• osamanlı devleti ile rusya arasında cereyan eden bir savaştır. 1711 yılında prut nehri boylarında vuku bulmustur. baltacı mehmet pasa rusları tam kıskırtmısken meshur afet-i devran carice katerina baltacı'nın cadırına gelerek af dilemis yalvarmıs yakarmıs bunun üzerine baltacı da kusatmayı kaldırmıstır. hakkında en cok spekulasyon uretilen savastır desem yalan olmaz.
  • rusya, osmanli imparatorlugu'ndaki butun slav azinliklari kiskirtmak istemekte, balkanlar'da kendine yer edinmek icin butun gayreti gostermektedir.

    rus cari peter, moldavya ve eflak prensliklerini egemenligi altina almak istemekte ve bu ulkeleri kiskirtmaktadir. rusya'ya karsi isvec'in verdigi poltova savasinda yenilen isvec generali charles ise, careyi osmanli topraklarina siginmakta bulur.

    butun bu gelismelerin uzerine osmanli, rusya'ya bircok elci gonderir. ancak carles'in pesinden gelen rusya ordularinin, osmanli topraklarina girmeleri, osmanli'nin cok sert bir yanit vermesine neden olur. 1711 senesinde rusya'ya karsi savas acilir.

    baltaci mehmet pasa, ayni zamanda donemin vezir-i azam'i, 100.000 kisilik bir ordu ile eflak'a dogru yurur. bu sirada karadeniz uzerinden de donanmalarini yardima getirmeyi ihmal etmez.

    rus cari peter, moskova'da bulunan carice birinci katerina'ya, durumu bildiren bir mektup gonderir. isvec krali ve kirim hani ise, savasin gerekliligi uzerine baski yapmaktadirlar.
    boylece savas baslar. osmanli ordusu, pek de kisa sayilmayacak bir surede de olsa, tarihinin son zaferlerinden birkacini almayi basarir. ancak baltaci, yenicerilerine guvenmediginden dolayi ve yeni saldirilarin geleceginden korktugu icin 21 temmuz 1711 yilinda carice katerina'nin isteklerini kabul eder. bunun uzerine prut antlasmasi imzalanir.

    bu anlasmanin karsiliginda charles, isvec'e geri donebilecek, rusya ise buna karismayacaktir. azak kalesi ise osmanli'ya geri verilecektir. bunun karsiliginda rusya'nin istanbul'da bir elcisi bulunmayacaktir.

    hemen ardindan osmanli, mora adasi'nin tekrardan alinmasi yonunde girisimlerde bulunmaya baslar.
  • bu savaş sonrasında türk-rus ilişkileri bakımından; türk yumruğu altında moskof devri kapanmış, moskof yumruğu altında türk devri başlamıştır.
  • başlamadan evvel biten harplerden. (edit: harp değil savaş bu. aritslik yapmışım)

    aslında her şey, isveç kralı şarl'ın hiç beklenmedik bir şekilde ruslara karşı mağlup olması ve canını kurtarmak pahasına, maiyetiyle birlikte osmanlı devletine iltica etmesiyle birlikte başlar. rusya ilk etapta, kurnazlık dolu diplomatik talepleriyle şarl'a kucak açılmamasını, bir an evvel sınırdışı edilmesi gerektiğini dile getirirler. benzer taleplerin ardı arkası kesilmez. bu tür üstü kapalı söylemler sonuç vermeyince rusya bu sefer üslubunu sertleştirir. şarl'ın ülkeden çıkarılmasını aksi halde bu işin sonunun harbe kadar varacağını açıklar. diplomasi fukarası osmanlı acı gerçeği ve işin ehemmiyetini işte ancak bu son aşamada idrak eder. ama bu noktaya gelinene kadar, aslında savaş sebebi birçok hadisenin altına imza koymuştu ruslar. mesela osmanlı toprakları içinde güvende olduğunu düşünen ve sınıra yakın bir köye yerleştirilen yüzlerce isveç askeri, rusların gerçekleştirdiği ani bir baskınla paketlenip kaldırılmış idi. benzer sınır ihlalleri birçok defa tekerrür etti. ama tolstoy adındaki politik hokkabaz rus büyük elçisi başarılı bir şekilde osmanlı devletinin olası sert tepkilerini dizginlemesini biliyordu. ama artık rusların bu açık ultimatomlarından sonra, yapılacak fazla bir şey kalmamıştı. sancak-ı şerif törenle açıldı, ve 100000'in üzerindeki osmanlı ordusu süratle ilerlemeye başladı. savaş sahnelerine geçmeden evvel, osmanlı devletinin rusya ile süren mutedil ilişkilerin muhafazası adına elinden geleni yaptığını da belirtelim.

