• ruh adamtutunamayanlar ile mukayese etmenin, en azından tutunamaynalar'ı okuyup ruh adam'ı okumayanlar için neler kaçırdıklarını farketmelerine yol açacaktır. bana göre hüseyin nihal atsız'ın bu romanı oğuz atay gibi kalemi ve düşünce gücü kuvvetli bir yazarı etkilemiştir. özellikle her iki romanın baş karakterlerinin selim olması ve selim'lerin halet-i ruhiyelerinin örtüşmesi dikkat çekici bir durumdur. bunun yanında dikkatimi çeken bir diğer öğe ise ruh adam'da güntülü karakterinin, tutunamayanlar'da ise günseli karakterinin varolmasıdır. yine ruh adam 'da selim pusat 'ın yargılandığı sahnenin benzerinin, tutunamaynlar'da olması dikkatimi çeken diğer bir noktadır. oğuz atay'ın selim'in ankara'daki evini tasvir ederken ya da kısa bir tükiye tarihi anlatırken (42.baskı 227. sayfada) nihal atsız'ın ankara'ya getirilişini ve onun gençlerin omuzları üzerinde taşındığının anlatması oğuz atay'ın hüseyin nihal atsız 'a duyduğu muhabbetin etkisinden olsa gerek.
  • ruh adam, kendi nefsi ile mücadele eden selim pusat'ın macerasını anlatır.
    kitabın başında bir masal anlatılır aslında bu masal selim pusat'ın macerasının özeti gibi gelmiştir bana.
    gerçekten önyargısız mutlaka okunmalı.. önyargısız diyorum çünkü atsızı sevmeyen insanlar var..
    yazarın kim olduğuna bakmaksızın okursanız kitabı çok seveceksiniz..

    bir erkek, "ızdırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun?" diye ağlıyor, bir kadın da buna "sus sus ben de ızdırap çekiyorum" diye cevap veriyordu. kitap bitince insanın kulaklarında çınlayarak kalan cümle..

    bu arada, selim pusat'ın mahkemeye çıkış sahnesi gerçekten çok etkileyicidir... sahne diyorum çünkü kitabı okurken aynı zamanda seyrediyordum.. kafamda canlanmıştı çok güzeldi..
  • türk ezoterizmi, isyan ahlakı. bir anti-parlamenteristin umutsuz huruç harekatı.
    mitoloji dersi, tarih sohbeti. uykusuz gecelerin şahdamar kan kardeşi.
    yuğ töreni, semboller geçidi. yahudi tanrısı’nın acıklı kaybedişi...
  • nihal atsız'ın tarih görüşünü, kaybeden bir subayın kişisel tarihiyle yoğurarak anlattığı roman. geri gelen mektup ve mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın gibi iki aşk şiirinin yoğunluğu selim pusat'ın ne denli derin bir aşk acısı çektiğini ve bu acıların düşünce yapısına nasıl yansıdığını çok iyi gösterir.
  • yakın zamanda okuyup bitirdiğim bir hüseyin nihal atsız romanı. ne zaman başladım, ne zaman bitirdim bunun ayrımını yapamayacak kadar uyuşturdu bilincimi. yazacak çok şey var, alıntı yapılacak çok yer var. yazılan şiirlerin üzerine bile sayfalarca övgü yazabilirim. herkesin bahsettiği “ön yargılarınızı bırakıp öyle okuyun.” klişesini söylemeyeceğim. çünkü ön yargı oluşturacak herhangi bir tema bulunmuyor kitapta, yargılanacak bir şey bulmak isteyen elbet bulur.

    okuduğum süre boyunca selim pusat oldum, selim pusat'ı yaşadım, selim pusat'ı eleştirdim, selim pusat'a hak verdim, selim pusat'a aşık oldum. sevginin tarifini bu denli kusursuz yapan, bu kadar hissettiren yazara hayranlığım bir değil, bin kat arttı. sayfalara her dönüşümde ben de o yeşil gözlerle karşılaştım ve “gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.”

    kitabın son 60 sayfasını okudum dersem kitaba hakaret etmiş olurum. çünkü kitabı sanki izledim. selim pusat'ın yargılanmasında herkesi tek tek görüp duydum. ruh hallerinin geçişlerini ayrıntısıyla gözlemledim. kitabın bitişinin üzerinden günler geçmesine rağmen hala doğru kelimeleri seçmekte güçlük çekiyorum. birkaç alıntı yapmak dışında fazlasını yazmaya cesaret edemiyorum şu an için;

