• umutsuzluk ile oynanmasi halinde atmosferine tam anlamiyla girilebilecek bir oyun. oyuna tamamen kaptirilirsa , insan , rüyalarinda bile "gerizekali sulik , burst fire kullanma , vic yakindakini vur , hayir marcus ordan değil , ağzina sçiyim" diye sayiklayabiliyor.

    6 ay boyunca , çok farkli özelliklere sahip bir çok çeşit karakterle , bir çok farkli yöntemle bitirildiğinde , insani gerçek hayatta "acaba x karakterim gibi mi , y karakterim gibi mi davransam?" gibi sorularla başbaşa birakabiliyor.

    gerçek hayatta , sağda solda biyerde , çok gelişmiş bir bilgisayar görünce "acaba vault larin bilgisayar sistemleri de buna eşdeğer midir?" diyebiliyor insan.

    aşk olayi tamamen yalan olabiliyor. herkesi sadece nancy bishop olarak görebiliyor insan. vault city de tanişilip yemeğe çikilan ve malesef adi unutulan o körpecik hemşire de az çok zorluyor zihni.. güzel hatundu be. çok safti ama.

    new reno da bütün mafyalara yavşaklik edip , 4 ünü de satabilir isterse. ama bilir ki new reno yu tek kişi yönetemez. o yüzden illa ki mafyalardan birine "eyvallah" diyecektir. korkusu yoktur bozari vardir. ama mafyanin da sözü wardir. the wrights iyi seçimdir. salvatores kaçakçidir , mordinos jetçidir , bishop ise açik ve net olarak söylemek gerekirse pezevenktir. insan gerçek hayatta seçim yapacaği sirada bu tarz ihtimallerle karşi karşiya kalabiliyor. güvensizlik..

    san fransisco da , bu kadar teknolojik sistemin kuruluşundan da 1000lerce yil öncesinde olan , teknolojinin yikilmasindan sonra bile varolan , "kung fu" yu öğrenmek. belki de ileriye hizla giderken , geride birakilan , unutlan küçük detaylari hatirlatiyor. kiymeti bilinmesi gereken.

    ncr da , azmin neler yapabileceğini öğreniyoruz. fallout 1 sonrasi mutant ordusu tarafindan harap edilen o dandirik köy kasabasi shady sands in bir anda "büyük güç" haline geldigini , fallout 1 de gördüğümüz ve karakterimiz uygun ise yavşayabildiğimiz tandi nin , kadayif gibi olmuş saçlariyla , bir president olabildiğini gördük. ncr içindeki hain in , tandi nin binasindan çikmasi ise , "en yakinimizdakiler bile götlük yapabilir" düşüncesi yaratiyor insanda.

    peki ya marcus? bir mutant. fallout serilerinde mutantlar "denyo" bilinir. açikçasi broken hills e girer girmez ben de tirsmiştim elemandan elinde minigun felan "aha" dedim. ama adamla konuşunca , şeker gibi adam olduğunu anliyorsunuz. mutantla mutant olmak gibi bişey. ha isterseniz kafasina da sikabilirsiniz , ama marcus gibi şeker bi elemana yapilmaz , ayiptir.

    sulik gibi bir cahil i , onun sürekli inandiği "granpa bone" masaliyla , ölüme kadar sürükleyebilirsiniz. cahili idare etmesi kolaydir. bunu öğrenebilirsiniz.

    vic gibi , paranoyak ve zaaf dolu bir adami , zaaflarinin üstüne giderek , kendisine hiç benzemeyen asi kizi valerie ile bariştirarak , hem büyük sevap işlersiniz , hem de büyük experience alirsiniz.

    deathclaw larla vault 13 te tanişip , muhabbet edip adamlara yardim ettiğinizde , "ulan çok ucube tipler ama eğitimlisi başka oluyor" denilebilir. bir çok insan için denilebildiği gibi.

    ve daha bir sürü yansima , yanilsama. hayal gücüne bağli hepsi. fallout 2 , yapay bir hayalgücüdür. bir bilgisayar oyunundan çok ötedir. *

