• insanların iyi ya da kötü, yaşamlarındaki her türlü değişikliğe uyum sağlama sürecine verilen ad.

    "o arabayı almalıyım" dersiniz, alırsanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz. "o kızla/erkekle birlikte olmalıyım" dersiniz, olursanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz. "o telefonu almalıyım" dersiniz, alırsanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz.

    tam tersi de tamamen geçerlidir. "arabam yanarsa çok mutsuz olurum", "sevgilim beni terk ederse yıkılırım", "okulu bitiremezsem mahvolurum" vs.

    halbuki öyle değil. az çok stabil bir mutluluk seviyemiz vardır. yaşamımızdaki olaylar elbette ki bu mutluluk seviyesini azaltır ya da artırır, ancak mutluluk seviyemizde oluşan bu fark, sandığımızdan çok daha kısa sürer.

    insan sakat kaldıktan, ya da boşandıktan, ya da piyangodanbüyük ikramiye kazandıktan, ya da istediği o eve kavuştuktan bir süre sonra mutluluk seviyesi, kendi normlarına döner. insanın en büyük yanılgısı, yaşamda karşılaştığı olayların mutluluğu üzerinde oluşturacağı etkiyi doğru tahmin etmesi ancak bu etkinin süresini çok yanlış hesaplamasıdır.

    peki varsayılan bu olaylardan önceki mutluluk seviyesini ne oluşturur? konu ile ilgili birçok araştırmanın (pozitif psikoloji araştırmaları) ortalamasına göre bu seviyenin yaklaşık olarak yarısını genlerimiz belirler; yarısını ise bireyin isteyerek, gönüllü olarak yaptığı zevk verici aktiviteler belirler.

    insan her şeye alışır.

    her şey geçicidir.

    pante rei!
  • insanlar yaşamlarındaki büyük olaylardan sonra yeni durumlarına duygusal olarak alışıyor ve kronik eşiklerine geri dönüyorlarmış. örneğin beklenmedik bir yerden sürpriz bir para alan kişi başlangıçta daha mutlu oluyor, ancak aradan bir yıl geçince tatmin düzeyi kendi eşiğinin yakınına dönüyor; bu duruma psikoloji literatüründe "hazza uyum" (hedonik adaptasyon) deniyormuş.

    araştırmalar piyangodan ikramiye kazanan insanların kazanmayanlardan daha mutlu olmadığını ve yakın zamanda felç olmuş insanların mutsuzluğunun aynı durumu bir yıl önce yaşamış kişilerden biraz fazla olduğunu gösteriyormuş.

    daha detaylı bilgi için: 1999 yılında yayımlanan "well-being: the foundations of hedonic psychology" isimli kitapta shane frederick and george loewenstein adında iki bilim adamının "hedonic adaptation" adındaki makalesi.
  • insanın mevcut durumuna cabucak adapte olup, bunu normal kabul etmeye başlaması, yani insan hayatındaki mutluluk verici değişimlerin kısa sürede standart haline gelip mutluluk sebebi olmaktan çıkması.
  • seversin kavuşamazsın aşk olur
    seversin kavuşursun hedonik adaptasyon.

    tanım: yarrak gibi olay.
  • mutluluğun bağıl olarak farklı zamanlarda içinde bulunulan vaziyetlerin aralarındaki farklara göre şekillendiğini, beynin hayatta gelinen seviyeye tölerans geliştirdiğini(alıştığını) gösterir. hedonik adaptasyon var olduğu için berbat hayatımıza tahammül edebiliyoruz ya da en üstte yaşayanlar yine hedonik adaptasyon var olduğu için her gün ve her an sevinçten uçmuyorlar.

    en alttan başlamış hayatında bireysel bir çabayla bağıl bir fark yaratıp yukarı sıçrayıp mutlu olursan, geri kalan hayatında sürekli bu büyüklükte farklar yaratıp bu büyüklükte sıçramalar yaparak ilk eylemini sürdürebilmen gerekir ki aynı mutluluğu yakalayabilesin. aynı his için ilk sıçramana yakın sıçramalar yapman gerekir. yoksa mutsuz olacaksın.

    bir çok zenginin çok zengin olmasına rağmen parasını katlamaya çalışması da aynı mental sıkıntıdan ileri gelir. kısaca: kesmeme durumu.
  • öğrenmemle beni epey aydınlatan mefhum.

    "psikologlar buna ‘hedonik adaptasyon’ diyor. aslında ‘hedonik çark’ diyenler de var. çarkta dönen hamster gibi arıyoruz mutluluğu. müthiş çaba harcıyoruz, mutluluk getireceğini sandığımız şeyler için ama hep aynı yerdeyiz. hiçbir yere varmıyoruz.
    iki psikoloji uzmanı philip brickman ve donald campbell, insanın yanlış yollardaki bu nafile mutluluk arayışını şu şekilde özetliyor: dış dünyada mutluluk ve haz arayışına çıktığımız her zaman aslında hamster çarkına girmiş oluyoruz. sahip olduğumuz birşeyin, örneğin para ya da makam, daha fazlasını elde ettiğimiz zaman, önce kendimizi mutlu hissediyoruz. ancak çok kısa süre sonra, elde ettiğimize alışmaya başlıyoruz.
    önceden ‘talih’ olarak gördüğümüz şimdiki seviyemiz yeniden ‘yetersiz’ gelmeye başlıyor ve tattığımız mutluluk hissini sürdürebilmek veya yeniden kazanabilmek için yeniden bu kez daha fazlasının peşine düşüyoruz. alıştığımız için, artık mutluluk için çok daha fazla şeye ihtiyaç duyar hale geliyoruz."

    cemal tunçdemir'in piyangonun gerçek talihlisi kim yazısından.
  • "gamına gamlanıp olma mahzun,
    demine demlenip olma mağrur,
    ne gam baki ne dem baki, ya hû!"

    muhibbi
  • karanlıktan aydınlığa çıkınca gözlerin ışığa alışması yada odadaki en ağır kokuyu bile belli bir süre sonra hissetmememiz gibi fizyolojik adaptasyonların psikolojik versiyonu.
    insanın genetik olarak belirlenen bir mutluluk eşiğinin olması, hayata dair yaşanan iyi veya kötü herhangi bir değişiklikte, ne kadar mutlu yada ne kadar üzgün olursak olalım etkisinin bir süre sonra aynı şekilde hissedilmemesi, mutluluk eşiğinin genetik düzeye geri dönmesi.

    yapılan araştırmalara ve deneylere göre mutluluk düzeyimiz de genetiğimizle çok yakından alakalıymış.

    shelley taylor ve ekibinin yaptığı bir deney:

    326 kişi. her birine iyimserlik, kendine güven ve kendi hayatını kontrol etme üzerine sorular soruluyor. ve deneklerden elde edilen tükürük örneklerinden alınan dna'lardaki oksitosin reseptör geninin yapısına bakılıyor.
    (bkz: oksitosin) (bkz: oksitosin reseptör geni) (bkz: oxtr)

    elde edilen sonuca göre kişiler arası farkların adenin ve guanin bazlarının dizilimiyle alakalı olduğu ortaya çıkıyor. dna analizi aa veya ag varyantına sahip olan denekler gg varyantına sahip olan deneklere göre sosyal yeteneklerde zayıflığa, strese ve mental sağlıkta bozukluğa daha yatkın oluyor. oxtr geninin yapısıyla kişinin psikolojik özellikleri arasında yakın bir ilişki olduğu bulunuyor.

    ancak shelley taylor yaşam boyunca maruz kaldığımız çevresel faktörlerin genlerin yapısını değiştirmese bile işleyişinde rol oynayabileceğine dayanarak aa varyantına sahip olanların da depresyonu aşabileceğini, stresi yenebileceğini kısacası genlerine rağmen psikolojik yönden daha sağlıklı olabileceğini söylüyor.
  • "insan, ulaşamadığı her şeyin delisi;
    ulaştığı her şeyin nankörüdür."

    lafı da bununla alakalıdır.

    yani şöyle:
    ulaştığımızda aşırı mutlu olacağımızı zannettiğimiz her şey, elde ettiğimiz zaman aslında bizi o kadar da mutlu etmiyor, veya zamanla o mutluluk etkisi normale dönüşüyor.

    gerçekleştiğinde aşırı üzüleceğimizi düşündüğümüz her şey, gerçekleşince aslında bizi o kadar da üzmemiş oluyor, veya zamanla o üzüntü etkisi normale dönüşüyor.

    kısaca: hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. ne mutluluk, ne mutsuzluk. hepsinin etkileri zaman içinde normale döner, sıradanlaşır, rutinleşir.
  • bizi mutlu eden "şeylerin" zamanla normalleşmesi durumu.
    prof.wolfram schultz, parkinson hastalığına tedavi bulmak için dopamin molekülü üzerinde çalışıyormuş. bir gün denek olarak kullandığı maymunun önüne tesadüfen elmayı koymuş. maymunun beyni beklenmedik bir şekilde dopamin salgılamaya başlamış. maymun elmayı daha yemeden, elmayı yeme "beklentisine" karşı keyif hormonu salgılıyor. buradan anlıyor ki dopamin ile beklenti arasında çok büyük bir ilişki var. daha sonra maymuna ilk önce bir sarı ışık yakıyor, tabii maymun bu duruma tepki vermiyor çünkü sarı ışık onun için nötr bir uyarıcı. bir dahakine sarı ışıkla birlikte elmayı da verince maymun sarı ışığı bir uyarıcı haline getiriyor ve bu noktada klasik koşullanma gerçekleşiyor. zaman geçtikten sonra maymun elmayı da görse ışığı da görse dopamin salgılamıyor. çünkü maymun hedonik adaptasyona uğruyor. işte biz insanların da bu maymundan bir farkı yok. varlığı heyecan veren şeyler zamanla, normalleşiyor. içinizde en ufak kıpırtıya neden olmuyor.

    "dış dünyada mutluluk ve haz arayışına çıktığımız her zaman aslında hamster çarkına girmiş oluyoruz. sahip olduğumuz bir şeyin, örneğin paranın ya da makamın daha fazlasını elde ettiğimizde, önce kendimizi mutlu hissediyoruz ancak çok kısa süre sonra elde ettiğimize alışmaya başlıyoruz."
hesabın var mı? giriş yap