• "beni bulamazsan / eşyalarımı bulacaksın / parmak izlerimiz değecek birbirlerine."

    (~ m.ö. 1000, bir likya şiiri.)
  • sanılanın aksine likyalılar m.ö. 3000'li yıllarda şimdiki likyanın kuzeyine yerleşmişlerdir, heredot onların yunan olduğundan bahseder lakin o dönemlerde başka tarihçi olmadığı için heredotun fazlacana götünden uydurması sebebiyle bu açıklanamamıştır. bazı arkeologlar tarihin babası heredot'un bilinçli olarak tam tersini söylediğini bilir ve bundan kıllanıp tam zıt yöne baktıklarında doğru sonucu görürler.. işte tam da bu sebeple yunan değillerdir. zaten bir kaç yüz yıl içinde kendilerine has özgürlüklerine bağlı olan bu kavim hititlerde lukka ismiyle geçer..

    ilk dönemlerinde (m.ö. 1300-500) kendilerine trimmili diyen bu kavim hiç bir zaman yayılmacı bir politika izlemez..çünkü zaten herşey ellerinin altındadır..toprak, hayvan ekin besin deniz kum güneş, kızlar, şarap, disko oroyin kokkoyin vs vs..

    kafalarına göre yaşayan likyalılar hititlerlerle askeri anlaşmaya varıp hititlerin saaşlarında paralı asker olarak katılırlar, tarih sahnesine ilk kadeşte çıktıklarını görürüz. aynı zamanda truva şehrine de sarpedon ve glaukos komutanları ile yardıma giden likyalılar hititlerle maddi, truvalılarla gönülden bir bağlılık kurarlar..truva'dan para almazlar. çünkü truvanın parası likya'da geçmez (bkz: senin paran burada geçmez)

    mö 500'lü yıllarda bir savaşlarını pers hükümranlığı altındaki xhantos'lulara karşı yaparlar..ve pers ordularına karşı hiçbir şansları olmamasına rağmen delice savaşırlar, burda çok güzel bir ayrıntı vardır..savaşa giden binlerce likyalı asker ailesini geride bırakmıştır haliyle..savaşta yenileceklerini anlayarak geri dönerler ve aileleriyle son kez görüşüp eşlerini ve çocuklarını öldürürler.. sonra cesetlerini ve tüm şehri yakarlar, ve tekrar savaşa dönerler, bir teki bile sağ kalmayıncaya dek.
    bir başka inanışa göre ise şehri yaktıktan sonra bizim troy filminde achilles abimizin insan azmanı dayıya zıplayıp bıçağı soktuğu yerden kısa kılıçlarını direk kalplerine sokarak kendileri de intihar ederler

    şehri o dönemde yaylaya çıktığı tahmin edilen xanthoslu 300 kadar kişi tekrar kurar..

    diğer küçük yerleşimlerde sağ kalan likyalılar, pers boyunduruğunda pek mutlu olmasalar da, iyi ilişkiler içerisindelerdir..persler likyalılardan vergi almaz çünkü persler helenlere ne zaman cenk etse likyalılar 'dur yiğidim, bende geliyom' deyip yardıma koşarlar.

    ama bu dönem fazla sürmez ve büyük iskender persleri çoğafedersiniz siker atar. likyaya gelen iskender bey şehire bir vali atar ve yoluna devam eder..

    ufak not : bu dönemde truvalılarla birlikte helen kavimlerine karşı savaşa savaşa likyalılar da yunanca konuşur, ve iskender şehre geldiğinde tercüman tutmak zorunda kalmamıştır.

    iskender'in ölmesi, akabinde dağılması gibi bir çok olaylar olup, yüzyıllaar yüzyılları kovalarken, roma imparatorluğu esnasında (m.ö. 300-50 civarı) hala bağımsız olamayan fakat karakterini de kaybetmeyen likyalılar roma imparatorluğu etkisindeki rodos krallığı boyunduruğuna sokulur.. memnuniyetsizlikleri artınca truva şehrinden roma imparatorluğu ile kendileri adına görüşüp saldırmazlık paktı karşılığında özgürlüklerini talep ederler. truva, likya'ya gönülden, roma imparatorluğu da truva'ya gönülden bağlı olduğu için, işler yolunda gider ve likya tekrar bağımsız olur..

