• kendisiyle ilgili icimi burkan bir anim vardir. olmeden once istanbul'a bir festivale gelecekti. festivalin organizasyonunu duzenleyen firma ucak biletlerini calismis oldugum acenteye kestiriyordu. sistemden rezervasyonlari takip ederken ismine denk geldim ve saskinlik ve sevincle rezervasyonu alan arkadasa donup yonetmen theo mu bu diye sordum. arkadas tanimiyordu ama festival varmis su firma aldirdi rezi dedi. ben de bu rez bende artik ben takip edeyim dedim. aradan birkac gun gectikten sonra olum haberini okudum normalde rezi iptal edebilirdim ama firmadan iptal talebini almam gerekliydi ki zaten aksama dogru o talep geldi. icim buruk, gozlerim dolu rezervasyonu iptal ettim.
  • her sahnesi kartpostal kıvamında ve enfes müzikli filmler yapan merhum yönetmen. hele eleni karaindrou dahil olduğunda, şiir gibi...

    garip, evimde hissettiriyor filmleri bana. şarap, yalnızlık, gecenin geç ve mutlak sessiz saatlerinde izlenmelik filmler...
    ortamlar, konular kasvet gibi görünse de, anlatımın şiirselliğiyle müthiş bi keyif-zevk yaşatıyor. hatta diyebilirim ki büyülüyor.... -kasvetten zevk alan insan da değilimdir halbuse-
    bazen gün içinde takılıyorum böyle parça parça filmlerinden... ama bu sefer enfes bir ana yemeğe, fast food muamelesi yaparak dalmış, piç etmişim gibi tuhaf bi suçluluk hissettiriyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=ycmqdiroeys
    https://www.youtube.com/watch?v=3fq0tr45r-q
  • bağımsız sinemanın yaşayan en büyük ustalarındandır. film konularının derinlemesine anlaşılabilmesi ve sinematografik açıdan değerinin algılanabilmesi için belli düzeyde bir entelektüel altyapıyı ve de temel fotoğraf bilgisine ihtiyaç olduğunu belirtmek durumundayım. sinemasını izlediğinizde, şairliğini de hissedeceksinizdir. yunan kültüründen geliyor olması mitolojik göndermelerine de derinlik katmıştır. filmlerinde uzun sekansları tercih etmektedir. dramatik örgüsündeki kuvvet inanılmazdır. sembolik göndermeler oldukça fazladır. zeki, politik, derinlik arz eden filmler yapmıştır. söylenir ki; yunanistan'da sinema sektöründe en yüksek destekleri alması diğer yunan yönetmenleri oldukça kızdırmaktadır! ama hak etmediğini kim söyleyebilir?! ustadır, büyüktür, hala yaşıyor olması sinemaseverler için büyük bir şanstır, müptelaları çoktur ve orjinal adlarıyla filmleri ve aldığı ödüller aşağıdaki gibidir:

    uzun metrajlı filmler:

    reconstruction (anaparastasi) (1970)
    days of '36 (meres tou '36) (1972)
    the travelling players (o thiassos) (1975)
    the hunters (i kinighi) (1977)
    alexander the great (o megalexandros) (1980)
    voyage to cythera (taxidi stin kythira) (1984)
    the beekeeper (o melissokomos) (1986)
    landscape in the mist (topio stin omichli) (1988)
    the suspended step of the stork (to meteoro vima tou pelargou) (1991)
    ulysses' gaze (to vlemma tou odyssea) (1995)
    eternity and a day (mia aioniothta kai mia mera) (1998)
    the weeping meadow (trilogia i: to livadi pou dakryzi) (2004)
    the dust of time (i skoni tou chronou) (2009)

    diğer filmler:

    broadcast (i ekpombi) (1968) (short film)
    athens (athina, epistrofi stin akropoli) (1983) (tv movie)
    lumière and company (lumière et compagnie) (1995) (segment of portmanteau film, with contributions from 40 directors)
    chacun son cinéma (2007) (segment of portmanteau film, with contributions from 33 directors)

