• bir türk olarak (neredeyse) uyguladım ben bunu. neredeyse diyorum tam bir yıl olmadı ama 11 ay gezindim ortalıkta. bu süreç boyunca bana en ilginç gelen insanların şaşkın bakışlarıydı. o bakışları görmek için bile uygulamalısınız bence.
    hikayem 10 yıl boyunca çalıştığım belki de bu ülkedeki en rahat işlerden birinden istifa ederek başladı.
    (bkz: 3 bin tl maaş alıp mutsuz olmak/@uther)
    aslında epey önce yapacaktım ama kıdem tazminatı hikayesi ile 10 yılı bekledim. öyle birikmiş yüzbinlerim filan da yoktu. yaklaşık 35000 tl'yi cebime koyup durdurun dünyayı inecek var dedim. cittaslow kavramını bilir misiniz? büyümeyen şehir. hırslardan arınmış şehir. bunun insan versiyonuna inandım ben. "hominislow" diyebiliriz ama "homoslow" da derseniz bozulmam. homofobik değilim. hep çalış, hep para kazan, kariyer, hedefler, hırslar nereye kadar daha devam edeceğiz "geçen gün ömürdendir" dedim.
    neye güvenerek böyle bir karar aldım? öncelikle kendime. istediğim zaman beni doyuracak bir iş bulabilecek kadar kalifiye olduğuma inandım. 1 yılı 35000 tl ile sağlama aldım. bir aksilik olursa 5 yıl kredi ödediğim evi satmayı göze aldım. bir sonraki işim için yurt dışına gitmeyi, ülkenin en ücra köşesine gitmeyi göze aldım. böyle bir karar alacaksanız bir türk olarak tüm bunları hesaba katmanız gerekiyor.
    ilk şaşkınlık iş yerinde yaşandı. sahip olduğum işten vazgeçiyor olmaktan dolayı yer yer "salaklıkla" itham edildim. kararımı gözden geçirmem için defalarca uyarıldım. ailem, arkadaşlarım, sokakta karşılaştığım herkesten defalarca bu uyarıları duydum:
    "kurulu düzenini bozma"
    kurulu düzen imanımızı gevretse bile bozmamak üzere programlanmışız biz.
    bir çoğu işten kendi isteğimle ayrıldığıma inanamadı. işten atıldığımı düşünerek beni teselli ettiler.
    işten ayrıldım, şehir değiştirdim. 11 ay boyunca antalya'da bisiklet sürdüm, denize girdim, yüzdüm, yürüdüm, kitap okudum, bilgisayarda oyun oynadım, film izledim hedefsiz ve amaçsız yaşadım. koşturmadan, yavaş yavaş hayatın tadını çıkardım. kafamı tamamen sıfırlayıp iliklerime kadar dinlendim.
    şaşkın bakışların yanında bu ülkede yaşayan biri olarak size iş bulma çabalarıyla da karşılaşacaksınız. onlarca kişiyi ve onlarca işi geri çevirdim. bu işlerden bazıları eski işimden daha cazipti. o şartları beğenmediğimi düşünenler daha cazip şartlarla geliyordu. bazıları çok zor durumda olduğumu düşünerek oldukça kötü şartlardaki işleri öneriyorlardı. eski işimden aldığımın yarısını önerenler oldu. türkiye'de gap year hakkını kullanacak kişini yaşayacağı zorluklardan biri de bu iş bulma çabalarını geri çevirmek zorunda kalmaktır. insanlara "ben çalışmak istemiyorum" demek ve bunu açıklamak sürecin en zor kısmıydı. genç yaşımda sadece 1 yıl çalışmadan yaşayabileceğime insanları bir türlü inandıramadım. en yakın dostlarım bile canhıraş iş aradılar benim için.
    benim evim, 35000 tl param ve iş bulmamı sağlayacak yeteneklerim vardı ama çevrede bunlardan çok daha fazlasına sahip olan ama işini 1 günlüğüne kaybetmekten delicesine korkan kişiler vardı. böylebir kararı verebilmek için ihtiyacınız para değil cesarettir. ben bunu gördüm. çevrenizi biraz gözlemlerseniz siz de göreceksiniz. cesaret edeceksiniz, biraz komfordan vazgeçmeyi bileceksiniz.
    sonuçta, 11 ay gezdikten sonra ben artık yeniden çalışmaya hazırım dediğimde param bitmeden yeni bir iş buldum. eski işim kadar parlak olmamakla beraber akıl sağlığımı koruyarak çalışabileceğim bir iş.
    bu kavramı duymuş ve yapıp yapmamak konusunda tereddütünüz varsa bir abi tavsiyesi: yapın.
  • bir yıl kafa izni almanın gavurcası. bu ingilizler olsun abdliler olsun aussieler olsun üniversiteye başlamadan önce 1 yılı kendilerine ayırıp vuruyorlar kendilerini yollara. tabi ille genç yaşta olmuyor adam 30una gelmiş bir finansçıyken atıyor sigortalar, basıyor istifayı düşüyor yola. bir de israilliler var ki mutlaka parantez içinde anlatmam lazım: bu arkadaşlar genç yaşta askerlik yaptıkları için daralıp yine yollara vuruyorlar kendilerini ama biraz da mecburiyet olmuş. girin mesela khaosan road'a bir sürü israillinin işlettiği acente görürsünüz kapısında camında ibranice ilanlarla; ha bu vayandaşlar alır bu turları gidip orman, börtü, böcek göreceğine uyur arabada, neyse...
    bu durum o kadar yaygındır ki hosteller bu gap yearcı arkadaşlarla kaynamaktadır. ha sen dersen yarın öbür gün "dünya önümde diz çök, ben tavafa geliyorum seni" indiğin ilk havaalanında zaten bu işi yapan yüz tane sarı kafayla karşılaşırsın. bizde gezme kültürü açık büfe, tur rehberi, heşey dahil kapsamında olduğundan ters gelir bu gap year bize. hostelde mi kalınırmış?, sokaktan mı yenilirmiş? ne kadar pis...