    roma'yla sorunsuz geçen yıllar içerisinde likya bi ara akdeniz açıklarında korsanlık faaliyetlerinin bokunu çıkarmaya başlayınca roma likya'ya yine bir vali atar, lakin likya tam bağımsız gibi işlerine devam eder..

    brutus, julius ceaser'ı pıçaklayıp ve ceaser "sende mi brutus" dediği anlarda, olaylar gelişir ve bir şekilde bütün imparatorluk brutus'u kovalar.. anadoluya askerleriyle gelen brutus yardım ummaktadır..ilk önce bergama ile anlaşıp destek alan brutus akabinde likyaya gelir, likya da brutus' siktiri çeker, fakat brutus bu duruma dellenir ve likyaya saldırır..brutus'un hayvani ordusuna dayanamayan likyalılar 2. defa toplu intihar girişiminde bulunular..

    ufak not: savaştan sonra brutus şehirde dolaşırken elinde çocuğu ile ölmüş bir kadını görüdğünde çok üzülür ve "gördüğünüz her canlı likyalıyı buraya getirin onları ödüllendireceğim" der...

    bu son olaydan sonra artık likya kültürü tamamen yok olur ve likya iyice hellenleşir ve likya likya olmaktan çıkar..artık roma'nın bir eyaleti haline gelir..zaten roma likyanın bağımsızlığına el attıktan sonra buraya bir çok kendi mimari özelliğini getirdiğinden dolayı likyanın kendine has özellikleri zamanla çok azalmıştır.. bizans döneminde ise iyice anadolunun göbeğinde kalan likya zaten stratejik olarak da önemini kaybettiği için geriye sadece kalıntılar vs kalmıştır..

    yıllar sonra gelen edit: azıcık yazıyı düzelttim, sik gibi yazmışım çoğafedersiniz.
  • anadolunun güneybatı ucunda *, karya ve pamfilya arasında bulunan daglık bölgedir. herodot, halkının dogrudan giritten gelenler oldugunu anlatır. * bu insanlara o zamanlar termilae denirmi$, likyalılar denmesi pandion oglu atinali lycus`dan ileri gelir. böyle der herodot. aslında, bu ad hitit kaynaklarında da sözedilen lukka kavminden türemi$tir. öte yandan termilae kelimesi, trmmili bicimiyle, i.ö. 4. yy. yazıtlarında da karsımıza cıkar.

    likyalilar, priamosun müttefigi olarak troia sava$ı'nda da carpi$mi$lardir. * o dönemde bile, bugün klasik likya diye andıgımız bölgeye yerle$mi$lerdi. komutanları sarpedon ve glaukusun ise, sava$ta gösterdikleri yigitlikten ötürü xanthos vadisi'nde arazi ile ödüllendirildikleri söylenir.

    i.ö. 546 yılında bölge pers istilasına ugrar. aristokratik kültürdeki, sanattaki pers etkisi bu dönemde alır ba$ını gider. likyalılar i.ö. 480 yılında xerxesin kıta hellas'a yaptıgı saldırıda gemileriyle perslerin yanında yer alır. yenilgi sonrası ise, atina imparatorlugu'na dahil olurlar.* ancak kısa süre sonra yeniden pers etkisine girerler. i.ö. 4. yy.da satraplık sistemiyle idare edilirler. bunlardan en önemlisi olan periklesin sarayının limyrada oldugu düsünülür. *

    bölge bir dönem mausolos idaresine girer, ardından iskendere* baglanır, sonra da ptolemaiuslara devrolur.

    i.ö. 197 yılında antiochus iii tarafından alınır. fakat 189 yılındaki magnesia savasından sonra romalılar tarafından rodosa verilir. likyalılar bu duruma siddetle gıcık olurlar ve i.ö. 169 yılında özgürlüklerine kavu$urlar. yogun bir roma etkisi altında ya$amı$ olsalar da (i.ö. 2. yy.da xanthosa tanrıca roma kültü gelir mesela), i.s. 43 yılına dek özgür kalırlar. bu yıl, yeni bir roma eyaleti olusturmak amacıyla bölge pisidia (tamamı degil) ve pamfilya ile birle$ir.

    bölgenin genel tarihini $ööle bi coverladıktan sonra biraz da halktan bahsedelim a dostlar:
    lykianın kücük toplulukları arasında olaganüstü bir isbirligi, uyum vardı. * pers idaresi altindayken bile (i.ö. 4. yy.), pek cok kentin kendi adina bastigi sikkelerde triskelion motifi ile kar$ila$iriz. hellenistik devirde, belki de i.ö. 200'den bile önce bir konfederasyon kurulmu$tu bölgede. dogu'da bulunan phaselis ve olympos gibi kentler bu dönemde bölgeye dahil olmu$; i.ö. 83 yılında ise kibyratisin üc kenti * * * de katılmı$tır.

    federal konsülde kentler boyutlarına ve önemlerine dogru orantılı oy hakkına sahiptiler.* hellenistik dönem icinde toplantılarda üc oya sahip, lider konumdaki likya kentleri $unlardı: xanthos, patara, pınara, tlos, myra, ve olympos.

    dil ve yazıları i.ö. 4. yy. sonuna kadar korunmu$tur. bu dönemde hellence yerle$ir. oysa önceki asırda beraber kullanım görmüstür her iki dil. özellikle mezar mimarisinde yerli * kültür kendini bariz belli etmektedir.

    roma imparatorlugu idaresi altında, vespasian dönemi'nde cıkartılan lex provinciae ile yönetilmi$tir. i.s. 2. yy.da rhodiapolisli bir cömert zengin olan opramoas ile ba$ka bagısseverler sayesinde * in$a faaliyetleri görülür.

    verimli-ekilebilir toprakların kısıtlı olu$u ve nüfusun az olması, likya'nın hicbir zaman karia, pamfilya ve hatta pisidia kadar ekonomik refaha kavu$amamasına vesiledir vesvesedir. * * *
  • çözülüşünün özeti melih cevdet anday şiiridir

    defne ormani

    köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
    için felsefe yapıyorlardı, çünkü
    ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
    köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
    felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
    köle sahipleri veriyordu onlara.
    ve yıkıldı gitti likya.
    köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
    için ekmek yapıyorlardı, çünkü
    felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
    felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
    için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
    felsefe veriyordu onlara.
    ve yıkıldı gitti likya.
    felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
    felsefesi. ve sahipsiz felsefenin
    ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
    ekmeğin sahipsiz felsefesini
    felsefenin sahipsiz ekmeği.
    ve yıkıldı gitti likya.
    hala yeşil bir defne ormanı altında."
  • özgürlüklerinden asla ödün vermeyenlerin antik çağlardaki ismi. persler, iskender'in makedonyası ve roma'ya boyun eğmemişler aksine canlarını feda etmiş bu onurlu varlıklar.

    şimdilerde osmanlı mastürbatörlerinin ağızlarına sakız ettiği bir konu var, 'abd anayasası ve yönetim şeklini osmanlı'dan aldı' diye. gerçeği ise abd, lykia'nın federatif yapısını baz almıştır ve yönetim sisteminin neredeyse aynısını uygulamaktadır.

    modern demokrasiyi günümüze en yakın şekilde sistematikleştirmişler ve bunun temelini herkes solon'un attığı atina demokrasisi sansa da uygulayan lykia'dır.
  • likyalılar anaerkil toplumsal yapıda bir halktı. kadınların oy hakkı, soyun ana adından/grubundan yürümesi vs. değerli sahilleriyle birlkte sarp, denetimi zor yayla ve dağlara yaslandıklarından tarihte genellikle ayrıcalıklı ve görece özgür yaşamış bir halk/bölge. en önemli mitolojik kahramanları sarpedon, en büyük kahramanlık mitosları pers savaşı/kuşatması sırasındaki xanthoslularıdır. önemlerine göre sitelerin oy ağırlığı farkı olan bir likya federasyonu içinde özyönetimle özgürdüler. bölgede likya suratı, likya özellikleri müslümanlıkla bile eski niteliklerini tam kaybetmeden varlığını sürdürmektedir. kültür likya'da kendine özgü ve mozayiklidir. gündelik dilde almaşık/karışım halinde çift din/çok dinlilik ipuçlarına şahidim.

    herodotos historiai'ye göre likyalılar (lykialılar): "lykialılar elli gemiyle gelmişlerdi. göğüslük ve dizlik giyiyorlardı; kızılcık ağacından yayları ve dikensiz kamış okları ve mızrakları vardı; omuzlarına keçi postu atarlar, başlarına çepeçevre tüyler takılı keçe başlıklar geçirirlerdi. ayrıca kılıç ve hançer de taşıyorlardı. lykialılar girit'ten geldikleri zaman termiller** adını taşıyorlardı; şimdiki adlarını atinalı pandios oğlu lykos'tan almışlardır."

    likya "ışık ülkesi" anlamına gelmektedir. luvi dilindeki söylenişi lukka.

    "örneğin, caelius aurelius'un* belirttiğine göre, hüzünlü insanlara frigya melodileri, düzene pek uymaya safça insanlara dor müziği dinletilmesi öngörülmüştür. ruhsal huzursuzluk içinde olanlara iyonya tipi (fis-moll), gene aşırı duyarlı çocukların eğitimleri için de likya tipi (es moll) müzik dinletilmesi salık verilmiştir." serol teber - melankoli normal bir anomali

    (bkz: oinoanda)
    (bkz: arykanda)
    (bkz: kyaneai)
    (bkz: termilae)
    (bkz: dirmil)
    (bkz: arneai)
    (bkz: kibyra)
    (bkz: pinara/@ibisile)
    (bkz: kayaköy/@ibisile)
    (bkz: asar/@ibisile)
    (bkz: incealiler)
    (bkz: van/@ibisile)
    (bkz: apollon/@ibisile)
  • likya hakkında az, öz birkaç bilgi:

    anadolu'da en son roma eyaleti olan bölgedir. (m.s. 43)

    1390 yılında sultan yıldırım beyazıt ilk osmanlı bayrağını likya'ya dikmiştir.

    montesquieu 'nun "en mükemmel" olarak tanımladığı demokratik yasal yapısıyla birlik, ilk kez bölgenin rhodos'a karşı verdiği 20 yıl süren bağımsızlık savaşının kazanılmasının ardından m.ö. 2. yüzyıl başında kurulmuş ve likya kentleri demokrasinin erken örneğini oluşturmuştur.

    her yıl seçim ile farklı bir kentten seçilen birlik liderine lykiarkh (likya beyi) denirdi.
    yardımcısı arkhiphylaks
    onun da yardımcısı hypophylaks

    en önemli geçim kaynakları sedir ağaçları (cedrus libani) idi.

    yazısız zamandan sonrası için dini inançlarının baş tanrısı apollon olmuştur.
    anası leto, fırtına tanrısı baba zeus, doğanın tanrısı artemis , sanat tanrısı athena, savaş tanrısı ares, beden tanrısı aphrodite, denizcilik ve kurnazlık tanrısı hermes, tarım ve bereketin tanrısı demeter gibi bir çok mitolojik tanrılara inanmışlardır...
  • "parmak izlerimiz değecek birbirine" cümlesiyle biten bir likya şiirinin rivayeti, bu başlık altı da dahil olmak üzere internette dolaşıp duruyor. gerçekliğine inanmamakla birlikte yine de araştırayım dedim. lakin hiçbir yerde bu şiirin yazıldığı herhangi bir kitabe, tablet, mermer ne bileyim vazo bilgisi bulamadım. nerede kayıtlı bu şiir peki? nerede bulmuşlar? yok, hiçbir bilgi yok. herkes ilk okuduğunun üstüne atlayıp paylaşmış. paylaşan hiçkimse doğruluğundan şüphe duymamış.

    bence bu şiir likyalılara ait değil. likyalılara ait olamayacak kadar günümüz ağlak romantizmi içeriyor. eğer aitse çok şaşırırdım açıkçası.
  • ozgurluklerine cok duskun bir medeniyet. plate maillerle takiliyorlar ve cok iyi ok kullaniyorlar.yanilmiyorsam persler olmasi lazim, bir guruhun istilasina ugruyorlar. ve once karilariyla cocuklarini olduruyorlar sonra da intihar ediyorlar ama teslim olmuyorlar cok trajik bir hikayeleri var.
  • “beni bulamazsan üzülme.
    eşyalarımı bulacaksın;
    kestiğim taşları, açtığım yolları,
    işlediğim heykelleri bulacaksın.
    ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,
    parmak izlerimiz değecek birbirine.”
hesabın var mı? giriş yap