• yanilmiyorsam epeydir olu bulunan, bu nedenle $ehit ibaresiyle anilmasinin daha dogru olacagini du$undugum $ahsiyet.
  • ismindeki gazi, savaşta yaralanan gazi anlamında değildir, islam'daki gaza hareketine olan üstün hizmetlerinden ötürü verilmiş bir ünvandır.

    halil inalcık'ın devlet-i aliyye isimli kitabında anlatıldığına göre, o dönem doğuda moğol istilası ve batıda bizans tehlikesinden ötürü türkmenlerde (ve diğer islam devletlerinde) gaza hareketi iyice güçlenmiştir (gaza hareketinin, sanırım tam olarak cihat sayılmasa da islam'ı korumak ve güçlendirmek için ömrü boyunca savaşa girmeye yakın bir anlamı var). uç beylerin de en ucunda olan osman bey, 1300'e gelmeden evvel en atılgan, cesur, başarılı bey oluşundan ötürü diğer gaza hareketi savunucuları arasında saygınlık kazanmıştır ve bizans elinde bulundan iznik'i kuşatmadan evvel o hat boyuna önemli bizans şehir ve kalelerini ele geçirmesi, moğol baskısından korkan diğer uc beyleri için cesaret verici olmuştur. bundan ötürü, o dönem türkmenler arasında saygın bir konuma sahip dervişlerden babai dergahının başında bulunan ede-bali, kendisine gazi ünvanını vererek islam aleminin koruyucusu ilan etmiştir. nitekim beyliğin fiili kuruluşu da bu döneme denk gelir ve 1302 olarak kabul edilir.
  • (bkz: osmangazi)
  • osman gazi han'ın yemini

    edeptir, izandır, güzel ahlâktır. mütevazı, kibirden uzak, hakkaniyetli bir yöneticide olması gerekendir. ibrettir...

    böyle bir adamın yoluna bir değil, bin tane baş olsa feda edersin.

    "dilerim, adaletten kayar, zulme ve dalalete meyledersem allah beni kahretsin!
    ve dilerim, ben bilerek/bilmeyerek saptığımda bana karşı gelmeyenleri dahi allah kahretsin!
    ve dilerim, benden ehli çıkınca ve ben yetmez düşünce, bu sancağı benden almayanlar benim vebalimi de çeksin."

    mütevazı yaşantısı ve bıraktığı miras ibrettir

    "ölüm hak, miras helal.
    osman gazi han'ın mirasını sayarım:
    - denizli bezinden sarıklık.
    - kını ve kabzası sade bir kılıç ve kalkan.
    - bir türkeş, bir mızrak, bir sırtlak teleke, bir sokman çizme.
    - sulak önünde konukları için beslediği küçük bir koyun sürüsü.
    - alaşehir dokumasından sancaklar.
    - yenisehir'de 8 yörük at.
    - akçesi, altını, gümüşü yok hiç yok!
    oğuz icin yaşadı, her şeyini oğuz'a verdi. oğuz'a ayrıca oğulları; orhan gazi ve alaaddin'i, torunları; murad ve süleyman'ı bıraktı. bu dünyadan bir gurbetçi, bir garip gibi geçti."

    asıl övünülmesi gerekenleri düşünün.
    idrak kuvveti dilerim.
  • ilk ve nadir osmanlı "beğ"lerinden biridir... padişah değildir! sade bir hayat sürmüş, prensiplerini hırs, şöhret ve para uğrunda terk etmemiştir. coğrafyasında her inanç ve düşünceden halkları güvene almak için cenk etmiş, genel olarak muvaffak olmuştur.

    benim en sevdiğim osmanlı sultanıdır... ki alaeddin, selçuklu'nun son zamanlarında ona beğliklerini "artık tümüyle senindir." diye vermiş, o da ede balı'dan berat almış ve sultan ünvanı almıştır.

    sultanlığı aldığında, bir beğ'in tebaasına nasıl davranması gerektiğine dair dursun fakı'nın hutbesine herkes, özellikle de günümüz idarecileri bakmalıdır!

    4 yılımı geçirdiğim bursa'da medfundur, oğlumun doğduğu ilçeye ismini vermiştir.

    demircidir, iyi at biner, ney üfler...

    allah gani gani rahmet etsin... her bursa'ya gidişimde türbesini ziyaret ederim.
  • osmanlı devletine ismini veren kişidir. kendisi 1284 yılında kulacayı alarak gaza faaliyetlerine başlamıştır. ardından ise 1304’te sakarya üzerine sefere gitmiştir. bu sefer sırasında osmaneli ve çadırlı tekfurları kendisine itaat etmişlerdir. osman, 1288’de karacahisarı ele geçirdi.
    osman, bilecik tekfuru ile arasını iyi tutmak istiyordu. çünkü aşireti, söğüt-domaniç arasından geçerken bilecik tekfurunun korumasına muhtaçtı. osman bu sebeple bilecik tekfuruna hediyeler de sunuyordu. ancak osman’ın arası inegöl tekfuruyla pek de iyi değildi. bir gün osman’ın aşireti inegöl tekfurunun tarım topraklarını çiğnediler, göç yollarından geçerken. bunun üzerine inegöl tekfuru osman’ın üzerine yürüdü ancak osman ile arası iyi olan bilecik tekfuru osman’ın aşireti bu tehlikeden korudu. osman, bu dönemde inegöl tekfuru ile mücadele halindeydi. rivayete göre bu dönemden sonra osman, tekfurlara karşı gaza faaliyetlerine hız kazandırdı.
    osman’ın gerçek anlamda ilk savaşı 1286’da karacahisar tekfuru ile domaniç’te yaptıkları savaştır. osman’ın kardeşi de burada hayatını kaybetmiştir. osman, karacahisar tekfurunun sarayını aldıktan sonra beylik merkezi yaptı. osmanlı adetlerine göre yeni alınan yere bir subaşı ve bir kadı tayin edilir daha sonra da oraya bir pazar yeri kurulurdu.
    osman bey, selçuklu sultanına haraç ödeyen yerel tekfurları 1288-99 yılları arasında tamamen ortadan kaldırdı. daha sonra da doğrudan bizans’a karşı gaza faaliyetlerine başladı.
    ertuğrul’un ölümü üzerine tahta kimin geçeceği yönünde tartışmalar oldu. osman ve amcası dündar arasında bir çekişme yaşansa da birçok insanın osman’ı desteklemesi üzerine dündar da osman’a biat etmiştir. dündar, osman’ın kethüdasıydı yani bir çeşit vezir gibi bir mevkiye sahipti.
    germiyan saldırıları osman’ı bölge tekfurlarıyla uzlaşmak zorunda bıraktı. osman ve dündar, bilecik tekfuruna baş kaldıran köprühisar tekfurunu itaat altına aldılar. 1299 yılında dündar ile osman arasında bir görüş ayrılığı belirdi. dündar, bilecik tekfuru ile aralarındaki ilişkiyi korumaktan yanayken osman ise bu görüşe çok sert çıkarak amcası dündar’ı okla vurarak öldürdü. bu tarihten sonra osman, beyliğin merkezini karacahisar’dan bilecik’e taşıdı.
    osman, 1302’de iznik’i kuşattı ve koyunhisar savaşını kazandı. bu savaş ona hanedan kurucusu bir bey unvanını kazandırdı. dolayısıyla 1302 osmanlı devleti’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir. koyunhisar’dan sonra bölgedeki adranos, bidnos, kestel ve kite tekfurları birlik olarak 1303’te osman’a saldırdılar. osman, düşman ordusunu koyunhisar’da karşıladı ve savaşa savaşa dimbos’a kadar çekildi. osman, bu savaştan zaferle ayrıldı. bu savaşın ardından bursa ovası ve uludağ, türkmen yerleşmesine açıldı. osman’a leblebicihisar, lefke ve çadırlı tekfurları da biatlarını bildirdiler. osman, gevye’ye giderek boş bulduğu hisarı aldı.
    osman’ın 1304 sakarya seferi, bizans’ta panik havası yaratmıştır. iznik şehrinin etrafı çevrilerek dışarı ile ilişkisi kesilmiştir. bu sayede içeride kıtlık başlamıştır. uzun süren bir kuşatmadan sonra 1331’de orhan tarafından iznik ele geçirilmiştir.