    bilgi notu: oneworld alliance 1 yıllık kombine uçak bileti hizmeti vermektedir: http://oneworldrtw.innosked.com/
  • imrenilesi bir durum. yabancı ülkelerdeki gençlerin cv'sinde önem verilen hatta olması beklenen bir şey. bizdeki gibi "haldır haldır sınava hazırlandım, 3.5 saat ter döktüm, sonra bir üniversiteye kapağı attım, 4 yılın sonunda master/doktora derken iş aradım yana yakıla, sonunda popomu bir özel şirket koltuğuna yapıştırdım, oh çok şükür yareppim" gibi bir yarışta/koşuşturmada kalmadıkları için; 1 yılı gezmeye, değişik kültürler tanıyıp hayatı öğrenmeye, kendini dinlemeye/tanımaya ayırabiliyor insanlar.

    bizde ise hep deli dana gibi koştur ama hiçbir yere yetişeme, anca tatillerde/gıdım yıllık izinlerde gez, onda da güneye in en fazla, emekli olmadan uzun geziler hayal etme, haşa aylaklık da etme, efendi ol, hem ne o öyle bitli turistler gibi?

    hatta:
    * hmm, naptınız bu bir yıllık boşlukta?
    - gezdim efendim, değişik kültürler tanıdım
    * niye ki?
    - ee kendime yatırım yaptım, görgümü artırdım
    * öyle ayağı yanık kedi gibi boş boş gezdiniz, yaşıtlarınız kariyer yaparken?
    - tam olarak öyle değil aslında, mır mır
    * cık cık
  • türkiye'deki yobaz insan kaynakları anlayışı yüzünden bunu yapanlar genelde "neden ki" gibisinden sorulara maruz bırakılacağından türkiye'de uygulaması ve anlatması zor olan kavramdır.
  • üzerine söylemek istediğim birtakım şeyler olan bir konu.

    türk insanının oldukça uzak olduğu bu konu kendini gerçekleştirmek isteyen ve genellikle gelişmiş ülke insanının peşinde olduğu bir şey. sosyal sorumluluk projesinde gönüllü olduğum bir kuruluş vesilesiyle birçok farklı ülkeden insanla tanıştım. çoğu lise, lisans/y.lisans eğitimini tamamlamış ve burada gönüllü çalışan kişilerdi. özellikle iki sene kadar önce, ülkenin her yanında bombalar patlarken neden iyi koşulları bırakıp da özellikle türkiye'yi seçtiklerine anlam veremediğim bu insanları daha yakın tanımaya başladığımda biraz daha iyi anladım. mesela amerikalı bir çift lisans eğitimlerinin hemen üzerine türkiye'ye yerleşmişlerdi. bahsettiğim yerde gönüllü olarak çalışmakta ve aynı zamanda profesyonel anlamda da birtakım işler yaparak hayatlarını devam ettirecek kadar para kazanıyolar. bu sırada başka insanlarla tanışıp bambaşka bir kültürün tadını çıkarıyolar. ben bu şehrin tadını onların çıkarabildiği kadar çıkaramamışımdır. işte bu çift gap year'in insana sağladığı keyifli hayatın bir örneği olsun.