    *
  • birden fazla "random encounter" ile efsane monty python grubuna selam cakan (ki cakmasinda ne yapsin, o monty python ki bugun batinin modern mizahinin babasi sayiliyor) oyun. bunlardan biri cok iyi bilinen kopru bekcisi. sorular da aynen monty python and the holy grail daki gibi. eger 3 soruya dogru cevap veremezseniz aninda oluyorsunuz. yok cevapla falan ugrasmam direkt girisirim diyorsaniz da her "turn" de ustunuze patlayan inek (bu da gonderme python grubuna) yolluyor bu neseli amca. tek yol dibine kadar girip brahmin'in yaniniza gelememesini saglamak ve kopru bekcisinin gozune gozune kritik calismak. ha "niye oldureyim?" diyorsaniz, uzerindeki cubbe bence oyundaki en mantikli kiyafet. hem hafif hem dayanikli.

    bir baska "random encounter" da ise karsimiza power armor'lar icinde kral arthur ve sovalyeleri cikiyor. holy hand grenade i gorup gormedigimizi soruyorlar (bkz: monty python and the holy grail)

    yine tesadufen karsilasip gulmekten gozlerimden yas getiren bir baska "random encounter" ise soyle; "unwashed villagers" adli kalabalik grup bir spammer yakalamis mermi manyagi yapiyorlar. "spammer" ise o yurumekte bile zorlanan tiplerden secilmis ve surekli "hepinizden nefret ediyorum", "neden bu oyunun online versiyonu yok?" "ben multiplayer oynamak istiyorum" diye dolaniyor. bir seferinde acidim kendisine ve butun "unwashed villagers" i dogradim. acimaz olaydim, pesime takildi ve surekli saniyede 5 cumle kurarak spam'in kralini yapti. ben de cektim vurdum kendisini, olan gariban koylulere oldu.

    bunlarin disinda turn based olmasi essiz ozelliklerinden bir baskasi bence, boylelikle "daha hizli tiklar, daha cok keserim dograrim"dan cok "simdi 2 kere ates edersem kursun bitecek onumuzdeki turn zaman kaybedecegim, 1 kere ates edersem kritik almazsa bu sefer o beni oturtacak" gibi daha planli hatta silah turu secimine kadar (hangisinin sarjoru uzun sure dayanir ama etkisiz de degildir vesaire) stratejik bir oynayis soz konusu. sirf bu ozellik sayesinde "vault 15" i her bastigimda yanimdaki sulik ve vic ile adeta bir x com havasi yakaladim senelerce. hatta tam bu bolumde aldigim bir save dosyasi defalarca bilgisayar degistirmeme ragmen hic silinmedi. ne zaman sikilsam acar bu bolumu oynarim. tabii sulik adli vahsi ama sevimli arkadasi kontrol etmek zor olsa da uzun sure oynayinca tepkilerini az cok kestirebildiginiz icin ona gore strateji kurabiliyorsunuz.

    ayni sekilde bugune kadar navarro'daki enclave ussune bir defa bile normal sekilde girmedim bu sebepten. once benzincideki lavugu sonra da navarro'da kim var kim yoksa hepsini vurdum.ozellikle mimarinin uygunlugu sayesinde turn based in guzelligi en cok burada cikiyor. size tavsiyem en az bir defa bu sekilde girin navarro'ya. yaninizda 2 adet gauss rifle ve 200 civari mermi yetiyor da artiyor. bina koselerinin gizleme ozelligini kullanarak 1 atis,1 saklanma seklinde sira tabanli oyunlarin en guzel stratejik planlama ozelliklerini deneyebilirsiniz.