    evet, en son 100000 üzerindeki osmanlı kuvvetlerinin süratle sefere kalktığını söylemiştik. bu "sürat" tabirini rastgele kullanmıyorum. harbiden de ordunun büyüklüğünden ziyade ilerleme hızı, rus çarı petro'nun tüm planlarını alt üst etti. öncelikli hesap, rusların balkanlardan güneye inerek, sistematik olarak osmanlı tebaasına karşı kışkırtılan islav kesimi varlığıyla cesaretlendirip osmanlıya karşı ayaklandırmaktı. ikinci olarak ise ordusuna lojistik sağlamak adına yakınlarda bulunan zahire merkezi konumundaki üç-beş türk köyünü bir an evvel ele geçirmekti. gel gör ki, işte osmanlı ordusunun bu hızlı hareketi, petro'nun bu iki can alıcı planını da boşa çıkardı. osmanlı kuvvetleri hiç beklenmedik bir zamanda zahire merkezlerine girmiş bulunuyordu. ayaklanması öngörülen bölgelerde ise loyalty oranı, osmanlı ordusunun varmasıyla birlikte çoktan göt korkusuna %200 dolaylarına çıkmıştı. (bkz: medieval total war)

    bu durumda rus çarı petro'nun elinde oynayacağı fazlaca koz kalmıyordu. o da yapılması gerekeni yaptı ve gerisin geriye atını dehledi. zaten elindeki 45000 kişilik ordu da osmanlı kuvvetleri yanında nicelik olarak çok cılız kalıyordu (nitelik olarak mukayese etmek lazım ama elimde bir bilgi yok). neylersin ki bu geri çekilme hareketi de beklenmedik bir şekilde son buldu. kırım hanı ahmet giray geri dönüş yollarını tutmuştu. rus ordusunun tostunu yiyip, odasında beklemeye başlamasına ramak kalmıştı. tam bir bataklık konumundaki prut'ta sıkışıp kalması da olayın vehametini bir kat daha arttırıyordu. siperler kazıldı, ordugâh kuruldu.. ve artık düşman beklenmeye konuldu.

    şimdi buraya kadar anlatılanları basitleştirmek adına birkaç madde halinde özetlemenin büyük faydası olacağı kanaatindeyim. böylece neden daha başlamadan evvel ruslarca kaybedildiğini anlamak gayet mümkün olacaktır:

    1- rus ordusu nicelik olarak osmanlı kuvvetlerinin üçte biri kadardır.
    2- lojistik avantajı bariz bir şekilde osmanlının elindedir. rus askerleri kısa zaman sonra bitki kökü ve ağaç gövdelerindeki bir takım maddeleri kemirmeye tamah etmek zorunda kalacaklardır.
    3- rus çarı işin varacağı sonu kesirebilmektedir.
    "
    bu son maddeyi moskova'ya yazdığı bir mektuptan anlayabiliriz. bu yazıda petro, açık bir dille "allahın bir lütfu" olmazsa eğer büyük bir ihtimalle esir düşeceğini, bu durumda hiçbir şekilde emirlerinin yerine getirilmemesi gerektiğini, ancak kurtulup yurduna geri dönebilirse emirlerine yeniden riayet edilmesini istediğini belirtir. bu mektup aklımızın bir ucunda kalsın, olayın kırılma noktası yine burası olacaktır.