    ödüller:

    the broadcast (1968)
    1968. greek critics' award, thessaloniki film festival.

    reconstruction (1970)
    1970. best director, best cinematography, best film, best actress awards, critics' award, thessaloniki film festival.
    1971. georges sadoul award as «best film of the year shown in france).
    1971. best foreign film award, hyeres film festival.

    days of '36 (1970)
    1972. best director, best cinematography awards, thessaloniki film festival
    international film critics association (fipresci) award for best film, berlin film festival.

    the travelling players (1974–75)
    1975. international film critics award (fipresci), cannes.
    1975. best film, best director, best screenplay, best actor, best actress, greek critics association awards, international thessaloniki film festival
    interfilm award, «forum» 1975 berlin festival.
    1976. best film of the year, british film institute,
    italian film critics association: best film in the world, 1970-80.
    fipresci: one of the top films in the history of cinema.
    grand prix of the arts, japan.
    best film of the year, japan.
    golden age award, brussels.

    the hunters (1977)
    1978. golden hugo award for best film, chicago film festival.

    megalexandros (1980)
    1980. golden lion and international film critics award (fipresci), venice film festival.

    voyage to cythera (1983)
    best screenplay and international film critics award (fipresci) best film awards, 1984 cannes film festival
    critics' award, rio film festival.

    landscape in the mist (1988)
    1988. silver lion award for best director, venice film festival.
    1989. felix (best european film of the year) award
    golden hugo award for best director
    silver plaque for best cinematography, chicago film festival.

    ulysses' gaze (1995)
    grand jury prize and international critics' prize, 1995 cannes film festival.[5]
    felix of the critics (film of the year 1995).

    eternity and a day (1998)
    palme d'or, 1998 cannes film festival[6]
    prize of the ecumenical jury
  • yunanistan'dan çıkan en tutkulu yönetmen demek hatalı olmaz sanırım.
    yunanistan'daki baskın diktatör rejimin ardından,bu rejimin ve 20. yy. yunan siyasetini eleştirdiği üçlemesi ile parlamış ve tanınmıştır. (36 günleri-imerestou-1972) (kumpanya-o thiassos-1975) (avcı-oi kynighoi-1977)
    uzun planları en iyi kullanan yönetmenlerden biridir aynı zamanda.
  • hiçbir şey sona ermedi, ermez de,
    geçmişe doğru süzülüp giden bir hikayenin
    başladığı yere döndüm
    zamanın tozunda berraklığını yitiren ve sonra da
    ansızın, öyle bir anda tıpkı bir rüya gibi
    geriye gelen bir hikaye
    hiçbir şey sona ermez...

    zamanın tozu

    biraz daha dikkatli bakılınca filmlerinin de aslında hiç son bulmadığı görülebilecek, sürgünü, umutsuzluğu, gidişleri ve geri dönüşlerini zaman zaman epik ama her daim şiirsel bir dille anlatabilmiş ve ben film çekerken öleceğim demiştir. tam da ön gördüğü gibi, filmlerindeki gibi puslu bir havada motosikletli bir polisin kendisine çarpması sonucu 2012 yılında üçlemenin son filmi olan öteki deniz'i çekerken ölmüştür.
  • en sevdiğim ilk 3 yönetmenden biri olma özelliği, sanırım ömrüm boyu değişmeyecek...onu kaybediş şeklimizi düşündükçe içimi tam da bu boyutta bir nefret kaplıyor...
  • yunanistan yangininda tum arsivi yokolmus usta sinemaci, torunu ve esi evden vaktinde ayrilsa da evleri buyuk hasar almistir... esi soyle demis; “kocamın kitapları, ünlülerin mektupları, yazarların kendisine ithaf ettiği bütün metinler yangında yok oldu”

    http://medyascope.tv/…lopoulosun-arsivini-yok-etti/
  • theo angelopoulos bulmuş: "yarın ne kadar sürer?" "sonsuzluk ve bir gün."
    bundan hareketle, hayat ne kadar sürer? "sessizlik ve bir gün."