    para demisken; hilesiz hurdasiz para ve xp kazanmanin en cabuk yolu navarro etrafinda dolasip enclave patrol avlamak. uzerlerinden cikan gauss pistol, pulse pistol (en cok bu para ediyor) ve laser pistol ile bir seferde en az 20000 para kazanabilirsiniz san francisco daki dukkana satarak. boyle boyle 10 seferde artik para ihtiyaciniz sifirlanir ve hayvani xp kazanirsiniz. sahsen sadece enclave patrol avlayarak 2 dolap dolusu malzeme yigmisligim var. yok "ben ugrasamam oyle, cabuk para kazanma yolu goster bana" derseniz (ki yapmayin etmeyin, guzel oyunda hileye basvurmak haksizliktir) oyun basinda butun skill'i repair'e verin. haritanin sag alt tarafina gidip ncr yi bulun (tandi baskan olmus la, gormeyeli bayagi da yaslanmis) orada yardim isteyen robotlu kizi takip edin, bozulan bilgisayari tamir edin. her tamir ediste 3000 civari xp veriyor. surekli tamir et+konus+tamir et+konus seklinde devam ederseniz yarim saat icinde butun ozellikleri ucmus bir karakteriniz olur (bu tip hileler oyunu patch li oynarsaniz calismaz belirteyim). paranin kolay yolu da; ncr deki smokinli adama goturdugunuz holodisk sayesinde iyi para aliyorsunuz, eger verdikten sonra tekrar calar ve tekrar konusursaniz yine ayni parayi veriyor. boyle boyle 10 seferde oyunda yetecek butun parayi kazanabilirsiniz. ama dedigim gibi boyle bir oyunda hile denemek bence yazik olur. ozellikle turlu planlarla sizden cok ustun dusmanlara karsi savasmanin verdigi hazzi almak istiyorsaniz. mesela cok az caniniz kalmisken ve ortalikta hic "stimpak" yokken "random encounter" da bir grup "radscorpion" tarafindan cepecevre sarilmis olmanin yarattigi gerilimleri kacirmis olursunuz.

    sehirlerin genisligi ve cesitliligi urkutucu boyutta (ilk oyun bu kadar genis degildi) mesela ilk oynadigimda san francisco ya gelmisken "eh bu sehir de bitti herhalde" dedigimde ustte bir liman, bir gemi ve gemide katlar oldugunu, dahasi sehrin asagisinda shi tapinagi oldugunu gorunce "cuss artik" demistim. uzerinden 10 seneye yakin zaman gecti hala "cuss artik" diyorum.

    oyunla ilgili 2 eksik yan bence sunlardir;
    -sehirlerde birine saldirdiginizda (yada o size saldirdiginda) bir anda kim var kim yok size saldirmasi. ozellikle cocuklarin saldirmasi kotu oluyor, cunku oldururseniz "child killer" oluyorsunuz, oldurmezseniz de uzerinizde essek kadar zirh ve devasa silahla cocuktan kacmak zorunda kaliyorsunuz ki bu da sinir bozuyor.

    -"random encounter" larin cogunlukla kabak gibi duz alanda gecmesi. boyle olunca "ben ates ettim simdi sen et sonra ben tekrar" sekline donusuyor, halbuki turn based in guzelligi sehir gibi, bina gibi farkli stratejiler belirleyebileceginiz kacis alanlari barindiran yerlerde cikar. mesela bir atis, sonra binanin arkasina saklanma, sarjor degistirme ve tekrar ortaya cikip ates edis gibi sehirlerde muhtesem sekillerde uygulayabileceginiz yontemler "random encounter" da sadece "silahi ve zirhi guclu olan kazanir" a donusuyor cunku armut gibi karsilikli duruyorsunuz dumduz arazide. ozellikle basta belirttigim "enclave patrol" avinda bu asiri dezavantajli oluyor. eger navarro'yu basip dedigimi denerseniz bu tip bir haritada enclave lar ile catismanin cok daha zevkli oldugunu gorebilirsiniz.

    aslinda cok daha uzun yazmak istesem de su ana kadar aklimdakinin ve oyundaki genisligin yuzde biri hakkinda bile yazamadigimi gorunce vazgectim. yazmakla bitecek gibi degil. 9-10 senedir oynamaktan bikilmayan oyunlardan biri, hatta "oyun doneminin altin cagi"nda cikmis son birkac oyundan biri diyebilirim rahatlikla. zaten o donem bitince gercek oyun donemi de bitmis oldu. bes para etmez oyunlar meydana doldu.

    kisacasi ne denilebilir bu oyun ve ilki (bkz: fallout) hakkinda bilmiyorum, eger hala oynamamis olma ihtimaliniz varsa (ki sanmiyorum boyle birsey olabilecegini) bulun oynayin cabuk, en azindan post nukleer bir dunyada neler yapmaniz gerektigini ogrenirsiniz (tavsiyeye bak) ya da "eskiden neden bu kadar mukemmel oyunlar yapilirdi da simdi yapilmiyor?" diye kendinize sorarsiniz.
  • oyunun başındaki konuşmanın türkçesi şu şekildedir:

    "savaş... savaş asla değişmez.

