• katedral çatısı gibi görkemli,uzak.korunak mağarası gibi kıvrık.
    baykuş gözleri sınırları ile ürküten. büyük şehire atlas yorgan gibi gözüken.
    bugün pamukları patlamış.
  • m.ö. 9500 yılına kadar dünyanın atmosferinı çevrelemiş olan ve iki katmandan oluşan kristalize su kalkanı. bu sayede atmosfer daha zengin, radyasyon vb dış etkilerden dünyayı koruyacak şekilde idi. yağmurlar yoktu. hafif rüzgarlar dışında fırtınalar da yoktu. iklim tüm yeryüzünde eşitti. bu gök kubbe kristal tapınaklar adı verilen yapılarla yerinde tutulurdu. bugüne dek kalan piramitlerin bu amaca hizmet ettiği rivayet edilmektedir. medeniyetler savaşında bu gök kubbe ilk olarak atlantisin çöküşü ile zarar gördü ve libya/mısır imparatorluğunca yapay olarak onarıldı. m.ö. 4000'lerde ise imparatorluğunun devamı olan rama ile libya/mısır imparatorlukları arasındaki savaş sırasında tamamen parçalandı ve büyük tufan'a yol açtı.
  • (bkz: park otel)
  • gök anlamini tasir.
  • denizli'de çıtlık ağacından yapılmış şamanik korunma totemciğine çetele deniyormuş. çocuğa veya beşiğine nazarlık niyetine asılı deniz kabuğuna fethiye'de "deniz boncuğu" veya "deve boncuğu" diyormuşuz. öbürüne gelince, ben nesneyi bildiğim halde adını duymamışım, bizde de çetele diyorlarmış. bir tür totem-biblo avatar sayılmalı. aklıma bunun minyatür bir yaşam ağacı olabileceği geliyor. kertikler muhtemelen evrenin ve göğün katlarını simgeliyor. hani şamanın trans halindeyken çıkıp indiği, ruhlarla konuşup savaştığı katlar. denizlili arkadaşımın çektiği çocuk fotoğrafındaki çetelenin çentiklerini saydım; başı ve sonunu birlikte sayarsak yedi (7) katlı. ayrıca bir uçtaki piramidal sonlanım gök kubbe anlayışı demek oluyor galiba. (bkz: çetele/@ibisile)

    phorkyas:
    "bu çıplak, kanatsız melek, hayvan değil, ancak yırtıcı*
    bir hayvan gibi sıçradı katı toprağın üstüne, toprak
    onu fırlattı yukarı, ikinci, üçüncü sıçramada
    yüksek kubbeye* değdi.
    kaygıyla bağırdı annesi: istediğin gibi sıçra,
    ancak uçmaya kalkışma, özgür uçuş* sana yasak.
    uyardı onu babası içtenlikle: yerde titreşim gücü var,
    budur seni yukarı fırlatan, basınca ayağını yere
    toprak ananın oğlu antaus gibi güçlenirsin, sen de.
    o da böyle kayaların üstünde bir kıyıdan
    öbürüne gider gelir, bir top gibi sıçramaya başladı.
    birden dik bir uçurumun yarığında görünmez oldu,
    yitirdiğimizi sandık onu. anne ağladı, baba avuttu,
    ben de omuz silkerek kaygıyla durdum, yine göründü!
    (...)
    elinde altın lir, küçük bir phoebus gibi,
    kıvançla kıyıya, çıkıntılı yere geldi, şaştık biz,
    annesi, babası sevinçlerinden birbirini kucakladı.
    neydi onun başında parlayan? göz kamaştıranı* açıklamak güçtür" goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)
  • rüzgarın sürüklediği kiraz çiçekleri olmasaydı, hiçbir değeri olmazdı.
  • hakan gürses’in, son ışık müzik etiketiyle yayınlanan “üstü kalsın” albümünde yer alan bir parça.

    söz & müzik: hakan gürses
    düzenleme: burhan bayar

    haydar ışık imzalı klibi buradan izlemek mümkün.
  • anlamlı ifade.

    (bkz: under the dome)
  • çok garip.

    gündüz vakti aydınlıkta değil, gecenin kapkaranlığında; şehrin ışıklarından uzakta algılanabiliyor o kubbe yapı.

    biz evreni aslında gece görüyoruz. karanlıkta.

    t, kadife gibi bir doku, boşluğu yumuşak bir his; sesleri yutan yoğun bir sis.
hesabın var mı? giriş yap