• cekoslovakya devlet baskanligina 1968'de alexander dubcek in getirilmesiyle baslayan reform ve ozgurlukler donemi. agustos 1968'de varsova pakti uyeleri ulkelerin birliklerinin cekoslovakya'yi isgali ile sonuclanmistir. jan palach adli ogrenci kendini yakmistir wenceslas meydani'nda.
    ulkemizde de o zamanki sosyalist parti turkiye isci partisi'nde bolunmelere yol acmistir.
  • prag'da kızıl orduya mensup tanklar görülür, çekoslovakya bir günde işgal edilir ve prag baharı sona erer.

    ayrıca milan kundera'nın varolmanın dayanılmaz hafifliği isimli kitabı ve kitabın daha sonra çekilen filmi bu dönemde geçmekte.
  • 40 yaşın üstünde her çekin beyninin içini bir kurt gibi kemiren hatırı sayılır ukte! kimi kaçtığı için suçlu, kimi sürüldüğü ve geri dönemeyeceği için üzgün, kimi kaldığı için yaralı yahut ölü bir dolu insanın şimdi sahip oldukları derin kimlik bunalımlarına sebebiyet veren tarihi olay. en cok da bu kimlik mevzusu muhimdir. iki arada bir derede kalmışlık... ya da bir derede, bir arada kocamışlık...
  • (bkz: ota sik)
  • kundera ya gore: sarhos yasanan bir nefret karnavali
  • "haber ajansları varşova paktına üye beş devletin yani sovyetler birliği, demokratik almanya, polonya, macaristan ve bulgaristan'ın askeri birliklerinin çekoslovakya'yı işgal ettikleri haberini geçtiklerinde, 21 ağustos 1968 gün ii. dünya savaşı'nın bitiminden beri yaşlı avrupa kıtasında en dikkat çekici sosyalist yenilenme hareketi sona eriyordu, daha doğrusu zorla sona erdiliyordu. gerçi bu, bir sosyalist devlete başka sosyalist devletlerce özellikle sovyetler birliğince yapılan ilk askeri müdahele değildi. daha önce de polonya, macaristan gibi devletler sosyalist rejim altında oldukları halde sscb'nin askeri müdahelesine uğramışlardı. öte yandan, çekoslovakya'nın giriştiği "yenilenme" denemesi de bu yönde bir ilk eylem değildi. daha önce de polonya, macaristan ve yugoslavya'da bu yönde girişimler söz konusu olmuş, yugoslavya'nın "özyönetime dayalı sosyalizm"i çok ağır tepkiler çekmesine karşın bir dış müdahelenin hetefi olmadan yürütülebilmişken öteki iki deneme şiddetle bastırılmıştı.

    çekoslavya'da 1968 ocağından beri başlamış olan yenilenme hereketinin özgüllüğü polonya ve macaristan'daki gibi bir ayaklanmanın eşliğinde olmayışı ve yugoslavya'nınkinin tersine sscb ile bir kopmanın sonucu ortaya çıkmayışıydı. tersine, yenilenme hareketi doğrudan doğruya çekoslovakya komünist partisi (çskp) yönetimi tarafından başlatılmış ve öteki sosyalist ülkelerle aranın açılmamasına, ülke içinde ise karşı-devrimci unsurların yıkıcı eylemler yapmalarına karşı önlem alınmasına özen gösterilmişti. kaldı ki, bu yenilenme hareketi bir çok bakımından yugoslav modelinin de ötesine geçen bir radikalliğe, yugoslav modelini de tartışma konusu eden kapsamlı bir eleştirelliğe sahipti. bu özellikleriyle de zaten yugoslav modelini "sosyalizme aykırı bir sapma" olarak değerlendiren ve bir süredir dostça geçinmekle birlikte ondan esinlenmeyi de reddeden öteki sosyalist ülkeler için büsbütün "kabul edilemez" bir "kötü örnek" olmuştu.

    çekoslavya'da böyle bir akımın ortaya çıkması esas olarak 1968 ocağında çskp merkez komitesi'nin toplantısında olmuştu. bu toplantıya ayrıca parti birinci sekreterliği görevine alexandre dupçek seçilmişti. kuşkusuz bu iki gelişme birbirinden kopuk değildi. nitekim yenilenme hareketine dupçek önderlik edecekti ama ülkesinde o zamana kadarki sosyalizm uygulamasına ilişkin eleştirel bir bakışı olduğu da biliniyordu ve birinci sekreterliği gibi parti'nin en önemli mevkiine seçildiğine göre örgütün çoğunluğunun desteğine sahipti. bir başka deyişle, söz konusu merkez komitesi toplantısında ilk kez ortaya atıldığı üzere "yeni bir sosyalizm" arayışı içinde olanlar çskp içinde bir süredir çoğalmışlar ve kilit noktalara gelmişlerdi.bu açıdan bakıldığında 1968 ocağı çskp içinde bir başlangıç değil, daha önceleri başlamış bir sürecin dönüm noktasıydı.