    dünyanın sonu hemen hemen tahmin ettiğimiz bir şekilde gerçekleşti. çok fazla insan olması, kaynak ve gidebilecek yer kalmaması... detaylar saçma ve önemsiz, sebep ise her zaman olduğu gibi insanlar.

    hayat yeryüzünden neredeyse temizlendi. hem de çok büyük bir temizlikti bu... insanın kendi elleriyle çaktığı atomik bir kıvılcım bir anda kontrolden çıktı. nükleer ateşin mızrakları gökten yağdı. alevler kıtaları yuttu ve kaynayan okyanusların altında kaldı. insanlığın sonu gelmişti ve ruhları, dünyayı sarıp sarmalayan radyasyonun fonunda yer alıyordu.

    uzun yıllar süren sessiz bir karanlık çöktü gezegenin üzerine. çok az kişi bu faciada hayatta kalmayı başarabildi. bazıları neredeyse en güvenli yer olan yeraltındaki dev sığınaklara ulaşmayı başaracak kadar şanslıydı. büyük karanlık geçtiğinde bu sığınakların kapıları açıldı ve içerisinde yaşayanlar, hayatlarına tekrar başlamak üzere dışarı çıktılar.

    kuzeydeki kabilelerden biri, tek bir sığınağın soyundan geldiklerini iddia eder. soyundan geldikleri sığınağın kurucusu, daha önce dünyayı büyük bir şeytandan korumuş kişi olan “sığınak sakini", (vault dweller) onların atasıydı. kabilenin kendi efsanesine göre bahsedilen bu şeytan güneyde çok uzaklarda görülüyor. dokunduğu her şeyi yokediyor, insanların içten içe şeklini değiştiriyor ve onları yaratıklara dönüştürüyor. bu şeytan sadece “sığınak sakini”nin cesaretiyle yok edilebilirdi ve öyle de oldu. fakat “sığınak sakini” bu yolda birçok arkadaşını kaybetti ve çok acılar çekti. dünyayı kurtarmak uğruna kendisinden birçok şeyi feda etmek zorunda kaldı.

    korumak için binbir zorluğa katlandığı evine döndüğünde, kendisini dışlanmış buldu ve sürgün edildi. kabiledeki insanlar korktukları şeyle yüzleşirlerken, onların gözünde artık başka bir şeye dönüşmüştü. dış dünyayla olan temasından sonra sığınağa dönmesi kabul edilemezdi. o artık kahraman değildi.

    halkı tarafından terk edildikten sonra kendisini çöllere vurdu. büyük kanyonlara gelene dek kuzeye doğru yolculuk etti. orada hayatının gerisini geçireceği arroyo adında küçük bir köy kurdu. kuruluşundan bugüne dek bir nesil geçti ve dışarıdaki dünyadan kanyonlar sayesinde korunmuş olan arroyo barış içinde kaldı. orası ev... senin evin.

    fakat savaşın bıraktığı derin yaralar hala iyileşmedi. ve yeryüzü olanları unutmadı."
  • aral ithalat tarafından çok ayıp edilen oyun.

    birkaç hafta önce gördüğüm kadarıyla yanılmıyorsam ocak ayının 6'sına kadar migroslarda da 1 tl olmuş ve olmaya devam edecek.

    hayır adamların elinde falan kalmış belli ki; ama 1 tl nedir be kardeşim hakarettir şu oyuna. alakasız bir şekilde ; diablo iii çıkmaya yakınken diablo ii ve lod fiyatlarını 10 liradan 40 liraya çıkartmaları geliyor aklıma. hiç sevemedim seni aral.

    hayır ben biliyorum amk şimdi 1 tl diye alakasız alakasız adamlar alacak, eve gidip oynamaya başlayıp "bu ne amk yea sikim sikim oyun bu devirde" tarzı konuşacak, kutuyu bir kenara fırlatacak... sonra tesadüf eseri beline çarpan budaklı meşe odununa anlam veremeden komaya girecek falan.