    “râm ol bana, ruhun yeni bir âleme girsin...
    yazmış kaderin: aşkıma ömrümce esirsin!
    aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin:
    mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…”

    ve beni kıskandıran o şiirin en vurucu dizeleri;

    “vur şanlı silâhınla, gönül mülkü düzelsin;
    sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!”
  • "gözler ki birer parçasıdır sende ilahın
    gözler ki senin en katı zulmün ve silahın"
    ..
  • hüseyin nihal atsız’ın 1972 yılında yayınlanmış, selim pusat karakterinde kendisini gördüğümüz, sembolizm dahil birçok anlatım tekniğini barındırdığı romanıdır. karakter son derece gerici, kompleksi; öfkesinin, ümitsizliğinin, hayal kırıklığının acısını acımasızca kendinden ve diğer herkesten çıkaran biri zaten. bu konuyla alakalı şöyle bir değerlendirme de mevcut.

    “ahmet bican ercilasun’a göre selim pusat, atsız’dan başkası değildir.
    selim pusat takma adını kullanan atsız, kendi hayatını yazmıştır. atsız,
    ırkçılık-turancılık davasında 1,5 yıl hapis yatmıştır. 1949-1950 yılları
    dolayısıyla atsız’ın buhranlı yıllarıdır. selim pusat’ın çalıştığı yer ile atsız’ın
    süleymaniye kütüphanesi’ndeki çalışma yeri birbirine benzemektedir. eşi
    bedriye atsız erenköy kız lisesinde tarih öğretmenidir. ayşe pusat da erenköy
    kız lisesinde edebiyat öğretmeni olarak çalışır. o sıralarda evlerine gelen
    bedriye hanım’ın öğrencilerinden genç bir kıza âşık olmuştur. bu sebeple atsız
    kendisini suçlamakta, büyük bir günahkâr kabul etmektedir. bu romanı
    yazarak da kendisini cezalandırmış, ebediyen azap çekmeye mahkûm
    etmiştir” (çağlayan tan, 2019: 86).

    kitap son zamanlarda çok fazla karşıma çıktığı için okudum ve tekrar okuyacağımı düşünüyorum. psikolojik tahlilleri o kadar yıkıcı ve edebi değeri o kadar yüksek ki kitaptaki duyguların size geçmemesi imkansız, bu durum okurken zaman zaman zorluyor hatta. ayrıca beni nihal atsız şiirleriyle de tanıştırmış oldu bu roman. kitapta geçen şiirlerin hepsi kendisine ait. olay örgüsünü ve karakterlerin arasındaki bağlantıyı çözümlemenin verdiği keyif, kitabın geriliminin okuyucuya bu kadar net geçmesini sağlayan dil ve üslubuyla türk edebiyatının başarılı romanlarından biri.
  • romanın son on sayfasına kadar "bu muymuş türk milliyetçiliği" dedirten,ama o son on sayfada altın vuruşu yapan şahane roman... tanrının huzurunda tüm peygamberler eğilirken,kürşad,mete han gibi türk büyükleri yere diz vurur ve tanrıya meydan okur sen kimsin ki der gibi...sakıncalıdır...
  • mükemmel bir roman. benim gibi duygusuz birini duygulandırabilmiştir. kitaptan içimi acıtan bir paragrafı paylaşmak isterim.

    --- spoiler ---
    "pusat, arkadaşı için hiçbir tören yaptırmadı. para ile tuttuğu üç kişiye kendisi de katılarak onun tabutunu en yakın mezarlığa kadar bizzat götürdü. tabut kabre konduktan sonra üzerine küçük bir bayrakla bir kitap bıraktı. mezarın toprağını tek başına doldurduktan sonra baş ucuna bir tahta parçası dikti. bunun üzerinde ‘arkadaşım şeref’ kelimeleri yazılıydı…"

    --- spoiler ---

    "arkadaşım şeref" bu iki kelime yüreğime kazındı resmen...
  • aşk konusunda pek çok insanın hoşuna gitmeyecek de olsa, bazılarının doğru bulacağı şeyler içeren kitap. çevremdeki herkese okutmaya çalışıyorum, okuyan da çok beğeniyo. demek ki önyargıyı bırakıp bi yerden temin edip okumak lazım.
hesabın var mı? giriş yap