7 entry daha
  • m.ö. 444-368 yılları arasında yaşamış, atina doğumlu, önce sofist gorgias'ın, sonra da sokrates'in öğrencisi olmuş, sokratesçi okullar'dan kynikler okulu'nun (kynism) kurucusu olan filozoftur.

    --- sokratesçi okullarla ilgili olarak ---

    sokratesçi okullar dört tanedir: megara okulu, elis-eretria okulu, kynikler okulu, kyrene okulu. bunlara, sokrates'in öğretisinden yalnız belli birtakım görüşleri ele alıp geliştirdikleri için, tekyanlı sokratesçiler de denir. buna karşılık, hocasının öğretisini bütünü ile, özünü bozmadan ileri götürdüğü için platon tam sokratesçidir.

    --- prof. macit gökberk, felsefe tarihi, remzi kitabevi, 24. basım, sf. 47, sokratesçi okullar başlığı---

    kynikler okulu ve belki de teoriye hiç yer vermeyerek okulun öğretisini tamamen pratiğe, yaşamın kendisine aktardığı için bugün daha çok adını andığımız diogenes hakkında immanuel tolstoyevski'nin şu entrysi okunabilir: (bkz: #6547480)

    antisthenes, varlık felsefesi alanında değerlendirildiğinde ise nominalist olarak anılır. (bkz: nominalizm)
    varlık felsefesi üzerine görüşleri ve platon ile polemiği hakkında ilk olarak şu entry; (bkz: #17021792)
    daha sonra da yine macit gökberk'in felsefe tarihi'nden şu bölüm okunabilir:

    --- antisthenes'in varlık görüşü ve platon ile polemiği ---

    sokrates gibi, antisthenes için de, ahlaki ereklere yararlı olmayan bilimin, araştırmanın yüksek bir değeri yoktur. ahlaka yarayacak bilgide sokrates kavramları belirlemeye, tanımlara varmaya çalışmıştı. antisthenes de, hocası gibi, bu bakımdan mantık sorunlarıyla uğraşır; onun gibi, kavramlar kurarak nesnelerin kalıcı özünü açıklamayı dener.
    yalnız antisthenes bu işi görürken, ilk öğretmeni gorgias'tan öğrendiği elea öğretisinin, "varolan birdir" anlayışının etkisi altındadır. antisthenes "ilk varlık" (arkhé) için bir tanımın olamayacağını ileri sürer. ilk varlıktan başkası da hep bileşik şeylerdir. gerçi bunların tanımı yapılabilir, ama bu tanım da parçaların sayılmasından başka bir şey olamaz, bunun ise pek bir değeri yoktur. yalınç olan, bileşik olmayan o "ilk varlığın" ancak adını söyleyebiliriz, ona bir ad takmaktan ileri geçemeyiz. dolayısıyla, antisthenes'e göre bilmek bir parçalamaktır; bir nesneyi bilmek, onu son öğelerine ayırmak demektir. nesnelerin içine, özüne de, onları parçalayabildiğimiz ölçüde sokulabiliriz. ama parçaları da elde edince, artık özü sorup araştırmak da sona erer. bundan sonra öğeler için bir şey söyleyemez oluruz; onları ancak adlandırabiliriz, ancak birbirinden ayırt edebiliriz, hem de özel ayrımlarını göstermeden. öğeler için ancak özdeşlik yargıları ileri sürülebilir: a, a dır, ya da a, b değildir diyebiliriz. ama nitelikleri, yapıları için bir şey söyleyemeyiz. bilginin biricik ödevi, öğelere ayırmak ve bunları adlandırmaktır. buna göre, nesneler için ileri sürdüğümüz kavramlar, birtakım sözlerdir, nesneleri adlandırdığımız sözlerdir. yargı da bu adların biraraya getirilmesinden başka bir şey değildir. antisthenes'in bu nominalizmi, kavramları (ideaları) gerçek varlıklar sayan platon'a karşı bir polemik.

    --- prof. macit gökberk, felsefe tarihi, remzi kitabevi, 24. basım, sf. 49, kynikler okulu başlığı ---
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap