser kadar uyardı gibime geliyor. hakkında çok az şey bildiğimden savuruyor olabilirim. bilinen intihar girişimi var mı? onun karşısında bu duyguyu yaşayan başkaları da var mı acaba? (bkz: tezer özlü/@ibisile)

    bireysel, belki tek kezlik, insan sarraflığı da içeriyor olabilecek bir telefonla özkıyım önleme* tanıklığı: "kes gerizekalı budala! intihar edersen et, ben sonra bulurum seni. kapat* şimdi, belediyede işim var."

    sevdiğine doyamadığı gibi kendine de doyamaz insan.
    intiharla bile; o bir gömülme iç denizimize.

    köprülü intihar:

    boğaz köprüsünden atlama intiharının bir özelliği olmalı.
    akışı olan suya, hayat anaya dönüş.
    akamadığı itirafı.
    kendini bırakıvermenin en az saldırganlık ve enerjiyle hallolabilmesi.
    her iki kıtanın gözü önünde düşerek, tüm çevre ve toplumu suçlama, suçu tabana yayış.
    bir yandan medyatik itiraf. bazen atla atla diye medyatik mahallevari baskı.
    bir tür makinalı tekil intihar olarak boğaziçi köprüsü.
    gene boğaz köprüsü'nün aceleci filler mezarlığı olma keyfiyeti.
    çok uzaktan bir bağlantı: asma köprü, asılma köprü. köprünün halatları ve ayakları/direkleri asılma hissi sağlayabilir.
    gene suyun yüksekten düşmede beton etkisi yapışı. ölgü adayının betona saplanış resmi.
    ana kucağı ve geri ana rahmine girilebilirse, boğazın kuytulara kadar götürüp utancı taşıyarak bertaraf edebiliciliği.
    bazen cesedi geri vermemesi. emanete alışı.
    ölümün her tür skandalı dengelemesi, bir gazete kağıdı gibi örtmesi.
    kırk yılda bir, boğaz köprüsünden atlayıp ölmemek, bu olasılıkla son bir piyango umudu.
    hayatı, ona sahip çıkmaya zorlayış.
    venedik'te ölüm'ün uzaktan akrabalığı.
    kaybedenler, kayıp bedenler kulübüne* afili üyelik.
    kalıp intiharlar için biçilmiş kaftan.
    ikici (dualist) çalışan müntehir zihnine mükemmel metafor:
    iyi kötü, var yok, yukarı aşağı, asya avrupa, canlı ölü köprüleri.
    ve ikiciliğin son bir köprü ile aşılması girişimi.
    (bkz: bakışlar mayalar tarihöncesi)

    ***
    "intiharından kısa bir süre önce, şiddetli bir depresyon geçiren hemingway, minnesota'da bir kliniğe* takma bir adla yattı. klinikteki bir psikiyatrist fbi ile temasa geçip hemingway'in bu şekilde kaydedilmesine bir itirazlarının olup olmadığını öğrendi." frances stonor saunders - who paid the piper cia and the cultural cold war

    [gene de werther her intihara damgasını vuran soyluluğu* atlar dolayısıyla dile getirir: "soylu bir at ırkından sözederler, korkunç kızıştıkları, aşırı ölçüde yoruldukları zaman, daha rahat soluk alabilmek için bir ısırmada kendi damarlarını açma içgüdüleri varmış. bende de böyle oluyor sık sık: sonrasız bir özgürlüğe* kavuşmak için damarımı açmak isterdim."] roland barthes - fragments d'un discours amoureux

    "tıbbi söylemde, bireyi intihara zorlayan şey, ruhsal bozukluktur; sosyolojik söylemde ise, (...) toplumsal [bozulmalardır]. ikisi de intihar eyleminin kontrolünü, eylemin kendisini göz ardı ederek, bireyin dışına çıkarır." arthur droge, james tabor - soylu ölüm (1992)

    "beuscher* ile çalıştık da çalıştık: bir haftalık ara bana cesaret ve ivme kazandırdı. nelerden geçip nereye vardığımı düşünmeden önce bütün gece uyanık kaldım. intiharıma odaklandım: çok şeyin yakalandığı bir düğüm." sylvia plath - the journals of sylvia plath

    "bu bütünüyle olağanüstü dram, iğrenç ve çirkef gerçekle zorunlu bir ilişkiye giren fikir düzeyi yüksek bir insanın ezeli sorununu ele almaktadır, bu sanki bir insanı kendi geçmişini yaşamaya zorlamak gibi bir şey. hamlet'in trajedisi, bence, onun fiziksel sonunda değil, ölümünden kısa süre önce bütün yüce ilkelerinden vazgeçerek tamamen sıradan bir katil olmasında yatmaktadır. artık ölüm onun için kurtuluşun ta kendisidir, yoksa intihardan başka çaresi yoktur." andrey tarkovski - mühürlenmiş zaman

    [nietzsche'nin, "intihar olasılığı pek çok hayatı kurtarmıştır" dediğinde ne demek istediğini anlayabiliyoruz.] rollo may - özgürlük ve kader

    "(...), masada'da yahudi isyancıların toplu intiharı, plutarkhos'un paralel hayatlar'da anlattığı cato'nun (oğlunun, doktorunun ve hizmetkarının karşısında barsaklarını deşip dökerek) kendini öldürmesi, gözden düşen harika çocuk thomas cahatteron (arsenik), rus şair marina çvetaeva* (kendini asarak), hart crane (gemiden meksika körfezi'ne atlayarak), george eastman (kalbine kurşun sıkarak), hermann göring (siyanür) gibi eski ve yeni geçmişteki çeşitli intihar incelemeleriyle devam etti; (...)" paul auster - 4 3 2 1

    "öylesine dediğim dedik, öylesine tuhaf, öylesine saplantılı tavırları vardı ki, etkilenmemek elde değildi. (...) kesin olarak bildiğim tek şey, kosinski'nin labirent kadar karmaşık bir kişi olduğuydu. 1980'lerin ortasında onunla ilgili söylentiler yayılmaya, başkalarının yapıtlarından çalıntı yaptığı, kitaplarını başkalarına yazdırdığı, geçmişinin karanlık olduğu yolunda magazin yazıları çıkmaya başlayınca hiç şaşırmadım. ama yıllar sonra kafasına plastik torba geçirerek intihar ettiğinde çok şaşırdım." paul auster - hand to mouth a chronicle of early failure

    "yalpalayarak kalktı ayağa; o anda aklına mrs. filmer'ın sapında "ekmek" yazan tertemiz ekmek bıçağı geldi. ama onu kirletmek doğru olmazdı. havagazı? onun için de çok geçti. holmes geliyordu. jilet olsa işe yarardı ama karısı düzenliydi, jiletleri kaldırmıştı herhalde. pencere kalıyordu geriye, bloomsbury pansiyonunun koca penceresi; yapılacak tek şey pencereyi açıp aşağı atlamaktı; sıkıcı, yorucu, dokunaklı bir eylem yani. (...) ama son dakikaya kadar bekleyecekti. ölmek istemiyordu. hayat iyiydi. güneş sıcaktı. ama ya insanlar? karşıki merdivenlerden inen yaşlı bir adam durdu baktı, bir süre. holmes kapıya dayanmıştı. "al işte!" diye haykırarak olanca gücüyle aşağıya, mrs. filmer'ın parmaklarına doğru fırlattı kendini." virginia woolf - mrs. dalloway

    "ama işin derinine inince, bunda ileriye doğru bir kaçış, gribouille tarzı bir intihar görüyordum; destandan çok, kurban oluştan çok, ölümdü aradığım şey." jean-paul sartre - les mots

    "canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna: size anlatmaya mecbur olmadığım bazı nedenlerden dolayı hayatımı terk etmek mecburiyeti gördüm. kendi kendimi öldürdüm." beşir fuad

    "kırk yılda bir, boğaz köprüsü'nden atlayıp ölmemek, bu olasılığa oynamakla son bir piyango voli umudu." mehmet ibiş - bakışlar mayalar tarihöncesi

    "benim imanıma göre, her şey boş değil, hiç varolmamış gibi ölünemez. (...) intiharda bir çelişki vardır, ölse de hiç doğmamış olamayacaktır..(...) özüne kıyan hala kazançlı ölür. (...) ilk soluktan sonraki her soluk ve deneyim ister istemez kârı arttırır." mehmet ibiş - bakışlar mayalar tarihöncesi

    "intihar kendine, yaşama, anlam ve anlamsızlığa zamansız bir ağıt. (...) haklı bir tepki halindeyken dahi dozunda narsistik bir abartma var. (...) delirmek değil ama intihar narsist." mehmet ibiş - bakışlar mayalar tarihöncesi

    "intihar bize hiçliği sağlasaydı, olmak ya da olmamak seçeneği bize gerçekten verilmiş olsaydı, o zaman evet, değil-varlığı seçmek gerekirdi ve bu, her türlü dileğe layık bir çözüm olurdu. ne var ki, içimizdeki bir şey, işin hiç de böyle olmadığını söylemektedir: intiharın hiçbir şeyi çözmediğini, çünkü ölümün mutlak bir hiçleşme olmadığını söylemektedir." arthur schopenhauer