    (bkz: copy paste değil alın teri)
  • osmanlı beyliği’nin ortaya çıkışı ve bu beyliğin devlete dönüşmesinin temellerini moğol istilası ve bundan önce meydana gelen türklerin maveraünnehir, horasan ve harezm havzasındaki faaliyetlerine kadar götürebiliriz. 1040 dandanakan* mücadelesi ile başlayan süreç sonrası kurulan türk devletlerinin egemen olduğu sahalarda türk kültürü gelişme kaydettiği gibi bu alanlara birçok türk boyu gelip yerleşmiştir. akabinde başlayan moğol istilası sonrası moğolların önünden kaçanlar için bu devletlerin egemen oldukları sahalar güvenli bir yaylak ve kışlak haline gelmiştir. işte osmanlı beyliği’ni ortaya çıkaranlarda böyle bir ortamda yetişmişler ve anadolu’ya sığınmışlardır. bilhassa 1230 yılından sonra moğol baskısı artmış ve binlerle ifade edebileceğimiz türkmen grup anadolu’ya gelmiştir. o dönemde anadolu’nun hâkimi konumunda bulunan anadolu selçuklu devleti gelen bu türkmenleri düzenli bir şekilde uç bölgelerine yerleştirmiştir. bu yerleşmenin bir neticesi bizans’tan fethedilen bu uç bölgelerinde yeni beylikler ortaya çıkmıştır. işte osmanlı beyliği de bu beyliklerden bir tanesidir.
    görsel

    1260-1310 döneminde de bizans egemenliğinden boşalan sahil şeridini türkmen deniz beyleri doldurmuştur. selçuklu türkleri ile birlikte sınır boylarındaki türkmen beylerinin elde ettiği başarılar, maveraünnehir, horasan ve harezm havzasından anadolu’ya akın eden türkmenler için bu bölgeleri güvenli hale getirmiştir. hemen bu süreçte ve öncesinde başlayan moğol istilası, anadolu’ya türkmen akınlarını hızlandırmıştır. tarihçiler üzerinde uzlaşmamış olsalar da, osmanlı beyliği’nin kurucularının anadolu’ya akın eden bu grup içerisinde olma ihtimali tarihi bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır.

    tarihçi josef marquart, osmanlı beyliği’nin kurucularının moğol olduğu tezini savunmaktadır. fuat köprülü’ye göre bu doğru değildir; moğol boyu olan “kay”lar* ile oğuz boyu olan “kayı”ları karıştırmıştır*. nicolae jorga’da, osman bey’in kökenini moğol kabilelerine dayamak için izahatlar yapar. köprülü ise hem marquart hem de jorga’nın görüşlerine katılmaz. tüm bu tartışmalara baktığımız zaman beyliğin kurucusunun isminin gerek islami ve gerekse hristiyan kaynaklarında farklı şekillerde yer almış olması, osmanlı beyliği’nin ortaya çıkışı gibi kurucusunun kimliği ve kökeni üzerinde de tartışmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur. osman bey’in babası ertuğrul bey’in ve onun babasının, osman bey’in kardeşlerinin ve yakın akrabalarının türkçe isimler kullanmasına rağmen beyliğin kurucusu kabul edilen osman bey’in müslüman bir ad almış olması üzerinde dikkatle durulan bir konu olmuştur. bu konu da taihçi adnan erzi ve fransız türkolog joseph de guignes, arap kaynaklarında devletin kurucusunun isminin ataman ve taman/toman şeklinde geçtiğini ve bunun osman ile karıştırıldığını ileri sürmektedirler. alman türkolog ve tarihçi wilhelm friedrich carl giese ve alman tarihçi franz babinger, osman’ın diğer adının ataman olabileceğinin üzerinde duran araştırmacılar arasındadır.
    kayı emiri ya da bey olarak osman gazi, minyatür: görsel

    beyliğin kurucusu osman gazi’ni dedesi gündüz alp veya süleyman şah, onun oğlu ertuğrul gazi ve onun oğlu osman gazi hakkında kaynaklar çok kıttır. bunun yanında osmanoğulları’nın oğuzların hangi boyuna mensubiyeti de tartışmalıdır. osmanoğulları’nın kayı boyuna mensup olmaları daha sonrada bir meşruiyet aracı olarak kullanılırsa kullanılsın, beyliğin kurucuları daha anadolu’ya girmeden önce müslüman olmuşlardır. ancak değerli tarihçimiz halil inalcık hoca şöyle der: “osman gazi’nin kayı boyundan bir oymağın başı olduğunu biliyoruz. gazâ hareketine katıldı ve gaza başarıları sonunda bir beylik kurdu. kendisi ve osmanlı hanedanı, büyük oğuzhan neslinden gelen kayı boyuna mensupturlar.”

    gazâ, dar anlamda düşmanla savaşma seklinde tarif edilen bir kelimedir. osmanlı beyliği’nin ortaya çıktığı 13. yy.ın sonları ve 14. yy.ın başlarında anadolu uç boylarında yaşanan çatışmalarda, türkmen beylikleri ve toplulukları arasında çok defa motivasyon hem de meşruiyet unsuru olarak kullanılmıştır. islamiyet’i yaymak, müslümanların yönetimindeki toprakları, nüfus alanını genişletmek için akınlara katılmak ve “cengetmek” anlamını kazanmıştır.

    osman gazi’nin kesin olmamakla birlikte 1258’de dünyaya geldiği tahmin ediliyor. babası ertuğrul bey’dir, annesinin hayma ana olduğu rivayet edilir. türkçe kaynaklarda osmancık, kara osman, osman gazi, osman-ı evvel, yabancı kaynaklarda ottoman adıyla geçer. babası ertuğrul gazi’nin 1299 yılında vefatı sonrası, beyliğin başına geçer.
    osman bey’in, paolo veronese tarafından 16. yüzyıl tasviri: görsel

    1291 yılında osman gazi’nin karacahisar’ı fethetmesi önemli bir tarihî başlangıçtır. osmanlı tarihinin ilk en önemli kaynaklarından olan âşık paşazade* ve osmanlı tarihçi neşrî*, karacahisar’da görülen bu değişimi yansıtır. burada osmanlı beyliği’nin ilk kurumlarını görüyoruz. osman bey’in oğlu orhan bey’in karacahisar sancak beyi olması, kardeşi gündüz alp’in eskişehir subaşısı olarak kaydedilmesi buna örnektir. selçuklu sultanı’nın osman bey’e bu fetihten sonra müstakil beylik vermesi ve dursun fakı’nın* ilk kadı olarak anılması devletleşme öncesi osmanlı beyliği’nin karacahisar merkezinde kurulduğunu gösterir. ayrıca burada oluşturulan pazar yeri kütahya’dan (bkz: germiyan) bilecik’e kadar tüm yöreye hizmet veren canlı bir ticari alandı. böylece bölgedeki türkmen potansiyelinin katkısı ile eskişehir yöresi canlı bir üretim ve ticaret merkezi hâline gelmiştir. karacahisar’ın fethinden sonra osman gazi “bey” sıfatını kullanmaya başlar. bu selçuklularda bağımsızlığın ilk işaretiydi. bir iddiaya göre karacahisar fethinden sonra osman gazi’ye “sancak beyi” unvanını veren selçuklu sultanı’dır.