    savaşa dönersek eğer, taarruz eden tarafın türkler, müsabakayı kendi sahasında kabul edenlerin ise ruslar olacağı, rus askerlerinin önceden kazdığı siperlerden zaten belli. bütün koşulların osmanlının lehine olduğu bir durumda, artık tek yapılması gereken şey, kararlı ve sert bir saldırıyla birlikte düşmanı dize getirmekti. ama ruslar bu saldırılara karşı büyük bir direnç gösterdiler. düşmanlarına büyük zahiyat verdirdiler. ama ne olursa olsun bu gidişatın fazla uzun sürmeyeceği belliydi. zaten buna da gerek kalmadı, ruslar barış yapmak isteklerini osmanlı tarafına ilettiler. bununla beraber "mahir hüseyin ulaş allahına kadar savaş" diyenlerle diplomasi aracılığıyla geniş imtiyazlar koparılması gerektiğini savunanlar arasında önemli çekişmeler yaşandı. yine de iki taraf masaya oturdular.

    müzakereler sonrası karara bağlanan maddeler kısaca şunlardı; azak kalesi osmanlılara teslim edilecek, stratejik öneme sahip üç-dört rus kalesi boşaltılıp yıkılacak, rusya kırım hanlığına önceki gibi vergi verecek, lehistan'ın içişlerine karışılmayacak, tüccarlar dışında osmanlı toprakları içinde rus vatandaş dolanmayacak, ve bir de isveç kralı şarl ülkesine serbest bir şekilde dönebilecek.. aslında antlaşma maddeleri osmanlı devleti açısından oldukça büyük imtiyazlar içeriyordu içermesine ama, talepler çok zayıf ve tırt ifadelerle dile getirildiği için sonraları üst makamlarca çeşitli tepkiler gördü. hele ki rusya'nın da bu gevşek ifadelerden istifade edip, çoğu maddenin tatbikini sürekli olarak savsaklaması bu eleştirileri haklı gösterir.

    ama madalyonun bir de olmayan öteki yüzü var. o da baltacı'nın rus ordusunu imha etmesi ve moskova ellerine kadar ordusuyla birlikte ilerlemesi. birçok saray ileri geleni ve bu hadiseleri okuyan insanlarca denilir ki, baltacı yok pahasına maddelerle rusya'yı ele geçirme fırsatını tepti, bu hata nedeniyle osmanlı padişahı cihangirlik ünvanından oldu.

    yalan arkadaşım, kocaman bir yalan...

    ne moskova'ya ilerlemek kolay bir iştir, ne de cihangir olabilmek. kaldı ki, moskova'ya kadar varılsa bile bu sefer işgalcilerin karşısına bambaşka sorunlar çıkar. misal vermek gerekire napolyon'un ordusu moskova'yı zapt etmeyi başarmıştır ama hiçbir harpte bulunmadan yine de muhtelif sebeplerden ötürü eriyip gitmişti. büyük fransız komutana da yine gerisin geriye naşlamak düşmüştür. diğer taraftan zamanında rus orduları da yeşilköy'e kadar gelmeye muvaffak olmuşlardı. ama istanbul'a girmek yerine, osmanlıya ağır şartlarla bezenmiş bir antlaşma imzalatıp yurtlarına geri döndüler.

    yani demeye çalıştığım kolay bir şey değil öyle yüzlerce kilometre öteye ordu götürüp başkent zaptetmek. bakın, osmanlılar viyana'ya iki gittiler, bir daha iflah olmadılar.

    madalyonun olmayan öteki yüzünü incelemeyi sürdürelim. diyelim ki, 45000 kişilik rus ordusunun tamamı telef edildi. rus çarı da esir edildi. elinize ne geçecek bu durumda? hangi antlaşmayı imzalatabilirsiniz esir edilmiş bir imparatora. hem petro da mektup da ne demişti hatırlayalım; " esir düştüğüm vakit emirlerimin hiçbiri yerine getirilmesin, derhal yerime başka biri atansın..". diyeceksiniz ki isterse kabul etmesin, biz seke seke gelir, sike sike dediğimiz yaptırmasını biliriz. ne de olsa bir kere ordusunu hepten yok ettik adamın..