    şeytan diyor gir markete al hepsini; eve gidince öp kokla "tamam geçti bebeğim" diye teselli et...
  • gelmis gecmis en sık, karizmatik ve sürükleyici crpgsinin (bkz: fallout) devamıdır.ama basit bir devam oyunu olmanın cok ötesinde tatlar ve zeka pırıltıları icerir!!!
    bir oyun düsününki haritasında gezinirken birden bir "random encounter" ile bir kücük bar buluyorsunuz ki, icerdeki mavi kıyafetli insanlar arasında su diyaloglar gecsin:
    - abi sorma benim salak da bir keresinde üzerinde "leather armor" oldugu halde yakınına el bombası atıp damagein kralını yedirtmisti bize!!!
    -yapma yaaa keh kehh.. benim salak da tuttu "vault 13" teki "overseer"i bodoslama öldürmeye calıstı ve tabii yiyince o güzelim cifte minigundan 479 hp lik damage paramparca etti beni :))
    vs.. (bilmeyenler icin bu amcamlar ilk bölümde oyuncularca "oynatılan" oyun bas kahramanları!!! "sahip" lerini elestiriyorlar...

    veya modoc ta kız bir karakter olmama ragmen oradaki bir tazeyle evlenmem icap ettigindeki klise sahnesinde kızın abisi "yazıklar olsun bunu da mı yapıcaktın bize ele güne rezil olduk!" gibisinden serzeniste bulunsun

    ya da moruk bi amcamın hazine vaadi yüzünden fellik fellik sisme kadın aramak durumunda kalın

    veya porno filmde oynama girisiminde bulunun (karizmam yüksekti ama endurenceım pek degil!) gelen yorum: valla yakısıklısın ama biraz daha dayanabilmeyi ögrenmeden bu is!!!

    ve daha nice muhtesem tecrübelere gebe sahane bir crpg!!! meraklasına ısrarla tavsiye olunur.(bu anlattıklarım benim karaketerimin basına gelenler inanın oynadıgınız karaktere göre bambaska seylerle karsılasmanız olası!!!)
  • her oynanışta faklı şeylerle karşılaşılan gelmiş geçmiş en non-lineer oyun.

    ayriyetten öylesine geyikler vardır ki saymakla bitmez. new reno'nun doğusundaki mezarlıkları açıp rızkımı toplarken bir tanesinin içinden lumpy adlı bi mutant çıktı. reno'ya iki kadeh atmaya gelmişmiş ve bikaç serseri bunu eğlence olsun diye mezara gömmüş. aylarca orada tıkılı kalmış amcam. neyse bu herifle daha sonra sanırım daimi ikametgahı olan broken hills'te karşılaştım. hayat hikayesini anlatmaya başladı. 1 yaşındayken annesi kucağından düşürmüş, 2 yaşındayken beşikten düşmüş, 3 yaşında babası traktör altında kalmış, 4 yaşında şu olmuş bu olmuş..... (amcam saymaya devam ediyor), 16 yaşında annesi aynı traktörün altında kalmış. oyundaki ghoullar yaklaşık 150 yaşında olduğu için burada muhabbeti kesiyoruz doğal olarak.

    neyse hayatının geri kalanında şans diledik amcaya ve madendeki hava temizleyici zımbırtının tamiratı için gerekli malzemeleri almak üzere new reno'ya gittik ve kısa bir süre sonra döndük. madendeki işi halledip tam başka kentlere doğru yola çıkacağımız vakit baktım ki arabamın ön tekerinin altında bi mutant yatıyor. yiğenim bi el atıver de kalkayım; bacağım kıçıma girdi dedi lumpy. kahkaha attım.

    bir diğer geyik de şöyle: hangi kentteydi tam olarak hatırlamıyorum. bir amca, kasaba için bir güzellik yapmam karşılığında bana g.e.c.k. denen zımbırtıyı nerde bulabileceğimi söyleyecek. diyaloglar aklımda kaldığı şekliyle şöyle:

    - vıdı vıdı. bıdı bıdı. sen kasabaya yardım et ben de sana g.e.c.k.'in yerini söyleyeyim
    - pekala. şimdi bu anlaşmayı kan ile mühürlememiz lazım
    - ne!?!? siz vahşilerin çok garip adetleri var (çaresizce bıçağını çekip parmağını kesmeye başlıyor)

    sonraki diyalog opsiyonları:

    1- (adamın elini tutuveriyorsunuz) tamam, doğru söylediğine inanıyorum.
    2- (bıçağı alıp siz de kendi parmağınızı kesiyorsunuz)
    3- şimdi de o parmağı kıçına sokman gerekiyor.

    eh tabi sırf meraktan kahkaha atarak 3. şıkkı seçtim ve beynime şatgan saçmalarının kritik kritik girişini izledim.