    bir diğer örneğimiz ise gönüllü olarak çalışan ingiliz arkadaşımın hayatı olabilir. kendisi türkiye'den önce fransa'da çok güzel şartlara sahip bir işte çalışmış. burada fransızcasını çok ileri bir seviyeye taşımış ve çok iyi paralar kazanırken işin stresli yanına daha fazla katlanmak istemediği için yolu bir orta doğu ülkesine düşmüş. burada zaten bildiği arapçasını ilerletmiş ve çıkan savaşlar sebebiyle kendisini daha güvenli sayılabilecek bir yer olan türkiye'ye atmış. şimdi türkçe öğrenmeye çalışıyor ve ilgi duyduğu bir kültürün insanlarıyla yakın temas halinde gönüllü olarak çalışıyor. bu da ona istediği fırsatları sunan bir başka gap year örneği.

    bir başka örneğimiz ise lisans eğitimini bitirmiş bir başka ingiliz. kendisi ingiltere'de mis gibi geçinip giderken lisans sonrası türkiye'ye gelmiş. tamamen gap year kafasıyla. gezip tozarken baya baya türkiye'ye aşık olmuş ve iki sene kadar burda yaşamış. aynı zamanda kendisi bu sosyal sorumluluk projesinin kurucularından biri diyebilirim(ya da çok büyük emeği var kuruluşunda, yanlış olmasın şimdi). neyse, burada gönüllü olarak çalışırken kendisinin bu gönüllü olarak icra ettiği işten çok keyif aldığını ve kesinlikle böyle bir şey yapıp türkiye gibi bir yerde yaşamak istediğini fark etmiş. bunun üzerine bu konuyla ilgili bir master eğitimi aldı ingiltere'de. hatta tezini yazmaya yine türkiye'ye geldi ve bu projeyle ilgili bir çalışma yürüttü. yazdı gitti, şimdi kendisi daha da doğuda bir yerlerde yaşıyor. bu da gap year olayıyla kendisini fark eden bir başka yabancı.

    şimdi gelelim en can alıcı örneğe: bir türk'ün gap year'i nasıl olur? bu noktada kendi deneyimlerimi paylaşıcam. lisans eğitimi sonrası zaten hep kafayı taktığım bir yerlerde sadece eğitim ve gezip görme isteğim üzerine yurt dışına çıktım. küçük bir şehirde, ne uzun ne de kısa sayılmayacak süre kadar yaşadım. sonra kalsam mı, dönsem mi? dönüp de iş bulsam, kariyer anlamında doyduğumu hissedip tekrar çıksam mı, burada kalsam ileride ne yaparım gibi bir girdaptayken neyse ya en kötü dönerim diyip türkiye'ye geri döndüm. evet kısa da olsa bir gap year deneyimi yaşadım ama ne kendimi diğer örneklerdeki kadar tam anlamda bulmuş ne de bu deneyime doymuş hissediyorum. zaten yukarıdaki örneklerin üstüne okuyunca ne kadar eksik kaldığını çok rahat anlayabilir herkes. şimdi de dönmek için ne kadar doğru bir zaman bilemiyorum.