    yaw dur, bi sakin ol. neyi yok ediyorsun, adamın elinde bulunan adam sayısı 45000. kabul edersiniz ki çok büyük bir insan gücü değil bu. buradan da başka bir ordunun daha teşekkül edilebilme olasılığının yüksekliği sonucuna varabiliriz herhalde. onun için en mantıklı yol, müşkül durumdaki düşmanın bu durumundan en yüksek düzeyde faydayı sağlamaktır. bu da onu yok etmekle değil, diplomatik yollardan dayatılan antlaşma metinleri vasıtasıyla olur.

    hem çoğu defa küçük bir detay olarak görürüz ama, üç-beş kalenin yıkılıp, birinin de osmanlı tarafına teslim edilmesi öyle yabana atılacak bir madde değildir. bu kale muhasarası işi büzzük işidir, saldıran tarafa büyük zahiyat yaşatması şiddetle ve hiddetle muhtemeldir. bu yüzden hakkını teslim etmek lazım bu maddenin. araba araba gelen altınlar, ganimetler de çabası. haa dendiği gibi baltacı katerina'yı da sikmişse onu da koy bonus olarak. herhalde bir de üstlerine moskova'yı verecek değildi çar..

    aslında tüm bu tahrifat saray kulisçilerinin ve padişah dalkavuklarının yüzünden oluyor. demek ki, tarihte bir gerçekleştirenler var, bir de vıdı vıdı edip suyu bulandıranlar. önemli olan ilkin bunu anlayabilmek.
  • rus çarı 1. petro (bkz: deli petro) tuna'ya kadar inerek rumeli'deki hrıstiyan ahaliyi isyana teşvik ve çıkacak karışıklıktan istifade etmek üzere plan yapmıştı. buna göre boğdan'a girip prut nehri boyunca tuna kıyılarına inmeye başlayan rus ordusu hiç beklemediği bir anda türk kuvvetleriyle karşılaştı. bilhassa devlet giray han'in ustaca manevraları ve aynı zamanda osmanlı ordusunun prut nehrini köprüler kurarak geçmesiyle 20 temmuz 1711 günü bütün rus ordusu çar ile birlikte kuşatıldı. yeniçerilerin ilk hücumlari ruslar tarafından püskürtüldü ise de ertesi günü 400 kadar topla donatılmış olan ve gayet iyi bir mevzide bulunan osmanlı ordusu rus kuvvetlerini şiddetli bir kuşatma ve ateş altına aldı. rus ordusu 36.000 piyade ve 6.000 atlı ile 122 topa sahipti. türk ve kırım kuvvetleri 120.000 askerden ibaret olup iaşe bakımından da mükemmeldi. yani askeri üstünlük tamamen türklerde olup rusların muhasaradan kurtulması imkansızdı. sadrazam baltacı mehmed paşa yürüyüş emirleri yollamaya hazırlanırken rusların sulh için müracatta bulunduklarını öğrendi. sadrazam bu müracatı önceden kabul etmediyse de rusların azak ve diğer kaleleri vereceklerini öğrenince razı oldu ve mütareke emri verdi. rus çarı tarafından delege tayin edilen ve aslen yahudi olan peter safirov kısa zamanda osmanlı ümerasıyla anlaşma sağladı. devlet giray han ile demirbaş şarl'ın (bkz: demirbaş karl) türk ordugahındaki mümessilinin itirazlarına rağmen baltacı mehmed paşa ile safirov arasında antlaşma imzalandı ve petro ordusuyla birlikte serbest bırakıldı. imzalanan prut antlaşmasının en büyük kazancı azak kalesinin osmanlılara iadesi, özi boyundaki iki rus kalesinin yıkılması, lehistan'ın rus nüfuzundan kurtulmasıydı.

    rus ordusunun belki büsbütün imhası mümkün iken sadrazam ve ordu ümerası kağıt üzerindeki menfaatlere kapılarak bu firsatın kaçırılmasına sebep oldular. antlaşmadan sonra cereyan eden vakalar baltacı'nın iyi niyetinin ruslar tarafından istismar edildiğini göstermiştir. esasen imzalanan antlaşma her bakımdan osmanlılar için karlıydı. fakat sadrazam, cehaleti ve dirayetsizliği yüzünden antlaşma hükümlerinin ancak kağıt üzerinde kalmaya mahkum olduğunu anlayamamıştı.

    nihayetinde prut antlaşmasıyla 1. petro'nun karadeniz'e ve balkanlara inme yolundaki hayallerine bir darbe vurulup azak ve çevresinin geri alınması mümkün oldu. petro ise prut bataklığından ordusunu kurtararak isveç'e karşı kesin bir üstünlük elde etmişti. bu bakımdan prut antlaşması rus ordusunu mutlak bir felaketten kurtarırken rus diplomasisi için de bir zaferdi. nitekim ruslar bir taraftan baltık bölgesine ilerlerken öte taraftan kafkaslara, azerbaycan'a, iran'a ve hatta türkistan'a doğru yayılmış, anadolu doğrudan doğruya rus tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

    edit: imla
  • savaş sırasında osmanlı ordusunda bulunan tarihçi raşit isimli bir vakanüvisin anlattıklarına göre; bataklığa sıkıştırılan rus ordusuna, sayıca üstün osmanlı ordusu bir hücumda bulunmuş ancak ruslar osmanlıları geri püskürtmeyi başarmıştır. çünkü rus ordusu teknoloji olarak osmanlılardan çok üstündür. rus topları 2 km menzile sahip iken ve yivli toplarken, osmanlı topları 200-500 metre menzilli o döneme göre ilkel toplardır. raşit bu olaydan sonra aynen şöyle yazmıştır: "allah'a şükürler olsun ki hücum ikindi vaktinde gerçekleşti. ruslar bütün osmanlı ordusunu geri püskürttüklerini farketmediler. karanlıktan yararlanıp geri çekildik. eğer ruslar ordunun tamamını geri püsküttüklerini farketselerdi bir hücumla bizi yok edebilirlerdi." bu olaydan sonra baltacı mehmet paşa ordusunun gücünü görünce mecburen anlaşma yoluna gitmeyi kabul etmiştir.

    ancak malesef ki baltacı mehmet paşa iftiralara kurban gitmiştir. ama işin acıklı tarafı bu iftiralar baltacı paşa öldükten asırlar sonra atılmıştır. üstelik tarihçi raşit gibi bir vakanüvisin ifadelerine rağmen.

    edit: bu malum dedikodu aslında baltacı'nın ayağını kaydırıp yerine geçmek isteyen bazı devlet adamları tarafından ortaya atılmış. ancak divan'da raşit'in ifadeleri görüşülüp baltacı haklı bulunduğu için pek taraftar toplayamamıştır.
  • günümüzde moldova civarındaki prut nehri boylarında osmanlı ile rusya arasında cereyan etmiş ve osmanlı galibiyetinin ardından prut antlaşması ile sonuçlanmış savaşlardır.

    savaşın öncesindeki sürece bakacak olursak, büyük rusya idealinde olan çar i.petro, isveç'in baltık denizi'ndeki yayılışına rağmen, rusya'nın acil mali kaynak ihtiyaçları doğrultusunda güneye doğru genişleyerek akdeniz'e ulaşmak istiyordu. bunun için önce azak denizi sonra karadeniz ve boğazlar elde edilmeliydi.