    "yeni bir sosyalizm" arayışı neden çskp içinde doğmuş ve hem de fazla bir direnişle karşılaşmadan böyle bir arayış içinde olanlar yönetime nasıl yükselebilmişlerdi? bu soruların yanıtını çekoslovakya'nın ve çskp'nin kendilerine özgü niteliklerinde bulmak mümkündür. bir kere çekoslovakya sosyalist düzene geçtiğinde (...) çok ileri bir ekonomik ve kültürel gelişmişlik düzeyinden hareket edebilmişti. ülkede gelişmiş bir sanayi, yaygın bir kentleşme ve çok yüksek bir kültürel birikim vardı. feodal kalıntılar hiç kalmamış gibiydi. okuma-yazma oranı çok yüksekti. bütün bu olumlu nitelikler, çekoslovakya'da sosyalizmin, aynı avantajlara sahip olmayan başka ülkelere kıyasla görece daha rahat ve daha az bunalımlı bir biçimde kurulmasına olanak sağlayacak bir zemin oluşturabilirdi.

    ikincisi, çskp daha 1930 yıllarında ülkede geniş bir taraftar kitlesi bulunan, katıldığı seçimlerde oyların %30'undan fazlasını kazanan güçlü ve dinamik bir partiydi. alman işgali sırasında da olabildiğince güçlü bir direniş örgütleyebilmişti. (...) 1945'ten başlayarak çekoslovakya'da çok partili bir düzen kurulmuş, yapılan seçimlerden çskp en büyük parti olarak çıkmıştı. başka demokrat partilerle birlikte gerçekleştirilen koalisyon hükümeti dönemi 1948'e kadar sürmüş bu arada ülkede sosyalist bir siyasal ve ekonomik düzenin temelleri barış ve özgürlük içinde atılmıştı. en büyük parti durumundaki çskp'nin halkın gözündeki saygınlığı da giderek artmıştı.

    (...) [ancak] güçler dengesi sağın bir darbeyle yönetimi ele geçirmesine elverecek gibi gözüküyordu. nitekim hükümet'teki sağ partiler bir siyasal bunalım yaratmayı denediler ama sonuç umduklarının tam tersi çıktı ve çskp yönetime tek başına egemen oldu. ne var ki bu yeni durum soğuk savaş'ın da etkisi ve bu ortamda sscb'nin artan müdaheleri yüzünden 1945-48 arasındaki yıllardan çok farklı bir siyasal düzen, çok farklı bir çskp yarattı.

    fark, çok partili siyasal düzene son verilmiş, sağ partilerin kapatılmış olmasının çok üstündeydi. asıl önemlisi çskp'nin kendi içinde, olaylara yaklaşımında, kararların alınışında meydana gelen büyük değişiklikti. bir zamanların canlı, demokrat, hoşgörülü, yaratıcılığa açık partisinin yerini sovyetler birliği komünist partisi'ne benzemeye çalışan, stalinist yöntemlerin uygulandığı, örgüt içi demokrasini kalmadığı, katı, tutucu bir parti almıştı. bunun yanısıra bir zamanların moskova duruşmalarına benzer mahkemeler ve haksız cezalandırmalar uç vermekte gecikmemiş, birçok marksist salt" stalinist değil" diye uydurma gerekçelerle suçlanıp, mahkûm edilmişti. idam edilenler de olmuştu.

    1948'den sonra geçen yirmi yıl içine çekoslovakya bu durumun [ekonomik ve kültürel açıdan] çok zararını görmüştü. (...) ama öte yandan 1945-48 arasında kısa ama mutlu sosyalizm deneyimi unutulmamış, parti'den bütünüyle sökülüp atılamamış yenilikçi demokrat marksistler de gitgide örgüt içine önemli noktalara gelmeyi başarmışlardı. başka komünist partilerde değil de özellikle çskp içinde böyle bir akımın boygöstermiş olmasının nedenleri arasında, kuşkusuz, birbirine taban tabana karşıt iki değişik sosyalizm anlayışının, iki değişik yöntemin uygulamasını görmüş geçirmiş olmak gibi öteki partilerin yoksun olduğu bir deneye, bir birikime dayanmalarının da belirleyici rolü oldu.

    özellikle ekonomik alanda karşılaşılan pek çok güçlüğün yatrattığı tepki dalgası sayesinde parti içine, o sırada yönetimde bulunan antonin novotny ve yandaşlarına karşı çok yaygın bir muhalefet oluşmuştu. bu muhalefetin bazı unsurları sorunu basit bir yönetim kadroları değişikliği ile sanmakla birlikte özellikle alexandre dupçek, j. smrkovsky, o. cernick, iktisatçı ota sik, gustav husak, r. richta öncülüğünde bir kesim sadece yeni bir yönetici kadro değil, aynı zamanda "yeni bir sosyalizm" anlayışının gereğini de savunuyordu. 1968 başında "yenilikçiler" parti yönetimine geçmeyi başardılar ve çok geçmeden de sadece başka ülkeler için değil doğrudan doğruya çekoslovakya halkı için de beklenmedik bir gelişme olarak görülen düşüncelerini yaymaya, giderek uygulamaya koydular. ülke halkı bu hoş sürprize kısa zamanda ısınmış, bütün gücüyle sahip çıkmaya başlamıştı. batı'da ise bu yenilenme hareketi çoğu zaman gerçekte olduğundan farklı bir biçimde çekoslovakya'nın sosyalist blok'tan uzaklaşacağı şeklinde sunulmuştu. (...) sscb ve o çizgideki sosyalist ülkeler ise çok geçmeden dozu gitgide artan bir muhalif tavır takınmışlar ve çskp'nin başlatmış olduğu hareketi "karşı-devrimcilik" olarak damgalamışlardı. kısacası gerek batı'nın, gerekse doğu'nun başlıca güçleri bu gelişmeyi istismar etmekten, yanlış değerlendirmekten başka bir tavır gösterememişlerdi. esas olarak sadece zaten benzer eğilimler içindeki yugoslavya ve romanya komünist partileri çekoslovakya'yı desteklemişlerdi.

    gerçekte ise çskp'nin başlattığı akım bir kapitalizme dönüş olmadığı gibi, revizyonizm de değildi. sadece yürürlükte olan ve kuramda [marksizm] öngörülenle de bağdaşmayan stalinist (ya da xx. kongre ertesinde yumuşatılmış haliyle) bir bürokratik sosyalizm düzeni ve anlayışından geri dönmeyi, yeniden kuramla bağkurmayı ve siyasal düzeni bir "devlet sosyalizmi" olmaktan çıkartıp bütün toplumun demokratik bir biçimde, özgürce yönetime katılabildiği yeni bir yapıya kavuşmayı amaçlayan bir hareketti.

    öngörülen değişiklikler yalnızca siyasal üstyapı kurumlarıyla sınırlı değildi. en az o kadar önemli bir başka yenilik de ekonomik alanda öngörülmekteydi. 1968 öncesinde ekonomik yapı merkezi planla sadece makro düzeyde değil, mikro düzeyde bile üretimi ve tüketimi merkezden planlamayı temel alan bir özellikteydi. bu hedef de bir türlü gerçekleştirilemediği için ortaya kimsenin istemediği, alamadığı bir sürü malın aşırı üretilmesi; aranan, istenen malların ise karaborsaya düşmesi gibi anlamsız durumlar yaratıyordu. şirket yöneticilerinin bütün işi kendilerine merkezden verilen yönergeleri harfiyen yerine getirmekti sanki. özellikle ekonomist ota sik'in geliştirdiği yeni anlayış ise planlama ve piyasa gerçeğini kolektivist bir ekonominin gereklerine göre bağdaştırmaya yönelikti.

    bunun yanı sıra, başta sscb olmak üzere öteki ülkelerin en çok tepkisini çeken yeniliklerden biri de "farklı düşünme"ye tanınan özgürlüktü. parti'nin radyo, televizyon dahil pek çok yayın ve basın alanında tekeline yine parti tarafından son verilmişti. gerçi bu durum bazı sosyalizm düşmanı unsurların da özgürce boy göstermelerine izin vermişti ama bu unsurlar ülkeyi kapitalizme geri döndürecek güçten yoksundular. ne var ki sscb ve doğu almanya başta olmak üzere öteki bazı sosyalist ülkeler, bu akımın kendi ülkelerine de sıçrayabileceğinin korkusu içinde askeri müdaheleyle bir süredir "güleryüzlü sosyalizm" olarak da anılan girişimi henüz fazla gelişemen beşiğinde boğdular. doğu avrupa sosyalizmi bir süre daha kurtulmuştu!"

    kaynak: görsel 20. yüzyıl genel kültür ansiklopedisi, cilt 6, sayfa 1344-46
  • 5 ocak '68... varsova pakti ülkelerinin cekoslavakya cumhrbaskani alexander dubcek'in reformlarindan rahatsiz olmasi üzerine ülkeye saldirmasi sonucunda cekoslavakya'da cikan direnise verilen ad. jan palach adlı felsefe ögrencisinin kendini yakmasi, eylemin sembolü olmustur. sosyalist lider alexander dubcek ise görevinden ayrilmak zorunda kalmis ve tarifeli thy ucagiyla, cekoslavakya'nin türkiye büyükelcisi olmak üzere ankara'ya gönderilmistir.
  • (bkz: the hand)
  • temmuz 2008'de çek cumhuriyeti'nde yapılan bir ankete göre, çeklerin yalnızca %16'sı prag baharı'nın demokrasiye giden yol olduğuna inanıyor. %30.9'luk bir çoğunluk bunun komünistlerin iktidarda kalmasını sağlayan bir adım olduğunu, %23 ise başarıya ulaşamamış bir demokrasi girişimi olduğunu düşünüyor.
hesabın var mı? giriş yap