    edit: imla falan.
  • şahsımca "gelmiş geçmiş en iyi bilgisayar oyunu" sıfatına hiç düşünmeden layık gördüğüm, gerçek bir role playing deneyimi sunma konusunda belki de en başarılı crpg oyunu.

    her alanda olduğu gibi bilgisayar oyunları için de geçerli olan gerçek şudur ki, bir oyunu oyunların en yücesi statüsüne oturtmaktaki tutum bir oyundan ne beklediğinize ve ne almak istediğinize göre değişir. iyi bir fps, bir rts, geceyarısını geçtikten sonra bir survival horror, elbetteki kaliteli bir adventure ve artık yarışıdır sporudur o anki ruh haline göre pek çok oyun türü beni dopamin manyağı yapmaya yetse de, yarattığı dünya insanı başladığı anda yakalayıp bitirene kadar da bırakmayacak şekilde içine çekecek ve o dünyanın havasını teneffüs ettirecek bir oyun benim için apayrı ve özel bir aktivitedir. fallout 2 sahip olduğu tüm özelliklerle bu profile harfiyen uymasıyla baştacı, gönül sultanıdır.

    hayat yorgunluğu içinde bir kaçış noktası bulabilmek için duygular ve benlikten ayrı bir varlık olarak düşünebilme durumunu yaratacak estetik algıyı açığa çıkarmak işe yarar bir yöntemdir. böyle bir deneyimi en güçlü şekilde; gerçekten kulağa hitap eden müzik dinlemek ve iyi bir kitap okumak sağlayabilirken, sinema ve hatta bilgisayar oyunu gibi estetik derinliği tartışılır platformlarda sağlamak çok daha zordur. kurgunun ve atmosferin insanı resmen vakumlaması, içindeki karakterlerin bedenine yerleştirmesi gerekir. işte fallout 2, yarattığı dünyayla ve onu işlemesiyle bunu başarabilmiş. lineerlikten çok uzak serbestlik, kara mizah kokan karanlık romantik kurgu, her biri özenle işlenmiş diyaloglar, kıldan ince espri anlayışı, tabuları zorlayan etik genişlik, detaylara gösterilen özen...bu böyle gider. tüm bunlarla selefi ilk falloutu açık ara geride bırakmayı başarıyor. ancak bu estetik ruhu ayakta tutabilen en büyük kuvvet, oyuncunun hayalgücünü kullanarak atmosfere dahil olabilmesine uygun ortam yaratabilmektir. tıpkı hikayenin nereye gideceğini her adımda okuyucunun belirleme imkanının olduğu sürükleyici bir kitap okur gibi. bu da fallout dünyasının sembolik izometrik grafiklerle tasavvuru ve olmazsa olmaz ailenizin dungeon masterı ekranın sol altındaki text kutucuğu, information hedesi her ne sikimse onla hayat bulmaktadır. işte bu atmosfere girmeyi başardığımızda, izometrik görünümde 2d bitmap bir model olarak ortada mal gibi dikilip duran bir karakter text kutucuğunda mimiklerini, hareketlerini tasvir eden bir bilgi geçmesiyle bir anda hiç bir motion capture tekniğinin yerini tutamayacağı kadar gözümüz önünde hayat bulur. wastelandin yakıcı güneşini ve kum fırtınasının delici etkisini tenimizde hissederiz. bulduğumuz ilk tabancanın soğuk çeliğini tutarken, bir power armorun içinde mağrur mağrur yürürken bir güç duygusu kaplar içimizi. can yoldaşlarımızla bir mutant timine daldığımızda, o turn based çatışma bizim için destansı bir mücadele olur. ana karakterimizin her bir eylemde kişiliğinin şekillendiği kutsal görevine tutkusu ve hayatta kalma mücadelesi bir bilgisayar oyununu aşar, ikinci bir hayat olur bizim için.