    buradan hareket ile rusya, osmanlı içerisindeki ortodoks nüfusu kışkırtmaya başladı. bununla da yetinmeyip eflak ve boğdan prenslerini osmanlı'ya karşı cephe almak hususunda ikna etti. bu sırada rusya poltava savaşı'nda isveç'i yendi. canını zor kurtaran xii.karl * osmanlı'ya sığındı ve ruslar'a karşı iii.ahmed'i kışkırttı. bu gelişmeler ışığında sultan, 20 kasım 1710'da sofa köşkü'nde rusya'ya karşı savaş kararı aldı.

    osmanlı ordusunun başında, donanmanın da karadeniz'den desteğini alan baltacı mehmed paşa bulunurken, rus ordusu i.petro komutasında idi. baltacı, kırım hanlığı'nın da yardımları ile rus ordusunu prut nehri kıyısında bir kasabada ablukaya aldı. durumun vahametini gören petro, i.katerina aracılığıyla osmanlı'dan barış talep etti. yeniçerilerin huzursuz tavrına güvenemeyen baltacı barışı kabul etti.
  • günümüzde gerilen türk-rus ilişkileri bakımından ders alınması gereken savaş.
  • barış imzalamakla osmanlı tarihinin en büyük hatalarından birinin yapıldığı savaş. burada rusların çarı ele geçirilip orduları yok edilse veya teslim alınsaydı osmanlı devleti 19. yüzyılda rusların yıpratmalarıyla bu kadar zayıflamazdı.
  • bu konu ile ilgili akdes nimet kuratın kitabı en geniş ve en ayrıtılı eserdir. iki ciltlik kitapta konuyla ilgili osmanlı, rus ve batılı neredeyse bütün kaynaklar tarandığı gibi, sefere bizzat iştirak eden bir yazarın defterinden de faydalanılmıştır. bu kitaba göre durum şu şekildedir.

    osmanlı ordusu rus ordusunu fena halde kıstırmıştır. yalnız baltacı ordugahını tam kurmadan önce, öncü yeniçeri birlikleri disiplinsizce rus mevzilerine saldırıp püskürtülmüştür. ancak osmanlı ordusu sahaya tam olarak yerleşince kesin bir zafer kaçınılmaz gibidir. osmanlı ordusu topyekun saldırı başlatmadan önce ruslar anlaşma istemiş. baltacı da kabul etmiştir.

    kesin bir zafer elde edilemediği için anlaşma şartları çok hafif olmuştur. bu durumu ruslar bile itiraf etmiş, aslında çok daha fazla taviz koparılabileceğini kabul etmişlerdir. öte taraftan anlaşmanın uygulanması için neredeyse hiç bir garanti alınmamıştır. bu yüzden ruslar anlaşma şartlarını uygulamakta isteksiz olmuşlar. hatta ertesi yıl osmanlı yine ruslara savaş ilan edince kerhen uygulamışlardır.

    peki kurat'a göre niye böyle bir anlaşma imzalanmıştır. çünkü baltacı ve sözünü dinlediği kahyası kabiliyetsiz ve ahlaksız kişilerdi. anlaşmanın imzalanması için 7 araba dolusu altın, mücevher şeklinde rüşvet almışlardır. yani baltacı ve kahyası tam olarak satılmış kişilerdir.

    anlaşma ile ilgili ilginç bir detay başta osmanlı'nın önerdiği anlaşma metninde tüm rus toplarının osmanlı'ya verilmesi şartı koşulmuşken ruslar bu teklifi kabul etmemiş. anlaşma da bu şekliyle imzalanmıştır. teslim olan ordunun silahlarının olduğu gibi kalması aptalca bir durumdur. tabi osmanlı ordusunda bu rahatsızlık yaratmış. osman kahya bu durumu meşrulaştırmak için zaten 30 civarı küçük top var, almaya değmez diyerek eleştirileri bertaraf etmeye çalışmıştır. kurat'a göre osman kahya da rüşvetçi biri olup baltacı bu adamın sözünden çıkmazdı.

    kurat'a göre baltacı-katerina meselesi ise tamamen uydurmadır. hiç bir ciddi kaynakta böyle bir bilgi yoktur. bir araya bile gelmemişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap