• birseyi yirtmakla gorevli kisi/kimse
  • kartal, sahin gibi hayvanlar icin kullanilan tasvir kelimesi.
    (bkz: yirtici kus)
  • (bkz: insanlık)
  • böcekler dünyasında en büyük yırtıcı olarak yusufçuk* anılır. dinozorlar arasında velociraptor bu üne sahip canlılardandır.
  • avcı etoburlar için kullanılan bir tabir
  • kafasını ve göbeğini severken kendinden geçen minik dostumuz kedi de bir yırtıcıdır.
  • "ishakar'da yengecin ışıltıları vardı -bu burçta sıpa simgesi de vardı ve bu kozmik bağlantı nedeniyle ona 'iri kemikli eşek' lakabı kullanılırdı. dan'da ise herkes, hakkın ve hukukun simgesi terazi burcunun özelliklerini görürdü, ama onda bir engerek yılanının sokuculuğu da vardı. naftali'nin geyik gibi yapısı, insandan insana değişiyordu, çoğu onda koç burcunun özelliklerini açıkça görüyordu. yusuf'un bir ayrıcalığı yoktu, tam tersine onda astrolojik değerler çiftti: başak ve boğa burçlarının özellikleri dönüşümlü olarak görülürdü. sonunda sıra bünyamin'e gelmişti, onunki ise akrep burcu özellikleri taşıyordu; çünkü iyi kalpli bu küçük adam, yırtıcı kurt olarak kutsanmıştı; çünkü akrebin sokucu kuyruğu güneye doğruydu." thomas mann - joseph und seine brüder

    phorkyas:
    "bu çıplak, kanatsız melek, hayvan değil, ancak yırtıcı*
    bir hayvan gibi sıçradı katı toprağın üstüne, toprak
    onu fırlattı yukarı, ikinci, üçüncü sıçramada
    yüksek kubbeye* değdi.
    kaygıyla bağırdı annesi: istediğin gibi sıçra,
    ancak uçmaya kalkışma, özgür uçuş* sana yasak.
    uyardı onu babası içtenlikle: yerde titreşim gücü var,
    budur seni yukarı fırlatan, basınca ayağını yere
    toprak ananın oğlu antaus gibi güçlenirsin, sen de.
    o da böyle kayaların üstünde bir kıyıdan
    öbürüne gider gelir, bir top gibi sıçramaya başladı.
    birden dik bir uçurumun yarığında görünmez oldu,
    yitirdiğimizi sandık onu. anne ağladı, baba avuttu,
    ben de omuz silkerek kaygıyla durdum, yine göründü!
    (...)
    elinde altın lir, küçük bir phoebus gibi,
    kıvançla kıyıya, çıkıntılı yere geldi, şaştık biz,
    annesi, babası sevinçlerinden birbirini kucakladı.
    neydi onun başında parlayan? göz kamaştıranı* açıklamak güçtür" goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    "bence kelimelerin mevzu manasından başka bir de -nasıl tabir edeyim- seda manası vardır. bilmem herkes hisseder mi? fakat ben mesela naliş kelimesinin mahzun edasını, pervaz* kelimesinin tayeran* meylini, feryat kelimesinin yırtıcı ahengini pek iyi duyuyorum. insanda bu duyuş zevki olduktan sonra mesela: "bahr-i sükun-perver" diyemez, bahr kelimesinin o bir harekede toplanan üç kuvvetli harfinden hususiyle sonundaki ra'nın tesadümünden* hasıl olan tasavvut şiddeti ister ki bu kelime bir sert mana tasvirinde kullanılsın: mesela bahr-i huruşan*, yahut bahr-i pür-huruş... sanki bahir kelimesi de o sıfatla beraber taşıyor, şişiyor, değil mi? buna mukabil "derya-yı sakin" derim, çünkü derya kelimesi de sakin; onda da bir sükun var ki o sıfatı sıfatın manasından ziyade izah ediyor." halid ziya uşaklıgil - mai ve siyah

    (ilk giri tarihi: 22 2.2017)

    (bkz: yırtıcı bayvan/@ibisile)
    (bkz: yırtmak/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap