• (bkz: emir cümlesi)
    ve bazısına bunu söylemenize gerek bile yoktur; o zaten gerektiğinde içer..
    (bkz: anarchitect)
  • evlendii zaman karisinin babasinin (kayinpederin) evine tasinan mimarlara denir. (bkz: ic guveysi)
  • garibandır.

    emperyalizmin hazırladığı o müthiş pastadan bir dilim kek yemek için her türlü sınırı zorlayan para babaları sayesinde ezilirler.

    - hayır bu yüzden ezilmezler, ezik oldukları için ezilmişlerdir, yada ezilmeye meğillilerdir.

    o zaman biraz daha geriye gidelim. üniversite hayatına:

    profesör 1 gün sonraya 200 m2 lik daire için 3 alternatif ister, autocad yada max, ee sende 3 tane götürürsün, ama sınıfında ki yavşak yalakalar 5 tane götürür. prof. senin yaptıklarına burun kıvırır. - ''neden bu kadar az çalıştın, bak arkadaşın ne kadar yapmış'' der. bir daha ki sefere 3 er 5 er alternatif yapmadan hiç bir kritiğe gelemezsin. yoksa okulu uzatırsın, bir kere kaldın mı, ikinci ye yine kalırsın.

    işte, iş hayatına atılmadan minunum 4 sene hep böyle ezilerek geçer, köle gibisindir. profösörün istediğini çizersin - konseptin dışına çıkamazsın - uçamazsın - kaçamazsın. amorf binalar ve mobilyalar tasarlayamazsın!

    - peki ya antoni gaudi ?
    -sen gaudi olunca düşünürsün, şimdi bu konseptten vazgeç - derler.

    bu okulun profesörleri de böyle eziktir aslında, okula gelirler giderler, sınav yaparlar. ilkokul da çalışan memure nezehat abladan bi farkları yoktur. kendilerini geliştirmek - öğrencilerinin ufkunu genişletmeye yardımcı olmak - farklı şehirler görmek - fuarlara katılmak lügatlarında yoktur. zaten bunlar için imkanları da yoktur. çünkü memur hayatına alışmış 3 ayda hazır yedikleri paralar ve sabah 9 akşam 5 mesai saatlerine öyle alışmışlardır ki, azıcık aşım ağrısız başım deyip akşam seyredecekleri dizilere bakarlar ve yeni açtıkları, bir ellerinde kalem yada gözlük, profesör pozu verilmiş kaliteli fotograflarını güncellerler. eğitim kurumunda ki bu çarpık kensel sorun gibi, profesörler tarafından kafasına vurup lokması alınan talebeler, çılgınlar gibi proje çizen özgüvenleri parçalanmış ve okullarını 4 senede bitimiş iç mimar olurlar.

    özgüvensiz ruhlar, emperyalizmin pastasından yemiş ve az önce geğirmiş ensesi kalın para babaları tarafından daha da ezilirler. başlama maaşınız 800tl.dir. mesai zaten yoktur.
    asgfshd çok komik mesai ücreti dedim...
    zaten yeni mezunsundur, gelsen ne olur gelmesen ne olur. hatta o mimarın yanında işe başladığın için senin çıkarıp para vermen lazımdır
    edit: son cümle ismini vermek istemediğim 2 mimar tarafından söylenilmiştir.
    edit2: seve seve ismini verirdim elbette ancak ssg götümüze girebilir diyor. ilgilenirseniz mesaj atarım.

    şimdi iç mimar olmak için yanıp tutuşan ve bunun çok havalı bi meslek olduğunu zanneden gerizekalılar: evet doğru düşünüyorsunuz, mesleğimiz gerçekten çok güzel. ancak okulunuzu kazandıktan sonra:

    -ertesi güne 3 alternatif isteyen hocanıza 85 alternatifle gelecekseniz.
    -çalışma hayatına atıldığınızda patronunuzun gözüne girmek için mesai saatlerinizi üçe beşe katlayacaksanız.
    -çalışma arkadaşlarınızın projelerinin üzerine yatıp bildiğiniz hiçbir bilgiyi onlarla paylaşmayacaksanız.
    -haklarınızı bilmeyecekseniz, savunmayacaksanız.
    -mimarazziyi savunmayacaksız.
    -''çalışanlarım yerinden kalkmasın ki 15 saat beyni s.kilene kadar çizim yapsınlar'' diye sigara molalarına izin vermeyen ve çalıştığı masada yemek yemesini isteyen patrona istifayı verecek kadar gururlu ve namuslu olmayacaksınız - sevgili iç mimar...

    vazgeçin - vazgeç kardeşim...ezik olma, boynunu eğme, omurgasız olma, benim asabımı bozma!
  • dünyanın en gereksiz 4 yıllık lisans programından mezun olunarak elde edilen, dünyanın en sinir bozucu meslek ünvanıdır. (içmimarın kendisi için sinir bozucudur en başta) hiç varolmaması gereken bir bölüm olduğunu düşünüyorum. sebebi de şu ki, içmimarlık eğitimi, sayısal dersleri çıkarılmış (statik ve mukavemet vb), yapı bilgisi yoğunluğu en alta düşürülmüş, eksik gedik, yarım yamalak bir mimarlık eğitiminden başka bir şey değil.
    her ne kadar içmimarlar aksine inanmak istese de, bir mimarın bir içmimardan hiç bir eksiği yoktur. fazlası vardır.

    hiç bir “mimar” iç mekan fonksiyolarını düşünüp planlamadığı bir bina tasarlamaz. arkamdan bir içmimar gelir hepsini halleder diye düşünmez. büyük projelerde ambians, akustik, ışık, renk gibi her olaya hakimdir, bu konularda araştırmasını kendisi yapar, hangi işi kime yaptıracağını, ne konuda kimden yardım alacağını da yine kendisi (ve ekibi) düşünür. bütün bu olaylar içerisinde bir içmimara ihtiyaç duyulmaz. içmimarın yapacağı işi, yetenekli bir mimar rahatlıkla yapar.

    örneğin (bkz: çin)deki guangzhou oprea house mimar : (bkz: zaha hadid)
    şimdi, zaha'nın, bu binanın yalnızca dışını tasarlayıp, içini de başka birinin (bir içmimarın) eline bıraktığını düşünebiliyor musunuz? bundan daha saçma bir şey olabilir mi?
    buyrun binanın dışı
    buyrun içi

    yapı tasarımında iç – dış diye bir uzmanlık ayrımı yoktur, mimar hepsini gözetir, düşünür tasarlar, hatta mobilyasına, lambasına kadar tasarlayabilir, bunun için bir içmimarın yardımına da imzasına da ihtiyacı yoktur. yok yani. bu böyle. gerisi boş dır dır.

    diğer yandan içmimar, ne yazık ki, basitçe “dekoratör”lükten ileri gidemez. yani iç-mimar sözüne aldanmayın, bu bölümün mimariyle alakası yok. daha doğrusu hem dibine kadar var hem yok. çünkü içmimarın, mimari yetkileri yok. zaten içmimarlık programlarında da, o yetkilere sahip olabileceği bilgi ve donanımı sağlayacak dersler de okutulmuyor. ama mimarmışcasına bir bakış açısı öğretiliyor. mimari planları rahatlıkla okuyabilen, kendisi de çizebilen, hatta malzeme, strüktür, taşıyıcı sistem hakkında bile belli bir noktaya kadar bilgisi olan ama mimar olamayan kişiler içmimarlar. o yüzden içmimarlara kızmasın kimse kendilerini mimar sanıyorlar falan diye. aldıkları eğitimin içeriği nedeniyle oluşan bir şey o.

    sözde 2 veya 3 kata kadar imza yetkisi olduğu olduğu söyleniyor ama bu 2 mi 3 mü net değil, ayrıca ülkemizde çoğu belediye bu yetkiyi zaten tanımıyor. belediye tanısa bile, 2 katlı bir villa yaptıracaksanız, mimara mı yaptırırsınız, yoksa içmimara mı? içmimar kimin aklına gelir ki. cem yılmaz'ın "içmimar diye bir şey var, kihkihkih zuhahaa" şeklinde kopması durumu özetliyor zaten.

    bir de master olayı var. çoğu mimarlık yüksek lisans programı içmimarlık mezunlarının başvurusunu kabul ediyor fakat, mimarlık master’ı yapınca mimar olunmuyor, yök bunu da görmüyor ve mimarlar odasına kaydolunamadığından hiç bir imza yetkisi de elde edilemiyor.

    kısacası "mimar" kelimesinin başına "iç" gelmesi, mimari yaratıcılığın önüne aşılmaz sınırlar koyuyor. o iki harf fazlalık, çok şey eksiltiyor.
    çünkü içmimar olmak, mimarlığın sahne tozunu yutup, bilginle, yeteneğinle, hayallerinle, tamamen işin içinde olup, resmi olarak gerçek bir mimar olamamaktan ibaret. tamamen mimari yetenek ve vizyonla donatılmış birinin hiç bir zaman bir gökdelen, ne bileyim yüksek bir apartman, bir stadyum vs. inşa edemeyeceği gerçeğiyle kenarda köşede yazık olması, koltukla, lambayla kendini oyalaması durumu. diğer yandan mimarlık ofisleri de içmimarlara (bkz: teknik ressam) muamelesi yapıyor. bilgisayarda 3d modelleme yapsın, planları çizsin diye alınıyor işe.

    şey gibi, mesela, atıyorum “ameliyat uzmanlığı” diye bir bölüm bitirmişsiniz ve bu cerrah olmadığınız anlamına geliyor. konunuz cerrahi, ama gerçek bir ameliyat yapma yetkiniz yok. ama olur da ihtiyaç olursa, neşter tepsisini düzenleyebilirsiniz. :)
    peki bu durumda nesiniz ? hiç. okuduğunuz bölüm ne? hiç. böyle abes komik bir durum yani.
    bölümün adını hiçmimarlık olarak değiştirmeliler bence. komple yok etseler çok daha iyi ya tabii...

    okumayın yahu içmimarlık, bırakın. ilerde pişman olabilirsiniz çünkü. az matematik kasın mimarlık okuyun. ki onu da öyle güllük gülistanlık bir şey sanmayın sakın, mimarların durumu da pek iç açıcı sayılmaz ama işte çok seviyorsunuzdur, bu işe tutkunuz vardır falan, acılarına da katlanırsınız bilemem. ama içmimarlık bölümü, kesinlikle 4 yıl verdiğiniz emeğe değmez. gerçekten. ama mimariyle ilgilenmiyorum, dekoratör olacağım derseniz, o zaman ok siz bilirsiniz. yalnız içmimarlık bölümünden dekoratör olarak değil "yarım-eksik-mimar" olarak çıkılıyor onu da bilin.

    son olarak, olayın bir köşesinde de kendini çok iyi yetiştirmiş, kendi mimarlık ofisi olan içmimarlar var piyasada. bunlar da içmimar olduklarını çaktırmazlar. imza yetkisi problemini çözmek adına bünyelerinde en az bir adet mimar çalıştırmak suretiyle, yüksek yapılar tasarlarlar, gayet de şahane olur. çünkü içmimar aslında bunu yapabilecek bir tip, ama içmimarlık bölümü sıkıntılı. içmimarlık okuyup, bu konuda yetenekli olanların tümü aslında mimarlık okuması gereken tipler. bu bağlamda bu bölümün varlığı problem.

    not : bütün bunları söyleyen, içmimarlık okumuş biri. onu da belirteyim.

    edit: peki hiç mi olumlu bir şey yok derseniz, şunu söyleyebilirim, içmimarlar odası son yıllarda çabalarının karşılığını ufak tefek de olsa yavaş yavaş almaya başladı. mesela "içmimarlık kursu" vererek sertifikayla içmimar çıkaran garip oluşumlara karşı başlattıkları hukuk mücadelesini kazandılar. şu an içmimarlık kursları tamamen yasadışı. onun dışında çeşitli uluslararası içmimarlık federasyonlarıyla deklarasyonlar imzalamaya başladılar vs. yani mesleğin daha stabil ve geçerli duruma gelmesi için çaba gösteriyorlar. lakin yukarıda yazdığım sebepler dolayısıyla en fazla nereye varabilirler bilemiyorum. yani "her yapı firması bünyesinde x sayıda içmimar bulundurmak zorundadır" ve/veya "inşa edilen her yapı için en az bir içmimar imzası zorunluluğu" gibi yasalar olmadıkça sıkıntılar hep devam eder. ayrıca "içmimarlar odası" yani, işte hemen hemen düğer tüm meslek odaları gibi, ilk amaç tabii ki olabildiğince üye toplayıp hepsinden düzenli aidat almak, çok işler yapıyormuş gibi görünüp aslında kimseye somut bir fayda sağlamamak. şimdi izmir şubesi açıldı yeni koşarak üye olun istiyorlar. siz bilirsiniz.

    ayrıca "içmimar" birleşik yazılır ayrı değil.
  • 21. yuzyilda artik mekanlarin icten disa dogru tasarlandigini bilmeyen mimarlarin burun kivirdigi meslek. ulkemizdeki en overrated mesleklerden biridir ayrica. o yuzden de bu meslegi yurtdisinda icra ediyorum. her meslekteki gibi universitede ogretilen ideal tasarim anlayisi gercek hayattaki tecrubelerle uyusmayabiliyor. yeri geliyor tekniker oluyor, yeri geliyor sadece 3d designer oluyorsunuz. fakat egitimini almis birisi olarak tecrubeyle bir yere kadar gelmis birisinden hep bir farkiniz oluyor. bu kisi hic egitim almamis birisi de olabilir, x bolumu mezunu birisi de olabilir, hatta mimar bile olabilir. farkli olceklerde calisan tasarimcilarin detaylara karsi hep farkli bakis acilari olur. o yuzden yukarida cirkinlesen mimarlara bakmayin siz. onlar zaten 4 senede okuduklari mimarlik diplomalariyla baska ulkelerde mimarlik bile yapamiyorlar.
  • burada yavşak yavşak yorumlar yazan sevgili mimarlar, bu laflarım size. memlekette sayısal ve eşitağırlık paunıyla öğrenci alan iç mimarlık bölümleri var. ben itü mezunuyum. bayağı da bir sayısal puanla girdim. benim girdiğim dönemde (13-14 sene evvel) itü'de iç mimarlık bölümünün mimarlık bölümüyle arasında 1,5 - 2 puan gibi bir fark ya vardı ya yoktu; o puan da msgsü mimarlık bölümünün taban puanının 1,5 - 2 puan üstündeydi. yıldız teknik üniversitesi, katü bilmem ne mimarlık bölümleriyle aradaki puan farkı hepten uçuktu. bu burada dursun. itü'de içmimarlık bölümüyle mimarlık bölümü arasında sadece 40 kredi ders farkı vardı; onun da 20 kredisi zaten 5 dönemlik proje dersleriydi; ilk 3 dönem proje dersleri tamamen ortaktı. statik-mukavemet ortaktı. yapı bilgisi derslerinin tamamı ortaktı. malzeme dersi ortaktı. matematik ortaktı. gerçi matematik işletme fakültesi ve makine fakültesiyle de ortaktı. o yüzden anadolunun bilmem ne üniversitesinden veya kıçıkırık vakıf üniversitesinden mezun olup, gelip burada iç mimarların eğitimine, statik bilgilerine bilmem nelerine bok atmayın.

    ayrıca 15 aylık kursla parasını bastırana boklu kıçından uydurduğu hakla ünvan dağıtan haysiyetsiz iç mimarlık kursu sahiplerine de buradan selam çakalım: umarım doktorluk kursundan* doktor sertifikası alan öküzlerin elinde, eczacı çıraklığından yetişme eczacıların hazırladığı ilaçlardan geberip gidersiniz. sizin gibi sahtekar sürüsü umut tacirlerine göz yuman sisteme lanet olsun.
  • ucuza iş yapmaması gereken insandır. içmimarlar odasının hazırladığı en az ücret tarifesini okumakta fayda var. bazı değerlere bakıldığında ''hoov bu rakamlar uygulansa şu an zengindim lan!'' denebilir lakin umudu kaybetmemeli.

    https://www.icmimarlarodasi.org.tr/enazucret
  • yukarıda tartışan yazarlara ithafen.. neyse ben dış mimarım zaten aranıza girmeyeyim şimdi.

    neyse ya yine de bi iki şey söyleyeyim. tutamadım kendimi bak.

    ilk olarak, bi yerden hizmet alacakmış gibi gidip adamın/kadının bilgisinden yararlanıp hatta daha ileri gidip çizimlerini alıp sonrasında iç mimara parayı vermemek için gidip kendin yaptırırsan çok net karaktersizsin. madem pahalı en başta fiyat sor sonra işine gelmiyorsa kendin git ne yaptırıyorsan yaptır. kimsenin zamanını emeğini çalmaya hakkınız yok.

    ıkinci olarak iç mimar olup iç mimara dekor dizayn ettirmeyenleri, istenilen parayı çok bulan müşteriyi vizyonsuz ilan etmek de kişinin iç mimarın kalitesizliğidir. nice insanlar, ustalar var; mimarım, iç mimarim, sanatçıyım diyen adamları cebinden çıkarır. eline diploma alan da kendini bi şey sanmasa olmaz şu memlekette.
  • dışarıdan bakıldığı gibi; gir, yık, yap ve paranı al çık değildir.yapılacak yerin rölevesi (ölçü) alınır.autocadd yada benzeri bir program ile 2 boyutlu çizimi yaparsınız.yapılacak her şey kararlaştırıldı ise; 3 boyutlu çizim yapılıp, görsellerin çıktıları alınıp müşteriden onay alınır.buradan sonra ki süreç;2 boyutlu planda yerleşim planı yapılıp, tüm objelerin ilgili ustalarına vermek için ölçüleri çıkartılır.renk kodları ve tüm detayları ile üretim safhasına geçebilirsiniz.tüm bu süreç ortalama 3+1 ev için 30-45 gün arası sürmektedir.
  • türkiye gibi bir ülkede aslında olmayan bir meslek. şöyleki; sektörüne göre kimi endüstri tasarımcısı kimi mimar kimi dekoratör kimi animasyoncu, rendercı. iç mekan tasarımcısı olarak iş yapanı ise ya işverenin egosu altında ezilmeye razı bişeyler yapıyor gıdım gıdım ya da sadece mekanı tasarlayıp işverenin "mimar"larına bırakıyor projeyi. velhasılı zor zanaat buralarda. üstüne halkımızın ev, ofis zevkini düşününce hepten imkansıza yakın gibi duruyor. ne tam olarak mimarlığın analitik, zanaatkar yanı var ne de sanatın soyutluğu, kavramsallığı...ikisinin arasında "araf" bir meslek.
hesabın var mı? giriş yap