    osman gazi, ihtiyatlı bir şekilde bitinya havzasında fetihlerine devam eder. 1299’da bilecik, yarhisar, inegöl ve yenişehir tekfurluklarını ele geçirir.

    bitinya: bugün iznik eski adı ile nikea şehri başkenti olan ve sınırları da bursa, sakarya, istanbul ve izmit körfezi olan alandır. bitinya bölgesinde bugünkü kastamonu, zonguldak ve bolu’da yer almıştır.

    halil inalcık: “karacahisar demek ki osman’ın ilk payitahtıdır. buranın fethinden sonra, ikinci merhale bilecik’in fethidir. bilecik ve etrafındaki yenişehir, yarhisar kaleleri fethedildi. bu, günümüzde çok önemli bir başarı olarak gösterilir. bilecik tekfuru da selçuklu sultanına bağlı olduğu için, yine birtakım komplolar söz konusu. tekfur, osman gazi’nin canına kastetmiş, onun için de osman gazi onu öldürtmüş. bu dört hisarı fethettikten sonra, bizans hududuna gelmiş. bizans hududunda bir uç tesis ediyor. bu uç, eski bizans şehri olan yenişehir’dir. türkler genellikle bir hıristiyan şehri fethettikleri zaman orada yerleşmezler, karşısında bir yeni şehir kurarlar. teselya’daki yenişehir gibi. burada bir yenişehir kurdu; burası bir uç bölgesiydi. fakat osman ailesini bilecik’te bıraktı. kendisi buradan bitinya’nın iki büyük bizans şehrine doğrudan doğruya hücuma başladı. dikkat edin, aynı tarihlerde güneyde aydınoğulları da ayasolug’u (selçuk) almışlar. böyle bir genel hücum var. o sıralarda anadolu da büyük karmaşa içindeydi. ilhanlı kumandanı sülemiş’in isyanları var.”

    osman gazi 1300 tarihine doğru eskişehir’den iznik’e ve bursa ovasına kadar olan bölgede oldukça kuvvetli bir beylik kurmayı başarır. bundan sonraki hedefi, bir dönem anadolu selçuklu devleti’nin de başkenti olan ve bizans’ın ikinci payitahtı iznik’tir. burası aynı zamanda, kilisenin konsüllerin toplandığı en önemli merkezdir. osman gazi onu abluka altına alır; iki kule yapar. bunlardan biri draz ali kulesidir. bugün iznik’e giderseniz, şehrin 3–4 km. dışında bir draz ali köyü bulursunuz.
    bursa’ya da aynı şekilde birisi dağ başında yukarıda, diğeri de kükürtlü’de olmak üzere iki kule yapar. bu bütün batı anadolu’daki büyük şehirleri düşürmek için kullandığı bir taktiktir. iznik’i 1301’de kuşatır ama alamaz.

    iznik muhasarası istanbul’u telaşa düşürür. iznikliler yardıma gelinmezse teslim olacaklardı. bu konu bizans tarihçisi georgios pachymeres’in eserinde de vardır. fakat bizim aşıkpaşazade tarihi’nde bu bilgi bulunmaz; şehir alınamadığı için âşıkpaşazâde bunu önemli görmemiş olabilir. avusturyalı tarihçi joseph von hammer’in kitabında ise iki üç sayfa iznik muhasara’sı ve yalakova muharebesi hakkında tafsilat bulunur. bu açıklama, bizans tarihçisi georgios pachymeres’le aynıdır.

    iznik’in yardımına koşmak için bizans imparatoru ıı. andronikos, bölgeye muzolon kumandasında iki bin kişilik bir kuvvet gönderir. sahilde, hersek-dilinde meşhur bapheus (koyunhisar) muharebesi* olur. savaşta osman’a yardım etmek için anadolu’dan yardımcı kuvvetler gelir. bizans imparatoru tarafından gönderilen, o zamana kadar ki en ciddi ordu karşısında bafeus (koyunhisar) savaşını kazanır. bir imparatorluk ordusuna karşı kazanılmış ilk zafer osman bey’i türkmenlerin ve bizanslıların saygı duyduğu karizmatik bir bey haline getirir. halil inalcık, rivayete dayalı 1299 yerine, koyunhisar zaferi’nin kazanıldığı 27 temmuz 1301’i osmanlı devletinin asıl kuruluş tarihi olarak kabul eder.

    pachymeres, bizans ordusunun bu savaşta yenilgiye uğramasının nedenini, ordu içinde bulunan alanlar ile yerli askerlerin anlaşamamasına bağlar. pachymeres “27 temmuz 1302. osman bu orduyu denize döküyor. büyük osman bir kahraman artık. onun şöhreti bundan sonra paflagonya’ya (kastamonu yöresi) kadar yayıldı ve her taraftan onun ayağına gelmeye başladılar.”

    bizans’a karşı kazandığı koyunhisar zaferi sonrası bölgede egemen bir güç olarak ben de varım der. bu arada osman bey, bizans aleyhine genişlemeyi sürdürürken, bizans tekfurları arasındaki mücadelelerden de yararlanır. bizans tekfurlarından mihail ile bir ittifak antlaşması yapar ve işbirliğine girişir. osman gazi karaca hisar’ın fethinden sonra kardeşi gündüz alp’e fetih politikası konusundaki görüşlerini sorduğu zaman; gündüz alp “civarımızdaki illeri vuralım, bozalım” diye cevap verdi. bunun üzerine osman gazi bunun yeni kurulmakta olan devlet için yanlış bir politika olduğunu ifade ederek; böyle bir politika takip edilirse karaca hisar’ı imar edemeyeceklerini söyler. osman gazi kardeşi gündüz alp’e “komşularımız ile iyi geçinelim, dostluk edelim ki beyliğimiz bölgede tutunabilsin” demiştir. kardeşinin yağma fikri ile birlikte germiyan tarafından gelen yağma akınlarına karşı hristiyanları koruma görevini üstlenmiştir. osman bey’in kuruluşta uyguladığı bu istimâlet politikası (özellikle gayri müslim tebaayı gözetme, onlara karşı hoşgörülü davranma) daha sonraki dönemde de devam etmiş ve osmanlının yayılması ile birlikte genişlediği yerlerde kalıcı olmasını da sağlamıştır.

    osman gazi’nin ilki 1304’te ikincisi 1305’te yaptığı sakarya seferi bulur. osman gazi, geyve, lefke ve mekece’ti fetheder amacı iznik’i doğudan ve kuzeyden tecrit etmektir aslında. ikinci sefere kendisi gitmez orhan’ı kumandanlarla gönderiyor. ilk osmanlı tarih yazarı yahşi fakih, osman gazi silah arkadaşları köse mihal, akça koca’yı orhan bey ile yollar diye yazar; çünkü o zaman gençtir. bu iki sefer iznik’in esas hedefi olduğunu gösterir.
    osman bey’i tasvir eden bir osmanlı minyatürü, 1563: görsel

    osman gazi, şeyh edebali’nin kızı rabia bala hatun ve molla ömer hattab bin ebu’l-kasım’ın kızı malhun hatun ile evlenir ve bu evliliklerinden orhan bey, alaüddin ali paşa, hamid bey, savcı bey, pazarlu bey, melik bey (arslan murad) ve çoban bey isimlerindeki oğullarıyla, fatma hatun adında bir kızı dünyaya gelir. bu çocuklardan pek çok torunu olduğu anlaşılan osman bey’in bu torunlarının xv. yüzyılın ikinci yarısı ve hatta xvı. yüzyılın ilk yarısına kadar varlıklarını korudukları kesindir.

    osman gazi, çevresindeki gazi bey’lerle, alp’lerle, ahilerle fevkalade üst düzeyde, çok yararlı beraberliklere imza atmıştır. akçakoca, gündüz alp, saltuk alp, turgut alp, aykut alp, hasan alp, samsa çavuş, abdurrahman gazi, akbaş mahmud alp, kara-oğlan, kara mürsel aynı hedef ve istikamette birleştiği seçkin kişilerden bazılarıdır. insanı hisleri yüksek, heyecanlı ve atak bir halet–i ruhiyeye sahip olan alp’ler (gaziler) her zaman mazlumun, haklının ve doğrunun yanında yer almışlardı. aynı şekilde derviş gazi anlayışına sahip ahilerin desteği de, osmanlı siyası mevcudiyetinin kökleşmesinde ve yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.

    osman gazi, dönemin önemli şahsiyetlerinden biri aynı zamanda bir ahi olan kayınpederi şeyh edebali’den fütüvvet şalvarını giymiştir. oğlu orhan gazi ve torunu sultan ı. murad’da ahidir. özetle, osman gazi’nin çevresinde, başta kayınpederi şeyh edebali olmak üzere birçok ahi liderinin yer alması, bazı menakıpnamelerde bu konunun ele alınması ahilerin osmanlı devleti’nin kuruluşundaki etkisini göstermesi bakımından yeterlidir.

    ahilik: esnaf, sanatkâr ve üretici birlikleri ile bu birliklerin uyguladıkları ahlâkî, siyasî, iktisadî, felsefî duygu ve prensipler anlamına gelir. ahilik, sadece bir esnaf teşkilâtlanması değil, türk milleti’nin kültürel kodlarında var olan alplik- yiğitlik, teşkilâtçılık ve dayanışmacılık özellikleri ile islâm/ fütüvvet ahlâkını yoğurarak, insanlığa sunduğu bir hayat nizamıdır

    alp ismi türkçe’de ”kahraman, cesur, yiğit” gibi anlamlara gelen kişi adı, sıfat veya unvandır. gazi ise gaza eden yani allah’ın rızası için ve din uğruna savaşan kişilere kullanılan sıfat veya unvandır.
    osman ve orhan gazi türbesi: görsel

    bizans imparatoru daha sonra istanbul’dan büyük bir orduyla osman gazi’ye karşı savaşmak için yola çıkar. gebze önünde palekanon kalesi’ne kadar gelir*. bizans ordusu yavaş yavaş ilerlerken, osman gazi vefat eder, sonra oğlu orhan gazi yönetimi devralır. eylül 1323’de düzenlenmiş asporça hatun vakfiyesine göre, o tarihte osman gazi hayatta idi. orhan’ın beyliğe geliş tarihi mart 1324. o halde, osman’ın ölümü bu iki tarih arasında olmalıdır.

    bursa’ya bey olan orhan gazi, 1329 mayısı’nın sonlarında ordularıyla gelip gebze tepelerini işgal eder. yapılan savaşta orhan, bizans imparatorunu yener; imparator gemiyle kaçar. bu olay istanbul’un fethi kadar önemli bir savaştır. bu savaştan sonra, iznik teslim olur (1331).

    osman gazi’nin türbesi bursa’da, sur içinde tophane semtindedir. ilk dönem osmanlı tarihçileri onun orta boylu, esmer tenli, yuvarlak çehreli, kara kaşlı, kara gözlü olduğunu, bu yüzden de kendisine kara osman diye isim takıldığını, iyi ata bindiğini aynı zamanda iyi bir silahşor olduğunu kaydederler.

    osmanlı’nın ilk bilim tarihçisi ve ansiklopedi yazarı taşköprülüzade ahmed efendi, “tarih-i saf-tuhfetü ‘1-ahbab” adlı kitabında belirtildiğine göre: “osman gazi gayet salih, dindar, cesur ve yiğitti, devlet işlerinde azimli ve kararlıydı. şahsi hayatında ise mütevazi ve yumuşak huylu idi. hile, bilmezdi, geçimini kendi koyunlarıyla sağlardı. belirtildiğine göre iaşesi için beytülmalden (devlet hazinesinden) bir şey almazdı. edeb ve haya sahibi idi. yazarın diliyle, “müddet-i ömürlerinde haram libas giymeyüp, haram kaptan yemek yememişi erdi.” kerem ve ata sahibi idi, fukarayı güldürür, yetimleri giydirirdi. cömertliğinden, öldüğünde ne altını, ne gümüşü kaldı. bir iki at, birkaç kılıç ve zırh kaldı. yönetimi altındakileri adalet ve insana mamur etti. doğru adamdı, herkesle doğruluk ederdi, adalete çok önem verirdi.”

    nakledildiğine göre eskişehir hamam yöresinde, çevredeki gayrimüslimler de alışveriş yapmak üzere geldiği pazar kurdurmuştu. bilecik’ten gelen gayri müslimlerin testilerine el koyan germiyan’lılar, bedelini ödemeyince, onlar da maruz kaldıkları haksızlığı osman gazi’ye iletmişlerdi. osman gazi derhal harekete geçer, gemliyanlı’yı yakalatıp huzuruna getirtip, sorguya çeker, cezalandırır, gayrimüslim pazarcının hakkını verir. osman gazi pazar esnafı arasında öyle bir nizam yerleştirmişti ki, aşıkpaşazade’nin ifadesiyle “gayet eyu yasak itmiş” idi. bilecik civarındaki gayrimüslim kadınları bile güven içinde eskişehir pazarına giderdi.

    osmanlı imparatorluğu’nun kuruluşunu anlatan romanları sıralarsak: feridun fazıl tülbentçi tarafından 1949 yılında kaleme alınan “osmanoğulları”, kemal tahir tarafından 1967 yılında kaleme alınan “devlet ana”, cavit ersen tarafından 1972 yılında kaleme alınan “osman gazi”, tarık buğra tarafından 1973 yılında kaleme alınan “osmancık”, mustafa necati sepetçioğlu tarafından 1973 yılında kaleme alınan “konak” ve 1974 yılında kaleme alınan “çatı”, bekir büyükarkın tarafından 1979 yılında kaleme alınan “kutlu dağ” ve yavuz bahadıroğlu tarafından 1981 yılında kaleme alınan “turgut alp” adlı romanlardır.

    bu romanların başlıca ortaklığı osmanlı devleti’nin kuruluş sürecini konu almalarıdır. ayrıca romanlarda bu dönemde etkili olmuş kişilerin ayrıntılı şekilde aktarıldığı, dönemin siyasi ve askeri vakalarının geçtiği mekanların önemli görülen özellikleri ile tasvir edildiği, tarihlerin çoğu zaman işaretlendiği görülmüştür. bu eserlerde ertuğrul bey’in söğüt bölgesine yerleşmesi, osman bey’in bey olması ve bu süreçte yaptığı siyasi ve askeri faaliyetler, osman bey’in ve yanındakilerin aşk ve evlilik ilişkileri, dönemin siyasi politikaları çevresinde tekfurlar, sancak beyleri, imparatorlar ve sultanların ilişkileri incelenmiştir.

    kaynaklar:
    halil inalcık'ın osmanlı devleti'nin kuruluşunu aydınlatan bilimsel araştırmaları

    moğol devleti ve osmanlı devleti'nin kuruluşlarında liderliğin önemi

    osmanlı beyliği'nin kurucusu osman beg - halil inalcık

    osman gazi'nin kimliği meselesi - vedat turgut

    osman gazi ve orhan gazi'nin şahsiyeti - hüseyin algül - ntv yayınları

    ana kaynak - leblebitozu tarih
  • (bkz: sultan osman)
  • ölmüştür, allah rahmet eylesin.
  • nüfus kağıdını bulan yazarlardan gerçek adını öğrendiğimiz tarihi şahsiyet.
    bize de gösterir misiniz şu belgeyi?
hesabın var mı? giriş yap