    neyse, bu yüzden nasıl kendinizi ayarlarsınız, nasıl rahat hissedersiniz bilmem ama sakın türk kafasına kapılıp bir şekilde garantiye almak isterken bir yere çakılıp kalmış hissetmeyin. gidin, yeni şeyler deneyin, keşfedin. siz bu hikayenin amerikalı çifti, ingilizleri olun. 'saygılar' olmayın. çünkü o zaman en fazla pişman olmuş olursunuz.
  • soylenildiginde tuylerimi diken diken eden, hayatta en cok kiskandigim olay. ogrencilik biter bitmez calismaya baslama gafletinde (tam iki kez) bulunmus olan ben, bir daha boyle bir firsat yakalarsam asla affetmeyecegim. oteki omrumde bile olsa.
  • hep kafamda bir köşede olan, ama her seferinde kendime bahaneler uydurup ertelediğim birşeydi. lise sonrası olmalıydı cesaret edemedim. üniversite sonrası dedim. onu da bir şekilde beceremedim. şimdi 30'ların verdiği şimdi yaptım yaptım; yapamadım bir daha asla hissiyle kafaya koydum. 10 yıllık işimden ayrılıyorum. şirketin gidişatı ve hayatım rutininde gitseydi yine mümkün olmazdı ama. o yüzden katkısı olan herkese, herşeye teşekkür ederim bol bol.

    bir sene çalışmak istemiyorum. gezmek, görmek istiyorum. plansız bir hayatım olsun istiyorum. gerçekten nereye gideceğimi bilmeden sokağa çıkmak istiyorum. mutlu olduğum şeyleri yapmak için uyanmak istiyorum. olanaklar elverdiği kadar gezmek, denemek istiyorum. banklarda bir yere yetişme telaşım olmadan oturup etrafı izlemek istiyorum. uzak kaldığım ya da uzak durduğum hayatları izlemek istiyorum. mutluluğu kendimde bulmak istiyorum. ve tüm bunlar için işimden, ailemden, arkadaşlarımdan bir süre uzak kalmayı göze alıyorum.

    bu çarkın dişlisi olmaktan, o meşhur modern kölelik sisteminden sıkıldım artık. hepimiz sıkıldık. belki de hiç sahip olmak istemediğimiz şeyler için çalışıyoruz. en azından buna bir ara vermek hayatımda yapacağım en gurur verici şey olacak sanırım.

    sonuç olarak gap yearhepimizin hakkı. kullanalım, kullandırtalım.
  • bizim hep özenerek baktığımız gap year, yeni dönem gençlerin artık terk ettiği bir gelenek olmuş. bunu yaşayabilmiş şanslı eskiler de arkasından ağıt yakıyor. devam etseydi gap year'ı deneyimleyen 4.nesil olacaktı diye hüzünleniyor.
    sadece pandemi değil, üniversitelerin kurumsallaşması, gençlerin tüm dünyaya parmaklarının ucunda erişebilmeleri, sırt çantasına 2 tshirt 2 şort atarak tayland'da bir sene geçiren, lonely planet'in yaratıcı nesillerine dert olmuş.
    alex garland'ın the beach romanını üniversitede okumuş ve büyülenmiştim. o dönemde yalnız gezgin bir kadın olarak tayland'a gitme düşüncesi, neredeyse mars'a seyahati kadar ütopik bir şeydi. meselenin sadece geçim derdi olduğunu da düşünmüyorum. böyle bir şeyin ihtimal dahilinde olduğu, bize ne katacağı, korkmadan seyahat etmek, 2000lerin başında, hayal edebildiğimiz bir ihtimal değildi. yeni nesiller ise hayallerinde özgürler ama onların da başka engelleri var.
    adına gap year diyelim demeyelim, bir insanın gerçekten nasıl bir hayat istiyorum diye durup düşündüğü boş bir dönem kadar, hayatı için olmazsa olmaz çok az şey olduğuna inanıyorum.
  • batida sadece universite sonrasi degil, calisma hayatina devam ederken belli araliklarla yapilmasi yayginlasan olay.

    ben universiteden sonra 1.5 yil yaptim. turkiyede elit sirketler disinda sanirim insan kaynaklarinin anlayacagi bir olay asla degil. cv’nizde bosluk var diyor. evet diyorum gap year yaptim seyahat ettim. neden diyor. cunku ebenden oturu abicim. bu arada yapmis oldugum seyahatler sektorumde bir asset olarak dahi gorulebilir ama bunu bile degerlendiremiyor ki. is buldun calis, yemek buldun ye, dayak buldun kactan oteye gidebilen bir vizyon beklememek lazim.

    simdilerde de yeni is ayarlayamadan issiz kaldigim gunlerdeyim ama calismaya basladigimdan beri en mutlu, huzurlu, enerjik, motive gunlerimi yasadim. insan oldugumu hisettim. sabbatical mi olur gap mi olur bilmem ama bundan sonra arada es vermek sart.
hesabın var mı? giriş yap