• adı ''dilekler zamanı'' anlamına gelen ve almanya'ya göç eden türk işçileri konusunu en güzel anlatan filmlerden biri. film dilek ağacı ve dikenli yatak adında, 90'ar dakikalık iki bölümden oluşur ve 60'lardan 80'lere uzanan bir süreç içinde öykü izleyiciye sunulur. olaylar, filmin ana karakteri olan melike (bkz: lale yavaş)'nin dilinden anlatılır. yaşananların erkeklerin gözüyle anlatıldığı ilk bölüm; melike, aşık olduğu mustafa (bkz: erhan emre) ve mustafa'nın en yakın arkadaşı olan kadir (bkz: tim seyfi)'in ürgüp 'ün iltaş köyünde geçen çocuklukları ile başlar. 60'larda başlayan almanya'ya göç dalgası iltaş'ı da etkiler ve mustafa ile kadir asker dönüşü almanya'ya işçi olarak giderler. bir maden ocağında çalışmaya başlayan mustafa'yı bambaşka bir yol beklemektedir. ilk günleri çok zor geçen kadir de sonunda kendini kurtarmayı başarır. melike'nin tek isteği ise mustafa'nın köye dönmesi ve kendisiyle evlenmesidir.

    filmin ikinci bölümü kadınları eksen alır ve melike'nin almanya'ya gitmek üzere köyden ayrılmasıyla açılır. görüntü yönetimi ve müzikleri mükemmel olan filmin başlıca iki metaforu olan dilek ağacı ve salıncak da can alıcı bir biçimde kullanılmıştır. detaylarını anlatarak tadını kaçırmak istemediğim bu mütevazı başyapıtı tüm sözlük yazarlarına tavsiye ediyor ve en kısa zamanda bu başlığın entrylerle dolmasını diliyorum.
  • salincaktan atlayip atlayamamanin hikayesi. calikusu'nu animsatiyor bana bu salincak temasi.
    muzikleri, cekimleri, oyunculari hep cok basarili, kurgusu nefis. insani aglatir bu film.
    ne az kisi izlemis, sahiden.

    http://www.imdb.com/title/tt0446513/
  • gurbeti, gurbetçiliği, alamancılığı anlatan içinde alman gibi almanların az olduğu, türklerin almanca konuşarak oynadığı alman filmi.
    araştırmadım, oyuncular belki de türk değil alman vatandaşıdırlar ama ne bilim bana garip geldi. türk köyü, şarkılar falan türkçe, oynayanlar türk ama filmin dili almanca. şahsım için değişik bir film tecrübesi oldu. güzel film.
  • 1960'lı yıllarda anadolu'nun bağrından kopup almanya'ya maden ocağında çalışmaya giden insanların hikayesinin anlatıldığı filmdir. aynı zamanda köydeki iki gencin aşk hikayesi de anlatılmaktadır. film müziği hiç bir zaman aklımdan çıkmıyor. izlemeyenlerin muhakkak izlemesi gereken bir film.
  • birazcık olsun sıkılmadan iki bölümü birden izledim. su gibi akıyor film, hiç bir detayı göze batmıyor. oyunculuklar yerli yerinde. müzikler harika.

    --- spoiler ---

    hele mustafa için almanya'dan davetiye getirtecek olan adamın bürosuna girdiklerinde, radyo'dan çalan türkü süperdi. acep bilen, eden var mıdır sözlükte, bi buldurun be ya.

    --- spoiler ---

    filme geri dönersek, kesinlikle gurbet filmleri arasında ilk sıraya oynar. hikayesi gayet makul, dokunaklı. keşke bu konuyu irdeleyen daha çok film çekilse.

    --- spoiler ---

    maden'de çalışmak üzere yerin bilmem kaç metre dibine inen mustafa'yı görünce, yine adı mustafa olan ve yine ekmek derdiyle 40 yıl evvel almanya'ya giden büyükbabamı hatırladım. ne zorluklar, ne hasretlikler çekmiştir o da deyip hüzünlendim. ciğerini tüketti bu alamanya canım büyükbabamın, tam keyif sürüp, emekliliğin sefasını sürecekken hakk'a yürüdü. bunlar geldi aklıma, burnumun direği sızladı, gözümden yaş süzüldü.

    --- spoiler ---

    neyse efendim uzatmayalım, kesinlikle izlenmesi gereken bir film. hatta alman arkadaşlarla tekrar izlemeyi planlıyorum ben. maalesef tv için çekilmiş bir film olduğundan türkiye'de sinemalarda yer almadı bildiğim kadarıyla. sadece almanya ve finlandiya'da oynamış.

    keşfedilmeyi bekleyen hazine gibi.
  • gurbetçi dramını anlatan muhteşem bir film. özellikle lale yavaş ve erhan emre’nin, oyunculuk performansları ve iç burkan müzikleri filmin en önemli artıları.

    tek göze batan yanı türkçe dublajların iyi yapılmamış olması.
    film temelde 1960’larda gurbetçilerimizin hikayesine odaklansa da filme rengini veren kesinlikle mustafa'yla melike'nin iç burkan aşk hikayesi.ama ne aşk.

    yüzlerce dandik plastik aşk temalı filmleri yüz kez cebinden çıkaracak kadar kaliteli, özgün ve etkileyici. gerçekten sulandırılmadan çekilmiş bir aşk filmi diyebiliriz.

    film uzun mu elbette 3 saatlik bir yapım. ancak tek saniyesinde bile inanın sıkılmıyorsunuz. ilerde şuna eminim ki türk başyapıtların arasında ilk onda kesinlikle yer alıcak kalitede bir film.

    tek şansızlığı türkiye'de sinemalarda gösterilmemiş olması ve pek kimsenin bilmemesi. filmdeki romantizmin dozu çok yerinde.hele final boğazıma yumruk gibi oturdu. gerçekten çok hüzünlü bir yapım.

