• chuck palahniuk'un "ölüm pornosu" ismiyle türkçeye çevrilen kitabı.

    kitap adından dolayı olsa gerek insanların size bakışını değiştiriyor.

    kitabı aldım ve iş yerine götürdüm. birkaç sayfasını şöyle bir gözden geçirip masanın üzerine bıraktım.

    işverenim geldi.

    masaya oturdu.

    kitabı gördü.

    kapağı inceledi.

    bana baktı.

    kitabı ters çevirdi.

    bana baktı.

    arka kapağı inceledi.

    üstüne kasa defterini yerleştirdi. izole etti.

    bana baktı.

    kitabı aldı.

    aniden müşteri geldi.

    masaya yöneldi.

    işverenin elindeki kitabı gördü.

    kitaba baktı.

    işverene baktı.

    kitaba baktı.

    işverene b.k'a bakar gibi baktı.

    ne istediğini söylemeden, iyi günler demeden gitti.

    işveren bana baktı.

    kitabı çekmeceye attı.

    sessizlik.

    mutfağa gitti.

    aniden geri geldi:

    - kızım sen nasıl bir sapıksın yaa?

    sessizlik.

    evet bir kitap isminin oluşturduğu önyargı.
  • 8mm ve tesis gibi filmlerle popüler olan bir kavramdır snuff. bir filmin snuff sayılabilmesi için, içinde işkence dolu bir cinayet olması gerekmektedir. fakat bundan daha önemlisi bu film para kazanmak için çekilmelidir. sinema bir endüstridir. bu yüzden irakta öldürülen rehinelerin görüntüleri snuff türüne girmez, sinema meraklısı bir katilin cinayetini kaydetmesi snuff türüne girmez, evinizde öldürdüğünüz sokak köpeğini kameraya kaydedip, sonrada bunu izleyip karınızla sevişmeniz snuff film türüne girmez. snuff filmler arz talep dengesi için, birileri tarafından başka birileri için çekilir ve satılırlar.

    şimdi gelelim hepimizin merak ettiği soruya; "tüm bunlar gerçek mi?"

    şahsi kanaatim snuff film diye birşeyin olmadığı yönünde. bu sadece abartılmış bir şehir efsanesi* ve bizde hergün bu efsanenin yayılmasına katkıda bulunuyoruz. snuff'un sadece ne olduğunu bildiğim ama gerçek olup olmadığını bilmediğim günlerde; "abi, snuff diye birşey var, hatuna önce işkence ediyorlar, sonra tecavüz ediyorlar, sonrada öldürüyorlar, tüm bunlarıda kameraya çekiyorlar!!!" diye anlattığım çok olmuştur. ben hiç hayatımda snuff izledim mi ? hayır ! siz izlediniz mi ? hayır ! ee o zaman kim izledi kardeşim bu kadar filmi ?

    kabul edelim; snuff filmler popülaritelerini 8mm ve tesis gibi bu konuyu geniş kitlelere yayan filmlere borçludurlar. ama nasıl ki the ring filminde; "izleyen insanı 1 hafta içinde öldüren film" diye birşey yoksa snuff diye birşey de aslında yoktur. imho

    snuff filmlerin dikkatimi çeken bir özelliği; bunların ya rusyadan ya da çinden çıktığının iddia edilmesidir. niye amerika değilde bu ülkelerin adları ön plana çıkar peki ? bunda inandırıcılığı arttırma amacı var diye düşünüyorum. çünkü ruslar soğuk kanlı komünist katillerdir, çinlilerin ise en sevdikleri boş zaman uğraşı 5 yaşındaki kız çocuklarını avrupa ve amerikalılara pazarlamaktır. amerikalıların gözünden dünya böyle olunca bu tip filmlerin de o berbat ülkelerden çıktığını iddia etmek gayet kolaydır.

    tüm bu kulaktan kulağa yayılan şehir efsanesi dışında; snuff filmlerin gerçekliğine inananların sayısının bu kadar fazla olması, bunun porno karşıtı kuruluşlar tarafından bir koz olarak kullanılmasıdır. bu örgütler bilinçli olarak seks endüstrisinin ne hale geldiğini, tanrı yolundan ayrılmanın insanı ne hale soktuğunu kanıtlamak için snuff film mevzusunu ikide bir gündeme getirirler. evet, çocuk pornosu gibi pislikler bu dünyada vardır ama gün aşırı the hun'u ziyaret edenler arasında ölene henüz istatistiklerde rastlanmamıştır.

    google'de ufak bir araştırma ile okuduğum makalelerde, fbi'ın bu güne kadar snuff filmlerin gerçek olduğuna dair bir kanıt bulamadığı, birçok insanın bunları izlediğini iddia ettikleri, ama filmler incelendiğinde hepsinin kaliteli bir fake olduğu ısrarla belirtilmektedir. gel gör ki her bu tip makalenin altındaki okuyucu yorumu kısmında "hayır, yanılıyorsunuz, gerçekten var, ben izledim" tarzı mesajlara rastlanabilinir.