    "intihar bizim başkalarına karşı olan görevimizin hiçe sayılması değildir. yaşamdan çekilen bir insan topluma kötülük yapmamaktadır. sadece, iyilik yapmaya son vermektedir. kendim için büyük bir kötülük pahasına topluma küçük bir iyilik yapmak zorunda değilim. toplum çıkarına hizmet edemez duruma ya da başkaları için bir yük haline geldiğimde, gönüllü ölümüm, ahlaki bir bakış açısından, yalnızca toplumu ilgilendirmeyen bir seçim değil, hatta iyi ve övülecek bir edimdir. (...) intihar bizim kendimize karşı olan ödevimizi hiçe saymak da değildir. eğer hastalık ya da felaket, yaşamımızı, onu yok etmekten de beter olacak bir şekilde dayanılmaz hale getirmişse, çıkarımızla kolayca uyuşabilir." david hume

    "intiharı anlatan bu deyimin* kaynağı, hekim george cheyne'in, the english malady or a treatise of nervous diseases of all kinds isimli kitabıdır (1733)." eric volant - intiharlar sözlüğü

    "sonradan çaresizlik nöbetleri sık sık yinelenmişse de canıma kıymamı isteyen içimdeki güçlü dürtü bir değişiklik geçirmiş, nerdeyse sönüp gitmişti, "ölüm" artık benim için bir hiçlik, bir boşluk, bir olumsuzlama anlamını taşımaktan çıkmıştı." hermann hesse - die morgenlandfahrt

    "intihar ettiği 305 numaralı oda, intihar koridorunun en son odası. penceresi felice alanına açılıyor. (...) burası herhangi bir oda. ne sıkıcı, ne boğucu. ne büyük, ne küçük. ne karanlık, ne aydınlık. ne canlı, ne ölü. ne ölüm, ne de intihar kokuyor. (..) oda bu: tabut. otel roma'nın 305 numaralı odasının yanına gizlenmiş bir mezar." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    "hiçbir kentin torino kadar intiharı düşündüren, insanı intihara iten bir mimarisi olamaz. yok. dağlara kapalı. po nehrine kapalı. güneşe kapalı. gökyüzüne kapalı. yağmura kapalı. yıldızlara kapalı. esintilere kapalı. her açıklığa ve genişliğe kapalı. soluklara kapalı. (...) alanlarda insanlar yok. büyük, eski yapıların gri ve toprak rengi sıvaları giderek daha da koyulaşmış, ağırlıklarında zamanın dayanılmazlığı var." tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

    (ilk giri tarihi: 16.8.2015)

    (bkz: özkıyım/@ibisile)
    (bkz: assisted suicide)
    (bkz: felo de se)
    (bkz: sati geleneği), suttee
    (bkz: karoşi), karoshi
    (bkz: intihar girişimi/@ibisile)
    (bkz: toplu intihar)
    (bkz: anomik intihar)
    (bkz: bencil intihar)
    (bkz: altruistik intihar)
    (bkz: sosyal intihar)
    (bkz: intihar sözleşmesi)
    (bkz: intihar mektubu)
    (bkz: onur intiharı)
    (bkz: hekim destekli intihar)
    (bkz: doktor desteğiyle intihar), ötanazi
    (bkz: kadın intiharları)
    (bkz: polis intiharları)
    (bkz: intihar eden ünlüler/@ibisile)
    (bkz: başarısız intihar girişimi)
    (bkz: kendini öldürmek/@ibisile)
    (bkz: kendimi intihar edeceğim)
    (bkz: ölmek üzereyken intihar etmek)
    (bkz: intihar etmek üzereyken ölmek)
    (bkz: intihar etmeyeceksek içelim bari), adalet ağaoğlu
    (bkz: intihar kan dökücü tanrı)
    (bkz: aşk uğruna intihar etmek)
    (bkz: ingiliz hastalığı)
    (bkz: claudicat ingenium, delirat lingua, labat mens)
    (bkz: ta'm-ı gilas)
    (bkz: bingöl/@ibisile)
    (bkz: suicide off egg rock)
    (bkz: münzevinin ruhuyla sohbeti)
    (bkz: anayurt oteli/@ibisile), zebercet/@ibisile
    (bkz: boğaz köprüsünden atlamak)
    (bkz: kolşisin/@ibisile)
    (bkz: die leiden des jungen werthers)
    (bkz: le mythe de sisyphe)
    (bkz: ketamin/@ibisile)
    (bkz: rock star/@ibisile)
391 entry daha
hesabın var mı? giriş yap