    çok dramatik bir romantizm var ama kesinlikle yapay değil. özellikle bu dramatize duygu yoğunluğu yönetmenin elinde mükemmel işlenmiş.son dakikalarda “salıncak” ve “dilek ağacı” imgeleri o kadar vurucu kullanılmış ki yönetmene hayranlığınızı gizliyemiyorsunuz. böyle bir filmden kimsenin haberi olmaması maalesef üzücü.

    sinema meraklısı biri olarak bu filmi ıskalamış olmaktan da utandım. mutlaka arşivlerde olması gereken bir başyapıt. gerçek bir sinema eseri. yönetmen rolf schübel’i ayakta alkışlıyorum. mutlaka izleyin.
  • alamancılık mevzusunun psikolojik-sosyolojik açıdan en ince detayına kadar incelendiği, muhteşem bir film diyebilirim kendisi için.
    iki bölüm halinde film ve 3 saat kadar sürüyor. ama gerçekten çok akıcı. çevremde çok fazla alamancı olduğu için, hep muhabbetlerini duyardım, işte dişlerimize kadar kontrol ettiler falan filan diye. ve hep över dururlardı, emeklerinin karşılığını sonuna kadar veriyorlar diye. zaten filmde çevremdeki alamancıların anlattıklarını yalan çıkartan, ya da anlattıklarından daha az ve eksik bir husus görmedim. bu da bu filmin ne kadar ciddiye alınarak yazıldığını, konsept anlamında da ne kadar doyurucu olduğunu gösteriyor.

    yalnız benim anlayamadığım, ilk gidişler 1961 yılında olmuş idi. ancak sahnenin birinde iyi hatırlıyorum, esas oğlan ve esas oğlanın en yakın arkadaşı bir odaya giriyor evrak işleri daha hızlı hallolsun diye ve odada adnan menderes'in resmi var. 27 mayıstan sonra o resmi duvarına asıp da devlet kanallı işler yürütebilecek olmak pek inandırıcı değil. belki de 1961'den öncesine dair bir şeylerdir. hoş filmde öyle pek tarih vurgusu yapılmıyor özellikle ilk bölümünde, zaman kavramını kendin çözecek şekilde ucu açık.
  • 15 ocak aksami, trt'de yayinlanan, ilk kusak "alamanci"lara dair uzuuunca bir film.
    gece 2yi 10 gece bitmesine ragmen, birakip da yatamadik ailecek.
    bana "sacma" gelen cogu yeri, annemler tarafindan onaylandi, kendi cevrelerinde yasananlarla desteklenerek...
    guzel bir hikayeyi, biraz fazla uzun tutulmakla birlikte guzel bir yonetmenlikle birlestirdigini dusunuyorum...

    bana nihat behram'in "gurbet"ini hatirlatti yer yer...
  • su an trt'de yayinlanan film. yabanci film gibi, sesler dublaj yapilmis gibi ama bakiyorum anadolu'da geciyor. alamanci filmiymis meger. icim rahatladi bildigin. kafayi yiyecektim bu nasi turk filmi lan diye.

    edit: bitti film. ilk kismi daha dogrusu. rastgelmez olaydim moralim bozuldu gece gece. gurbet hakkaten zor be. turklerin oynadigi filmdeki turkce dublaj kadar egreti duruyor gurbetciler almanya'da. turkiye'ye donunce de yabancilasiyorlar. vatansizlasma, kendini hicbir yere ait hissedememe gibi duygularin bir gercekligi varsa bu adamlar yasamislardir herhalde dibine kadar. neyse filme donecek olursak amina koydunuz be guzelim askin. adaletine koyiim dunya, para ugruna neleri iskaliyoruz kimbilir. mecburiyet zor sey. kotu kader. guzel film.
  • bu gece trt 1 de rastlayıp izlediğim, izlerken gözyaşlarımı tutamadığım, yarama tuz basmış yürek yakan mükemmel bir film. daha önce izlememek gibi bir hayvanlığı yaptığım için kendime saydırıyorum bir saattir. insanın asıl içini burkan beş para etmez içi boş filmlerin piyasa yapmasıyla milyonlarca kişi tarafından izlenip, böyle şahane yapımların adının bile duyulmaması. filmle ilgili açıklama yapmayacağım zaten yeterli bilgi verilmiş. asıl değinmek istediğim oyunculuklar ve müzikler. bütün karakterler cuk diye oturmuş ve hiç birisi sırıtmıyor. müzikler de o duygusallığı sonuna kadar aktarıyor ve hiç abartı yok.

    biteli bir saat olacak hala kendime gelemedim. buarada hayatım boyunca melike gibi bir güzelim kadını beklediğimi farkettim de içim cız etti. ah neredesin melike. vuruldum kadına resmen. duruşu, konuşması, sabrı, acıları sırtına alması, isteklerine hep gem vurması yüreğimi deldi geçti yahu. umarım beklediği değeri bulur diyeceğim de dilim varmıyor söylemeye beş sene olmuş yeni haberimiz oluyor böyle bir filmden.
hesabın var mı? giriş yap