    sonuca gelirsek, bu uzun yazıyı burda bitirip, kesin bir karara varmak isterdim. evet , snuff diye birşey yoktur, yalandır, kolpadır, olduğunu aklından geçiren dombilidir,taocudur demek isterdim gidin kardeşim başımdan yatağınızda mışıl mışıl uyuyun demek isterdim ama diyemiyorum. biliyorum ki -benim gibi meraktan izlemek isteyenleri kastetmiyorum, burda kastettiğim bunu izleyip tatmin olacak sapıklar- bu boktan dünyada böyle birşeyi izlemeyi isteyecek sapıklardan 100milyon tane varsa, bunu çekmeyi kafasına koymuş 100bin sapık-katil adayı ve bunu gerçekten yapmış 1 kişi olma olasılığı gerçekten çok yüksektir. napoleon ne demiş : para para para
  • benim 13 yaşındaki kız kardeşim okudu, o günden beri dersaneyi kırıp kırıp orcilere gidiyor. :<
  • müstehcen olduğu gerekçesiyle toplatılma kararı alınan kitap. dahası, çevirmeni funda uncu karakola çağrılmış ve polis "bunu yazmaya utanmıyor musun?" diye sormuş. ben utandım sevgili polis memuru abi. ama senin adına utandım haberin olsun.
  • - bu kitabı niye yazdın?
    + ben yazmadım ki çevirmenim
    - sen manken misin? sen de buralara mı düştün?
    +?!!

    o kadıncağız bir yere düşmedi de, sizin bizi düşürdüğünüz seviyeye lanet olsun!

    tanım yapacak olursak, bülent arınç zihniyetinin kelepçe takmaya çalıştığı kitap.

    (bkz: yetmez ama evet)
  • amerikada yapildigi sanilan fakat polisin bir turlu bulamadigi, sonu kadinin bir $ekilde olumuyle biten porno filmler...
  • ülkede bir gıdım ışık kalmayacak yakında, bunun habercisi olmuş kitaptır. çevirmenin ifadesini almak, kitabı o yazmış gibi muamele etmek nedir ya, kaldı ki o yazmış olsun, suç mu böyle bir kitap yazmak? örümcek kafalı yobazlar ordusu, siktirin be.
  • olayın vehameti malum. neresinden tutarsanız tutun dökülüyor. tam akp tipi çağdaş zihniyet.

    şimdi böyle bir olay yaşanıyor. normal bir ülkede infial yaratması gerekirken, bizim fanatizm ile dolmuş beyni düşünmekten, algılamaktan, sorgulamaktan uzak insanımız şöyle yorumluyor internette;

    "çevirmen gerçekten reklamını iyi yapıyor. şimdi bir cok kişi kitabı merak etti." (milliyet.com.tr yorum kısmı)

    sonra halka salak deyince, aptal deyince zıplıyorsunuz yerinizde. bunun hakaret olarak algılanacak bir yanı yok. bu bir gerçek. buz gibi önümüzde duruyor. kontrol edilmesi, manipüle edilmesi kolay bir aptallık. çünkü düşünmüyor, sorgulamıyor. şu yorumu yazan adam'ın zerre kadar haberi yok 'kitap toplatmak nasıl bir zihniyettir?' diye. umurunda da değil zaten, umursamıyor. çünkü düşünmüyor. e zaten senin tependeki de bunu istiyor senden: "düşünme, itaat et".

    bu ülkede 80 senedir halkın bi' sikim yediği yok. hiç bir şeye etki ettiği yok. halen öyle. 60'larda, 70'lerde biraz uyanır gibi oldu hemen kestiler başını.

    demokrasi diye yutturuyorlar bunu bize. seni sömürsün, ezsin, geçsin sonra güzelce uyutup, kandırsın. oy verme günü geldiği zaman git oyunu kullan. bu sadece akp için değil, 80 senedir devamedegelen tüm iktidarlar için geçerli. işte sana türk tipi demokrasi.

    al işte sana bir kitap müstehcen bulunduğu için toplatılan, yetmeyip çevirmeni'ni dahi sorgulayan bir ülke. duble yol yapmak ile övünülünen, polisin hemen hergün birilerini öldürdüğü bir ülke. 30 senedir akan kanın durulmadığı bir ülke. 1 ton kömür'e kendini satmaya mecbur bırakılan halkın yaşadığı ülke.

    ama halk memnun. ama halk tepkisiz. ama halk. halk gerçekten aptal.
  • siddetin ovuldugu, tecavuzun cinayetin on sevismesi oldugu porno film..
    karsilayanlar kadar, boyle bir talebi yaratan tuketici guruhunu da aklim almiyor..
  • kamuflajlı isimle mi piyasaya çıksaymış napsaymış. mesela türkiye'de yayınlanacak bızır neşriyat bulunup sorun yaratabilecek kitaplar için devletin çakmayacağı bir yeraltı dili geliştirsek:
    kitabın tr'deki adı "ölüm pornosu" değil de "bahçeye aşık 600 çiçek ve dikim teknikleri" olsaydı kimse uyanmazdı mevzuyu.
    marquis de sade'nin "erdemle kırbaçlanan kadın" kitabının adı da "reis ve olta balıkçılığı" olabilirdi. "sodom'un 120 günü" de "bağ bozumu ve tekrardan yapımı" olaydı mesela.
    hem yeraltına inip, yaka bağır açık, ayağımızda lastik çizmelerle, kanalizasyonlarda çömelerek okuyalım. okuma kulubü oluşturalım, devlete söylemeyelim.
hesabın var mı? giriş yap