doyum
-
-doyma eylemi.
örn: ben atama doymadım doysun kara topraklar. -
zamanın bir işlevidir. zevk arayışı döngüseldir, yinelenir, zamandışıdır. izleyicinin, heyecan arayanın, rasgele cinsel ilişkide bulunanun çeşitlilik arayışı hep aynı yerde son bulur. bir sonu vardır. sona ere ve yeniden başlamak zorunda kalır. bir yoluluk ve dönüş değildir, kapalı bir çevrimdir, kilitli bir odadır, bir hapishanedir. kilitli odanın dışında zamanın manzarası vardır; şansın ve cesaretin yardımıyla ruh, bu manzara içinde sadakatın kırılgan, geçici, umulmayan yollarını ve kentlerini kurabilir: insanların mekân tutabileceği bir manzaradır bu.
bir eylem ancak geçmişin ve geleceğin manzarasında gerçekleştirildiği zaman insan eylemi olur. geçmiş ve geleceğin sürekliliğini öneren, zamanı bir bütün haline getiren bağlılık, insan gücünün köküdür, onsuz yapılacak hiç bir şey iyi olamaz.
bu yüzden eskilere baktığınızda, onları yitirilmiş olarak değil, yaşamlarınızda kurduğunuz yapının bir parçası olarak görün. zamana karşı çalışmaktansa zamanla birlikte çalışmanın iyi yanı, zamanın boşa harcanmamasıdır. acı bile işe yarıyor. -
''psikanalizin bize öğrettiği, hiçbir besinin bebeğin anne memesi talebini doyuramıyacağı gibi, hiçbir gereksinim nesnesinin de özneyi ideal mutlak doyuma ulaştıramıyacağıdır. yapıdaki bu temel eksikliği doldurmaya kalkışan her tedavi yöntemi de özneyi yaratıcılığa, üretkenliğe, kısacası yüceltmeye iten bilinçdışı arzuyu susturmuş, dolayısıyla da özneyi susturmuş olmaktadır.''
(özge erşen, günümüz psikopatolojilerine günümüz söylemi bağlamında lacancı bir bakış, psikanaliz yazıları) -
-eldekinden hoşnut olma durumu, doyma işi, yetinme, kanaat.
-bazı istekleri giderme, tatmin, orgazm. * -
istanbul aksaray'da bir kebapçı. tadına doyum olmaz kebab çeşitleriyle, ayranıyla, salatasıyla insanı mest ediyor. hizmeti güzel, elemanları da çok sıcakkanlı insanlar.
-
(bkz: doyum su)
-
antalya eski sanayi bölgesinde iş bankası arkasındaki yolda bulunan küçük lokanta. yarım ekmek köfteye 12 lira istediler. parasını verdim ama peçetelerinin yarısını aldım. keşke tuzluğu da kırsaydım! kazık yemek istemeyen gitmesin.
-
düşündüklerimizle yaptıklarımızın örtüşmesi/uyumlu olması.
-
bu akşam yaşadığım bir olaydır.
hiç tanımadığım 3,5 yaşında bir kız çocuğunun (doğa gibi de mis bir ismi var) defalarca uzaklardan koşup koşup boynuma sarılarak, öperek ve minnoş minnoş kikirdeyerek, bana verdiği huzurun anlamıdır.
kendisini ilk defa görmeme rağmen anne ve babasına beni doğduğundan beri tanıdığı söylemesidir.
aslında hiç tanımadığımız insanlar bize en güzel hisleri tattıranlardır. hep iyi gelen o tanımadığımız insanlarla olan sohbetlerdir. ama bu kişiler de doğru seçilmelidir. doğru seçilirse arada yargı ve öngörü olmadığından en açık, en korkusuz, eenn rahat anlar yaşanır. -
jigolo = kadın doyum uzmanı
a) birinci elden (sıfır kilometre) doyum
b) ikinci el doyum
c) sahibinden az kullanılmış doyum
sorun: doyum ve mutluluk sorumluluğunu almak.
riski ve sorumluluğuyla dans etmediğinin gerçekleşmiş hayali ve doyumuyla sevişemezsin.
karın doyması cennet oluyor, her sevinç ve doyum cennet.
bu iç sızısı bana eşanlı hem kavuşmuşluk hem kaybetmişlik ve terk edilmişlik duygusu geçiriyor. sanki son sevişmemizi yapmışız da, yatakta hem doyumla yorgun; hem az sonra bırakılacak** çaresiz olarak seriliyorum.
herkes aynı yasalara tabi. bugün bana yarın sana. tek yolun hazmetmek, emeğin karşılığını arar gibi karşılığın emeğini bulmak. veya olanı biteni bilmemek. bilmek özel zirve değil, son durak değil. yaşamak bilmekten üstün/öncelikli. devretmek dertte de doyumda da mümkün. (bkz: piyango/@ibisile)
anlamak, galiba yalnızlık içinde birleşmek; aynı anda doyumu ve çaresizliği var.
cepten yazışmak birbirini sevip de seviyorum diyememek gibi bir şey. artan iletişim, azalan doyum..
"tatmin fantazilerimiz -tatmine ilişkin öngörülerimiz- gerçek tatmin olasılığından saklandığımız yerlerdir." adam phillips - missing out in praise of the unlived life
"şarkıda olduğu gibi seni-seviyorum'un haykırılmasında, arzu ne (sözcede olduğu gibi) bastırılmış, ne de (sözcelemde olduğu gibi, beklemediğimiz yerde) benimsenmiştir, yalnızca doyumuna varılmıştır. doyum söylenmez; ama konuşur ve seni-seviyorum der." roland barthes - fragments d'un discours amoureux
"iğrenç yaratıklarız vesselam. kimseye gücenmenin alemi yok. önce doyum ve mutluluk gelir. benim de görüşüm bu." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit
"her şey doyum, kuvvet ve hasrettir, hepsi ruh olabilir. lanetli ve kısır hayat, yalnız cimrilikle geçendir - harcamayan, tehlike peşinde gitmeyen, arzulamayan, sırf ılımlılıktan ve iyi geçinmekten ibaret sefil bir huzurdur." nikos kazancakis - ispanya, yaşasın ölüm
"burada* "verkehr", almancada hem iletişim, trafik hem de cinsel ilişki, haz, doyum (koitus) için sıklıkla kullanılan bir sözcüktür." serol teber - bilimsel bir peri masalı
[hegel'e göre esas olarak çalışmadır hüzün veren. klasik çalışma, kendi disiplini içerisinde, doyumu geciktirir, zevki erteler, "biçimler (bildet)."] helene l'heuillet - gecikmeye övgü
"martha da elbette altı çocuk annesi olarak artık tüm o yıllar boyunca nişanlısı olan kız değildi. ama bu yılların ölümleri, doğumları ve yıkıcı hayal kırıklıkları freud'u hayal kırıklığına uğratmadı; daha çok onun hayal kırıklığına ilgi duymasını sağladı. hayal kırıklığıyla, sinizm ya da nihilizm -hatta en azından başta pesimizm- olarak değil, doyumun bir önkoşulu olarak ilgilenmekteydi." adam phillips - freud olmak bir psikanalistin gelişimi
(ilk giri tarihi: 7.11.2016)
(bkz: doymak/@ibisile)
(bkz: arzu doyumu)
(bkz: doyuma ulaşmak/@ibisile)
(bkz: doyum günü)
(bkz: doyunç/@ibisile), doygun, doygu, doymuş/@ibisile
(bkz: doyumsuz)
(bkz: tatmin/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap