• milan kundera'nın prag baharı sırasında iltica etmiş, 1989 sonrası ise pek can atmayarak yurtlarına bir göz atmak için uğramış çeklerin içinde bulundukları ve içlerinde taşıdıkları boşluğu somutlaştıran romanı. kitabın ilk sayfalarında verdiği etimolojik bilgilerle kundera, nostaljinin bilmemek ile ilişkisini ortaya çıkarıyor ve nostalji sözcüğünün anlamını doyurulamamış dönüş arzusunun doldurulamadığı yerde neler olduğunu bilmemekten ortaya çıkan keder olarak ortaya koyuyor ve kurguyu bu bilgi üzerine yapılandırıyor.
  • milan kundera'nın kısa ve net kitabıdır. bir yere ait (ol-ama-ma) konusunda kuşkulu,karanlık,açıklanamaz hislere sahip olanlarca okunulması halinde değerini bulacak eserlerdendir.
  • ülkesine hasret duyanların, bilinmeyeni özleyenlerin üzerine yazılmış milan kundera romanı.

    “dönüş yunancada nostos demek. algos keder anlamına geliyor. yani nostalji doyurulmamış dönüş arzusundan kaynaklanan bir keder. avrupalıların çoğu bu temel kavram için yunanca kökenli bir sözcük ( nostalgie, nostalgia), sonra kökü kendi ulusal dillerinden gelen başka sözlükler kullanabiliyorlar. ispanyollar anoranzo diyor; portekizliler saudade diyor. bu sözcükler her dilde farklı anlamsal nüansa sahip. çoğunlukla sadece ülkeye dönüşün olanaksızlığının neden olduğu hüznü belirtiyorlar. sıla hasreti. gurbet acısı. ingilizcedeki homesickness. ya da almancadaki heimweh, hollandacadaki heimwee. ama bu, bu büyük kavramın daraltılması anlamına geliyor. en eski avrupa dillerinden biri olan izlandacada iki ayrı terim kullanılıyor: söknudur: genel anlamıkla nostalji; ve heimfra: sıla hasreti. çekler, yunanca’dan alınan nostalji sözcüğünün yanı sıra bu kavram için stesk diye kendi isimlerini ve kendi fiillerini kullanıyorlar. çekçe de en dokunaklı aşk cümlesi : styska se mi po tobe: sana hasretim; yokluğunun acısına dayanamıyorum. ispanyolcadaki anoranzo, anorar (nostalji duymak, özlemek) fiilinden gelir, o da latince ignorare (bilmemek) sözcüğünden türeyen katalanca enyorar‘dan. bu etimolojik aydınlatmanın ışığında, nostalji, bilmemenin acısı olarak ortaya çıkıyor. uzaktasın ve ben sana ne olduğunu bilmiyorum. ülkem uzakta ve ben orada neler olduğunu bilmiyorum. bazı dillerin nostaljiyi kullanmakta sıkıntıları var: fransızlar nostaljiyi ancak yunanca kökenli nostalgie ismiyle ifade edebilirler ve fiilleri yoktur. şöyle diyebilirler: je m'ennuie de toi (seni özlüyorum) ama s'ennuyer (özlemek) sözcüğü zayıftır, soğuktur, her halükarda böylesine ciddi bir duygu için fazla hafif kalır..."
  • milan kundera tarafından kaleme alınmış, okumaya değer eserlerden biri. tesadüflerin acıtan tarafını ince ince içinize işleyen bir olay örgüsü ile edebi sofranızı donatır ayrıca.
  • "insan hayatı ortalama seksen yıldır. herkes hayatını bu süreyi hesaplayarak hayal eder ve düzenler. bu söylediğimi herkes bilir, ama bize bağışlanan yıl sayısının basit bir nicel veri, bir dış özellik (burnun uzunluğu ya da gözlerin rengi gibi) olmayıp insan tanımının bir parçası olduğunun farkına nadiren varılır. bütün gücüyle iki defa uzun, yani diyelim ki, yüz altmış yıl yaşayabilen biri bizimle aynı türe ait olmayacaktır. hayatında hiçbir şey aynı olamayacaktır, ner aşk, ne hırsları, ne duygular, ne özlemleri, hiçbir şey. eğer bir göçmen yirmi yıl yabancı bir ülkede yaşadıktan sonra, önünde daha yüz yıllık bir hayatla doğduğu ülkeye geri dönse, bir büyük dönüş'ün heyecanını hiç duyamayacaktır, muhtemelen bu onun için hiç de bir dönüş değil, sadece uzun hayat yolundaki sayısız dönemeçlerden biri olacaktır.

    çünkü, sözcüğün soylu ve duygusal anlamı içinde vatan kavramı başka bir ülkeye, başka ülkelere, başka dillere bağlanabilmemiz için bize çok az zaman tanıyan hayatımızın görece kısalığına bağlıdır.

    erotik ilişkiler bütün bir yetişkinlik hayatını doldurabilir. ama, eğer bu hayat çok uzun olsaydı, fiziksel gücün çökmesinden de önce, bıkkınlık tahrik olma kapasitesini boğmayacak mıydı? çünkü birinci, ikinci, yüzüncü, bininci yada on bininci sevişme arasında son derece büyük bir fark var. tekrarın gülünçleştiği, hatta olanaksızlaşmasa da kalıplaştığı uç sınır nerede bulunuyor? ve bu sınır aşıldığında bir kadınla bir erkeğin aşk ilişkileri ne olacak? yok mu olacak? yoksa, tersine, aşıklar hayatlarının cinsel dönemini, gerçek bir aşkın barbar tarihöncesi olarak mı kabul edecekler? bu sorulara cevap vermek, bilinmeyen bir gezegende yaşayanların psikolojisini hayal etmek ne kadar kolaysa o kadar kolay.

    muhtemelen aşk kavramı (büyük aşk, biricik aşk) da bize verilen zamanın dar sınırlarından doğdu. eğer bu zaman sınırsız olsaydı, josef ölen karısına bu derece bağlı kalır mıydı? erkenden ölmek zorunda olan bizler, bu konuda hiçbir şey bilmiyoruz."

    milan kundera, bilmemek.
  • "gelecek onu ilgilendirmiyordu. o sadece sonsuzluğu istiyordu; sonsuzluk duran hareketsizleşen zaman: gelecek sonsuzluğu imkansızlaştırıyor: o geleceği yok etmek istiyordu."

    sevdiğim cümlelerin altını çizmeye kıyamadığım.
  • milan kunderanın vatanına uzak düşmüş bir yabancının yeni yerleştiği memlekette de, geri dönmesi durumunda kendi memleketinde de hep yabancı kalacağını ve belki bir yabancıyı ancak bir başka yabancının anlayabileceğini çok başarılı anlattığı romanı.

    --- spoiler ---

    kitabın hissettirdiği; bir insan bir yerlerde yabancı olunca, artık her yerde artık yabancı oluyor. ait olamamak, anlaşılamamak ise yabancılığa dahil. hele bir de geri döndüğünüzde dünya durmuş gibi geride bıraktıklarınız size geri bıraktıkları insan gibi davranınca ve siz aradan yıllarda kendinizin üzerine bambaşka bir insan inşaa ettiğinizde yabancılığınızı en iyi geride bıraktıklarınız hissettiriyor.

    romanda bana en çok dokunan kadın karakterin prag'a geri döndüğünde kimsenin ona fransa'daki hayatını sormaması ve aradan geçen yirmi yıldan sonra onun çekoslavakya'daki rejim değişikliğinin ertesi gün gelmesini beklemeleriydi. sanki kadın karakter fransa'da hiç yaşamamış ve bir gün prag'a geri döneceği gün gelene kadar 20 yılı tüketmiş gibi, sanki hiç yaşamamış hayatını rölantiye almış gibi ..... yıllar sonra çekçe konuşulduğunda insanın kendi sesi, sözcüklerin yabancılığı bu kadar hoş anlatılır.

    insanda prag'a gitme isteği uyandırıyor ....
    --- spoiler ---
  • hayatlarının belirli bi kısmında göç etmek zorunda kalanların ve geri döndüklerinde, hiçbir şeyi ve hiçkimseyi bekledikleri gibi bulamayanların kendi yaşamlarından bir şeyler görecekleri; ben bunları yaşamamış olsam da çok hüzünlü bulduğum ve beğendiğim, milan kundera romanı.

    geçmişe özlem, geçmişe nefret, geçmişe hayranlık, geçmişe tiksinti gibi, geçmişe dair her şeyin yer aldığı ve nostaljiden keyif alan melankoliklerin çok keyif alarak okuyacakları bir kitap. bir başyapıt olmasa da, yerinde psikolojik tahlillerle okunulası bir roman.
  • milan kunderanin yirmi yillik ulkesinden uzak baska yerlerde yerlesmis iki kisinin tekrardan praga donmelerini anlatan ve hafizanin,hatirlananlarin gidenler ve kalanlar arasinda ne kadar farkli oldugunu gosteren,buyuk olasilikla kendisinin de parise yerlesmis olmasindan gelen bir hatirlama ve unutma durumu,evinizin ruyalariniza girmesi,cogu kisinin benzer ruyalar gormesi,birilerinin ne kadar hatirladiginizi test etme cabasi..
  • milan kundera'nın 20. yüzyıl siyasi tarihi ile ilgili bir derste yardımcı kitap olarak okutulabilecek olan kitabı.
hesabın var mı? giriş yap