    fanatik hayranlarının fallout 3 piyasaya çıkmadan önce bunca zaman izometrik, hatta mümkünse 2d, hatta ve hatta aynen eski falloutların grafik motoru ile yapılması için yırtınmalarının en büyük sebebi işte bu tadın kaybolmaması içindir zannedersem. böyle bir şeyi istemek bize belki de fallout 2 oynamaktan miras kalan bir hayalperestlik olur tabi ki. zira ciddi bir iş alanı, ekmek kapısı olan oyun sektöründe bir oyun firması son teknoloji ürünü ve çağın popüler beklentilerini karşılayacak, satış oranının mümkün olan en yüksek seviyede olduğu bir oyunu piyasaya sürmeye çalışacaktır. ancak tüm zamanların en iyi oyunu, tahtını hakeden çıkana kadar her zaman tüm zamanların en iyi oyunudur. budur.
  • grafik kartlarının en gelişmiş shader'ları, dublaj sanatçılarının en ince tonlamaları, mocap oyuncularının en mükemmel performansları; bu oyunun durum penceresinde kritik vuruşlarda yazan taunt'lar kadar keyif verememiştir, veremeyecektir.

    "the bruise will look nice, and maybe the scars will make nice party talk."
    "drug dealer was critically hit in the right leg for 25 hit points, smashing the knee into the next town."
    "metzger was critically hit in the head for 27 hit points. the attack crushes the temple. good night, gracie."
    "slaver was critically hit in the right leg for 22 hit points, knocking him to the ground like a bowling pin in a league game."
    "mole rat was critically hit in the head for 24 hit points, squashing the rodent's skull like a wet paper bag."
  • oyun tarihinin dönüm noktalarından biridir.

    her ne kadar ilk fallout ile karşılaştırıldığında "kara mizah" yanı ağır bassa da, içindeki milyonlarca satır kod, algoritma, senaryo, quest ve diyaloglar size uzuuun bir deneyim yaşatıyor. sadece arroyo ve klamath'ın içerdiği görevler 3-4 saati buluyor; ki bu iki şehir oyunun başında karşılaşacağınız en küçük iki kasabadan biri.

    satın aldığınız araba ve yanınızdaki dogmeat adlı köpeğinizle mad max havasında takılabilir, gecko derisi yüzerek survivalist bir hayat yaşayabilirsiniz.

    fakat oyun belli bir zaman sonra, bitirseniz de, bitirmeseniz de sona eriyor (15 sene idi sanırım, hatırlayan arkadaşlar uyarsın lütfen). beni en çok üzen yönü bu olmuştu. kimsenin bilmediği, hatta questlerinin bile yazılmadığı, yarım bırakıldığı anlaşılan bir sürü yer ve insanı da görebilirsiniz.

    oyun o kadar büyük ki, yapıldığı yıla göre çok sıkı bir çalışma ile kısa bir sürede piyasaya sürülmesi inanılmaz. çok iyi dengelenmiş turn based savaşları ve s.p.e.c.i.a.l. sistemi, neredeyse tüm oyunu ve gidişatı etkileyebiliyor. intelligence'ı 1 olan bir adamla oynamak her ne kadar insanı kahretse de, çok çok eğlenceli diyaloglarla karşılaşıyorsunuz. bu oyunda çok zaman geçirdim.

    batıdaki denizden doğudaki dağlara kadar gezmediğim yer, yapmadığım quest kalmadı (bir tek hubologistlere dadanmadım nedense). bir oyunu bu kadar zengin yapmak emek ister. bu emek takdire şayandır.

    bu oyunun cdsi kırıldığında yıl 2001 idi. oyun çok bilinmediği için hiçbir yerde cdsini bulamamıştım. en son, merterde bir oyun satan cd dükkanında onu gördüğümde o kadar sevinmiştim ki anlatamam. üstelik adam o oyunu ucuz oyunların arasına koymuştu. bir bakıma oyuna hakaret bu, ama benim açımdan büyük bir şanstı.

    "now my soul may join the eternal song. " - hakunin
  • bünyesinde fannie mae adında fahişe bulunduran mühteşem oyun.

    bi handjob'a 25 dolar'la başlar. sonra vay tövbe edip kurtulucam borçlarımı ödersem diye sızlar 200 doları cukka eder, ancak arkanızı döndüğünüzde tövbeyi bozar...

    "kızım naabtin hani gideceğidin bu bataktan" derseniz ağlayarak bi 150 dolar daha ister.

    ha biz türk adamız hatunu bataktan kurtarmak için 200 ü çıkarırız... ama iş bailout raddesine gelirse yemeyiz. anadolu çocuğu stayla !!!

    ps. klamoth ya da den tarafında, editlerim burayı
hesabın var mı? giriş yap