    ileride daha iyi ve etraflı ele alma umuduyla; bir filminde ege adalarındaki yerel halkın kuş dili veya ıslık ile iletişim kurmasını, onun için tipik olan sisli atmosferli bir filminde göstermişti. galiba son filmlerinden birinde. son 3 mü desem son beş mi desem tabii. adam üretken olunca.. (bkz: taxidi sta kythira/@ibisile), kuş dili/@ibisile

    favorisi lanetli mitolojik aile atreusoğulları**** için geniş bir araştırmaya değer. bu ailenin kurucusu, babası tantalos tarafından kesilip zeus tarafından yeniden diriltilen, demeter'in bir doğram etini yediği omzunun yerine fildişi yenisi yapılan pelops. o ise sonra kızı hippodameia'yı almak üzere araba yarışında geçtiği oinomaos'a karşı kendisine yardım eden arabacı myrtilus'u denize atıp öldürdüğü için soyu lanetlenmiş. angelopoulos filmlerinde daha çok sonraki kuşakların öykü ve lanetlerini kalıp olarak kullanıyor, bu daha başlangıcıymış.

    not: bir sürü film müziğinden şu sıralar eleni karaindrou'nun the dust of time için yaptığı seeking parçası, benim aya irini konserinden beri hitim: seeking.

    ayrıca theo angelopoulos'nun evi yanmış, kül olmuş. nasıl etkilenmeden durayım. hem etkilenmeyip de ne olacak? nereye kadar kendi başına keka? içime oturdu ve oturmalıydı zaten. 27.7.2018 (bkz: nea makri/@ibisile)

    "bu arada, senin de ilgilendiğin konu olduğu için söz edeyim, küçük bir sinemada enfes bir yunan filmi yakalayıp seyrettim. the travelling players* adındaki bu üç saatten uzun süren film gezginci bir tiyatro aracılığıyla, yunanistan'ın üstünden geçen faşizm dalgası -alman işgali, iç savaş ve son askeri dönem- iç içe, birbirine girerek, bambaşka, zaman zaman akıl almaz biçimde sıkıcı, akıl almaz durgunlukta, ama akıl almaz güzel, iç buran ve neredeyse bütün bir tarihi, görüntülerle sergileyen bir biçimde anlatıyor. aklıma hep sen geldin, özellikle tarihle ilgili yazarlığın açısından. çok çarpacaktı film seni de, gerçi filmin sinema açısından eleştirilecek korkunç ilkellikleri var, hani bizim yılmaz'ın* çok daha iyi sinemacı olduğunu düşündürecek kadar, ama bütün içinde bakınca, filmdeki bütün ilkellikler, gereksiz uzatmalar, durgunluklar, hatta melodram havaları, sanki tam bilinçle yapılmış gibi. nitekim bu film bir yerlerde beş on ödül toplamış, yanılmıyorsam." sevgi soysal (attila ilhan'a mektup) (bkz: sevgi soysal yaşasaydı aşık olurdum)

    (bkz: o megalexandros/@ibisile)
    (bkz: o thiasos/@ibisile)
    (bkz: taxidi sta kythira/@ibisile)
  • angelopoulos, melankolik yapısından asla ödün vermese de ısrarla bütün söyleşilerinde sinemasındaki umuttan söz eder. “hiç kimsenin bir masala vinçler ve taş öğütücüler şeklinde canavarlar sokmaya ve açık bir sonun seyirciye vereceği az bir rahatlamayı elinden almaya hakkı yoktur.” gerçekten de örneğin puslu manzaralar’ın sonunda sisin arasından bir ağaç belirir, sonsuzluk ve bir gün’de ve ağlayan çayır’da bir gemi amerika’ya, yeni dünyaya doğru denize açılır, ulis’in bakışı’nda yönetmen gözyaşlarıyla yıkıntı bir sinema salonundadır ilk bakışı görmek üzere ve zamanın tozu’nda büyük baba ve çocuk el ele karlar arasında koşarlar, arkalarına aldıkları brandenburg kapısındaki at heykelleri gibi tıpkı.
hesabın var mı? giriş yap